Çorlu katliamı davası avukatı Can Atalay’a 'kapıyı kırdın' incelemesi!
Çorlu katliamı davasının ilk duruşmasında, ailelerin duruşma salonuna alınmaması üzerine polis saldırısına uğrayan Avukat Can Atalay hakkında “kamu malına zarar verdiği” gerekçesiyle ön inceleme başlatıldı.
06-08-2019 11:45

Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı, Çorlu tren katliamına ilişkin davanın ilk duruşmasında hayatını kaybedenlerin ailelerinin içeriye alınmaması nedeniyle yaşanan arbedenin ardından gelen polis saldırısında, polislerin darp ettiği Çorlu tren katliamının avukatlarından avukat Can Atalay hakkında “kamu malına zarar verdiği” gerekçesiyle ön inceleme başlattı.
8 Temmuz 2018'de yaşanan ve 25 kişinin hayatını kaybettiği Çorlu tren katliamıyla ilgili açılan davanın 3 Temmuz’daki ilk duruşması öncesi hayatını kaybedenlerin aileleri ve avukatları yürüyüş yapmış, polis ailelerin yürüyüşüne engel olmaya çalışmıştı. Duruşma için tahsis edilen 150 kişilik salonun dolduğu gerekçesiyle bazı mağdur aileleri içeriye alınmamış, bu nedenle duruşma kapısında çıkan gerilimde polis hayatını kaybedenlerin ailelerin avukatlarından Can Atalay’ın da içinde bulunduğu bazı avukatları darp etmişti. Mahkeme heyeti dosyadan çekildiğini belirterek duruşmayı bitirmişti.
EMNİYET'TEN 'AİLELERİ PROVOKE ETTİ' SUÇLAMASI
Yaşanan bu olaylarla ilgili Çorlu Emniyet Müdürlüğü tarafından tutulan tutanakta duruşma öncesinde hayatını kaybedenlerin ailelerinin ve avukatların Çorlu’da bulunan Orion AVM önünden başlattığı yürüyüşün avukat Atalay ve mağdurlardan İsmail Kartal tarafından organize edildiği iddia edilerek, Atalay’ın gruba önderlik ettiği, polisin trafiği kapatmadan kaldırımdan yürümeleri konusundaki ikazlarına rağmen avukat Atalay’ın grubu provoke ederek, görevli polis memurlarına agresif tavırlar gösterdiği ve kışkırtıcı bir şekilde ailelerle polisleri karşı karşıya getirmeye çalıştığı öne sürüldü.
Polis tutanağında duruşma kapısındaki gerilim için de şu ifadeler yer aldı:
“Avukat Atalay ile birlikte avukat Mürsel Ünder ve Birtan Altan isimli kişiler ve kalabalık bir grubun olduğu görülmesi üzerine kapının sol kanadı tekrardan fiziki olarak ittirmek sureti ile kapatılmaya çalışıldığı esnada aynı kapının sağ kanadı içerden kırılmak sureti ile açıldığı ve avukat Atalay, avukat Mürsel Ünder ve Birtan Altan’ın kapıda bulunan görevlilerimize mukavemette bulunmaya çalıştıkları saldırgan ve agresif tavırlar göstererek görevlilerimize görevini yapmaya engellemeye çalışarak grupları provoke edici söylemlerde bulundukları görülmüş ve şahısların engellenmesi sırasında görevlilerimizle içerdeki ve dışardaki gruplar arasında arbede yaşanmıştır…”
'KAMU MALINA ZARAR VERMEK'TEN ÖN İNCELEME BAŞLATILDI
Artı Gerçek'ten Rıfat Doğan'ın haberine göre, Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı polisin olay günü ile ilgili tutanağına dayanarak avukat Can Atalay hakkında “kamu malına zarar vermek” suçlamasıyla ön inceleme başlattı. Savcılık, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Talimat Bürosu’na gönderdiği yazıda “Cumhuriyet Başsavcılığımızın Bakanlık Muharebe Bürosu tarafından, şikayet üzerine avukat soruşturması kapsamında yapılan incelemeye esas olmak üzere; ekte gönderilen evraka istinaden avukat Can Atalay’ın kendi isteğiyle sözlü veya yazılı beyanda bulunmak istediği takdirde “beyanda bulunan” sıfatıyla ifadesinin alınması ya da yazılı beyanını ibraz ederse telim alınması, yazılı bilgi/belge/delil ibraz ederse muhafaza altına alınması ikmal olunacak evrakın Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderilmesi rica olunur” dedi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Talimat Bürosu da avukat Atalay’a gönderdiği tebligatta “ön incelemeye esas olmak üzere “beyanda bulunan” sıfatıyla açıklamalarınızı Cumhuriyet Başsavcılığımıza tebliğinden itibaren 10 günlük süre içerisinde sunmanız, sunmak istemediğiniz takdirde dosyadaki mevcut duruma göre işlem yapılacağı hususunda bilgilerinize tebliğ olur” ifadelerine yer verdi.
