Erkan Baş Meclis'ten seslendi: Türkiye İşçi Partisi hiçbir karanlık odağın tehditlerine pabuç bırakmaz

Erkan Baş Meclis'ten seslendi: Türkiye İşçi Partisi hiçbir karanlık odağın tehditlerine pabuç bırakmaz

TİP Genel Başkanı Erkan Baş Meclis'te haftalık basın toplantısı düzenledi. Baş konuşmasında Türkiye gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İleri Haber

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş TBMM'de haftalık basın toplatısı düzenledi.

Sözlerine basın emekçilerini ve yurttaşları selamlayarak başlayan Erkan Baş, "Basın toplantımıza sizleri ve ülkemizde alın teriyle yaşayan tüm emekçileri, gençleri, kadınları sevgiyle, saygıyla selamlıyor, tüm yurttaşlarımıza sağlıklı günler diliyorum" dedi.

TİP Genel Başkanı ayrıca Bingöl'deki 5,8 büyüklüğündeki depreme ilişkin "Bingöl’de yaşanan deprem için geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Rant ve kar hırsı her geçen gün artan iktidarın yurttaşlarımızın canını değil parayı düşünen yaklaşımını bir kez daha kınıyorum" şeklinde konuştu.

'15-16 HAZİRAN DİRENİŞİ İŞÇİ SINIFINA YOL GÖSTERMEYE DEVAM EDİYOR'

Erkan Baş konuşmasına 15-16 Haziran İşçi Direnişi'nin 50 yılına ilişkin sözleriyle devam ederken "Öncelikle bu büyük direnişte yaşamını yitiren işçi kardeşlerimizi saygıyla anıyoruz" dedi.

Baş, 15-16 Haziran İşçi Direnişi'ne ilişkin şunları kaydetti:

"Türkiye işçi sınıfı tarihinin en büyük işçi direnişlerinden biri olan 15-16 Haziran Direnişi bundan 50 yıl önce devlet eliyle işçilerin örgütlülüklerine dönük bir saldırıya karşı işçilerin isyanıydı.

Şunu hatırlatmak gerekiyor; Türkiye'de iktidarlar genellikle işçilere saldırılar. Ülkemizde iktidarların işçileri yok sayması, kanunlar çıkarırken, kararlar alırken işçi sınıfının hareketsizliğine güvenmesi çok sık karşılaştığımız örneklerden birisidir. Hatta tam tersine işçilerin binbir emekle, büyük mücadeleyle kazandığı hakları gasp etmek olağan bir davranış biçimidir.

Ancak tıpkı 15-16 Haziran 1970'de en net örneklerinden birisini gördüğümüz üzere işçi sınıfı bir kez ayağa kalktı mı, bütün oyunun kuralları yeniden yazılır. İşçiler güçlerini ortaya koyduklarında iktidarların yapabilecekleri hiçbir şey olmadığının en önemli örneklerinden birisi olan 15-16 Haziran direnişi 50. Yılında hem bizlere hem türkiye işçi sınıfına yol göstermeye devam ediyor.

1970 yılında Çalışma Bakanı Seyfi Öztürk’ün 'Çok yakında DİSK’in çanına ot tıkayacağız' açıklaması bunun net ifadesi oldu. Patronlar da bu yasa değişikliğinin arkasındaydı. Amaç DİSK’i fiilen yok etmekti. Bugün Baroların, Meslek Odaların canına ot tıkamak isteyenlerin de 15-16 Haziran günlerini hatırlatıyoruz."

'HİÇBİR GÜÇ TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ'Nİ YOLUNDAN DÖNDÜREMEZ'

Erkan Baş, TİP Genel Başkan Yardımcısı ve Hatay Milletvekili Barış Atay Mengüllüoğlu'nun Hatay'da parti faliyetleri için kullanılan aracına sabotaj girişimine ilişkin de konuştu.

Valilik, emniyet görevlileri ve teknik personelin incelemesinde araca kasıtlı olarak müdahale edildiği ve aracın takla atmasının hedeflendiğinin anlaşıldığını belirten Baş, "Yaşanan bu olayın tüm ayrıntılarıyla açığa çıkarılması gerektiği açıktır. Özellikle TBMM Başkanlığı’nı bu konuda göreve çağırıyoruz" ifadelerini kullandı.

