Erkan Baş’tan iktidarın nefret söylemine tepki: ‘Asıl ahlaksızlık hırsızlığa, yolsuzluğa göz yummaktır’
Bu haftaki basın açıklamasında, Boğaziçi'ndeki 'kayyum rektör' protestoları ve iktidarın saldırılarına değinen Baş, TİP olarak öğrencilerinin direnişlerine tam destek verdiklerini söyledi.
02-02-2021 16:27
İleri Haber
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Boğaziçili öğrencilere saldırılara ilişkin “İktidar bu tehlikeli oyundan vazgeçmelidir. Beştepe’de oturup sırf kendi koltuğu için Türkiye’yi büyük bir tehlikeye atan o zat ve avanesi yaptıklarının bedelini siyasi olarak da hukuki olarak da ödeyecektir” dedi.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin haftalık basın açıklamasında konuştu. Konuşmasına yurttaşları selamlayarak başlayan TİP Genel Başkanı, bugün Ankara’da öğrencilere yapılan saldırıya değindi.
“Kızılay’da ülkenin geleceği işkenceyle gözaltına alınmak istendi. Not düşülsün; Ankara’nın göbeğinde bir siyasi partinin genel merkezinde öğrenciler orada olduğu için saldırı düzenlendi” diyen Baş, “Ne yaparlarsa yapsınlar öğrencilerin bu haklı direnişi devam edecek. Biz de tereddütsüz biçimde yanlarında yer alacağız” ifadelerini kullandı.
‘İKTİDAR TÜM OLANAKLARIYLA ÖĞRENCİLERE SALDIRDI’
Baş, basın açıklamasında şu sözleri sarf etti:
Dün kapkara bir gündü. Bir utanç günüydü. Türkiye tarihine geçecek en acı günlerden birini yaşadık. Boğaziçi Üniversitesi, kolluk kuvvetleri tarafından kuşatıldı. Okulun çevresindeki binaların çatılarına uzun namlulu silahlarıyla özel harekatçılar yerleştirildi. Okuldan kilometrelerce uzaktaki öğrenciler toplu halde yürüdükleri için saldırıya uğradı, gözaltına alındı. Okulun içindeki, sözde rektör özde AKP militanıyla görüşmek isteyen öğrenciler gece geç saatlerde 100’lerce polis tarafından saldırı düzenlendi. Polis, okulun öğrencisini okuldan çıkarttı. Resmi rakamlarla 159 akademisyen ve öğrenci gözaltına alındı.
İktidar tüm olanaklarıyla bu öğrencilere saldırıyor. Biz öğrencileri dinlemeye çağırıyoruz. Gelin hep birlikte yakından bakalım, bakalım bu öğrenciler, bu gençler ne istemiş? Demişler ki, biz üniversitemizi hak edip kazanmışız, bu yaşa kadar gelmişiz. Bundan sonra da bir zahmet, kendi üniversitemizi yönetecek kişiyi biz hocalarımızla birlikte seçebiliriz. Buna AKP’nin ve onun piyonu Melih Bulu’nun cevabı ne olmuş peki? Gözaltı, tutuklama, şafak baskını… Bu ülkede kadınları sokak ortasında katledenlere takım elbise giyip duruşmaya geldi diye iyi hal indirimi var, bu ülkede mafya liderleri çakarlı araçlarla elini kolunu sallayarak geziyor ama öğrencilere verilen cevap bu.
‘BU ATAMANIN BİR BANKANIN BAŞINA HIRSIZ GETİRMEKTEN NE FARKI VAR?’
Türkiye’nin bilimsel üretime en çok katkı sunan okullarından birine, uluslararası çapta en çok bilinen okullarından birine bir adamı rektör atıyorsunuz, adamın tezinde intihal yapmış olduğu ortaya çıkıyor ve çeşitli kurumlarca doğrulanıyor. Bu yaptığınız atamanın, bir bankanın başına bir hırsızı getirmekten ne farkı var? Gerçi siz öyle şeyleri de seversiniz ama…
Bu süreçte Öğrenci Sendikası’nın, Boğaziçi Dayanışması’nın ve çeşitli diğer öğrenci topluluklarının/örgütlerinin direnişi takdire şayan ve bizim için umut tazeleyici. Bu öğrenciler, bu gençler ülkede en ufak bir muhalif sese hemen trollerce, yandaş medya elince saldırılar düzenlenirken en ön saflardan bir adım geriye atmıyorlar. Direniyorlar, çünkü bu direniş onların aynı zamanda geleceğini tayin edecek biliyorlar. Bugün direnmezlerse, yarın başlarına gelebilecek her şeyi kabul etmek zorunda kalacaklarını biliyorlar. Bu ülkeyi yaşanabilecek bir ülke haline getirmek için direniyorlar.
‘ÖĞRENCİLERİ SONUNA KADAR DESTEKLİYORUZ’
TİP olarak gençlik örgütümüz Sosyalist Devrimci Gençlik aracılığıyla bu direnişin içindeyiz, parçasıyız, yanındayız. Biz bu direnişleri ve gençleri, Türkiye’nin geleceğini güvence altına alabilmek adına sonuna kadar destekliyoruz.
‘ÜNİVERSİTENİN KEDİSİ BİLE MELİH BULU’YU İSTEMİYOR’
Bu Melih Bulu’yu öğrenci istemiyor, hoca istemiyor, temizlik işçisi istemiyor, kantinci istemiyor, öğrenci işleri görevlisi istemiyor, kampüsün kedisi bile istemiyor. Bu Melih Bulu’yu kim istiyor biliyor musunuz? Saray’daki istiyor, Saray’daki… Bu alçak saldırılar da ondan. Nasıl olur da binlerce genç Saray’daki padişah hazretlerinin kararını sorgular, ona çıldırıyorlar. Ama durum buysa daha çok çıldırırlar, benden söylemesi. Öğrenciler “aşağı bakmayacağız” dediler, o söz dün akşam yeri göğü inletti. Daha da inletir. O yüzden iyisi mi padişah piyonunu geri çağırsın, Melih Bulu istifa etsin.
‘AKP’NİN TÜM İMKANLARLA YÜRÜTTÜĞÜ KAMPANYA PROVOKASYONDUR’
Bizim öyle amamız, fakatımız yok. Oy hesabımız yok. Olanı, düşüncemizi açıkça söyleriz, bunu da devrimciliğin gereğinden sayarız. AKP’nin LGBTİ+ öğrencilere yönelik yürüttüğü karalama kampanyası, üstelik küçük ortağını ve tüm devlet imkanlarını da kullanarak yürüttüğü karalama kampanyası açık bir provokasyondur. Hiç kimse, hiçbir öğrenci cinsel yöneliminden ötürü terörist falan olmaz. Gökkuşağı bayrağı suç unsuru değildir. Ama mesela Soylu’nun, Fahrettin Altun’un, Melih Bulu’nun gençleri açıkça hedef göstermesi, ortada suç unsuru yokken bu öğrencilerin evinin şafak baskınıyla basılması açık bir suçtur.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı, İçişleri Bakanı, İstanbul Valiliği ve kayyum rektör yaptıkları açıklama ve uygulamalarıyla LGBTİ yurttaşlarımıza karşı açıkça ayrımcılık suçu işledi. LGBTİ Çalışmaları Kulübü kapatıldı. Cinsel yönelimi nedeniyle bir kesim yurttaşımız sapkın ilan edildi ve onlara “izin verilmeyeceği” söylendi. Bu söylem bizzat hayata geçirildi.
‘RENKLERDEN KORKUYORLAR’
Renklerden korkuyorlar. Gökkuşağı bayrağını bir suç aleti olarak gösteren iktidara karşı, henüz bir saat kadar önce bir yurttaşımız bize gökkuşağı bayrağı gönderdi. Bu bayrağa TBMM kapısında el konuldu. Bir milletvekiline gelen pakete çeşitli gerekçeler uydurarak el konuldu. Şu anda Meclis İdare Amirliği tarafından soruşturma delili olarak tutuluyor. TBMM’nin artık bir gökkuşağı bayrağı var. Umarım bunu eşitliğin, özgürlüğün, kardeşçe bir yaşamın simgesi olarak asarlar.
‘BUNUN ADI AÇIKÇA FAŞİZMDİR’
Yukarıda özetlediğim durumu ülke ve üniversite adlarını vermeden anlatsam, bu dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir kişi için “faşizm” demektir.
Buna Güney Afrika’da ‘apartheid’ yani ayrımcı rejim adı veriliyordu.
Buna İsrail’de ayrımcı rejim adı veriliyor.
Belçika’da ten rengi nedeniyle aşağılanan, köle olarak kullanılan insanlar bir tür “insan hayvanat bahçesinde” sergileniyordu.
Nazi Rejimi Yahudileri, sırf dini inanışları nedeniyle gaz odalarına göndermişti.
ABD’de bundan 70 yıl önce kimi otobüslerin, kimi mağazaların kapılarına “Siyahlar ve Köpekler giremez” yazıyordu.
‘ASIL AHLAKSIZLIK HIRSIZLIĞA, YOLSUZLUĞA GÖZ YUMMAKTIR’
Bugün bu ülkeyi aynı zihniyet yönetmektedir. Bunu “ahlaksızlık” olarak nitelendirenler kim diye baktığımızda, doğrudan milletin ırzına göz diken müteahhitlerle ortaklık yapanlardır. Memleketteki her tür hırsızlığa, yolsuzluğa göz yumanlardır. Alın teri için direnen işçinin emeğine el koyanlardır. Asıl ahlaksızlık bunlardır.
‘İKTİDARIN YOLU, YOL DEĞİLDİR’
Biliyorum bu iktidar aklını başına devşirmeyecek! Ona oy veren yurttaşlarımıza söylüyorum. İzan, akıl sahibi insanlara sesleniyorum:
İktidarın yolu, yol değildir. Bu tehlikeli oyundan vazgeçmelidir. Beştepe’de oturup sırf kendi koltuğu için Türkiye’yi büyük bir tehlikeye atan o zat ve avanesi yaptıklarının bedelini siyasi olarak da hukuki olarak da ödeyecektir.
Ayrımcılık ve nefret gibi suçlar için zaman aşımı olmayacak. Akademiye savaş açmanın, gençlere savaş açmanın bedelini ödeyeceksiniz. İktidar bu ayrımcı dili terk etmelidir.
‘İKTİDARA MALZEME SUNAN AÇIKLAMALARI KINIYORUZ’
Bir çift söz de anamuhalefet partisine söylemek istiyoruz. Onun kimi vekillerinin ve parti sözcüsünün son derece talihsiz, yanlış, korkakça, iktidara malzeme sunan, bu iktidarın zaten her malzemeyi dini duyguları istismar etmek için kullanacak kadar alçak bir iktidar olduğunu görmeyen yaklaşımını kınıyoruz.
Muhalefet gençlerin sözünü dinlemeli, işçilerin sözünü dinlemeli, halkın sözünün taşıyıcısı olduğu görevini yerine getirmelidir.
İLGİLİ HABERLER
Erkan Baş, Özlem Zengin ve Süleyman Soylu'ya böyle seslendi: 'Süleyman Zengin Efendi! Ellerini gençlerin ve kadınların yakasından çek'
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin haftalık basın açıklamasında gündemdeki konuları değerlendirdi. Baş, sözleri tepki toplayan AKP'li Özlem Zengin'e dikkat çeken yanıtlar verdi.
23-02-2021 16:11

İleri Haber
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, AKP’li Özlem Zengin’in tepki çeken ifadeleriyle ilgili “Özlem Zengin, Süleyman Soylu fark etmiyor. Aynı kişisiniz ikinize birden sesleniyorum Süleyman Zengin Efendi, bu gençlerimizin burnu kanasa sorumlusu sensin!” dedi.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin haftalık basın açıklamasında gündemi değerlendirdi. TİP İstanbul İl Binası’ndan yurttaşlara seslenen Baş, iktidar ve sermaye sınıfının, bu hafta da yine emeğe ve özgürlüklere saldırdığını vurguladı.
Baş’ın açıklamaları şöyle:
Mücadele de sürüyor. Emekçiler seslerini yükselttikçe umut da artıyor.
Belediyelerde çalışan 450 bin emekçi yeni dönemde yapılacak toplu iş sözleşmeleriyle üç yıldır yüzde 60’lara varan kayıplarını ortadan kaldırmayı hedefliyorlardı. İşçiler bu son dönemde KHK ile belediye şirketlerine geçirildiler ve taşeronluk sistemi böylece neredeyse kalıcı hale getirilmiş oldu. Kimi belediyelerde bu toplu sözleşme süreçleri işçiler tarafından memnuniyetle karşılanırken, birçok belediyede ise sorun var. Burada hem belediye yönetimleri hem de sendika bürokrasileri emekçilerin haklarını kazanmasının önünde engel teşkil ediyor.
