Erdoğan'dan 'yerli aşı' açıklaması: En çok proje yürüten üçüncü ülkeyiz
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜBİTAK ve TÜBA Bilim Ödülleri Töreni'nde "Covid-19 konusunda aşı projesi yürüten 3. ülke durumundayız" dedi. Erdoğan ayrıca, eğitim konusunda, "Kısır ideolojik bakış açılarıyla eğitim öğretim sistemimiz üzerinde kurulan tüm bariyerleri kaldırdık" dedi.
28-01-2021 15:00

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜBİTAK ve TÜBA Bilim Ödülleri Töreni'nde gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Erdoğan, "Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, Amerika ve Çin’den sonra Covid-19 konusunda aşı projesi yürüten 3. ülke durumundayız" dedi.
Burada yaptığı konuşmada eğitim sistemine ilişkin de açıklamalarda bulunan Erdoğan, "Kısır ideolojik bakış açılarıyla eğitim öğretim sistemimiz üzerinde kurulan tüm bariyerleri kaldırdık" iddiasında bulundu.
Eğitimi ve bilimsel çalışmayı desteklemeyi önceliklerinin en başına yerleştirdiklerini öne süren Erdoğan, şunları söyledi:
"Biz geldiğimizde yüzde 10 olan okul öncesi öğretimi yüzde 75'lere yükselttik. Eğitim alanında yaptığımız yatırımlar meyvelerini verdikçe önümüzdeki yıllarda çok daha büyük kazanımlar elde edeceğimize inanıyorum.
Bilim insanlarımızı rol model olarak gösteriyoruz. Bilim olimpiyatları ile çocuklarımızı bilim insanı olma ve girişimcilik konularında geleceğe hazırlıyoruz."
Erdoğan'ın açıklamalarının satırbaşları şöyle:
"Bu yıl TÜBİTAK Ödülleri'nde 18 bilim insanımıza TYÜBA Ödülleri'nde ise 43 bilim insanına takdirlerimizi iletiyoruz. 2020 yılın ödül almaya hak kazanan insanlarımızı tebrik ediyorum. Bu arkadaşlarımızın başarılarını diğer bilim insanlarını da teşvik edeceğine inanıyorum. Her birinize şükranlarımı sunuyorum.
Türkiye son 18 yıl ortaya koyduğu başarıları ilim ve irfana sahip çıkmasına borçludur. Sizlerin ortaya koyduğu her yeni çalışma, bilim dünyasında Türkiye'nin varlığını kadim medeniyetimizin gücünü ifade ediyor. Her bilim insanımızın yanında olarak biz de üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz.
'ÜNİVERSİTE SAYIMIZI 207’YE ÇIKARDIK'
Eğitimi ve bilimsel çalışmayı desteklemeyi önceliklerimizin en başına yerleştirdik. Daha önceki dönemlerde kısırı ideolojik bakış açılarıyla eğitim-öğretim üzerine kurulan bariyerleri kaldırdık. Zorunlu eğitimi 8 yıldan 12 yıla çıkararak lise seviyesinde okullaşma oranını yüzde 100'e yaklaştırdık. En büyük atılımlardan birisini de yükseköğretimde gerçekleştirdik, üniversite sayımızı 207'ye çıkardık. Şimdi okul öncesi eğitime odaklandık. Biz geldiğimizde yüzde 10 olan okul öncesi öğretimi yüzde 75'lere yükselttik. Eğitim alanında yaptığımız yatırımlar meyvelerini verdikçe önümüzdeki yıllarda çok daha büyük kazanımlar elde edeceğimize inanıyorum.
Bilim insanlarımızı rol model olarak gösteriyoruz. Bilim olimpiyatları ile çocuklarımızı bilim insanı olma ve girişimcilik konularında geleceğe hazırlıyoruz. TeknoFest ile gençlerimizi icat peşinde koşmaya teşvik ediyoruz. TÜBİTAK Sanayi Doktora programı ile 1162 doktora öğrencisini yetiştirdik. TUBA'nın genç bilim inşalarına yönelik ödülleri çok önemli görüyorum.
