Cumhurbaşkanlığından TİP’in İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine ilişkin açtığı davaya ‘şaşırtmayan’ cevap: ‘Tek yetkili Erdoğan!’

Cumhurbaşkanlığından TİP’in İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine ilişkin açtığı davaya ‘şaşırtmayan’ cevap: ‘Tek yetkili Erdoğan!’

Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedileceği tarihe günler kala TİP’in yürütmeyi durdurma talebiyle açtığı davaya cevap verdi. Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürü Hakkı Susmaz imzasıyla hazırlanan dilekçede tek yetkilinin Cumhurbaşkanında olduğu belirtilirken, dava giderlerinin de TİP tarafından karşılanması gerektiği ifade edildi.

İleri Haber

Türkiye İşçi Partisi (TİP); Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir gece yarısı Resmi Gazete’de yayınlanan kararıyla çekilmesine karşı dava açmıştı.

TİP, 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararının iptali ve yürütülmesinin durdurulması ile bu kararın dayanağı olan 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle, kararın iptali için itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına karar verilmesini istemişti.

Cumhurbaşkanlığı, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedileceği 1 Temmuz’a günler kala TİP’in açtığı davaya cevap verdi.

Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan cevap dilekçesinde “Davacı  vekili  tarafından,  20.03.2021  tarihli  ve  31429  sayılı  Resmî  Gazete'de  yayımlanan Kadınlara  Yönelik  Şiddet  ve  Aile  İçi  Şiddetin  Önlenmesi  ve  Bunlarla  Mücadeleye  İlişkin  Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesi hakkındaki 19.03.2021 tarihli ve 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı'nın iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle açılan dava, haksız ve hukukî dayanaktan yoksun olup reddi gerekmektedir” denildi.

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının ‘devlet menfaati’ni ilgilendirdiği öne sürülen dilekçede yargı yolunun kapalı olduğu belirtildi. Dilekçede öte yandan dava konusunun dış ilişkiler çerçevesinde ele alınması gerektiği ifade edilirken, sözleşmenin feshedilmesinin Cumhurbaşkanının yetkisinde olduğu kaydedildi.

Dilekçede yer alan ilgili bölüm şu şekilde:

“Düzenlemenin mahiyeti gereği ya da Cumhurbaşkanının Devletin başı sıfatıyla yaptığı ve Devletin yüksek menfaatini ilgilendiren işlemlerine karşı yargı yolunun kapalı olduğuna kuşku bulunmamaktadır.

Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı, kategorik olarak dış ilişkiler çerçevesinde tesis edilen ve münhasıran Cumhurbaşkanının yetkisine tabi bir işlem olup, yargı denetimi kapsamında görülmesi mümkün bulunmamaktadır.

Belirtilen sebeplerle, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesi hakkındaki 19.03.2021 tarihli ve 3718 sayılı Karar'ın iptal davasına konu edilmesi hukuken mümkün değildir. Dolayısıyla, işbu davanın bu yönden evleviyetle reddi gerekmektedir.”

PARTİ TÜZEL KİŞİLİĞİNİ İLGİLENDİRMİYORMUŞ!

Dilekçede ayrıca TİP’in İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline ilişkin açtığı davanın parti tüzel kişiliğiyle ilgisi olmadığı öne sürüldü.

Dilekçede 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 3'üncü maddesi gerekçe gösterilerek şu ifadeler kullanıldı:

“Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin Türkiye Cumhuriyeti bakımından Feshedilmesine ilişkin olup, Karar'ın Parti tüzel kişiliğini ilgilendiren meşru ve güncel bir menfaat ilişkisi bulunmadığı gibi, Parti tüzel kişiliği üzerinde sonuç doğurması da mümkün değildir.

Kaldı ki mezkûr Sözleşme, içeriği itibarıyla iç hukukta doğrudan uygulanabilen bir niteliğe sahip olmayıp Sözleşmede yer alan ilkeler, taraf ülkelerin iç hukukunda yaptığı düzenlemeler ile hayata geçirilen niteliğe sahiptir.

Bu durumda, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı'nın davacı siyasi partinin tüzel kişiliğine ait Menfaatlerine bir tesiri bulunduğu söylenemez.

Belirtilen sebeplerle, davanın öncelikle ehliyet yönünden reddi gerekmektedir.”