"Konunun ayrıntılarına dair net bir bilgiye henüz ulaşamamış olmamıza rağmen son zamanlarda yaşadığımız, partimize ve yoldaşlarımıza dönük çeşitli engellleme girişimleri ile artık süreklilik kazanan saldırılar birlikte düşünüldüğünde olayın ciddiyetle ele alınması gerektiği açıktır" diyen Erkan Baş konuşmasının devamında şunları söyledi:

"Şunu en baştan söyleyelim, partimize dönük hangi araçlarla, ne tür saldırılar düzenlenirse düzenlensin hiçbir güç Türkiye İşçi Partisi’ni, işçi sınıfının iktidar mücadelesini yolundan döndüremez. Hiçbir karanlık odağın tehditlerine pabuç bırakmayız, asla boyun eğmeyiz.

Ancak iktidarın her muhalif kuvveti, düşmanlaştıran ve hedef haline gelen yaklaşımı ile trollerin hedef göstermeleri, doğrudan kolluk kuvvetlerinin –özellikle genç- üyelerimizi tehditleri ve milletvekillerimize, yöneticilerimize dönük saldırılar arasında güçlü bir bağ vardır.

Geçtiğimiz gün kullandığı araca dönük Barış Atay'a yönelik özellikle 1 Mayıs günü ve sonraki birkaç gün organize biçimde sosyal medya saldırılarını hatırlatmak isterim. Konuyla ilgili hukukçu arkadaşlarımız 12-13 Mayıs 2020 tarihlerinde İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurularında bulunmuştu. Suç duyurularının yapılmasından sonra yaklaşık 20 gün boyunca soruşturma kayıt numarası dahi verilmemiş, dilekçelerimiz işleme alınmamış ve dilekçemizde şüphelilerin ad-soyad-işyeri bilgileri açıkça bulunmasına rağmen hiçbir inceleme de yapılmamıştır.

Suç duyurusu dilekçelerimiz zamanında işleme alınmış ve gerekli soruşturma yürütülmüş olsaydı söz konusu sabotaj belki de hiç yaşanmayacaktı."

'MİLLETVEKİLİNİ ÖLÜMLE TEHDİT EDENLER HAKKINDA BİR AYDIR İŞLEM YAPILMIYOR'

"Yurttaşlar eleştirel siyasi tweetler attığında birkaç saat içerisinde gözaltına alınırken, bir milletvekilini ölümle tehdit edenler, hakaret edenler hakkında 1 aydır işlem yapılmıyor

Barış Atay hakkında bir ay önce 'vurucam' diye tweet atan şahıs hakkında savcılık 'Twitter IP vermiyor kimseyi tespit edemiyoruz' diyerek takipsizlik kararı verdi.

Binlerce kişinin tweetleri sebebiyle evlerini basma talimatı veren savcılar sıra yandaşlara gelince kimseyi bulamıyor. Tehdit edenleri şikayet ediyoruz, 1 ay işleme alınmıyor sonra hiçbir araştırma yapılmadan takipsizlik kararı veriliyor. Karardan iki gün sonra Barış Atay'ın aracına sabotaj yapılıyor. Hemen takipsizlik kararı bize tebliğ ediliyor.

Şikayet edilen kişilerin adı, soyadı, fotoğrafı herşeyi ortada ve açıkken hiçbir araştırma yapmadan dosyayı kapatmanın tek anlamı birilerini koruyup kollamaktan başka bir şey olamaz.

Hukuki sürecin takipçisi olacağız öncelikle bu karara itiraz edilecek aynı zamanda yangından mal kaçırırcasına dosyayı alelacele kapatan savcı hakkında da HSK'ya şikayette bulunacağız.

Savcılar ve kolluk kuvvetleri bu şekilde tehdit edenleri koruyup kollamaya devam ederlerse başta Barış Atay olmak üzere parti üyelerimize yönelecek hertürlü saldırının sorumluluğu kendilerine ait olacaktır."