‘İŞÇİLERİ YOKSULLUK SINIRININ YARISI ÜCRETE MAHKUM EDENLER, İŞÇİLERİN DÜŞMANDIR’
Hangi partinin belediyesi olduğu fark etmeksizin, işçiler, yoksulluk sınırının yarısına zor ulaşan ücretlere mahkum edenler, işçilerin düşmanıdır. "Bu para neyinize yetmiyor" tavrıyla işçilerin emeklerini küçümseyenler duygudaşlığımız söz konusu olamaz.
Sendika genel merkez yöneticilerinin işverenlerin yanında davranıyor olmalarını güçlü şekilde kınamak zorundayız. Yüksek ücretler alan sendikacıların sefalet koşullarında yaşayan işçilerin sözleşmelerini imzalama tutumunu hep birlikte reddetmeliyiz.
Kadıköy’de, emekçilerin maaşlarıyla ilgili yanıltıcı bilgiler bizzat belediye yönetimi tarafından halka servis edilirken, sendika genel merkez yöneticilerinin işçiler grevdeyken onlara sormadan sözleşmelerine gizlice imza atmaları çalışanlara büyük zararlar verdi.
‘İŞÇİYE KİM ZARAR VERİYORSA O BİZİM DÜŞMANIMIZDIR’
İşçinin emeğinden, alın terinden üstün hiçbir değer tanımıyoruz. Kim ki işçiye bilerek, isteyerek zarar veriyor o bizim düşmanımızdır.
Sendikalar, bürokratların değil mücadele eden emekçilerin örgütleridir.
‘DİRENEN İŞÇİLERE SELAM OLSUN’
Dün Maltepe’de olduğu gibi belediye emekçileri sorunlarına çözümler üretilmediği için grev ilanlarını her gün farklı bir belediyede asıyorlar. Onlar çocuklarının ve ailelerinin geleceği için mücadele ediyorlar. Hizmet üreterek hayatımızı kolaylaştıran ve yaşadığımız şehirleri güzelleştiren belediye emekçilerine selam olsun.
‘KAFE, BAR VE RESTORAN ÇALIŞANLARININ TALEPLERİNİN YANINDAYIZ’
Gündemdeki bir diğer başlık da kafe, bar ve restoran çalışanlarının talepleri... Çalışan arkadaşlarımız önceki gün 7 ilde basın açıklaması düzenleyerek seslerini bir kez daha duyurdular.
Kendilerinin ifade ettiği rakamlara göre kafe ve restoranlar 170, barlar ise 345 gündür kapalı. Neredeyse bir yıla yakındır işsizler, gelirsizler ve daha kötüsü çoğunluğu sigortasız çalıştırılan bu işçi arkadaşlarımız destek adı altında sunulan ödeneklerden de yararlanamadılar.
Şimdi önümüzdeki süreçte iller ve ilçelerdeki vaka sayılarına göre mekanların düşük kapasiteli çalışma ile açılması tarif ediliyor, fakat nakdi ücret desteği ile kısa çalışma ödeneği önümüzdeki ay bitiriliyor. Açılması garanti olmayan, açılsa dahi düşük kapasiteli çalışma sebebiyle birçok işçiden vazgeçileceği iş yerlerinde, işçilerin kalan tek güvencesi olan ödenekler de ortadan kaldırılıyor.
Çalışan arkadaşlarımızın talepleri, tüm mekanlarda açılma ve ücret desteklerinin en azından bu sektör için yıl sonuna kadar uzatılması yönünde. Biz de arkadaşlarımızın bu taleplerinin yanında olduğumuzu ifade ediyoruz.
‘AKP KONGRELERİ VE CENAZELER DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE AKIL ALMAZ BİR DURUM’
AKP kongrelerinde insanlar birbirinin üstüne binecekken daha dün İstanbul’dan gerçekleşen bir cenaze töreninde Sağlık Bakanı dahil tüm üst düzey devlet görevlileri topluca katılırken insanları bir yıldır çaresiz beklemeye mahkumiyet dışında bir yol bulunamıyor olması akıl almaz bir durumdur.
Sağlıklı koşularda açılmasının yolu varsa açılsın, eğer böyle bir yol bulunamıyorsa bunun bedelinin küçük esnaf ve işçiler, emekçilere ödetilmesinden vazgeçilsin.
‘ÖZGÜRLÜKLER AYAKLAR ALTINA ALINIYOR’
İktidar cephesinin en yetkili ağızlarının geçen hafta sarf ettiği kimi sözler bir kez daha özgürlüklerimizin nasıl ayaklar altına alındığını resmetmiş oldu.
İşkenceye kılıf bulanları, onu normalleştirmeye çalışanları, kadın mücadelesini “terörizm” şeklinde karalayanları gördük dinledik.
Sevgili yurttaşlar,
Bundan tam 11 yıl önce Onur Yaser Can adlı genç bir mimar, kendisine işkence ve kötü muamele uygulayan polisler yüzünden yaşamına kıydı. Yaşanan bu acının ardından aileyi kaybettik.
Bundan 14 yıl önce Festus Okey gözaltında katledildi.
Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin son 30 yılda en fazla ziyaret ettiği ülke Türkiye.
Her yıl onlarca yeni işkence ve kötü muamele şikayetleri geliyor. Uluslararası ve ulusal kuruluşlar bunları raporluyor, araştırıyor.
Ve bu ortamda bugün özellikle kadınlar ama yalnız onlar da değil pek çok yurttaşımız gözaltında çıplak arama, şiddet ve ölüm tehditleri ile işkenceye maruz kaldıklarını beyan ediyor.
‘BÖYLE ONUR, BÖYLE AHLAK YERİN DİBİNE BATSIN’
AKP Grup Başkanvekili bu iddialara nasıl yanıt veriyor? Bakın dikkatinizi çekiyorum, Özlem Zengin kadın bir avukat. Yani bu konularda en fazla duyarlı olması gereken bir kişiden söz ediyoruz.
Ne diyor Özlem Zengin?
Onurlu ve ahlaklı bir kadın çıplak arandığını açıklamak için bir yıl beklemezmiş. Kadınlar bebekleriyle cezaevine girmek için bilinçli olarak hamile kalıyorlarmış.
Böyle onur, böyle ahlak yerin dibine batsın.
O ahlaktan, o onurdan bize lazım değil. Bu zihniyetin ahlak saydığı, onur saydığı şeyler nedeniyle bugün Türkiye’de binlerce kız çocuğu zorla evlendiriliyor. Cinsel istismara maruz kalıyor. Cinsel şiddete maruz kalan kadınlar seslerini çıkardıklarında bu zihniyetin temsilcilerinin hışmına uğrayacaklarını bildikleri için konuşamıyorlar.
‘MAĞDUR ROLÜ YAPMAKTAN VAZGEÇMİYORLAR’
AKP 19 yıldır iktidarda olmasına deyim yerindeyse ne istiyorsa yapmasına rağmen mağdur rolü yapmaktan bir türlü vazgeçemiyor.
Din üzerinden yaptığınız duygu sömürüsü, oradan türettiğiniz mağduriyet edebiyatı artık yetti. Bu vesileyle iktidara karşı kesintisiz mücadele eden tüm kadınları bir kez daha selamlamak istiyorum.
İyi ki kadın hareketi var. Mücadele eden kadınlar, en başta biz erkeklere, tabiri caizse, kafamıza vura vura, uğradıkları cinsel, psikolojik şiddeti ifade etmelerinin kolay olmadığını öğretti.
Biz, böyle bir şiddete maruz kalan ama bunu çok geç ifade edebilen kadının ahlakını, onurunu sorgulamamayı öğrendik.
Bakın değerli arkadaşlar, AKP öyle bir karanlık yarattı ki, bu iktidarın bir parçası olan bir kadın ve avukat olsa dahi, kadın mücadelesinin hepimizi aydınlatan bu ve bunun gibi pek çok kazanımı oralara ulaşmıyor bile.
Öyle bir karanlıktalar ki, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun pek çok kadının hayatını kurtaran kadın örgütlerini terör örgütü olarak hafızalara kazımaya çalışmasına bir ses dahi çıkaramıyorlar.
‘SİZ VE REİSİNİZ AYNI KİŞİSİNİZ ÖZLEM ZENGİN’
“İçişleri Bakanıma itimat etmeyeyim mi?” diyorlar? Siz ve o ve kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum diyen reisiniz aynı kişilersiniz Özlem Zengin.
Kadını ahlakı üzerinden karalamaya çalışan binlerce, on binlerce yobaz var bu ülkede. Siz onların aklısınız, gözüsünüz, dilisiniz…
‘ÖRGÜT EVİ SİZİN CEMAAT EVLERİNİZDİR’
Avukat Özlem Zengin konuşmaya devam ediyor. Ankara’da evlerinin önünden polisler tarafından kaçırılan gençlerle ilgili yalan söylüyormuşuz. Onlar örgüt evlerinin önünden kaçırılmışlar.
Bunun neresine cevap vereyim!
Türkiye İşçi Partisi üye ve yöneticisi, öğrenci kardeşimiz Ali Ayduğan’ın da aralarında olduğu gençler Ankara’da evlerinin önünden kaçırıldılar.
Ankara’nın dört ayrı çıkışına kadar polisler eşliğinde götürüldüler. Genç arkadaşlarımız bu kişilerin polis olduklarını biliyorlar. Onlara fiziksel şiddet uygulandı. Ölümle tehdit edildiler.
Örgüt evi nedir Özlem Zengin? Sizin tarikat evleriniz, cemaat evleriniz vardı belki, bizde öyle şeyler yok.
Ali’yi gidin mahallesindeki esnafa sorun, size anlatsınlar.
O mahallenin en genç muhtar adayı oldu. Binlerce oy aldı. Olmasaydı da ne fark ederdi?
‘SÜLEYMAN ZENGİN EFENDİ!’
Özlem Zengin, Süleyman Soylu fark etmiyor. Aynı kişisiniz ikinize birden sesleniyorum…
Süleyman Zengin Efendi!
Bu gençlerimizin burnu kanasa sorumlusu sensin!
Gençlerin yakasından o kirli ellerini çek. Kadınların yakasından o kirli elini çek.
‘ANIL AKYÜZ’Ü TERÖR ESTİREREK SINAVA GÖTÜRDÜLER’
Boğaziçi eylemlerine katıldığı için bir parti üyemiz cezaevinde. Anıl Akyüz, aynı zamanda bir öğrenci. Boğaziçili öğrenci ve akademisyenlerin haklı taleplerine destek vermek için eylemlere katıldı. Polis şiddetine maruz kaldı ve bugün cezaevinde. Anıl dışında da cezaevinde olan öğrenciler var. Anıl’ın geçen hafta sonu sınavı vardı ve onlarca jandarma eşliğinde, okulda terör estirerek sınava götürdüler.
Aralarında partili arkadaşlarımızın da olduğu pek çok genç elektronik kelepçeyle ev hapsinde tutuluyor.
‘GENÇLİĞİ KAYBETTİNİZ, KORKUNUZ BU YÜZDEN’
Gençler teknolojiyi daha iyiye, daha güzele ulaşmak için kullanıyor. Ağlar kuruyor, pandemiden zarar görenlerle, deprem mağdurlarıyla dayanışmak için kullanıyor. Siz gençleri hapis tutmak için!
Elektronik dendiğinde gençlerin aklına müzik geliyor, ne bileyim mühendislik geliyor, bilim geliyor. Sizin aklınıza kelepçe!
Milyonlarca genç yurt dışına çıkmak istiyor iktidar onları tutmak için bula bula cezaevine atmayı akıl ediyor, bir de elektronik kelepçeyi!
İşte bu yüzden gençliği kaybettiniz. Korkunuz da bu yüzden!
‘LİSELİLERİN TALEPLERİNDE ANLAŞILMAYACAK NE VAR?’
Gençlik demişken, liseli kardeşlerimizin bana ilettiği bir dertleri var onu sizinle paylaşmak istiyorum.
Öğrenciler diyor ki: “Birinci dönemde yapılamayan dönem sonu sınavlarını 1 Mart’tan itibaren yüz yüze yapma kararı aldınız ama binlerce insan her gün koronavirüse yakalanmaya devam ederken biz yüz yüze sınavda geleceğimizi tehlikeye atmak istemiyoruz.”
Bunda anlaşılmayacak ne var, bu basit talebin karşısında kulağının üzerine yatmanın ne anlamı var? İktidar, “Ben ne dersem olur” anlayışını sürdürüyor. İktidarı, gençlerin sesine kulak vermeye davet ediyoruz.
