Cumartesi Anneleri 760. haftada Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir'in akıbetini sordu

Cumartesi Anneleri 760. haftada Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir'in akıbetini sordu

Cumartesi Anneleri 760. hafta buluşmasında Beyaz Toros'la kaçırılan ve gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir’in akıbetini sordu.

Ersan Kınık - @ErsanKinik

İçişleri Bakanlığı ve Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından 700. haftadan bu yana Galatasaray Meydanı’ndaki oturma eylemleri engellenen Cumartesi Anneleri, 760. Hafta buluşmasında da İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde bir araya geldi. Yoğun polis ablukası altında gerçekleşen buluşmada, gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir’in akıbetleri soruldu.

Bu haftaki buluşmaya Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, HDP Milletvekilleri Ahmet Şık, Oya Ersoy, Musa Piroğlu, Züleyha Gülüm, Dilşat Canbaz ile CHP Milletvekilleri Ali Şeker, Sezgin Tanrıkulu, Turan Aydoğan ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da katıldı.

760. hafta basın açıklamasını İHD İstanbul İl Başkanı Av. Gülseren Yoleri okudu. İfade özgürlüğünün, demokratik bir yönetim işleyişi için vazgeçilmez bir değer olduğunu vurgulayan Yoleri şu açıklamalarda bulundu:

“760 haftadır bu topraklarda herkesin fikirlerini ifade edip, eleştirme özgürlüğünü kullanabildiği takdirde hakikate ulaşabileceğini ve bunun da ancak demokrasiyle yönetilen rejimlerde mümkün olacağını söylüyoruz.”

'ŞİDDETİN DEĞİL, BARIŞ VE HUKUKUN YANINDA OLACAĞIZ!'

Toplantı ve ifade özgürlüğünü güvence altına yükümlü olan iktidarın, bu hakkı ihlal etmeye devam ettiğini ve Anayasa Mahkemesi’nin “görüş açıklamak suç kabul edilemez” kararına rağmen 759. hafta buluşmasındaki barış talebinin, polis şiddetiyle engellendiğini söyleyen Yoleri, şu sözleri kaydetti:

“Gözaltında kaybedilen sevdiklerimizin akıbetlerinin açıklanması, onları kaybedenlerin yargılanarak cezalandırılması, hiç kimsenin kaybedilmediği ve yaşam hakkının güvencede olduğu barışçıl bir hukuk devleti istediğimiz için engellenmemiz, suçlanmamız, şiddete uğramamız keyfidir, hukuk dışıdır.

Ayrıca hatırlatırız ki Barışı savunan bizlerin korunması Türkiye’deki iktidarın, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın sorumluluğundadır. 
Her zaman söyledik, söylemeye devam edeceğiz! Hakikat ve adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Yasaklara baskılara rağmen demokrasi, barış ve adalet talebimizde ısrar edeceğiz. Ölümü değil, yaşamı savunacağız. Şiddetin değil, barışın ve hukukun yanında olacağız. Susmadık susmayacağız.”

'SİZLER SUÇLU BİR DEVLETİN MEMURLARI OLARAK BURADASINIZ'

Basın açıklamasının ardından ilk konuşmayı Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun yaptı. Bugün, Fehmi Tosun’un sivil polisler tarafından gözaltına alınıp kaybedilişinin 24. yılı olduğunu hatırlatan Tosun “Sözün bittiği yer demeyeceğim çünkü 24 yıldır sözüm bitmedi. Söyleyecek çok şeyim var. Ben buradayım sizler de bu ülkenin olmadığının bir iadesi olarak polis ablukasının tam karşısındasınız. Ben korkmuyorum çünkü suç işlemiyorum. Ne yapıyorsam hukuk çerçevesinde yapıyorum” dedi.

Polislerin suç işlediğini ve Cumartesi Anneleri’nin eylem yapma hakkını ihlal ettiğini söyleyen Tosun, geçen hafta gerçekleşen polis müdahalesine karşı şu sözleri kaydetti:

“Burada eylem yapmak, düşüncelerimi ihlal etmek hak, siz bu hakkı ihlal ediyorsunuz. Geçen hafta kötü muamele görmeme hakkımı ihlal ettiniz. Amiriniz bana bağırma dedi. Benim babam sizin devletiniz tarafından gözaltına alındı hem de gözlerimin önünde. 24 yıldır bağırıyorum ve hakikate ulaşana kadar bağırmaya devam edeceğim.

