Düşlerin sesine yolculuk: Bulut Kuş

Düşlerin sesine yolculuk: Bulut Kuş

Yoksa neden bir papağan mutlu olsun diye “evcil hayvanlar partisi” düzenleyen insan, bir kedi mutlu olsun diye önce bir kedi daha sahiplenip sonra iki kedi mutlu olsun diye bir sürü zilli top alsın ki evine?

Evrim Sayın

Bu sıralar kütüphanemden rastgele seçtiğim her kitap hayvanlara ve onların insanlara hatırlattıklarına dair oluyor nedense. İçinde bulunduğumuz sürecin uzaması ve gittikçe muğlaklaşması hepimizi zorlarken kitaplar yoluyla kendimi, hayvanların öğrettikleriyle hep yeni baştan örgütlemem en büyük kazanımlarımdan biri kendi adıma. Kitaplar dışında onlara temas edip dostluklarına sarmalanabilecek kadar da şanslıyım aslında çünkü üç yıl önce sahiplendiğim iki kedim var ve benim için bilmeden yaptıkları en iyi şey olan yol arkadaşlığı, üç yıldır fazlaca öğrettiği gibi bu olağanüstü zamanlarda da başrolü üstleniyor.

“Evcil hayvan” statüsündeki kedilerim Kek ve Yoğurt adına konuşan bir papağanla tanıştım kısa bir süre önce. Bu papağan, kendi hikayesini anlattıkça dünyanın her yerinde evlerde yaşayan bir sürü hayvanın varlığını anımsadım ve durup kendi evimden başladım elbette sorular sormaya: İnsan kendini nerede konumlandırıyor?

“Bulut Kuş”, Çince aslından çevrilen bir çocuk kitabı. Görsellerinden bağımsız olarak düşünülemeyecek bu çocuk kitabı, yetişkinlere de çok şey anlatıyor ve beraberinde birçok kıymetli soru bırakıyor zihinlere. Bu sorulardan birini yaklaşık üç aydır kendimize soruyoruz aslında: “Ev” neresidir? Ev, herkes için aynı şeyi mi ifade ediyor? Koruyup kollayan mıdır ev yoksa zaman zaman kendimizi tehlikenin göbeğinde bulabileceğimiz bir korku kaynağı mıdır? Öyküdeki “bulut kuş”, düşler kurup neşeyle şarkılar söylerken ormandadır. Bulutlara yakın uçarken özgür ve mutludur. Orman onun yaşam kaynağıdır ve kendini yalnız hissettiğine dair bir bilgiyle karşılaşmayız burada. Ancak bir gün özgürlüğün tadına vardıran uçmak, yalnızlığı da öğretecektir ona. İki küçük çocukla karşılaştığı bir evin penceresi onun için açıldığında yeni başlangıçlara doğru uçtuğunu bilir aslında ama bir evin onun için bir kafese dönüşeceğini nereden bilsin? Onu seven insanlar onun için en iyisini isteyip en büyük kafesi alırlar onun için. Papağanın mutsuz olduğunu gördükçe daha çok üstüne düşerler ve onu mutlu etmek için ellerinden geleni yaparlar. “Eksik”liği hissedenin yerine koyacağı şeyi muhattabından başkası karşılayamaz elbette. İnsanlar tam da bu eksiklikten yola çıkıp yalnızlığa varırlar sonunda. Yalnızlığa varanın papağan olduğunu fark ederler. İnsanlar, papağanı mutlu etmek için ne yapacaklar peki? Papağan tekrar şarkılarını söyleyip düşlerini kurmaya devam edecek mi?

Başkaları tarafından sevilmenin mutlu olmak için çoğu zaman yetmeyeceği, insan-hayvan fark etmeksizin, evinde hissetmenin ilk koşulunun topyekün kendin hissetmek olduğu gerçeğini bir papağanın yaşadıklarından okumak; iki hayvanla birlikte dört duvar arasında yaşayan biri olarak beni düşündürmekle kalmayıp vicdanımla hesaplaştırdı. Her zaman tek doğru ya da tek yanlış olmadığına inananlardanım fakat birçoğumuzun hayvanlar için-üzerinde iyi niyetle girdiği çözüm yollarının iki tür için de bir keşmekeş yarattığını düşünüyorum. Yoksa neden bir papağan mutlu olsun diye “evcil hayvanlar partisi” düzenleyen insan, bir kedi mutlu olsun diye önce bir kedi daha sahiplenip sonra iki kedi mutlu olsun diye bir sürü zilli top alsın ki evine?

KÜNYE: Bulut Kuş, Bai Bing, Çev: Yuan Zhang, Günışığı Kitaplığı, 2012, 33 Sayfa.  

DAHA FAZLA