Erdoğan yılın son kabine toplantısının ardından konuştu: Yine muhalefeti hedef gösterdi

Erdoğan yılın son kabine toplantısının ardından konuştu: Yine muhalefeti hedef gösterdi

Bugünkü kabine toplantısında yılbaşında alınacak Covid-19 tedbirlerinin, aşılardaki son durumun, hukuk reformunun ve dış politikadaki gelişmelerin konuşulması planlanıyor.

Erdoğan'ın açıklamalarının satır başları şu şekilde:

"Dijitalleşmenin ayrılmaz bir parçası haline gelen siber güvenlik, üzerinde hassasiyetle durulan konuların başında geliyor. Dijitalleşmeyle birlikte siber tehditlerde de büyük artış yaşanıyor. Öyle ki, ülkelerin fiziki sınırlarının korunmasıyla verilerinin korunması aynı derecede önem kazanmıştır. Günlük hayatımızı kolaylaştıran teknolojilerin hemen tamamı da dijital altyapılar üzerinde çalışıyor. Yaklaşık 7 yıl önce kurduğumuz ullusal siber olaylara müdahale merkeziyle bu doğrultuda ilk adımı atmıştık. Geldiğimiz noktada, ülkemizin siber güvenlik politikalarını kapsamlı ve bütüncül bir anlayışla özellikle yeni bir strateji oluşturma konusunda adımı attık. Dijital altyapılar ve siber güvenlik konularında kimi zaman gizli, kimi zaman açık engellemelere maruz kaldığımız için stratejimizi yerli ve milli şekilde geliştirdik. Kendi haberleşme uydumuzu 2022'de uzaya gönderiyoruz.

"Bir milyon yazılımcı, böyle bir projeye gençlerimizin ilgisi geleceğimiz için bize umut vermiştir. Kendi milli siber güvenlik teknolojilerimizi geliştirmek suretiyle güçlü ve caydırıcı bir altyapı oluşturuyoruz. Mavi vatandan siber uzaya kadar her sahada egemenlik haklarımıza sahip çıkacağız. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisimiz ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız öncülüğünde yürüttüğümüz çalışmalarda sona gelinmiştir.

"İlk aşaması 2020-2023 dönemini kapsayan bu plandaki faaliyetleri hayata geçirerek, siber saldırılara karşı inşallah güvenli hale getireceğiz. Türkiye'nin bu alanda kendi ürünleri ve firmalarıyla uluslararası düzeyde söz sahibi olmasını da sağlayacağız.

"Salgın döneminde üzerinde en çok konuşulan hususlardan biri gıda üretimi ve tedariğinin sürdürülebilir olmasıydı. Yaşadığımız kuraklık bunu daha da anlamlı ve önemli hale getirmiştir. Tarımda geçtiğimiz yüzyılın üretim anlayışıyla bugünkü arasında çok büyük fark bulunuyor. Aynı şekilde bugünkü anlayışla bir asır sonrası arasında çok daha büyük bir farklılık ortaya çıkacağı açıktır. Bugün 140 ülke başka yerlerde toprak kiralamak suretiyle kendini geleceğe hazırlamak niyetindedir. Toprak kiralamada amaç, bugünün ihtiyaçlarını karşılamak değil, yarım asır, bir asır sonrasının taleplerine hazırlık yapmaktır. Türkiye olarak biz de toprak kiralamaya başladık. Böyle bir vizyonu, böyle bir derdi olmayanlar ülkemizin niçin Sudan'da, Nijer'de toprak kiraladığını anlayamıyor. Sadece anlamamakla kalmıyor, bir de çıkıp bize ithamlar yöneltiyorlar. Hiçbir yerde hükümetlerin böyle ithamlara maruz kaldığını göremezsiniz. Oralarda ülkenin ve milletin felaketi üzerine ikbal hesabı yapan bir siyasi muhalefet anlayışı yoktur. Bu yıkıcı ve çapsız zihniyet her konuda karşımıza çıkıyor. Çiftçilerimizi, üreticilerimizi, insanımızı bize karşı kışkırtmak için tamamı yalan, tamamı yanlış şeylerle gündem oluşturmaya çalışan bu zihniyeti biz çok iyi tanıyoruz.

