Erkan Baş'tan AKP'lilere: Paranız batsın, batsın ki insanlar yaşasın
TİP Genel Başkanı Erkan Baş Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmasında AKP sıralarına seslenerek, "Paranız batsın, paranız batsın ki insanlar yaşasın" ifadelerini kullandı.
12-11-2019 20:44

Türkiye İşçi Partisi Genel BaÅŸkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan BaÅŸ Meclis Genel Kurulu'nda bütçe görüÅŸmelerindeki kanun teklifi üzerine söz aldı. Erkan BaÅŸ burada yaptığı konuÅŸmasında bir çaÄŸrı merkezi çalışanıyken meslek hastalığından dolayı iÅŸitme kaybı yaÅŸayan Nazlı isimli iÅŸçinin iÅŸ hayatında karşılaÅŸtığı sorunlara deÄŸindi.
BaÅŸ, iÅŸçilerin sorunlarına deÄŸindiÄŸi konuÅŸmasında AKP sıralarına seslenerek, "Gözünüzü paradan biraz çevirin o ezdiÄŸiniz, sırtına bindiÄŸiniz insanların sizi taşıyabilecek bir sırtı kalmadı. Emeklilik hakkı kazanan milyonların emeklilik hakkını vermeyeceksiniz. Sadece Cengizi, Limakı, holdingleri zengin etmeye çalışacaksınız. O zaman da bize söyleyecek tek söz kalıyor: Paranız batsın diyorum, paranız batsın ki insanlar yaÅŸasın" dedi.
Erkan Baş'ın Meclis Genel Kurulu'ndaki konuşması şu şekilde:
'İKTİDAR PATRONLAR İÇİN İLERLEMEYİ KULLANDIKÇA MEMLEKET GELİŞEMEZ'
"Biz insan, ülkemiz, halkımız dedikçe iktidar "Para, para, para…" diyor ve maalesef, yine insanımızı, insanımızın nasıl daha iyi yaÅŸayacağını deÄŸil de parayı konuÅŸuyoruz. Tabii, bu sefer biraz daha afili bir mesele, elektronik parayı konuÅŸuyoruz. Komisyon raporlarını okuyunca da görüyoruz, gerçekten elektronik paralar, dijital paralar… Hani, insan heyecanlanmıyor deÄŸil, bir ilerleme var; insanlık ilerliyor, tarih ilerliyor. E, tabii, biz de bu ilerlemeden faydalanalım istiyoruz. Buraya kadarı normal ama bu iktidarın elinde her tür ilerleme sadece para babalarını, sermaye sahiplerini merkeze alıyor, emekçilerin hayatını ilerletecek tek bir adım görmüyoruz. Burada bu vesileyle ifade etmiÅŸ olalım: Halkın bütünü için ilerleme anlamına gelmeyen her ÅŸey esas olarak bir gerilemedir ve bu kanun teklifine de bu açıdan kökten karşı çıkmak gerekiyor. Yani iktidar sadece patronlar için ilerlemeyi kullandığı sürece de memleketin geliÅŸmesi mümkün deÄŸil.
'HALKIN CANINI SİNEĞİN YAÄžINI ÇIKARAN İKTİDAR...'
Åžimdi, mesela, insan okurken, tartışırken düÅŸünüyor. Halkın canını, sineÄŸin yağını çıkaran bu iktidar hangi sektöre el atsa o sektörde sanki hiç insan çalışmıyormuÅŸ gibi düÅŸünüyor. Komisyon da nedense hiç insanları tartışmamış. "Bu sektörde kimler çalışıyor, bunların hayatı nasıl devam edecek?" soruları yok."
