Erdoğan: Bu yılı eğitimde altın fırsat olarak görüyoruz
Erdoğan'ın yeni eğitim-öğretim yılının başındaki 'fırsat' açıklaması, akıllara MEB yönetmeliğinden karma eğitimin çıkarılmasını getirdi.
18-09-2018 12:24

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yönetmeliğinden karma eğitim şartının kaldırıldığı yeni eğitim-öğretim yılını “Altın bir fırsat” olarak niteledi.
Kabataş Lisesi’nde yaptığı konuşmada “Bu yılı altın bir fırsat olarak görüyoruz" diyen Erdoğan’ın, öğrencilerin okula ilgilisini “uluslararası kuşatmayla” gerekçelendirmesi ise dikkat çekti.
Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
- İleride tek tek bakacağım. Konuşma yaptığım günden sonra (Kabataş Lisesi’nden) mezun olanlar arasında bakanlar, milletvekilleri, cumhurbaşkanları var mı diye arayacağım.
- Elinde satırla dolaşan gençlik değil elinde kitabıyla kalemiyle dolaşan gençliği karşımda görüyorum.
- Ahh ahh, bizim okullarımızda beden eğitimi yaptığımız yerler vardı, şu anki sınıflar gibiydi.
‘PROVOKE ETMEK İSTEDİLER’
- Biz kırtasiyeci dükkanlarında kitap almak için bir hafta sırada beklerdik. Şimdi biz devlet olarak sıralara kitapları koyacağız ve öğrenciler eğitim başlayınca kitapları bulacak dedik. Siz teksir kağıtlarını bilir misiniz? Üst sınıflardan parayla almak isterdik vermezlerdi bize. Bu sene bazıları provoke etmek istedi. Dediler ki "Basmıyoruz." Milli Eğitim Bakanlığı sağ olsun bir seferberlik ilan etti, bu yıl sınıflara yetiştirdik kitapları.
ÖĞRENCİLERE: ÇOK CİDDİ BİR KUŞATMA ALTINDAYIZ
- Öğrenci fiziken sınıfta, ruhen değil. Çok ciddi bir uluslararası kuşatma altındayız. Bu durumu değiştirecek, öğrencilerimizin sınıfa ilgisini en üst düzeye çıkaracak yöntemleri uygulamaya koymalıyız.
- Bizler bir kaynak kitaba ulaşmak için şehrin diğer ucundaki kütüphaneye gitmek zorunda kalıyorduk.
İLGİLİ HABERLER
Anadolu liseleri ve imam hatipler eşitlendi!
Anadolu liseleri ve imam hatip lisesi açma şartları eşitlendi.
15-02-2019 15:37

MEB’in Kurum Açma, Kapatma ve Ad verme Yönetmeliği’nde düzenleme yapıldı.
Düzenlemeye göre her ilde ölçme ve değerlendirme merkezleri açılacak. Anadolu ve Anadolu imam hatip liselerinin açılması için aranan asgari şartlar aynı olacak.
Birgün'den Mustafa Mert Bildircin'in haberine göre İsmet Yılmaz’ın Milli Eğitim Bakanlığı döneminde yayımlanan, “Öğretmen Strateji Belgesi”nde yer alan ve öğretmen yetiştiren eğitim kurumlarının standartları ile aday öğretmen yetiştirme, pedagojik formasyon gibi konularda çalışması öngörülen öğretmen akademileri, Bakanlığın görev alanından çıkarıldı. Önceki yönetmelikte, “Öğretmen akademisi ve hizmetiçi eğitim enstitüsü” olarak tanımlanan merkezler, dün yayımlanan yeni yönetmelikte, “Hizmetiçi enstitüsü” şeklinde değiştirildi. Yönetmelik değişikliği, pedagojik formasyon ve öğretmen yetiştirme programları başta olmak üzere, öğretmen akademilerinin yapması gereken işlerin hangi kurumlar tarafından yürütüleceğine ilişkin soru işaretlerine yol açtı.
Yönetmelikle MEB’de yapısal değişikliklere neden olacak yeni düzenlemelere de imza atıldı. Buna göre, il merkezlerinde ve nüfusu 100 binin üzerinde olan ilçelerde, “Ölçme Değerlendirme Merkezi” açılması kararlaştırıldı. Ölçme Değerlendirme Merkezleri’nde, arşiv, baskı makinesi, optik okuma odası, çalışma odası, soru redaksiyon odası ve toplantı salonu bulunacağı bildirildi. Öğretmen özerkliğini tartışmaya açan bu karar, öğretmenlerin sınavlarda devre dışı bırakılarak tüm değerlendirmenin merkezlerden yapılacağı yorumlarına neden oldu. Ölçme ve Değerlendirme Merkezleri’nin, öğrencinin yanı sıra öğretmenin ve okulun başarısını da değerlendireceği ifade edildi.
