Cumartesi Anneleri: Çeyrek asırdır soruyoruz, İsmail Bahçeli nerede?

Cumartesi Anneleri: Çeyrek asırdır soruyoruz, İsmail Bahçeli nerede?

Cumartesi Anneleri, 770. hafta buluşmasında, 1994 yılında gözaltında kaybedilen İsmail Bahçeci’nin akıbeti soruldu.

Ersan Kınık - @ErsanKinik

İçişleri Bakanlığı ve Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından 700. Haftadan bu yana Galatasaray Meydanı’ndaki oturma eylemleri engellenen Cumartesi Anneleri, 2019’un son buluşması olan 770. hafta buluşmasında da İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde bir araya geldi. Yoğun polis ablukası altında gerçekleşen buluşmada, 1994 yılında gözaltında kaybedilen İsmail Bahçeci’nin akıbeti soruldu.

Bu haftaki buluşmaya CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve oyuncu Nur Sürer de katıldı.

'GERÇEKLERİ ORTAYA ÇIKARMASI İÇİN ADLİ VE İDARİ MAKAMLARI GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ'

Basın açıklamasını, Cumartesi İnsanları’ndan Besna Tosun okudu. 2019 yılının son buluşmasında gözaltında kaybedilen sevdiklerimiz için adalet talebimizle yine kamuoyu karşısındayız diyerek açıklamaya başlayan Tosun, 2019 yılında kamu görevlileri tarafından işlenen hak ihlallerine değinerek şu açıklamalarda bulundu:

“2019 yılını kamu görevlileri tarafından işlenen hak ihlallerinde cezasızlığın bir norm haline getirilmesi ve ceza adaleti sisteminin yarattığı ağır tahribatla geçirdik. Oysa insan hakları ihlallerinde sorumluların tespiti ve suçla orantılı bir şekilde cezalandırılmaları insan hakları hukukunun devletlere yüklediği bir sorumluluktur. Devletin görevi kişiyi ve haklarını saldırılardan korumak ve bunun mümkün olmadığı hallerde de saldırıda bulunanları cezalandırmaktır. 770 haftadır her şeyin hukuk kurallarına uygun olarak gerçekleşmesi ve adaletin tecellisinin devletlerin temel amacı olması gerektiğini söylüyoruz ve 770 haftadır insan haklarına dayanması gereken ceza adalet sisteminin, söz konusu gözaltında kaybetme suçu olduğunda maddi gerçeği ortaya çıkarma işlevini yerine getirmesi için adli ve idari makamları göreve çağırıyoruz.”

Basın açıklamasının ardından gözaltında kaybedilen İsmail Bahçeci’nin kardeşi Umut Bahçeci şu sözleri kaydetti:

“Ağabeyimi gözaltında kaybedildikten sonra kapımız polisler tarafından bir daha çalınmadı. Eğer ağabeyimi siz kaybetmediyseniz bir daha neden kapımızı çalmadınız? Siz ağabeyimi aldınız işkencede kaybettiniz daha sonra bir çukura attınız. İnsanlar Hakları Derneği önü polis ablukası altında ne güzel bir ülke. Tüm yetkililere sesleniyorum: ağabeyim ve diğer gözaltında kaybedilenlerin katilleri kim, akıbetlerine ne oldu, katiller nerede? Bizim yerimiz burası değil bizim yerimiz Galatasaray'dır. Bu devlet bir hukuk devletiyse, katiller adalet önüne çıkarılmalı.”

'İNSANLARIN HİÇ VAR OLMAMIŞ GİBİ UNUTULUP GİTMESİNİ BEKLEYENLER YANILDILAR'

İsmail Bahçeci’nin ardından Uluslararası Af Örgütü’nden Tarık Beyhan şu sözleri kaydetti:

“İsmail Bahçeci zorla kaybedildiğinde sadece 8 yaşındaydım. Bugün burada konuşacağım için Uluslararası Af Örgütü İsmail Bahçeci ile ilgili 25 yıl önce ne yapmış diye bakmak istedim. Uluslararası hareketimizin internet sitesinde eski içerikleri bulmak biraz zor olabiliyor. Bu nedenle arama kısmına girip 1994 yılındaki Türkiye ile ilgili içerikleri listeledim. Önüme koca bir liste çıktı. Zorla kaybedilme tehlikesi altında bulunan onlarca kişi için acil eylem başlatılmıştı.

Bir kısmı için güncelleme bilgisi geçilmiş, bazısı iyi haber; büyük çoğunluğu ise kötü haber... Kimisi sağ salim evine dönmüş, kimisi tutuklu olarak mahkeme karşısına çıkarılmış, kimisinin ise maalesef ölü bedeni bulunmuş. Fakat geri kalan bir kısmı için, İsmail Bahçeci de dahil, güncelleme bilgisi girilmemişti. İsmail Bahçeci, diğer birçok insanla birlikte, 1994 yılından beri, 25 yıldır, zorla kaybetme mağduru.

İnsanlar hiç var olmamışlarcasına, sanki bir anda silinip gidebileceklermiş ve herkes varlıklarını unutacakmış gibi zorla alınıp götürülüyor, kaybediliyor. Yakınları, anneleri, babaları, kardeşleri, eşleri, çocukları bir mezar taşna sahip olmayı şans sayacak halde bırakılıyor.