Erkan Baş: Boğaziçi’nde bir provokatör varsa, bu kukla rektörü atayanın kendisidir
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, bir haftalık aranın ardından partisinin basın toplantısında açıklamalarda bulundu
12-01-2021 16:26

İleri Haber
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Boğaziçi’ne ‘kayyum rektör’ atanması ve ardından eylemlere yönelik başlatılan gözaltı dalgasına ilişkin, “İktidar tüm kanallarıyla öğrencileri provokatör ilan etti. Bir provokatör aranacaksa bu, üniversiteye kukla rektör atayan kişinin kendisidir” dedi.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, bir haftalık aranın ardından partisinin basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Konuşmasına emekçi halkı selamlayarak başlayan TİP Genel Başkanı, Meclis’in tatil edilmesi dolayısıyla bu hafta basın açıklamasını İstanbul’da, parti binasında gerçekleştirdi.
‘ASIL PROVOKATÖR KUKLAYI ATAYANDIR’
Konuşmasında ilk olarak Boğaziçi direnişine değinerek başlayan TİP Genel Başkanı, şunları söyledi:
Geçtiğimiz hafta, bir ülkenin sorumsuz yöneticilerinin o ülkenin geleceğini sırtlanacak en temel değer olan gençlere nasıl da vahşice saldırdığını izledik.
Ülkemizin en iyi üniversitelerinden Boğaziçi Üniversitesi’ne hem seçilmemiş hem de okul dışından bir kuklanın rektör olarak atanması, haklı olarak öğrenciler ve öğretim görevlileri başta olmak üzere tüm akademi dünyasında ve kamuoyunda geniş bir tepkiyle karşılandı. Üstelik, rektör olarak atanmaya çalışılan bu kuklanın aynı zamanda intihalci olduğu, akademik unvanlarını hırsızlıkla elde ettiği de ortaya çıktı. Doğal olarak, hem üniversite kurumunun özerklik ve demokratiklik ilkelerine hem de en temel ahlaki normlara aykırı olan bu atama Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri tarafından protesto edildi.
İktidar tüm kanallarıyla öğrencileri provokatör ilan etti. Bir provokatör aranacaksa bu, üniversiteye kukla rektör atayan kişinin kendisidir.
Boğaziçili ve onlara destek olmaya gelen üniversiteli öğrenciler, uzun namlulu silahlarla, şafak baskınlarıyla, kapıları zorla kırılarak gözaltına alındı. Emniyet, bütün bu gözaltı işlemlerini halka korku ve gözdağı vermek için yandaş medya aracılığıyla servis etti. Yani koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti, içişleri bakanlığı, valiliği, emniyeti, savcısı bu ülkenin en nitelikli okullarından bir tanesinin öğrencilerinin evini basmayı marifet bildi.
Neresinden baksanız rezillik, kepazelik!
Devleti kendi çiftliği haline getirmiş bu Saray efradı adı, soyadı, okulu, bölümü, adresi, kimlik bilgileri belli olan, hiçbir yere kaçma şüphesi bulunmayan, aileleriyle yoksul mahallelerdeki evlerinde oturan bu genç kardeşlerimiz üzerinde güçlerini göstermeye çalıştılar. Oysa gösterdikleri tek şey, kendi korkuları oldu.
‘GENÇLERİN SALTANATLARI YIKACAĞININ FARKINDALAR’
Korkuyorlar, çünkü bu halkın kanını emerek saraylarda, yalılarda yaşadıklarının artık gözlerden saklanamadığının farkındalar.
Korkuyorlar, çünkü canının istediğini terörist ilan ettikçe, yasaları ayakları altında çiğnedikçe hiçbir inandırıcılıkları kalmadığının farkındalar.
Korkuyorlar, çünkü gençlerin 18 yıllık bu saltanatı çok yakında başlarına yıkacağının farkındalar.
‘GENÇLER GELECEK, SİZ GİDECEKSİNİZ’
Bakın, buradan Saray’a, onun memuru olan İçişleri Bakanı’na, Boğaziçi Rektörlüğüne çökmeye uğraşan o pişkin kuklaya sesleniyorum:
Gençler gelecek, siz gideceksiniz!
Gençler hazır, siz gidicisiniz!
Gençler güçlü, siz yolcusunuz!
Sizin sonunuzu gençlerin getireceğini bildiğiniz için bu kadar ölçüsüz ve pervasız davranıyorsunuz. Ama korkunuzdan kaçtıkça onun karanlığına daha çok gömülüyorsunuz. Zaten tam da bu yüzden, karanlığa gömüldüğünüz için yarattığınız terörün, şiddetin, baskının artık işe yaramadığını göremiyorsunuz. Sizlerle sadece mücadele etmiyoruz; biz size acıyoruz. Körleşmiş hırsınızla sağa sola saldırdıkça düştüğünüz zavallılığa acıyarak bakıyoruz.
‘BALIK BAŞTAN KOKAR’
İktidar mensuplarının CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na yönelik suçlamalarına da değinen Baş, şu ifadeleri kullandı:
Memleketimizin güzel bir atasözü vardır; balık baştan kokar!
Geçtiğimiz hafta ne siyasi kültüre ne demokratik ilkelere ne de ülkemizin geleneklerine yakışmayan, son derece çirkin ve seviyesiz suçlamaların iktidarın en yetkili ağızlarından döküldüğünü gördük.
Hatta, baştaki bir deyince onun memurlarının bin demeye çalıştığına tanık olduk.
‘ATMA RECEP’ DİYORUZ’
AKP Genel Başkanı, ana muhalefet partisinin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na terörist dedi; bu yetmedi İçişleri Bakanı Kaftancıoğlu’nun 4-5 örgüte mensup olduğunu söyledi. Bu beyler Kaftancıoğlu’nun terör örgütü üyesi olduğunu o kadar sık tekrar eder oldular ki artık söylenecek tek söz kalıyor, yine halkımızın yüzlerce yılın deneyimiyle oluşmuş literatürüne başvuruyoruz, “Atma Recep” diyoruz.
Bu kadar hakaret, deyim yerindeyse ağzına gelen her şeyi söyleyen bir iktidara karşı “sözde Cumhurbaşkanı” dedi diye yine büyük bir koro mağdur edebiyatına başladı. Bunun bir “darbe çığırtkanlığı” olduğunu söylüyorlar.
Biz buradan açıkça söylüyoruz, Kılıçdaroğlu’nun “sözde cumhurbaşkanı” değerlendirmesine katılmıyoruz. Mahvettikleri ülkenin bugünkü koşullarında, böyle bir ülkede Erdoğan, cumhurbaşkanı sıfatı taşıyabilir. Bizim kabul etmediğimiz, ülkenin bu hale getirilmesi.
‘Gİ-DE-CEK-SİNİZ’
İktidarın ağzından düşürmediği terörist lafı, aslında kamuoyunu oyalamak, insanları asılsız iddialarla karalamak, hiçbir hukuki işlem ve süreç olmasa da çamur atıp iz bırakabilmek için kullanılıyor. Ve yine burada da aynı korkuyu görüyoruz: iktidardan düşme, suçlarının açığa çıkması ve hesap verme korkusu. Ancak bir kez daha belirtiyoruz: Ne yaparsanız yapın, ne kadar korkarsanız korkun, nereye saldırırsanız saldırın gi-de-cek-si-niz!
Bizim Nazım’ın, Türkçe’nin en büyük şairinin dizlerini hatırlatmak isteriz:
“Anlamak, gideni ve gelmekte olanı…”
Siz ne gelmekte olanı anladınız, ne de gidici olduğunuzu…
Yolunuzun sonuna geldiniz, kör bir uçuruma doğru gidiyorsunuz; bu saatten sonra gaza basmanız sadece o uçuruma daha erken yuvarlanmanızı sağlar. Ama sizi bekleyen sondan kaçmanız artık mümkün değil.
AŞI ÇALIŞMALARI: ‘PARANIN SALTANATI BUDUR’
Yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını ve henüz başlamayan aşılamaya ilişkin de konuşan TİP Genel Başkanı, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya tepki gösterdi.
Baş’ın açıklaması şöyle:
Bütün dünyaya egemen olan kapitalist zihniyetin sinsiliğinin ve açgözlülüğünün, şimdi içinden geçmekte olduğumuz bu salgın günlerinde açığa çıktığını da belirtmek isteriz. İnsan sağlığı ve hayatı kutsaldır, ondan daha değerli hiçbir şey yoktur, olmamalıdır. Bir virüs var ve bu virüsten korunma yolları var. Bunlardan biri de aşı. Ancak patent gibi yollarla ilaç ve aşıları kendi mülkiyetine geçiren tekeller, insan sağlığını ve hayatını açıkça tehdit etmektedir. İlaç tekelleri karları için milyarlarca insanın yaşamını riske atıyor. İşte kapitalizm budur. İşte paranın saltanatı budur.
‘TÜM YOLLAR YİNE 5’Lİ ÇETEYE ÇIKTI’
Bunun yanında bir de AKP iktidarının yarattığı bir skandal ile karşı karşıyayız. Hasdal'a taşınması planlanan Çapa Tıp Fakültesi'nin ihalesi özel davetle 5’li çetenin en müstesna kuruluşlarından birisi olan Kolin’e 2 milyar TL karşılığında verildi. Rekabetçi, şeffaf "açık" usul tercih edilmedi. İhale, kanunun olağanüstü ve önceden öngörülemeyen haller için istisna olarak belirlediği "pazarlık" usulünü düzenleyen 21b maddesine dayandırıldı.
Tüm yollar yine 5’li çeteye çıkmış. Dünyada en çok ihale alan 5. şirket olan Kolin, bunlara bir yenisini daha eklemiş.
Bakın burada Sağlık Bakanı hiçbir sınır tanımıyor. Kamu-özel iş birliğiyle yapılan hastanelerin ödemelerinde hiçbir sıkıntı yok. Ancak aynı durum aşılamada geçerli değil. Sağlık Bakanı, 11 Aralık’ta aşılamanın başlayacağını söyledi. Bakın, insan sağlığı açısından tek bir saatin bile kıymetli olduğu bir salgın ortamında bir gün değil, bir hafta değil, tam bir ay geçti bu sözün üzerinden ve hala aşılar ülkemize gelmedi, öncelikle sağlık çalışanları olmak üzere yurttaşlarımızın aşılanmasına başlanmadı.
‘SARAY YANDAŞLARI AŞILANMAYA BAŞLANDI’
Ama bir de gördük ki, iktidarın sofrasından yiyenler, Saray’ın konserlerinden milyonlarca lira götürenler bir bir aşılanıyor, aşılandığı yetmezmiş gibi bir de utanmadan bunun fotoğraflarını paylaşıyorlar. Bu tablo, azıcık ar sahibi herhangi bir yönetici için istifa sebebi olmalıyken, Sağlık Bakanı pişkin pişkin görevine devam ediyor.
Binlerce sağlık emekçisi COVİD-19 hastalarıyla iç içe çalışmak durumundayken, yüzlerce sağlık emekçisi salgın sırasında hayatını kaybetmişken, bir Saray şarkıcısının aşılanması utançtır, arsızlıktır
Buradan açık bir çağrı yapıyoruz: Madem Saray’da yer tutanlar aşılanıyor, o zaman sağlık hizmetlerinde de o Saray’da yer tutanlar çalışsın.
‘SEÇİMİ OYLA DEĞİL, HİLEYLE KAZANMAYA ÇALIŞIYORLAR’
Gündemdeki bir diğer konu olan seçim ve siyasi partiler kanunundaki değişikliklere de değinen Erkan Baş, şöyle konuştu:
Şimdiye kadar seçim sonuçlarına, sandık iradesine, seçmenin kararına saygıdan söz eden AKP iktidarı, tabanının daraldığını, eridiğini kendisi de görmüş olmalı ki “daha az oy alsak bile iktidar koltuğunda oturabilir miyiz?” sorusuna yanıt arıyor.
Bize göre, seçim sistemini değiştirmeye karar verdiler, çünkü anketlerde görülen erimeyi durduramıyorlar. Partilerine ve yedek lastiğiniz MHP, ne yaparlarsa yapsınlar seçimi kazanacak orana ulaşamadıklarını gördüler. O çok güvendikleri seçmen iradesinin, önümüzdeki seçimlerde kendilerini sandığa gömebileceğini görmüş olmalılar.
Seçimi oyla değil, hileyle kazanmaya çalışıyorsunuz. Dar bölge sistemi, ittifak barajı, Türkiye vekilliği gibi süslü adlar altına sakladığınız plan, seçimde çoğunluk oyunu almadan iktidarı almanızı sağlayacak bir sistem bulmak. Çünkü siz iktidar olmadan tek bir gün bile yaşayamazsınız; Saray’da uyumadan 24 saat duramazsınız; iktidarı kaybetmektense ülkeyi ateşe atmayı tercih edersiniz; o yüzden duyuyoruz, görüyoruz, sabahtan akşama kadar kulis köşelerinde “ne yapsak da bu beladan kurtulsak” diye kara kara düşünüyorsunuz.