Biri parmak sallıyordu, biri de kafa. Bu da bir hukuksuzluk. Sizler suçlu bir devletin memurları olarak buradasınız. Görevinizi yapmıyorsunuz. Bana görevimi yapıyorum demeyin. Size suç işlemeyi öğretiyorlar. Beni korkutamazsınız çünkü 24 yıldır hatta 30 yıldır devletin tüm şiddetini yaşadım. Evimi yaktınız. 4 gün sonra Lice katliamının yıldönümü. Dedemi katlettiniz, evimi yaktınız, sonra babamı alıp katlettiniz. Neyle yargılıyorsunuz beni? Ben intikam duygusuyla konuşmuyorum, hakikatin sağlanmasını istiyorum. Bu da sizin göreviniz. Görevinizi yapın!”

HANIM TOSUN: HİÇBİR ÇOCUĞUN BABASIZ BÜYÜMESİNE GÖZ YUMMUYORUM

Besna Tosun’un ardından Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun söz aldı. Adalet arayışının 16. yılında ülkenin başbakanının kendileriyle görüştüğünü ve haklı olduklarını söylediğini vurgulayan Tosun şunları söyledi:

“Dönemin başbakanı, bir gazeteci vasıtasıyla senin görüşmek istiyoruz, sen çok haklısın, gel seninle konuşalım dediler. Neden istedi biliyor musunuz? Çünkü o günlerde çok ünlü bir sanatçı bu ülkeye geliyordu. Dünyanın öbür ucunda müzik yapan insanlar, kayıp yakınlarının ne kadar haklı olduklarını anladılar. Günlerce beni aradılar. 16 yıl meydanlardaydım, 16 sene sesimi duymadınız. 16 seneden sonra danışmanlar günlerce beni aradı. Şu an bir senedir meydanlarımızı yasaklayanlar da onlar. Kızımın dediği gibi, suçlu değiliz, haklı olduğumuz için bu meydanlarda direniyoruz. Kimsenin kaybolmasını istemiyoruz. Hiçbir çocuğun babasız büyümesine ben göz yummuyorum. Geçen hafta burada yaşlı analara gaz attınız, büyük mağdur olduk. Ama haklı olduğumuz için haklılığımızdan güç alıyoruz. Kayıplarımızı aramaktan ve hesap sormaktan vazgeçmeyeceğiz.”

'AİHM'İ T.C. DEVLETİNE KARŞI 14. MADDEYİ UYGULAMAYA ÇAĞIRIYORUZ'

Hanım Tosun’un konuşmasının ardından, Tosun ailesinin avukatı Eren Keskin’in mektubu okundu:

“Fehmi Tosun da bu coğrafyada kaybedilen diğer insanlar gibi biat etmeyen, onurlu, aydın bir insandı.

Biat etmeyen Tosun, başta çocukları olmak üzere dalga dalga yayılarak mücadelenin devamını sağlıyor.

Fehmi Tosun'un gözaltında kaybedilmesine ilişkin dosya diğer tüm kayıp dosyaları gibi zamanaşımı gerekçesiyle sonlandırıldı. Anayasa Mahkemesi de "zamanaşımı” gerekçesiyle başvurumuzu reddetti. Dosya yeniden AİHM'e gönderildi.

AİHM bugüne dek ayrımcılık suçunu düzenleyen 14. maddeden T.C. Devletini hiç cezalandırmadı. Oysa Fehmi  Tosun Kürt olduğu için kaybedildi. İnsan hakları savunucuları olarak AİHM'i T.C. Devletine karşı 14. Maddeyi uygulamaya çağırıyoruz."

Eren Keskin’in okunan mektubunun ardından, gözaltında kaybedilen Hüseyin Aydemir’in oğlu Aziz Aydemir’in mektubu okundu. Mektubu Cumartesi İnsanları’ndan Eren Baskın okudu.

