Erdoğan: AİHM, bizim mahkemelerimizin yerine geçecek şekilde karar veremez
Partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Erdoğan, AİHM'in Demirtaş kararına tepki gösterdi. Erdoğan, "AİHM, bizim mahkemelerimizin yerine geçecek şekilde karar veremez" dedi.
23-12-2020 12:55

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu.
Gündeme ilişkin açıklamalar yapan Erdoğan, Kılıçdaroğlu'na iktidarı eleştirdiği için check-up önerisinde bulundu.
Erdoğan, "Ciddi manada bir check-up'tan geçmesi lazım. Hem ruhsal hem fiziki olarak" dedi.
Erdoğan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkındaki kararına ilişkin ise "AİHM, bizim mahkemelerimizin yerine geçecek şekilde karar veremez" diye konuştu.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"TBMM Genel Kurulu'nda geçtiğimiz hafta kabul edilen 2021 bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bütçe görüşmeleri Meclis'in temel görevleri arasında ilk sıralarda yer alır. Meclis'te kabul edilmesiyle, bütçe tüm Meclis'in tüm milletin bütçesi haline gelmiştir. Demokrasiler muhalefetin de varlığıyla anlam kazanır. Bu vesileyle komisyon ve Genel Kurul'da teklifleri ve tenkitleriyle bütçemize katkı sunan tüm milletvekillerine teşekkür ediyorum. Bu bütçe 83 milyonun her birine hizmet edecek, her insanımızın hayatına dokunacak bir belgedir. Elbette her bütçe önemlidir ama bu yıl koronavirüs salgının etkisini sürdürdüğü dönemde 2021 bütçesi ayrı bir ehemmiyete sahiptir. Amacımız bir yandan salgının etkilerini azaltmak diğer yandan ülkemizi hedeflerine yaklaştırmaktır. Bütçe üzerindeki tartışmaların daha yoğun ve kapsamlı olması gayet tabiidir. Bu tartışmaların ahlaki, adil ve yapıcı bir zeminde yürümesidir. Bu bütçe görüşmelerinde saygıya layık pek çok görüş ifade edilmiştir. Fikri olan fikrini söyler, fikri olmayan ise yalanla hakaretle kendisini göstermeye çalışır. Bu yıl 747'nci Mevlana Hazretlerinin dediği gibi testinin içinde ne varsa, dışına da o sızar. Bu durumun takdirini tüm milletimize bırakıyoruz.
'KENDİLERİNİ TEK PARTİ DÖNEMİNDE SANIYORLAR'
Bunların da üslupları da kişiliklerinin yansımasıdır. Vizyoner politika ortaya koyan, halkın gönlünü kazanmaya çalışan muhalefet anlayışının eksikliğidir. Her gün yeni bir yalan söyleyen, yalanı yüzüne vurulunca hiç utanmadan başka yalana geçen bu zihniyetle hiçbir yer varamayız. Bu yalanları milletin gözüne baka baka kendilerine emin şekilde söylüyorlar. Buna herkesin de inanmasını bekliyorlar. İşçi, çiftçi, öğretmen, asker, polis kim varsa herkese hakaret etmekten de çekinmiyorlar. Bunlar kendilerini o tek parti devrinde sanıyorlar. Öğretmen CHP'li ise makbul değilse kötü. Çiftçi CHP'ye oy veriyorsa iyi vermiyorsa cahil. Yargı mensubu kendi vicdanına göre hareket ediyorsa militan. Bu listeyi her meslek grubu için uzatmak mümkün. Bu zatlara Türkiye'nin demokrasi ile yönetildiğini sık sık hatırlatmak gerekiyor.
Allah rızası için iş yapmak nedir, milletin gönlünü kazanmak nedir bunları bilmeyenler, salgın döneminde yapılanları lekelemek için canhıraş çaba içinde. Biz 2023 hedeflerimizin karşısına çok daha iddialı hedeflere çıkan bir muhalefet görmek istiyoruz. Başkalarının projelerine payandalık etmek bizim asla itibar edeceğimiz bir siyaset tarzı değildir. Kendi partilerinin için bir ur gibi sardığı anlaşılan taciz, tecavüz ve hırsızlığa karşı itibarlı bir duruş sergileyemeyenler beyhude çaba içinde çırpınıyorlar. CHP bunlardan temizlenmeden milletin karşısına çıkmamalıdır. Utandan, sıkılmadan 'Bizim başkanlarımız şöyle temizdir, böyle temizdir' diyor. Şu anda adliye adliye dolaşıyorlar, bunların neresi temiz? Ciddi manada ruhsal ve fiziki olarak cheak-up'tan geçmesi lazım. Bu zihniyetin geçmişteki faşizan uygulamalarını da bıkmadan, usanmadan yüzlerine vurmayı sürdüreceğiz. Bunun hesabını vermekten kurtulamayacaklar.