"Şeyh Edebali'ye atfedilen şu güzel mısralar hissiyatımızı anlatıyor: Cahil ie dost olma, ilim bilmez irfan bilmez söz bilmez üzülürsün. Saygısızla dost olma, usul bilmez adap bilmez sınır bilmez üzülürsün. Açgözlüyle dost olma, ikram bilmek kural bilmek doymak bilmez üzülürsün. Görgüzüsle dost olma, yol bilmez yordam bilmez üzülürsün. Kibirliyle dost olma, hal bilmez ahval bilmek gönül bilmez üzülürsün. Ukalayla dost olma, çok konuşur boş konuşur kem konuşur üzülürsün. Namertle dost olma, mertlik bilmez yürek bilmez dost bilmez üzülürsün. Biz bu cahillerle, ukala ve namertlerle dost değiliz. Cahilliklerini ifşa edene kadar kendileriyle muhatap olmaya katlanacağız.

"Türkiye'nin tarımda nereden nereye geldiğini anlatmadan önce, sofrada eksikliğini hissetmediğimiz ekmeğimizi, aşımızı üreten tüm çiftçilerimize şükranlarımı şahsım, milletim adına sunuyorum. Üreticilerimizin hakkını teslime tmek için 18 yıldır çalışıyoruz. Anadolu toprakalrı kadim çağlardan beri tarım üretimi yapılan bir yerdir. Türkiye'nin toprakları endi ihtiyacını karşılayacak tarımsal üretimine imkan sağlıyor. Yaptığımız altyapı yatırımları sayesinde ülkemiz gıda ihracatçısı konumuna gelmiştir. Sadece kendi üretimimize bağlı kalırsak, böylesine büyük bir gıda ihracatçısı olamayız. Türkiye, geçtiğimiz 18 yılda tarımsal milli gelirini 37 milyar liradan 278 milyar liraya yükselterek Avrupa'da ilk sıraya yükselmiştir. Geçtiğimiz yıl 193 farklı ülkeye 1870 çeşit tarımsal ürün ihraç ederek 18 milyar dolar gelir elde ettik. Un ihracatında dünyada birinci, makarna ihracatında ikinci sıradayız. Tarım ürünleri ihracatında net ticaret fazlamış 5,3 milyar dolardır. Çiftçimize verdiğimiz destekleri bu dönemde 12 kat artırarak, bitkisel üretimimizi cumhuriyet tarihimizin en üst seviyesine çıkarttık. Büyükbaş hayvan varlığında 18,6 milyon adetle Avrupa ikincisiyiz. Küçükbaş hayvan varlığında ise 55 milypnun üzerine çıkarak Avrupa'da bir numara olduk. Tarımsal üretimdeki artış öyle kendi kendine gerçekleşmedi. Destekler yanında çok büyük sulama projelerini hayata geçirdik. 2002'ye kadar sulama amaçlı 276 baraj, 228 gölet, 1764 sulama tesisi inşa edilmişti. Biz ise son 18 yılda sulama amaçlı 600 baraj, 423 gölet, 1457 sulama tesisi yaparak milletimizin hizmetine sunduk. Arazi tapulaştırma çalışmalarında 450 bin hektardan 4,3 milyon hektara çıkan bir başarıya imza attık. Toprak nedir, çiftçi ne iş yapar, üretim nasıl yapılır bilmeyenler ağızlarını her açtıklarında saman ithalatından bahsederek aslında cehaletlerini sergiliyorlar. Çiftçilerimize hükümete oy verirseniz iki elim yakanızda olur diyenlerin bu tablo karşısında ortaya koyabilecekleri herhangi bir müktesebatları, projelerini duymadık görmedik. Sadece yalan, sadece iftira, sadece çarpıtmayla belki günü kurtarmak mümkündür.