Hiç şüphesiz bilim ve teknoloji insanlığın faydasına kullanıldığında faydalıdır. Bir ilmin sadece eyleme dönüşmesi yeterli değildir. Gerekli olan faydalı hale gelmesidir. Sizlerin ortaya koyduğu bilimi, teknolojiyi özgün ve değerli kılan bu hassasiyettir. Faydasız ilimden Allah'a sığınırız. Eğer ailenizden, kendinizden feragat ederek yaptığınız çalışmalar insanlığa fayda sağlamıyorsa oturup bir düşünmek lazım.
Bilim ve teknolojiyi yıkıcı güç olarak gören, bunu sömürü aracı olarak kullanan ülkeler var. Bu medeniyetin evlatları bilimi insanlık yaratına üretir, teknolojiyi insanlık yararına geliştirir. Bizim medeniyetimize yakışan da dünyanın Türk bilim insanlarından beklediği de bu duruştur. Türkiye'yi kritik teknolojilerin pazarı değil, üreticisi yapma hedefimiz de budur.
YERLİ AŞI ÇALIŞMALARI
Dünyanın koronavirüs salgınıyla buluştuğu bu dönemde bilim insanlarımızın sağlık alanında elde ettiği gelişmeleri de takip ediyoruz. 436 araştırmacımız aşı ve ilaç geliştirme odaklı 17 proje yürütüyorlar. Araştırmacılarımızın çalışma ve tecrübelerini paylaşarak dünyaya örnek olarak kullanmasıdır. 3 yenilikçi aşımız faz aşamalarına başlamak üzeredir. Yenilikçi aşı adayların yerli ve milli üretimi konusunda özel sektörü seferber ettik. DSÖ verilerine göre, en çok aşı projesi yürüten üçüncü ülke konumundayız.
TUBA'nın başlattığı proje kapsamında pek çok eser genç kuşaklarla buluştu. 2025 yılında Dünya Bilim Forumu'na ev sahipliği yapmaya talip olduk. Ülkemizi, kendi vatandaşlarımız yanı sıra dünyadaki tüm bilim insanları için cazibe merkezi haline getirmeyi hedefliyoruz.
Tüm bilim insanlarımızı kıymetli çalışmaları için tebrik ediyorum. Bu yıl içerisinde yeni bir çağrı daha açarak, alanının en iyisi 100 araştırmacıyı da ülkemize kazandıracağız. Daha gidecek çok yolumuz, yapacak çok işimiz var. Sahip olduğumuz sinerji ve potansiyelin bizleri hedeflerimize ulaştıracağına inanıyorum."
İLGİLİ HABERLER
Hazal Kaya'dan Fahrettin Koca'ya: Ölüyor bu bebekler, ne bekliyorsunuz?
SMA Tip 1 hastası Ayaz bebeğin yaşamını yitirdiğini öğrenen oyuncu Hazal Kaya, sosyal medya hesabından Fahrettin Koca'ya 'Ne bekliyorsunuz, kaldırın şu kriterleri' diyerek isyan etti.
07-03-2021 14:45

SMA hastası bebeklerin tedavisi için sık sık sosyal medya hesaplarından çağrıda bulunan Hazal Kaya, dün bir Twitter kullanıcısının SMA Tip 1 hastası Ayaz bebeğin yaşamını yitirdiğini duyurması üzerine sosyal medya hesabından Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'yı etiketleyerek tepki gösterdi
Kaya paylaşımında şu ifadeleri kullandı;
"Ücretsiz sağladığınızı söylediğiniz ilaçları bebekleri testlere sokarak, kriterlere tabii tutarak sağlıyorsunuz. İlacı alamayan bebekler ölüyor... Ölüyor bu bebekler! Ne bekliyorsunuz, kaldırın şu kriterleri."