Dün ne diyor, uyuşturucu kaçakçılarına, organ mafyasına vergi... Uyuşturucu satıcılığı yapabilirsiniz, organ mafyası olarak örgütler kurabilirsiniz diyor... Bu ne sapkınlıktır, istikametini tamamen şaşırmış. Gel uyuşturucu örgütünü kur, organ mafyasını da kur hiç olmazsa devlet senden bir şeyler elde etsin. Başka bir işe yaramıyorsun. Vergi konusunda da belli bir tecrübesi var, belki bu adımı atarsa bir işe yarar. Siyaseti öğrenmesi için bu söylediklerini ispat gerekir.
CHP zihniyetinin asıl gayesini anlamak için son günlerdeki kimi uygulamalara bakmak lazım. Bu zihniyet, geçtiğimiz günlerde Mevlana'nın vuslat yıldönümü kılıfı altında, asırlık geleneği yerle yeksan etmeye kalktı. Kur'an-ı Kerim'i ve ezanı Türkçe okutmak gibi bir garabet İstanbul'da sergilendi. Asıl zihniyetin Ayasofya'nın ibadete açılmasından, Çamlıca Camisi gibi eserlerin ülkemize kazandırılmasından rahatsızlığını da unutuyor değiliz. Tek parti özlemiyle yanıp tutuştukları anlaşılıyor. Kimsenin de inancımıza, kültürümüze el ve dil uzatmasına müsaade etmeyiz. Tasavvufta çok önemli bir kaide var. 'Edep ya hu' der. El, dil, bel dikkat edeceksin. Etmezsen rezili rüsva olursun, bunların da akıbeti budur. Kuran-ı Kerim'e inanıyorsanız gereken hürmeti göstermelisiniz.
Her şey istismar. Gereken dersi gereken hesabı sormak suretiyle bunlar olacak. Hz. Mevlana'nın veya başka bir mürşidin yolundan gidiyorsanız, geleneklere uymak zorundasınız. Müslümanlar için Kuran-ı Kerim'in, ezanın nasıl okunacağına bırakın alimler karar versin, siz anlamazsınız bu işlerden. Dert başka. Dert, bu ülkenin değerleriyle oynamak. Milletin böyle bir talebi yokken, kimi zaman turistik, ticari hesaplarla dini sembollere sataşılmasını art niyetli buluyoruz. 1940'ların faşist uygulamalarına geri dönüş gibi bir hesap varsa bunun yanlış olduğunu söylüyoruz. Bu İstiklal Mahkemeleri'ni yeniden kurmaya kadar varır.
Gerçi bunlar pek çok zırvayı söylemekten de kaçınmıyor. Ülkemizi ileriye doğru götürecek her hizmetin başımızın üzerinde yeri vardır. Tarihe, kültüre, inanca yönelik hiçbir saldırıyı hoş görmeyiz. Önceleri cehaletlerine verdiğimiz söz ve davranışlarının bilinçli olduğunu gördüğümüz için kendilerine hak ettikleri şekilde mukabele etmeye sürdüreceğiz. Bunlara en büyük dersi sandıkta milletimiz verecektir.
Türkiye'nin geçmişte yaşadığı kavgaların ve bedellerin arka planında bizi siyasi ve ekonomik olarak geride bırakma planları olduğunu ifade edebiliyoruz. Çok partili siyasi hayata geçişimizin ardından kabuğumuzu kırmak için yaptığımız her hamlenin bizi tekrar içimize kapatması bunun sonucudur. Bugün de PKK'dan FETÖ'ye kadar terör örgütünü üzerimize salanlarla içeride bunların borazanlığını yapanların eli aynı ipe çıkıyor. 15 Temmuz gecesi milletimiz canı pahasına darbecilere karşı direnirken, Bakırköy'de televizyon karşısında kahvesini yudumlayanları da biliyoruz. Bu zihniyet PKK'lıları 'hendek kazan arkadaşlar' olarak tanımlayanlardır, FETÖ'cüleri 'haklarını arayan mağdurlar' gibi göstermeye çalışanlardır. Gezicileri 'aydınlanma hareketi' olarak göstermek isteyenlerdir.
