Cumartesi Anneleri’nden 823. hafta açıklaması: ‘Türkiye, son 10 yılda özgürlüklerin en çok gerilediği üç ülkeden biri oldu’
Cumartesi Anneleri, koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medyadan yayınladıkları 823. hafta açıklamasında, AKP iktidarının 2020 yılında da cezasızlıkta ve inkârda ısrar ettiğine vurgu yaparak ‘’Kaf Dağı’nın ardına saklasalar da kararlıyız; kayıplarımıza, hakikate ve adalete ulaşacağız’’ dedi.
02-01-2021 12:55

İleri Haber
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yurttaşların akıbetini sormak amacıyla her cumartesi günü yaptıkları açıklamayı, 823. haftada yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını tedbirleri kapsamında internetten yayınladı. Cumartesi Anneleri, yeni yılın ilk cumartesi gününde yaptığı 823. hafta açıklamasında ‘’ Biz ısrarla izini sürersek, hakikatler açığa çıkacak, biz haklarımızı savunursak, adalet tecelli edecek, biz zulme baş eğmezsek, hukuk egemen olacak’’ dedi.
"2021 herkes için hukukun ve adaletin yılı olsun" temennisiyle başlanılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
‘TÜRKİYE, SON 10 YILDA ÖZGÜRLÜKLERİN EN ÇOK GERİLEDİĞİ ÜÇ ÜLKEDEN BİRİ OLDU’
2020 ağır insan hakları ihlalleri, hukuksuzluklar, adaletsizlikler ve koronavirüs salgını gölgesinde geçti. Türkiye, Dünya Özgürlükler Endeksi’nde 100 üzerinden 32 puanla “özgür olmayan ülkeler” kategorisinde değerlendirildi ve dünyada son 10 yılda özgürlüklerin en çok gerilediği üç ülkeden biri oldu.
Artık Türkiye’de insanlar, vatandaşlığın getirdiği hukuksal ve siyasal statülerini, anayasal güvenceye bağlanmış temel hak ve özgürlüklerini kaybetmiş durumdalar. Haklar ve özgürlüklerle ilgili tüm talepler iktidar tarafından terörle ilişkilendirilerek cezalandırma gerekçesine dönüşüyor.
Bu ortamda bizim 823 haftadır sürdürdüğümüz hakikat ve adalet talebimiz, devleti yönetenler nezdinde 2020 yılında da karşılık bulmadı. Aksine kayıplar gerçeğini ifade etmek ve kamuoyu oluşturmak için toplanma hakkımızı kullandığımız iletişim mekânımız Galatasaray, bize yasaklı olmaya devam etti. Bununla da kalmayıp Galatasaray’da ifade ve toplanma özgürlüğümüzü kullandığımız için hakkımızda dava açıldı.
‘İKTİDAR, 2020’DE DE CEZASIZLIKTA VE İNKÂRDA ISRAR ETTİ’
Oysa ifade ve toplanma özgürlüğünün kullanılabilmesi için kamusal mekânların herkese açık olması, asgari bir zorunluluktur. Kamusal alanların topluma kapatılması demokrasinin, ifade ve toplanma hakkının inkarıdır.
Kısacası iktidar, 2020’de de gözaltında kaybedilen insanlarımızın akıbetlerinin açığa çıkarılması, bu insanlığa karşı suçun fail ve sorumlularının yargılanarak cezalandırılması görevini yerine getirmedi. Cezasızlıkta ve inkârda ısrar etti. Kayıp yakınlarının yargıda bulamadıkları adaleti Kaf Dağı’nın ardına sakladı.
Bu yüzden 2021’de de aşılması imkânsız görünen engellerin ardındaki Kaf Dağı’na, yani hakikate ve adalete ulaşmak için tüm zorlukları göğüslemeye devam etme edeceğiz. Yok etmeyi hedefleyen zulme karşı küllerimizden bir kez daha doğma kararlılığımızdan vazgeçmeyeceğiz…İyiliğe, umuda, hakikate ve adalete dair duyulması, bilinmesi gerekenleri söylemeye devam edeceğiz.
‘KAF DAĞI’NIN ARKASINA SAKLASALAR DA KARARLIYIZ!’
Her biten yıl bizim için kayıplarımızdan ayrı geçen koca bir yıl… Her geçen yılla birlikte acının yakıcı sınavından geçiyoruz… Ama her gelen yeni yılla birlikte umudumuzu, direncimizi ve kararlılığımızı büyütüyoruz. Zulmün karanlığına umut ektik, direnç ektik, kayıplarımızı bekliyoruz. Kaf Dağı’nın ardına saklasalar da kararlıyız; kayıplarımıza, hakikate ve adalete ulaşacağız.
Evet Türkiye karanlık bir dönemden geçiyor ama umutsuzluğa yer yok; biz insan olmakta ısrar ettiğimiz sürece umut hep var olacak.
Biz ısrarla izini sürersek, hakikatler açığa çıkacak.
Biz haklarımızı savunursak, adalet tecelli edecek.
Biz zulme baş eğmezsek, hukuk egemen olacak.
2021 aydınlık bir Türkiye için umudu, direnci ve dayanışmayı büyüttüğümüz bir yıl olsun.
İLGİLİ HABERLER
Türk mürettebatlı gemiye korsanlar saldırdı: 1 kişi öldü, 15 kişi kaçırıldı
Gine açıklarında Türk mürettebatın yönettiği gemi silahlı korsanlar tarafından rehin alındı. İlk belirlemelere göre, mürettebattan 1 kişi öldürüldü, 15 kişi kaçırıldı.
23-01-2021 22:19

