Dünya gündeminde son durum nasıl?

Dünya gündeminde son durum nasıl?

Dünya gündemindeki son durumu okuyucularımız için derledik...

İleri Haber

Son zamanlarda dünya gündeminde olan, farklı ülkelerdeki gelişmeleri okuyucularımız için derledik. İşte Amerika, Suriye, Almanya, Hong Kong, Arjantin, İngiltere, Rusya, Hindistan ve Yunanistan'daki güncel durum...

AMERİKA

Amerika’da gündem şimdiden 2020 başkanlık seçimlerine odaklanmış durumda. Cumhuriyetçiler’in adayı Trump’ın karşısına hangi Demokrat adayın çıkacağı ise bugünlerin favori sorusu. Demokratlar cephesinde 26 başkanlık aday adayı bulunsa da anketlerde öne çıkan 4 aday var: Joe Biden, Bernie Sanders, Elizabeth Warren ve Kamala Harris. Son yapılan anketlerde Joe Biden net bir şekilde önde gözüküyor ancak bir önceki seçimlerde “demokratik sosyalist” olarak büyük ses getiren ve o günden bugüne kadar Amerikan siyasetinde önemli bir rol oynayan Senatör Bernie Sanders’ın seçim çalışmaları özellikle gençler tarafından ilgiyle izleniyor. 

Demokrat adaylar arasındaki münazara programları hararetli tartışmalara sahne oluyor. 30 Haziran gecesi gerçekleştirilen ilk tartışma programında Bernie Sanders’ın seçim kampanyasının merkezine yerleştirdiği “Medicare-for-all” (Herkes için sağlık sigortası) çokça tartışıldı ve Sanders’ın bu konudaki kararlı tutumu dikkat çekti. Demokratlar arasındaki bu tartışma süreci ve münazaralar aday belirleme süreci tamamlanana kadar belirli bir takvim çerçevesinde devam edecek, bir sonraki tartışma programı 12-13 eylülde olacak. 

SURİYE

Suriye İç Savaşı’nda bu hafta sıcak gelişmeler yaşandı. Suriye Ordusu ağır bir tempoda da olsa İdlib operasyonunu sürdürürken diğer yanda Türkiye-ABD arasındaki güvenli bölge tartışmasında mutabakat sağlandı. Masada resmi olarak olmasa da bu anlaşmanın doğrudan muhatabı olan Demokratik Suriye Ordusu (DSG) ise anlaşmadan memnun görünüyor. Güvenli bölge konusunda her kesimin kendince yorumlayabileceği bir tablo ortaya çıktı. Türkiye açısından Fırat’ın doğusuna bir harekatın sinyalleri verilmiş oldu. ABD uzun zamandır bocaladığı Türkiye-PYD ilişkilerini bir dengeye oturtma konusunda ilk adımı atmış oldu ve belki de kendisi için en avantajlı senaryo olan yeni bir “çözüm süreci” için zemini hazırladı. Öte yandan uzlaşılan maddelere bakıldığında DSG’nin talepleriyle uyuşan bir 5km’lik güvenli bölge modeli ortaya çıkıyor. Bu mutabakat hayata geçirilirse DSG güçleri sınırda bulunduğu yerlerden çekilip kontrolü ABD-TSK ortak kumandasına bırakacak ancak bu anlaşmayla Kuzey Suriye için ortaya attığı “demokratik özerklik” modelinin gayrıresmi olarak da olsa tanınması için önemli bir dayanak elde etmiş olacak. Tabii bu bahsedilen dengeler Rusya ve Suriye hükümeti gibi diğer faktörlerin de devreye girmesiyle ve de Türkiye’nin saldırgan dış politikasıyla hızlıca bozulabilecek hassaslıkta, bu nedenle “güvenli bölge mutabakatı” nın pratikteki sonuçları beklenenden çok farklı senaryolara da açık.

ALMANYA

Almanya siyasetinde son dönemin en popüler konusu öğrencilerin gerçekleştirdiği “iklim grevleri” (Fridays for Future) ve bu hareketin başlatıcısı olan 16 yaşındaki çevre aktivisti Greta Thunberg. Greta geçtiğimiz hafta çevre aktivistlerinin radikal eylemleriyle bilinen  Hambach Ormanı’nı(Hambacher Forst) ziyaret etti. Hambach Ormanı, Almanya’nın Kuzey Ren-vestfalya eyaletinde yer alıyor ve 2012’de çevre aktivistlerinin orman katliamına karşı gelmek için ormana yerleşmesiyle gündeme gelmişti. O günden bugüne orada bir yaşam alanı kuran aktivistler, zaman zaman polislere karşı cesur direnişleriyle biliniyor. Greta oradaki aktivistlerle dayanışma içinde olduğunu ifade etmek için bu sembolik ormana ziyarette bulundu ve mücadelelerini selamladı. Bu ziyaretinin ardından Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’ne katılmak için yarış teknesiyle yola çıkacak. Greta’nın yapacağı tekne seyahati  ise başka tartışmalara yol açtı. Kullanılacak teknenin sponsorları arasında çok uluslu büyük şirketlerin yer alması eleştirilince Greta, New York yolculuğu sırasında teknede bulunan tüm logoları kaldıracağını açıkladı.

