Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesi'nde iki yeni fakülte açtı
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Melih Bulu protestolarının sürdüğü Boğaziçi Üniversitesi'nde Hukuk Fakültesi ve İletişim Fakültesi açtı.
06-02-2021 08:30

AKP Milletvekili Aday Adayı Melih Bulu'nun rektör olarak atanmasının protesto edildiği Boğaziçi Üniversitesi'nde AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla Hukuk Fakültesi ve İletişim Fakültesi kuruldu.
Resmi Gazete'de yayımlanan 3519 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile bazı yükseköğretim kurumlarına bağlı yeni fakülteler kuruldu, kapatıldı veya ismi değiştirildi. Karar ile Boğaziçi Üniversitesi'nde Hukuk Fakültesi ve İletişim Fakültesi kuruldu.
Ayrıca karar doğrultusunda İstanbul Bilim Üniversitesi'nde de hukuk fakültesi açılacak.
'EN HUKUKSUZ DÖNEMDE OKULA HUKUK FAKÜLTESİ AÇILIYOR'
Öğrenci Sendikası, Boğaziçi Üniversitesi'de iki yeni fakültenin kurulmasına tepki gösteren bir sosyal medya paylaşımı yaptı. Paylaşımda, "Okulda aradığı akademik desteği bulamayan Melih Bulu, Cumhurbaşkanı'ndan ısmarlama Hukuk ve İletişim Fakültesi açtırarak kadro devşirip rektör olmaya çalışacak. Boğaziçi tarihinin en hukuksuz döneminde okula Hukuk Fakültesi açılıyor..." denildi.
Okulda aradığı akademik desteği bulamayan Melih Bulu, Cumhurbaşkanı'ndan ısmarlama Hukuk ve İletişim Fakültesi açtırarak kadro devşirip rektör olmaya çalışacak.
— Öğrenci Sendikası (@OgrenciSen_) February 5, 2021
Boğaziçi tarihinin en hukuksuz döneminde okula Hukuk Fakültesi açılıyor...#melihbuluistifa #AsagiBakmayacagiz pic.twitter.com/CEKk6HzxO8
İLGİLİ HABERLER
Boğaziçili akademisyenler, Melih Bulu'nun atanmasının iptali için Danıştay'a başvurdu
Boğaziçi Üniversitesi'nden 70'ten fazla akademisyen, kayyum rektör Melih Bulu'nun üniversitelerine atanmasının iptali için Danıştay'a başvurdu.
02-03-2021 09:42

Boğaziçi Üniversitesi'nde 70'in üzerinde akademisyen, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, kayyum rektör Melih Bulu'nun üniversitelerine atanmasının iptali için Danıştay'a başvurdu.
Başvuru dilekçesinde, “Yapılan atama işlemi, Anayasal ilkeler ve kurallarla bağdaşmaktan uzak, hukuka aykırı bir işlemdir” denilirken “Sayın Cumhurbaşkanı tarafından kullanılan takdir yetkisi maalesef kamu yararının aleyhine ve atama işleminin oluşturacağı etki gözetilmeden kullanılmıştır” ifadelerine yer verildi.
Bulu'nun siyasi geçmişinin altının çizildiği dilekçede, Yükseköğretim Kanunu'nda rektörlük ataması için belirlenen “Siyasi parti üyesi olan öğretim elemanları, Yükseköğretim Kurulu ve Yükseköğretim Denetleme Kurulu üyesi, rektör, dekan, enstitü ve yüksekokul müdürü ve bölüm başkanı olamazlar, onların yardımcılıklarına seçilemezler” koşuluna dikkat çekildi.
Yapılan atamanın 'üniversite özerkliği' ile çelişki olduğunun belirtildiği açıklamanın devamında, “Anayasal düzeyde teminat altına alındığı ve uluslararası sözleşmelerle taahhüt altına girildiği üzere, üniversitelerin kurumsal ve bilimsel özerkliğinin korunması kamu otoritesinin yükümlülüğüdür. KHK ile normlar hiyerarşisine aykırı şekilde yapılan düzenleme ise bu yükümlülüğün tam tersini ifade etmektedir” ifadeleri kullanıldı.
Yeditepe Üniversitesi öğrencileri çevrim içi sınav istiyor
Koronavirüs salgını sebebiyle online eğitim gören Yeditepe Üniversitesi Hazırlık Öğrencileri, sınavlarının salgın riskinin sürmesi sebebiyle online olmasını istiyor.
