Devrim dolu bir yaşam
Éric Vuillard’ın Yoksulların Savaşı adlı tarihsel anlatısı Thomas Müntzer’in kişiliğinde halkların monarşi ve kiliseye isyanlarına ışık tutuyor.
Deniz Burak Bayrak
Bol ödüllü bir film yapımcısı ve yazar olan Éric Vuillard’ın 2019’da yayımlanan Gündem adlı yapıtının ardından Yoksulların Savaşı da Can Yayınları tarafından yayımlandı. Yazar bu yapıtıyla da Uluslararası Man Booker Ödülü kısa listesine girdi.
DİN, SÖMÜRÜ, YOKSUL HALKLAR…
Din, tarihin her döneminde kitleleri bir arada tutan ya da günümüzde de örneklerini yakından gördüğümüz gibi iktidarlar tarafından manipülasyon aracı olarak kullanılan bir kavram. Ayrıca en çok istismar edilen de. Geçmişten günümüze yöneticiler aynı kodlarla kodlanmış gibi halklar, özellikle yoksul haklar üzerinde, kandırmaca ve baskı unsuru olarak kullandıkları inançlar sayesinde sömürü ve istikrar emellerini gerçekleştirdiler. Buna karşı çıkanlar olmadı değil. Ancak bedeli ağır oldu desek yanlış olmaz.
On altıncı yüzyıl Avrupa’sında Reform’un Alman teoloğu Thomas Müntzer bunlardan biri. Éric Vuillard, Yoksulların Savaşı’nda işte tam olarak bu konuya, Hıristiyanlığı istismar eden ruhban, soylu ve yönetici sınıflara karşı Müntzer ve yoksul halkın savaşımına yer veriyor. Buna Müntzer’in hikâyesini anlatarak başlıyor.
MÜNTZER BİRİLERİNİ RAHATSIZ EDİYOR!
Thomas Müntzer, Leipzig’de papazlık eğitimi alıyor ve Almanya’nın pek tanınmayan bir şehrine gönderiliyor. Bu şehrin en bilinen özelliği Frankfurtlular ya da Dresdenliler için çok fazla kumaş dokunan bir yer olması. Görevlendirildiği kilise dokumacı ve madencilerin yer aldığı bir bölgede bulunuyor. Burada işçi ağırlıklı bir kitle olması, yoksulluğun görünürlüğü Müntzer’i etkiliyor. Dine dair görüşlerini bu kitleye aktarmaya başlaması ve yavaş yavaş farkındalık kazanmaya başlaması ruhban ve yönetici sınıfı -doğal olarak- rahatsız ediyor. Kent, soylular ve halk olarak ikiye bölünüyor, akıl ve saflık yoksullara kalıyor.
HALK SORGULAMAYA BAŞLIYOR…
Müntzer’in yaşadığı dönem boyunca yaptığı en büyük devrim, İncil’i en basit hâliyle anlatmak oluyor. Halk da böylece tanrıların neden şatafata, pırıltıya bu kadar düşkün olduklarını sorgulamaya başlıyor. “Yoksulların tanrısı niçin böyle tuhaf bir biçimde zenginlerin tarafındaydı, sürekli zenginlerle birlikteydi? Her şeyi bırakmak gerektiğini niçin her şeyi almış olanların ağzından söylüyordu?”
Başka yerler sürülen Müntzer’in macerası aydınlattığı yoksul halkların başkaldırılarıyla devam ediyor. Müntzer, Tanrı’nın krallığı için monarşiyi reddediyor, devletin son bulmasını ve bütün mülklerin paylaşılmasını talep ediyor. Döneminin son derece ilerisinde olan bu görüşler ona hem taraftar hem de düşman kazandırıyor.
SIRADAN İNSAN DEĞİNİSİ…
Gün geçtikçe biçemi sertleşen Müntzer, vaazlarını hiddetlendiriyor. Yazar, Müntzer’in her şeyden önce ‘sıradan insan’ı yönlendirmeye, aydınlatmaya çalıştığına değiniyor. “Din kitaplarındaki şu genellemeden, uysal Hıristiyanlardan çok uzaktı durum, sıradan insandı söz konusu. Bu insanlar kokuyordu, homurdanıyordu ama aynı zamanda düşünüyordu.”
Sormanın, sorgulamanın, eleştirmenin ve yoksulları aydınlatmaya, düşünmeye sevk etmenin bedelini ağır bir şekilde ödeyen Thomas Müntzer’in kısacık ama ‘devrim’ dolu ömrüne odaklanan Éric Vuillard’ın Yoksulların Savaşı adlı tarihsel anlatısı; halkların isyanlarıyla kralları dize getirmelerinin, daha eşit şartlarda yaşamayı amaçlamalarının tarihine de ışık tutuyor.
KÜNYE: Yoksulların Savaşı, Éric Vuillard, çeviren: Nihan Özyıldırım, Can Yayınları, 2021, 52 sayfa.