Yönetmelikte, Danıştay’ın daha önce, “Diğer kurumlarda yer verilen, kurumların açılmasında esas alınan nüfus kriterine imam hatip lisesinin açılmasında yer verilmediği” gerekçesiyle verdiği yürütmeyi durdurma kararı dikkate alınarak düzenlemeye gidildi. Bu kapsamda, Anadolu liseleri ile Anadolu imam hatip liselerinin açılma şartlarındaki nüfus kıstası ile 9’uncu sınıfa kayıt olacak en az iki şube mevcudunda öğrenci bulunması kriterleri eşitlendi
Çocuk Hakları Merkezi: Çocukların sesi olacağız!
İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nin kuruluşunun 3. yılı sebebiyle yapılan basın açıklamasında “Çocukların sesi olacağımıza söz veriyoruz” vurgusu yapıldı.
14-02-2019 22:44

İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nin kuruluşunun 3. yılı sebebiyle basın açıklaması yapıldı. İzmir Adliyesi B blokta yapılan toplantıda konuşan İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Gamze Adıgüzel, “Çocuklarımız adına önce çocuk, sonra ses, hak, özgürlük, güç olacağımıza, onlar adına daha güzel bir dünya için çalışacağımıza yürekten söz veriyoruz” dedi.
‘ADALETE ERİŞİM SÜRECİNİN HIZLANDIRILMASINI AMAÇLIYORUZ’
İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi adına basın açıklamasını okuyan Avukat Gamze Adıgüzel “Çocuk Hakları Merkezi kurulduğu günden bugüne dek, İzmir Barosu tüzel kişiliğinin altında yalnızca İzmir’de değil, Türkiye’nin diğer illerinde de fiziksel, cinsel veya psikolojik istismara maruz kalmış, kötü muamele görmüş ya da ihmal edilmiş çocukların yanında olmak ve haklarını korumak için pek çok davaya müdahil olma talebinde bulunmuş, şüpheliler hakkında suç duyurusu yapmış, müdahil veya gözlemci sıfatıyla bu davaları takip etmiştir. Çocuk Hakları Merkezi, çocukların üstün yararı için çalışan diğer resmi ve gönüllü kurumlarla görüş alışverişinde ve iş birliği içerisinde bulunarak güncel çalışmaları takip ettiği gibi, üyeleri aracılığıyla eğitim, proje ve seminerlere katılarak çocuklar söz konusu olduğunda özel bir yaklaşım benimsenmesi ve sergilenmesi gerektiği hususunda farkındalığı arttırma çalışmalarına katkı sağlamaktadır. Yürütülen meslek içi atölye çalışmalarıyla ayrıca İzmir Barosu’na kayıtlı avukatların bu konuda gelişimi sağlanmakta, çocukların özellikle yargı organları önünde haklarını etkili bir şekilde kullanabilmesi ve adalete erişim sürecinin hızlandırılması amaçlanmaktadır” dedi.
‘ÇOK YAKINDA ÇOCUK KORUMA POLİTİKASI İLAN EDİLECEK’
Son dönemde kamuoyuna ‘evlilik affı’ olarak duyurulan cinsel istismara uğrayan çocukların istismar edenle evlenmesi halinde ceza verilmemesi şeklindeki düzenlemeye 18 baro ile birlikte hayır dediklerini bildiren bildirinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne kısa bir süre önce ulaştırıldığını söyleyen Adıgüzel, “Çocuğun her türlü istismarı ile mücadeleyi asli bir görev olarak benimsememizin sonucudur ki; çocuk ve evlilik kelimelerini yan yana getiren, çocuğun istismarını meşrulaştıran çağ dışı düzenlemeleri asla kabul etmedik ve etmeyeceğiz. Bu konuda yayınlar çıkararak, sempozyumlar düzenlenerek kamuoyu oluşturma çalışmalarımıza devam edeceğiz. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi, Anayasamız, Türk Medeni Kanunu ve Çocuk Koruma Kanunu ile tarafımıza yüklenen asli görevleri yerine getirirken izleyeceğimiz, kendimize yol haritası olarak belirlediğimiz usul ve ilkelerin yer aldığı İzmir Barosu Çocuk Koruma Politikası çok yakında ilan edilecektir” sözlerine yer verdi.
