CHP’den kayyuma tepki: Kayyum Saray’ın Meclis'e darbesidir
CHP Genel Başkan yarımcıları Zeynep Altıok ve Veli Ağbaba, Grup Başkanvekili Özgür Özel ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 28 belediyeye kayyum atanmasıyla ilgili açıklamayı Diyarbakır’da yaptı.
11-09-2016 16:07

CHP Genel Başkan yarımcıları Zeynep Altıok ve Veli Ağbaba, Grup Başkanvekili Özgür Özel ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 28 belediyeye kayyum atanmasıyla ilgili açıklamayı Diyarbakır’da yaptı.
Kayyum atanması ile ilgili AKP’nin meclise teklif getirdiği ve reddedildiğini hatırlatan Özgür Özel “Burada siyasi bir kalpazanlık, siyasi bir evrakta sahtekarlık, Meclis’in iradesine karşı sarayda yapılan bir toplantıyla doğrudan Meclis’in iradesine darbe yapmak vardır.” ifadelerini kullandı. İlk konuşmayı yapan Veli Ağbaba geçmişteki AKP-Cemaat ittifakının altını çizerken “Her yerde FETÖ temizliği yapılıyor. İddia ediyorum FETÖ ile en çok ilişkili kurum AKP’dir.” dedi.
Daha sonra söz alan Zeynep Altıok "Ciddi hak ihlalleri ile karşı karşıyayız, işkence iddialarıyla karşı karşıyayız. CHP olarak, OHAL döneminde ve meclisin tatile girdiği dönemde, İnsan Hakları Komisyonu'nun çalışmaya devam etmesi için çağrıda bulunduk. Sebebi ne olursa olsun, terörle mücadele dahi olsa işkence meşru olamaz ve usul bağımsız yargı hakkıdır." diye konuştu.
İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise kayyum atamalarının 12 Eylül darbesinin yaşandığı ilk günle farksız olduğunu belirtirken, "12 Eylül askeri darbeyi Diyarbakır'da yaşamış biri olarak söyleyelim, o dönemde de bu sabah uyandığımız gibi belediyelere kayyum atandı. Hukuksuz davranmış vatandaşları sağduyuya davet ediyorum, yargı yoluna başvuracağız. CHP olarak Anayasa Mahkemesi'ne başvuracağız. Bunları yaşamış tüm vatandaşlarımızı dayanışma içerisinde mücadele etmeye davet ediyorum." dedi.
KAYYUM DARBESİ / 16:49 11-09-2016
Sur’da kayyum protestosuna polis müdahalesi

Sur Belediyesi’ne kayyum atanmasını protesto için belediye eş başkanlarının katılımıyla düzenlenen protestoya polis tazyikli suyla müdahale etti. Kayyum atandığı haberinin ardından polis kontrolüne alınan belediye’ye girmek isteyen HDP milletvekilleri belediyeye alınmazken, belediye yakınındaki DBP Sur İlçe binası önünde açıklama yapmak isteyenlere polis “açık alanda yasak” diyerek TOMA ile müdahale etti. Çok sayıda gözaltı olduğu bilgisi geçilirken duruma tepki gösteren HDP Milletvekili Meral Danış Beştaş “Nasıl ki 15 Temmuz’da Meclis bombalandı, bir darbe yapılmak istendiyse aynısı bugün Sur’daki polis kuşatmasıyla yapılıyor” dedi.
KAYYUM DARBESİ / 15:47 11-09-2016
ABD’den kayyum açıklaması

ABD Türkiye Büyükelçiliği 28 belediyeye kayyum atanması ile ilgili web sitesinden açıklamada bulundu.
Gelişmeleri endişe ile takip ettiklerini belirten büyükelçilik “kişisel haklara saygının önemine işaret ederiz” dedi. Açıklamada ayrıca “Kayyum atamalarının geçici olacağını ve vatandaşların yakında Türk yasasına uygun bir şekilde yeni yerel yetkililer seçmelerine izin verileceğini ümit ediyoruz.” ifadelerine yer verildi.
Açıklamanın tam metni şu şekilde:
Türkiye'nin Güneydoğu'sunda Bugün Gerçekleşen Olaylarla İlgili Açıklama
Hükümetin bazı seçilmiş yerel yetkilileri terörizmi destekledikleri iddiasıyla görevden alma ve yerlerine kayyum atama kararını takiben Türkiye'nin güneydoğu'sundaki çatışma haberlerinden endişe duyuyoruz.
Amerika Birleşik Devletleri terörizmi lanetlemekte ve Türkiye'nin kendisini savunma hakkını desteklemektedir. Türk mercileri bazı yerel yetkililerin terörist gruplara katıldığı veya maddi destek sağladıkları yönündeki iddiaları araştırırken, hukuki süreç ve Türk Anayasası'nda saklı olduğu şekilde barışçıl politik ifade hakkını da içermek üzere, kişisel haklara saygının önemine işaret ederiz. Kayyum atamalarının geçici olacağını ve vatandaşların yakında Türk yasasına uygun bir şekilde yeni yerel yetkililer seçmelerine izin verileceğini ümit ediyoruz.
KAYYUM DARBESİ / 13:30 11-09-2016
Hakkari'de kayyuma direnenlere polis müdahalesi