‘CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNİN EN ÖNEMLİ ÖZELLİKLERİNDEN BİRİ…’

Dilekçede ayrıca Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle, Cumhurbaşkanına, ‘Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ adı altında düzenleme yapma yetkisinin tanındığı vurgulanırken, milletlerarası andlaşmaların feshinin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlendiği belirtildi.

Bu kararnamelerin Cumhurbaşkanına belirli konularda 'ilk elden düzenleme yapma yetkisi’ verdiği vurgulanan dilekçede şu ifadeler kullanıldı:

“Anayasa Mahkemesi kararlarının gerekçelerinde de belirtildiği üzere, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin en önemli özelliklerinden biri Cumhurbaşkanına "Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi" adı altında düzenleme yapma yetkisinin tanınmasıdır. Bu Kararnamelerin en belirgin özelliği ise Cumhurbaşkanına belirli konularda ilk elden düzenleme yapma yetkisinin verilmiş olmasıdır. 

Cumhurbaşkanı, yürütme organının diğer düzenleyici işlemlerinden farklı olarak, herhangi bir kanuna dayanmadan ya da yasama organının onayı olmadan Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri yoluyla düzenleme yapabilmektedir. Bu doğrultuda, Anayasa'nın 104'üncü maddesinin on yedinci fıkrasının birinci cümlesinde, Cumhurbaşkanının, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarabileceği hüküm altına alınmıştır.

Söz konusu Anayasa hükmü ile yürütme yetkisine ilişkin olmak kaydıyla Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarma konusunda Cumhurbaşkanına genel bir yetki verilmiştir.”

TBMM’NİN BİR İŞLEMİNE İHTİYAÇ DUYULMUYORMUŞ!

Cumhurbaşkanlığının dilekçesinde milletlerarası andlaşmaların fesih sürecinde TBMM’nin bir işlemine ihtiyaç duyulmadığı, andlaşmayı sona erdirme yetkisinin Cumhurbaşkanında olduğu belirtildi.

“İddia olunanın aksine, hukuk düzenimizde, yetkide ve usulde paralellik ilkesi gereği TBMM'nin bir milletlerarası andlaşmanın feshi bakımından yetkili olduğu şeklindeki görüşün hukuki geçerliliği bulunmamaktadır” denilen dilekçede şu ifadelere yer verildi:

“Türk Hukukunda, daha önce TBMM tarafından onaylanması uygun bulunmuş olsa bile, bir milletlerarası andlaşmayı Türkiye Cumhuriyeti bakımından sona erdirme/feshetme yetkisi Cumhurbaşkanındadır. Diğer bir deyişle, TBMM tarafından kanunla onaylanması uygun bulunan bir andlaşmanın fesih suretiyle sona erdirilebilmesi için uygun bulma kanununun yürürlükten kaldırılmasına veya TBMM'nin fesih yönünde bir kanun veya karar çıkarmasına gerek yoktur. Esasen bu yönde bir süreç TBMM'nin görev ve yetkileri bakımından ne Anayasamızda ne TBMM İçtüzüğü’nde ne de kanunlarda öngörülmemiştir. İddia olunanın aksine, hukuk düzenimizde, yetkide ve usulde paralellik ilkesi gereği TBMM'nin bir milletlerarası andlaşmanın feshi bakımından yetkili olduğu şeklindeki görüşün hukuki geçerliliği bulunmamaktadır.”

‘YARGILAMA GİDERLERİNİ TİP ÖDESİN’

Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürü Hakkı Susmaz tarafından Danıştay 10. Dairesi Başkanlığına sunulan cevap dilekçesinde, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine ilişkin TİP’in yürütmenin durdurulması talebiyle açtığı davanın reddedilmesi gerektiği öne sürüldü.

Dilekçede ayrıca yargılama giderlerinin TİP’in ödemesi talep edilirken şu ifadelere yer verildi:

“Açıklanan nedenlerle; dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı hukuka tamamı ile uygun olup aksi yöndeki davacı iddiaları mesnetsiz bulunduğundan haksız ve mesnetsiz olarak açılan davanın ve kanunî şartları gerçekleşmeyen yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar verilmesi gerekmektedir.

Yukarıda açıklanan ve re'sen dikkate alınacak sebeplerle, haksız ve hukukî dayanaktan yoksun olan davanın ve kanunî şartları gerçekleşmeyen yürütmenin durdurulması talebinin reddi ile yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine ve 659 sayılı KHK uyarınca idaremiz lehine vekâlet ücreti ödenmesine karar verilmesini vekâleten arz ve talep ederim.