Bakın ben size söyleyeyim ne yapacağınızı: Seçim sonuçları açıklanınca, bu halk sizi altın varaklı Saray koltuklarından indirince, yani kralınız ve onunla birlikte sizler o makamlardan düşünce tıpış tıpış gideceksiniz. Gideceksiniz dediysem, tatile veya evlerinize değil, önce mahkemeye gideceksiniz; önce işlediğiniz suçların, iç ettiğiniz paraların, peşkeş çektiğiniz kaynakların hesabını vermeye gideceksiniz. Ağlamak, zırlamak yok; hem korkmayın da, bizim ülkemizde adil yargılama hakkı da bağımsız yargı da güvence altında olacak. Ama işlenmiş en ufak suç bile ortaya çıkarılacak, hesabı sorulacak.
‘CARGİLL İŞÇİLERİNİN SESİ DURDURULAMAYACAK’
Baş konuşmasının son kısmında ise ülkede devam eden emek direnişlerine değindi. TİP Genel Başkanı, şunları söyledi:
PTT-Sen emekçilerini selamlıyoruz.
Baldur ve Çorum Ekmekçioğlu’nda BMİS üyelerinin mücadelesini selamlıyoruz.
Kafe-Bar Dayanışması’ndan aldığımız bilgilere göre zaten çoğunluğu sendikasız ve sigortasız çalıştırılan emekçi kardeşlerimiz tamamıyla açlığı mahkum edilmiş durumdalar.
Cargill işçileri direnişlerinin 1000. Gününde iktidarın saldırısına maruz kaldı. Cargill işçilerinin sesi susturulamayacak.
Güya işten atma yasaklandı. 25/2 madde ile yanı kod29 ile işten atmalar sürüyor. Üstelik bu arkadaşlarımız yeni bir işe başvurduğunda önlerine engel çıkarılıyor. Bu madde patronlar tarafından kullanılıyor. Bu madde hakkını arayan, mesela sendikalaşan işçilere uygulanıyor.
‘HALKIN ALANLARI MÜTEAHHİTLERE PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR’
Gazi Mahallesi’nde Küba Mahallesi’nde halkın alanları müteahhitlere peşkeş çekilmeye çalışıyor.
Pınarhisar’da CED toplantısı yapılmak isteniyor. Limak binlerce dönüm alanı dinamit ile maden çıkarmak istiyor. Kaynarca, Pınarhisar, Poyrazlı’nın ve civar köylerimizin su kaynakları olan alanlar peşkeş çekiliyor. Limak sadece kendi çalışanlarından oluşan bir toplulukla sözde CED toplantısı yapıyor.
Erkan Baş 2021 için umudun kaynağı anlattı: 'Umut direnen emekçide, kadında, gençte… Umut insanda…’
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, partisi adına her hafta düzenlenen 2020’nin son basın açıklamasında konuştu.
29-12-2020 17:41

İleri Haber
TİP Genel Başkan Erkan Baş, BM tavsiyesine rağmen Meclis gündemine alınmayan, siyasi ve nüfus sahibi kişilerin mal varlıklarının araştırılmasına yönelik karara ilişkin, “Ey AKP neden korkuyorsun? Sizin tanıdığınız bildiğiniz kamu görevlileri ve yakınları arasında mal varlıklarından korktuğunuz birileri mi var?” diye sordu.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, partisi adına her hafta düzenlenen 2020’nin son basın açıklamasında konuştu. Konuşmasına her hafta olduğu gibi, yurttaşları ve sansür girişimine rağmen açıklamayı yaymak için çaba veren gençleri selamlayarak başlayan TİP Genel Başkanı, Meclis’in bir ay tatil edilmesine tepki gösterdi.
‘MECLİS’İN TATİL EDİLMESİ AYIP’
Ülkenin içinden geçtiği durumda emekçiler ölümle burun buruna olmak pahasına çalışmaya devam ettiğini ve yurttaşların açlıktan ölmemek için her tür risk göze alıp işlerine gittiğini hatırlatan Baş, bu koşullarda Meclis’in bir ay tatil edilmesini “ayıp” olarak niteledi.
İKTİDARIN SKANDAL FIRSATÇILIĞI
En son Genel Kurul’da kabul edilen, dernek ve vakıfların faaliyetlerini kısıtlayan, kayyum atanmasının önünü açan, yardım toplamayı engelleyecek maddelerin de yer aldığı Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi’ne de değinen Baş, bu kanuna dikkatle bakıldığında büyük bir skandal yaşandığının altını çizdi.
Uluslararası bir kuruluş olan Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) tavsiye kararlarıyla bu teklifin sunulduğunu ifade eden Baş, bu kuruluşun 7 No’lu tavsiye kararı gerekçe gösterilerek iktidar tarafından bu bahaneyle dernekler ve sivil toplum örgütlerinin denetimine geçtiğini vurguladı.
‘EY AKP NEDEN KORKUYORSUN?’
FATF’ın “Siyasi Nüfus Sahibi Kişiler” başlığıyla 12 No’lu bir tavsiye kararı daha olduğunu belirten Baş, partisi adına, bu tavsiye kararına neden uyulmadığını sordu. Kararda kastedilenin yöneticiler ve yakınları tarafından gerçekleştirilen işlemlere konu olan fonların ve mal varlıklarının yakından takip edilmesi ve kaynağının tespiti olduğunu ifade eden Baş, Ey AKP neden korkuyorsun? Sizin tanıdığınız, bildiğiniz kamu görevlileri ve yakınları arasında mal varlıklarından korktuğunuz birileri mi var?” şeklinde konuştu.
ERKAN BAŞ’TAN 2020 DEĞERLENDİRMESİ
TİP Genel Başkanı, konuşmasının devamında 2020 yılını değerlendirdi. Baş’ın konuşmasının tamamı şöyle:
2020 yılının son basın toplantısını yapıyoruz. Yalnız Türkiye için değil, tüm dünya için de oldukça zor bir yılı geride bırakıyoruz.
Bir virüs ortaya çıktı ve egemenlerin doğaya açtığı savaşın çok ağır bir bedelini ödedik. Toplumcu, halkçı sağlık anlayışından vazgeçmenin, sağlıktan para kazanma hevesinin ölümcül sonuçları olabileceğini çok açık bir şekilde yaşadık. Evrimi, bilimi ve biyolojiyi yok sayanların; evrim, bilim ve biyolojiden çok ağır tokat yediği bir yılı geride bıraktık. Kâr hırsının, rantın, paranın insanlık için ne büyük bir yıkım yaratabileceğine tanık olduk.
Sarılamadık, kucaklaşamadık, el ele tutuşamadık, ölülerimizi bile hep birlikte toprağa veremedik. Kimimiz kapanmanın, kimimiz kapanamamanın acısını yaşadık. Emeğin, sağlığın, dayanışmanın, doğanın değerini anladık.
Bu bir muhasebe konuşması olsun istiyorum. Unutmayalım! Ne bizi yönetenlerin yaptıklarını, ne de bizlerin inancını…
2020, karanlıkların en koyusuydu diye anılacak.
COVİD-19 SALGINI
Ama bugün itibariyle koronavirüs belası nedeniyle, resmi rakamlarla 20 binin üzerinde yurttaşımızın hayatını kaybettiğini, sadece İstanbul’dason beş yılın ortalamasına göre 18 binden fazla yurttaşımızı kaybettiğimiz unutmamalıyız.
En az 302 sağlık emekçisi pandemi nedeniyle, mesleklerinin gereğini yaparken hayatını kaybettiğini unutmamalıyız.
2020’de bu iktidar, Covid-19’un sağlık emekçileri için meslek hastalığı sayılmasın diye harcadığı çabayı da sağlık çalışanları için ek ödemeler yapmamak, 3600 ek göstergeyi çıkarmamak için harcadığı çabayı da unutmamalıyız.
Sağlık ordusuna katılmak isteyen yüz binlerce emekçinin atamasını yapmadıklarını hiç aklımızdan çıkarmayacağız ve bu iktidarın tüm bunlar yaşanırken TTB kapatılsın diye uğraştığını da unutmayacağız.
SAĞLIK EMEKÇİLERİNİN MÜCADELESİ
Ve hatırlayacağız!
Bu ülkede 200 bin sağlık emekçisinin, maaşları, ek ödemeleriyle 4 bin TL’yi bulmayan gelirleriyle sadece insanlar iyileşsin diye nasıl emekler verdiklerini hep hatırlayacağız.
Gülünç rakamlarla, olağanüstü saatler boyunca çalışmak zorunda kalan genç asistan hekimlerin binlerce yurttaşımızı kurtardığını hatırlayacağız.
2020’de sağlık emekçilerinin harcadıkları çabayı sevgi ve saygıyla hatırlayacağız.
Umut yaşatmak için sergilediğiniz direnişte...
2020’de parası olmadığı için tedavileri yapılmayan küçücük SMA hastalarının ailelerinin direnci bizi geleceğe taşıyacak, umudu ve mücadeleyi büyütecek.
‘UMUT DAYANIŞMADA’
Kendisine bütçeden günde 58 milyon TL para ayıran Saray’ın, yurttaşlarımıza bu zor günlerinde maddi destekte bulunmak yerine İBAN numarası gönderip, yurttaşlardan para istediğini unutmayacağız.
2020’de bu iktidar, yurttaşların kendi oluşturduğu dayanışma ağlarını yasaklamak için uğraştı. Belediyelerin yardım ve desteklerini engellemek için çaba harcadı. Yurttaşına bir maskeyi dağıtmayı beceremedi.
Ve elbette hatırlayacağız; 3 boyutlu yazıcılarla siperlik üreten mühendislerin oluşturduğu dayanışma ağını…
Birleşmiş Milletler’den ödül kazanan Kadıköy Dayanışması’nı hatırlayacağız, yaşlı yurttaşlarımıza yemek götürmek için emek veren binlerce genç kardeşimizi hatırlayacağız.
Pandemide işsiz kalan sahne emekçileri için organizasyonlar yapan sanatçı dostlarımızı hatırlayacağız.
2020’de biz bunları hatırlayacağız. ‘Umut insanda’ diyeceğiz. ‘Umut dayanışmada’ demeyi sürdüreceğiz.
‘İKTİDAR ÖNCE BİLİMDEN, EĞİTİMDEN, KÜLTÜRDEN VAZGEÇTİ’
Unutmayacağız!
Pandemide bu iktidar önce bilimden, önce eğitimden, önce kültürden vazgeçti. Camiler açıldı, sahneler, konser salonları, sinemalar kapandı. 2020’de Ayasofya şov için, oy için ibadete açıldı ama AKM açılmadı!
Tüm ülkeler, tedbir alıp çocukların okula gitmesini sağlamayı birinci önceliği haline getirirken, Türkiye’de okullar kapatıldı.
Bu iktidar bir tablet dağıtmadı. Telekomünikasyon şirketleri zarar görmesin diye interneti ücretsiz hale getirecek hiçbir adım atmadı.
Öğretmenlerin 3600 ek gösterge talepleri yerine getirilmedi.
‘BU ÜLKENİN UMUDU SİZSİNİZ’
İktidarın bunca basiretsizliğine, halk düşmanlığına karşın 2020’de 60 binden fazla kitap yayımlandı. Binlerce şarkı yapıldı. Film yapıldı. Üretmeye, yaratmaya devam ettik.
Derse katılamayan öğrencisine ulaşmaya çalışan, şartlar ne olursa olsun eğitim vermek için uğraşan öğretmen arkadaşım. Seni hatırlayacağız. Kardeşlerini alıp dağ başına çıkan, internete ve eğitime erişmek için kilometrelerce yol yürüyen küçük kardeşim. Seni hatırlayacağız
Kendi yemeğinden kısıp, internet parası, tablet parası ayırmaya çalışan anneler, babalar veli arkadaşlarım. Sizlerden binlerce var! Bu ülkenin umudu sizsiniz. Ve bu ülke 2020’de sizi hatırlayacak.
Umut eğitimde, kültürde, bilimde, çocukta...
‘GENÇLERİMİZİ SİZDEN KURTARACAĞIZ’
Unutmayacağız!
2020’de iktidarın geleceğini kararttığı genç kardeşlerimin yüzde 76’sı yurt dışına çıkmak istiyor. Bu ülkedeki gençlerin en az yüzde 40’ı iş arıyor! 3 gençten 2’si sadece yol-yemek parasıyla çalışmaya razı hale geldi. Ve on binlerce öğrenci tutuklu…
Unutmayacağız! Bu iktidar bu yıl, sosyal medyayı kontrol altına almak için yasalar geçirdi. Üniversitelere, öğrenci yurtlarına, evlerine ‘fuhuş yuvası’ diyen gerici, yandaş profesör seni de unutmayacağız! Unutmayacağız ki, Türkiye’nin geleceğinde size, sizin bu sapkın görüşlerinize yer olmayacak. Gençlerimizi sizlerden kurtaracağız.