Hakkari Belediye Eş Başkanları Fatma Yıldız ve Şaban Alkan, polisin belediyeye Vali Yardımcısı Cüneyt Epçim'in kayyum atandığını haber vermesi üzerine Bulvar Caddesi'ndeki binaya geldi. Ancak eş başkanlar içeriye alınmadı. Bunun üzerine belediye binasının önünde Yıldız ve Alkan beklemeye başladı. Ardından partililer de çevrede toplanmaya başladı. Belediye çevresinde bulunan polis halka basınçlı su ve copla müdahale etti. Polis saldırısının ardından 4 kişi gözaltına alındı.
KAYYUM DARBESİ / 12:53 11-09-2016
DİSK/Genel-İş: Kayyum halk iradesine darbedir

Disk/Genel-İş Genel Yürütme Kurulu belediyelere atanan kayyumlar ile ilgili resmi web sitesinden açıklama yaptı.
Daha önce belediyelere kayyum ataması olarak bilinen yasa tasarısının bu sefer KHK olarak karşılarına çıktığını belirten açıklamada belediye yöneticilerinin keyfi görevden uzaklaştırılmasının ve yerlerine yapılan hükümet atamalarının kabul edilemeyeceğinin altı çizildi.
Açıklamanın tam metni şu şekilde:
Kayyum Halk İradesine Darbedir
15 Temmuz FETÖ darbe girişimi sonrasında ilan edilen olağanüstü hal düzeni 1 Eylül 2016 tarihli Resmi Gazete’nin mükerrer sayılarında yayımlanan 672, 673, 674 sayılı kanun hükmünde kararnamelerle tam bir hukuksuzluk düzenine dönüşmüştür.
Cumhurbaşkanı idaresindeki hükümet sistemi olarak tanımlanan olağanüstü hal yönetimi, daha önce belediyelere kayyum ataması olarak bilinen yasa tasarısını bu sefer KHK olarak karşımıza çıkardı ve Batman ve Hakkari illerinin içinde olduğu toplam 28 belediyeye kayyum atandı.
Bu düzenlemeler, terörle mücadele öne sürülerek yerel halk iradesinin yok sayılması ve bu iradenin gasp edilmesi anlamına gelmektedir. Yine bu düzenleme seçimle işbaşına gelmiş yerel yönetimlerin merkezi yönetime devredilmesi, merkezi hükümetin taşra örgütü haline getirilmesi anlamına gelmektedir.
Ayrıca, bu düzenlemenin süresi de belirsiz bırakılmakta ve böylece bir sonraki yerel seçimlere kadar yerel yönetim, Hükümet’e bırakılmaktadır.
Belediye yöneticilerinin keyfi görevden uzaklaştırılması ve yerlerine hükümetin yaptığı atamalar kabul edilemez. Atanan kayyumlar halk iradesine darbedir.
KAYYUM DARBESİ / 12:48 11-09-2016
Kayyumla gelen polis halka ve belediye çalışanlarına saldırdı

Batman Belediyesi'ne kayyumla birlikte polis de geldi.
sendika.org'un haberine göre "yönetime el koyduk" diyen polis halka saldırırken, belediye çalışanlarını da tekme tokat binadan dışarı attı.
KAYYUM DARBESİ / 12:30 11-09-2016
Cizre Belediyesi Eşbaşkanı Leyla İmret gözaltına alındı

DİHA'nın haberine göre yerine kayyum atanan Cizre Belediyesi'nin Eşbaşkanı Leyla İmret evine düzenlenen polis baskını sonucunda gözaltına alındı. Leyla İmret ve beraberinde gözaltına alınan Demokratik Bölgeler Partisi PM üyesi Yunus Durdu Cizre Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.
KAYYUM DARBESİ / 12:15 11-09-2016
HDP’den açıklama: Belediyelere kayyum darbesini kabullenmiyoruz

Halkların Demokratik Partisi’nden sabah saatlerinde İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamayla kayyum atanan 28 belediye ile ilgili açıklama geldi.
HDP resmi web sitesinden yapılan açıklamada kayyum atayan zihniyetle 15 Temmuz’da meclisi bombalayan zihniyetin arasında fark olmadığına dikkat çekilirken, bu hukuksuz düzenlemenin kabul edilemeyeceğinin altı çizildi.
Açıklamanın tam metni şu şekilde:
Belediyelere kayyum darbesini kabullenmiyoruz
Kurban Bayramı’nın arife sabahında, siyasi iktidar 28 belediyeye baskın yaparak ‘yönetime el koyduk’ ifadeleriyle, 36 yıl önceki 12 Eylül 1980 darbesini de hatırlatan tarzda bir kayyum darbesi gerçekleştirmiştir.
15 Temmuz’da Meclis’i, yani halkın seçilmiş iradesini bombalayan zihniyetle, seçilmiş belediyelere ‘yönetime el koyduk’ naraları ile giren ve halkın iradesini gasp eden zihniyet arasında fark yoktur.
Bir kez daha belirtiyoruz ki, AKP iktidarı ve Erdoğan tarafından Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen ‘belediyelere kayyum’ düzenlemesi, Anayasa’nın birçok maddesine ve Türkiye’nin imzalamış olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı da dahil olmak üzere demokratik uluslararası anlaşmalara, evrensel hukuka ve temel insan haklarına aykırıdır.
Seçmen iradesini yok sayan, seçilmiş yerel yöneticileri ve kurulları işlevsiz kılan, halkın iradesini tanımayan bu hukuksuz düzenleme bizler için yok hükmündedir.
Kayyum darbesi ile esas itibariyle Kürt kentlerinde yüzde 65-95 arasındaki oy oranlarıyla seçilmiş belediyeler, yerel yönetimler hedef seçilmiştir. Bu hukuksuz ve keyfi tutum, Kürt kentlerinde mevcut sorunların derinleşmesine, Kürt sorununun iyice çözümsüz hale gelmesine yol açacaktır.
Halk seçtiği belediye başkanlarına ve belediye meclislerine sahip çıkacaktır. Halk, verdiği oyları yok sayan, iradesini gasp eden bu zihniyete boyun eğmeyecek, hukuksuz bu düzenlemeyi kabullenmeyecektir.
İktidar, 15 Temmuz’u fırsat bilerek attığı bu vahim adımdan bir an önce vazgeçmelidir.
Halkların Demokratik Partisi
Merkez Yürütme Kurulu
11 Eylül 2016
KAYYUM DARBESİ / 12:07 11-09-2016
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde internet kesintisi!