Bu zihniyetin sahibi zat, varlık barışını uyuşturucu, fuhuş, organ ticaretiyle irtibatlandıracak kadar alçaldı ve düştü. Bu kendi ülkesine ve halkına husumeti siyasetinin merkezine oturtan zihniyeti ve sufle verenleri tarihe gömmek boynumuzun borcudur.
Cumhur İttifakı'yla birlikte ülkemizi önce 2023'e ardından da yoluna devam ettirmekte kararlıyız. Bu hedefe ulaşana kadar durmak dinlenmek yok. Ülkeye ve milletin hizmetin adını bizim gibi bunu ancak 18 yıldır kesintisiz yaşayanlar bilir. Girdiğimiz 15 seçimin tamamından milletimizin gönlünü kazanarak birinci çıktık. Tarihleri faşizmle, darbecilikle; bugünleri ise taciz, tecavüzle dolu olanların siyasetten silinip gitmeleri ne acı. İktidarı milli iradeye ram olmak yerine, terör örgütlerinin arkasında, dışarıda kırpılan gözlerde aradıkça bundan kurtulamayacaklardır.
2020 yılında koronavirüs nedeniyle sadece sağlık alanında da değil, dış politikada da sancılı bir dönem geçirdik. Türkiye'nin çıkarlarını savunmak için gerektiğinde bedel ödedik, ama zalimler karşısında asla baş eğmedik. Bugün Türkiye denilince adalet, haysiyetli dış politika geliyor akıllara. Türkiye'nin yıldızı yükseldikçe, saldırıların şiddeti de artıyor. Uluslararası arenada etkili şekilde oyun kuran Türkiye gerçeği, kaostan beslenenleri rahatsız ediyor. Ne Türkiye'nin ekseninde bir kayma, ne terör örgütleriyle mücadelede bir zafiyet vardır. Bu bir kararlılığın, inancın, azmin gereğidir. Ülkemiz DEAŞ başta olmak üzere terör örgütleriyle göğüs göğüse çarpışan tek NATO ülkesidir. Düzensiz göçte yükü omuzlayan tek ülkedir.
DEMİRTAŞ AÇIKLAMASI
"AİHM'in Selahattin Demirtaş hakkında verdiği karara da değinmek istiyorum. AİHM bizim mahkemelerimizin yerine karar veremez. Bizim mahkemelerimizce değerlendirilir. Biz bireysel başvuru adımını attığımız zaman Türkiye'de Anayasa Mahkemesi'nin bütün yolları tüketme unsuru olarak gördük. Şimdi görüyoruz ki burada tüm yollar tüketilmeden AİHM bu kararı alma yoluna tevessül etmiştir. Bunun da gerekçesini biliyoruz. Selahattin Demirtaş hakkındaki hüküm, İspanya'daki Batasuna Parti ile gerekçelerle çelişmektedir. AİHM böyle bir terörist savunmanın arkasında olduğunu bilmelidir. Bu şahıs siyasi söylemleriyle değil, terörle arasına mesafe koyamadığı için milletimizin gözünde de suçludur. Kobani'nin katili budur. Ey AİHM sen anlamasan da biz anlatmaya devam edeceğiz. Aynı mahkemenin FETÖ davaları hakkında takınacağı tavır da şimdiden görülmeye başlandı."
İLGİLİ HABERLER
Pres makinasına sıkışan işçi hayatını kaybetti
Kahramanmaraş’ta fabrikada çalışan bir işçi, fabrikanın pres makinasına sıkışarak hayatını kaybetti. Olaydan sonra 4 kişi gözaltına alınırken soruşturma devam ediyor.
18-01-2021 20:47

Kahramanmaraş’ın Onikişubat ilçesinin Kavlaklı Mahallesi'ndeki bir fabrikada, fabrikanın preshane bölümünde çalışan M.D (41) adında bir işçi bir anda dengesini kaybederek pres makinasına sıkıştı.