Fakat o insanların hiç var olmamış gibi unutulup gitmesini bekleyenler yanıldılar. Şu anda yanımda ve arkamda duran onlarca insan, kendisi burada olmayıp yürekleri burada olan bu ülkedeki, hatta yalnızca bu ülkede değil, dünyanın dört bir yanındaki on binlerce insan zorla kaybedilenleri unutmadılar. 770 haftadır bu insanlar sorumlulardan hesap sorulmasını, adalet yerini bulmasını talep etmek için toplanıyorlar.

Fakat son 70 haftadır burada, bu dar sokakta toplanıyorlar. Neden?

Cumartesi insanları, 70 hafta önce de kayıpların akıbetini öğrenmek ve adalet aramak için Galatasaray meydanında yıllardır olduğu gibi barışçıl şekilde toplandılar. Yıllardır olduğu gibi ne şiddete meylettiler ne de bir suç işlediler. Fakat polis biber gazı ve plastik mermileriyle bu barışçıl protestoya yönelik aşırı güç kullandı. O günkü müdahale sadece insanlara değil toplanma özgürlüğüne de yapılmış bir müdahaleydi. O günden beri adalet arayışı bu dar sokağa sıkıştırılmaya çalışılıyor.

Toplanma özgürlüğü uluslararası insan hakları hukukunca tanınmış en temel haklardan biridir. Yıllardır Galatasaray Meydanı'nda gerçekleştirilen bir protestoyu hukuka aykırı bir yasakla engellemeye çalışmak temel bir hakkın ihlalidir.

Buradaki insanların yakınları zorla kaybedildi, sorumlular yargılanmadı ve adalet yerini bulmadı.

Er geç bu hak ihlalleri son bulacak. O güne kadar Uluslararası Af Örgütü olarak Cumartesi Anneleri'nin yanında olmaya devam edeceğiz.”

'SİZ İÇİMDEKİ BENİ ÖLDÜRDÜNÜZ'

Tarık Beyhan’ın konuşmasının ardından, gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız konuştu. Oğlu Murat’ı kendi elleriyle karakola götürdüğünü ancak onu bir daha göremediğini söyleyen Yıldız şu sözleri kaydetti:

“Siz bu zulümleri yapmasaydınız biz oğlumla güzelce yaşıyorduk. 24 yıldır sokaklardayız. Sizin kaybettiğiniz insanları arıyoruz. Biz kayıplarımızla buluşma mekanımızı istiyoruz. Adalet yerini bulsun. Bir anne çocuğu için mezar arar mı?  Herkes çocuğu için yaşar, benim çocuğumu elimden aldınız ben yaşayan ölüyüm. Siz içimdeki beni öldürdünüz, artık yeter."

NE OLMUŞTU?

İsmail Bahçeci, Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda öğrenciydi. Türkiye Öğrenci Dernekleri Federasyonu başkanıydı. Politik kimliği nedeniyle defalarca gözaltına alındı, ağır işkenceler gördü. 1993 yılından itibaren polis tarafından aranmaya başladı. Bahçeci Ailesinin Avcılar'daki evine polis baskınlar düzenledi. Bu nedenle İsmail evden ayrıldı. Kardeşi İsmail'e acil durumlarda kendisine haber ulaştırması için bir arkadaşının işyeri telefonunu verdi.

24 Aralık 1994 tarihinde Bahçeci Ailesi'ni telefonla arayan ve kendisini İsmail'in arkadaşı olarak tanıtan bir kişi, İsmail'in siyasi şube polisleri tarafından gözaltına alındığı haberini verdi. Baba Şehmus Bahçeci hemen Gayrettepe Emniyet Müdürlüğüne ve DGM İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu. Ancak İsmail'in gözaltına alındığı inkâr edildi.

24 Aralık'tan sonra Bahçeci Ailesinin evine bir daha polis baskını yapılmadı. Kardeşinin İsmail'e telefonunu verdiği arkadaşının işyeri, polis tarafından basıldı. "Yakalanan bir örgüt mensubunun üzerinde telefon numaranız çıktı” denilerek işyeri sahibi gözaltına alındı. Gözaltına alınan M. Y.'nin de içinde olduğu bazı kişiler emniyette sorgudayken "Seni de İsmail Bahçeci gibi kaybederiz” diye tehdit edildiklerini açıkladı.

Fatma ve Şehmus Bahçeci, devletin her kademesinde oğullarını aradı. Başbakan Çiller ve Cumhurbaşkanı Demirel onların randevu talebini kabul etmedi. Görüştükleri İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Azimet Köylüoğlu, İsmail'in işkence ile öldürülüp bir çukura atılmış olabileceğini söyledi. İçişleri Bakanı Nahit Menteşe de, "Dua edin de oğlunuz polislerin elinde olsun. Araştırıp size haber vereceğim.” dedi ama aileyi hiç aramadı.

Milletvekili Mahmut Alınak 24 Ocak 1995 tarihli meclis oturumunda yaptığı konuşmada, "İsmail Bahçeci'nin annesi 'Çocuğumu istiyorum!' diye feryat ediyor. Bu feryadı ben buraya taşıyorum. Bu insan gözaltında kaybolmuştur, bu insan bulunmalıdır.” diyerek İsmail'in gözaltında kaybedilişini Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin gündemine getirdi.

İsmail'in arkadaşları, İnsan Hakları Derneği ve Af Örgütü düzenledikleri kampanyalarla konuyu ülke ve dünya kamuoyuna taşıdılar. Ancak İsmail Bahçeci'nin gözaltına alındığı kayıtlara geçirilmedi. Bugüne kadar akıbeti ve nerede olduğu konusunda hiçbir bilgi verilmedi. Onu kaybedenlere suçlarını gizleme ve sorumluluktan kaçma imkanı sağlandı.