‘UMUT GENÇLERİN İSYANINDA’
Bu ülke, binlerce gencin alın teriyle, emeğiyle, üretimiyle, yaşama sevinciyle ayakta.
Pandemide onlar dayanışma sergiledi, sorunları onlar haykırıyor. Hayvanları koruyor, iklimi krizini haykırmak için seferber oluyor.
Gerici rektörlerine, profesörlere meydan okuyor. Araştırıyor, inceliyor, irdeliyor, tartışıyor, tepki gösteriyor, üretiyor.
Umut genç arkadaşımda! Umut gençlerin heyecanında, isyanında, yaratıcılığında…
‘İKTİDAR KADINLARA KARŞI’
Hiç unutmayacağız!
2020’de Aralık ayı başına kadar en az 275 kadın öldürüldü. 161 kadının ölümünde cinayet şüphesi var. Gülistan Doku’nun, Nadira’nın, Pınar’ın, Ceren’in ve yüzlerce kadının katilleri hâlâ serbest.
2020’de 18 milyonluk İstanbul’da yalnızca bir tane Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezi bulunuyor.
İktidar ‘evde kalın’ diye bağırıyor ancak evde şiddete uğrayan kadınları korumak için hiçbir şey yapmıyor. Pandemide yine kadınlar şiddete uğradı. Ev içi şiddetin mağdurları kadınlar ve çocuklar oldu.
Ya iktidar ne yaptı?
8 Mart’ta, 25 Kasım’da yine kadınlara saldırdı. Onlarcasını gözaltına aldı. Hükümet, İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmek için denemeler yaptı. Gereklerini uygulamadı. Kadınların nafaka hakkına saldırmak için uğraştı. Toplumsal cinsiyet eşitliğini talep edenlere savaş açtı.
LGBTİ+’lere karşı en ayrımcı sözler Diyanet İşleri Başkanı’ndan geldi. Hükümet tek vücut bu ayrımcılığı destekledi.
Unutmayacağız! 1 milyon kadın işini kaybetti. Unutmayacağız! Kadın istihdamı yüzde 30 bile değil!
‘UMUT KADININ MÜCADELESİNDE’
Ve hatırlayacağız!
Türkiye’de 2020’de kadın cinayetleri biraz olsun azaldıysa bu kadınların mücadelesiyle, haykırmasıyla, dayanışmasıyla oldu. Tacizi ifşa eden kadınları hatırlayacağız. İstanbul Sözleşmesi’nde iktidara geri adım attıran kadınları hatırlayacağız. Türkiye’nin en büyük muhalefet gücü haline gelen kadınları, şarkılarını, rengarenk eylemlerini, birbirlerinin elinden tutmalarını hep hatırlayacağız.
Yobazlara kalsa kapatılacak atletizm, jimnastik, voleybol gibi branşlarda kadınların uluslararası başarılarını hatırlayacağız.
Umut kadında, umut kadının mücadelesinde!
‘SENİ UNUTMAYACAĞIZ(!) ERDOĞAN’
Unutmayacağız!
Bu iktidarın politikaları nedeniyle 10 milyona yakın yurttaşımız iş kaybı yaşadı. İstihdam bir milyona yakın azaldı.
Fabrikalar ve iş yerleri kapandı. Ülkemizin büyük çoğunluğu On milyonlarca yurttaşımız yoksulluk sınırının altında yaşamak zorunda.
Saray, ayda kendisine 1 milyar 800 milyon ayırırken, asgari ücretliye 2 bin 825 lira 90 kuruşu reva gördü. Bunlarda asgari utanma olsaydı, bu rakamı telaffuz etmeye tenezzül edemezlerdi.
Saray bahçelerine 55 milyon TL harcarken, maden işçilerinin tazminatını vermek için adım atmayan Erdoğan, seni unutmayacağız!
Yandaşlarına bütçeden on milyarlarca lira aktarırken, ücretsiz izne zorlanan işçiyi günde 39 liraya mahkum eden Erdoğan, seni unutmayacağız!
‘Açım’ diyen esnafa, ‘çay iç rahatlarsın’ diye yanıt veren Erdoğan, seni unutmayacağız!
‘Yoksulluğu sorun olmaktan çıkardık’ diyen Çalışma Bakanı seni unutmayacağız!
Aile şirketin yeni oteller alırken, sanat emekçilerine dilenci muamelesi yapan Kültür ve Turizm Bakanı seni unutmayacağız!
Kendi yemeğini Denizli’deki belediyelere ödetirken, “vatandaş kuru ekmek yesin” diyen AKP’li vekil seni unutmayacağız!
‘Beni virüs değil sizin düzeniniz öldürür’ diyen TIR şoförü Malik’i gözaltına aldıran Süleyman Soylu, seni unutmayacağız!
Millete küfür eden Cengiz, seni unutmayacağız! 5’li çete sizi unutmayacağız!
Halkımız yoksulluktan boğulurken, servetine servet katanlar, yüzde 90’lara varan kar açıklayıp, yüzde 98 vergiden muaf tutulanlar, büyük patronlar sizi de unutmayacağız.
‘DİRENEN İŞÇİLERİ UNUTMAYACAĞIZ’
2020’yi Ermenek’te, Soma direnen maden işçileriyle hatırlayacağız.
Direnen; Cargill, Özer Elektrik, Systemair HSK, Baldur Süspansiyon, Samsun Çorum Ambar, Kömürcüoğlu/Çınartaş, TüvTürk, Makro/Uyum Market, Lipton, Real Market, Sarıyer Belediyesi, Şişli Kent Yol, Soda Sanayi, Ünal Kablo, Grup Tekstil, FZK Mühendislik, Bimeks, Sinbo, Çorum Ekmekçioğulları işçileri, KHK’lılar, traktörlerine el konmak istenen köylüler, seslerini haykıran fındık üreticileri, Hürriyet ve Demirören Medya’da sendikalaştıkları için işten çıkarılan basın emekçileri, enkaz altında kalan yurttaşlarımızı kurtarmak için yardıma koşan maden işçileri...
Umut sizde. Umut ekmekte, emeğin yarattığı değerde...
‘KAYYUMLARI VE İŞKENCEYİ UNUTMAYACAĞIZ’
Unutmayacağız!
Ve İstanbul’a ve Ankara’ya ve İzmir’e ve tüm Türkiye’ye, derelerimize, ormanlarımıza, parklarımıza ihanetinizi unutmayacağız! Kazdağları’nı Kanadalı şirket için, Saros Körfezi’ni Katarlı şirket için, Erbaa’yı Erdoğan’ın yakınları için gözden çıkaran iktidarı unutmayacağız!
Kazdağları’ndaki sincaplar için aylarca çadırda kalan çevre dostları... 2020’yi sizin ve sizin gibi binlerin yarattığı umutla hatırlayacağız!
Umut doğada, umut doğayı savunanda!
Kayyumları unutmayacağız!
İşkenceyi unutmayacağız!
Selahattin Demirtaş’ı ve cezaevlerindeki tüm siyasi tutsakları, gazetecileri, aydınları, yazarları ve gençleri hatırlayacağız!
‘UMUT İNSANDA’
Berkin’i aklımızdan bir an olsun çıkarmayacağız... Rabia Naz’ı hep hatırlayacağız...
Ve bu ülkede 2020’de doğan binlerce bebeğe Sevgi adı verildi, Barış adı verildi, Özgür adı verildi, Deniz adı verildi, Devrim adı verildi.
Umut her gün bir daha doğdu.
2021’e umut ile gireceğiz.
Umut insanda!
Erkan Baş'tan iktidara ve yandaşlarına: 'Halkın parasını kursağınızdan çekip alacağız!'
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin haftalık basın açıklamasında konuştu. Baş açıklamasında, iktidara ve yandaşlarına seslendi.
08-12-2020 17:09

İleri Haber
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, yandaşlara seslenerek “Yolun sonuna geldiniz. Tüm mal varlığınıza el koyacağız. Halkın parasını hırsızların kursaklarından çekip alacağız” ifadelerini kullandı.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin haftalık basın açıklamasında konuştu. Meclis’te yaptığı açıklamaya, emekçi halkı selamlayarak başlayan Baş, “Bizi TV’lerde izleyemiyorlar onları selamlayamıyorum ama sosyal medya aracılığıyla sesimizi her yere taşıyan genç arkadaşlarımızı hem selamlıyorum, hem teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.
Bütçe görüşmelerinde grubu olmayan parti temsilcilerine söz verilmemesini eleştiren Baş, iktidar olağanüstü bir çabayla parlamentoda işçilerin sesini kısmaya çalıştığını vurguladı. İktidarın çabalarına rağmen seslerini yükselteceklerini belirten Baş, “O kürsüde halkın sesi mutlaka karşılığını bulacak. Geri adım atmayacağız” şeklinde konuştu.
Yurttaşlardan kendilerine “Bu iktidar neden saatlerce emekçilerin temsilcilerini konuşturmamak için çaba harcıyor?” sorusunu sormalarını isteyen Baş, Saray ittifakının 300’den fazla milletvekilinin olmasına rağmen, karşısındaki 2-3 milletvekilini susturma çabasının bir açıklaması olduğunu kaydetti. Baş, “Bizi 5 dakika olsun konuşturmamak için uğraşmalarının arkasında zayıflıkları var. 18 yıldır bu ülkeyi yönetiyorlar, 300’ün üzerinde milletvekilleri var ama gerçekler o kürsüden haykırılmasın diye uğraşıyorlar. Çünkü bir doğru, binlerce yalanları yer ile yeksan ediyor” dedi.
‘GERÇEKLER HEM ACITIYOR, HEM BAĞIRTIYOR’
Kürsüde konuşma yaptıkları sırada iktidar sıralarından seslerin hatırlatan Baş, AKP’lilere “Gerçekler hem acıtıyor, hem bağırtıyor. Ama bağırtılar gerçeklerin üzerini örtmez“ şeklinde seslendi.
‘GÖREVİMİZ HESAP SORMAK’
Bütçe döneminde TİP’in görevinin “hesap sormak” olduğunu söyleyen Baş, iktidarın hesap vermesi gerektiğinin altını çizdi.
TİP Genel Başkanı konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Kendi adımıza değil, bu bütçenin oluşumu için terini, kanını hatta canını veren işçiler, kadınlar, gençler, işsiz bırakılanlar, emekliler, emekli yapılmayanlar, engelliler, çiftçiler İçin bu iktidarda hesap soracağız!
Bu bütçe mutlu azınlık yaratma bütçesidir. Fakirden alıp önce Saray’a, sonra küfürbaz müteahhitlere verme bütçesidir. Bu bütçe, başta Katarlılar olmak üzere yabancı para babalarını servet sahibi kılma bütçesidir. Bu bütçe ezcümle mutlu azınlığı mesut etmek için hazırlanmış bir bütçedir.
Bu bütçe böyle geçerse, yeni vergiler gelir. Yoksullar ordusu büyür, açlık artar, yurt dışına çıkan ve çıkmak için fırsat arayan gençlerin sayısı artar, kadın cinayetleri artmaya devam eder. Cezaevlerinde insan sayısı artar.”
‘BÜTÇE YA MİLYONLAR, YA MİLYONERLER İÇİN YAPILIR’
Bunların bir iddia olmadığını dile getiren Baş, pandemi dönemini örnek verdi. “Bütçe ya milyonlar için yapılır, ya milyonerler için yapılır. Bütçe ya milyonlarca insan için yapılır, ya bir avuç milyoner için” diyen Baş, Fuat Oktay ve Numan Kurtulmuş’un “Başkalarının söylediklerine değil de bu ülkenin bakanlarının söylediklerine kulak verin” sözlerini yanıtladı. Baş, “Ben sizin yerinizde olsam utanırım, öyle bir ülke olduk ki Sağlık Bakanı’nın sözüne inanan insan kalmadı! Bu durumdan utanıyoruz” ifadelerini kullandı.
’YURTTAŞLARIN YÜZÜNE NASIL BAKACAKSINIZ?’
Her gün yüzlerce yurttaşın hastanelerde sıra beklediğini buna rağmen 600 binden fazla sağlık çalışanın atanmadığını hatırlatan Baş, şöyle devam etti:
“Halk için bütçe yapılsaydı, Sağlık Bakanlığı’nın müteahhitlere bu yıl ödeyeceği 10 milyar TL ile yüz binlerce sağlık çalışanının ataması yapılabilirdi.
Mutlu azınlık için bütçe onaylanırsa bir yardım eli uzatılmasını bekleyen virüs bulaşmış yüz binlerce yurttaşımız hayatını kaybedecek. Yurttaşın yüzüne nasıl bakacaksınız?”