Ücretsiz sağladığınızı söylediğiniz ilaçları bebekleri testlere sokarak,kriterlere tabii tutarak sağlıyorsunuz.İlacı alamayan bebekler ölüyor...Ölüyor bu bebekler!!!Ne bekliyorsunuz,kaldırın şu kriterleri!! @drfahrettinkoca https://t.co/8gSnLBuHmR
— Hazal Kaya (@HazalKaya110) March 6, 2021
WhatsApp yeni özelliğini test ediyor
En çok kullanılan mesajlaşma platformlarından biri olan WhatsApp, 24 saat içinde kaybolacak süreli mesaj ve yeni bir arşiv özelliğini test ediyor. Özelliklerin ne zaman ve hangi sürümle birlikte yayınlanacağı henüz bilinmiyor.
07-03-2021 14:03

Günümüzde bir milyar kişiyi aşkın akıllı telefon kullanıcısının kullandığı mesajlaşma uygulaması WhatsApp, yakında kullanıcılarına yeni bir özellik sunacak. Uygulama, mevcut halinde gönderdiğiniz mesajların 7 gün sonra otomatik olarak silinmesini sağlıyor olsa da yeni özellik, bu süreyi 24 saate indirecek.
Türkçe'de 'Süreli mesajlar' olarak kullanıma açık olan özellik, şu anda yalnızca 7 günlük süre seçeneğine sahip. WABetaInfo tarafından bugün Twitter'da yapılan paylaşıma göreyse şirket, mesajların gönderildikten 24 saat sonra otomatik olarak silinmelerini sağlayacak özelliği test ediyor.
MESAJLAR, DAHA KISA SÜRE İÇİNDE OTOMATİK OLARAK SİLİNEBİLECEK
Webtekno'da yer alan habere göre, WhatsApp'ın 24 saat özelliğini tam olarak nasıl sunacağını henüz bilmesek de özellik, muhtemelen süreli mesajlara bir zaman seçeneği olarak eklenecek. Yani sohbette süreli mesajları etkinleştiren kullanıcılar, mesajların otomatik olarak silineceği süre için 7 gün veya 24 saat seçeneklerinden birini seçebilecek.
Bunun yanı sıra WABetaInfo, paylaştığı bir diğer tweet'te WhatsApp'ın arşivlere yeni bir deneyim katacağını gösterdi. WhatsApp'a eklenecek yeni özellikle birlikte arşivlediğiniz sohbetlere yeni mesaj geldiğinde o sohbetler artık arşivden çıkmayacak. Sohbetlerin arşivden çıkarılıp çıkarılmayacağı kullanıcının seçiminde olacak. Özelliğin ne zaman geleceği henüz bilinmiyor.
WhatsApp, son olarak geçtiğimiz hafta yayınladığı v2.212.3.19 sürümüyle birlikte kullanıcılarına yeni bir özellik sunmuştu. Bu özellik sayesinde kullanıcılar, gönderdikleri bir videodaki sesi devre dışı bırakarak videonun sessiz olmasını sağlayabilir oldular. Bu özellik, yaklaşık bir aydır test aşamasındaydı. Dolayısıyla yukarıda bahsettiğimiz yeni özelliklerin de önümüzdeki haftalarda kullanıma açılabileceğini söyleyebiliriz.
AKP'li Lütfiye Selva Çam: Partimiz sayesinde ülkemiz kadınlarının tamamı önemli demokratik kazanımlar elde etti
AKP Kadın Kolları Başkanı Çam 8 Mart mesajında, "Partimizin haklı mücadelesi sayesinde dili, dini, ırkı, giyimi kuşamı, yaşı ne olursa olsun ülkemiz kadınlarının tamamı için önemli demokratik kazanımlar elde edilmiştir" iddiasında bulundu.