İŞSİZLİK TÜRKİYE'DE REKOR KIRIYOR
"Mesela ben iktidarın lehine bir bilgi de paylaÅŸayım, belki heyecanlanırlar." diyen Erkan BaÅŸ ÅŸöyle devam etti: "Türkiye'de iÅŸsizlikte cumhuriyet tarihinin rekorları kırılıyor, hatta dünya rekorları kırılıyor. Fakat ilginç bir durum var -bilmiyorum farkında mısınız- her tarafta "çaÄŸrı merkezleri çalışanı" ilanları var, çaÄŸrı merkezleri çalışan arıyor. Merak ettim, Türkiye'de böyle bir iÅŸsizlik varken neden acaba çaÄŸrı merkezleri çalışan arıyor? Neden biliyor musunuz arkadaÅŸlar: ÇaÄŸrı merkezinde dört yıldan fazla hiç kimse çalışamıyor da o yüzden. Yani çaÄŸrı merkezlerinde çalışan insanlar belirli bir süre sonra meslek hastalıkları nedeniyle çalışamaz hâle geliyorlar. Ben diyorum ki gözümüzü biraz paradan çevirelim ve "Bu dünya kimlerin sırtında, nasıl dönüyor?" sorusunu soralım. Çok örnek var kuÅŸkusuz ama benim öÄŸrendiklerimden bir tanesinin ismi Nazlı. Yani sizlerin çocukları kadar kıymetli ailesi için ki adını "Nazlı" koymuÅŸlar bu arkadaşımızın. Nazlı mecbur, daha öÄŸrenciyken çalışmaya baÅŸlamış, mezun olunca da mezun olduÄŸu alanda iÅŸ bulamayınca çaÄŸrı merkezinde çalışmaya devam etmiÅŸ. Adı "Nazlı" ama memleketin milyonlarca emekçisi gibi Nazlı'nın pek nazlanmaya lüksü olmuyor. İkinci yılında yüzde 47 iÅŸitme kaybı yaşıyor Nazlı, çünkü çaÄŸrı merkezinde günde dokuz saat çalışıyor."
BaÅŸ, "Bir de ek bir bilgi paylaÅŸayım: Dışarıdan bakıldığında böyle çok büyülü mekânlar bunlar ama çaÄŸrı merkezlerinde "nasıl olsa müÅŸteriler görmüyor" diye, o yüzden bodrum katlarda, insanların iç içe, sırt sırta, herkesin baÄŸrışını çaÄŸrışını duyduÄŸu ortamlarda çalışmak durumunda kalıyorlar ve günde dokuz saat hiç mola vermeden çalışıyorlar. Hatta tuvalete giderken amirinden izin istiyor ancak amiri izin verirse gidebiliyor.
Mesela, bakın, yine bir teknolojik ilerleme örneÄŸi, tuvalet sayar koymuÅŸlar bütün tuvaletlere; çalışanlar tuvalette ne kadar vakit geçiriyor, bunu ölçüyorlar. İddiamızı ispatlayan bir örnek daha: Bütün ilerlemeler emekçiyi daha fazla sömürmek için kullanılıyor. Neyse, ben Nazlı'dan devam edeceÄŸim.
'ADET DÖNEMİNDE TUVALETTE GİDEN İŞÇİ İŞTEN ATILMAKLA TEHDİT EDİLİYOR'
Nazlı bir kadın. ÖrneÄŸin, âdet döneminde tuvalette çok zaman geçirdiÄŸi için Nazlı'ya azar çekiyorlar, iÅŸten atmakla tehdit ediyorlar. En sonunda çareyi gece kullandığı pedleri gündüz kullanmakta buluyor.
Åžimdi, bunları anlatınca tabii AKP'liler rahatsız oluyorlar. Fakat bu memlekette çalışan insanların üçte 1'inin kadın olduÄŸunu ve özellikle finans sektöründe, çaÄŸrı merkezlerinde yoÄŸun bir kadın emeÄŸi sömürüsü olduÄŸunu paylaÅŸmamız gerekiyor. Nazlı'yla devam edeyim.
Nazlı sürekli sandalyede ve aynı pozisyonda oturduÄŸu için boyun düzleÅŸmesi yaşıyor. Bir sabah kaskatı bir bedenle uyanıyor. Acile gidiyor. Zaten düÅŸük olan maaşının önemli bir bölümünü üç ay fizik tedaviye yatırıyor. Doktor diyor ki: "Ortopedik sandalyede oturman lazım." Takım liderine gidiyor Nazlı, diyor ki: "Ben ortopedik sandalyede oturmalıyım." "Ya, bunu patronlara söylemeyelim, iÅŸten atılman için yeni bir vesile olabilir." diyor. Neyse Nazlı büyük teknolojik ilerlemelerin, böyle paranın oradan oraya gittiÄŸi dönemlerde yüzyıl önce keÅŸfedilmiÅŸ ortopedik sandalyeyi bile kullanamıyor.