'ÇORLU SAVCILIĞI, ADALET BAKANLIĞI'NIN İZNİNİ BEKLEMEDİ'
Sosyal Haklar Derneği avukatı Deniz Özen, müvekkili Atalay hakkındaki ön inceleme ile ilgili “Avukat Can Atalay, Çorlu tren faciasında hayatını kaybeden ailelerin vekili olarak gittiği duruşmada, duruşma salonunun kapısını kırmakla suçlanıyor. Ancak aynı gün duruşma salonunun kapısının kırılmasından daha önemli bir olay daha yaşanmıştı. Yargılamanın tarafı olan aileler duruşma salonuna alınmadı, salonun kapısı kilitlendi ve içeri girmek isteyen aileler polis tarafından darp edildi” dedi.
Avukat Özen açılan soruşturmanın kabul edilemez olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Duruşmaların kamuya açık şekilde yapılacağına ilişkin Ceza Muhakemesi Kanunun açık hükmüne rağmen kapıların kilitlenmiş olmasını, ailelerin darp edilmesini ve yargılamanın taraflarını duruşma salonuna almayarak suç işleyenleri araştırması gereken Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığının suç işleyen kamu görevlileri yerine bir kapı kilidinin peşine düşmüş olması, ciddiyetten uzaktır. Çorlu davasında failleri tespit etmeyen kamu görevlileri hakkında takipsizlik veren Çorlu Savcılığı burada Adalet Bakanlığı’nın iznini beklemeden talimat evrakı yazdı. Bu hukuka aykırıdır. Müvekkillerinin, tarafı oldukları yargılamaya katılmasını sağlamaya çalışan bir avukat hakkında bu gerekçeyle soruşturma başlatılmış olması kabul edilemez. ”
İLGİLİ HABERLER
21 yaşındaki öğrenci, siyanür içerek intihar etti
Sakarya Üniversitesi Kimya Bölümü öğrencisi 21 yaşındaki Mehmet Ali Çetin, siyanür içerek intihar etti.
06-12-2019 00:03

Sakarya/Erenler'de Hacıoğlu Mahallesi'nde yaşayan Sakarya Üniversitesi Kimya Bölümü 3'üncü sınıf öğrencisi, 21 yaşındaki Mehmet Ali Çetin siyanür içerek intihar etti.
Edinilen bilgiye göre, bir süredir psikolojik sorunları olduğu iddia edinilen 21 yaşındaki Çetin'den bir süredir haber alamayan ailesi meraklanarak evine gitti.
Ailesi tarafından cansız bedeni bulunan Çetin'in cesedinin AFAD Kimyasal Biyolojik Radyolojik Nükleer Tehditler (KBRN) ekiplerince incelenmesinin ardından, siyanür içerek intihar ettiği öğrenildi.
Ekipler tarafından evde yapılan incelemede, Çetin'in siyanürü bir içeceğe karıştırarak içtiği belirlendi. Yapılan araştırmalara göre M.Ali Çetin'in yaşamına son verdiği siyanürü bir alışveriş sitesi üzerinden aldığı belirlendi.
Halkbank'ın özel yargılanma statüsü talebi reddedildi
ABD'de ön duruşma süreci devam eden Halkbank davasında yeni bir gelişme yaşandı. Halkbank'ın davada özel statüde yargılanma talebi reddedildi.
05-12-2019 23:12

Ön duruşma süreci devam eden davada, Yargıç Richard Berman Halkbank'ın özel statüde yargılanma talebini reddetti.
New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesi'nde ön duruşma süreci devam eden Halkbank davasında, hakim Richard Berman, bankanın hukuk danışmanı King & Spalding firmasından Halkbank’ın sınırlı ve özel katılım mahkeme talebinin ayrıntılarının yer aldığı bir başvuru dilekçesini 19 Kasım tarihine kadar kendisine sunmasını istemişti.
King & Spalding firması adına avukat Andrew C. Hruska, 21 Kasım'da mahkemeye sunduğu 20 sayfalık başvuru dilekçesinde bir kez daha bankanın sınırlı ve özel yargılanma talebini iletmişti.