‘ÇOÇUKLARIN SESİ OLACAĞIMIZA SÖZ VERİYORUZ’
Evrensel’in haberine göre, Avukat Gamze Adıgüzel açıklamasını şu sözlerle bitirdi: “Sözlerimizi 18 yaşına dek herkesin çocuk sayılacağını, her çocuğun kendisi ile ilgili işlemlere katılma ve görüş bildirme hakkına sahip olduğu, çocuğun özel hayatına, ailesine, konutuna, iletişimine, onur ve itibarına haksız olarak müdahale edilemeyeceği, çocuğun her türlü sömürü, kötü muamele, şiddet ve ihmale karşı korumanın her vatandaş için ödev olduğunu hatırlatarak bitiriyor, İzmir Barosu Çocuk Hakları Komisyonu olarak üzerimize düşen her sorumluluğu yerine getireceğimize, çocuklarımız adına önce çocuk, sonra ses, hak, özgürlük, güç olacağımıza, onlar adına daha güzel bir dünya için çalışacağımıza yürekten söz veriyoruz!”
Fiili imam hatipleşme!
Mersin'de yaşanan bir örnek eğitimde imam hatipleşmenin resmiyette hızlanmasının yanında fiilen de hızlandığını gösteriyor.
14-02-2019 10:55

Mersin'de yaşanan bir örnek eğitimde imam hatipleşmenin resmiyette hızlanmasının yanında AKP'li müdürler eliyle fiilen de hızlandığını gösteriyor.
Cumhuriyet'ten Abidin Yağmur'un haberine göre, Eğitim-İş Mersin Şube Başkanı Hakan Boyar, “Mersin genelinde 622 din öğretmeni açığı var. Öğretmen ihtiyaç listesi incelendiğinde meslek liseleri ve Anadolu liselerinde din öğretmeni ihtiyacı imam hatip liseleri ile yarışıyor” dedi.
ÖĞRENCİLERE BASKI!
Okul müdürleri, dini içerikli seçmeli derslerin tercih edilmesi için öğrencileri yönlendirince okullarda din kültürü öğretmeni açığı ortaya çıktı. Birçok okulda Türkçe, Fen Bilgisi, Matematik öğretmenleri norm kadro fazlası durumuna düştü. Eğitim-İş Mersin Şube Başkanı Hakan Boyar, “Eğer bu seçmeli dersler bu yıl da zorunlu olarak seçtirilmeye devam edilirse önümüzdeki yıllarda zaten bütün okullar kendiliğinden imam hatip okullarına dönüşmüş olacaktır” dedi.
Eğitim-İş Mersin Şube Başkanı Boyar, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Öğrencilerin seçmeli dersler konusunda zorlanmayacağını, ders seçimlerinin tamamen kendi iradelerine bırakılacağını” beyan ettiğini ancak uygulamanın farklı olduğunu ifade etti.
DİNİ DERSLERE KAYIRMA
“Dini içerikli seçmeli derslerin seçimine ilişkin okul yöneticilerine, öğretmenlere ve öğrencilere baskı yapıldığı, bu derslerin seçiminin il, ilçe ve okul yöneticilikleri için koltuğu koruma adına referansa dönüştüğü görülmektedir” diyen Boyar, Mersin Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Temel Dini Bilgiler, Kuran-ı Kerim ve Hz. Muhammet'in Hayatı derslerinin az seçildiği ilçelerde okul müdürleriyle gayri resmi toplantılar yaptığını ileri sürdü.
Boyar, şöyle devam etti: “Bunun neticesinde gayri resmi toplantıda söylenen sözleri emir telakki eden okul müdürleri dini dersleri seçmeli dersleri olarak seçerek 2018-2019 eğitim öğretim yılı seçmeli derslerini belirlemişlerdir. Yapılan seçmeli ders seçimi işlemleri neticesinde okulların 2018-2019 yılı normları belirlenmiş, liselerde Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji, Tarih, Edebiyat, Coğrafya, Müzik ve Görsel Sanatlar, ortaokullarda Matematik, Fen Bilimleri, Sosyal Bilgiler, Türkçe, İngilizce, Müzik ve Görsel Sanatlar dersi öğretmenleri bu alanlarla ilgili dersler seçilmediği için norm fazlası durumuna düşmüş ve başka okullara gitmek zorunda kalmışlardır.”