İhbar üzerine olay yerine gelen sağlık ekipleri, yaralı işçiye ilk müdahaleyi yaptıktan sonra hastaneye kaldırdı.
Yaralı işçi burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Olayla ilgili 4 kişi gözaltına alınırken, soruşturma sürüyor
Van'da gösteri ve yürüyüş yasağı
Van’da Valilik tarafından alınan karara göre, toplantı, yürüyüş ve gösteriler 15 gün boyunca yasaklandı.
18-01-2021 19:03

Van Valiliği, yasak kararını şu ifadelerle açıkladı;
‘’Anayasamızda ve kanunlarda öngörülen sınırlandırma ve yasaklama şartlarını doğrudan ve açıkça oluşturduğu değerlendirilen eylemler ile saldırı olaylarının önüne geçmek, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliklerini sağlamak, terör örgütlerinin planlarını bertaraf etmek ve bu bağlamda, milli güvenliğin sağlanması ,Kamu düzeni ve genel sağlığın korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, temel hak ve özgürlükler ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin ve genel asayişin devamının temini ile şiddet olaylarının yaygınlaşmasının önlenmesi ve korona virüs salgınının görüldüğü andan itibaren, Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulunun önerileri, Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda salgının/bulaşın toplum sağlığı ve kamu düzeni açısından oluşturduğu riski yönetme ve sosyal izolasyonu temin, sosyal mesafeyi koruma ve yayılım hızını kontrol altında tutma amacıyla; Van ili coğrafi sınırları içerisinde 19/01/2021 tarihinden geçerli 02/02/2021 tarihi de dahil olmak üzere 15 gün süre ile 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu hükümlerine göre düzenlenecek gösteri yürüyüşü ve açık hava toplantıları 2911 Sayılı Kanunun 17. Maddesine istinaden yasaklanmıştır.’’
‘’İlimizde düzenlenecek olan basın açıklaması, oturma eylemi ve anket yapılmasının, çadır ve stant kurulmasının/açılmasının, imza kampanyası düzenlenmesinin, bildiri, broşür ve el ilanı dağıtılmasının ise, yukarıda açıklandığı üzere korona virüs salgınının göründüğü andan itibaren Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulu önerileri doğrultusunda salgının/bulaşın toplum sağlığı ve kamu düzeni açısından oluşturduğu riski yönetme, sosyal izolasyon temin, sosyal mesafeyi koruma ve yayılım hızının kontrol altında tutulması amacıyla 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11. Maddesinin (a) ve (c) fıkra hükümleri gereğince belirtilen tarihler arasında mülki idare amirinin iznine bağlanmıştır.’’
400 bin ton daha buğday ithal edilecek: '18 yılda 15 milyar dolar ödediler'
"Buğday ülkemiz açısından stratejik önemdedir ve pandemi döneminde güvenli gıdaya erişimin önemi daha çok anlaşılmıştır. Bütün ülkeler bu dönemde insanlarının ihtiyaçlarını karşılarken, tarım ve gıdada iş bilmez AKP iktidarı sürekli ithalatla gündeme gelmektedir" diye konuşan Barut, TMO'nun 400 bin ton buğday ithalatı kararına tepki gösterdi
18-01-2021 16:11
İleri Haber
CHP’li Ayhan Barut 400 bin ton daha buğday ithal edileceğini belirterek, AKP'nin 18 yıllık iktidarı boyunca 60 milyon ton buğday ithal edilip 15 milyar dolar ödendiğini söyledi. Barut, "İş bilmez AKP iktidarının ithalat sevdası artarak sürüyor. İthalata değil çiftçi ve tarımımıza destek verilsin" dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ayhan Barut, Çukurova'da mayıs ayında hasadı yapılacak buğday ekili tarlada açıklamalarda bulundu. Bulut, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) aracılığıyla 400 bin ton buğday ithalatı kararını sert sözlerle eleştirdi.
"Buğday ülkemiz açısından stratejik önemdedir ve pandemi döneminde güvenli gıdaya erişimin önemi daha çok anlaşılmıştır. Bütün ülkeler bu dönemde insanlarının ihtiyaçlarını karşılarken, tarım ve gıdada iş bilmez AKP iktidarı sürekli ithalatla gündeme gelmektedir" diye konuşan Barut, TMO'nun 400 bin ton buğday ithalatı kararına tepki gösterdi.