"Karşımızda ülkemize kaynak girişi sağlamak için hayata geçirdiğimiz uygulamaları dahi fuhuş, uyuşturucu, organ kaçakçılığı ile ilişkilendiren bir anlayış var. Biz hayatımız boyunca siyasete hizmette ve icraatta yarış vesilesi olarak gördük. Biz bu anlayışla eğitimde ülkemize 324 bin yeni derslik kazandırdık diyoruz. Sağlıkta 2605 sağlık tesisi kazandırdık diyoruz. Ulaştırmada 22 bin kilometre bölünmüş yol kazandırdık diyoruz. Toplu konutta 900 bin yeni konut kazandırdık diyoruz. Orman varlığımızı 1,9 milyon hektar artırdık diyoruz. Savunma sanayiinde yerlilik oranını yüzde 70'e çıkardık diyoruz. Buna karşılık muhalefet ne diyor? hadi icraatlarını geçtik, çünkü tek parti zulmü dışında sayabilecekleri işleri yok. Hiç değilse vizyon olarak, proje olarak, program olarak söyleyebildikleri bir şey var mı. Hiçbir somut, sürdürülebilir, hesabı kitabı yapılmış proje veya politikaları yok. Aslında böyle bir dertleri de yok. Kendi içlerindeki taciz, tecavüz, şantaj, hırsızlık işlerinin üzerini örtmekten bu konuda sıra gelmiyor. Türkiye alınan her karar, söylenen her sözün, yapılan her saldırının yılmaz savunuculuğunu üstlenme görevini de ifa ediyorlar. AİHM. Biz bu çifte standartlı, hukuki değil, siyasi saiklerle verilen bu kararı uygulamayız dedik. Vay efendim sen nasıl böyle bir şey söylersin. Elinde onlarca insanın kanı bulunan bu terörirst destekçisini serbest bırakacaklar. Arkasında durdukları kişi 37 nitelikli adam öldürme, 27 adam öldürmeye teşebbüş, 3770 mala zarar verme, 25 alıkoyma, 395 hırsızlık, 15 yağma, 13 Türk bayrağını yakma, 7 Atatürkü koruma kanununa muhalefet suçunun işlendiği, 6-8 Ekim 2014 olaylarının baş sorumlusu. Burada sayılmayan teröre destek mahiyetinde daha pek çok sözü ve eylemi var. Lafa gelince her fırsatta Atatürkün partisiyiz diye övünen kişiler, kendilerine "Mustafa Kemal'in askerleri değil, it sürüsünüz" diyen yöneticisine ses çıkaramamışlardır. Darbecilere mağduralar diyenler yine bunlarıd. Türkiye böyle bir muhalefet anlayışını hak etmiyor. Önümüzdeki dönemde ülkemizin köklü bir muhalefet reformunu hayata geçireceğine inanıyorum. Cumhur İttifakı inşallah bunlar karşısında çok daha güçlü bir şekilde yoluna devam edecektir.

"Koronavirüs salgını mutasyonların yol açtığı belirsizliklerle ağırlaşarak devam ediyor. Türkiye, her alanda salgın sürecini başarılı yöneten ülkelerin arasında yer alıyor. Son kabine toplantımızda, 1 milyon 240 bin esnafımıza yönelik 5 milyar liralık bir destek paketini daha kamuoyuyla paylaşmıştık. Ayrıca KÇÖ'yü de kapsayan sosyal koruma kalkanımızdaki tüm destek ödemelerini devam ettiriyoruz. Milletimize aktardığımız nakdi destek miktarı 45,5 milyar liraya yaklaştı. Ayrıca 2021 yılı asgari ücret rakamı da bugün belli olmuştur. Asgari ücret, 2021 yılı Ocak ayı itibariyle yüzde 21,5 artışla, bekar ve çocuksuz çalışan için net 2826 lira, evli ve üç çocuklu çalışan için 3014 lira olarak uygulanacaktır. İşverenlerimize 75 lira asgari ücret desteğini önümüzdeki yıl devam ettireceğiz. İşveren ve çalışanlarımıza 6,5 milyar liralık ilave bir kaynak aktarmış olacağız. KÇÖ'yü şubat ayı sonuna, nakdi destek ücretinin süresini 17 Mart tarihine kadar uzattık.

