Cumartesi Anneleri 749. haftada Abdurrahim Demir'in akıbetini sordu
Cumartesi Anneleri İHD önünde gerçekleştirilen 749. hafta buluşmasında, 24 yıl önce kaybedilen Abdurrahim Demir'in akıbetini sordu.
03-08-2019 14:40

İçişleri Bakanlığı ve Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından 700. haftadan bu yana Galatasaray Meydanı’ndaki oturma eylemleri engellenen Cumartesi Anneleri, 749. hafta buluşmasında da İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde bir araya geldi. Yoğun polis ablukası altında gerçekleştirilen buluşmada, 24 yıl önce kaybedilen Abdurrahim Demir'in akıbetini sordu.
Gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının taşındığı eyleme CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da katıldı.
'GÖREVİNİZİ YERİNE GETİRİN'
Bu haftaki basın metnini kayıp yakını Maside Ocak okudu. Ocak, "28 Temmuz 2019 tarihinde, 07 ve 21 Şubat tarihleri arasında zorla kaçırılan 6 kişiden Yasin Ugan, Özgür Kaya, Erkan Irmak ve Salim Zeybek'in Ankara Emniyeti'nde olduğu ailelerine bildirildi. Mustafa Yılmaz ve Gökhan Türkmen'den ise hala haber alınamıyor. Tanık beyanlarına göre söz konusu altı kişi, kendilerini kamu görevlisi olarak tanıtan kişilerce aynı tip Transporter araçlarla kaçırılmışlardı. Bu ağır ithamlara karşı yetkililer, gözaltında oldukları kabul edilen dört kişinin bugüne kadar nerede oldukları ve ne tür uygulamalara maruz kaldıklarına dair kamuoyuna hiçbir açıklama yapmadı" dedi.
Adalet Bakanı Gül'e ve adli makamlara çağrı yapan Ocak, şunları söyledi:
"Şubat ayından bu yana nerede oldukları bilinmeyen Yasin Ugan, Özgür Kaya, Erkan Irmak ve Salim Zeybek'in kaçırılma vakalarının etkin bir biçimde ve maddi gerçeği açığa çıkartacak şekilde soruşturulmasını sağlama görevinizi yerine getirin. Kendilerinden haber alınamayan, yaşamlarını tehdit eden koşullar altında kaybedilmeye çalışıldıklarına dair kuvvetli şüphe bulunan, Mustafa Yılmaz ve Gökhan Türkmen'in nerede oldukları konusunda etkin bir soruşturma yürütülerek, ailelerine bilgi verilmesini sağlama görevinizi yerine getirin."
''BU İŞİN PEŞİNİ BIRAKIN' DEDİLER'
Bu hafta Abdurrahim Demir'in akıbetini soracaklarını söyleyen Ocak, şunları söyledi:
"Askerliğini bitirip köyüne dönen Abdurrahim Demir, 17 Ağustos 1995 tarihinde Mardin Ömerli'deki evinden, Adana'daki akrabalarının yanına gitmek için yola çıktı. Mardin Kızıltepe Şavalet noktasında kimlik kontrolü için durdurulan otobüsten indirilen Abdurrahim, askerlerce gözaltına alındı. Gözaltına alındığına tanıklık edenler Demir Ailesine Abdurrahim'in, Şavalet Jandarma Karakolu'na götürüldüğünü söyledi. Şavalet Karakoluna giden Demir Ailesine 'Biz böyle birini almadık' cevabı verildi. Mardin Emniyeti ise 'Abdurrahim pasaport çıkartıp, Fransa'ya garson olarak gitti' açıklamasıyla gerçeğin üstünü kapatmaya çalıştı. Demir Ailesi 'bu işin peşini bırakın' diye tehdit edildi."
Ailesinin yaptığı tüm girişimlerin sonuçsuz kaldığını belirten Ocak, Demir'den bir daha haber alınamadığını kaydetti.
Annesi Kesriye Demir'in oğlunu 20 yıl boyunca aradığını ifade eden Ocak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Oğlunu bulamadan, akıbetini öğrenemeden aramızdan ayrıldı. 'Kardeşimi bulamadım, annemin yüzüne bakamıyorum' diyen ve 27 Ocak 20181de Galatasaray Meydanı'ndan uğurladığımız Mehmet Demir yerine bugün soruyoruz 'Abdurrahim'e ne oldu?' Abdurrahim Demir'in kaybedilmesinden sorumlu olanların yargılanmalarını ve cezalandırılmalarını istiyoruz."