Şenyaşar ailesi iddianamesinde hastanede linç edilerek öldürülen Esvet Şenyaşar'a yer verilmedi!
Başsavcılık tarafından Urfa 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunulan iddianamede, hastanede linç edilerek öldürülen Esvet Şenyaşar'a yer verilmedi.
05-12-2019 22:34

rfa’nın Suruç İlçesinde 24 Haziran 2018 genel seçim sürecinde AKP’li İbrahim Halil Yıldız’ın korumaları ve yakınlarının Şenyaşar ailesine ait iş yeri ve hastanede devam eden silahlı saldırılarında Hacı Esvet Şenyaşar, çocukları Celal ve Adil ile AKP’li Yıldız’ın ağabeyi Mehmet Şah Yıldız yaşamını yitirmişti. Yaşanan olaydan 18 ay sonra Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı.
Mezopotamya Ajansı'ndan Muhammed Abdulkadir Esen'in haberine göre, silahlı kavga sonrası Suruç Devlet Hastanesi'nde Yıldız ailesi bireylerinin saldırısında hayatını kaybeden baba Esvet Şenyaşar’ın ölümüne yer verilmeyen iddianame Adil ve Celal Şenyaşar ile Milletvekili Yıldız’ın kardeşi Mehmet Şah Yıldız’ın ölümüyle kısıtlı kaldı.
Oğullarının silahlı saldırıda vurulduğu haberini aldıktan sonra hastaneye giden ve hastanede Yıldız ailesi fertleri tarafından linç edilerek öldürülen Esvet Şenyaşar ile ilgili hastane kameralarının tahrip edildiği ortaya çıkmıştı. Şenyaşar ailesi, olayın üzerinden 1 yıldan fazla bir zaman geçtiği halde soruşturmada ilerleme sağlanamaması nedeniyle "adalet" talep etmiş ve Urfa Adliyesi önünde oturma eylemi yapmıştı.
Bu eylemden birkaç ay sonra hazırlanan iddianamede, tutuklu Fadıl Şenyaşar ile Ferit Şenyaşar, Kenan, Abdurrahman, Mustafa, Nihat ve Süleyman Yıldız müşteki şüpheli olarak yer alırken Enver, Ali, Mehmet ve İbrahim Yıldız ile İbrahim Halil ve Mehmet Şimşek şüpheli olarak yer aldı.
İleri Hatırlatıyor
'ÖRGÜT BAĞI' ARAŞTIRMASI
Ramazan Bayramı arefesinde 14 Haziran 2018 günü saat 15.50 sıralarında AKP Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın seçim çalışması için esnaf ziyaretleri gerçekleştirdiği “İstanbul Ucuzluk” isimli iş yerine yaptığı ziyarette çıkan tartışma nedeniyle İbrahim Halil Yıldız’ın söz konusu yerden ayrılmasına müteakip işyeri sahipleri olan Şenyaşar ailesi mensupları ile Yıldız ailesi mensupları arasında kavga çıktığı belirtilen iddianamede, “Devamında gelişen öldürme olayları sonucu Mehmet Şah Yıldız’ın ateşli silahla öldüğü, Süleyman, Mustafa, Nihat Yıldız'ın ateşli silahla hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı beraberlerinde ki diğer kişilerden Engin Şimşek ve Ahmet Çetin’in ateşli silahla yaralandığı, Esvet, Adil ve Celal Şenyaşar’ın öldüğü, Mehmet Şenyaşar’ın ateşli silahla yaralandığı, Suruç Devlet Hastanesi ve ambulanslarının zarar gördüğü, 6136 sayılı yasaya aykırılık ve diğer yaralama suçlarının işlendiği adli olaylar meydana gelmiştir. Milletvekili adayı İbrahim Halil Yıldız’ın seçim öncesi 'esnaf ziyaretleri' şeklinde gerçekleştirilen seçim çalışması sırasında meydana gelen olayların; demokratik bir toplumda siyasi partilerin aday ve mensuplarının her seçim dönemi rutin olarak gerçekleştirdikleri esnaf ziyaretlerinin böylesi ağır bir olaya neden olmayacağı gerçeği karşısında; tarafların terör örgütleri ile bağlantısı ya da olağan dışı radikal yönlerinin bulunup bulunmadığının ortaya konulması gerektirmiştir” deniliyor.
