Demokrasinin “yara izleri”

Demokrasinin “yara izleri”

Theodor W. Adorno’nun 1959 ve 1967 tarihli iki konuşması (Yeni Sağ Radikalizmin Veçheleri ve Geçmişin İşlenmesi Ne Demektir?); Volker Weiss’ın sunuşuyla birlikte yakın zamanda Metis Yayınları tarafından yayımlandı. İki konuşmada da benzer noktalara değinen Adorno, Almanya örneği üzerinden faşizmi oluşturan ön koşulun sağ radikalizm olduğunu söylemektedir. Totalitarizm sonrası Alman toplumu üzerine geliştirdiği düşüncelerinin geçerliliği ise günümüzde de devam etmektedir.

Nursel Çelen

Kitapta ikinci metin olan “Geçmişin İşlenmesi Ne Demektir?”(1959) ile başlamak istiyorum. Çünkü kitapta “Yeni Sağ Radikalizmin Veçheleri” adlı konuşma bu konuşmanın devamı niteliğinde okunabilir. Adorno, Nazi geçmişiyle hesaplaşmanın gerçek anlamıyla yapılamamış olması konusunda fazlaca yazıp düşünmüştür. Bu metinde de tam da bu konuyu, geçmişle tam olarak yüzleşilemediğini, ele alıyor ve bu durumu söyle açıklıyor:

“Geçmişten kurtulunmak isteniyor; haklı olarak, çünkü onun gölgesinde yaşamak imkânsızdır ve suç ve zorbalık yine sürekli suç ve zorbalıkla ödenecekse, bu dehşetin sonu yoktur; haksız yere, çünkü kaçıp kurtulmak istenilen geçmiş hâlâ capcanlıdır. Nasyonal sosyalizm hâlâ yaşıyor; ama fazla canavarca olduğu için kendi ölümünden sonra da sürüp giden bir şeyin hayaleti midir, yoksa zaten ölmemiş midir, ağza alınamayacak olanı yapma eğilimi hem insanlarda hem de onları kuşatıp sınırlayan koşullarda yaşamaya devam mı etmektedir, bunu bugün bile bilemiyoruz.” (s.60)

            Adorno, faşizmin hala yaşıyor olmasını, o çok sözü edilen geçmişin işlenmemesinin bugüne kadar başarılamamış ve boş bir unutuşa dönüşerek yozlaşmış olmasını, faşizmi olgunlaştıran nesnel toplumsal önkoşulların hala geçerli olmasından ileri geldiğini ifade ediyor. Adorno, meseleyi sadece Almanya üzerinden ele alıp anlatsa da Türkiye’de Ermeni tehciri meselesinden 6-7 Eylül pogromuna ve Alevilere ve Kürtlere yönelik etnik kıyımlara dek yaşananları düşünmeden edemiyoruz.

            “Yeni Sağ Radikalizmin Veçheleri” adlı metinde ise hastalıklı milliyetçilikten bahsedilir, propagandanın başvurduğu hileleri ve yenilginin toplumda yol açtığı narsisist incinmenin izleri ele alınır. Milliyetçilik günümüzde de iktidar blokları içinde büyük grupların kolektif çıkarlarının temsil organı olarak yaşamaya devam ediyor. Milliyetçiğin modası geçmiş ve artık etkili bir rol oynamadığı gibi basit bir düşünceye asla kapılmamalıyız. Adorno’nun da ifade ettiği gibi “Nihayetinde cadı mahkemeleri Thomasçılığın zirvede olduğu dönemde değil, karşı Reformasyon döneminde gerçekleşmişti.” ve milliyetçilik Hitler döneminde de kendine tam olarak inanmama özelliğine sahipti. Sağ popülizmi anlamak için ise “ırkçılık, anti-semitizm ve cinsiyetçilik kadar “ulus-devletçilik, kapitalizm ve ırkçılığın birbirleriyle nasıl ilişkide olduğu” üzerinde durulur. Örneğin “Soldaten Zeitung (Asker Gazetesi) ve National-Zeitung (Nasyonel Gazetesi) gibi sağcı gazeteler, antisemitizmle ya da neo-Nazizmle mücadele yasasının müdahalesine yol açmayacak şekilde yazmak konusunda olağanüstü ustalığa erişmiş ve demokratik oyun kurallarına uyma mecburiyeti sağ radikalizmin davranış ve söylem biçimlerinde belli bir değişim yapma mecburiyeti getirmiştir. Bu açıdan bu hareketler tam da geri döndükleri bu aşamada bir kırılma yaşarlar. Yani sürekli hakiki demokrasiden bahsedip başkalarını anti-demokratik olmakla suçlamaktadırlar.

Son olarak Adorno, faşist hareketleri açık yaralar olarak, kendi kavramsal içeriğinin hakkını bugüne kadar tam anlamıyla verememiş bir demokrasinin yara izleri olarak tanımlar. Sağ radikalizmin sadece psikolojik ve ideolojik bir problem olmadığının, aksine fazlasıyla gerçek ve siyasal bir problem olduğunun altını çizer. Sağ radikalizmin özünü oluşturan somut yanlışların ve hakiki olmayan unsurların onu ideolojik araçlarla, yani propaganda araçlarıyla, iş görmeye mecbur bıraktığını tespit ediyor. Bu nedenle onu kendi sahasında kendisiyle yüzleştirmenin mecburi olduğunu söylemekte, ama bunu yaparken “yalana yalanla karşılık vermemek, en az onun kadar kurnaz olmaya uğraşmamak, aksine aklın kati gücüyle, ideolojik olmayan hakikatle ona karşı çalışmak zorunludur.” demektedir. Yaşadığımız bu siyasal ortamda Adorno’nun uyarısını dikkate alıp belirttiği şekilde karşılık vermenin çok önemli olduğunu düşüyorum. Adorno haklı olarak konuşmanın sonunda, “Bu meselelerin nasıl devam edeceğinin ve devamında alacağı şeklin esas sorumluluğu son kertede bize düşmektedir.”  diyerek bizlerin sorumluğunu tekrar hatırlatmaktadır.

Künye: Yeni Sağ Radikalizmin Veçheleri ve Geçmişin İşlenmesi Ne Demektir?, Yazar: Theodor W. Adorno, Çevirmen: Şeyda Öztürk & Tarhan Onur, Metis Yayınları, 2020, 88 syf.

 

 

 

DAHA FAZLA