Dayton’ın 25. yılı ve Rusya’nın Bosna politikası
21-12-2020 02:06

Geçtiğimiz hafta 14 Aralık günü Bosna Savaşı’nı sona erdiren Dayton Anlaşması’nın imzalanmasının 25. yıldönümüydü. Çeyrek yüzyıl boyunca “barış”ı sağlayamayan bir barış anlaşması olarak tarihe geçen bu anlaşmanın yıldönümünün hemen ertesi gün Bosna’da diplomatik bir skandal yaşandı. Diplomatik hiyerarşiyi hiçe sayan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Saraybosna’yı pas geçerek doğrudan Bosna Cumhurbaşkanlığı konseyinin Bosnalı Sırp üyesi Milorad Dodik’le görüştü...
***
Yazının devamı için tıklayın.
İLGİLİ HABERLER
Bir kırık gözlük, bir çift kundura, bir kırık saat
19-01-2021 01:34

Levent Turhan Gümüş
Diyarbakırda, Sur içinde, Dört Ayaklı Minare önünde öldürülen Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, bir hafta kadar önce sosyal medya aracılığıyla bir fotoğraf paylaştı.
Fotoğrafta yerde upuzun yüz üstü yatan bir ölü vardı. Ayak bileklerine kadar olan kısmı beyaz bir örtüyle kapatılmıştı. Altı delinmiş ayakkabı teki ölünün kimliğini ele veriyordu. Bu bizim Hrant’tı, kardeşimiz Hrant.
Fotoğrafın hemen üzerinde sarsıcı, kahredici bir ifade yer alıyordu:
“Gidenlerin ardında bir çift kundura, bir kırık saat kalır. Gidenlerin ardında bir ülkeye, çözülmemiş iki cinayetin utancı kalır.“
Yazının devamı için tıklayınız
Sosyalizm propagandası, bilimsellik ve devrim
19-01-2021 01:02

Metin Çulhaoğlu
Soru çok basit görünse de kritik önemdedir: Sınıfa ya da daha geniş anlamda “halka”, (bilimsel) sosyalizmin kurucularının zamanında yazdıklarıyla, söyledikleriyle ve yaptıkları analizlerle mi gidilir?
***
Önce Marx ve Engels’i, ardından Lenin’i düşünürsek göreceğimiz şudur: Bu tarihsel kurucular yaşamları boyunca ağırlıklı olarak bir tür sosyalizm iddiası taşıyanlarla uğraşmışlardır. Marx ve Engels söz konusu olduğunda “muhataplar” arasında Weitling, Proudhon, Blanqui, Bakunin, Lasalle, vb. vardır. Lenin’e geldiğimizde karşı tarafta Legal Marksistleri, ekonomistleri, Menşevikleri, Narodnikleri, SR’leri görürüz. Yelpazenin Lenin’de biraz daha genişleyip liberalleri (özellikle “Anayasacı Demokratlar”) de içine aldığını söyleyebiliriz.
Yazının devamı için tıklayınız
‘Ciddi’ sosyalizm
18-01-2021 07:38

Doğan Ergün
“Siyaset, milyonlarca erkek ve kadının olduğu yerde başlar. Binlerce değil milyonlarca insan neredeyse, ciddi siyasetin başladığı yer de işte orasıdır.”*
‘Güleryüzlü sosyalizm’, Türkiye İşçi Partisi’nin eski liderlerinden Mehmet Ali Aybar tarafından dile getirilmiş bir sözdü. Sosyalizmin asık suratlısı olur mu, Sovyetler Birliği Çekoslavakya’ya müdahalesinde haklı mıydı, reel sosyalizm bürokratik miydi gibi bir dizi soru etrafında, Aybar’ın bu sözü son 50 yılda çok tartışıldı.
***
Çay üreticilerin derdi bitmiyor: Ne yapmalı?
17-01-2021 09:04

Süleyman Hacıbektaşoğlu
Her şeyin çözümünün örgütlü harekette olduğu konusunda hiçbir şüphemiz yok. Bu yüzden üreticiler fazla gecikmeden ivedilikle kendi örgütlenme araçlarını kurup bir an önce buralarda örgütlenmelerini tamamlamalıdırlar. Bu konuda üreticilerin hali hazırda kurulmuş bir sendikaları var; Çay Emekçileri Sendikası (ÇAY-SEN) en kısa zamanda aktif hale getirilmelidir. Aynı zamanda fabrikalarda çalışan işçiler de kendilerini muhalif sendikalarda örgütlemelidir. Yandaş sendikanın yani Hak-İş’e bağlı Öz Gıda İş’in ÇAYKUR işçilerinin toplu sözleşmesiz 3 yılını nasıl çaldığını dün gibi hatırlıyoruz.
Gerçekten aynı gemide miyiz?
17-01-2021 01:44

Ercüment Sin
Son birkaç aydır sıklıkla duyduğumuz bir metafor var: “Hepimiz aynı gemideyiz”. Özellikle devlet erkânından yükselen ve kendilerini herkesle aynı gösterme eğiliminin bir dışavurumu olarak dillendirilen bir eğretileme biçimi bu; tamam ama batarsak hep beraber batarız demenin süslü yolu yani.
Aynı gemide miyiz?
Yazının devamı için tıklayınız
Küçük Kırmızı Balık’a cesareti nerden geldi?
17-01-2021 01:35

Selda Salman
Küçük Kara Balık’ın cesareti yıllardır; hayatımızın bir köşesinde, kitaplığımızın bir rafında, içimizdeki o kıvılcımda saklı. Bunun üzerine sayısız yazı yazıldı, birçok cümle kuruldu; balığın cümlelerinden yeni yollar çizildi; kaybolduk, yeniden bulduk birbirimizi ve kendimizi, tekrar tutunduk; dönüp sayfalara yeniden sorular sorduk ve cevaplarını aradık… Çocuklarımıza okutmanın, onların birer Küçük Kara Balık olmasını istemenin yanında yetişkinler olarak da Küçük Kara Balık olmayı belki de herkesten çok istedik. Belki de kendi bataklığımızı aşıp denizleri ararken durmadan akan suların altında bu yüzden savrulduk.
Yazının devamı için tıklayınız