DeÄŸerli arkadaÅŸlar, Nazlı'yla devam edeyim. Nazlı dört yıl çalışıyor. Dört yılın sonunda Nazlı'ya diyorlar ki: 'Sen takım lideri ol' İşte, Nazlı bu teklif geldiÄŸi gün iÅŸten istifa ediyor. 'Takım lideri olmak zorbalık yapmayı gerektiriyor, ben bana yapılan zorbalıkları baÅŸkasına yapmak istemiyorum' diyor ve tazminatını falan almadan gidiyor" " diye konuÅŸtu.
'MİLYONLARCA LİRA KAZANILAN YERLERDE MİLYONLARCA KÖLE YARATILDI'
Son olarak Genel BaÅŸkan Erkan BaÅŸ, "Bugün o büyük plazalar, büyük bankalar, milyonlarca lira para kazanılan yerlerde milyonlarca köle yaratmış bir düzende yaşıyoruz ve bu milyonlarca köleyi konuÅŸmamız gerekiyor. Åžimdi, eskiden, böyle, dolar iÅŸaretleri görürdük iktidarın gözlerinde; ÅŸimdi Bitcoin iÅŸaretleri falan var. Para salisede oradan oraya, buradan buraya gidiyor ama Nazlı gibi binlerce ofis çalışanı, örneÄŸin, meslek hastanesinden bir rapor almak için aylarca, yıllarca uÄŸraşıyor ki patronuna tazminat davası açsın.
Bence esas mesele: EÄŸer bir hız tartışması yapıyorsak insanların saÄŸlıklı, güvenceli yaÅŸamalarının yolunu bulmamız gerekiyor.
'PARANIZ BATSIN Kİ İNSANLAR YAŞASIN'
Bu kanun teklifinde de yine patronların, servet sahiplerinin paralarını nasıl daha hızlı transfer edeceklerini, nasıl daha fazla para kazanacaklarını tartışıyoruz.
Biz de diyoruz ki: Biraz gözünüzü ÅŸu paradan çevirip insana bakın. O ezdiÄŸiniz, sırtına bindiÄŸiniz insanların sizi taşıyabilecek bir sırtı kalmadı.
Büyük ihtimalle bu kanun sizin oylarınızla geçecek ve bir süre sonra ülkemizde de para salise içerisinde oradan oraya gidecek ama milyonlarca emekçinin alın terinin karşılığı ödenmemiÅŸ olacak. Milyonlarca emeklinin üç kuruÅŸ paraya açlık içinde yaÅŸamak zorunda kalmaya devam edeceÄŸi bir ülkede yaÅŸayacağız. Emeklilik hakkı kazanan milyonların emeklilik hakkını vermeyeceksiniz. Sadece Cengizi, Limakı, holdingleri zengin etmeye çalışacaksınız. O zaman da bize söyleyecek tek söz kalıyor: Paranız batsın diyorum, paranız batsın ki insanlar yaÅŸasın" cümleleriyle konuÅŸmasını sonlandırdı.
İLGİLİ HABERLER
Okul müdürü öğrencilere hakaretler savururken bir öğrenci baygınlık geçirmiş
Siirt Kurtalan Anadolu Lisesi'nde okul müdürünün öğrencilere hakaretler savurduğu esnada bir öğrencinin baygınlık geçirdiği, müdür yardımcısının ise öğrencilerin eteklerini çekiştirdiği ortaya çıktı.
08-12-2019 00:48

İleri Haber
Siirt Kurtalan Anadolu Lisesi Müdürü Fersende KarataÅŸ’ın, hakaretler savurarak kız öÄŸrencilerin pantolon ve etek boylarını ölçtüÄŸü olayın detayları ortaya çıktı.
İleri Hatırlatıyor
Kurtalan Anadolu Lisesi'nde okul müdürü Fersende KarataÅŸ’ın hakaretlerine maruz kalan bir öÄŸrenci baygınlık geçirdi. ÖÄŸrencilerin baygınlık geçiren arkadaÅŸlarına yardım ettiÄŸi sırada da okul müdürü öÄŸrencilere bağırdı ve hakaretlerine devam etti.
ÖÄŸrencilerin haklı olarak kendilerini savundukları olayda müdür yardımcısı da öÄŸrencilere bağırarak "terbiyesizliÄŸe tahammül edemiyorum, kendini savunmak ayrıdır, terbiyesizlik yapmak ayrıdır" dedi.