ŞENYAŞAR AİLESİ SORUŞTURULUYOR
Olayın gelişimine yer verilen kısmın ardından iddianame, Şenyaşar ailesinin soruşturma kayıt araştırmasıyla devam ediyor. Baba Esvet Şenyaşar’ın 23 Aralık 2016 tarihinde “PKK/KCK terör örgütünün kayyum atanan belediyelere ve atanan kayyumlara, Ak Parti yöneticileri ve askerlere yönelik eylem planlandığı” şeklinde edinilen istihbarat çerçevesinde gözaltına alındığı ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığı belirtiliyor. Şüpheli Fadıl, Adil ve Celal Şenyaşar, hakkında ise herhangi bir soruşturma kaydının bulunmadığı belirleniyor. Sicil kaydının ardından başsavcılık Şenyaşar ailesi üyelerinin sosyal medya hesaplarını incelemeye alıyor. Celal ve Ferit Şenyaşar’ın sosyal medya hesapların herhangi bir suç unsuru içeren paylaşıma rastlamayan savcılık Fadıl Şenyaşar’ın "Foursquare" isimli sosyal medya platformunda açtığı hesabın profil fotoğrafına koyduğu resim için “PKK terör örgütünü simgeleyen işaretler ve renklerin yer aldığı bez parçası ile zafer işareti yaparak paylaşım yaptığı yer almaktadır” değerlendirmesi yapılırken PKK yöneticisi Murat Karayılan’ın ANF üzerinden yaptığı açıklamada Şenyaşar ailesi için, “Şehit Celal ve Adil'in annesi daha fazla ağlayıp düşmanı sevindirmesin. Ama şunu iyi bilmeli ki ahı yerde kalmayacaktır. Sadece bu kadarını söylüyorum” dediğine iddianamede yer veriliyor.
‘TUZAĞIN İÇİNE ÇEKİLDİM’
İddianamede, İbrahim Halil Yıldız'ın ifadesine yer veriliyor. “Selamun aleyküm” diyerek Şenyaşar ailesine ait dükkâna bayramlarını kutlamak için girdiğini ifadesinde belirten Milletvekili Yıldız, dükkân sahibinin kendisine iyi bakmadığını iddia ediyor. Gönülsüz şekilde karşı tarafın elini uzatması üzerine dışarı çıktığını anlatan Yıldız, “Ancak kendisi konuşmaya başladı. ‘Siz Ak Partililer bu memleketi mahvetmişsiniz’ dedi. Ben de kendisine 'Elinizde rahatsız olduğunuzu gösteren bir belge varsa ben bu sorunla ilgileneyim' dedim. Orada bir tuzağın içine doğru çekilmeye başladığımı hissettim ve ayrılmak istedim. Dükkân sahibi konuşmasına devam etti: ‘Nedir bu sizden çektiğimiz, bizim ne olduğumuzu biliyorsun, PKK'lı olduğumuzu bilmiyor musun, siz namussuzsunuz, Ak Partililer karılarımıza kızlarımıza el atıyor’ dedi. Bu sırada dükkân sahibi ya da diğeri bize hitaben ‘S. olun, gidin buradan‘ dedi. Daha sonra görüntüleri izlerken fotoğraf çeken kişinin Nesih Şimşek olduğunu gördüm. Düşündüğüm zaman olayın gelişimi içerisinde benim dükkânda biraz daha zaman kaybetmem amaçlanmıştı. Araştırdığımda Nesih Şimşek'in PKK'nin dağ kadrosunda yıllarca kaldığını, etkin pişmanlıktan faydalanarak dışarı çıktığını öğrendim. Bu kez arkamda bir tartışma oldu ve ben iteklendim. Ben 'Bir şey yok sakin olun' anlamında bir şeyler söyledim. Korumalarım beni yürüyerek Suruç Meydanı'nın oraya götürdüler ve Nar Kafe isimli iş yerine oturttular. Kafedeyken silah sesleri gelmeye başladı” ifadelerini kullanıyor
FOTOĞRAFLAR ÜZERİNDEN OLAYA YER VERİLDİ
İddianamede dükkânın içinde bulunan kamera görüntülerinden alınan kesitlerle olayın en başından itibaren nasıl başladığı ve kimin kimi silahla ya da sopayla yaraladığı da açıklamalar ve kamera görüntülerinden alınan fotoğraflar üzerinden tanımlanıyor.