Güne 28 belediyeye kayyum atanmasıyla uyanan Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde sabit hatlardan ve 3G bağlantılarından internet erişiminin sağlanamadığı bildirildi.
İnternet erişiminin sağlanamadığı illerin Diyarbakır, Batman, Siirt, Mardin, Tunceli, Elazığ, Bingöl, Van, Hakkari, Şanlıurfa, Gaziantep, Adıyaman, Kahramanmaraş, Kilis ve Erzurum olduğu belirtildi. Kesintinin nedenine dair henüz bir açıklama yok.
KAYYUM DARBESİ / 11:07 11-09-2016
Belediyelere kayyum darbesi: 28 belediyeye kayyum atandı

AA’nın haberine göre İçişleri Bakanlığı, PKK – KCK ve ‘FETÖ’ye yardım ve destek verdiği gerekçesiyle, haklarında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar kapsamında görevden alınan 28 belediye başkanının yerine kanun hükmünde kararname gereği 28 kişiyi atadı.
Atanan kişiler bugün sabah 09.00 itibariyle görevlerine başladı. İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Belediyeler, vatandaşımızın kullandığı oyu, verdiği vergileri ve demokrasinin sujnduğu iklimi istismar ederek ülkemizin birlik ve bütünlüğüne kasteden terör örgütlerinin etkisi altına giriyorsa, milli iradeyi gasp edenlere karşı tedbir almak devletin asli görevidir” denildi.
Kayyum atanan belediyelerin listesi şu şekilde:
Batman İl Belediyesi, Hakkari İl Belediyesi, Adana-Pozantı İlçe Belediyesi, Ağrı-Diyadin İlçe Belediyesi, Batman-Beşiri İlçe Belediyesi, Batman-Gercüş İlçe Belediyesi, Diyarbakır- Silvan İlçe Belediyesi, Diyarbakır-Sur İlçe Belediyesi, Erzurum-Aşkale İlçe Belediyesi, Erzurum-Hınıs İlçe Belediyesi, Giresun-Çamoluk İlçe Belediyesi, Iğdır-Tuzluca İlçe Belediyesi, Konya-Ilgın İlçe Belediyesi, Mardin-Dargeçit İlçe Belediyesi, Mardin-Derik İlçe Belediyesi, Mardin Mazıdağı İlçe Belediyesi, Mardin Nusaybin İlçe Belediyesi, Muş-Bulanık İlçe Belediyesi, Siirt -Eruh İlçe Belediyesi, Şanlıurfa-Suruç İlçe Belediyesi, Şırnak-Cizre İlçe Belediyesi, Şırnak-Silopi İlçe Belediyesi, Van-Edremit İlçe Belediyesi, Van-Erciş İlçe Belediyesi, Van-İpekyolu İlçe Belediyesi, Van-Özalp İlçe Belediyesi, Batman-Beşiri-İkiköprü Belde Belediyesi, Iğdır-Merkez-Hoşhaber Belde Belediyesi.
İLGİLİ HABERLER
Atanan son kayyumlarla HDP’nin Van’da belediyesi kalmadı!
Atanan son kayyumlarla birlikte HDP’nin Van’da belediye başkanlığı kalmadı. Kentte üç belediye başkanlığı da, adayların KHK’li olduğu gerekçesiyle HDP’den alınmıştı
08-12-2019 14:27

Van’da eş başkanları hala gözaltında olan HDP’li Muradiye, Başkale ve Özalp belediyelerine kayyum atanması ile partinin yerel seçimde kazandığı 10 belediyeden eş başkan adayları KHK'li oldukları gerekçesiyle mazbataları verilmeyen üçü dışındaki diğer 7 belediyeye kayyum atanmış oldu. HDP Van milletvekilleri Murat Sarısaç, seçilmiş belediyelere kayyum atanmasına tepki göstererek "Türkiye’de artık seçim bitmiştir, bir anlamı kalmamıştır" yorumunda bulundu.
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 31 Mart yerel seçimlerinde kazandığı Batman’ın Beşiri ilçesinin İkiköprü Belde Belediyesi ile Van’ın Özalp, Muradiye ve Başkale belediyelerine dün İçişleri Bakanlığı kararı ile kayyum atandı. Bu atamalarda partinin yerel seçimlerde kazandığı 65 belediyeden 28'ine kayyum atanmış oldu.
HDP’nin Van'da kazandığı 10 belediyeden Çaldıran, Edremit ve Tuşba belediyeleri eşbaşkanlarına Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç oldukları için mazbataları verilmezken, 31 Mart sonrası farklı tarihlerde kayyum atanan Van Büyükşehir, Erciş, Saray ve İpekyolu belediyelerine Muradiye, Başkale ve Özalp belediyeleri eklendi. Yapılan bu son kayyum atamaları ile birlikte kentte HDP'li belediye kalmadı.
Kayyum atanan Muradiye, Başkale ve Özalp belediye eş bakanları ise, Cuma gününden bu yana İl Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltında tutuluyor.
HDP Van milletvekilleri Murat Sarısaç ve Muazzez Orhan, partili belediye eş başkanlarının gözaltına alınıp, yerlerine kayyum atanmasına dair Mezapotamya Ajansı’na konuştu.
"Türkiye’de artık seçim bitmiştir, bir anlamı kalmamıştır” diyen Sarısaç, şunları dile getirdi: “Bugün kayyum politikası aslında bir projedir. Kayyum politikası basit faturalarla ya da başka şeylerle açıklanabilecek bir durum değil. Devletin bütün imkanlarını kullanarak bile meşru yollarla, seçimlerle kazanamayacağını anlayan AKP-MHP, belediyeleri artık tamamen Saray’a bağlı resmi bir kurum, bir devlet dairesi gibi kendisinin atadığı, kendisinin istediği tarzda yönetebildiği bir model oluşturmak istiyor.”
HDP'li dört belediyeye kayyum atandı: Sayı 28'e yükseldi
HDP yönetimindeki Batman Beşiri’nin İkiköprü beldesi ile Van’ın Özalp, Başkale ve Muradiye ilçesi belediyelerine kayyum atandı. Böylece üçü büyükşehir olmak üzere HDP’nin toplam 28 belediyesine kayyum atanmış oldu.
07-12-2019 11:00

