Cumartesi Anneleri 771. hafta: 'Umutlarımız tükenirse biz de tükeniriz'

Cumartesi Anneleri 771. hafta: 'Umutlarımız tükenirse biz de tükeniriz'

25 yıldır kayıpların mücadelesini verdiklerini dile getiren Cumartesi Anneleri, 2020’ye adaleti bulma temennisiyle girdiklerini söyledi.

Emre Orman - @eemreorman

Cumartesi Anneleri 771. hafta oturumunda kayıp yakınları 2020 yılının herkes için adalet ve eşitlik getirmesini istedi. Galatasaray Meydanı’ndaki eylem yasakları nedeniyle İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde yoğun polis ablukası altında bir araya gelen Cumartesi insanlarının eylemine CHP ve HDP’li milletvekilleri de destek verdi.

Gözaltında kaybedilen çok sayıda kişinin fotoğraflarının da taşındığı eylemde basın açıklamasını Sebla Arcan okudu. Türkiye'nin adaletsizlik ve çatışma üreten rejimine itiraz ederek barış ve adalet istediklerini söyleyen Arcan, taleplerini tekrar yineledi:

“Devlet, gözaltında kaybetmelerdeki sorumluluğunu kabul etsin, kaybedilen sevdiklerimizin akıbetlerini açığa çıkartacak mekanizmaları hayata geçirsin. Zorla kaybetme suçu, Türk Ceza Kanunu'nda insanlığa karşı suçlar başlığı altında düzenlensin. Gözaltında kaybetme suçunun faili olan devlet görevlileri üzerindeki cezasızlığa son verilsin ve evrensel hukuka göre yargılanmalarını sağlayacak düzenlemeler yapılsın. Gözaltında kaybetmeyi yasaklayan ve ailelerinin kaybedilen yakınlarıyla ilgili gerçekleri öğrenmesini zorunlu bir hüküm olarak öngören ‘Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’ derhal imzalansın. 

2020 yılına başlarken Cumhurbaşkanına sesleniyoruz;

Siyasi sorumluluğunuzun gereği olarak bu taleplerimizi karşılamak sizin görevinizdir; bize karşı sorumluluklarınızı yerine getirin. Bize yönelik hukuku ve tüm insanlık değerlerini çiğneyen yasaklama uygulamalarına son verilmesini sağlayın.”

'DARBELERE KARŞIYSANIZ GALATASARAY'I NİYE YASAKLIYORSUNUZ?'
 
Gözaltında kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın eşi Sultan Taşkaya, kayıpları için burada olduklarını belirterek “Bu yeni yılda kayıplarımız bulunsun, katiller yargılansın. Kayıplarımız bulunana kadar buradayız” dedi.

12 Eylül kayıplarından Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır, kendilerini buralara iten etken ve etmenin devletin güvenlik güçleri olduğunu kaydetti. 40 yıldır bu meydanda olduklarını vurgulayan Kırbayır, şöyle devam etti:

“Devletin güvenlik güçleri olmasaydı biz burada olmasaydık. 80’de cuntacı faşist darbeden bu güne kadar yakınlarımız gözaltında kaybedildi. Darbelere ve darbecilere karşı son 25 yıldır Galatasaray'da kamuoyuna, yetkililere seslendik. Gözaltında kaybedip mezarlarını yok ettiğiniz kayıplarımızı verin, dedik. Her iktidara gelen siyasetçi darbeye karşı olduğunu söyledi. Madem darbelere karşısınız bize Galatasaray’ı niye yasakladınız? Bu iki yüzlülük değil mi?”

'ADALET ARAYANLAR GÜÇLENDİRİLMELİ'

1995 kayıplarından Hasan Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak, 2019’da adaletsizliklerin zirveye ulaştığını, 2020’ye ise adaleti bulma temennisiyle girdiklerini dile getirdi. 25 yıldır başta Galatasaray olmak üzere hayatın her alanında hukuk ve adalet aradıklarını aktaran Ocak, iki gün önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Artık şehirlerimizin güvenliğini sadece kolluk güçleriyle koruyamayız” şeklindeki sözlerini hatırlatarak şöyle konuştu:

“Evet biz de öyle söylüyoruz. Ama nasıl koruyacağız? Herkesin hesap verdiği, suçların üstlerinin örtülmediği, sorumluların cezasız kalmadığı bir ortamda ancak şehirlerimizi ve insanlarımızı koruyabiliriz. Adalet ve hak arayanların cesaretlendirilmesi gerekiyor. Bu sağlanamazsa insanlar da coğrafyalar da daha büyük sorunlar yaşayacaktır. Sesimizin kısılması keyfiliklerin daha da büyümesine yol açacaktır. Bu keyfi uygulamalarınızdan, bizi engellemekten, baskı uygulamaktan, susturmaktan vazgeçin. Biz inat ve ısrarla mücadelemizi sürdüreceğiz.”