Dükkân içinde arbedenin başlamasıyla birlikte dükkanın önüne sivil polislerin geldiği ve olayı yatıştırmaya çalıştıkları belirtilen iddianamede, “Celal ve Adil Şenyaşar'ın iş yerinin iç kısmına doğru götürüldüğü, dışarıdaki kalabalığın uzaklaştığı, bir süre sonra Kenan ve Süleyman Yıldız'ın işyerine tekrar girmeleri ile peşlerinden Mehmet Şah, Mustafa, Abdurrahman ve İbrahim Yıldız'ın geldiği, işyeri içinde Celal, Adil ve Ferit Şenyaşar ile Süleyman, Kenan, İbrahim, Ali, Nihat, Enver ve Mehmet Yıldız, Engin Şimşek'in işyerinin içerisine tekrar girerek karşılıklı olarak her iki grup arasında ellerine geçirdikleri sopa ve diğer eşyalarla birbirlerine vurmaya başladıkları anlaşılmıştır” deniliyor.
TELEFON DİNLEMESİNE RAĞMEN YAKALANAMAMIŞ
Şüphelilerden Enver ve İbrahim Yıldız'ın olay sonrasında kaçtıkları, haklarında yakalama emri çıkarıldığı belirtilen iddianamede, yakalanmaları ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla şüpheliler İbrahim ve Enver Yıldız'ın iletişimin dinlenilmesi, kayda alınması ve tespiti tedbirinin uygulandığı ifade ediliyor. İddianamede, tedbir çerçevesinde, şüphelilerin yakalanması amacıyla konutlarında aramalar ve çevre araştırmalarının yapıldığı ancak yakalanamadıklarına yer verilirken, “Şanlıurfa 2'nci Sulh Ceza hâkimliğinin 04/07/2018 tarih ve 2018/2243 sayılı kararı uyarınca Şüpheli Enver Yıldız'ın iletişimin kayda alınması tape kaydı çerçevesinde 19.08.2018 tarih, Enver Yıldız: 'Arkama döndüm baktım abim karnını tutuyordu, ben de çektim vurdum' dediği tespit edilmiştir. Şüpheli Enver Yıldız'ın Cumhuriyet Başsavcılığımıza gelerek suçta kullandığı Ruger marka tabancası ile birlikte teslim olduğu, şüpheli İbrahim Yıldız'ın ise hakkında yakalama emri halen bulunuyor olup halen aranmaktadır” ifadeleri kullanılıyor.
‘SALDIRIYI DEFETMEK İÇİN SİLAHLA ATEŞ ETTİM’
14 Haziran günü saat 16.00 sıralarında işyerinde çalışmakta iken bir kaç şahsın işyerini çalıştıran Celal, Mehmet ve Adil isimli kardeşlerini kastederek "abinleri dövüyorlar" diye bağırdığını aktaran Fadıl Şenyaşar, dükkanında bulunan ruhsatsız tabancasını alarak ağabeyi Ferit’le birlikte kardeşlerinin dükkanına gittiği yönündeki ifadelerine de yer verilen iddianamede, dışarıda eli sopalı ve demirli bir kalabalık grup gördüğünü aktaran Fadıl Şenyar’ın “İşyerinin içerisine girdiğimde içeride daha önceden görmediğim ve şu an görsem de tanıyamayacağım şahısların abim Ferit ve Adil'i dövdüklerini gördüm. Ben de müdahale ettim. Bana da saldırmaları üzerine ve saldırıyı defetmek amacıyla elimde bulunan silahla ateş etmeye başladım. Ancak kaç el ateş ettiğimi hatırlamıyorum. Daha sonra şahıslar üzerime gelerek elimden silahı aldılar. Daha sonra sopa ve bıçakla beni yaraladılar. Ayrıca olay esnasında ilk bana saldırdıklarında sol kolumdan silahla yaralandım ancak yoğun kalabalıktan dolayı kimin ateş ettiğini göremedim. Daha önce benim ve abimlerin herhangi bir kimseyle husumetimiz yoktu. Abimlerle şahıslar arasında nasıl bir konuşma ve tartışma geçtiğini bilmiyorum” dediği ifadesine yer veriliyor.