Halkların Demokratik Partisi (HDP) yöetimindeki Batman’ın Beşiri ilçesinin İkiköprü beldesi ile Van’ın Özalp, Başkale ve Muradiye ilçesi belediyelerine kayyum atandı.
Beşiri’nin İkiköprü Belde Belediyesi’ne baskın yapan askerlerin içerde arama yaptığı belirtildi.
İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Belediye Eşbaşkanı Osman Karabulut’un, hakkında “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden dava gerekçe gösterilerek, görevden uzaklaştırıldığı kaydedildi.
Karabulut’un yerine Beşiri Kaymakamı Sinan Aşcı kayyum olarak atandı.
VANDA’DA KAYYUM ATANDI
Dün (6 Aralık), Van’da Muradiye Belediye Eşbaşkanları Yılmaz Şalan ve Leyla Balkan; Özalp Belediye Eşbaşkanları Yakup Almaç ve Dilan Örenci; Başkale Belediye Eşbaşkanı Erkan Acar gözaltına alınmıştı.
Haklarında başlatılan soruşturmalar gerekçe gösterilerek gözaltına alınan HDP’li belediye eşbaşkanları, Van Emniyet Müdürlüğü’ne götürülmüştü.
Gözaltına alınan belediye eş başkanlarının yerine kayyum atandı. Buna göre;
Muradiye Belediye Eşbaşkanı Yılmaz Şalan’ın yerine Muradiye Kaymakamı Erkan Savar,
Özalp Belediye Eşbaşkanı Yakup Almaç’ın yerine Özalp Kaymakamı Abdulkadir Çelik,
Başkale Belediye Eşbaşkanı Erkan Acar’ın yerine ise Başkale Kaymakamı Asım Solak kayyum olarak atandı.
ÜÇÜ BÜYÜKŞEHİR 28 BELEDİYEYE KAYYUM
31 Mart seçimlerinin ardından ilk olarak 19 Ağustos’ta Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediyelerine kayyum atanmıştı.
Bu kayyumları diğer il ve ilçeler takip etti, hala da ediyor. Şu ana kadarki ‘kayyum kronolojisi’ şöyle:
17 Eylül’de Diyarbakır’ın Kulp
18 Eylül’de Erzurum’un Karıyazı
18 Ekim’de Hakkari, Yüksekova ve Nusaybin
22 Ekim’de Diyarbakır’ın Kayapınar, Bismil, Kocaköy ile Van’ın Erciş
29 Ekim’de Şırnak’ın Cizre
2 Kasım’da Van’ın Saray
4 Kasım’da Mardin’in Kızıltepe
9 Kasım’da Van’ın İpekyolu
13 Kasım’da Diyarbakır’ın Yenişehir ve Hazro ile Şırnak’ın İdil ilçeleri ve Dersim’in Mazgirt ilçesine bağlı Akpazar beldesi
16 Kasım’da Mardin’in Savur, Mazıdağ ve Derik ile Urfa’nın Suruç
7 Aralık’ta Batman’ın Beşiri ilçesinin İkiköprü beldesi ile Van’ın Özalp, Muradiye ve Başkale
Böylece bugüne dek HDP’nin üçü büyükşehir olmak üzere toplam 28 belediyesine kayyum atanmış oldu.
GABB’da HDP’li 70 meclis üyesi yerine kayyum atandı
Saray'ın HDP'ye yönelik sürdürdüğü kayyum saldırısı GABB'a da sıçradı. GABB Başkanı Selçuk Mızraklı'nın yerine kendisini başkan olarak atayan kayyum Hasan Basri Güzeloğlu'nun ardından, 70 HDP'li Meclis üyesinin yerine de kayyum atandı.
06-12-2019 09:44

Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği’nde 70 meclis üyesi yerine kayyum atanarak HDP’nin çoğunluğu elinden alındı.
Halkların Demokrasi Partisi’nin (HDP) 31 Mart seçimlerinde kazandığı Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediyelerinin de aralarında bulunduğu 24 il, ilçe ve belde belediyelerinin eş başkanları, haklarında yürütülen soruşturma ve kovuşturmalar gerekçe gösterilerek görevden alındı ve yerlerine kayyum atandı. Mezopotamya Ajansı’ndan Fethi Balaman’ın haberine göre, atanan kayyumların belediye meclislerini devre dışı bırakması üzerine Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği’nin (GABB) HDP’li 70 üyesinin yerine de farklı resmi kurumlarda çalışan memurların kayyum olarak atandığı belirtildi.
21 Haziran’daki toplantıda 101 üyesi bulunan GABB Başkanlığına Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) Eş Başkanı Selçuk Mızraklı getirildi. Mızraklı’nın yerine kayyum atanmasından sonra 30 Eylül’de GABB 2019 Yılı 2'nci Dönem Meclis toplantısı yapıldı. HDP’li üyeler, GABB tüzüğünün 14'üncü maddesi gereğince yeni başkanın seçilmesini talep ederken, Mızraklı’nın yerine atanan kayyum Vali Hasan Basri Güzeloğlu, GABB başkanlığına kendisini vekil olarak atadı. HDP’lilerin seçim talepli önergesi üzerine toplantıya katılmayan Güzeloğlu’nun, kendi yerine gönderdiği vali yardımcısını kürsüyü işgal ederek, “Ben devlet adına buradayım ve size bir oylama yaptırmayacağım. Birliğin zaten bir başkanı var ve o da validir” dedi.
HDP’Lİ ÜYELER KATILMADI
Bunun üzerine gündem önerileri görüşülmeden meclis toplantısı sona erdirilirken, 151’i HDP’li, 90’ı AKP’li, 10’u ise diğer partilerden toplam 251 meclis üyesi bulunan GABB’da, 24 belediyeyi temsil eden HDP’li 70 üye yerine kayyum atanmasıyla HDP’nin çoğunluğuna son verildi. GABB’da HDP’li üyesi sayısı 81’e düşürülürken, 28 Kasım’da yapılan toplantıya ise HDP’li üyeler katılmadı.
‘SUÇ İŞLEDİ’
DBB meclis üyeliğinden GABB’a seçilen Şaban Karakaş, 21 Haziran’da gerçekleştiren GABB Meclisi toplantısında Birlik Başkanlığı, Başkanlık Divanı, komisyonlar ve encümenler için seçim yapıldığını belirterek, “Seçim sonunda Birlik Başkanlığı’na; aynı zamanda DBB Eşbaşkanı olan Selçuk Mızraklı seçildi. DBB’ye kayyım olarak atanan Diyarbakır Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, hiçbir yetkisi olmaması ve hiçbir mevzuatta yeri olmamasına rağmen kendisini GABB Başkan Vekili olarak tayin ederek açıkça suç işlemiştir. Ve halen bu suçu işlemeye devam etmektedir” dedi.
‘KABUL ETMEDİK’
GABB’ta 251 Meclis üyesinin bulunduğu hatırlatan Karataş, “Kayyum atandıktan sonra ilk toplantıya gittik, kayyum yoktu. Onun yerine başkan vekili vardı. Başkanın istifa, ölüm ya da mahkeme kararı ile cezalandırılması durumunda başkan görevden alınır, meclis kendi içinde oylama yapar ve başkan seçer. Onu yapmak istedik. İlk toplantıda bunu gündeme getirdiğimiz gibi biri birden çıkıp kürsüye el koydu. Dedi ki ‘ben burayı gasp ediyorum. Siz yeni bir başkan seçemezsiniz. Buna müsaade etmeyeceğim. Ben devletim, buraya el koyuyorum’ dedi. Bizde bunu kabul etmedik ve toplantıyı bir daha ki aya erteledik” diye konuştu.
‘SAYI 81’E DÜŞÜRÜLDÜ’
“28 Kasım’da yapacağımız toplantıyı beklerken birçok belediyeye kayyum atanması ile birlikte GABB meclisinde yer alan ben dahil 70 arkadaşımızın yerine kayyum atandığını öğrendik” diyen Karakaş, HDP’nin meclis üye sayısının 81’e düştüğünü ve karar alma noktasında etkisiz bir pozisyona geldiğini söyledi. Karataş, kayyum pratiklerine karşın geri adım atmayacakların belirterek, buna karşın mücadele yürüteceklerini dile getirdi.
‘KAYYUM ATAMALARI HUKUKSUZ’
Sur Belediyesi Meclis üyeliğinden GABB’a seçilen Kader Uzun ise Kürtlere karşı yürütülen asimilasyon politikalarının bir parçası olarak değerlendirdiği kayyum atamalarını hukuksuz olduğunu söyledi. Meclis üyelerinin yüksek bir oy aranı ile seçildiğini hatırlatan Uzun, “Şu an merkez ilçelerde sadece Sur kaldı. Bizler de burada elimizden geldiğince hizmet üretmeye çalışıyoruz. Her şeye rağmen halkın kendilerine emanet ettiği oylara tüm koşullar altında sahip çıkacağız” dedi.
HDP'den, Süleyman Soylu'ya yanıt: 'Kayyum politikasının nedeni Kürt düşmanlığı'
İçişleri Bakanı Soylu'nun Saray Belediyesi'yle ilgili sözlerine yanıt veren Oluç, "Kürt halkının iradesinin açıkça gasp edilmesinin hiçbir hukuka, hiçbir uluslararası demokratik sözleşmelere, Anayasa ve yasalarına sığdırılamayacağını, bunun çok açık Kürt düşmanlığından kaynaklı olduğunu söyledik, söyleyeceğiz” dedi.
27-11-2019 14:59