Ocak, sözlerini kayıplarının akıbetini sormaktan ve Galatasaray'dan vazgeçmeyeceklerini vurgulayarak sonlandırdı.
'SANKİ EŞYAYDILAR DA ORTAYA ÇIKARDILAR'
ETHA'da yer alan habere göre eylemde söz alan 1995 yılında gözaltında kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız, ülkede olan şeylerin garip olduğunu söyleyerek şunları dile getirdi:
"Bundan 2 hafta önce 6 kişi kayıp kişinin aileleri geldi buraya. Daha sonra gece aranarak 'kayıplarınız emniyette' dediler. Sanki bu insanlar eşyaydı da çıkardılar. Bu insanlar kayıp eşya değiller. Bu insanların aileleri yok mu, o zaman içersinde o insanların nasıl yaşadığının hesabının kim verecek? Kesire ve Mehmet kayıpların akıbetini öğrenmeden aramızdan ayrıldı. Biz 'annelerimizin, insanların yüzüne nasıl bakacağız?' diye düşünürken; buradaki polisler de bizim yüzümüze utanmadan bakıyorlar. Siz o teçhizatla kime saldırıyorsunuz? Bizim meydanımızın kime zararı oldu? 24 yıldır benim evladımı aldınız. Sizin anneniz de var, beni anlatın; 'bize böyle bir şey yapsalar siz ne yaparsınız' diye sorun. Bu aradığımız adalet size de lazım olacak. Daha önce bizi gözaltına alanlar cezaevlerinde adalet arıyor."
'DİĞER 2 KAYIP NEREDE?'
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise şunları söyledi:
"150 günden fazla 6 yurttaş zorla kaybedilmişlerdi. 2 hafta önce de eşleri buraya gelmişti, akıbetlerini sormuştuk. 4 kişinin ailesi geçtimiz hafta aranarak kayıplarının TEM'de olduğu bildirildi. Emniyetten yapılan açıklamaya göre; GBT'de arama kayıtları oldukları için gözaltına alındılar. Soruşturmayı yürüten savcı, gözaltındakilerin avukatlarla görüşmesine izin vermiyor. Sadece aileleri ile görüşme sağlandılar ama onda da aileleri tehdit ederek hak aramalarını istemiyorlar. 150 gündür kayıp olan yurttaşların ailelerine 'AİHM'e başvurunuzu geri çekin, milleyvekilleri ile görüşmeyin' diyorlar. Savcı 'avukat istemiyorlar' diyor, bu insanların avukat istememeleri olağandışı. Belki o polislerin zorla kaybedilmede suçu yoktu ama ailelere baskı yapmaktan vazgeçin. Bunun hesabı sorulur, bu suçların zamanaşımı yoktur. Soruşturmayı doğru yürütmeyen savcıyı bu soruşturmadan alın. Bu yurttaşların hekimlerce muayene yapmasını sağlayın. Bunları yapmazsanız suç işlemeye devam edersiniz. Ayırca hala haber alınamayan Mustafa Yılmaz ve Gökhan Türkmen nerede?"
İLGİLİ HABERLER
Rabia Naz'ın ölümünü inceleyen Mülkiye Müfettişi Özay: Kaza değil düşme ama 'Çocuk nasıl düştü?' diye sormayın
İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişi Melih Özay, Rabia Naz Vatan’ın trafik kazasında ölme ihtimali bulunmadığını savunarak, "Topukları patlamış. Trafik kazasıyla topuklar nasıl patlar, düşme. Ama bana şunu sormayın, 'çocuk nasıl düştü' demeyin. İntihar demem için elimde hiçbir bulgu yok” dedi.
06-12-2019 14:49

TBMM Rabia Naz ve Şüpheli Çocuk Ölümleri Araştırma Komisyonu dördüncü toplantısını düzenlerken 33 kişiyi dinledi.
İçişleri Bakanlığı'ndan Rabia Naz Vatan'ın ölümü ile ilgili inceleme yapan Mülkiye Müfettişi Melih Özay, önceki gün komisyona geniş kapsamlı bir sunum yaptı.