01-03-2021 22:31

İleri Haber
Yeditepe Üniversitesi Hazırlık Öğrencileri, sınavlarının yüz yüze değil online olmasını talep etti. Vaka oranlarına göre riskli bölgelerde kısıtlamaların sürdüğünü hatırlatan öğrenciler, yaptıkları açıklamada şu ifadeleri kullandı:
Yeditepe Üniversitesi Hazırlık Öğrencileri olarak tüm dünyayı etkisi altına almış Covid 19 salgınından dolayı tıpkı diğer öğrenci arkadaşlarımız gibi hem maddi hem de manevi olarak etkilenmiş bulunuyoruz. Bu süreçte okulumuz 2019 -2020 eğitim yılına hibrit sistemle başlama kararı almıştı. Bu sisteme göre iki gün yüz yüze iki gün online olmak üzere eğitimimizi sürdürdük. Her ne kadar vaka sayılarında ciddi artış sonucu okulumuz tümüyle online eğitime geçse de yüz yüze eğitim yaptığımız dönemde birçok öğrenci, öğretmen ve diğer okul çalışanları bu salgına yakalandı, yakalanmayanlar ise zor süreçler geçirdiler.
Geldiğimiz noktada virüsün mutasyona uğrayan yeni halinin bulaş riskini arttığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Ayrıca maalesef şu ana kadar yeterli sayıda aşılama da yapılamamıştır. Ülkemizin birçok ilinde vaka sayısının hala istenilen ölçüye düşmediği gibi okulumuzun bulunduğu metropol şehir olan İstanbul ilinde ise bu sayılar çok daha yüksektir.
Rektörlüğümüzün yapmış olduğu açıklamaya göre 10-11 mart tarihlerinde yapılacak olan vize sınavlarımızın yüz yüze yapılacağını öğrendik. Kamu sağlığının hala ciddi derecede tehdit altında olduğu bu zamanlarda okulumuz yüz yüze sınav yaparak biz öğrencilerin sağlığını ciddi şekilde tehlikeye atmaktadır. Buna ek olarak İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan 1 Aralık 2020 tarihli Koronavirüs ile Mücadele Kapsamında- Yeni Kısıtlama ve Tedbirler Genelgesi’ne göre 20 yaş altı olan kişilerin sokağa çıkma kısıtlamaları devam etmektedir. Hazırlık öğrencileri olarak birçoğumuzun 20 yaş altında olduğu düşünülürse okulumuzun bu kararıyla yasal zeminin dışına çıktığı da görülecektir.
Sonuç olarak biz de tıpkı diğer üniversitelerdeki öğrenci arkadaşlarımız gibi eğitim eşitliğinden yararlanmak istiyoruz. Online olarak aldığımız eğitimimizi yüz yüze sınavlarla vermek istemiyoruz. Vize sınavlarının online yapılmasının kamu sağlığı açısından elzem olduğunu bir kez daha hatırlatarak vize sınavlarının online olarak yapılması konusunda okulumuza çağrı yapıyoruz.
Sınavların online yapılması herkesin yararınadır.
Ankara Üniversitesi akademisyenlerinden Boğaziçi direnişine destek
Ankara Üniversitesi öğretim üyeleri Boğaziçi protestolarına destek verdi. Yayımladıkları video ile üniversitelere kayyum rektörlerin atanmasına karşı olduklarını belirten akademisyenler tutuklu öğrencilerin serbest bırakılmasını talep etti.
28-02-2021 23:46

Ankara Üniversitesi (AÜ) akademisyenleri, yayımladıkları video ile Boğaziçi Üniversitesi başta olmak üzere tüm üniversitelerdeki kayyum rektör atamalarına karşı, demokratik üniversite mücadelesinin yanında olduklarını duyurdu.
Prof. Dr. Korkut Boratav’ın da destek verdiği toplam 26 akademisyen yayınladıkları video ile rektörlerin üniversitelerin bileşenleri tarafından belirlenmesi, tutuklanan öğrencilerin derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu.
Boratav, “Siyasi iktidarın Boğaziçi Üniversitesi’nin yönetimine, kimliğine, özerkliğine müdahalesini; güvenlik güçlerinin Boğaziçi öğrencilerine saldırılarını kınıyorum. Direnen, tepki gösteren tüm öğretim üyelerini ve öğrencileri sonuna kadar destekliyorum” sözleriyle Boğaziçili akademisyenlerinden olan Üstün Ergüder ve Ayşe Buğra ile meslektaş olmaktan kıvanç duyduğunu ifade etti.