Süleyman Soylu’nun HDP’li Saray Belediyesi ile ilgili iddia iddialarına cevap veren HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, “Esas hedef halkın iradesinin gasp edilmesi, sandık iradesinin yok sayılması ve bu sayede bir atanmışlar rejimi kurabilmek için bu adım atılmaktadır” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Van Saray Belediyesi Eşbaşkanı Caziye Duman ile birlikte Meclis’te basın toplantısı düzenledi.
Oluç, İçişeri Bakanı Süleyman Soylu'nun Plan ve Büçte Komisyonu’nda Saray Belediyesi ile ilgili “Cemil Bayık talimat verdi, 'acilen paraları faturalarla birlikte aktarın' dedi. 288 bin lira, 314 bin lira. Fatura var iş yok. Mülkiye müfettişleri tespit etti mal ve hizmet alıyormuş gibi yapıp başka yerlere göndermişler” şeklindeki suçlamalarına ilişkin konuştu.
‘SOYLU YALAN SÖYLÜYOR’
Soylu’nun açıklamalarının tamamının düzmece ve yalan olduğunu belirten Oluç, Saray Belediyesi ile ilgili kesilen faturaları gösterdi.
Oluç, şöyle konuştu:
“Bugün görevden alınmış olan Van Saray Belediyesi Eşbaşkanımız Sayın Caziye Duman bizimle beraber. Kendi dönemindeki bütün faturaları getirdi. Süleyman Soylu’nun bu konuda söylediklerinin kesinlikle gerçekleri yansıtmadığını ifade edeceğim. Birçok fatura var, bazılarını göstereceğiz ama bütün faturaları paylaşabiliriz dilenirse. Bu faturaların hepsi Saray Belediye Başkanlığına kesilen faturalardır. Hangi hizmetler karşılığında olduğu da çok açıktır. Sadece bunlar değil elimde birçok başka fatura daha vardır. Biliyorsunuz Belediye Eşbaşkanımız Caziye Duman 31 Mart’tan görevden alınma süresine kadar 5 ay boyunca görev yapmıştır.”
‘KAYYUM 2 MİLYON 700 BİN TL BORÇ BIRAKTI’
Van Saray Belediyesi'ne önceki dönem atanan kayyumdan kalan borcun 2 milyon 700 bin TL olduğunu belirten Oluç, “Bu borç aylık olarak belediye tarafından ayda 80 bin lira İller Bankası'na bu borç ödemesi yapılmaktadır. Van Saray'daki belediyede personel giderleri de kayıtlarda vardır. Aylık 190 bin liralık personel gideri vardır. Van Saray’ın ortalama aylık geliri 500 bin TL civarındadır ve bütün gelir ve gider faturalar makbuzların hepsi elimizde vardır bu 5 ay boyunca yapılmış olanlara ilişkin” dedi.
‘HARCAMALAR HALKA AÇIK’
Oluç, belediyede gelir ve giderlerin belediye meclisine ve halka bilgi olarak sunulduğunu belirterek, bu bilgilerin belediyenin web sitesinde olduğunu da ekledi.
Oluç, şu ifadeleri kullandı:
“Dolayısıyla her ayki harcamalar gelir ve gider açısından kayıt altına alınmıştır. Park mesire alanı güneş enerjili direkler, kadın yeşil alanı için planlanan kamelyalar, taziye evi giderleri olmuştur. Ayrıca 300 haneye ev yapımıyla ilgili olarak yapım malzemesi alınmıştır. Yapı malzemesi alınmıştır bu 300 hane de dilekçe ile başvurmuştur. Ne tür yapı malzemesine ihtiyaçları olduğunu belirtmişlerdir. Bunların hepsini toparlayacak olursak şunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz ki Van Saray Belediyesindeki görevden uzaklaştırma kararı kesinlikle 5 ay boyunca yapılmış olan çalışmalarla ilgili değildir. Herhangi bir usulsüzlük, yolsuzluk söz konusu değildir. Bu konuda açılmış herhangi bir dava söz konusu değildir.”
‘KAYYIMLARA DAİR ÇOK SAYIDA FATURA ELİMİZDE VAR’
Soylu’nun açıklamalarının asılsız olduğunu belirten Oluç, faturaların orjinalinin de ellerinde olduğunu belirtti. Oluç, “288 bin lira 314 bin lira gibi rakamlar telaffuz etmiştir kesinlikle bu rakamlar yoktur. Zaten belli miktarın üzerindeki faturalar için de bir ihale sistemi vardır ki belediye kanununda belirlenmiştir. Sözünü ettiği harcamaların olabilmesi için de gizli ihale sisteminin işlemiş olması gerekir bu da söz konusu değil. Süleyman Soylu Van Saray Belediyesi ile ilgili tamamen asılsız rakamlar vermiştir. Bu durum sadece Saray Belediyesi için geçerli değildir. Diğer belediyeler için de bu tür asılsız iddiaların olduğunu her seferinde vurguluyoruz. Ama buna karşılık özellikle 2016’dan sonra atanmış olan kayyımlar dönemine dair elimizde çok sayıda fatura vardır ve bu faturaları her seferinde gündeme getirdik” diye konuştu.
‘KAYYIM POLİTİKALARI SİYASİDİR’
Kayyum politikalarının siyasi olduğunu belirten Oluç, “Hiçbir yolsuzlukla ya da usulsüz harcamayla alakası yoktur. Soruşturmalar tamamen uyduruk gerekçelere dayandırılmaktadır. Esas hedef halkın iradesinin gasp edilmesi, sandık iradesinin yok sayılması ve bu sayede bir atamışlar rejimi kurabilmek için bu adım atılmaktadır. Kürt halkının iradesinin açıkça gasp edilmesinin hiçbir hukuka, hiçbir uluslararası demokratik sözleşmelere, Anayasa ve yasalarına sığdırılamayacağını, bunun çok açık Kürt düşmanlığından kaynaklı olduğunu söyledik, söyleyeceğiz” ifadelerini kullandı. (MA)
Sezai Temelli: 30 belediyemiz çalındı
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin grup toplantısında konuştu. "Buradan bir kez daha sesleniyorum. İstediğiniz kadar bu açık şiddetinizi uygulamaya devam edin. Bizi yıldıramayacaksınız” diyen Temelli ayrıca HDP’nin 30 belediyesinin kayyumlarla çalındığına dikkat çekti.
26-11-2019 13:57