Hürriyet gazetesinden Umut Erdem'in haberine göre, Rabia Naz’ın ölümünde trafik kazası ihtimali olmadığını aktaran Özay, kaza olması durumunda çok profesyonel bir senaryodan söz edilebileceğini belirterek, "Eğer bir trafik kazasıysa, kim niye bir kimyasal bulsun, kim niye kucağında alsın oraya getirsin" dedi.
Özay, sunumunda polisin ihmali olduğunu da kaydetti. Eynesil polisinin teknik donanımının yeterli olmadığını ve bunun için Vatan’ın çantasını ve ayakkabısını bir delil poşetinin içine koymadığını dile getiren Özay, şöyle devam etti:
"Eliyle alıp ve süreç uzadıktan sonra kriminale gittiği için buradaki süreç karışmıştır. Ayakkabısının altındaki kireç ile evin üstündeki kireç tozları da birbirine uyumlu; ama yolda da bu kireçlere rastlıyoruz. Bunun kriminal raporla belirlenmesi lazımdı. Çatıdaki kireç mi aşağıdaki kireç mi diye. Bu yapılmamış. Kriminal eksiklik var."
‘TOPUKLAR PATLAMIŞ, TRAFİK KAZASIYLA TOPUKLAR NASIL PATLAR?’
Kanın kimyasalla temizlendiği iddialarını da yanıtlayan Özay, özetle şunları aktardı:
“Bu mümkün değil. Ama bana şunu sormayın; çocuk nasıl düştü demeyin. Adli tıp raporlarını inceledim, hayatımı bu işe verdim. Topuklar patlamış. Trafik kazasıyla topuklar nasıl patlar? Bağları kopmuş. Kalça kemiği omur bağlantısı patlamış. Fındıklığa düşmüş. Fındık dallarına düşerken ellerini vuruyor. İzleri var. Yerde kan izi olmaması normal. Kanama olmamış. Kan içeriye akmış. Kesi olmadığı, kırık olduğu için kanama olmuyor. İntihar demem için elimde hiçbir bulgu yok. Bunun için ailenin bütün olarak beş ay geriye yönelik incelenmesi gerekir. Aile arasındaki ilişkiler, o an merdivende kim var, kim yok. Daha önce kim ne yapardı, incelenmesi gerekirdi. Bilgisayardaki oyun süreleri kriminal olarak izlenmeli. Hangi zamanda bilgisayara girilmiş... Ama bu benim işim değil.”
ALİKEV eğitime katkı için koşmuştu: 210 öğrenciye burs verilecek
Ali İsmail Korkmaz Vakfı, anne Emel Korkmaz ve 205 gönüllüsüyle birlikte 11 Kasım’daki 40. Vodafone İstanbul Maratonu’nda eğitime katı için koşmuştu. 631 bin 847 TL’lik bağışın toplandığı kampanya sayesinde 210 öğrenciye burs verilecek.
06-12-2019 14:28

Gezi direnişi sırasında saldırıya uğrayarak katledilen Ali İsmail Korkmaz'ın adını taşıyan vakıf için Vodafone İstanbul Maratonu'nda koşan Emel Korkmaz ve 205 gönüllü eğitime katkı sağlamak amacıyla toplanan 631 bin 847 lirayı bağış ile 210 öğrenciye burs verecek.
Eskişehir’de, Gezi Parkı direnişi sırasında 2 Haziran 2013’te sivil giyimli kişiler ve sivil polisler tarafından sopalarla saldırıya uğrayan üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz, 38 gün komada kaldıktan sonra 10 Temmuz 2013 tarihinde yaşamını yitirmişti. Ailesi, Ali İsmail’in adını kurdukları vakıfta yaşatmaya karar vermişti.
Ali İsmail Korkmaz Vakfı (ALİKEV), anne Emel Korkmaz ve 205 gönüllüsüyle birlikte 11 Kasım’daki 41. Vodafone İstanbul Maratonu’nda eğitime katkı için koştu. 631 bin 847 TL’lik bağışın toplandığı kampanya sayesinde 210 öğrenciye burs verilecek.
Ceren'in katili sevk edileceği Şırnak'ı istemedi
Ordu’da 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Ceren Özdemir'i bıçaklayarak öldüren Özgür Arduç, güvenlik gerekçesiyle nakledilmek üzere yola çıkarıldığı Şırnak Cezaevini kabul etmeyince, araç Van’a yönlendirildi.
