Cumartesi Anneleri 756. haftada Abdülmecit Baskın için adalet istedi

Cumartesi Anneleri 756. haftada Abdülmecit Baskın için adalet istedi

Cumartesi Anneleri 756. hafta buluşmasında özel harekat polisleri tarafından iş yerinden çıktıktan sonra gözaltına alınıp 4 Ekim 1993 yılında cansız bedenine ulaşılan Abdülmecit Baskın için adalet istedi.

İçişleri Bakanlığı ve Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından 700. haftadan bu yana Galatasaray Meydanı’ndaki oturma eylemleri engellenen Cumartesi Anneleri, 756. hafta buluşmasında da İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde bir araya geldi. 

Cumartesi Anneleri,  2 Kasım 1993 yılında özel harekat polisleri tarafından iş yerinden çıktıktan sonra gözaltına alınıp 4 Ekim 1993 yılında cansız bedenine ulaşılan Abdülmecit Baskın için adalet talebinde bulundu.

Bu hafta yapılan açıklamaya Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve çok sayıda Sivil Toplum Kuruluşu (STK) temsilcisi eyleme destek verdi.

‘756 HAFTADIR HAYKIRIYORUZ’

Açıklamayı Cumartesi Anneleri, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına Sebla Arcan yaptı. 756 haftadır, bu topraklarda gözaltında kaybetmenin bir devlet politikası olarak uygulandığı, sivil yurttaşları hedef aldığı, sistematik ve yaygın olarak yürütüldüğü gerçeğini anlattıklarını belirten Arcan, “756 haftadır haykırıyoruz; kayıplarımızla ilgili adalet arayışımızın siyasi irade tarafından engellendiği, yargı tarafından cevapsız bırakıldığı bir zulüm ikliminde yaşatılıyoruz. Hukuku, adaleti, demokrasiyi, insan haklarını yok eden bir keyfilik düzeninde yaşatılıyoruz” dedi.

‘ÇEKİN ELLERİNİZİ ANNELERİN YARALARINDAN’

Mezopotamya Ajansı'nda yer alan habere göre Arcan, 57 haftadır kalkanlarla, copla, TOMA’larla, gözaltı araçlarıyla Galatasaray Meydanı’nın kendilerine yasaklandığını ve dar bir sokağa hapsedilerek hukuken sahip oldukları hakların engellendiğini ifade etti. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır İl binası önünde çocukları dağa götürüldüğü iddiası ile oturma eyleminde olan ailelere dikkat çeken Arcan, hükümetin annelerin acılarını yarıştırdığını söyledi. “Çekin istismarcı ellerinizi annelerin yaralarından” diyen Arcan, “Onların yarasını saracak, evlatlarına kavuşmalarını sağlayacak adımlar atın. Bu toprakları evlat acısının mekanı haline getiren politikalarınıza son verin. Hukukun, adaletin ve barışın egemen olduğu bir Türkiye için adımlar atın” diye konuştu.

‘ABDÜLMECİT BASKIN İÇİN ADALET İSTİYORUZ’

26 yıl evlat acısıyla yaşayan ve adalete ulaşamadan yaşamını yitiren Cumartesi Annesi Meryem Baskın’ın bıraktığı yerden Abdülmecit Baskın için adalet istedikleri belirten Arcan, “41 yaşında 3 çocuk babası olan Abdülmecit Baskın, Ankara Altındağ Nüfus Müdürü'ydü. 2 Kasım 1993 tarihinde iş yerindeki makamından çıktıktan sonra özel harekat polisleri tarafından gözaltına alındı. 4 Ekim 1993 tarihinde elleri arkadan bağlı, 3 kurşunla öldürülmüş bedenini bir çiftçi Ankara Gölbaşı mevkiinde buldu. Bulunduğu yer Milli İstihbarat Teşkilatı Genel Koordine Merkezi’ne çok yakın mesafedeki metruk bir binanın arkasıydı. Ailenin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. Baskın’ın gözaltına alındığı inkar edildi. Tüm başvurular etkin bir soruşturma yapılmadan sonuçsuz bırakıldı” ifadelerini kullandı.

‘MAHKEME DEVAM EDİYOR’

Arcan, “26 Mart 2011 tarihinde özel harekat polisi Ayhan Çarkın, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği ifadede; 1993 yılında Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin’in emriyle, Abdülmecit Baskın’ı gözaltına aldıklarını ve Baskın’ın Ziya Bandırmalıoğlu ile Ayhan Akça tarafından öldürüldüğünü detaylarıyla anlattı. Ayhan Çarkın’ın anlattıkları, olay yeri tutanakları ile karşılaştırıldı. İfadeler ile yer gösterme tutanaklarının ‘örtüştüğü’ savcılık dosyasına eklendi. 2011 yılında Ankara 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan ve halen Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor” dedi.