Sezai Temelli HDP grup toplantısında konuştu. Konuşmasında 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele günü ve Mirabel kardeşlerin mücadelesini anlatarak başlayan Temelli ayrıca "Buradan bir kez daha sesleniyorum. İstediğiniz kadar bu açık şiddetinizi uygulamaya devam edin. Bizi yıldıramayacaksınız. Geri adım attıramayacaksınız. 30 belediyemiz çalındı" ifadelerini kullandı.
Temelli'nin konuşmasından satırbaşları şöyle:
"Türkiye'de dün kadınlar buluştu. Polis 25 Kasım eylemine müdahale etti. Kadına yönelik şiddete karşı mücadele gününde yine şiddet vardı. Erkek egemen siyaset dün yine kendini teşhir etmiştir.
Bu iktidarın zihniyeti kadına yönelik şiddeti büyütmüştür.
Kocaeli'nde gözaltılar var. Gebze ilçe binamız basılmış. Niyetiniz nedir? Bizzat kolluk güçleri yasaları yok saymaktadır.
Esenyurt'ta 6 kadın arkadaşımız gözaltına alındı ve tutuklandı. Neden? 25 Kasım için bildiri dağıttıkları için.
Buradan bir kez daha sesleniyorum. İstediğiniz kadar bu açık şiddetinizi uygulamaya devam edin. Bizi yıldıramayacaksınız. Geri adım attıramayacaksınız.
Son dönemlerde dikkatimizi çeken şu, her katliamdan sonra SİHA'ların reklamı yapılıyor. SİHA'ları kim üretiyor? Erdoğan'ın damadı. ÖSO çetelerinin maaşları nereden ödeniyor?
30 belediyemiz çalındı. Ceberut iktidar yerel yönetimleri ortadan kaldırmak istiyor. Tolstoy'un sözü ile savaşa hayır diyenler tutuklandı. Tolstoy öleli çok oldu aman ha soruşturma başlatmayın.
2020 bütçesi yoksulların bütçesi mi? Bütçe hakkımız gasp edilmiştir. Esnaf, çiftçiler, işçiler mağdur. Herkesin rızkının içine çökmüş durumdalar. Bu iktidardan kimsenin derdine derman çıkmaz. Bir an önce erken seçim. Ey asgari ücretli daha ne istiyorsun civciv akıllı sana akıl veriyor."
HDP'den kayyum raporu: 'Kayyumlar bir 'darbe' olarak tarihteki yerini aldı'
HDP tarafından “Türkiye'de Kayyum Rejimi & Seçme ve Seçilme Hakkının Gaspı” başlıklı bir rapor hazırlandı. Raporda, çarpıcı ifadeler yer aldı.
20-11-2019 20:20