Ankara Üniversitesi akademisyenlerinin çağrıları şu şekilde:
Bu kampüste akademik mücadeleler için önemli mücadeleler verildi. Ağır bedeller ödendi. Bu konudan vazgeçmeyeceğiz. Boğaziçi Üniversitesi’nin mücadelesini destekliyorum.
Demokratik bir ülke, özerk üniversite, özgür bilim ile mümkün olur. Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve akademisyenlerinin direnişini destekliyorum.
Demokratik bir ülke, özerk bilim ve özgür bir üniversite için Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve akademisyenlerinin direnişini destekliyorum.
İfade özgürlüğü yoksa özgür bilim de yok. Boğaziçi Üniversitesi dayanışmasını destekliyorum.
Ankara Üniversitesi’nde, Boğaziçi Üniversitesi’nde ve tüm üniversitelerde rektörler üniversite bileşenleri tarafından seçilmelidir. Boğaziçi direnişini destekliyorum.
‘HOCA CÜPPELERİ POSTALLARLA EZİLMEZ’
Kütüphanelerde yüksek sesle konuşulmaz. Hoca cüppeleri postallarla ezilmez. Üniversite kapısı kelepçelenmez. Bu nedenle Boğaziçi Üniversiteli meslektaşlarımın itirazını destekliyorum.
Rektörlerin, bütün akademik personel bütün öğrenciler ve bütün idari personel tarafından demokratik seçimle belirlenmesi gerektiğine inanıyorum. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki demokratik mücadeleyi destekliyorum.
Öğrencilerimin daima liyakatın ve akademik ahlakın önemini anlatıyorum. Rektörümü kendim seçmek istiyorum. Bu değerler için mücadele veren Boğaziçi bileşenlerini destekliyorum.
Bütün üniversiteler için AKP’nin atadığı rektörlerin hiçbir meşrutiyeti yoktur. AKP’nin atadığı tüm rektörlerin derhal istifa etmesi gerekir.
"ÜNİVERSİTELERİN ÖZERK OLMASI ŞARTTIR"
İnsan, doğa ve toplum yararına bilgi üretimi için üniversitelerin özgür, özerk ve demokratik olması şarttır. Bu ilkeler için mücadele eden herkesin yanındayım.
Üniversitelerin bir siyasal güç devşirme aracı değil ülkenin ve insanlığın yararına bilim üreten kurumlar haline gelmesini istiyorum. Bu yüzden Boğaziçi Üniversitesi’ndeki itirazı destekliyorum.
Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve öğretim üyelerinin direnişini gönülden destekliyorum. Onlar terörist değil vatan evladıdır.
'CEO ATAR GİBİ REKTÖR ATANMAZ'
Demokratik bir ülke özerk üniversite ve özgür bilimle mümkündür. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin ve akademisyenlerinin direnişini destekliyorum.
Bilim itaatsiz olmaya ihtiyaç duyar.
LGBTİ+ hakları insan haklarıdır.
Üniversiteyi savunmak suç değildir. Üniversite tutuklanamaz.
Bilim doğa ve toplum yararına yapılacak ise özerklik üniversiteler için varoluşsal bir meseledir. Vazgeçilemez. Bu sebeple Boğaziçi Üniversitesi’ndeki mücadeleyi destekliyorum. Yanınızdayım.
Bilim özgür, özerk, demokratik üniversite gerektirir. Bilimin olmadığı yerde beyin göçü başlar.
Bir şirkete CEO atar gibi üniversiteye rektör atanmasını doğru bulmuyorum. Boğaziçi bileşenlerinin yükselttiği haklı itirazı destekliyorum.
Üniversite bileşenleri üniversite yönetiminde söz hakkı olmalıdır. Boğaziçi Üniversitesi’nin mücadelesini destekliyorum.
Üniversiteler tarihi aynı zamanda bilimsel ve yönetsel özerklik mücadelesi tarihidir. Bu mücadeleyi günümüze taşıyan Boğaziçililerin yanındayım.
Üniversitenin siyasal iktidarın arka bahçesi olmasını kabul etmiyoruz. Başta Ankara Üniversitesi olmak üzere tüm üniversitelerin rektörlerinin ve dekanlarının üniversitenin tüm bileşenleri tarafından seçilmesini ve tutuklu öğrencilerin serbest bırakılmasını istiyoruz.