Almanya’da bir diğer gündem ise sonbaharda yapılacak 3 eyalet seçimi. Saksonya, Brandenburg ve Türingiya’da yapılacak seçimler önümüzdeki dönemde Almanya siyasetini şekillendirme açısından büyük etkiler yaratma potansiyeline sahip. Nüfus oranıolarak Almanya’nın en küçük eyaletlerinden (Toplam nufüsun sadece yüzde 10’u bu eyaletlerde yaşıyor) olan bu 3 eyalette sağ seçmenin ağırlığı bulunuyor. SPD’nin pek varlık gösteremediği bu bölgelerde CDU ve CSU‘nun son dönemdeki başarısız performansları göz önünde bulundurulursa bu seçimler AfD'ye (aşırı sağ)  Almanya siyasetinde önemli bir yere oturma konusunda büyük bir fırsat sunuyor. Saksonya ve Brandenburg’da 1 Eylül’de, Thüringiya’da ise 27 Ekim’de gerçekleşecek eyalet seçimleri bu kritik durum nedeniyle gündemde önemli bir yer tutuyor. 

HONG KONG

Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı özerk bölge olan Hong Kong’da halk Çin hükümetine karşı protestolarını sürdürüyor. Polisin müdahalesiyle birlikte şiddetli çatışmalara da yer yer sahne olan protesto gösterileri etkisini henüz kaybetmiş değil. Hong Kong’da yakalanan suçluların Çin’e iade edilmesi ile ilgili yasa tasarısı on haftadır her haftasonu daha da güçlenerek protesto ediliyor. Gösterilerde “Özgür Hong Kong” vurgusu ön plana çıkartılırken Çin’in Hong Kong üzerindeki etkisinin azaltılması talep ediliyor. Bununla paralel olarak yer yer göstericilerin ABD bayrağı taşıdığı da görülüyor. Çin hükümeti eylemleri yasadışı ilan ederek güvenlik önlemlerini artırmış olsa da henüz göstericilerin öfkesini yatıştırabilmiş değil.

ARJANTİN

Geçtiğimiz Pazar günü (11 Ağustos) Arjantin’de başkanlık ön seçimleri gerçekleşti. Mevcut başkan Mauricio Macri ile Kirchner’in desteklediği (aynı zamanda başkan yardımcılığına aday olduğu) merkez sol aday Alberto Fernandes arasında geçmesi beklenen seçimde Fernandes %47 oy oranına ulaşarak anket sonuçlarının çok üstünde performans sergiledi. En yakın rakibi Macri’ye 15 puan fark atarak 27 Ekimde gerçekleşecek başkanlık seçimleri öncesinde büyük avantaj yakalamış oldu. Macri bu sonucu başarısızlık olarak gördüğünü söyledi ve önümüzeki seçimler için daha çok çalışmaları gerektiğini ifade etti. Öte yandan mecliste 4. en büyük grubu oluşturan FIT (İşçilerin ve Solun Cephesi) seçime başka bir sosyalist parti olan MST ile ittifak yaparak girdi. FIT-Unidad olarak girdikleri seçimde %2.86 ‘de kalarak 2015’deki oy oranını (%3,2) yakalayamadı. Derin bir krizde olan Arjantin ekonomisi bu sürpriz seçim sonuçları karşısında bir kez daha sarsıldı ve Arjantin Pesosu bir gecede Amerikan doları karşısında yüzde 20’den fazla değer kaybetti.