‘PKK’DEN DOLAYI KAÇTIM’
İddianameye yansıyan ifadesinde, Milletvekili Yıldız’ın üvey kardeşi Enver Yıldız ise kardeşinin çarşıda ziyaret yaptığı esnada sahibi arkadaşı olan bir tekel bayiinde olduğunu söylüyor Silah ve bağrışların gelmesi üzerine kavganın olduğu dükkâna gittiğini söyleyen Yıldız, şu sözleri sarf ediyor:
“Abdurrahman Yıldız ‘Amca amca beni öldürüyor’ diye bağırınca ben belimde olan silahı çekip şuursuzca 2-3 el ateş ettim, ateş etmemin etkisiyle Adil Şenyaşar yere düştü. Ben işyerinden dışarı çıkıp olay yerinden uzaklaştım, sonra geri işyerinin önüne geldim, kardeşim Mehmet Şah Yıldız'ın işyerinin önünde yerde kanlar içinde yattığını gördüm, onu alıp belediyenin önüne götürüp bir araca koyup oradan hastaneye gönderdik. Sonradan ben köye gidip saklandım zira bölgede terör olayları yoğundu, PKK terör örgütü de devamlı bize ve ailemize tehditler savurmaktaydı bunun etkisiyle korktuğumdan sonradan gidip teslim olmadım, bugün kendi rızam ile olayda kullandığım tabancayı da beraberimde getirerek teslim oldum. Tabancamı rızam ile teslim ediyorum muhafaza altına alınmasına mükâfatım vardım. İbrahim Yıldız'ın nerede olduğunu bilmiyorum. Olaya ilişkin olarak Youtube'da bulunan kamera görüntülerinde olay sonrasında izlemiştim. Bir insanın öldürülmesi iyi bir duygu değil bu nedenle üzgünüm.”
MİLLETVEKİLİ YAKINLARININ BEYANLARI ÇELİŞKİLİ
Milletvekili Yıldız’ın yakınlarının olay sonrasında verdikleri ifadelerde çelişkilerin olduğu iddianamede de göze çarpıyor. Ali Yıldız milletvekilinin dışarı çıktığı esnada Celal Şenyaşar’ın milletvekiline karşı “Namussuz, pezevenk”, Adil Şenyaşar’ın da “Vekili dışarıya bırakmayın, vurun onu dışarı çıkmasın” diyerek hakaret ettiğini söylerken, Mehmet Şimşek ise Şenyaşar’lardan birisinin “Milletvekilimiz İbrahim Halil Yıldız'ın Mecliste yapmış olduğu bir konuşmasından dolayı o tokadın hesabını verecek şeklinde sözler söylüyordu” dediğini ifadede aktardı. Milletvekili Yıldız da, Şenyaşar’ların kendisine “Nedir bu sizden çektiğimiz, bizim ne olduğumuzu biliyorsun, PKK'lı olduğumuzu bilmiyor musun, siz namussuzsunuz, Ak Partililer karılarımıza kızlarımıza el atıyor” dediğini ifadesinde yer vermişti.
OLAY TANIĞININ İFADELERİNE YER VERİLDİ
Olayın yaşandığı dükkânın hemen yanındaki dükkanın sahibi olan ve olaya yakından tanık olan kavga esnasında da yaralanan Ahmet Çetin ise, “Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın Celal'in dükkanına uğradığını gördüm. Bir dakikadan biraz fazla Celal'in dükkânında kaldılar. İçeriden tartışma sesleri geldi. Ben son andaki bazı konuşmalara şahit oldum. Celal Şenyaşar vekile tam olarak şu cümleleri söyledi: 'Bazı çakallar bu köşelere geliyorlar, hırsızlık yapıyorlar, milletin cüzdanlarını çalıyorlar, kimse ses etmiyor, eroinciler var, tinerciler var, siz bunlara müdahale etmiyorsunuz' dedi. Vekil buna cevap vermedi ancak canı sıkılmıştı. Ondan sonra 'Hadi neyse çıkalım' dedi. Tam olarak bu cümleyi söyledi. Celal Şenyaşar HDP'yi destekliyordu. Ancak tartışma sırasında 'Ben PKK'lıyım, ben HDP'liyim, ben size oy vermeyeceğim' dediğini duymadım” ifadelerini kullandı.
‘ESVET ŞENYAŞAR HASTANEDE ÖLDÜRÜLDÜ’
Milletvekilinin dükkândan çıktığı esnada 3-4 kişilik bir grubun küfrederek içeriye doğru yöneldiğini anlatan Çetin, Şenyaşar’larında karşılık verdiğini söyledi. Araya girerek tarafları sakinleştirmeye çalıştığını aktaran Çetin, “Ben 'Durun yapmayın' diye bağırırken, bir silah sesi geldi. Baktığımda kolumdan kan fışkırıyordu. Ben komşum Reşit Çetin'in yanına giderek yaramı sardım. Ambulans istedim. Ben yeğenim Salih Güngör ile birlikte benim aracımla üçümüz birlikte hastaneye gittik. Ben hastaneye vardığımda Vekilin abisi Mehmet Şah Yıldız'a sedye üzerinde kalp masajı yapıyorlardı. Salih bir doktor istedi. Ancak sağlıkçılar sedyedekinin durumunun daha ağır olduğunu söyleyerek beklememizi istediler. Bunun üzerine beni Şanlıurfa'ya getirdi. Hastaneye vardığımda Mehmet Şah Yıldız'ın yanında 20 kadar kişi vardı. Ben Esvet Şenyaşar'ı ve eşini çok iyi tanıyorum. Benim ziyaretime gelen Reşit ya da konfeksiyoncu Mevlüt isimli kişi, Esvet'in çocuklarının hastaneye kaldırıldığını öğrenince Esvet'i bir arabayla hastaneye bırakmış. Dükkânda Şenyaşar'lardan bir kişi ölmüş diğer ikisi hastanede öldürülmüş diye anlattılar. Zaten ben Esvet'in hastanede öldürüldüğünü biliyorum. Zira iş yerinde değildi. Hatta onun da başına bir kurşun sıkmışlar diye anlattılar” diye ifade verdi.