Barut, şunları kaydetti:
"AKP'nin ithalat sevdası yeni değildir. Yıllardır ithalat politikaları artarak sürüyor. 18 yıllık AKP iktidarı döneminde toplamda 60 milyon ton buğday ithal edilmiş, karşılığında 15 milyar dolar para yurtdışına aktarılmıştır. Oysa bu parayı kendi tarım ve çiftçimize verselerdi bunu fazlasıyla üretirdik. Geçtiğimiz Haziran ayında buğday hasadında ton başına buğday bin 600 liradan çiftçimizden aldılar. Şimdi tonu 2 bin 200 liradan buğday ithal edecekler. Madem bu fiyattan buğday ithal edecektiniz, neden kendi çiftçimizden ucuza buğday aldınız? Bu aradaki fark ve destekleri çiftçimize verelim. Tarımımız ve çiftçimiz kalkınsın, üretim artsın. Bu sağlansın ki güvenli gıdaya erişimin önündeki engeller kalksın. Gelin ithalata değil çiftçimize destek verelim."
Erdoğan: Bizi eleştirenler en küçük bir sıkıntıyla karşılaştıklarında dünyanın en faşist uygulamalarına yöneliyor
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin il kongrelerine bağlandı. Erdoğan, "Bizi insan hakları ve özgürlükler konusunda eleştirenler en küçük bir sıkıntıyla karşılaştıklarında dünyanın en faşist uygulamalarına yöneliyorlar" şeklinde konuştu.
18-01-2021 15:40

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin 7. Olağan Manisa, Aydın, Mardin, Adıyaman, Kilis, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Muş İl Kongreleri'ne Vahdettin Köşkü'nden canlı bağlantıyla katıldı.
Erdoğan, "Bu ülkede tatlı su demokratları vardır. Bu ülkede bir de tatlı su siyasetçileri vardır. Onların yüzleri seçimden seçime görülür. Biz şartlar ne olursa olsun millete bağımlılığımızı gösteren bir partiyiz. Kuru kuruya demokratlık yapmadık" şeklinde konuştu.
Erdoğan, söz konusu illerin adını saydıktan sonra "2023'e bu duygu, inanç ve şuurla hazırlanmak durumundayız. Buna hazır mıyız?" diye sordu. Gelen karşılıktan tatmin olmaya Erdoğan, "Sizlerden farklı bir coşku bekliyorum" diyerek tekrar alkış istedi.
Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
"Şubat ayı sonuna kadar tüm il kongrelerimizi bitirerek, hazırlıklarımızı tamamlamayı hedefliyoruz. İl kongrelerimizi çok daha farklı şekilde yapmayı hedefliyorduk. Salgın şartlarından dolayı ekim ve kasım aylarında birkaç il dışında bu ziyaretlere imkan bulamadık. Aldığımız tedbirlerin ve geçtiğimiz günlerde başlattığımız aşı sürecinin başarıya ulaşmasıyla, bahar aylarında sizlerle yüz yüze hasret gidermeyi hedefliyoruz.
AK Parti teşkilatlarının geçtiğimiz yılı 1 milyon yeni üye ile kapatmasından memnuniyet duyuyorum. Üye kayıtları ve diğer çalışmalar vesilesiyle milletimizle ne kadar sık hasbihal içerisine girersek, partimizin misyonunu o derece yerine getirmiş oluruz. Biz yılın 365 gününü, günün 24 saatini milletimizin hizmetine adayan bir partiyiz. AK Parti yöneticisi her gün her an milletimizle birlikte olan kişidir.
Bu ülkede tatlı su demokratları vardır. Bu ülkede bir de tatlı su siyasetçileri vardır. Onların yüzleri seçimden seçime görülür. Biz şartlar ne olursa olsun millete bağımlılığımızı gösteren bir partiyiz. Önümüze hangi engeller çıkarılırsa çıkılsın milli iradeyi el üstünde tutmaktan taviz vermediğimiz gibi icaatları kesintiye uğratmadık. Kuru kuruya demokratlık yapmadık.