Judith Butler’dan Boğaziçi Üniversitesi’nde açık ders: ‘Bir gün LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü tekrar açılacak ve ben de ziyaret edeceğim’
Boğaziçi Üniversitesi’nde açık ders veren Judith Butler, LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılmasını eleştirerek ‘’Bir gün o kulüp tekrar açılacak ve ben de ziyaret edeceğim’’ dedi.
25-02-2021 15:17

Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü Gönüllüleri tarafından kurulan Phil-free açık derslere başladı. Serinin Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü ortaklığında 24 Şubat tarihinde yapılan dersini feminist felsefe, kuir kuram, siyaset felsefesi ve etik dallarına katkı sağlamış bir filozof ve felsefe profesörü olan Judith Butler verdi.
Konuşmasında Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılmasının örgütlenme özgürlüğünün engeli olduğunu söyleyen Butler, ‘’Bu özgürlükler hem üniversite için hem de kamusal bir tanınmayı hak eden varoluşlar için gereklidir. Bir gün o kulüp tekrar açılacak ve ben de ziyaret edeceğim’’ dedi.
‘BURADA OLMAKTAN ONUR DUYUYORUM’
Etkinlikte Boğaziçi Üniversitesi’nde Melih Bulu'nun rektör olarak atanmasının ardından yaşananlar anlatıldı. Ardından söz alan Judith Butler konuşmasına, “Burada olmaktan ve direnişinizin bir parçası olmaktan onur duyuyorum. Geçtiğimiz haftalarda ne kadar çok uluslararası örgüt ve medyanın bu konuda yazdığını görmek çok sevindirici” diyerek başladı. Butler, konuşmasında Barış İçin Akademisyenler'in tutuklanması ve sürgün edilmesi, akademik özgürlük mücadelesinin önemi, ulus aşırı otoriter stratejilere karşı ittifakların önemi, Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü'nün kapatılması, LGBTİ+'lara otoriter rejimlerin saldırıları ve LGBTİ+ mücadelesinin öneminden bahsetti.
'BİR GÜN O KULÜP TEKRAR AÇILACAK VE BEN DE ZİYARET EDECEĞİM'
Boğaziçi direnişi ve Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılması hakkında da konuşan Butler, ’’Öğrenci örgütlerinin sergilerini gösterme, politik fikirlerini sergileme konusunda hakları var. Özgürce örgütlenebilmek ve kamusal tartışmalara katılabilmek sizin temel hak ve özgürlüğüdür. Bu fikirler, gösterdikleriniz birilerini rahatsız edebilir ancak bu rahatsızlık öğrenmek için önemli bir şans. Üniversitelerdeki birçok şey dersler dışında gerçekleşiyor. Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılması örgütlenme özgürlüğünün engelidir. Bu özgürlükler hem üniversite için hem de kamusal bir tanınmayı hak eden varoluşlar için gereklidir. Bir gün o kulüp tekrar açılacak ve ben de ziyaret edeceğim.''
'LGBTQI'LERE SALDIRILAR OTORİTER REJİMLERİN NORMLARINA DÖNÜŞÜYOR'
Kaos GL’de yer alan habere göre, Butler derse şu sözlerle devam etti:
''LGBTQİ’lere saldırılar otoriter rejimlerin normlarına dönüşüyor. Otoriter bir rejimde yaşadığınızın işareti, LGBTQI’lere saldırılardır. Trump transların itibarlarına saldırdı. Mücadele ettikleri yasal statülerini almaya kalktı. Polonya ve Macaristan’da LGBTQİ’lerin kazanılmış haklarını geri almaya çalışıyorlar. Bu durumu Rusya’da da görüyoruz. Brezilya’da benzer bir durumu görüyoruz. Translar çok yoğun bir şekilde şiddete maruz kalıyor. Bu suçlara karşı durması gereken devlet ya başka yere bakıyor ya da katillerin ta kendisidir.’’
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi'nde rektör, dekan ve öğretim görevlileri dahil 27 kişi akraba çıktı
Üniversitelerdeki akraba kayırmacılığı sık sık Türkiye gündeminde yerini alırken bir haber de İzmir Katip Çelebi Üniversitesi'nden geldi. Üniversitede görevli rektör, rektör yardımcısı, dekan ve öğretim görevlileri arasında 27 kişi birbiriyle akraba çıktı.
