El koymadıkları bir tek o kalmıştı; bahşişler!

TİP Emek Bürosundan Turizm Emekçisi Cafer Yelsalı bu hafta, “Bahşişe de mi el koyuyorlar sorusunu soruyor” ve kapitalizmin yeri geldiğinde duygusal emek sömürüsünü de nasıl devlet eliyle sömürebileceğini sorguluyor.

İstanbul Büyük Şehir Belediyesi işletmesi İSKİ “insani su hakkı” kapsamında belli bir miktara kadar suyu ücretsiz vermeye başlamıştı. Ancak cebimizden tarikat ve cemaatleri beslemeyi hedef haline getirmiş AKP-Saray rejimi, bunu bile vergilendirme kararı aldı. Bununla da yetinmedi; pek çok ülkede olduğu gibi kredi kartıyla bahşiş uygulaması olabileceğini ancak bunu da vergilendireceğini ilan etti!

Bazı konular kültüreldir, bunu kabul edelim, sözgelimi ülkemizde bahşiş hep tartışma konusu olmuştur. Avrupa’nın ve hatta Amerika’nın feodal dönemden itibaren gelen bu gelenek, hala sağlanamadı. Sağlanamaması bir yana, sadece yalakalara verilen birşey olarak adledildi.

Oysa, bahşiş yaptığın işin kalitesinin beğenilmesiyle alakalı bir şey... Müşteriye yaranma ile alakalı değil! Biz hizmet emekçileri, turizm emekçileri, kafe-bar emekçileri açısından bu böyledir. Öte yandan  bir tiyatrocunun bahşişi alkıştır, siyasi partinin bahşişi oydur vb...

Peki neden böyle?

Diyelim ki siz bir yemek organize ediyorsunuz, eşinizle birlikte evlilik yıldönümü... Garson «servis standartları» gereği her şeyi kusursuz ve zamanında getiriyor. O gece mutlu oluyorsunuz, eşiniz mutlu, kalkıp restoranın ortasında garsonu alkışlamayacağınız için bahşiş veriyorsunuz. Ya da vale arabanızı iyi sakladı diye, hatta paket servis kuryeleri size hızlıca yemeğinizi ulaştırdı diye... Ötesi değil!

Fakat başta patronlar ve onun iktidar temsilcileri bu meseleyi yanlış anlıyorlar. «Yahu zaten bahşiş topluyorlar» diyerek asgari ücrete tamah ettirilen bir toplam var ve bu toplam tamamen sahipsiz, örgütsüz!

Geçenlerde Turizm Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmeleri Derneği (TURYİD) başkanı Kaya Demirer buna dair bir açıklama yaptı.[1] «Kredi Kartı» ile bahşiş ödenmesinin yolu açılmalı diye, buraya kadar güzel ama «kayıt dışının önüne geçip vergilendirilsin» sözünü de peşine ekledi.

Amaç bir rahatsızlık, Türkiye’de işini elinden geldiğince çok iyi yapan insanların, dışarıdan aldığı paradan rahatsız olarak, kendi ödeyeceği tutarın düşürülmesini hedeflemek...

Bahşişi maaştan sayan patronları gördük... “8500’e garson bulamıyorum” diyordu patron, İstanbul cenderesinde verdiği maaş 4000 TL idi...

Bahşiş öncelikle aylık ücretten sayılmaz ve ardından ekliyoruz, hesaplarla toplanmıyorsa, kayıtlı sayılamaz! Bu nedenle de vergilendirilemez. Eğer geçmişte olduğu gibi hesaplarla toplanacaksa, yani her adisyona %10 eklenecekse düşünülmeli... Vergilendirilirse de şöyle bir şey ortaya çıkar, özellikle bir çok yerde «cebe» çalışan garsonların ve paket servis kuryelerinin ödeyeceği vergi, normal bir işçinin iki katına çıkar. Bu da aylık ücretten saymalarının önünü açar.

Sektörde açlık ücretleriyle çalışan bütün işçilerin zaten üzerinde ağır bir yük var. Bu vergilendirmeyi de kabul edemeyiz! Asıl maaşın yükseltilmesi ve bahşişin kesinlikle vergilendirilmemesi olması gerekendir! Buraya bir parantez daha açılmalı, kredi kartıyla hala bahşiş verilememesi teknolojinin ne kadar uzağında olduğunuzu da gösterir. Bu da patronların sorunudur!

Patronlar ve onun temsilcisi iktidar, sadece haklarımıza değil, eğer bahşişimize de el uzatacak olursa, karşılarına dikilip o elleri kırmalıyız!

Kendi hakkımızı ancak kendimiz savunabiliriz!


[1] https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/kredi-kartiyla-bahsis-hamlesi-6675325