Okul müdürünün hakaretlerine maruz kalan bir öÄŸrencinin velisi, Melek Misal Ceylan isimli öÄŸretmenin öÄŸrencilerin eteklerini çekiÅŸtirdiÄŸini belirtti. ÖÄŸretmen Melek Misal Ceylan ile konuÅŸtuÄŸunu söyleyen veli, öÄŸretmenin kendini savunduÄŸunu, öÄŸrencilerin kendisine saygısızlık yaptığını iddia ettiÄŸini söyledi.
NE OLMUÅžTU?
Siirt Kurtalan Anadolu Lisesi müdürü Fersende KarataÅŸ, okuldaki kız öÄŸrencilerin kılık kıyafetlerini bahane ederek öÄŸrencilere psikolojik ÅŸiddet uygulamıştı.
Olayın sosyal medyada kısa zamanda yayılmasıyla okul müdürü açığa alındı.
Davutoğlu'ndan Erdoğan'a Şehir Üniversitesi yanıtı
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu eleştirmiş ve Davutoğluyla birlikte Ali Babacan ve Mehmet Şimşek'i dolandırıcılıkla suçlamıştı. Davutoğlu,yaptığı açıklamada Erdoğan'a karşılık verdi.
08-12-2019 00:24

DavutoÄŸlu, “2003’ten 2016’ya kadar çeÅŸitli konumlarda ve üst düzeyde birlikte çalıştığımız Sn. CumhurbaÅŸkanının, ÅŸahsım ve BaÅŸbakanlık yaptığım dönemde Hükümetimde birlikte görev yapmaktan onur duyduÄŸum bazı bakan arkadaÅŸlarım hakkında en temel nezaket kurallarına bile uymayan, bu yüksek makama yakışmayan bir üslup ile dile getirdiÄŸi ağır ithamlara cevap vermek mecburiyeti doÄŸmuÅŸtur. Bilinmelidir ki bu, ÅŸahsi bir mesele deÄŸil bir devlet ahlakı meselesidir'' ifadelerini kullandı.
''KIZIMA, OÄžLUMA, DAMADIMA BIRAKMAYACAÄžIM''
DavutoÄŸlu yaptığı açıklamada, Bir süredir İstanbul Åžehir Üniversitesi hakkında yürütülen haksız kampanyanın, garezle bir eÄŸitim kurumuna yapılan saldırıların ulaÅŸtığı aÅŸama ibretlik bir hale gelmiÅŸtir. Her ÅŸeyden önce üniversite ile ilgili böyle bir kararın bir siyasi partinin Merkez Karar ve Yönetim Kurulunda alınmış olması hem üniversiteye yönelen husumetin altında yatan gerçek niyeti hem devlet düzenimizin gelmiÅŸ olduÄŸu durumu bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. Aileleriyle birlikte 7000 öÄŸrenciyi maÄŸdur etme pahasına sergilenen bu öfkeye neyin sebep olduÄŸunu, kimin nereye savrulduÄŸunu, kamu kaynaklarının hangi amaçlarla nasıl kullanıldığını, ekonomik servet oluÅŸturma bakımından kimlerin nasıl statü deÄŸiÅŸtirdiklerini milletimiz çok iyi bilmektedir. BaÅŸbakanlığım süresince yaptığım uygulamalar konusunda ÅŸahsıma yöneltilen tek ithamın, hiç bir ÅŸahsi hakkımın ve çıkarımın olmadığı, kızıma, oÄŸluma, damadıma, gelinime bırakmayacağım bir eÄŸitim kurumuna arazi devri olmasından sadece onur duyarım. Sayın CumhurbaÅŸkanının BaÅŸbakanlığı döneminde çıkan 4046 sayılı yasaya istinaden gerçekleÅŸen bu devir ile bahsekonu arazinin rant alanı haline dönüÅŸmesi engellenmiÅŸ ve kamuya ait olan bu deÄŸerli arazinin doÄŸal ortamı korunarak yine kamunun hizmetinde kalması saÄŸlanmıştır'' dedi.