‘TALEBİMİZ KARŞILANSIN’

Davaya ilişkin aile avukatlarının tüm taleplerinin reddedildiğini sözlerine ekleyen Arcan, “Cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek’ suçlarından yargıladığı Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken ve diğer 16 kişiyi bırakın tutuklamayı duruşmalardan vareste tuttu. Aile avukatlarının sanıklara soru sorma hakkı engellendi. Adil yargılama ilkesine uymayan mahkeme tarafsız bir yargılama yapılmadığı kuşkumuzu derinleştirdi. Artık yeter! Yargının asıl işlevi suç işleyenlerin yargılanıp, cezalandırılması ve adaletin yerine getirilmesidir. Ankara JİTEM Davası inkarın, sanıkları aklamanın, cezasızlığın bir parçası olmasın. Türkiye’nin yaşadığı hakikat ve adalet krizini sonlandırmanın başlangıcı olsun. Adaletin tecelli etmesi ve geçmişle hesaplaşma imkanı sunması talebimiz karşılasın” dedi. Abdülmecit Baskın ve Ankara JİTEM Davası’nda adalet taleplerini haykırmaya devam edeceklerini belirten Arcan, “Kayıplarımızdan ve 57 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” diye dile getirdi.

EREN BASKIN: BABAMIN FAİLLERİ YARGILANSIN

Açıklamanın ardından söz alan Abdülmecit Baskın’ın oğlu Eren Baskın, mahkemelerin cinayetin aydınlatılması için tüm talepleri ret ettiğini söyledi. Baskın, babasının faillerinden biri olan Mehmet Ağar’ın mahkemelere bile getirilmediğini sözlerine ekleyerek, Ağar için mahkemenin ayrı bir celse açarak ifadesi alınıp elini koluna sallayarak çekip gittiğini söyledi. Adalet siteminin kendisine bir gençlik borçlu olduğunu belirten Baskın, “Ben çocukluğumdan bu yaşıma kadar mücadele ediyorum. Bunu çok istediğim için değil hala adalet duygum ölmediği için yapıyorum. Sadece adalet istediğimiz için buradayız. Ben babamın faillerinin yargılanmasını istiyorum” diye ifade etti.

‘ADALET ARAYIŞIMIZ DEVAM EDECEK’

Ardından dava avukatı Serdar Ekinci söz alarak kısa bir konuşma yaptı. Davanın 2011 yılında başladığını ve 2 yıl sürdüğünü, ardından Ankara’da diğer faili meçhul cinayetler ile birleştirildiğini belirten Ekinci, davanın yıllardır devam ettiğini ifade etti. Davada gelinen aşamada mahkemenin Sanık Ayhan Çarkın için ATK’den akıl sağlığının yerinde olup olmadığına ilişkin rapor istediğini, sorgu aşamasında bu tür cinayetleri itiraf eden yüzlerce kişinin olduğunu ancak hiçbir mahkemenin böyle bir talepte bulunmadığını ifade etti.

Ayhan Çarkın’ın Tansu Çiller, Mehmet Ağar gibi kişiler hakkında mahkemede ifade verdiğini mahkemenin buradan yola çıkarak “Bu adam bunlar hakkında ifade veriyorsa ya delidir ya da yalan söylüyor” kanısına vararak böyle bir kararı verdiğini sözlerine ekleyen Ekinci, şunları söyledi: “Zihniyet buysa bu davadan bir sonuç alınamaz. Ceset, silah, cinayet, failler var ama tutuklama yok. Bize ‘siz ne yaparsanız yapın bu şekilde devam edeceğiz’ diyorlar. Peki devam edin önümüzdeki kuşaklar için bir faydası var mı? Olmuyor keşke olsa sorun bu şekilde hal olmadığı 40 yıldır belli. 756 haftadır buraya geliyoruz ve gelmeye devam edeceğiz kan akıtıyorsunuz yapmayın. Aynı hatalar aynı sonuçları doğurur. Adalet arayışımız devam edecek.”

‘TEK KİŞİNİN TEKELİNDE OLAN ADALETTEN BAHSEDEMEYİZ’

Ardından söz alan Adnan Yıldırım’ın kızı Leyla Yıldırım, “Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken hakkında açılan dava Ankara’da görülmeye başlandı. Ayhan Çarkın’ın itiraflarına rağmen sanıklar tutuklanmadı. Bağımsız olması gereken yargı sitemi bir kişinin tekeli altında olursa adaletin varlığında pek mümkün olmayacaktır. Bu durumda hangi adaletten bahsedebiliriz. Biz canlarımız için adalet istiyoruz mahkemenin takipçisiyiz” dedi.