'İKTİDAR HDP'Yİ HEDEF TAHTASINA YERLEŞTİRMEYİ SÜRDÜRMEKTEDİR'

HDP'nin başlattığı demokrasi yürüyüşüne ve HDP'lilere dönük saldırılara ilişkin de konuşan TİP Genel Başkanı Erkan Baş, "Bu kapsamda HDP tarafından başlatına, anayasal ve yasal hakların kullanımı olarak gördüğümüz Edirne’den ve Hakkari’den başlayıp Ankara’da sonlanacak yürüyüşe dönük uygulanan hukuk dışı yaklaşımı şiddetle protesto ediyoruz" dedi.

Baş konuşmasına şöyle devam etti:

"İktidar bu durumda tek yol olarak gördüğü toplumsal gerilimi artırma, baskı ve şiddet ile iktidara yönelen tepkileri dindirmeyi amaçlıyor. Hem üç milletvekilinin vekilliğinin düşürülmesi hem de daha önceki pek çok iktidarın yaptığı gibi milliyetçi bir hamasetle Türk ve Kürt emekçileri arasına düşmanlık tohumları ekmek üzere meclisin 3. Büyük partisi olan HDP’yi hedef tahtasına yerleştiren bir yaklaşım ısrarla sürdürülmektedir. 

İktidarın halklar arasında düşmanlık yaratmaya çalışan bu girişimine karşı eşitlik, özgürlük ve barış talepli mücadeleyi büyütmeyi hepimizin ortak görevi olarak gördüğümüzü ve HDP ile dayanışma içinde olduğumuzu ifade etmek isterim."

'İKTİDARIN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİNDEN BİRİ KADIN DÜŞMANI POLİTİKALARDIR'

Erkan Baş konuşmasının devamında AKP'nin düşman politlalarını hayatın her alanında uyguladığını belirtirken "İktidarın karakteristik özelliklerinden birisi kadın düşmanı politikalar" dedi.

TİP Genel Başkanı şunları söyledi:

"Halen iktidarın esir alma politikaları kapsamında tümüyle hukuksuz biçimde Edirne Cezaevi’nde tutulan Sayın Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’a dönük yapılan alçakça Sosyal Medya paylaşımı bu yaklaşımın örneklerinden birisidir. Ortaya çıkan büyük tepki nedeniyle göstermelik olarak buna karşı tavır alıyormuş gibi görünen iktidar mensupları ve yandaşları bu zehirli ortamı yaratma konusundaki sorumluluklarını da görmelidirler.

16 Haziran Dünya Ev İşçileri Günü'nünde Türkiye'de 1 milyondan fazla ev işçisi olduğu söyleyen Baş, "Tahmin edilen diyorum, çünkü ev işçilerinin önemli bir bölümü kayıt dışı ve herhangi bir güvenceye sahip olmadan çalışıyorlar.

Güvencesiz çalışmaya, iş cinayetlerine, meslek hastalıklarına, karşı ev işçileri iş yasasına alınmalı, ev içi emeğin değeri tanınmalı, hakları verilmelidir." ifadelerini kullandı.

'ÖLEN ÖLSÜN KALAN SAĞLAR BİZİM Mİ DENİYOR?'

Erkan Baş konuşmasına Türkiye'de koronavirüs salgını henüz kontrol altına alınamamışken 'normalleşme' sürecinin başlatılmasının ardından artan vaka sayılarına ilişkin sözleriyle devam etti.

Baş şunları kaydetti:

"Koronavirüs salgınıyla ilgili son 'yeni normalleşme' adımlarının uygulamaya geçtiği 11 Haziran’ın ardından vaka sayılarında, salgının tepe düzeye çıktığı günleri andıran bir artış olduğu görülmektedir.

Sonra 6 günün rakamları şu şekilde:

10 Haziran - 922

11 Haziran - 987 

12 Haziran - 1195

13 Haziran - 1459

14 Haziran - 1562

15 Haziran 1592

Dahası günlük iyileşen hasta sayımız maalesef artık yeni vaka sayısının bir hayli altına düşmüştür.