Ülkemizin bugünkü fiziki çehresinin sembolü olan eserlerin önemli bölümünü biz inşa ettik. Sel gider kumu kalır insan ölür eseri kalır. Son nefesimize kadar milletimize eser bırakmak için çalışmayı sürdüreceğiz. Bu kutlu çatı altında yapılan vazifenin en büyüğü, milletimizin kalbinden gelen Allah razı olsun ifadesidir.
Geçtiğimiz yılı dünya ile birlikte ülkemizi de etkisi altına alan koronavirüs salgının sıkıntıları gölgesinde kapattık. Bu sıkıntılı dönemi en az kayıpla kapatmanın gayreti içinde olduk. Vatandaşlarımızın kendisini sahipsiz hissetmemesi için ne gerekiyorsa yaptık. Halen süren yatırımları tamamlayarak milletimizin hizmetine sunmaya özen verdik.
Küresel ekonomik düzenin yeniden yapılanma sürecini göz önünde bulundurarak ülkemizi yeni döneme hazırlama çalışmalarına giriştik. Her alanda bu yeni sürece uygun atılımlar içindeyiz. Ekonomide güçlü bir yükseliş için reformları geliştiriyoruz. Yatırım, üretim, büyüme, istihdam ve ihracat odaklı bir yaklaşımla harekete geçiyoruz. Dışarıda da tarihi bir dönüşümün altyapısını oluşturuyoruz. Ortaya koyduğumuz güçlü irade ile bu konudaki kararlılığımızı tüm dünyaya gösterdik.
Türkiye'nin bölgesel ve küresel gücü yükseldikçe, saldırıların da arttığı bir gerçektir. Türkiye yaptığı hamlelerle zulüm ve sömürü üzerine kurulu bir düzeni sarsıyor. Bölgemizde, başka coğrafyalarda masa başında çizilen haritalar hayata geçirilemiyor. Artık bölgemizde tabii kaynakların yağmalanması için iç savaşlar çıkarılamıyor. Artık ülkeler cendereye alınamıyor.
Türkiye'nin aleyhinde kullanılan malzemelere bir bakın, hepsinde bu sancıyı göreceksiniz. Tarih kendi hükmünü veriyor. Bunlar için demokrasi kendi çıkarlarına hizmet ettikçe yücelir. Aynı şekilde bizi insan hakları ve özgürlükler konusunda eleştirenler en küçük bir sıkıntıyla karşılaştıklarında dünyanın en faşist uygulamalarına yöneliyorlar. Terör örgütlerini başka yerlerde desteklerler. Kendi topraklarında en küçük eyleme izin vermezler. Bu büyük Türkiye'nin kendi demokratik ve ekonomik önceliklerini belirleme ve bunlara göre adım atma politikasının ne kadar doğru olduğunu gösterir. En zorlu dönemi geride bıraktık. Ektiklerimizin hasılasını toplama vaktidir."
HDP'li Garo Paylan: Dink cinayetinin aydınlatılması için Meclis sorumluluk almalı
HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, cinayetin aydınlatılması ile ilgili Meclis Araştırması talep ettiği önergeyi TBMM Başkanlığı’na verdi.
18-01-2021 15:07

İleri Haber
HDP’li Garo Paylan TBMM’nin Hrant Dink cinayetinin aydınlatılması için sorumluluk alması gerektiğini vurgulayarak, toplumsal vicdanı rahatlatmak ve “bir bebekten katil yaratan karanlık” ile hesaplaşmak için Hrant Dink cinayeti hakkında Meclis Araştırması açılmasını talep etti.
AGOS Gazetesi Genel Yayın Yöneteni Hrant Dink, 19 Ocak 2007’de gazete binası önünde katledilmişti. Cinayetin üzerinden 14 yıl geçmesine rağmen yargılama sürecinde henüz gerçek sorumlular açığa çıkarılmadı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, cinayetin aydınlatılması ile ilgili Meclis Araştırması talep ettiği önergeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na verdi.
Paylan, önerge gerekçesinde, Dink’in yaşamı boyunca Türkiye halklarının eşit yurttaşlık talebini dile getirmiş, devletin milliyetçi ve ayrımcı politikalarını eleştirmiş, barışın, eşitliğin, geçmişle yüzleşmenin önemini savunmuş bir gazeteci olduğunu vurguladı.