'ARAZİNİN 'EĞİTİM DIÅžINDA KULLANILMASI ZATEN MÜMKÜN DEĞİL''
Devri yapılan arazinin eÄŸitim dışında kullanılmasının mümkün olmadığını söyleyen DavutoÄŸlu, ''Bir arazinin üniversiteye tahsis edilmesi ile devredilmesi arasındaki tek fark zaten rayicin altında belirlenen bir yıllık kira bedelinden ibarettir. Devir iÅŸlemi tahsis bedellerinden kaçınmak ya da kamu arazisini mülk edinmek için deÄŸil, Danıştay’ın tahsis iÅŸlemini iptal etmesinden sonra yukarıda zikredilen yasaya uygun bir ÅŸekilde zorunlu olarak yapılmıştır. Devri yapılan arazinin eÄŸitim dışında kullanılması zaten mümkün deÄŸildir ve üniversite amacının dışına çıkmamıştır'' dedi.
''HER GÖRDÜÄžÜ ARAZİYE DOLAR İLE DEÄžER BİÇENLER ANLAYAMAZ''
DavutoÄŸlu, ''Bu süreç içinde farklı kesimlerden herkesin de kabul ettiÄŸi gibi Åžehir Üniversitesi bir üniversite geleneÄŸinin oluÅŸumu açısından kısa sayılacak bir sürede bu ülkenin iftihar kaynağı olmuÅŸtur. Bugün hangi haksızlıklar yapılırsa yapılsın, bunlar da geçecek ve Åžehir Üniversitesi de onun düÅŸünce özgürlüÄŸüne dayalı idealleri de yaÅŸamaya devam edecektir. Üniversiteyi üniversite yapan araziler ve binalar deÄŸil bilim insanları ve öÄŸrencilerin oluÅŸturduÄŸu sosyal iklimdir. Her gördüÄŸü araziye dolar hesabı ile deÄŸer biçenler bunu anlayamazlar'' ifadelerini kullandı.
''HESAP VERMEKTEN İMTİNA ETMEM''
DavutoÄŸlu, ''En temel nezaket kurallarına dahi uymayan bu üsluba raÄŸmen Halk Bankası konusunda açılan tartışmayı anlamlı buluyorum. Bugün bir milat olmalıdır. ÇaÄŸrım açıktır: Madem ki bu ülkeye hizmetten gayrı hiç bir hedef gütmemiÅŸ ve bütün bir ömrünü buna adamış bir baÅŸbakana ‘dolandırıcılık’ iftirasında bulunulmuÅŸtur, o zaman ÅŸu anda görev yapanlar da dahil olmak üzere yaÅŸayan bütün CumhurbaÅŸkanları, BaÅŸbakanlar, kamu bankalarının baÄŸlı olduÄŸu bakanlar ve özelleÅŸtirme yüksek kurulunda görev yapmış yetkililerin ve onların birinci ve ikinci derece hısımlarının ve akrabalarının mal varlıklarını ve bu varlıklardaki deÄŸiÅŸimi, bu kiÅŸilerin siyasete girdikleri/devlet görevi üstlendikleri günden bugüne kadar araÅŸtırmak ve soruÅŸturmak üzere TBMM’nde gerekli komisyonlar oluÅŸturulmalı ve Sayın CumhurbaÅŸkanı’nın ifade ettiÄŸi vechile yetimlerin hakları son kuruÅŸuna kadar korunmalıdır. Ben ÅŸahsım adına artık üyesi olmadığım yüce TBMM’ne hesap vermekten bir an bile imtina etmem.''
''Ayrıca bu komisyonlarda kamu bankalarının, Åžehir Üniversitesi de dahil olmak üzere hangi vakıflara ve ÅŸirketlere nasıl kredi verdikleri, hangi ÅŸirketlerin borçlarının yapılandırıldığı, kimlerin hangi yöntemlerle kurtarıldığı, kimlerin ise batmasına seyirci kalındığı ÅŸeffaf bir ÅŸekilde ortaya konmalıdır.''
''Bu araÅŸtırma ve soruÅŸturma neticesinde objektif hukuki kriterlerle izah edilemeyen varlıklar ve kaynaklar Hazineye intikal ettirilerek bir ‘yetim ve yoksul’ fonu oluÅŸturulmalı ve bu fon yetimlere, öksüzlere, ÅŸehit yakınlarına, gazilere ve sayıları her geçen gün artan iÅŸsizlere dağıtılmalıdır.''