06-12-2019 13:33

Mahkemece ‘canavarca hisle adam öldürmek ve iki polisi yaralamak’ suçlarından tutuklanarak Perşembe Efirli F Tipi Cezaevine gönderilen katil Özgür Arduç, güvenlik gerekçesiyle sabahın erken saatlerinde karayoluyla Şırnak Cezaevine götürülmek üzere yola çıkarılmıştı.
Duvar'da yer alan habere göre Şırnak’a gitmek istemeyen Arduç’un itirazı üzerine aracın Van'a yönlendirildiği öğrenildi.
Yunanistan, Libya büyükelçisini sınır dışı ediyor
Yunanistan, Türkiye ile anlaşma yapan Libya'nın Atina büyükelçisini ülkeden gönderme kararı aldığını açıkladı.
06-12-2019 13:20

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Libya'nın Yunanistan büyükelçisinin ülkeden gönderileceğini açıkladı.
Türkiye ile Libya arasında imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasını 'uluslararası hukukun ihlali' olarak nitelendiren Dendias, Libya büyükelçisi Mohamed Younis AB Menfi'nin ülkeden ayrılması için 72 saati olduğunu söyledi.
NE OLMUŞTU?
Türkiye ile Libya aralarında "Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası" anlaşması imzalamıştı.
Yunanistan, anlaşmaya tepki göstererek Libya'nın Atina büyükelçisini Dışişleri Bakanlığına çağırarak, söz konusu anlaşmanın içeriğine dair bilgi istemişti.
Atina, Libya ile Türkiye arasında imzalanan anlaşmanın içeriğine dair Ankara'dan da bilgi talebinde bulunmuştu.
İleri Hatırlatıyor
Selahattin Demirtaş'ın ailesi cezaevi ziyaretine giderken kaza yaptı: Hayati tehlikeleri bulunmuyor
Kaza sonrası araçtaki 5 kişinin hafif yaralandığı öğrenildi. Yaralılar, Çorlu'daki hastanelerde tedavi altına alındı.
06-12-2019 13:05

İleri Haber
Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan, önceki HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın anne ve babasının da içinde bulunduğu araç trafik kazası yaptı.
Hakların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu bulduğu Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde görüşe giden ailesi, Tekirdağ'ın Çorlu ilçesi yakınlarında trafik kazası geçirdi. Edinilen bilgilere göre, kaza yapan araç içerisinde Demirtaş’ın babası Tahir Demirtaş, annesi Sadiye Demirtaş, kayınpederi Mehmet Akkaya, kayınbiraderi Hüseyin Akkaya ve eniştesi Fesih Türkmen bulunuyor.
Sağlık durumlarının iyi olduğu öğrenilen Demirtaş’ın yakınları, Çorlu'daki hastanelerde tedavi altına alındı.
HDP'DEN BİLGİLENDİRME
HDP, konuya ilişkin yaptığı bilgilendirmede, aile bireylerinin kaldırıldığı hastanelerin isimlerini vererek, halkı dayanışmaya çağırdı. Açıklama şöyle:
"Sn. Selahattin Demirtaş'ın ailesi bu sabah saatlerinde cezaevi ziyaretine giderken trafik kazası geçirmişlerdir, aile bireyleri Çorlu Devlet Hastanesi, Reyap Hastanesi ve Vatan Hastanesi'ne kaldırılmıştır. Halkımızı dayanışmaya bekliyoruz. Tüm halkımıza duyurulur."
Ceren Özdemir'in katilinin 4 sayfalık ifadesi ortaya çıktı
Ordu'da 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Ceren Özdemir'i öldürdükten sonra yakalanan katil Özgür Arduç, polise verdiği ifadede 'Kimi öldürebilirim' diyerek insanları takip ettiğini söyledi. Ayrıca Arduç'un ifadesi, bir katilin devlet kurumlarının gözü önünde elini kolunu sallaya sallaya nasıl cinayet işlediğini gözler önüne serdi.
06-12-2019 11:19

Ordu'da üniversite öğrencisi Ceren Özdemir'i bıçaklı saldırı sonucu öldüren ve sorgusunda suçunu itiraf eden zanlı Özgür Arduç'un polise verdiği ifadenin tamamı ortaya çıktı.
Arduç, emniyetteki ifadesinde "Cezaevinden çıkarsam yine insan öldürmeyi düşünüyorum" dedi.