Sağlık emekçisi dostlarımız, Diyarbakır ve Konya’da vaka sayılarının belirgin şekilde yükseldiğini bildirmektedir. Türkiye, bu rakamlarla dünyada salgının en yaygın şekilde görüldüğü ülkeler sıralamasında halen ilk 15 içinde. İyi yönettik dedikleri süreç budur. İkinci dalga ne zaman gelecek deniyordu, belki de başlarında olduğumuzu görmemiz gerek.

Buradan iktidara iki soru sormak istiyorum:

Birincisi, patronların üretime geçme, ticareti artırma baskısıyla Türkiye’de bir sürü bağışıklığı sistemi mi uygulanmaktadır. Ölen ölsün, kalan sağlar bizim mi denmektedir? İnsan hayatı, temsil ettiğiniz patronların kâr hırsına kurban mı edilmektedir.

İkincisi, hafta sonu gerçekleşen Milli Savunma Üniversitesi  sınavında gördük. Dip dibe girdi sınava.

Üniversitesi sınavına giren bir öğrencinin sınav esnasında fenalaştığı, öğrenciye yapılan Covid-19 testinin pozitif çıktığı görüldü. Bu nedenle tüm sınıf öğrencilerinin karantinaya alındığı haberlerini okuduk.

Bu hafta LGS sonraki hafta Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) yapılacak. Toplam 4 milyon öğrencimizin geleceğine yön verecek bu sınavlarla ilgili iktidarın aymazlığının artık son bulması gerekiyor.

Şimdi milyonlarca aile ve öğrenci endişe içinde bu hafta sonu ve gelecek hafta sonu yapılacak YKS ve LGS sınavlarını bekliyor. Zaten tarihleri sürekli değiştirilerek, geleceğe ilişkin hayalleriyle oynanan çocuklar ve aileleri şimdi büyük bir riskin içine atılıyor. İktidara soruyorum: Sizin patronlar uğruna uyguladığınız yeni normalleşme gençlerimizin hayallerinden, geleceğinden ve sağlığından değerli midir?"

'SİİRT KAYYUMUNUN İLK İCRAATI İŞTEN ÇIKARMALAR OLDU'

Siirt'te belediyeye kayyum atanmasına tepkiler büyürken, kayyumun hiçbir gerekçe göstermeden 10 işçiyi işten çıkarmasına ilişkin de konuşan Baş, şunları kaydetti:

"Hatırlarsınız 'torba yasa' vardı ve bununla işten çıkarmalar yasaklanmıştı. Buna rağmen Siirt Belediyesi'ne atanan kayyum hiçbir gerekçe göstermeden ilk iş olarak bu yasayı delerek 10 işçi arkadaşımızı işten çıkarttı. Üstelik bir SMS mesajıyla '4-A kapsamındaki sigortalılığınız 26 disiplin kurulu ile fesih nedeniyle 20.05.2020 tarihli işten ayrılış bildirimiz işveren tarafından yapılmıştır. Sağlıklı ve güvenli günler dileriz' insanların hayatlarıyla oynandı. Siirt'teki işçi kardeşlerimizin yanında olduğumuzu belirtmek isterim"

'ULUALAN BÖLGESİ HALKA AİT KALMALIDIR'

Konuşmasının sonunda Antalya'nın Manavgat ilçesinde Ulualan sahil bölgesinin 4 otel ve golf alanı için tahsis edilmesine de değinen Erkan Baş şunları söyledi:

"Antalya'da rant için doğa tahribatı çok hızlı bir biçimde başladı. Antalya il örgütümüzün de içinde olduğu Antalya'daki emekçiler,yurttaşlar,yurtseverler, Ulualan bölgesinin 4 otel ve golf alanı için tahsis edilmesine karşı mücadele başlattılar ve tüm siyasetçiler ve sivil örgütlerine çağrı yapıyorlar. Ulualan bölgesi halka ait kalmalıdır. Para ve rant uğruna satılığa çıkarılan Ulualan sahili için mücadele etmeye devam edeceğiz.