''TELAÅžA MAHAL YOK''
DavutoÄŸlu, ''Böylesi bir sürecin iÅŸletilmesi her zaman samimi bir ÅŸekilde savunduÄŸum ÅŸeffaflık ilkesinin de hayata geçirilmesini saÄŸlayacaktır. TelaÅŸa mahal yoktur ve hiç kimse tereddüt etmemelidir. YaÅŸanan bütün bu süreçler, ne kadar üzücü olursa olsun, gerçek hukuk devletinin, demokratik hakların ve özgürlüklerin, adaletin ve ÅŸeffaflığın egemen olacağı günlerin habercisidir” ifadelerini kullandı.
İstanbul Åžehir Üniversitesi arazisine iliÅŸkin asılsız ithamlara dair... pic.twitter.com/GFbjnm4jiG
— Ahmet DavutoÄŸlu (@Ahmet_Davutoglu) December 7, 2019
Dünya'nın On Dört Günü
O köy ise hepimizin çok iyi bildiği bir yer. Sürükleyici, keyifli bir hikaye olan "Dünya'nın On Dört Günü", çok iyi bildiğimiz bir yere bir kez daha bakmamızı sağlıyor. Aslı Eti’nin yalın dili, çocukların kendilerini hikayenin tam içinde bulması için adeta bir şölen yaratıyor.
08-12-2019 00:01

Burcu Adıgüzel
Aslı Eti’nin ilk çocuk-gençlik romanı "Unutma Beni"den sonra çıkardığı "Dünya'nın On Dört Günü", "Dünyanın öyküsü aslında senin öykün." diye baÅŸlıyor.
Kahramanımızın adı Dünya. Köyünün başına gelenleri anlamaya ve deÄŸiÅŸtirmeye çalışan, köyün yaÅŸayan en küçüÄŸü. Bir dileÄŸi var. “Her ÅŸeyin deÄŸiÅŸmesini diliyorum. Hem de hemen, mümkünse yarın.” diyor çünkü Dünya’nın yaÅŸadığı bu köy, kalabalık ve gürültülü kentlerin uzağındaymış. Bu köyde gökyüzü griye dönmüÅŸ, yıldızlar görülmez olmuÅŸ. İnsanlar gülmeyi unutmuÅŸ, güneÅŸ bile parıltısını kaybedip solmuÅŸ. Günlerden bir gün, köyde zaman ansızın durmuÅŸ. KuÅŸlar havada asılı kalmış, rüzgâr esmez, dere akmaz olmuÅŸ. Dünya; dileÄŸini tutunca, çok isteyince, köyde birden zaman durmuÅŸ. Zamanın durmasını köylüler ölümsüzlük olarak adlandırmış. Öyle miymiÅŸ peki? Bu gizem de neymiÅŸ? Bundan sonrasında dünyanın on dört günlük deÄŸiÅŸimine tanıklık eden bir yolculuÄŸa çıkıyoruz.
O köy ise hepimizin çok iyi bildiÄŸi bir yer. Sürükleyici, keyifli bir hikaye olan "Dünya'nın On Dört Günü", çok iyi bildiÄŸimiz bir yere bir kez daha bakmamızı saÄŸlıyor. Aslı Eti’nin yalın dili, çocukların kendilerini hikayenin tam içinde bulması için adeta bir ÅŸölen yaratıyor. 10 yaÅŸ ve üzeri çocuklar için uygun.
KÜNYE: Aslı Eti, Dünya'nın On Dört Günü, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2017, 104 Sayfa.
Hurafeler, toplum ve kötülüğün kaynağı: Gulyabani
İyi saatte olsunları kızdırmamak için emirlerine boyun eğmek gerek. Bu iyi saatte olsunlar deyimi neden onların kimliği, adı olmuş? Onlara niçin böyle deniyor? Allah esirgesin, fena saatte olsalar dünyayı birbirlerine katarlar da onun için. Demek ki perilerin hayırlısına da hayırsızına da pek güvenmemeli...
