Endeksler ekonomiye güveni yansıtmıyor!
06-01-2021 01:19

Mustafa Özer
2021 yılının ilk yazısına öncelikle okurlarımızın ve tüm halkımızın yeni yılını kutlayarak başlamak istiyorum. Umarım yeni yıl, yeni umutlara ve yeni heyecanlara kaynaklık eder. Yeni yılda bu beklentilerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği büyük ölçüde Koronovirüs ile mücadelede elde edilecek başarıya bağlı. Ülkemizde ise buna ek olarak, iç siyasi gelişmeler ve özellikle de yeni ekonomi yönetiminin yaratacağı ‘güven’ ortamı belirleyici olacak gibi.
Bir ekonomiye olan güven çeşitli şekillerde ölçülmekte ve izlenmektedir. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde bu güven, hisse senedi piyasasındaki gelişmeler ile yakından ilişkilendirilirken; bizde daha çok döviz kuru üzerinde şekillendirilmektedir.
Yazının devamı için tıklayınız
İLGİLİ HABERLER
Çay üreticilerin derdi bitmiyor: Ne yapmalı?
17-01-2021 09:04

Süleyman Hacıbektaşoğlu
Her şeyin çözümünün örgütlü harekette olduğu konusunda hiçbir şüphemiz yok. Bu yüzden üreticiler fazla gecikmeden ivedilikle kendi örgütlenme araçlarını kurup bir an önce buralarda örgütlenmelerini tamamlamalıdırlar. Bu konuda üreticilerin hali hazırda kurulmuş bir sendikaları var; Çay Emekçileri Sendikası (ÇAY-SEN) en kısa zamanda aktif hale getirilmelidir. Aynı zamanda fabrikalarda çalışan işçiler de kendilerini muhalif sendikalarda örgütlemelidir. Yandaş sendikanın yani Hak-İş’e bağlı Öz Gıda İş’in ÇAYKUR işçilerinin toplu sözleşmesiz 3 yılını nasıl çaldığını dün gibi hatırlıyoruz.
Gerçekten aynı gemide miyiz?
17-01-2021 01:44

Ercüment Sin
Son birkaç aydır sıklıkla duyduğumuz bir metafor var: “Hepimiz aynı gemideyiz”. Özellikle devlet erkânından yükselen ve kendilerini herkesle aynı gösterme eğiliminin bir dışavurumu olarak dillendirilen bir eğretileme biçimi bu; tamam ama batarsak hep beraber batarız demenin süslü yolu yani.
Aynı gemide miyiz?
Yazının devamı için tıklayınız
Küçük Kırmızı Balık’a cesareti nerden geldi?
17-01-2021 01:35

Selda Salman
Küçük Kara Balık’ın cesareti yıllardır; hayatımızın bir köşesinde, kitaplığımızın bir rafında, içimizdeki o kıvılcımda saklı. Bunun üzerine sayısız yazı yazıldı, birçok cümle kuruldu; balığın cümlelerinden yeni yollar çizildi; kaybolduk, yeniden bulduk birbirimizi ve kendimizi, tekrar tutunduk; dönüp sayfalara yeniden sorular sorduk ve cevaplarını aradık… Çocuklarımıza okutmanın, onların birer Küçük Kara Balık olmasını istemenin yanında yetişkinler olarak da Küçük Kara Balık olmayı belki de herkesten çok istedik. Belki de kendi bataklığımızı aşıp denizleri ararken durmadan akan suların altında bu yüzden savrulduk.
Yazının devamı için tıklayınız
Köy Enstitüleri'nin özgünlüğü
17-01-2021 01:32

İzge Günal
Sanırım artık neden Köy Enstitülerine (KE) diğer konulara göre daha fazla değindiğimi açıklamalıyım. Aslında bu sıkıntıyla geçen yıl Nisan ayı ortalarında yine karşılaşmış ama Ümit Kaftancıoğlu’nun yardımıyla şöyle atlatmıştım: “Bu konuya sık değiniyorsun, demeyin, Ümit Kaftancıoğlu yıllar önce “Ancak, kimse ‘Aa yeter be, KE sözü de çok uzatıldı’ demesin diye uyarıda bulunmuştu zaten ve eklemişti: ‘KE’den daha yetkini yapılana dek böyle sürecek, sürmeli de’”1. Aynı bahaneyi bir kez daha kullanamayacağımın ayırdındayım; o zaman anlatmalıyım:
Kitaplığıma katılan her kitabı okuma alışkanlığım var. Elbette böyle bir zorunluluğum yok ama okumadan duramıyorum.
Yazının devamı için tıklayınız
Akademi ve rektörlük üzerine
16-01-2021 11:44

Zafer İlken
Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan kayyum rektör atamasına gösterilen haklı tepkiler iktidarı telaşlandırdı. Gezi’yi anımsadılar ve korkudan kaynaklanan telaşlı saldırganlıkları iyice arttı. Ülkenin diğer bazı devlet üniversitelerinin öğrenci ve öğretim elemanlarından da destek eylemleri geldi ve hala sürmekte. Sanırım bu ölçekte bir tepki son yirmi yıldır üniversite camiasında ilk kez verilmekte. Bunu, ülkenin getirildiği ve hangi kelimeleri kullanırsam kullanayım yeterince tanımlayamayacağım bir durumun yarattığı tepkisel bir dışavurum ve isyan olarak nitelendiriyorum. Çünkü 2000’li yılların başından itibaren rektörlük seçimi ve atamalarında öz itibarıyla değişen pek bir şey olmadı. Ancak, haklarını savunmada edilgen ve korkak davranan yurdum insanı, bu kez de iş işten geçtikten sonra isyan etmeye başladı; geleceğe dair en önemli umudumuz olan güzel gençlerimizi bu kategoriye sokmuyorum elbette.
***
Bir alanda geçmişe dönme gerekliliği
16-01-2021 00:44

Metin Çulhaoğlu
İnsanların özel yaşamlarını bir kenara bırakırsak, toplulukların, toplumların ve genel olarak insanlığın tarihinde “kilometre taşı” da sayılabilecek, unutulmaz, çok özel olaylar ve durumlar vardır. Bunlar kimileri için sevindirici ve gurur verici, başkaları içinse ziyadesiyle üzücüdür.
En basit örneği futboldan verelim: Fenerbahçe taraftarları için 6 Kasım 2002 tarihindeki 6-0’lık Galatasaray galibiyeti böyle bir olaydır; gelgelelim, bugün pek az kişi hatırlasa ve hatırlatsa bile 10 Haziran 1959 günü oynanan ve GS’nin 1-0 kazandığı bir FB maçında Metin Oktay’ın attığı gol FB kalesinin ağlarını delmiştir…
Yazının devamı için tıklayınız