07-03-2021 13:25

AKP Kadın Kolları Başkanı Lütfiye Selva Çam, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir mesaj yayımladı. AKP sayesinde dili, dini, ırkı, giyimi kuşamı, yaşı ne olursa olsun kadınların tamamı için önemli demokratik kazanımlar elde edildiğini iddia eden Çam, "Partimizin haklı mücadelesi sayesinde dili, dini, ırkı, giyimi kuşamı, yaşı ne olursa olsun ülkemiz kadınlarının tamamı için önemli demokratik kazanımlar elde edilmiştir. Demokratik kazanımlarımızı, her yıl olduğu gibi bu yılki 8 Mart'ta da tüm kadınlarla heyecanla paylaşıyoruz" ifadelerini kullandı.
Selva Çam, AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin'in çıplak arama iddiaları için ''onurlu kadın 1 yıl beklemez' söylemine destek çıkan açıklamalarıyla yakın zamanda tepki toplamıştı.
Çam, AKP Kadın Kolları olarak başından beri savundukları değerlerin Türkiye'de ve küresel düzeyde daha da sahiplenilmesinden ve aileyi tüm fertleriyle güçlendirecek çalışmaların yapılmasından büyük memnuniyet duyduklarını söylerken şu ifadelere yer verdi:
"Salgınla mücadelenin en önemli aracı olan sosyal izolasyon, kadınların yükünü arttırdı. Evimiz, her şeyi bir arada yaptığımız tek mekan haline geldi. Evlerimiz birer yuva olmaya devam ederken çocuklar için birer okul, biz anne ve babalar için iş yeri oldu. Çocuklarımıza rehberlik ettiğimiz süre arttı. Her mücadelede en ön saflarda yer aldığımız gibi salgınla mücadelede de ön safları tuttuk ve her şerde bir hayır olduğuna inandık. Ailemizin birliği ve sürekliliğini, yaşadığımız yeni dönemde ve sonrasında da sağlamak adına her zamankinden daha çok gayret ettik. Salgın nedeniyle kendimiz de kaygılıyken, çocuklarımıza, eşlerimize, kısacası yakın ve uzak tüm ailemize güven telkin ettik."
Uzmanlar kısıtlamaların kalktığı ilk cumartesiyi yorumladı: 'Bu pandemi böyle asla bitmez'
İstanbul'da kısıtlamaların kalktığı ilk cumartesi gününde sokakların dolmasını ve trafik yoğunluğunun yüzde 80’lere ulaşmasını değerlendiren uzmanlar vaka artışının kaçınılmaz olacağını söyledi.
07-03-2021 12:48

Koronavirüs önlemleri kapsamında üç aydır uygulanan hafta sonu kısıtlaması sonrası İstanbul’da kısıtlamasız ilk cumartesi günü İstanbullular, özellikle sahillere akın etti. İstanbul’un sahillerinde yürüyüş yapanlar, balık tutanlar, yanlarında getirdikleri sandalyelere oturanlar büyük kalabalık oluşturdu. Sahil restoranlarında yer kalmadı. Sahile ulaşmak isteyenlerin araçları uzun araç kuyruklarına neden oldu. Eminönü Meydanı da eski kalabalık günlerine geri döndü. Taksim ve İstiklal Caddesi’nde de insan kalabalığı nedeniyle adım atacak yer kalmadı. Trafik yoğunluğu, öğleden sonra yağmurun da başlamasıyla yüzde 80’lere ulaştı.
İstanbul’daki manzarayı Milliyet’ten Mert İnan'a değerlendiren uzmanlar “Bu pandemi böyle asla bitmez” mesajı verdi.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sait Gönen, son birkaç gündür hastanelere başvuru sayısında bir miktar artış olduğunu belirterek, “Kafeler, lokantalar böyle dolar taşarsa nisan ayında üçüncü dalgayı görürüz. Nişantaşı’nda kafe ve kapalı mekanların dolup taştığını gördüm. Trafik her yerde kilitlenmiş durumda. İnsanlar bunaldı ancak dikkatli olmalıyız. Bu şekilde devam edersek maalesef yine kötü günler bizi bekliyor” dedi.
