Devletin sakıncalılar listesinde Alevi Kürtler

Devletin sakıncalılar listesinde Alevi Kürtler

'Kürt ve Alevi insanları kategorilerine göre ayırabilen devlet, bu özneleri ya da şöyle ifade edelim -asla kabul etmediği Alevi Kürtleri- doğrudan Türk/Sünni/Türkmen olduklarına ikna etmeye ve çeşitli asimilasyon politikaları geliştirerek bu insanları siyasal islamın 'uysal vatandaşlarına' dönüştürmeyi amaçlıyor. Devletin Kürt ve Alevileri reddi, dahası Sünni- Türk bir siyasal islamın inşasında bu özneleri kendi ayağına pranga olarak görmesi sürpriz olmasa gerek.'

Şilan GEÇGEL

Memleketin yakın siyasi tarihi göz önüne alındığında kimi dönemsel değişiklikler olsa da “kimlik” kavramının, çoğu zaman tanımlanma ve açıklanmaya ihtiyaç duyduğu söylenebilir. Özellikle 1980 sonrası siyasi/sosyolojik birçok yayında  görece az yer bulan mezhepsel ve etnik tanımlamalar, bilimsel bir değerlendirmenin aksine siyasi propagandanın bir ürünü olarak kendine yer bulmuştur.

1960- 1980 yılları arasında yükselen sınıf siyaseti, 1980 darbesi ile ciddi saldırıya uğramış ve gerilemiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sınıf siyasetinin gerilemesi etnik ve dini kimlikleri öne çıkmasına neden olmuştur. Yine 1980 darbesinin devlet eliyle siyasal İslam’ın yükseltilmesini sağlaması bu dönemin önemli çıktılarındandır.

Bununla birlikte 1980 sonrası gelişen ve büyüyen öznelerden biri de Kürt hareketidir. Kürt hareketinin kimlik sorgulama ve örgütlenme hamleleri hız kazanırken, Aleviler 1990’lardan itibaren ilk defa kendi adlarıyla kamusal alana çıkmışlardır.

Kürt ve Alevi olmanın bizzat devlet eliyle bir nitelik ve nicelik sınavından geçirildiği 1990’lar birçok açıdan yan yana gelişin ve özne olma kaygısının da öne çıktığı yıllar olarak değerlendirilebilir.

Kürtler ve Alevilerin bizzat devlet eliyle öteki kabul edildiği bir dönemde, Alevi Kürtlerin varlığının asla kabul edilmiyor oluşu, ötekinin de ötekisi olur mu diye düşündürüyor elbette.

Geçtiğimiz aylarda İletişim Yayınları; Ötekinin Ötekisi/ Etno-Dinsel Bir Kimlik Olarak Alevi Kürtlüğün İnşası isminde Sabır Güler Sevli imzalı bir kitap çıkardı.

Esasında Sabır Güler Sevli’nin, 2016 yılında kabul edilen Etno-Dinsel Bir Kimlik Olarak Alevi Kürtlüğün İnşası başlıklı doktora tezi Ötekinin Ötekisi üst başlığı ile zenginleştirilerek kitaplaştırılmış. Yazının başında vurgulandığı gibi bugün hala Alevi Kürtlere dair bilimsel ve akademik bir üretimin yok denecek kadar az olması bu kitabın birçok açıdan kıymetli bir emek süreci geçirdiğini hemen hissettiriyor. Kitabın sonunda yer alan geniş kaynakça ise bunun somut kanıtlarından olsa gerek.

Sabır Güler Sevli’nin bu alanda yazdığı ilk kitap da değil Ötekinin Ötekisi. Sevli, 2008 yılında Dipnot Yayınları tarafından yayımlanan Aleviliğin Siyasal Örgütlenmesi Modernleşme, Çözülme ve Türkiye Birlik Partisi adlı kitabında yazarı.

Yazar Sevli, Ötekinin Ötekisi’nde zihin açıcı bir yol izliyor. Kitap kronolojik sıra esas alınarak beş bölüme ayrılıyor. İlk olarak meseleyi “kuramsal” bir sorun olarak ele alan yazar kimliğin inşası başlığında Alevi Kürtleri arayışına değiniyor.

Bunu, ikinci başlık olan Kürtlerin kökenini ele alarak devam ettiriyor. Bu kısımda kuşkusuz en dikkat çeken nokta dinsel yapıya dair değerlendirmeler. Alevi Kürtleri Heryerdekiler’le (Müslümanlar); Uzaktakiler’le (Ezidiler); Güneydekiler’le (İran ve Irak’taki “Ehl-i Haklar”); Buradakiler’le (Zaza Alevilerin ayrıksılığı) ilişkileri içinde ele alıyor.

Üçüncü bölüm Alevi Kürtlüğün keşfi, sonrasında Osmanlı’dan Cumhuriyete Alevi Kürtlerin yürüyüşü ele alınırken yazar Türkiye tarihini yakından ilgilendiren birçok isyanı da es geçmiyor. Başta Babai Hareketi olmak üzere 1514 Çaldıran Savaşı, Koçgiri İsyanı, Şeyh Said İsyanı ve hepimizin bildiği 37-38 Dersim…

Kitabın kuşkusuz okuru zihinsel açıdan en çok yoracak kısmı; son bölümde yer alan sosyalist sol, Kürt Hareketi, Aleviliğin mezhepsel uyanışı, örgütlenme pratikleri ve siyasal kırılma noktaları olarak: Sivas ve Gazi Katliamları.

Kürt ve Alevi insanları kategorilerine göre ayırabilen devlet, bu özneleri ya da şöyle ifade edelim -asla kabul etmediği Alevi Kürtleri- doğrudan Türk/Sünni/Türkmen olduklarına ikna etmeye ve çeşitli asimilasyon politikaları geliştirerek bu insanları siyasal islamın “uysal vatandaşlarına” dönüştürmeyi amaçlıyor.

Devletin Kürt ve Alevileri reddi, dahası Sünni- Türk bir siyasal islamın inşasında bu özneleri kendi ayağına pranga olarak görmesi kitapta yer alan şu ifadelerle berraklaşıyor. “Türk Tarih Kurumu Başkanı (daha sonra MHP’den milletvekili olan) Yusuf Halaçoğlu’nun 2007 yılındaki şu açıklamaları dikkate değerdir: “Araştırmalarımızda Kürt diye bildiğimiz insanların aslında yapısal olarak ‘Türkmen asıllı’ olduğunu, Kürt Alevi olarak bilinen vatandaşların ise ‘Ermeni kökenli’ olduğunu gördük.” Bu ifadeler, Kürtler açısından devletin ve resmi söylemin yüz yıllık bakış açısının en yalın ve en çok bilindik şekilde söze dökülmesi olarak okunabilir.”

Alevi Kürtlerin, bugün hala birçok sol sosyalist yapıda ve Kürt Hareketi içerisinde üst düzey örgütsel sorumluluk almaları, sol siyasetle ortaklaşan kültürel yaşamları ve tersinden Kemalizmli kurdukları bazen yakın bazen uzak siyasi bağ kitapta özenli bir dille ele alınmış. Yazar Sevli, bu alandaki boşluğa mütevazı bir katkı yapmak için çıktığı yolda önemli bir üretimin kapısını açmış görünüyor.

KÜNYE: Ötekinin Ötekisi/ Etno- Dinsel Bir Kimlik Olarak Alevi Kürtlüğün İnşası, Sabır Güler Sevli, İletişim Yayınları,280 Sayfa.

 

 

 

DAHA FAZLA