İDDİANAME MAHKEMEYE SUNULDU
Başsavcılık, hazırlanan iddianameyi Urfa 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi'ne sundu.
Instagram'a yaş sınırı geliyor!
Çocuk güvenliği politikalarına uymadığı nedeniyle eleştirilen sosyal medya uygulaması Instagram, uygulamaya 13 yaş sınırı getirileceğini açıkladı.
05-12-2019 22:32

Sosyal medya uygulaması Instagram, 'çocuk güvenliği yasalarını ihlal etmekle' eleştiriliyordu. Konuyla ilgil olarak yeni düzenlemeler yapılarak, yeni kaydolacak kişilere 13 yaş sınırı getirileceği duyuruldu.
Yayınlanan yeni gelişmelere göre, Facebook ve Instagram 13 yaşın altındaki kullanıcıların hesaplarını kilitlemek üzere yeni moderatör görevlendirmesi de yaptı.
Bu adım, aynı zamanda uygulamayı Çocukların Çevrimiçi Gizliliğini Koruma Yasaı'yla (COPPA) uyumlu hale getirmeyi de amaçlıyor.
Söz konusu politika değişikliğiyle ilgili bir blog yazısında "Yaş bilgisini sormak küçük yaştaki kullanıcıların Instagram'a kaydolmasını önleyecek ve onları koruyacak" ifadeleri yer aldı.
Şirketten yapılan açıklamada, kullanıcılardan istenecek yaş bilgisinin diğer kullanıcılarla paylaşılmayacağı da belirtildi.
Petrol gemisine korsan saldırısı: 1'i Türk, 19 mürettebat kaçırıldı
Kaçırılan geminin Yunan deniz nakliyat şirketi Navios Tankers Management'e ait olduğu bildirildi.
05-12-2019 21:33

Ham petrol taşıyan Yunan tankeri Nijerya açıklarında korsanların saldırısına uğradı. Tankerdeki 1'i Türk, 19 mürettebatın kaçırıldığı belirtildi.
DHA’nın haberine göre, ham petrol taşıyan tanker, 3 Aralık'ta Nijerya'nın Bonny Adası'na 77 deniz mili açıklıkta korsan saldırısına uğradı. Tankerdeki 18'i Hintli, 1'i Türk 19 mürettebatın kaçırıldığı ve diğer 7 mürettebatın da tankerde kaldığı belirtildi.
Saldırıda tankerin hasar almadığı belirtilirken, tankerin Hong Kong bandıralı 'Nave Constellation' olduğu ve Yunan deniz nakliyat şirketi Navios Tankers Management'e ait olduğu bildirildi.
Tankerin güvenli bir yere çekildiği ve kaçırılan mürettebatın kurtarılması için çalışmaların yapıldığı duyuruldu.
Emre Yıldır davasında mahkeme heyeti duruşmayı basına ve izleyicilere kapattı!
Soruşturma sürecinin ağır işlemesi ve başvuru üzerinden 52 gün geçmesine karşın ifadeye çağırılmayan Yıldır, ailesi ile yaşadığı 15. kattaki evin penceresinden atlayarak yaşamına son vermişti...
05-12-2019 19:03

Yaşamına son veren Emre Yıldır’ı cinsel istismara maruz bırakan akrabası Vedat Tarhan’ın yargılandığı davada mahkeme, duruşmayı basına ve izleyicilere kapatma karara aldı.
Çorlu'da ailesi ile yaşayan Emre Yıldır, akrabası Vedat Tarhan tarafından 9 yaşından 18 yaşına kadar cinsel istismara uğradı. Yaşadıkları nedeni ile bunalıma giren Yıldır, Tarhan’a suçunu itiraf ettirdiği ses kaydıyla savcılığa şikâyette bulundu. Soruşturma sürecinin ağır işlemesi ve başvuru üzerinden 52 gün geçmesine karşın ifadeye çağırılmayan Yıldır, ailesi ile yaşadığı 15. kattaki evin penceresinden atlayarak yaşamına son vermişti.