Milli Eğitim Bakanı Selçuk: 200 yıllık meseleleri ben çözemem
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda vekillere bilgi verdi.
07-02-2019 14:28

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda vekillere bakanlıkla ilgili çalışmalarıyla alakalı bilgi verdi.
Milli Eğitim Bakanı Selçuk AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 'eğitim reformu' için güvence olduğunu söyledikten sonra "Benim gücümün yetmediği, yetki alanım içinde olmayan hususlar var. Ben haddimi ya da alanımı biliyorum. Nereye kadar neyi söyleyebileceğimi, neye gücümün yettiğinin farkındayım"dedi. Selçuk konuşmasına "Üzerinde durmadığım bazı konular var. İnanın benim güç alanım içinde olmayan konular var şu anda. 200 yıllık meseleleri benim çözmem mümkün değil" şeklinde devam etti.
'ENSAR VAKFI İLE NASIL PROTOKOL İMZALANIYOR?'
Cumhuriyet'ten Ozan Çepni'nin haberine göre Selçuk'un sunumundan sonra CHP Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Kaya, “Türkiye Cumhuriyeti 15 Temmuz hain darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı. MEB buradan bir ders çıkartarak cemaat ve tarikatlarla kurduğu ilişkiye dikkat etmesi gerekmiyor mu? Yurtlarında çocuklara tecavüz edildiği mahkeme kararıyla ispatlanmış Ensar Vakfı ile Antalya il Milli Eğitim Müdürlüğü arasında bir protokol imzalanıyor. Nasıl izin veriliyor?” şeklinde bir soru sordu. CHP’li Mustafa Adıgüzel ise Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu anımsatarak, “Ensar Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, Hayrat Vakfı, TÜGVA, TÜRGEV ve Birlik Vakfı gibi birçok vakıfla ilişkiler var. Baskı altında kaldığınızı düşünüyor musunuz?” diye sordu. Ancak Bakan Selçuk vekillerin sorularını yanıtsız bıraktı.
Davutpaşa Lisesi'nde 'peygamber' soruşturması!
Davutpaşa Lisesi'nde bir öğretmenden seminerde sorduğu soru dolayısıyla savunma isteniyor.
07-02-2019 08:27

Özgür Yılmaz - @ozguryilmaz344
İstanbul Fatih Davutpaşa Anadolu Lisesi’nde matematik öğretmeni olarak çalışan Osman Akyol’a, 12 Haziran 2018 günü okulda verilen “Çocuk İhmal ve İstismarı” konulu mesleki seminerde sorduğu bir soru yüzünden önce “dikkat çekme” cezası verildi ardından da bu belgeyi Oda TV ve sosyal medya hesabından paylaştığı ve altına, “hiç kaçırmam, her yıl mutlaka bir madalya alırım” yazdığı için bakanlık soruşturması açıldı, şimdi de savunması isteniyor.
İstanbul Fatih Davutpaşa Anadolu Lisesi’nde matematik öğretmeni olarak çalışan Osman Akyol’a, 12 Haziran 2018 günü okulda verilen, “Çocuk İhmal ve İstismarı” adındaki mesleki seminerde çocuk istismarının kökenini sorgulamak maksadıyla sorduğu, “Okuduğum bir gazete haberinde yazdığına göre, Almanya’da aile içi ilişki daha çok Müslüman aileler arasında yaygınmış. Bu vahim tablonun oluşmasında Hazreti Muhammed’in Hazreti Ayşe’yle altı yaşında evlenip dokuz yaşında ilişkiye girmesinin, ümmetine örnek olması hasebiyle, bir payı yok mu?” sorusu nedeniyle önce “dikkat çekme” cezası verildi, ardından bu cezayı Oda TV ile paylaştığı ve beyanat verdiği, ayrıca ceza belgesini Facebook hesabından da paylaşarak altına ‘Hiç kaçırmam her yıl mutlaka bir madalya alırım’ yazdığı gerekçesiyle okul müdürünün şikâyeti üzerine bakanlık soruşturması açıldı, şimdi ise savunması isteniyor.