'PANDEMİ SÜRER GİDER'
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Erk, yeni normalleşme sürecinin erken olduğunun ısrarla altını çizdi:
"En son söyleyeceğimi ilk baştan belirteyim, İstanbul gibi metropolde bu davranış biçimiyle pandemi sürer gider. Haftalar sonra bir işim dolayısıyla Bakırköy’e gittim. Gördüğüm manzara gerçekten korkuttu. Sokaklar insan yığınlarından geçilmiyor. Umarım olmaz, umarım kimsenin canı yanmaz ama birkaç hafta sonra çok ciddi vaka artışları göreceğiz. Caddeler, sokaklar arabalardan insanlardan geçilmez durumda. Vatandaşlara kapalı, dar alanlardan uzak durmaları gerektiğini söylemekten dilimizde tüy bitti. Maske kullanımımız da sorunlu. Bazı kişiler bir maskeyi günlerce takıyor."
'ASIL TABLOYU ÜÇ HAFTA SONRA GÖRMEYE BAŞLAYACAĞIZ'
Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan da mevcut görüntülerin devam etmesi durumunda vaka sayılarının ciddi oranda artacağına değindi:
"Son bir haftalık dönemde az da olsa tırmanışa geçen vaka artış sayısı Karadeniz’deki tablo ile ilintili. Karadeniz’den her gün binlerce insan İstanbul’a geliyor. Asıl tabloyu ise üç hafta sonra görmeye başlayacağız. İstanbul’da vaka artışı kaçınılmaz olacak. İnsanların pandemiyi ne derece anlayıp anlamadığını bir yıllık süreçte görmüş olmamız gerekiyor. ‘Biz bu işi başardık, artık tehlike geçti’ algısı yaratarak normalleşmeye giderseniz, vatandaş da tedbirleri gevşetir. Mevcut görüntüler sürdükçe pandemiyi atlatamayız."
DSÖ’den salgınla ilgili ‘kitlesel travma’ açıklaması
DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, koronavirüs pandemisi nedeniyle oluşan ‘kitlesel travmanın’ İkinci Dünya Savaşı'ndan daha yoğun olduğunu belirtti.
07-03-2021 12:29

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle oluşan ‘kitlesel travmanın’ İkinci Dünya Savaşı'ndan daha yoğun olduğunu söyledi.
Ghebreyesus, pandeminin ruh sağlığı üzerindeki etkisinin uzun yıllar boyunca süreceğini de sözlerine ekledi.
DHA'nın haberine göre; Ghebreyesus, “İkinci Dünya Savaşı’nın ardından çok sayıda hayatın etkilenmesi nedeniyle dünya kitlesel travma yaşadı. Corona virüsü pandemisinde ise daha fazla hayat etkilendi” ifadelerini kullandı. DSÖ'den epidemiyolog Maria Van Kerkhove da insanların ruh sağlığının öncelikli olması gerektiğine vurgu yaparak, pandeminin uzun vadede insanlık üzerinde psikolojik açıdan önemli etkisinin olacağı konusunda uyarıda bulundu.
Boğaziçi'ne İÜ ve İÜ-Cerrahpaşa öğretim üyelerinden destek mektubu
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenlerine destek amacıyla İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa'dan öğretim üyeleri bir mektup yayımladı.
07-03-2021 11:57

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan Melih Bulu'ya karşı sürdürülen protestolara, İstanbul Üniversitesi (İÜ) ve İÜ-Cerrahpaşa'dan öğretim üyeleri yayımladıkları mektup ile destek çıktı.
