Cumartesi Anneleri 799. haftada Hasan Gülünay'ın akıbetini sordu

Cumartesi Anneleri 799. haftada Hasan Gülünay'ın akıbetini sordu

Cumartesi Anneleri, koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medyadan yayınladıkları 799. hafta açıklamasında 28 yıl önce kaybedilen Hasan Gülünay'ın akıbetini sordu.

İleri Haber

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yurttaşların akıbetini sormak amacıyla her cumartesi günü yaptıkları açıklamayı, 799. haftada yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını tedbirleri kapsamında internetten yayınladı. 799. hafta açıklamasında, 20 Temmuz 1992 günü Tarabya’daki evinden işyerine gitmek üzere çıktıktan sonra polisler tarafından gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Hasan Gülünay'ın akıbetini sordu. 

''Gülünay’ın güvenlik güçlerince gözaltına alındığını ve onların kontrolleri altında öldüğünü doğrulamaya yetecek ciddi, belirgin ve tutarlı emareler mevcuttur'' diyen Cumartesi Anneleri'nin 799. hafta açıklaması şu şekilde:

'HASAN GÜLÜNAY'IN AKIBETİ AÇIKLANSIN, FAİLLERİ CEZALANDIRILSIN'

Temel hak ve özgürlüklerin korunması, hukukun üstünlüğünün  sağlanması ancak geçmişte yaşanan ağır insan hakları ihlalleri üzerindeki cezasızlığın son bulması ile mümkündür.

Ancak Türkiye’de cezasızlık bir devlet politikası olarak uygulanıyor. Devletin politikaları veya eylemlerinden doğan gözaltında kaybetmeler, yine devletin kurumlarının işbirliği içinde  örtbas ediliyor. Devlet, anayasal yükümlülüklerini yerine getirmediği için cezasızlık zırhı aşılamıyor. Bunun sonucunda da ne gözaltında kaybedilen insanlarımıza ne de  adalete ulaşılamıyor.

799. haftamızda adalet talebimizin 28 yıldır karşılık bulmadığı Hasan Gülünay dosyası ile kamuoyunun karşısındayız.

23 Mayıs1992 tarihinde Artvin’de gözaltına alındıktan sonra işkence ile öldürülen Ali Ekber Atmaca'nın üzerinden İstanbul’da aynı mahallede yaşadığı Hasan Gülünay’ın kimliği çıktı.

Bu nedenle 32 yaşındaki 4 çocuk babası Hasan Gülünay polis tarafından aranmaya başlandı. Eşine bir süredir polis tarafından takip edildiğini söyleyen Gülünay, 20 Temmuz 1992 günü Tarabya’daki evinden işyerine gitmek üzere çıktı ve bir daha geri dönemedi.

'YARALARI İYİLEŞTİKTEN SONRA GÖZALTINA ALINDIĞINI AÇIKLAYACAKLAR'

Hasan’ın iş yeri telefonunu arayan bir kişi, Terörle Mücadele Şubesi’nden aradığını söyleyerek Hasan Gülünay’ın gözaltında olduğu bilgisini verdi. Ancak Savcılık ve İstanbul Emniyeti’ne başvuran aileye, Hasan’ın gözaltında olmadığı, arandığı söylendi. Bunun üzerine aile memleketlileri olan ve o dönem İstanbul Emniyetin’de üst düzey yetkili olan Hüseyin Kocadağ’la görüştü. Kocadağ aileye “Hasan Gülünay sağ, içeride işkence yaraları iyileştikten sonra gözaltına alındığını açıklayacaklar” dedi. Aile bu bilgiyi kamuoyuna duyurdu.

Hasan’la aynı tarihlerde İstanbul Emniyet  Müdürlüğü’nde sorguda olan bir tanık, yüzünü görmediği bir kişinin işkencede “Ben Hasan Gülünay beni gözaltında kaybetmeye çalışıyorlar” diye bağırdığını açıkladı. Bu iki açıklamanın ardından hem ailenin hem de tanıklık yapan kişinin evleri polis tarafından basıldı ve konuşmamaları için tehdit edildiler. 

Başbakan, İçişleri Bakanı ve TBMM başta olmak üzere tüm resmi mercilere başvuran aileye devletin cevabı; “İddialarınız gerçek dışı, başvurularınız  emniyet teşkilatını karalamaya yönelik” oldu.

DOSYA ZAMAN AŞIMINA UĞRATILDI

Ailenin tüm başvuruları sonuçsuz bırakıldı. Yargı makamları, güvenlik güçleri tarafından verilen bilgilerle yetindi. Olayla ilgili delilleri toplamadan, tanıkları dinlemeden ve etkili bir soruşturma yürütmeden zaman aşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Karara yapılan itiraz reddedildi. Dosya 2013 yılında Anayasa Mahkemesi’ne taşındı.

Anayasa Mahkemesi de  davada AİHM’nin zorla kaybetmelerle ilgili kabul ettiği delil standartlarını uygulamadı. 21 Nisan 2016 tarihinde yalnızca “yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine” hükmetti. Ancak  bu ihlalin de sonuçlarının ortadan kaldırılması için  zamanaşımını gerekçe göstererek etkili bir giderim yolu sunmadı. Dava AİHM’e taşındı.

Anayasa Mahkemesi de  davada AİHM’nin zorla kaybetmelerle ilgili kabul ettiği delil standartlarını uygulamadı. 21 Nisan 2016 tarihinde yalnızca “yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine” hükmetti. Ancak  bu ihlalin de sonuçlarının ortadan kaldırılması için  zamanaşımını gerekçe göstererek etkili bir giderim yolu sunmadı.

Gözaltında kaybedilişinin 28.yılında bir kez daha Hasan Gülünay için hakikat ve adalet çağrısında bulunuyoruz : Gözaltında kaybetme devam eden bir insan hakkı ihlali niteliğindedir. Hasan Gülünay dosyasının  zamanaşımı gerekçe gösterilerek kapatılması uluslararası insan hakları hukukuna aykırıdır.

'EKSİK OLAN TEK ŞEY SİYASİ VE ADLİ İRADE'

Gülünay’ın güvenlik güçlerince gözaltına alındığını ve onların kontrolleri altında öldüğünü doğrulamaya yetecek ciddi, belirgin ve tutarlı emareler mevcuttur. Hakikatın açığa çıkarılması ve adaletin sağlanması için eksik olan şey siyasi ve adli iradedir.

Bu yüzden bir kez daha  siyasi ve adli makamları Hasan Gülünay’ın akıbetinin açıklanması, faillerinin cezalandırılması için uluslarası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırıyoruz.

Hasan Gülünay için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz! 100 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.