'BELGEDE 'GİZLİ' İBARESİ YOKTU'
Konu ile ilgili görüşüne başvurduğumuz Akyol, çok şaşkın olduğunu ve bu kadarını beklemediğinin söyleyerek, “Malum soruyu ülkede düşünce ve ifade özgürlüğü olduğunu sanarak sordum. Bu soruşturma gösteriyor ki artık soru sormak soruşturma konusuymuş. Ayrıca Facebook’ta paylaştığım ceza belgesinde ‘gizli’ ibaresi yoktu o neden soruşturma konusu yapıldı onu da anlamış değilim. Altına yazdığım yorum ironi yapmak içindi: 2018 Ocağı’nda okulun tarihinde ilk defa “yerli ve milli” imkânları kullanarak benim ve arkadaşım Feyzullah Akgündüz’ün rehberliğinde sinema kulübü olarak okulun tanırım filmini çekmiştik. Arkadaşlarımın, okul idaresinden en azından bir teşekkür plâketi beklentileri vardı. Üzerine de bu ceza verilince 'ödül' gibi oldu” şeklinde konnuştu.
26 Kasım 2018 günü iki bakanlık müfettişi tarafından okulda ifadesi alınan Akyol’dan verilecek ceza öncesi Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından son savunması istendi.
6 çocuğun öldüğü Kur'an kursu yangınında 5 kişiye beraat
Diyarbakır Kulp’ta 6 çocuğun yaşamını yitirdiği Kur'an kursu yangınıyla ilgili davada sadece eğitmen Faruk Işık’a hapis cezası verildi, 5 kişi ise davadan beraat etti.
06-02-2019 14:47

Diyarbakır'ın Kulp İlçe Müftülüğü'ne bağlı Kur'an kursunda 2015 yılında çıkan ve 6 çocuğun hayatını kaybettiği yangınla ilgili tutuksuz 6 sanık hakkında açılan davanın karar duruşması Diyarbakır 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya, sanık ve müşteki avukatları katıldı.
Mağdur avukatları, sanıkların üzerlerine atılı 'Görevi kötüye kullanma' ve 'Taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma' suçlarından cezalandırılmasını talep etti. Sanık avukatları ise, müvekkillerinin beraatını istedi.
İleri Hatırlatıyor
1 KİŞİYE HAPİS, 5 KİŞİYE BERAAT
Alınan son savunmaların ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, kursta eğitmen olarak görev yapan Faruk Işık'a, 'taksirle birden çok kişinin ölümüne neden olmak'tan 9 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Mahkeme, müdafi avukatların Işık'ın tutuklanması yönündeki taleplerini ise reddetti.
Heyet, haklarında 'Taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olmak'tan 15 yıla kadar hapis cezası istenen Köy Muhtarı Özcan Ceylan ile İhtiyar Heyeti'nde yer alan Abdullah Cengiz, Hanifi Dizmen, Hiyasettin Bartar ve Sebahattin Çankaya hakkında ise beraat kararı verdi.
İleri Hatırlatıyor
MÜFTÜ İÇİN SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULMUŞTU
Davanın 16 Ocak'ta görülen önceki duruşmasında mahkeme heyeti, bilirkişi tarafından hazırlanan rapor doğrultusunda dönemin Kulp İlçe Müftüsü Selahattin Özçelik hakkında 'taksirle birden çok kişinin ölüme sebebiyet vermek'ten suç duyurusunda bulunmuştu.
NE OLMUŞTU?
Kulp Müftülüğü'ne bağlı Karaağaç Köyü'ndeki yatılı Kur'an kursunda 1 Aralık 2015 günü gece saat 02.00-02.15 arasında çıkan yangında Nur Muhammed Bayka, Mehmet Bingöl, Suat Çankaya, Serhat Sancar, Şahin Kahraman ve Sabahattin Altun isimli 6 çocuk yanarak yaşamını yitirmişti.
Olayla ilgili açılan davada, yangının çıktığı Kur'an kursunun öğreticisi Faruk Işık ve Köy Muhtarı Özcan Ceylan hakkında 'Görevi kötüye kullanma' ve 'Taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma' suçlarından 3'er yıldan 18'er yıl 6 aya kadar hapis istemiyle Diyarbakır 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı. Dava kapsamında yine Kur'an kursu binasını inşa eden Köy Muhtarlığı İhtiyar Heyeti'nde yer alan Abdullah Cengiz, Hanifi Dizmen, Hiyasettin Bartar ve Sebahattin Çankaya'nın ise 'Taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma' suçundan 2’şer yıldan 15'er yıla kadar hapis ile cezalandırılmaları istenmişti.