"Reel sektör, ülkemizin yüz akı olmayı sürdürüyor. Üretim ve yatırım talebi oldukça güçlü şekilde devam ediyor. OSB'lerde elektrik tüketimi artıyor. Yılın ilk 11 ayındaki yatırım talebi, geçen seneye göre yüzde 30 artış gösterdi. Ocak-Kasım bu dönemde 277 bin istihdam öngören, 215 milyar liralık sabit yatırım için teşvik belgesi düzenledik. Ülkemizin köklü otomotiv firmalarında biri 20 milyar liranın üstünde bir yatırımlar 3 bin istihdam sağlayan bir projeye başladı. Birkaç gün önce açılışını yaptığımız lityum fabrikası da batarya teknolojileri için kritik bir yatırımdır. Sermaye yatırımlarında da gözle görülür bir hareketlenme yaşanıyor. Hazinemizin ihraç ettiği kağıtlara ve hisse senetlerine büyük talep var. Akıllı telefon üretimi için küresel markalar ülkemize geliyor. Teknoloji transferi, yurt içi tedarikçilerin gelişimi ve ihracat imkanlarını içeren bu yatırımlar kapasite artışını sağlıyor. Bu türk yüksek katma değerli yatırımlarla cari açığımızı kapatıyor, dış finansman ihtiyacımızı azaltıyoruz.

"İhracatımız 25 Aralık itibariyle 166 milyar doları buldu. Bu vesileyle dış ticaretimiz açısında bir müjdeyi paylaşmak istiyorum. Bilindiği gibi en önemli ticaret ortaklarında biri olan İngiltere'nin Brexit çerçevesinde başlayan takvim perşembe günü tamamlanıyor. Ticari ilişkilerimizin zarar görmemesi için en başından itibaren süreci yakından takip ettik. Uzun müzakereler sonunda İngiltere'yle serbest ticaret anlaşması imzalama noktasına geldik. Bu gümrük birliği anlaşmasından sonraki en önemli ticari anlaşmamız olacaktır. Serbest ticaret anlaşmasının bu safhaya gelmesinde emeği geçen bakanlığımızı ve iş dünyamızı tebrik ediyorum. Türkiye'nin kurduğu ekonomik sistemi sayesinde hedeflerine ulaşacağının altını çizmek istiyorum.

"Türkiye'nin tüm dünya ile beraber normalleşme sürecinin yürütebilmesi için aşı tedarik ve geliştirme çalışmalarının gerisinde kalmamız kesinlikle mümkün değil. Tüm aşı çalışmalarını yakında takip ediyor, neticelere göre de anlaşmaları imzalıyoruz. Yaşanan aksaklıkları aşmak için tüm alternatifleri değerlendiriyoruz. Almanya'da gelecek aşının ocakta ülkemize ulaşacağını ümit ediyoruz. Gelişmeler daha uzunca bir süre dünya gündeminden düşmeyeceğini işaret ediyor. Asıl önemi ve önceliği hem gelenekçi, hem yenilikçi yöntemlerle geliştirdiğimiz kendi aşılarımıza veriyoruz. Şu an 8 ayrı aşı çalışmasını başarıyla yürütüyoruz. Bunlardan birinde son aşamaya geçildi. Konunun her gündeme gelişinde ilgili bakanlıklarımıza aşı geliştirme çalışmalarını yakından takip etmeleri gerektiği hususunda kesin talimat veriyorum. En kısa sürede kendi üretimimiz olan birde fazla aşıyı milletimizin hizmetine sunmakta kararlıyız. Kısıtlama tedbirlerini dikkatle gözden geçiriyoruz. Vatandaşlarımda kısıtlama tedbirlerinin yeniden artırılmasına ihtiyaç duymayacak şekilde kurallara sıkı bir şekilde riayet etmelerini bekliyorum.

"Gelişmelerin ümitvar olduğunu gördük. Bu çerçevede okullarımızdaki yüz yüze eğitime verdiğimiz arayı 15 Şubat 2021'e kadar uzatıyoruz. Allah'ın yardımı ve milletimizin desteğiyle bu musibetin üstesinden tez zamanda gelebilmeyi umuyoruz."