08-12-2019 00:01

Åžadi Erarslan
“Gulyabani” kavramı bize yabancı olmayan, günlük hayatta birçok insandan duyduÄŸumuz peri masalı olarak maruz kaldığımız doÄŸaüstü bir varlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle eski kuÅŸaklar bu kelimeye fazlasıyla aÅŸina. Eski çaÄŸlardan beri insanlar anlam veremedikleri olaylara mistik bir mana yükleyerek sosyal hayata ve özellikle çocuklara karşı kullanmışlar bu kelimeyi. Bu kavramlar bilimsel düÅŸüncelerden daha ileri bir konuma getirilerek sosyal düzeni düzenleyen bir iÅŸleve sahip olmuÅŸlardır. Tam da burada Hüseyin Rahmi Gürpınar bunları göz önünde bulundurarak Gulyabani romanını kaleme almıştır. Sonrasında Kemal Sunal, Adile NaÅŸit ve Åžener Åžen gibi usta oyuncuların rol aldığı Süt KardeÅŸler filmi olarak karşımıza çıkacaktır.
Hüseyin Rahmi Gürpınar böyle bir romanı bir okuyucusunun kendisine gönderdiÄŸi mektup üzerine kaleme alacaktır. Kitabına baÅŸlamadan önce bu mistik varlıkları daha önce hiç görmediÄŸini ve hiç ÅŸahit olmadığını fakat yazılış sırasında rüyasında gördüÄŸünü söyleyecektir.
“Yazılış sırasında iyi saatte olsunlar rüyama girdi.
Bakalım okuduktan sonra size neler olacak?”
Romanlarında halkın deÄŸer yargılarını ve yaÅŸayış biçimlerini gerçekçi bir bakış açısıyla yazarak bu deÄŸerleri deÄŸiÅŸtirmeye çalışmıştır. DoÄŸaüstü varlıkların anlamsızlığı bir yana, buna dair eÄŸitim vermeye çalışır. ÖÄŸreticiliÄŸin dozu biraz kaçmış olsa da Anadolu halkının yaygın bir ÅŸekilde inandığı hurafelerin anlamsız ve boÅŸ düÅŸüncelerden ibaret olduÄŸunu bize gösterecektir. Gülyabani romanını da bu zemin üzerine oturtarak realist bir çevrede bize aktaracaktır. Halkın belli bir kesimi bu hurafelere geçmiÅŸte olduÄŸu gibi günümüzde de inanarak buna uygun hareket etmektedir. Sosyal düzeni saÄŸlamak adıyla uydurulan, hiçbir bilimselliÄŸi olmayan hurafeler ve bunların gerçek olduÄŸuna inanan kiÅŸi veya kiÅŸiler bilimsel düÅŸüncenin önünde önemli bir yer teÅŸkil etmektedir. Öyle ki bilim düÅŸmanlığına kadar gidebilmekte. Hurafelerin topluma hiç katkısı olmamasıyla beraber ciddi zararlar verebilirler topluma. Hüseyin Rahmi Gürpınar bunları göz önüne alarak pozitivist bir anlayışla bu hurafeleri alay konusu haline getiriyor.
Romanın kahramanı Muhsine hanım anne ve babasını erken yaÅŸta kaybetmiÅŸtir. Akrabalarının yardımı sayesinde hayatını idame ettirir. EvlendiÄŸi kocasından ÅŸiddet gördüÄŸü için ondan ayrılır. Akrabası AyÅŸe hanım kendisine yardım amaçlı onu İstanbul dışında bir konaÄŸa hizmetçi olarak götürür. Yolda onları konaÄŸa götüren ÅŸoförün konaÄŸa dair söylentileri aktarması üzerine ürker ve geri dönmek ister. Akrabasının iknaları sonucu mecburen konaÄŸa gitmek zorunda kalacaktır. KonaÄŸa gider gitmez bu söylentilerin gerçek olduÄŸunu öÄŸrenir. ÖÄŸrenince geri dönmek isteyecek ancak konaktakiler buna izin vermeyecektir. Bir müddet cin ve perilerin baskısına maruz kalır ve artık onlara alışır. Ama bir gün Hasan diye bir delikanlının peri ÅŸeklinde karşısına çıkması üzerine daha önce hiç görmediÄŸi Hasan’a gönlünü kaptıracaktır. Hasan’ın konakta çalışan biri olduÄŸunu öÄŸrenir, Hasan’la ilk karşılaÅŸmasında ona aşık olacaktır. Sonrasında ise baÅŸka bir Peri’nin baskısıyla karşı karşıya gelecektir. Hasan onu kurtarmaya çalışır ama periler tarafından alınıp götürülür. Hasan cin, peri masalına dayanamayarak köylüleri arkasına alıp konağı basarak konaktakileri kurtaracaktır. Tam da burada bütün cinlerin, perilerin aldatması anlaşılacaktır. Bütün bunların bir aldatmadan ibaret olduÄŸu , konak sahibinin akrabaları tarafından tezgahlandığı ortaya çıkacaktır.