Nijerya’nın Lagos kentinden Güney Afrika'nın Cape Town kentine gitmek üzere yola çıkan 19 mürettebatlı M/V Mozart isimli bir Türk gemisi Batı Afrika ülkesi Gine açıklarında, Sao Tome’nin 100 deniz mil kuzeybatısında Nijeryalı korsanlar tarafından rehin alındı. İlk belirlemelere göre, Boden isimli Türk şirketine ait geminin mürettebatından 15 kişinin zorla götürüldüğü öğrenildi. 4. Kaptan Furkan Yaren radar hariç tüm kabloların söküldüğünü ve korsanlar tarafından kendisine verilen rotada seyrettiklerini bildirdi. Yaren, 2. mühendis Farman Ismayılov’un ise öldürüldüğünü açıkladı.Nijeryalı korsanların pazarlık için haber beklediği de ulaşılan bilgiler arasında yer alıyor.
İmamoğlu ve yurttaş arasında dikkat çeken konuşma
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun pazar ziyaretinde yurttaşla yaşanan diyalog dikkat çekti.
23-01-2021 20:08

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, kentte bir pazarda yurttaşlarla ve pazar esnafı ile görüştü. Bir yurttaşın İmamoğlu'na, "Korona yok mu size? İç içe geziyorsunuz." diye sorarken İBB Başkanı "Evet, aynen sizin gibi geziyoruz" cevabını verdi.
Sezgin Tanrıkulu'ndan 'faili meçhul cinayetler araştırılsın' teklifi
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 2002-2015 yılında 227 faili meçhul cinayet işlendiğini belirterek, faili meçhul cinayetlerin araştırılması hakkındaki teklifi TBMM'ye sundu.
23-01-2021 19:46