'GELEN HER YIL GİDENİ ARATIYOR'

1994 kayıplarından Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin, bu meydanda 25 tane yeni yıl kutladıklarını ve her yeni yıla girerken beklentilerini de dile getirdiklerini ifade etti. Geride bıraktıkları her yılın gelen yılları arattığını vurgulayan Bilgin, şunları aktardı:

“Zulüm, işkence, gözaltılar, gözaltında kayıplar, hak ihlalleri, hapishanelerde ölüm oruçları, hasta tutsakların ölümleri… Bunları hep yeni yıllarda yaşadık. Bizim bu ülkenin sisteminden beklentimiz yok, çünkü bu sistemde hak yok hukuk yok. Zam var zulüm var. Girdiğimiz bu yılda da bunları yaşayacağımızı biliyorum. Bu konuda duyarlı insanların örgütlenmesi, bu tür baskılara ve zulümlere ses çıkarıp direncini arttırması ve mücadeleyi yükseltmesi gerekiyor. Bu yeni yıldan temennim de yeni direnişlerin, yeni hak arayışlarının yükselmesidir.”

'UMUTLARIMIZ TÜKENİRSE BİZ DE TÜKENİRİZ'

12 Eylül kayıplarından Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren, iki yıldır Galatasaray Meydanı’nda buluşamadıklarına dikkat çekti. Hak ve adalet mücadelesinde, demokrasi mücadelesinde annesi Elmas Eren’i kaybettiğini aktaran Eren, şöyle devam etti:

“2019 yılı bu meydandan Elmas Eren’i de aldı. Onun bıraktığı yerden bu mücadele devam ediyor. Dilekle olmuyor arkadaşlar, yetmiyor. Bunun için mücadele etmek gerekiyor. Eğer bu mücadele büyümezse, görünür kılınmazsa olduğumuz yerde kalırız. 2020 yılında bu mücadelelerin büyütülmesini diliyorum. Demokrasi umuduyla diyorum, yine umut diyorum. Umutlarımız tükenirse biz de tükenmiş oluruz.”

'DEVLET KAYIP DOSYALARINI AYDINLATMAK İSTEMİYOR'

Birçok kayıp ailesinin avukatlığını da yapan İHD İstanbul Şubesi Başkanı Av. Gülseren Yoleri, Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray’da oturmaya başladıklarından bu yana 25 yıl geçtiğini ifade etti. Devletin cezasızlık politikalarında ısrarlı olduğunu gördüklerini dile getiren Yoleri, failler ve hakikatler ortadayken davaların cezasızlıkla sonuçlandığını hatırlattı. İtirafçıların beyanlarına rağmen hiçbir şekilde yargılamaların yapılmadığının altını çizen Yoleri, devletin yeniden gözaltında kaybetme eğilimine girdiğini belirterek şunları kaydetti:

“Abdülkadir Aygan ‘İtiraflarım’ diye kitap yazdı ve birçok olayı açıkladı. Ama onu yargılayan tek bir mahkeme yok. Ayhan Çarkın sokaklara, televizyonlara çıktı ve işlediği cinayetleri anlattı. ‘Bir cesur savcı arıyorum dava açacak’ dedi. Ancak herhangi bir soruşturma yapılmadı. Hakikatler hala karanlıkta bırakılmaya çalışılıyor. Bir kişinin itirafı, meczubun konuşması gibi gösteriliyor. Yapılacaklar da var, bütün bu olumsuzluklara rağmen. Devletin hakikatleri ortaya çıkarması noktasında yapacağı çok şey olduğunu biliyoruz. Cemil Kırbayır dosyası buna iyi bir örnektir. Hukuki ve insan hakları açısından devletin bunları sağlamaya gücünün yeteceğini biliyoruz. Tek sorun devletin bunu yapmak istememesi. Yeniden tüm kayıp dosyaları ile ilgili araştırma komisyonları açılsın. Etkin soruşturma yürütülsün. Faillerin cezalandırılması sağlansın. Cumartesi Anneleri yola çıktıklarında bu ülke gözaltında kayıpların devam ettiği bir ülkeydi. Onların mücadelesi bunu engelledi, devleti caydırdı.”