Daha önceki romanlarında da sık sık toplumsal olaylara deÄŸinen, toplumun aksak yönlerini eleÅŸtiren Hüseyin Rahmi Gürpınar bu yanlış deÄŸerleri edebiyatının kaynağı haline getiriyor. Cin, peri gibi mistik hurafelerin karşısına bilimsel düÅŸünceyi yerleÅŸtirerek eleÅŸtirel ve mizahi bir dille edebiyatına iÅŸliyor.
Say Yayınları tarafından günümüz Türkçesine uyarlanan "Gulyabani" aynı zamanda Türk edebiyatının fantastik öÄŸeler barındıran ilk korku romanı.
KÜNYE: Gulyabani, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Say Yayınları, 2019, 182 Sayfa.
Ergün Atalay yeniden Türk-İş Genel Başkanı seçildi
Ergün Atalay Türk-İş'in 23'üncü Olağan Genel Kurulu'nda, yeniden genel başkan oldu.
07-12-2019 19:30

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (Türk-İş) 23. OlaÄŸan Genel Kurulu'nda Ergün Atalay, yeniden baÅŸkan seçildi.
Türk-İş'ten yapılan açıklamaya göre, Ergün Atalay, geçerli oyların 236'sını alarak yeniden genel baÅŸkan oldu.
Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak, Genel Mali Sekreter Ramazan AÄŸar, Genel EÄŸitim Sekreteri Nazmi Irgat ve Genel TeÅŸkilatlandırma Sekreteri Eyüp Alemdar da görevlerine yeniden seçildi.
Seçimin sonuçlanmasının ardından Atalay, delegelere hitaben kısa bir teÅŸekkür konuÅŸması yaptı.
Samsun'da cemevine 'ibadethane' statüsü
Samsun'da Pir Sultan Abdal Kültür Derneği'ne ait Atakum Cemevi'ne 'ibadethane' statüsü verildi.
07-12-2019 18:06

Samsun, Atakum İlçe Belediye Meclisi'nde oy çokluÄŸu ile alınan kararla, Pir Sultan Abdal Kültür DerneÄŸi'ne ait Atakum Cemevi'ne 'ibadethane' statüsü verildi. Teklife; CHP ve İyi parti grubu 'evet' oyu verirken AKP ve MHP grubu 'ret' oyu kullandı.
Atakum Belediye Meclisi aralık ayı toplantısı Atakum Belediye BaÅŸkanı Cemil Deveci baÅŸkanlığında gerçekleÅŸtirildi. Toplantıda 4 gündem maddesi görüÅŸülerek karara baÄŸlandı.
Meclisin en önemli gündem maddesi, Atakum Belediye Meclisi’nin CHP’li üyeleri tarafından geçen ay meclise sunulan, cemevinin ‘ibadethane sayılması' teklifi oldu. Daha önce 2 kez görüÅŸülen ve tartışmalara neden olan gündem maddesi bu kez kabul edildi.
AKP VE MHP REDDETTİ
Atakum Belediye Meclisi’nde Pir Sultan Abdal Kültür DerneÄŸi’ne ait cemevinin ‘ibadethane’ sayılmasına iliÅŸkin teklif, AKP ve MHP’li 13 üyenin ret oyuna karşılık, CHP ve İYİ Partili 17 meclis üyesinin oylarıyla kabul edildi.
Bu kararla, Karadeniz’de ilk kez bir ilçe belediyesi, cemevine ‘ibadethane’ statüsü verdi.
"AİHM KARARINA UYGUN"
Sözcü'den İsmail Akduman'ın haberine göre, Kararı deÄŸerlendiren CHP’li Belediye BaÅŸkanı Cemil Deveci, “Bu karar, AİHM kararları doÄŸrultusunda alınan bir karardır. Anadolu'da birçok yerde cemevlerine ibadethane statüsü daha önce verilmiÅŸti. Bu süreç burada biraz sancılı oldu ” diye konuÅŸtu.