‘SİZ TARİKATLARIN TEMSİLCİSİ OLARAK MI O KOLTUKTASINIZ?’
Konuşmasına bütçeden Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) ayrılan bütçe üzerinden devam eden TİP Genel Başkanı, Türkiye’de 1,5 milyon öğrencinin bilgisayara, yine yüz binlercesinin internete erişim imkanı olmadığını, 3 milyon gencin ise Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) borçlarını ödeyemediği için çaresiz durumda olduğunu ifade etti.
“Derneklere vakıflara ve cemaatlere MEB bütçesinden 6 milyar TL para aktarıyorlar” diyen Baş, iktidara “Siz o vakıfların, cemaatlerin temsilcisi olarak mı koltuktasınız? Bu halkın parasını nasıl tarikatlara aktarırsınız? Bu ülkenin evlatları yurt bulamıyor. İktidar sahipleri, 11 çocuğumuzun yanarak öldüğü bir Aladağ Katliamı daha mı bekliyorsunuz?” diye sordu.
‘SARAY BAHÇESİNE AYRILAN BÜTÇE EMEKÇİLERİN HAKLARINI KARŞILAR’
Bütçede Saray’a ayrılan ödeneğin bir kısmıyla, hakları için mücadele eden maden işçilerinin tüm ödemelerinin yapılacağını dile getiren Baş, şunları söyledi:
"Soma ve Ermenek’te on yıllardır haklarına el konan maden işçisini duymuşsunuzdur. Kimi 80 gün, kimi 100 gündür direniyorlar. Bu işçilerin toplam alacağı en fazla 50 milyon TL hesaplanıyor. Bütçede bu var mı, yok.
Ama Saray bahçesine 10 ayda 55 milyon TL ödeme var. Şu Saray bahçesi güzel olsun diye emekçiler haklarını alamıyor. Kendi bütçesini 36 kat artıran Cumhurbaşkanına sormak istiyorum: O Saray’da yetiştirdiğin meyveleri, sebzeleri işçilere mi bağışlayacaksın? Ye ye bitiremezsin zaten onları.
Saray’da bir günde bir stadyum dolusu işçi hayatını idame ettirmeye çalışıyor. İşsizlik Fonu’ndan işçilere patronlara aktarırken, sözde sigorta ödemeleri için yine patronlara İşsizlik Fonu’ndan para aktarılırken, işleri elinden alınan yaşayan 18 milyon yurttaş ne yiyecek, nasıl geleceğe güvenle bakacak?”
‘EMEKLİLİKTE İKTİDARA TAKILANLAR’
Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ın (EYT) artık “Emeklilikte İktidara Takılanlar” olarak hatırlandığını dile getiren Baş, EYT’lilerin bütçeye maliyeti hakkında doğru haberler yapmayan TRT’yi “Yalan Radyo Televizyonu” olarak nitelerken TRT Genel Müdürü’ne “Vicdanın rahat mı? Bu insanların parasıyla maaş alıyorsun” şeklinde seslendi.
‘1000 KAT RÜŞVET Mİ OLUR?’
Baş, şöyle devam etti:
“Öğretmenlere, hemşirelere, polislere, din görevlilerine vermediğiniz 3600 Ek Göstergenin maliyeti 3 milyar TL bile değil onu vermeyen bütçe örtülü ödeneğe aktarılan 6 milyar TL öyle mi?
Resmi rakamlarla 2,5 milyon emekçimiz günde 39 TL’ye mahkumken Küfürbaz Cengiz’e bir tünel için 19 bin liralık iş için 17 milyon TL ödenmiş. 1000 kat rüşvet mi olur, yolsuzluk mu olur?
TEDAŞ’ın 103 milyon TL’lik hakkı dağıtım şirketlerine peşkeş çekilirken, diğer taraftan 3 milyon yurttaşın fatura nedeniyle elektrikleri kesiliyor. İnsanların evini partinizin ampulüyle mi aydınlatacaksınız?"
‘DİYANET İŞLERİ BAŞKANI FAİZLE KAZANIYOR’
Konuşmasına Diyanet İşleri Başkanı’nın faiz gelirleri kazandığını hatırlatarak devam eden Baş, Diyanet’in 7 bakanlık ve 13 başkanlıktan fazla bütçeye sahip olduğunu, bunun üzerine faiz geliri kazandığını, lüks araçlara binip yoksulların yanından geçerken ise onlar için dua ettiğini vurguladı.
‘DAMAT NEREDE?’
Bütçe görüşmelerinin Hazine ve Maliye Bakanı olarak Berat Albayrak ile başladığını ancak Lütfi Elvan ile devam ettiğini belirten Baş, “Damada ‘damat’ denildiği için insanlar gözaltına alındı bu ülkede ama Instagram’dan istifa ederek tarihe adını yazdırdı” dedi.
Baş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Saray’da neler olduğunu bilmiyoruz, hazır herkes buradayken halkın merak ettiği bir soruyu sorayım. Benim aklıma gelmemişti ama Osmanlı Saray’ında biliyorsunuz garip şeyler olabiliyordu, kardeş katli gibi konulardan bahsediyorum. Vatandaş merak ediyor; Damat nerede? Saray’da başına bir şey gelmiş olabilir. Eski bakanın sağlığı, sıhhati yerinde mi?”
‘ÇIKAR ORTAKLIĞI BUDUR’
Konuşmasında yine AKP’li vekillere seslenen Baş, “Damat Bey sağlık gerekçelerini gösterip affını istedi, geçen sene burada tüm AKP vekilleri önünde sıraya girmişti, hatıra fotoğrafı çektirmişti. İstifadan sonra bir kişi bile ‘geçmiş olsun’ mesajı yayınlamadı. Böyle yol arkadaşlığı olur mu? İşte çıkar ortaklığı böyle bir şey. Mutlu azınlık budur.”
‘YOLUN SONU GÖRÜNDÜ’
İktidara seslenmeyi sürdüren Baş, “Her güzel şeyin bir sonu var” diyerek, AKP için yolun sonunun göründüğünü ifade etti.
Baş’ın konuşmasının son kısmındaki ifadeleri şöyle:
“Çok yakında hepinizi dinlendireceğiz. Nasıl mı? Bu Bütçeyi adalet gözeterek, liyakatla, halk için yeniden ele alacağız. Eğitimde araştırmaya bütçe ayıracağız. Bir pandemi beklemeye gerek yok, tüm çocuklarımız aydınlık bir gelecek için son teknoloji ile eşit ve parasız eğitim hakkı sağlayacağız. Sağlık hizmeti herkes için eşit ve ücretsiz olacak. Sağlık emekçileri hakkını alacak. Sağlık emekçileri bu sürecin piyonları değil kahramanlarıdır. Hiçbirini bu iktidara ezdirmeyeceğiz. Devlet yeniden üretecek geçeceğiz. Madenleri işleteceğiz, Tank-Palet’i geri alacağız Tarım emekçisi sefaletten kurtaracağız. Enerji bağımlılığından kurtulmak için yenilenebilir temiz enerjiye yatırım yapacağız! Ülkemiz hem yeşil hem güçlü olacak. Ülkeyi nefessiz bıraktınız, nefes olacağız.
‘ARTIK HALKIN YAŞAMA ZAMANI GELDİ’
Bunları nasıl yapacağız?
Önce parti adından ibaret sandıkları ‘adalet’ kelimesinin gerçeği ile yüzleşecekler. Bu 18 yılın hesabını verecekler. Şimdiye kadar bütçeler patronlar için yapıldı, yandaşlar için yapıldı mutlu azınlık için yapıldı. Deyim yerindeyse bunlar yaşadı. Artık halkın yaşama zamanı geldi. Bu iktidar, yaşamak için bu ülkede işçi iktidarının gerektiğini bize gösterdi.
‘HALKIN PARALARINI KURSAKLARINDAN ÇEKİP ALACAĞIZ’
Buradan TİP adına iktidarın etrafında halkın anasını ağlatıp mutlu mesut yaşayan yandaşlara sesleniyorum: Yolun sonuna geldiniz. Tüm mal varlığınıza el koyacağız Bakın, bu işten kaçışın yolu yok. Yapılan her hırsızlığın hesabı verilmek durumunda. Bu yoksul halkın parasını çalanların o hırsızların kursaklarından çekip alacağız halkın parasını”
Yolsuzluk yapanların, hırsızlık yapanların, halkın malına çökenlerin tüm servetine el koyacağız. Kamuya ait olan ne varsa Katarlılar, ABD’liler, Avrupalılar başta olmak üzere, tüm peşkeş çekilen kamu varlıklarına tazminatsız olarak el koyacağız.
TİP’İN SÖZÜ: ‘KİMSENİN YANINA KAR KALMAYACAK’
Bu da Türkiye İşçi Partisi’nin bu halka sözümüz olsun; bu devran dönecek. Hırsızlıklar kimsenin yayına kâr kalmayacak. “
Bütçe görüşmelerinde 'yandaşlar konuşsun, muhalefet sussun' uygulamasına tepki: 'Emekçiler de konuşacak'
TİP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, Meclis’te grubu olmayan parti temsilcilerine konuşma hakkı verilmemesiyle ilgili usule ilişkin söz aldı.
07-12-2020 14:23

İleri Haber
Meclis'te başlayan bütçe görüşmelerinde BBP hariç grubu olmayan parti temsilcilerine söz verilmemesine TİP Genel Başkanı Erkan Baş Meclis kürsüsünden tepki gösterdi. Baş, “Bu ülkede bütçe emekçilerden oluşacak ama emekçiler bu kürsüden konuşamayacak” ifadelerini kullandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmeleri bugün itibarıyla başladı. Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, Meclis’te grubu olmayan parti temsilcilerine konuşma hakkı verilmemesiyle ilgili usule ilişkin söz aldı.
Uygulamaya tepkisini dile getiren Baş, parlamentonun konuşulan bir yer olduğunu ve özgürce konuşulması gerektiğini vurguladı. Parlamentoda çoğunluğu sağlamanın keyfi kısıtlama hakkı vermediğini dile getiren Baş, “Bu ülkede bütçe emekçilerden oluşacak ama emekçiler bu kürsüden konuşamayacak” dedi.
‘BU MU DEMOKRASİ?’
Parlamentoda çok siyasi parti olmasını “sevindirici bir gelişme” olarak niteleyen Baş, parlamentoda bu parti temsilcilerine söz verilmesi gerektiğini belirtti. TİP Genel Başkanı, konuşmasına şöyle devam etti:
Bizim elimize bir konuşma listesi geliyor. Bir parti, AKP listesinden genel başkanını Meclis’e sokmuş, o konuşabiliyor ama muhalefette olanlar konuşamıyor. Bu mu adalet? Bu mu demokrasi? Bu mu özgürlükler?”
‘YOKSULLARIN DA BÜTÇESİ OLSUN’
Siyasi partileri Meclis’te konuşturmamanın Anayasa’ya aykırı bir eylem olduğunun altını çizen Baş, Genel Kurul’un takdirini ters yönde değiştirmesi gerektiğini söyledi. Baş, “Bırakın bu kürsüden, bu memleketin vergisini veren, alın terini veren, damla damla bu bütçeyi oluşturan insanların temsilcileri de konuşsunlar. Bütçe, tuzu kuruların, mutlu azınlığın bütçesi olmasın. Emekçilerin, yoksulların da bütçesi olsun.”
‘PARLAMENTOYU PARLAMENTO YAPAR’
Baş’ın ardından söz alan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Engin Altay da “Erkan Bey’in söyledikleri parlamentoyu parlamento yapar” diyerek Baş’ın talebine destek verdi.
Erkan Baş’tan iktidara çağrı: ‘Boş koltuk sizden faydalı, o koltukları boşaltın!’
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin haftalık basın toplantısında konuştu. Baş, Berat Albayrak'ın istifasıyla ilgili "Daha dün, ‘Bakmayın altımdakilere, ekonomiyi ben yönetiyorum’ diyen Erdoğan, damadı halkın önüne atarak bu işten sıyrılmaya çalıştı" dedi.
10-11-2020 16:13
İleri Haber
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Berat Albayrak’ın istifası üzerinden iktidara bir çağrıda bulundu. Baş, “Boş koltuk bile sizden daha faydalı, derhal o koltukları boşaltın!” dedi.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) partisinin haftalık basın toplantısında konuştu. Baş, sözlerine partisi adına emekçi halkı selamlayarak başladı.
Bugünün 10 Kasım olduğunu hatırlatan Baş, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal’i 82. ölüm yıl dönümünde “Emekçi, yoksul Türkiye halkının Kurtuluş Savaşı’na önderlik eden ve Cumhuriyet’i kuran Gazi Mustafa Kemal’i saygıyla anıyoruz” sözleriyle andı.