Akademisyenlerin "Evet bir sorun var! Tüm üniversiteler kendi bileşenleri tarafından seçilmiş bir rektör ile yönetilmeli" başlığıyla kaleme aldığı mektupta ''Hiç merak etmeyin, her değişik görüşten, ama en öncelikli amaçları, öğrencilerinin bilimsel ve demokratik değerlerle donanmış iyi insanlar olmasını amaçlayan öğretim üyeleri hâlâ çoğunlukta. Ve bu büyük çoğunluk olan bizler, öğrencilerimizin gözlerindeki ışıltının kaybolmaması ve hep yukarıya bakmaları için elimizden gelen her şeyi yapmaya devam edeceğiz" ifadeleri kullanıldı.
Akademisyenlerin destek için yayınladıkları mektubun tamamı şu şekilde:
"Sevgili Öğrencilerimiz;
Hepiniz farklı coğrafyalardan, farklı kültürlerden üniversite dünyasına katıldınız. Her biriniz, kendinizi geliştirmek, dünyanızı zenginleştirmek, farklı yaşamları tanımak, farklı düşünceleri keşfetmek ve bütün bunların yanında iyi bir insan, iyi bir meslek sahibi olmak adına, zorlu sınavlardan geçerek üniversiteli oldunuz. Şu an öğrencilerimiz, yarın meslektaşlarımız ve hepsinden önemlisi, yaşlarımızdan dolayı belki birçoğumuzun göremeyeceği, güzel geleceğin yaratıcıları olacaksınız. Bizler bu yaşam yolunda, sizlerin önce iyi bir insan, sonrasında hayatı sorgulayan, merak eden, eleştiren, bütün görüşlere saygı duyan, dogmalardan uzak, donanımlı yetişkinler olarak hayata devam etmeniz konusunda elimizden gelen her şeyi yapıyoruz, yapacağız.
Sevgili Öğrencilerimizin Aileleri, Yakınları
Hepiniz öğrencilerimizin yaşam yolunda türlü zorluklara, türlü sınavlara göğüs germesinde en büyük yardımcıları oldunuz, üniversiteyi kazandıklarında en büyük mutluluklardan birini yaşadınız. Üniversite orta öğrenim değil, kuşkusuz. Bizler genç yetişkinlere eğitim verdiğimizin farkındayız. Onlar haklı olarak bireysel farklılıklarına saygı duyulsun ister. Geleceğe güvenle bakan, kendine güven duyan insan olmanın ön koşuludur bu. Farklı görüşte, faklı dini inançta, farklı etnik kökende olabilirler ve bunlara saygı duyulsun isterler. Üniversite bütün bireysel farklılıklara saygı duyma yeridir, biz farkındayız. Saygı duyulmayı beklemek sadece öğretim verenlerin değil, öğrencilerin de hakkıdır.
Demokrasi bir kültürdür, farklılıklara saygı duymayı, düşünceni ifade edebilmeyi, haksız olduğunu düşündüğün bir şeyle karşı karşıya isen, başkalarının haklarına saygı duyarak, yasalar çerçevesinde itiraz edebilmeyi de içerir. Biz üniversitelerin demokrasi kültürüne sahip yerler olması gerektiğine inanıyoruz ve bu bilinçle davranıyoruz. İstiyoruz ki bu kültür, sizlerin öğrencilerimize verdiğiniz iyi insan olma kültürü ile birleşsin, istiyoruz ki bu kültür, öğrencilerimizin kuracakları yeni hayatlarda, yeni ilişkilerde yaşasın, aktarılsın.
Bunun inancındayız, bu inançla yapıyoruz işimizi. Üzücü haberler duyuyorsunuz basında. Bu insanlara mı bırakıyoruz eğitim işini dediğinizi duyuyor gibiyiz. Ama inanın onlar bir avuç. Hiç merak etmeyin, her değişik görüşten, ama en öncelikli amaçları, öğrencilerinin bilimsel ve demokratik değerlerle donanmış iyi insanlar olmasını amaçlayan öğretim üyeleri hâlâ çoğunlukta.
Ve bu büyük çoğunluk olan bizler, öğrencilerimizin gözlerindeki ışıltının kaybolmaması ve hep yukarıya bakmaları için elimizden gelen her şeyi yapmaya devam edeceğiz."