25-02-2021 09:36

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi'nde rektör, rektör yardımcısı, dekan ve öğretim görevlileri arasındaki 27 kişi birbiriyle akraba çıktı. CHP Milletvekili Mahir Polat “Binlerce vatandaşımız sınavlarda alın teri dökerken bu kadrolara birileri sınavsız geliyor. Kul hakkından bahsedenler, eş dost atamaları için kul hakkı yiyor” dedi.
Başak Kaya'nın Sözcü'de yer alan haberine göre, Polat'ın TBMM'ye verdiği soru önergesine Rektör Prof. Saffet Köse şu cevabı gönderdi:
"Şube müdürlüğünden daha üst görev niteliğinde bulunan kadrolardan 16'sının şube müdürlüğü kadrolarına sınavsız olarak atamasının yapıldığı; rektör, rektör yardımcısı, dekan ve öğretim görevlileri arasından tespit edilebilen 27 kişinin birbiri arasında akrabalık bağı bulunduğu görülmüştür."
GSÜ akademisyenlerinden ortak bildiri: 'Fransız akademisyenlere dil sınavı dayatmasından vazgeçin!'
YÖK'ün Galatasaray Üniversitesi'nin Fransız akademisyenlerine “B2 seviyesinde Türkçe bilme şartı” getirmesine karşı bir bildiri yayınlayan GSÜ akademisyenleri ''Karardan bir an önce dönülsün'' dedi.
23-02-2021 14:12

İleri Haber
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Galatasaray Üniversitesi’nde (GSÜ) çalışan Fransız akademisyenlere “B2 seviyesinde Türkçe bilme şartı” getirmiş ve Türkçe sınavını geçemeyen akademisyenlere çalışma ve oturma izni verilmeyeceğini açıklamıştı. “Mütekabiliyet Esası”na dayandırılan karara tepki gösteren GSÜ akademisyenleri, bir bildiri yayınlayarak ‘’Fransız akademisyenlere yönelik dil sınavı dayatmasından vazgeçilmelidir’’ dedi.
Fransa’da hükümetin, “siyasal İslam”a karşı mücadele kapsamında yabancı ülkelerin gönderdikleri imamlar yoluyla ülkedeki camiler üzerinde kurdukları nüfuzu kırmak için yaptığı yasal düzenleme sonrası YÖK, GSÜ’de çalışan Fransız akademisyenlere “B2 seviyesinde Türkçe bilme şartı” getirdi. YÖK’ün tepki toplayan bu kararına karşı bugün Galatasaray Üniversitesi akademisyenleri, üniversite önünde bir açıklama yaptı.
Öğretim elemanlarının yaşadığı bu zorlukların, akademik programın işleyişini de doğrudan etkilediğinin ve öğrencilerin akademik yaşamının sekteye uğradığının vurgulandığı açıklamada şu ifadeler yer aldı:
‘GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ’NDEKİ FRANSIZ AKADEMİSYENLERE YÖNELİK DİL SINAVI DAYATMASINDAN VAZGEÇİLMELİDİR’
Bizler, çeyrek asırdır dayanışma içinde omuz omuza çalışan Türkiye ve Fransa vatandaşı öğretim elemanları olarak, 1992’de iki hükümet tarafından imzalanan çift taraflı bir anlaşma ile belgelenmiş Fransa-Türkiye dostluğunun sembolü olan Galatasaray Üniversitesi’nin birer parçasıyız. Üniversitenin kuruluşundan bu yana, öğrencilerimize çok kültürlü ve çift dilli bir eğitim vermeyi sürdürmekteyiz. Ancak öğrencilerimizin bu eğitime erişim hakkı, uygulamaya konan son kararlarla ellerinden alınmaktadır.
Çalışma koşullarımız Covid-19 pandemisinin yol açtığı sağlık krizi nedeniyle zaten belirgin biçimde bozulmuşken, bu sağlık krizine “ikamet” başlığı altında yeni bir kriz eklenmiştir. 2020-2021 akademik yılı güz döneminin sonunda, Galatasaray Üniversitesi’ndeki Fransa vatandaşı öğretim elemanlarına, Türkiye’de ikamet edebilmek için B2 düzeyinde Türkçe bildiklerini belgelemek zorunda oldukları gayriresmî bir biçimde bildirilmiştir. Oysa bu koşul, oturma izinlerinin yenilenmesi sırasında kendilerine belirtilmemiştir. Sonuç olarak, Fransa vatandaşı öğretim elemanlarının çoğunun oturma izinleri 15 Eylül 2020’den bu yana yenilenmemiştir.