Hürriyet'ten İsmail Saymaz'ın haberine göre, Arduç'un polise verdiği 4 sayfalık ifade şu şekilde:
“1987 yılında üç yaşındayken dedem tarafından yetimhaneye verildim. 2002'ye, yani 18 yaşına kadar değişik illerde yetimhanede büyüdüm. En son Erzurum Yetiştirme Yurdu'ndayken yurttan ayrıldım. Yurdun kütüphanesinden kitap çalarak ayrıldım. Ayrıldıktan sonra İspir Yatılı Okulu'nda kaldım. 2002'de Ordu’ya geldim. Ordu'da daha önce yurtta kalmıştım. Geçimimi sürekli hırsızlık yaparak sağlıyordum. Çalışarak kazanç elde etmezdim. 2005 yılında sürekli bally kullanırdım.
’12 YAŞINDAKİ ÇOCĞU BIÇAKLADIM’
Bir gün Ayışığı otoparkında iken daha önce görmüş olduğum 12 yaşında bir erkek çocuğunu gördüm. Yanıma gelerek, benimle sohbet etmeye başladı. Ancak çocuğun bu tavırları beni rahatsız etti. Bu sebeple Selimiye Mahallesi’nde boş bir eve götürdüm. Ve burada çocuğu karın bölgesinden bıçaklamak suretiyle öldürdüm. Ardından polisler beni yakaladı ve cezaevine girdim.
‘CEZAEVİNDEN FİRAR ETTİM’
2018 Şubat’ta Rize Kapalı Cezaevi’nde yatmaktayken, açık cezaevine geçmeye hak kazandım. Ancak firar ettim ve Ordu’ya geldim. Huzurevi deposuna konaklamak için girdiğimde polisler beni yakaladılar ve tekrar Efirli Kapalı Cezaevi’ne (Ordu) teslim ettiler. 28 Ekim 2019’da açık cezaevine geçtim. 30 Kasım’da gece 22.00 sıralarında açık cezaevinde duvardan atlayarak firar ettim. O gece cezaevi yakınlarında bir bahçede uyudum. Ertesi gün Ordu merkeze gelmek için Efirli’de dolmuşa binip Aynalıkavşak’ta indim.
‘BİR İNSAN ÖLDÜRMEK İSTEDİM’
Dolmuştan indiğimde, artık cezaevinden çıktığım için insanların benden korkması gerektiğini düşünerek, bir yerden bıçak çalıp insan öldürmek istedim. Ardından Fidangör’de bulunan, sahibini önceden tanıdığım pastaneye gittim. Burada kendisi bana limonata ve pasta ikram etti. Ardından Novada AVM’ye girdim. Bir mağazaya giderek, kıyafetlerin alarmını burada keserek, yanımda götürdüğüm poşete koyup mağazadan çıktım ve jandarma karşısında bulunan hamama gittim. Çaldığım kıyafetleri giydim.
‘OTELCİYİ TEHDİT ETTİM’
Hamamdan çıktıktan sonra Vegas Otel’e gittim. Otel sahibine burada kalmak istediğimi, kimliğimin olmadığını söyledim. Kendisi ilk önce beni almak istemedi. Ben de kendisine ‘Bu saatten sonra polis de savcı da asker de benim. Bu gece korkacaksan benden kork’ dedim ve 30 TL karşılığında otelde bir gece kaldım.
‘MARKET GÖREVLİSİNİ ÖLDÜRMEYİ DÜŞÜNDÜM’
Saat 07.00’de otelden ayrıldım. Otele yakın bir berberde sakal ve bıyık tıraşı oldum. Sonra Çivil Irmağı’nın kenarında hırdavatçıdan bir bıçak aldım. Sonra Migros Market’e girdim. Meyve, çikolata ve bisküvi alıp poşete koydum. Ancak görevlilerden birinin benden şüphelendiğini fark ettim. Bunun üzerine aldığım malzemeleri ve hırdavatçıdan çaldığım bıçağı bırakmak zorunda kaldım. Bu görevliyi öldürmeyi düşündüm. Ancak bunu gerçekleştiremeden marketten çıktım.