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, faili meçhul cinayetlerin araştırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) teklif sundu. 1990’lı yıllarda yoğun ve sistematik olarak süren faili meçhul cinayetlerin 2000’li yıllarda işlenmeye devam ettiğine ve 2002-2015 yılları arasında 227 faili meçhul cinayet işlendiğine dikkat çeken Tanrıkulu, teklifinde şu ifadelere yer verdi:
1990’lı yıllarda gözaltında kaybedilenler, evinin önünden arabayla alınıp bir daha haber alınamayan binlerce kişi, o dönemin bize bıraktığı kolektif acı hafızadadır. Faili meçhule kurban giden evlatlarının kemiklerini arayan Cumartesi Anneleri, evlatlarının kemikleri bile çok görülen bu anneler o dönemin canlı tanığıdır.
90’lı yıllarda her güne cinayet haberleri ile başlayan Türkiye, gelinen noktada geçmişle hesaplaşmadan toplumsal barışı inşa edemeyecektir. Toplumsal barış, acıda ve sevinçte ortaklaşmakla mümkündür.
AKP Hükümetleri döneminin en büyük faili meçhul katliamından biri Roboski’de gerçekleşmiştir. Burada "faili meçhul" tabiri, yalnızca faili bilinmeyen cinayetleri değil, faili bilindiği halde gizlenebilmesini de ifade etmektedir. Bu açıdan Roboski Katliamı da failler yargılanmadığı için "faili meçhul bir katliam" olarak bırakılmıştır.
Faili meçhul cinayetlerle ilgili diğer bir husus ise denetim mekanizmalarındaki sistematik atalet halidir.
28 Kasım 2015 tarihinde Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, Dört Ayaklı Minare’nin kurşunlanmasına tepki olarak gerçekleştirilen basın açıklaması sırasında başından vurularak öldürülmüş ve bu cinayetin sorumluları hala ortaya çıkarılmamıştır. Elçi cinayetinden sonraki delil karartma girişimleri ve sürecin işleyişinin, 1990’larda işlenen siyasi cinayetlerden hiçbir farkı olmadığını göstermektedir.
Devlet, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde gerçekleşen her türlü cinayetten, ölümden, yaşam hakkı ihlalinden doğrudan sorumludur. Kişilerin can güvenliğini sağlamak, faili belli veya meçhul cinayetleri önlemek Devletin öncelikli görevlerinden biridir. Ancak ne yazık ki göz göre göre gerçekleşen cinayetlerin önü alınmamaktadır.
Uğur Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde Ankara'da evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu suikasta kurban gitmiştir. AKP Hükümetleri döneminde faili meçhul cinayetler aydınlatılmamıştır. AKP Hükümeti “ucu nereye dokunursa dokunsun” diyerek faili meçhul cinayetlerin aydınlatılacağı konusunda açıklama yapmış, ancak, faili meçhul cinayetlerin failleri Ankara’nın dehlizlerinde kaybolmuştur.
1990’lı yılların faili meçhul cinayetleriyle ilgili açılan davaların tümü nakledilmiş ve sorumluların çoğunluğu beraat ettirilmiştir. AKP döneminde işlenen faili meçhul cinayetlerin hiçbiri aydınlatılmamış, sorumlular hesap vermemiştir.
Faili meçhul cinayetlerin her yönüyle, kapsamlı bir araştırmaya tabi tutularak, bu cinayetleri araştırmak ve arkasındaki sorumluların ortaya çıkarılması amacıyla Anayasanın 98'inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105'inci Maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
Serdar Ortaç: Devlet bankası “Sen Serdar Ortaç'sın” diyerek borcumu 8 ay erteledi
Türkiye’de esnaf ve yurttaş ekonomik kriz nedeniyle zor günler geçirirken, bir dönem kumar borçlarıyla gündemden düşmeyen şarkıcı Serdar Ortaç, bir devlet bankasının ünlü olduğu için kredi borcunu 8 ay ertelediğini söyledi.
23-01-2021 18:05

Şarkıcı Serdar Ortaç, milyonların ekonomik kriz nedeniyle zor günler geçirdiği Türkiye’de, bir devlet bankasının kredi borcunu 8 ay ertelediğini açıkladı.
Ortaç, Posta’ya verdiği röportajda son aldığı krediyi ödeyemediğini belirterek, “Valla en son aldığım krediyi ödeyemediğim için koskoca devlet bankası, ‘Sen Serdar Ortaç’sın seni mahkemeye verir miyiz evlat?’ dedi ve borcumu 8 ay erteledi” diye konuştu. Ortaç, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘ÖZEL BANKA OLSA ALIRDI’
“Ama özel banka olsa belki donumu alırdı. Zamanında çok yatırım yaptım. Oturduğum evin tüm sokağı, tüm mahalle benimdi. Eski Ali Sami Yen’in yanında 12 katlı plazam vardı. Babadan kalma fabrika. O hâlâ duruyor şükür. Diğer hepsi kötü alışkanlıklarımdan dolayı gitti. Ticari aklım yok benim. Ha şu an evim var, stüdyom var. Ama zamanında kazandıklarımı doğru değerlendiremedim maalesef.”
SOSYAL MEDYADA TEPKİ YAĞDI
Serdar Ortaç’ın bu sözleri sosyal medyada yurttaşlar tarafından eleştirildi.
Yapılan sosyal medya paylaşımlarında, Ortaç ve kamu bankasının tutumuna tepki yağdı ve “Serdar Ortaç’ın kumar borcuna af mı?” ve “Devlet bankası sıradan vatandaşın borcunu ertelemez” gibi yorumlar yazıldı.
“ERDOĞAN’I BEĞENİYORUM”
Serdar Ortaç, geçen ekim ayında yaptığı açıklamada AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a övgüde bulunmuştu. Erdoğan ve AKP'nin icraatlarını beğendiğini belirten Ortaç, “Türk liramızı bile kıymetli hale getirdiler. Sadece değer açısından değil, görünüş açısından bile” ifadesini kullanmıştı. Erdoğan’ı eleştirenleri ‘nankörlükle’ suçlayan Ortaç'ın açıklamaları sırasında dolar, 7.89 TL'den işlem görüyordu.
Selçuk Özdağ: Saldırganların adresi bellidir
Saldırıya uğrayan Özdağ, Soylu’nun açıklamalarına tepki göstererek, sözleriyle saldırganları cesaretlendirdiğini belirtti. Özdağ, "Saldırganların adresi bellidir" dedi.
23-01-2021 15:35