‘DİNK HEDEF GÖSTERİLDİ’
“Dink’in öldürülmesi toplumun pek çok kesiminde, farklı etnik kimlikten ve dini inanıştan yurttaşta ortak bir acı yaratmış, cenazesinde yüz binlerce insan bir araya gelmiş, birbirinin varlığını ve acısını sahiplenerek bir arada yaşamaya duyulan özlemi ortaya koymuştur. Hrant Dink, öldürüldüğü günden sonra da Türkiye’de eşitliğe ve çoğulculuğa duyulan özlemin, demokrasi ve adalet istencinin bir sembolü haline gelmiştir” diyen Paylan, Cinayete varan süreç boyunca Dink’in sahip olduğu Ermeni kimliği üzerinden, medya aracılığıyla ırkçı, milliyetçi kesimler tarafından hedef haline getirildiğini belirterek, “Türk Düşmanı Ermeni!” gibi pek çok nefret söyleminin hedefi kılındığını hatırlattı.
‘KİRLİ İLİŞKİLERİN İPUÇLARI VAR’
Hükümet tarafından Dink’in hedef gösterilmesini engelleyecek, medyadaki nefret söylemlerini kınayan bir tutum alınmadığı, tam tersine hükümet temsilcilerinin cinayetin şartlarını yaratan nefret söylemlerinde bulunduğunun altını çizen Paylan, “Hrant Dink cinayeti örgütlü bir suç niteliği taşımaktadır. Cinayete giden süreçte, devletin çeşitli kademelerindeki kamu görevlileri suikast planı ile ilgili bilgi sahibi olmalarına rağmen harekete geçmemiştir. Ayrıca, Dink’in katil zanlısının Samsun Emniyeti’nde emniyet mensuplarınca bir “kahraman” edasıyla karşılanmasına ilişkin basına yansıyan görüntüler, Hrant Dink cinayetine ilişkin “kirli ilişkilerin” ipuçlarını veren, toplumsal hafızada silinmeyecek derin bir iz olarak değerlendirilebilir” ifadelerini kullandı.
‘ADALET, TÜM SORUMLULARIN ORTAYA ÇIKARILMASI İLE SAĞLANACAK’
Cinayet sonrası soruşturma ve yargı sürecinin gerçek sorumluları açığa çıkarmaktan uzak olduğunu ifade eden Paylan, şu ifadeleri kullandı:
Hrant Dink davasında ihtiyaç duyulan adalet, temsili bir yargılama ve belli kişilerin ceza almasıyla değil; cinayetin şartlarını hazırlayanların, “öldür” diyenlerin ve sonrasında sorumluları bir tür cezasızlık zırhıyla kuşatarak bu nefret suçunun üstünü örten zihniyetin tüm aktörlerinin ortaya çıkarılması ile sağlanacaktır.
TBMM’nin Hrant Dink cinayetinin aydınlatılması için sorumluluk alması gerekmektedir. Meclis, Dink cinayetinin gerçek sorumlularını ortaya çıkarılmasının önünü açması, yeni nefret suçlarını engelleyecektir. Hrant Dink cinayetinin aydınlanması, devletin, içindeki karanlık odaklardan arınmasını sağlayacaktır. Toplumsal vicdanı rahatlatmak ve “bir bebekten katil yaratan karanlık” ile hesaplaşmak için Hrant Dink cinayeti hakkında bir Meclis Araştırması açılmasını talep ediyoruz.
Melih Bulu protestolarını kar da engellemedi: Boğaziçili akademisyenler, eksi 2 derecede rektörlük binasına arkalarını döndü
Boğaziçi Üniversiteli akademisyenler, eksi 2 derecede rektörlük binasına arkalarını dönerek AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından atanan rektör Melih Bulu'yu protesto etti.
18-01-2021 14:21

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Resmi Gazete'de yayınlanan kararıyla, Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan Melih Bulu'ya karşı yapılan eylemler devam ediyor.
Boğaziçili akademisyenleri kar da engellemedi. Akademisyenler, eksi 2 derecede rektörlük binasına arkalarını dönerek alkışlı protesto eylemi yaptı.
Güney Kampüs'te bir araya gelerek Melih Bulu'yu protesto eden akademisyenlere öğrenciler de destek verdi.
Melih Bulu protestolarını kar da engellemedi: Boğaziçili akademisyenler, eksi 2 derecede rektörlük binasına arkalarını döndü
— İleri Haber (@ilerihaber) January 18, 2021