Partisinin temsil ettiği işçi sınıfı, devrimci güçler ve sosyalistlerin, Türkiye halklarının eşit, özgür ve barış içinde yaşayacağı bir ülke için her türlü gericiliğe karşı mücadeleyi sürdüreceğini dile getiren Baş, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in yaşayacağını ve sosyalizmle taçlanacağını vurguladı.
‘BU KİŞİ NEDEN BAKAN YAPILDI?’
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifasıyla ilgili sözlerini sürdüren Baş, tabloyu “Aklımızın almadığı olaylar” şeklinde nitelerken, Albayrak’ın ekonomiyi yönettiği dönemde, Türkiye’deki tüm temel ekonomik göstergeler dibi gördüğü, Merkez Bankası rezervlerinin eridiği, enflasyon, dış ticaret açığı ve işsizliğin arttığı ve Türk Lirası’nın değer kaybettiğini hatırlattı.
“Resmi rakamlar bile bunu gizlemiyor” diyen Baş, “Bu kişi neden bakan yapıldı?” diye sordu.
‘ERDOĞAN DAMADI HALKIN ÖNÜNE ATTI’
TİP Genel Başkanı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu düzende işler Saray kurallarına göre yürüyor.Biliyorsunuz, krallıklar, padişahlıklar, monarşiler söz konusu olduğunda, evlilik müessesesi aslında bir iktidar mücadelesi esas alınarak yapılır. Nüfuz sahibi olan ‘hanedanlıklar’ veya ailelerin çocukları evlendirilir ki, güç tek elde toplansın. Albayrakların Erdoğan’lara damat vermesi de işte tam bu türden bir evliliği anlatıyor.
Erdoğan ne diyordu bundan 5 yıl önce: ‘Türkiye’nin bir anonim şirket gibi yönetilmesini istiyorum.’
İşte bu anonim şirket, aslında bir aile şirketi olarak kurgulanıyor ve baba tepede, damadı altında gül gibi geçinip gidiyorlar…
Yalnız burada ufak bir detay var. O da biz yani halk! Onlar mutlu mesut yöneticilik oynarken yıllar boyunca olan bize oldu. İşten atılan biz olduk. Türkiye bir emekçi mezarlığına döndü. Güvencesiz çalıştırıldık. Evimize giren para her geçen gün biraz daha azaldı. Borca battık. Yoksullaştık. Bize karşı suç işlendi! ‘Yeter artık’ dedik!
Ve daha dün, ‘Bakmayın altımdakilere, ekonomiyi ben yönetiyorum’ diyen Erdoğan, damadı halkın önüne atarak bu işten sıyrılmaya çalıştı.”
‘HERKES GÖRDÜ, BASIN PATRONLARI GÖRMEDİ’
Albayrak’ın istifası sonrası özellikle anaakım medyanın sessiz kalmasını eleştiren Baş, “Kendisinden habersiz Merkez Bankası başkanı değiştirilmesine çok içerleyen Instagram yakışıklısı Damat Bey, ‘at izi it izine karşıtı’ diyerek istifasını duyurdu. Bu paylaşımı ben gördüm, siz gördünüz, ABD’dekiler, Çin’dekiler, Kuzey Kutbundakiler, Güney Afrika’dakiler herkes gördü” diye sözlerine devam ederken, bu paylaşımı sadece basın patronlarının görmediğini vurguladı.
’23 MİLYON AİLE BİR AİLEDEN HESAP SORACAK’
27 saat boyunca gazeteciliğe, devlet yönetimine, demokrasiye, hukuka ve etik ilkelere tam anlamıyla ihanet edildiğini söyleyen Baş, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:
“Sonra dün akşamdan beri şu söylenmeye başlandı: ‘Efendim niye bu kadar tepki veriyormuşuz! Aile içinde olan bir olaymış!’
Böyle bir günde söylemek zul geliyor ama bu utanmazlara hatırlatıyorum. Beyler burası babanızın çiftliği değil, ellerimizle kurduğumuz Cumhuriyet’tir. Burası halkın oylarıyla seçilerek geldiğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. O Anadolu Ajansı babanınızın malı değil, bizim vergilerimizle maaş alıyorsunuz. O Saray, yoksul halkın ödediği vergilerle yapıldı.
Aile arasındaymış! Bu ülkede 23 milyon aile var. 23 milyon aile, bir aileye bakacak öyle mi? 23 milyon aile bir aileye diz çökmeyecek. Yok öyle yağma, 23 milyon aile o bir aileden ve etrafında kümelenen para babalarından hesabını soracak merak etmeyin.”
GAZETECİLERE ÇAĞRI: ‘BİZ YAYIMLAYACAĞIZ’
Sözlerinin devamında basın emekçilerine seslenen Baş, gazetecilerin ne kadar zor koşullar altında çalıştıklarını ve basın patronlarının alacağı ihaleler uğruna mesleklerini yapmayı engellediklerini bildiğini belirterek, bir çağrıda bulundu. Baş “Türkiye, o bir aileden kurtulunca, siz gazeteciler de kurtulmuş olacaksınız! Buradan ilan ediyorum. Yapamadığınız haberlerini patronlarınız yapmıyorsa bize getirin, biz yayımlayacağız” dedi.
‘AHMET HAKAN’IN YAPTIKLARINI GAZETECİLİKTEN SAYMAYACAĞIZ’
Baş ayrıca, “Ahmet Hakan gibi basın, gazetecilik adına ahkam kesenlerin halktan nasıl haber gizlediklerini gördü bu millet. Gözümüzün önünde oldu! Unutmayacağız ve bu yapılanları gazetecilikten saymayacağız!” ifadelerini kullandı.
‘YENİ BAKAN KATLİAMLA HATRILANIYOR’
Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan hakkında da konuşan TİP Genel Başkanı, Elvan’ın işçilerin haklarını elinden alan torba kanunları Saray’dan geldiği gibi kılıfına uydurup Meclis’ten geçiren Plan Bütçe Komisyonu Başkanı olarak tanındığını hatırlattı. Elvan’ın ayrıca Çorlu Tren Katliamı’nın sorumlularından biri olduğunu dile getiren Baş, “Çorlu’da treni raydan çıkaran adam bugün ekonominin başına getirildi. Not ediyoruz” dedi.
‘DAMAT OLAYI BAŞLANGIÇTI’
Konuşmasına “Berat’ıyla, Fahrettin’iyle, Lütfi’siyle ve hepsinin tepesindeki Erdoğan’ıyla, patronların bu kurulan düzenden çok memnun olduğunu biliyoruz. 2020’de halkın anası ağlarken, hepsi karlarına kâr kattı” sözleriyle devam eden Baş, şu ifadeleri kullandı:
“Halk enflasyondan, borçlardan, açlıktan bunalınca da verelim Damat’ı kurtaralım tahtı dediler. Mesele hem Damat hem değil. Mesele hem Lütfi hem değil.
Mesele, kurdukları Saray düzeni! 23 milyon aile bir ailenin, birkaç büyük servet sahibinin yükünü daha fazla taşımayacak! 23 milyon aile bir avuç patron için çalışmayacak! Damat olayı başlangıçtı. Devamını getireceğiz!”
‘KOLTUK BOŞ KALINCA EKONOMİ İYİLEŞTİ’
Konuşmasının son kısmında Saray Rejimi’nin ‘saçmalığına’ değinen Baş, Albayrak’ın istifası sonrası Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğunun 24 saat boş kalmasıyla ülkede ekonomik göstergeler açısından son 2 yıldaki en iyi günün yaşandığını söyledi.
ERDOĞAN’A ÇAĞRI: ‘BOŞ KOLTUK BİLE SİZDEN DAHA FAYDALI, BOŞALTIN O KOLTUKLARI’
Baş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir sistemin saçmalığı bundan daha iyi nasıl ispatlanabilirdi ki? Türkiye’de Sağlık Bakanı pandemiyle mücadele etmiyor, eğitim bakanı çocuklarımızın eğitim alamıyor oluşuyla “çok talep var, ne güzel” diyerek mutlu oluyor. İletişim Başkanlığı diye bir kurum var iletişimi durduruyor!
Demek ki neymiş biz haklıymışız…
Bakın Hazine ve Maliye Bakanı koltuğu boş kalınca ekonomi biraz olsun düzeliyor. Demek ki, mesela Adalet Bakanı istifa etse memleketin hukuk sistemi düzelecek. Tarım ve Orman bakanı gitse çevre katliamlarını durdurmak mümkün olacak. Boş koltuk bile memleket için bunlardan daha faydalı.
Cumhurbaşkanı’na bir çağrıda bulunuyorum; boş koltuk bile sizden daha faydalı, derhal o koltukları boşaltın!”
‘REHAVETE DÜŞMEK YOK, MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ’
Meclis’te görüşülen ve işçilerin kıdem tazminatına yönelik saldırı anlamına gelen torba yasa hakkındaki sözleriyle basın açıklamasını bitiren Baş, kararlı duruş sonrası bugün itibariyle yasadan özellikle hak gaspı anlamına gelen maddelerin geri çekileceğinin söylenmeye başladığını duyurdu.
Bunun olumlu bir adım olduğunu söyleyen Baş, “Rehavete düşmek yok, işçi düşmanı yasalar geri çekilecek. Sonuna kadar takipçisi olacak ve mücadeleye devam edeceğiz” dedi.
WhatsApp yeni özelliğini test ediyor
En çok kullanılan mesajlaşma platformlarından biri olan WhatsApp, 24 saat içinde kaybolacak süreli mesaj ve yeni bir arşiv özelliğini test ediyor. Özelliklerin ne zaman ve hangi sürümle birlikte yayınlanacağı henüz bilinmiyor.
07-03-2021 14:03

Günümüzde bir milyar kişiyi aşkın akıllı telefon kullanıcısının kullandığı mesajlaşma uygulaması WhatsApp, yakında kullanıcılarına yeni bir özellik sunacak. Uygulama, mevcut halinde gönderdiğiniz mesajların 7 gün sonra otomatik olarak silinmesini sağlıyor olsa da yeni özellik, bu süreyi 24 saate indirecek.
Türkçe'de 'Süreli mesajlar' olarak kullanıma açık olan özellik, şu anda yalnızca 7 günlük süre seçeneğine sahip. WABetaInfo tarafından bugün Twitter'da yapılan paylaşıma göreyse şirket, mesajların gönderildikten 24 saat sonra otomatik olarak silinmelerini sağlayacak özelliği test ediyor.
MESAJLAR, DAHA KISA SÜRE İÇİNDE OTOMATİK OLARAK SİLİNEBİLECEK
Webtekno'da yer alan habere göre, WhatsApp'ın 24 saat özelliğini tam olarak nasıl sunacağını henüz bilmesek de özellik, muhtemelen süreli mesajlara bir zaman seçeneği olarak eklenecek. Yani sohbette süreli mesajları etkinleştiren kullanıcılar, mesajların otomatik olarak silineceği süre için 7 gün veya 24 saat seçeneklerinden birini seçebilecek.
Bunun yanı sıra WABetaInfo, paylaştığı bir diğer tweet'te WhatsApp'ın arşivlere yeni bir deneyim katacağını gösterdi. WhatsApp'a eklenecek yeni özellikle birlikte arşivlediğiniz sohbetlere yeni mesaj geldiğinde o sohbetler artık arşivden çıkmayacak. Sohbetlerin arşivden çıkarılıp çıkarılmayacağı kullanıcının seçiminde olacak. Özelliğin ne zaman geleceği henüz bilinmiyor.
WhatsApp, son olarak geçtiğimiz hafta yayınladığı v2.212.3.19 sürümüyle birlikte kullanıcılarına yeni bir özellik sunmuştu. Bu özellik sayesinde kullanıcılar, gönderdikleri bir videodaki sesi devre dışı bırakarak videonun sessiz olmasını sağlayabilir oldular. Bu özellik, yaklaşık bir aydır test aşamasındaydı. Dolayısıyla yukarıda bahsettiğimiz yeni özelliklerin de önümüzdeki haftalarda kullanıma açılabileceğini söyleyebiliriz.
AKP'li Lütfiye Selva Çam: Partimiz sayesinde ülkemiz kadınlarının tamamı önemli demokratik kazanımlar elde etti
AKP Kadın Kolları Başkanı Çam 8 Mart mesajında, "Partimizin haklı mücadelesi sayesinde dili, dini, ırkı, giyimi kuşamı, yaşı ne olursa olsun ülkemiz kadınlarının tamamı için önemli demokratik kazanımlar elde edilmiştir" iddiasında bulundu.