Saldırıya uğrayan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun saldırılara ilişkin ‘tepkisel’ açıklamasına sert tepki göstererek, “İşte saldırganları cesaretlendiren de budur. Saldırganların adresi bellidir. Yönlendirenler, kışkırtanlar bellidir. Gereği yapılmadığı takdirde bu saldırılar devam edecek, Türk siyaseti giderek daha çok itibarsızlaşacaktır” dedi.
Geçen hafta Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ, Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu, KRT TV programcısı Avukat Afşin Hatipoğlu Ankara’da saldırıya uğradımış, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu konuya ilişkin yaptığı açıklamada saldırıların ‘tepkisel’ olduğunu ifade etmişti.
Özdağ, Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarla Soylu’ya sert tepki gösterdi. Özdağ’ın açıklamaları şu şekilde:
"Siyaset şiddeti önlemek, ülke sorunlarını konuşarak çözmek için vardır. Siyasetçinin tek silahı sözleridir. Sözün sustuğu/susturulduğu yerde siyaset biter, şiddet tırmanır, konuşmanın, diyalogun yerini kavga alır.
Bir yerde siyasetçiler, gazeteciler susturulmaya çalışılıyorsa orada söz bitmiş, kavga başlamış demektir. Bu ülke suni kavgalardan çok çekti. Seçmeni tutma adına toplumu birbirine düşman edecek politikalar izlendi. Bir yerde şiddet varsa ülkeyi yönetenlerin de bunda büyük sorumluluğu vardır.
‘SOYLU’NUN AÇIKLAMASI SKANDAL’
Onun için şiddet niye var sorusu biraz da siyasetçilerle ilgilidir. Evimin önünde saldırıya uğradım, bunun savunulacak, herhangi bir gerekçe ile meşrulaştırılacak bir yanı yoktur. Siyaset yaptığım bütün dikkatimi söze verdiğim için saldırıya uğradım.
Bu tip olayların olmaması- olay sonrası- ilgili ve yetkili olanların tutumlarına bağlıdır. Birçok siyasetçi arayarak veya bizzat gelerek geçmiş olsun dileklerini ilettiler hepsine teşekkür ediyorum. Lakin daha zanlıların ifadesi alınmadan İçişleri bakanı sayın Soylu’nun olayı tepkisel diye nitelendirmesi tam bir skandaldı.
Selahattin Demirtaş için Anayasa Mahkemesi'ne bir başvuru daha yapıldı
Selahattin Demirtaş’ın avukatı Mahsuni Karaman, yeniden AYM’ye bireysel başvuru yaptıklarını açıkladı.
23-01-2021 14:10

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın avukatı Mahsuni Karaman, “AİHM’in, ‘Demirtaş derhal serbest bırakılmalı’ kararına gösterilen dirence karşı, yeniden Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuru yaptıklarını” açıkladı.
HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın avukatı Mahsuni Karaman’ın açıklaması şöyle:
AYM, bir an evvel ‘AİHM kararı bizi bağlamaz’ saçmalığına son vermezse, AİHM, AYM için ‘etkili iç hukuk yolu değil’ kararı verir. Bizden söylemesi”
AİHM Büyük Dairesi, geçen 22 Aralık’ta Demirtaş ile ilgili 2018 yılında verilen "Serbest bırakılmalı" kararına ilişkin yapılan temyiz başvurusunu karara bağlamıştı. 17 yargıçtan oluşan büyük daire, 15'e karşı iki oyla Demirtaş'ın derhal serbest bırakılması gerektiğine karar vermişti.