ÖNCE TAHLİYE EDİLDİ
Emre Yıldır'ın intiharından sonra gözaltına alınan ve 'çocuğun nitelikli cinsel istismarı' gerekçesiyle tutuklanan Vedat Turhan 3 ay sonra görülen ilk duruşmada tahliye edildi.
Tahliyeye yönelik tepkiler nedeniyle Edirne Cumhuriyet Savcısı'nın mahkemeye gönderdiği yazıda Vedat Turhan için tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılması talep edildi. Karar sonrası Vedat Turhan, 19 Ağustos'ta Çanakkale'de tutuklandı. Sanık Vedat Turhan, Edirne 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya tutuklu bulunduğu Çanakkale Cezaevi'nden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılırken, sanık ve mağdur avukatları da salonda hazır bulundu.
MAHKEME DURUŞMAYI KAPATTI
Duruşmaya ayrıca Emre Yıldır'ın anne ve babası ile 2 ablasının yanı sıra çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi de katıldı. Mahkeme heyeti, duruşmayı basına ve izleyicilere kapatma karara aldı. Emre'nin ailesinin avukatı ise duruşmanın kapalı yapılmasına itiraz etti.
'AMACIMIZ EMRE'NİN SESİ OLMAK'
Duruşma sırasında Edirne Adliyesi önünde açıklama yapan Emre Yıldır'ın ablası Derya Gür, başka çocukların canı yanmasın diye adalet arayışında olduklarını söyledi. Adaletin tecelli etmesini istediklerini belirten Gür, "Bizler Emre'nin söylediklerini ve yaşadıklarının birebir canlı tanıklarıyız. Bizlerin dışında Emre'nin çok yakın arkadaşlarının da ifadeleri var, onlar da verildi. Emre'nin kendi ağzından arkadaşlarının anlattığı, yazıştığı şeyler vardı, bunların hepsi belli. Bizler Emre için, Emre'ler için buradayız. Artık hiçbir çocuğumuz susmasın, susturulmasın. Artık sapkınlar, sapıklar cezasız kalmasın. Öyle bir adalet olsun ki cezalandırılsın ki bunu yapanlar çocuklarımıza ellerini uzatamasın. Biz bunun derdindeyiz. Aslında Emre sadece bir sembol. Emre öldü gitti. Hiçbir şey benim kardeşimi geri getiremez, getirmeyecek de. Emre kara toprak oldu gitti. Amacım Emre'nin sesi olmak. Amacımız bu olmalı" diye konuştu.
SANIĞIN TUTUKLULUĞU DEVAM EDECEK
Sabah saatlerinde başlayan duruşmada mahkeme heyeti öğleden sonra karar arası verdi. Karar arasından sonra toplanan heyet sanık Vedat Turhan'ın tutukluk halinin devamına davanın ise 10 Mart 2020 gününe ertelenmesine karar verildi.
‘KAMU DÜZENİNİ SAĞLAMAK İÇİN KAMUDAN KAÇAMAYIZ’
Kararın ardından basın açıklaması yapan mağdur ailenin avukatı Merve Uçanok, sanık Vedat Turhan'ın tutukluluk halinin devamı kararının adil bir karar olduğunu söyledi.
Davanın peşini bırakmayacaklarını ifade eden Uçanok, "Bir süredir hepimizin sosyal medyadan ve basından takip ettiği üzere Emre Y. davasının bugün ikinci duruşması yapıldı. Biz avukat Oğuz Mescioğlu meslektaşımla birlikte katılanlar vekili olarak duruşmada hazır bulunduk ve bugün güzel bir karar verildi. Sanığın tutukluluk halinin devamına karar verildi. Bu yönüyle adil bir karardı. Ama bunun dışında bizi üzen bir gelişme oldu. Duruşmanın kapalı yapılmasına karar verildi. Bu yönüyle kararı eleştiriyoruz. Çünkü ceza yargılaması zaten kamu düzenindendi. Ceza yargılamasının amacı kamu düzenini sağlamak veya yok olmuş bir kamu düzenini yerine getirmektir. Kamu düzenini sağlamak için kamudan kaçamayız. Hele ki böyle davalarda. Bu tür davalarda kamuyu bilgilendirmek, bilinçlendirmek gerekir. Ancak bu şekilde sağlıklı sonuçlar elde edebiliriz toplum olarak" dedi.