‘İNSANLARI TAKİP EDİP ÖLDÜRMEYİ DÜŞÜNDÜM’
Bir işyeri önündeki tezgahtan, üzerinde Sürmene yazılı et bıçağı çaldım. Sonra insan avına çıktım. Karşıma kadın, erkek, çocuk olsun, ne çıkarsa takip edip sote yerde bıçaklayıp parasını alarak, telefonunu kırıp atmayı düşündüm. O gün çeşitli şahısları takip ederek bıçak ve tornavida ile öldürmeyi düşündüm. Ancak son anda başkaları karşıma çıkınca gerçekleştiremedim. Gece Murat Kent Sitesi civarında sürücüsü bayan veya öğrenci olabilecek araçları takip ettim. Amacım, sürücüsünü öldürerek, aracı çalmaktı. Ancak beklediğim gibi bir sürücü bulamadım.
Gece, Ateş Çebi İnşaat’a girerek kaldım. Birkaç defa, satın aldığım bally kokladım. Bally’yi de işyeri sahibini öldürerek, para vermeden almayı düşündüm ancak gerçekleştiremedim.
‘KİMİ ÖLDÜREBİLİRİM DİYE DÜŞÜNDÜM’
3 Aralık günü sabah inşaattan çıktıktan sonra, her zamanki gibi ‘Kime zarar veririm, kimi öldürebilirim’ gibi düşünerek, insanları takip etmeye başladım. Sonra karşıma bir bayan çıktı. Bayanı takip ederek, evinin olduğu binayı öğrendim. Ancak hangi daireye girdiğini göremedim. Ama bu kızı öldürmeyi çok istedim. Cezaevinden çıktıktan sonra adresini tespit etmiş olduğum bayanı yine öldüreceğim.”
‘GÖZÜME KESTİRİP TAKİP ETTİM’
Saati tam hatırlayamadığım bir vakitte Fidangör istikametinde yürüyerek, Novada AVM’nin yanına geldim ve Özkök Market tarafındaki kapıdan içeriye girdim. Bir müddet AVM’nin içinde dolaştıktan sonra yine AVM içerisinde bulunan Afta Market’e girdim. Burada üç adet meyveli gazoz aldım. Bu içeceklerin parasını ödemeden marketten çıktım. Süleyman Felek Caddesi’ne geldiğim sırada, kısa boylu, şu an kıyafetlerini hatırlayamadığım bir bayanı gözüme kestirerek, takibe başladım. Bayanı takip ederken, bazen aramıza mesafe koyup bazen yan yana gelerek yürüdüm. Ancak bayanı takip ederken hangi yoldan yürüdüğümüzü hatırlamıyorum. Fidangör’de yokuş bir yere geldik. Bu esnada bayan benim yaklaşık 10 metre önümde yürüyordu.
‘KAPIYA GELİP ZİLE BASTI’
Bu yokuşu çıkarken, bayanı öldürmek istedim. Ancak yakınımızda yaşlı bir erkek şahıs daha yürüdüğü için bayanı öldüremedim. Yokuşu bitirdiğimizde bayan, evinin bulunduğu binanın önüne geldiği esnada bizim yakınımızda yürüyen yaşlı şahıs yan taraftaki binaya girdi. Benim takip ettiğim bayan ise evinin bulunduğu bina kapısına giderek, zile bastı. Ben bu arada kutu içerisinde bulunan bıçağı çıkararak, sağ elime aldım. Kesici kısmını elimle tutup sap kısmını montun koluna sokarak beklemeye başladım. Amacım, bayanı bıçaklayarak öldürmek ve çantasını almaktı.
‘BAKAR MISINIZ DİYE SESLENDİM’
Bu arada binanın son katında bulunan evin penceresinden bir bayanın bana baktığını gördüm. Benim takip ettiğim bayan ise binanın dış kapısından içeri giriyordu. Tam kapıyı kapatacağı esnada bayana hitaben ‘Bakar mısınız, burada Metin’ dediğim anda bayanla birlikte apartmanın içerisine girdim. Bıçağı çıkarıp bayanın vücudunun ön tarafına rastgele iki defa soktum. Bayan bağırarak yere düştü. Ben bıçağı vücuduna soktuğum esnada baktığımda kesici kısmın tamamının vücuduna girdiğini gördüm. Bıçağı çıkardıktan sonra amacım bıçaklamaya devam etmekti. Ancak pencereden bayanın beni görmesinden dolayı acele davranarak, bayanın çantasını almadan, olay yerinden elimdeki bıçakla koşarak uzaklaştım.