AZİZ AYDEMİR: ONLAR GİBİ ONURLU, GURURLU BABALARIN ÇOCUKLARI OLMAKTAN GURUR DUYUYORUZ

“Değerli Cumartesi Anneleri ve Cumartesi İnsanları merbaha,

Ben 24 yıl önce henüz 6 aylıkken gözaltında kaybedilen Hüseyin Aydemir'in oğlu Aziz Aydemir. Hepinizi Saygı ve sevgi ile selamlıyor, duygularımızın ve umudumuzun ortak olduğu bu günde direnişimizin ölene dek devam edeceğini belirtmek isterim. Babam Hüseyin Aydemir, 19 Ekim 1995 'te Fehmi Tosun ile beraber gözaltnda kaybedildi.

Yıllardır süren bu mücadele kamuoyunun ve iktidarların yok saydığı gözaltında kayıplarımız Cumartesi Annelerin 760.buluşmasına Diyarbakır'dan yazdığım bu mektupla seslenmek istedim.

760. haftada babam Hüseyin Aydemir ve yakın arkadaşı Fehmi Tosun'un faillerinin sorgulanıp hiç görmediğimiz adaletin yerini bulmasından yanayız. Bizler yıllardır bu acıların içinde yaşayan bir halkız. Babalarımızı kardeşlerimizi, çocuklarımızı kaybettik. Emin olun bizlerde sevdiklerimizin bulunması için kaybedilmeye hazırız.

Bütün kayıplarımızın, faili belli cinayetlerin hesabı soruluncaya dek mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. Biz Hüseyin Aydemir Ve Fehmi Tosun Ailesi olarak onları hiç unutmadık unutmayacağız. Onlar gibi onurlu, gururlu babaların çocukları olmaktan gurur duyduk ve ölene dek onları aramaya devam edeceğiz.

Tüm Cumartesi Anneleri'nin ellerinden öpüyorum, Sevgilerimi gönderiyorum."

NE OLMUŞTU?

35 yaşındaki 5 çocuk babası Fehmi Tosun ve 34 yaşındaki 6 çocuk abası Hüseyin Aydemir, Lice’deki ağır baskılar nedeniyle Lice’yi terk ederek aileleriyle birlikte İstanbul’a taşınmak zorunda bırakılmışlardı. 19 Ekim 1995 sabahı Fehmi Tosun ve arkadaşı Hüseyin Aydemir, birlikte kahvaltı yaptıktan sonra Tosun ailesinin Avcılar’daki evinden çıkmışlardı.
Fehmi Tosun akşam saatlerinde silahlı, telsizli sivil polisler tarafından 34 UD 597 plakalı Beyaz Toros araçla evinin önüne getirildi. Kendisini gören eşi ve çocuklarına “Gözaltına alındım, beni öldürecekler” diye bağırdı. Onlar Fehmi Tosun’un yanına koşunca zorla araca bindirilerek evinin önünden götürüldü. Olaya çevredeki komşular da tanık oldu. 
Olayın hemen ardından Avcılar Karakolu’na giden Hanım Tosun olanları anlattı, aracın plakasını verdi ve duruma müdahale edilmesini istedi. Plakayı kontrol eden ve telefonla görüşmeler yapan görevliler “Bizim yapacak bir şeyimiz yok” dedi. 

Tosun ve Aydemir aileleri tüm yasal yollara başvurmasına rağmen Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir’in gözaltına alındığı devletin bütün kademelerince inkâr edildi.
İç hukuktan sonuç alınamayınca dava Hanım Tosun tarafından AİHM’e taşındı. 2003 yılında sonuçlanan davada hükümet AİHM’e verdiği savunmada “Hükümetimiz Fehmi Tosun’un kaybolması olayının meydana gelmesinden dolayı üzgündür. Bir kimsenin kaybolması olayı hakkındaki soruşturmanın eksik yapılmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesinin ihlalini oluşturduğu kabul edilmektedir” dedi ve yaşam hakkı ihlallerinde gerekli tüm önlemleri alıp, etkili soruşturmaların yürütülmesini zorunlu kılan talimatları vermeyi taahhüt etti.

Zamanaşımından takipsizlik kararı verilen Fehmi Tosun dosyası İHD avukatı Eren Keskin tarafından Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Hükümetin taahhüdüne rağmen cezasızlık geleceğini bozmayan AYM de zamanaşımı gerekçesiyle dosyayı kapattı.