07-03-2021 13:25

AKP Kadın Kolları Başkanı Lütfiye Selva Çam, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir mesaj yayımladı. AKP sayesinde dili, dini, ırkı, giyimi kuşamı, yaşı ne olursa olsun kadınların tamamı için önemli demokratik kazanımlar elde edildiğini iddia eden Çam, "Partimizin haklı mücadelesi sayesinde dili, dini, ırkı, giyimi kuşamı, yaşı ne olursa olsun ülkemiz kadınlarının tamamı için önemli demokratik kazanımlar elde edilmiştir. Demokratik kazanımlarımızı, her yıl olduğu gibi bu yılki 8 Mart'ta da tüm kadınlarla heyecanla paylaşıyoruz" ifadelerini kullandı.
Selva Çam, AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin'in çıplak arama iddiaları için ''onurlu kadın 1 yıl beklemez' söylemine destek çıkan açıklamalarıyla yakın zamanda tepki toplamıştı.
Çam, AKP Kadın Kolları olarak başından beri savundukları değerlerin Türkiye'de ve küresel düzeyde daha da sahiplenilmesinden ve aileyi tüm fertleriyle güçlendirecek çalışmaların yapılmasından büyük memnuniyet duyduklarını söylerken şu ifadelere yer verdi:
"Salgınla mücadelenin en önemli aracı olan sosyal izolasyon, kadınların yükünü arttırdı. Evimiz, her şeyi bir arada yaptığımız tek mekan haline geldi. Evlerimiz birer yuva olmaya devam ederken çocuklar için birer okul, biz anne ve babalar için iş yeri oldu. Çocuklarımıza rehberlik ettiğimiz süre arttı. Her mücadelede en ön saflarda yer aldığımız gibi salgınla mücadelede de ön safları tuttuk ve her şerde bir hayır olduğuna inandık. Ailemizin birliği ve sürekliliğini, yaşadığımız yeni dönemde ve sonrasında da sağlamak adına her zamankinden daha çok gayret ettik. Salgın nedeniyle kendimiz de kaygılıyken, çocuklarımıza, eşlerimize, kısacası yakın ve uzak tüm ailemize güven telkin ettik."
Uzmanlar kısıtlamaların kalktığı ilk cumartesiyi yorumladı: 'Bu pandemi böyle asla bitmez'
İstanbul'da kısıtlamaların kalktığı ilk cumartesi gününde sokakların dolmasını ve trafik yoğunluğunun yüzde 80’lere ulaşmasını değerlendiren uzmanlar vaka artışının kaçınılmaz olacağını söyledi.
07-03-2021 12:48

Koronavirüs önlemleri kapsamında üç aydır uygulanan hafta sonu kısıtlaması sonrası İstanbul’da kısıtlamasız ilk cumartesi günü İstanbullular, özellikle sahillere akın etti. İstanbul’un sahillerinde yürüyüş yapanlar, balık tutanlar, yanlarında getirdikleri sandalyelere oturanlar büyük kalabalık oluşturdu. Sahil restoranlarında yer kalmadı. Sahile ulaşmak isteyenlerin araçları uzun araç kuyruklarına neden oldu. Eminönü Meydanı da eski kalabalık günlerine geri döndü. Taksim ve İstiklal Caddesi’nde de insan kalabalığı nedeniyle adım atacak yer kalmadı. Trafik yoğunluğu, öğleden sonra yağmurun da başlamasıyla yüzde 80’lere ulaştı.
İstanbul’daki manzarayı Milliyet’ten Mert İnan'a değerlendiren uzmanlar “Bu pandemi böyle asla bitmez” mesajı verdi.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sait Gönen, son birkaç gündür hastanelere başvuru sayısında bir miktar artış olduğunu belirterek, “Kafeler, lokantalar böyle dolar taşarsa nisan ayında üçüncü dalgayı görürüz. Nişantaşı’nda kafe ve kapalı mekanların dolup taştığını gördüm. Trafik her yerde kilitlenmiş durumda. İnsanlar bunaldı ancak dikkatli olmalıyız. Bu şekilde devam edersek maalesef yine kötü günler bizi bekliyor” dedi.
'PANDEMİ SÜRER GİDER'
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Erk, yeni normalleşme sürecinin erken olduğunun ısrarla altını çizdi:
"En son söyleyeceğimi ilk baştan belirteyim, İstanbul gibi metropolde bu davranış biçimiyle pandemi sürer gider. Haftalar sonra bir işim dolayısıyla Bakırköy’e gittim. Gördüğüm manzara gerçekten korkuttu. Sokaklar insan yığınlarından geçilmiyor. Umarım olmaz, umarım kimsenin canı yanmaz ama birkaç hafta sonra çok ciddi vaka artışları göreceğiz. Caddeler, sokaklar arabalardan insanlardan geçilmez durumda. Vatandaşlara kapalı, dar alanlardan uzak durmaları gerektiğini söylemekten dilimizde tüy bitti. Maske kullanımımız da sorunlu. Bazı kişiler bir maskeyi günlerce takıyor."
'ASIL TABLOYU ÜÇ HAFTA SONRA GÖRMEYE BAŞLAYACAĞIZ'
Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan da mevcut görüntülerin devam etmesi durumunda vaka sayılarının ciddi oranda artacağına değindi:
"Son bir haftalık dönemde az da olsa tırmanışa geçen vaka artış sayısı Karadeniz’deki tablo ile ilintili. Karadeniz’den her gün binlerce insan İstanbul’a geliyor. Asıl tabloyu ise üç hafta sonra görmeye başlayacağız. İstanbul’da vaka artışı kaçınılmaz olacak. İnsanların pandemiyi ne derece anlayıp anlamadığını bir yıllık süreçte görmüş olmamız gerekiyor. ‘Biz bu işi başardık, artık tehlike geçti’ algısı yaratarak normalleşmeye giderseniz, vatandaş da tedbirleri gevşetir. Mevcut görüntüler sürdükçe pandemiyi atlatamayız."
DSÖ’den salgınla ilgili ‘kitlesel travma’ açıklaması
DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, koronavirüs pandemisi nedeniyle oluşan ‘kitlesel travmanın’ İkinci Dünya Savaşı'ndan daha yoğun olduğunu belirtti.
07-03-2021 12:29

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle oluşan ‘kitlesel travmanın’ İkinci Dünya Savaşı'ndan daha yoğun olduğunu söyledi.
Ghebreyesus, pandeminin ruh sağlığı üzerindeki etkisinin uzun yıllar boyunca süreceğini de sözlerine ekledi.
DHA'nın haberine göre; Ghebreyesus, “İkinci Dünya Savaşı’nın ardından çok sayıda hayatın etkilenmesi nedeniyle dünya kitlesel travma yaşadı. Corona virüsü pandemisinde ise daha fazla hayat etkilendi” ifadelerini kullandı. DSÖ'den epidemiyolog Maria Van Kerkhove da insanların ruh sağlığının öncelikli olması gerektiğine vurgu yaparak, pandeminin uzun vadede insanlık üzerinde psikolojik açıdan önemli etkisinin olacağı konusunda uyarıda bulundu.
Boğaziçi'ne İÜ ve İÜ-Cerrahpaşa öğretim üyelerinden destek mektubu
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenlerine destek amacıyla İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa'dan öğretim üyeleri bir mektup yayımladı.
07-03-2021 11:57

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan Melih Bulu'ya karşı sürdürülen protestolara, İstanbul Üniversitesi (İÜ) ve İÜ-Cerrahpaşa'dan öğretim üyeleri yayımladıkları mektup ile destek çıktı.
Akademisyenlerin "Evet bir sorun var! Tüm üniversiteler kendi bileşenleri tarafından seçilmiş bir rektör ile yönetilmeli" başlığıyla kaleme aldığı mektupta ''Hiç merak etmeyin, her değişik görüşten, ama en öncelikli amaçları, öğrencilerinin bilimsel ve demokratik değerlerle donanmış iyi insanlar olmasını amaçlayan öğretim üyeleri hâlâ çoğunlukta. Ve bu büyük çoğunluk olan bizler, öğrencilerimizin gözlerindeki ışıltının kaybolmaması ve hep yukarıya bakmaları için elimizden gelen her şeyi yapmaya devam edeceğiz" ifadeleri kullanıldı.
Akademisyenlerin destek için yayınladıkları mektubun tamamı şu şekilde:
"Sevgili Öğrencilerimiz;
Hepiniz farklı coğrafyalardan, farklı kültürlerden üniversite dünyasına katıldınız. Her biriniz, kendinizi geliştirmek, dünyanızı zenginleştirmek, farklı yaşamları tanımak, farklı düşünceleri keşfetmek ve bütün bunların yanında iyi bir insan, iyi bir meslek sahibi olmak adına, zorlu sınavlardan geçerek üniversiteli oldunuz. Şu an öğrencilerimiz, yarın meslektaşlarımız ve hepsinden önemlisi, yaşlarımızdan dolayı belki birçoğumuzun göremeyeceği, güzel geleceğin yaratıcıları olacaksınız. Bizler bu yaşam yolunda, sizlerin önce iyi bir insan, sonrasında hayatı sorgulayan, merak eden, eleştiren, bütün görüşlere saygı duyan, dogmalardan uzak, donanımlı yetişkinler olarak hayata devam etmeniz konusunda elimizden gelen her şeyi yapıyoruz, yapacağız.
Sevgili Öğrencilerimizin Aileleri, Yakınları
Hepiniz öğrencilerimizin yaşam yolunda türlü zorluklara, türlü sınavlara göğüs germesinde en büyük yardımcıları oldunuz, üniversiteyi kazandıklarında en büyük mutluluklardan birini yaşadınız. Üniversite orta öğrenim değil, kuşkusuz. Bizler genç yetişkinlere eğitim verdiğimizin farkındayız. Onlar haklı olarak bireysel farklılıklarına saygı duyulsun ister. Geleceğe güvenle bakan, kendine güven duyan insan olmanın ön koşuludur bu. Farklı görüşte, faklı dini inançta, farklı etnik kökende olabilirler ve bunlara saygı duyulsun isterler. Üniversite bütün bireysel farklılıklara saygı duyma yeridir, biz farkındayız. Saygı duyulmayı beklemek sadece öğretim verenlerin değil, öğrencilerin de hakkıdır.
Demokrasi bir kültürdür, farklılıklara saygı duymayı, düşünceni ifade edebilmeyi, haksız olduğunu düşündüğün bir şeyle karşı karşıya isen, başkalarının haklarına saygı duyarak, yasalar çerçevesinde itiraz edebilmeyi de içerir. Biz üniversitelerin demokrasi kültürüne sahip yerler olması gerektiğine inanıyoruz ve bu bilinçle davranıyoruz. İstiyoruz ki bu kültür, sizlerin öğrencilerimize verdiğiniz iyi insan olma kültürü ile birleşsin, istiyoruz ki bu kültür, öğrencilerimizin kuracakları yeni hayatlarda, yeni ilişkilerde yaşasın, aktarılsın.
Bunun inancındayız, bu inançla yapıyoruz işimizi. Üzücü haberler duyuyorsunuz basında. Bu insanlara mı bırakıyoruz eğitim işini dediğinizi duyuyor gibiyiz. Ama inanın onlar bir avuç. Hiç merak etmeyin, her değişik görüşten, ama en öncelikli amaçları, öğrencilerinin bilimsel ve demokratik değerlerle donanmış iyi insanlar olmasını amaçlayan öğretim üyeleri hâlâ çoğunlukta.
Ve bu büyük çoğunluk olan bizler, öğrencilerimizin gözlerindeki ışıltının kaybolmaması ve hep yukarıya bakmaları için elimizden gelen her şeyi yapmaya devam edeceğiz."
Bakan Elvan açıkladı: 34 milyon yurttaş borçlu
Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, 12 Şubat 2021 itibarıyla toplam kredi kartı borç tutarının 147.9 milyar TL olduğunu açıkladı. Elvan, toplam tüketici kredi borcunun ise 679.9 milyar TL olduğunu ifade etti.
07-03-2021 09:47

Türkiye'de yurttaşlar yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınıyla daha da derinleşen ekonomik krizle baş etmeye çalışıyor. Birçok işletme koronavirüs kısıtlamaları süresince iflas ederken yurttaşlar banka kredilerine başvuruyor
Yurttaşların kredi borçları üzerine konuyu Meclis gündemine taşıyan CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Türkiye’de kredi borcu olanları sordu.
Tanrıkulu'nun soru önergesini cevaplandıran Lütfi Elvan, 2020'de kart borcunu ödeyemeyen 1 milyon 421 bin 282 kişi ile, bireysel kredi borcunu ödeyemeyen 2 milyon 52 bin 224 kişinin yasal takibe alındığını açıkladı.
Kredi ve kredi kartı borçlusu sayısının 2 milyon 107 bin kişi artarak 34 milyon 4 bin kişiye yükseldiği ortaya çıktı. Lütfi Elvan, 12 Şubat 2021 itibarıyla toplam kredi kartı borç tutarının 147.9 milyar TL, toplam tüketici kredi borcunun ise 679.9 milyar TL olduğunu açıkladı.