‘DAHA ZAYIF DİYE SEÇTİM’
Ben cezaevinden çıktıktan sonra bayan ve genç erkekleri öldürmeyi planlıyordum. Bunları seçmemdeki amacım, zayıf olmaları ve daha kolay öldürebileceğimi düşünüyordum. Ben insanların daha iyi imkânlarla yaşadığını kıskandığımdan dolayı öldürmeyi düşünüyordum. Bugüne kadar psikolojik tedavi görmedim ve ilaç kullanmadım. Bundan sonra kendimi öldürmeyi de düşünüyorum. Yaptıklarımdan pişman değilim. Cezaevinden çıkarsam yine insan öldürmeyi düşünüyorum.
‘ÖLDÜREBİLECEĞİM BAŞKALARINI ARADIM’
Kaçarken bıçağı montun cebine koydum ve kestirme yollardan ilerlerken, bir duvardan atladım. Ben duvardan atlarken, yaşlı bir erkekle bir bayanın bana doğru baktığını gördüm. Merdivenlerden sahil istikametine indim. Giresun istikametine doğru bir müddet koştum. Amacım, bir an önce ağaçlık bir alan bularak, ortalıkta gözükmemekti. Teleferik istasyonu civarında bir müddet oyalandım. İş yerlerini dışarıdan kontrol ederek, içeride alabileceğim para olup olmadığına baktım. Burada oyalanırken, etrafta yine öldürebileceğim bir bayan aradım. Ancak etrafta başkaları olduğundan bunu gerçekleştiremedim. Bir gün öncesinde kaldığım inşaata tekrar geldim. Gece bu inşaatta yattım.
Sabah bir marketten cips çaldım. Başka bir marketten bir meyve çaldım. Sonrasında altında çay ocağı bulunan bir caminin yanına geldim. Çay ocağına girerek, bir müddet oturdum. Bu sırada çay ocağına altı yaşlarında bir çocuk ile annesi geldi. Annesi çocuğu bırakarak ayrıldı. Ben çocuğu seyretmeye başladım. İçimden kıskandım ve öldürmeyi düşündüm. Ancak yaşamasını istediğimden bu düşüncemden vazgeçtim.
Sonra otogar istikametine yürüdüm. Otogarda, öldürmek amaçlı bir bayanı takip ettim. Sonra başka bir bayanı görünce, onu takip ettim. Sonra karşıma sürücüsü bayan olan bir araç çıktı. Bu bayanı da öldürmeyi düşündüm ancak çevrede insanlar vardı.
‘POLİSİ ÖLDÜRECEKTİM’
İsmetpaşa Caddesi’nde yürümeye başladım. İki polis yanıma gelerek, beni kollarımdan tuttu. Etrafımız kalabalıklaştı. İki polis beni alarak, arabaya bindirdi. Biri yanıma oturdu. Diğeri aracı sürüyordu. Biz hareket halindeyken, cebimdeki bıçağı çıkardım. Amacım, bıçağı polislerin boğazına sokmaktı. Bıçağı yanımda oturan polisin boğazına sokacağım esnada kendisi bana döndü ve bu sebeple bıçağı göğsüne soktum. Polis bana engel olmaya çalıştığından dolayı başka neresine ve kaç defa bıçak soktuğumu hatırlamıyorum. Aracı süren polis aracı durdurdu. Bıçağı elimden almaya çalıştılar. Alan dar olduğundan polislere bir daha bıçak vuramadım. Bıçağı elimden aldılar.
‘SİLAH BULAMADIM’
Cezaevinde tanıştığım Ulubeyli H.İ.Ş. , eşinde silah olduğunu söylemişti. Ben de firar ettikten sonra 2 Aralık günü Ulubey’e gittim. Bir muhtara H.İ.Ş.’nin evini sordum. Beni kiracısına götürebileceğini söyledi. Birlikte bir eve gittik. Bayana H.İ.Ş.’nin eşini sordum. O da bayanın Ordu merkezde oturduğunu söyledi. Sonra da eşini aradı. Ben bayanın eşinden telefonu alarak, silah istedim. Şahıs da ‘O işlere ben bakmıyorum’ dedi. Ben de Ordu’ya geldim. İnsanları silahla öldürmeyi amaçlıyordum. Çünkü silahla öldürmek daha kolay geliyordu. Ancak silah alamadığımdan bu düşüncemi gerçekleştiremedim.,
Özgür Arduç, dün Ordu’da emniyet ve savcılıktaki ifadesinin ardından sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliği tarafından ‘Canavarca hisle adam öldürmek' suçundan tutuklandı.