İNGİLTERE

İngiltere’de Brexit krizi hala bir çözüme kavuşmuş değil. Bu krizi yönetmekte çaresiz kalan muhafazakar parti lideri Theresa May 24 Temmuz da istifa etti ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde sadece yüzde 9 oy alabilen Muhafazakar Parti kendi iç seçimlerinde Boris Johnson’ı yeni başbakan olarak belirledi. İngiltere sağı politik kriz içinde bu şekilde bocalarken İşçi Partisi de bu atmosferde çok parlak bir tablo çizmiyor. Erken seçim tartışmaları gündemde olsa da bu konuda somut adım atmakta tereddütlü davranan Corbyn’in İşçi Partisi Brexit konusunda da net tavır almaktan kaçınıyor. Aynı zamanda Parti içinde sol kanadı temsil eden Corbyn, Tony Blair ‘in etkisinde şekillenmiş olan sağ kanatla mücadele halinde. Bu mücadelenin son örneği olarak Alastair Campbell’in partiden ayrılması ve The Guardian gazetesinde yayınladığı yazısı gündeme geldi. Doğrudan Jeremy Corbyn’e hitaben yazılan yazıda, İngiltere’nin varoluşsal bir krizden geçerken İşçi Partisinin bu durumu aşabilecek net bir politikadan uzak olması eleştiriliyor. Geçmişte Tony Blair’in sözcüsü olarak görev yapmış olan Campbell, Corbyn’i Boris Johnson karşısında şansı olmayan bir lider olarak tanımlıyor ve İngiltere’nin bu kadar büyük bir kriz içinde olduğu bu dönemde başarısızlıkla suçladığı İşçi Partisi’ne dönmeyi reddettiğini vurguluyor.

RUSYA

Moskova’da başlayan hükümet karşıtı gösteriler daha da kitleselleşerek devam ediyor. Moskova Şehir Meclisi Seçimleri'nde bağımsız adayların kaydının iptal edilmesiyle başlayan gösterilere hükümetin sert müdahalesi ve tutuklama dalgasına rağmen göstericiler sokağı terk etmiş değil. Yağmurlu havaya rağmen Moskova son zamanlarda alışık olmadığı kadar kitlesel protestolara sahne oluyor. Göstericiler 8 Eylül’de yapılması planlanan seçimlerde haksız şekilde adaylıkları silinen bağımsız adayların seçime katılabilmesini talep ediyor. Protestolarda en sık atılan sloganlardan biri de “Kendi adayımı seçmeye hakkım var”.

HİNDİSTAN

5 Ağustos Pazartesi günü Hindistan hükümeti Keşmir eyaletinin özerk statüsünü, 370 numaralı kanunu Başkanlık kararı iptal ederek kaldırdığını açıkladı. Keşmir, Hindistan’ın Pakistan ve Çin sınırları arasında kalan eyalette nüfusun çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu ve geçmişte de gerilimlerin yaşandığı bir bölge. Keşmir’in özerk statüsünün kaldırılması kararı hem parlamentoda hem de Keşmir bölgesinde tepkiyle karşılandı. Keşmir halkı sokağa çıkarak bu kararın uygulanmaması için protesto gösterileri başlattı. Hindistan hükümetinin buna tepkisi ise bölgede sıkıyönetim ilan ederek muhalif liderleri tutuklamak oldu. Pakistan’ın ve uluslararası kamuoyunun da olaylara dahil olmasıyla tansiyon iyice arttı. Sert çatışmaların yaşandığı bölgede, Keşmirli eylemciler ile devlet güçleri arasında henüz bir uzlaşı sağlanamadı.

YUNANİSTAN

Yunanistan’da yapılan son seçimlerde iktidarı Yeni Demokrasi (ND)’ye kaptıran Syriza hem Yunan solu için hem de dünya solu için “beklenen bir hayal kırıklığı” yarattı. Syriza’nın kaybettiği yüzde 4 civarı oy ise ne ülkenin köklü komünist partisi KKE’ye ne de Syriza’dan büyük umutlarla kopan ama beklenen sıçramayı yapamayan Antarasya’ya gitti. Syriza’dan uzaklaşan sol oyları toplayarak barajı geçen Yanis Varoufakis önderliğindeki MeRA25 (Diem25) meclise ilk defa grup olarak girmiş oldu. Syriza’nın ilk döneminde ekonomi bakanlığı yapmış olan ve Troyka’nın dayatmalarına karşı radikal söylemleriyle ilgi toplayan Varoufakis birkaç yıldır sürdürdüğü “İlerici Enternasyonel” çalışmalarının meyvesini bu seçimle toplamış oldu*. Varoufakis yaptığı ilk meclis konuşmasında popülizm eleştirisi üzerinden yeni seçilmiş hükümete yüklendi. Başta PASOK ve ND olmak üzere geçmiş hükümetlerin Yunanistan ekonomik krizinden sorumlu olduklarını söyledi. Ekonomik krizin derinliğini vurgulayan Varoufakis, ND’nin iddia ettiği yöntemlerle krizden çıkılamayacağını, ND’nin sağ popülist politikalarının İtalya’daki Salvini’nin politikalarının bir kopyası olduğunu ve bu yüzden MeRA25 olarak hükümetin önerisini onaylamayacaklarını güçlü bir şekilde vurguladı. MeRA25 olarak önerilerinin daha fazla özelleştirme yerine büyük şirketleri daha fazla vergilendiren adil bir vergi sistemi olduğunu söyleyerek sözlerini noktaladı.

*MeRA25 bu yıl yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde %2.99 oy alarak kıl payı baraj altı kalmıştı.