‘AKADEMİSYENLERİN KAMPÜSTE EĞİTİM VERMESİ YASAKLANDI’
Bu durumun, söz konusu akademisyenlerin profesyonel ve gündelik hayatları üzerinde olumsuz etkileri olmuştur. Kampüste eğitim vermeleri yasaklanmış, yasal bir kontratla ev tutabilmeleri, bir telefon operatörü ya da internet sağlayıcısıyla sözleşme yapabilmeleri, yeni sağlık düzenlemeleri kapsamında toplu taşıma kartlarını güncellemeleri ve özellikle de ailelerini ve yakınlarını görmek için bile olsa Türkiye dışına çıkmaları imkânsız hale gelmiştir.
Öğretim elemanlarının yaşadığı bu zorluklar, akademik programın işleyişini de doğrudan etkilemiş ve öğrencilerimizin akademik yaşamını sekteye uğratmakla kalmamış, gelecekleri üzerinde de bir belirsizlik yaratmıştır.
‘BU KARAR HANGİ YASAL BELGELERE DAYANIYOR?’
Bu nedenle,
-Fransa vatandaşı öğretim elemanlarının değerlendirme kriterinin bir anda akademik içerikli olmaktan çıkarılıp dil seviyesinin ölçülmesine indirgenmesini üzüntüyle karşılamakta ve bu kararın hangi yasal belgelere dayandığını merak etmekteyiz. Dile getirildiği şekilde bir mütekabiliyet söz konusuysa eğer, 31 Temmuz 2020’de iki ülkenin hükümetleri tarafından imzalanan EILE anlaşmasının varlığı unutulmuş demektir. Kaldı ki bu anlaşma, Fransa’daki ortaöğretim kurumlarında çalışan yabancı uyruklu öğretmenlerin çalışma koşullarını düzenlemektedir.
-Ayrıca, Galatasaray Üniversitesi’nin öğretim elemanlarının sağlaması beklenen yeni koşullarla ilgili olarak, B2 düzeyinde Türkçe zorunluluğunun yarattığı sorunların altını çizmek isteriz: zaten çok yüksek olan B2 seviyesi, verilen eğitimin Fransızca olduğu göz önünde bulundurulduğunda bir zorunluluk arz etmemektedir ve bu koşulun, gelecekte Türkiye’de eğitim vermeyi düşünen ya da sınırlı bir süre için Türkiye’ye gelecek olan akademisyenler üzerinde caydırıcı bir etkisi olacağı açıktır.
-Söz konusu durumun, Türkiye’nin tek frankofon yüksek öğretim kurumu olan üniversitemizde Fransızca öğretim seviyesinin düşmesi ile sonuçlanacağını da belirtmek isteriz.
‘KARARDAN BİR AN ÖNCE GERİ DÖNÜLSÜN’
Bizler,
-Tüm tarafların lehine bir çıkış yolu bulunması amacıyla, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ile Fransa’nın diplomatik mercileri arasındaki müzakerelerin yeniden başlamasını,
-İkamet izninin verilmesini belli bir seviyede Türkçe bilme koşuluna bağlayan karardan bir an önce geri dönülmesini,
-Fransa vatandaşı öğretim elemanlarının Türkiye’deki durumunu yasal hale getiren ve öğrencilere karşı sorumluluklarını yerine getirmelerini mümkün kılan ikamet belgelerinin ivedilikle teslim edilmesini talep etmekteyiz.
‘AKADEMİK VE KÜLTÜREL KURUMLAR POLİTİK GERİLİMLERE ALET EDİLMEMELİ’
Dayanışma içindeki Türkiye ve Fransa vatandaşı öğretim elemanları olarak, hatırlatmak isteriz ki:
-Bu durum, temel bir hak olan öğrenim hakkını tehdit etmektedir; söz konusu olan bir mütekabiliyet esasına göre davranmaksa bile, bu esas, temel hak ve özgürlüklere uygulanamaz.
-Yüz yıllara dayanan eğitim geleneğiyle köklü bir kurum olan Galatasaray, Türkiye ve Fransa halkları arasındaki tarihî dostluğun bir sembolü olmayı sürdürmektedir.
-Hiçbir akademik ve kültürel kurum politik gerilimlere alet edilmemeli, aksine bu kurumlar, her zaman ulaşmayı arzuladığımız barış ve dostluğun araçları olarak görülmelidir.