HDP’nin hazırladığı kayyum raporunda, “11 Eylül 2016’da başlayan kayyum atamaları, Kürtlerin yerel yönetim deneyimlerine, kazanımlarına ve pratiklerine büyük bir darbe olarak tarihteki yerini almıştır” denildi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP), “Türkiye'de Kayyum Rejimi & Seçme ve Seçilme Hakkının Gaspı” başlıklı bir kayyum raporu hazırladı. Rapor, HDP Yerel Yönetimler Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Salim Kaplan tarafından, HDP’nin Hilton Otel’de yaptığı toplantıda açıklandı.
Raporda, 2016 yılında başlayan ilk kayyum dönemi, daha sonra 31 Mart sonrasında yaşanan ve hukuksal sürece yer verildi.
Kaplan'ın açıkladığı rapordan öne çıkan başlıklar şöyle:
31 MART ÖNCESİ VE SONRASI
31 Mart yerel seçimlerine çok gergin bir politik atmosferde gidilmiştir. Bir yanda tüm cezaevlerinde yüzlerce kişi ile devam eden açlık grevleri, diğer yanda etkisi her tarafa sirayet eden ekonomik kriz ve savaş tamtamları elbette zorlu bir seçim atmosferi yaratmıştır.
Kayyumların atandığı yerlerdeki seçimlere büyük bir kararlılıkla, ancak çok büyük eşitsiz şartlar altında gidilmiş, halk bunu bir seçim değil, ‘kayyum oylaması’ olarak görmüş ve bu motivasyonu sandığa taşımıştır. İktidar ise sahip olduğu tüm ideolojik aygıtları sahaya sürmüş, özel savaş eksenli çalışmalar ile halk iradesini kırmaya çabalamış, olmayan mekanlara binlerce usulsüz seçmen kaydı yapılmış, sandıklar birleştirilmiş ve taşınmış, umutsuzluk aşılanarak, halkın umudunu kırmak için her yol denenmiştir. 31 Mart seçimleri yüksek bir katılımla gerçekleşmiş, gözler özellikle kayyum atanan belediyelere çevrilmiştir. Seçimler sonucunda tüm hile, baskı ve engellemelere rağmen HDP; 3 Büyükşehir, 5 İl, 45 İlçe ve 12 belde belediyesi olmak üzere toplamda 65 belediye kazanmıştır. Bin 230 Belediye Meclis Üyesi ve 101 İl Genel Meclis Üyesi HDP listelerinden seçilmiştir. Sınır hattında Şırnak ve Hakkâri’ye bağlı bazı ilçelerin, kaydırılan binlerce polis ve asker oylarıyla AKP tarafından alınması yargıya taşınsa da bir sonuç alınamamıştır.
6 MİLYAR TL BORÇ HESAPLANABİLDİ
Yaklaşık 30 ay kadar sonra kayyumlar elinden alınan belediyelerde meydana gelen tahribatın bilançosu hesaplanmaya başlanmıştır. Ortaya çıkan gerçekler tahayyül sınırlarını zorlayan cinstendi. Lüks, israf ve yolsuzluğa dair yüzlerce örnek kamuoyu ile paylaşıldı. Özel banyolardan, at çiftliklerine; fincan takımlarından binlerce kilometre öteden getirilen simitlere, şatafatlı gecelerden özel yeme içmelere ve pahalı hediyelere kadar geniş bir tüketim skalası belirdi. ‘Sıfır borç’ kampanyası yürütenlerin resmi olarak bıraktığı 6 milyar TL kadar borç, sadece hesaplanabilendir. Gerçek borcun bunun en az iki katı olduğu unutulmamalıdır.
YÜKSEKOVA BORÇ ÖRNEĞİ
Bu borç tablosuna göre, Türkiye geneli nüfus oranına göre en borçlu belediye şu an Kurtalan’dır. Küçücük yere bırakılan borç 215 milyon TL. Diyarbakır Hazro ilçesinin yıllık bütçesi, şu an bırakılan borçtan azdır; diğer ilçeler de benzer kaderi yaşamaktadır. Yüksekova ise borç üzerinden cezalandırma siyasetinin en bariz örneğidir. 36 bin haneli, aylık geliri 4 milyon TL olan bu ilçeye bırakılan borç 680 milyon TL’dir. Sadece İller Bankası’ndan çekilen kredi 608 milyondur. Fakat Yüksekova’da kanalizasyon sistemi hâlâ yoktur ve insanlar fosseptik çukurları kazmaktadır. Yani o parayla bir sistem kurulmamıştır. Daha da önemlisi, kayyum İller Bankası’na açıkça yalan söylemiştir. Çünkü belediyenin öz geliri sadece 9 bin su aboneliğinden gelen aylık maksimum 200 bin lira iken, İller Bankası’na ilçenin 500 bin nüfuslu olduğu ve belediyenin aylık su gelirinin 5 milyon lira olduğu söylenmiştir.
KHK KUMPASI
Birincisi, tarihe 'KHK Kumpası’ olarak geçen durumdur. 31 Mart seçimlerinden bir hafta sonra, bağımsız bir yargı kurumu olması gereken, ama siyasi iktidarın ortağı gibi çalışan Yüksek Seçim Kurulu, bir sandık darbesiyle altı HDP’li belediyenin eş başkanları ve belediye meclis üyelerine KHK’li oldukları gerekçesiyle mazbata verilmemesini kararlaştırdı. Bağlar, Tuşba, Edremit, Çaldıran, Tekman ve Dağpınar Belediyesi eş başkanlarına KHK’li oldukları gerekçesiyle mazbata verilmedi. YSK, mazbataların en çok oy alan ikinci adaya verilmesine hükmedince, bu altı yerin belediyeleri HDP’den AKP’ye geçti. Eş başkanlar dahil olmak üzere toplam 68 belediye meclis üyesi ilk olarak bu karardan etkilendi.
X-RAY POLİS DAYATMASI
Bu da ilk olarak Cizre ve Silopi’de denenen, HDP yönetimindeki belediyelerin girişlerine aynen kayyum döneminde olduğu gibi zorla X-Ray cihazı ve polis kulübesi konmasıdır. HDP’nin kazandığı Diyarbakır ve Mardin Büyükşehir belediyeleri dahil 26 belediyenin girişine, İçişleri Bakanlığı’nın talimatıyla polis kontrol noktası yerleştirileceği bildirildi. Gönderilen gizli genelgede sebep olarak 'KHK’lilerin belediyeye girdiği’, 'güvenlik amacıyla’ giriş-çıkışların denetlenmesi talimatı denmiştir.
MECLİS ÜYELİKLERİNİN DÜŞÜRÜLMESİ
Üçüncüsü, HDP’li belediye meclis üyeliklerinin sırayla düşürülmesidir. İlk olarak Tatvan’da belediye meclis çoğunluğunu elinde bulunduran HDP’nin 14 belediye meclis üyesinden dokuzu, Valiliğin talebi üzerine İçişleri Bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırıldı. Aynı yöntem yine meclis üyeliğinin çoğunlukta olduğu Çaldıran’da da yapıldı. Ve HDP’li meclis üyelerinin yerine AKP’liler geçti.
Öte yandan Van’ın Çaldıran ilçesinde, 31 Mart seçimlerini yüzde 53 oyla partimiz HDP kazanmış, 25 üyeden oluşan belediye meclisinde de çoğunluğu elde etmiştir. Son olarak da 21 Mayıs 2019’da seçilmiş Belediye Eş Başkanı Leyla Atsak ve Büyükşehir Belediyesi meclis üyesi Hülya Darak'ın da aralarında olduğu çok sayıda partilimiz gözaltına alınmıştır.
KURUMLARIN BASILMASI
Dördüncüsü, kurumların basılmasıdır. Diyarbakır Kayapınar Belediyesi çocuk kreşi buna iyi bir örnektir. Kayapınar Belediyesi tarafından yaptırılan ve kreş olarak kullanılan ‹Kayapınar Çocuk Kreşi’, yerel seçimler yapılmadan hemen önce, 19 Mart 2019 tarihinde kayyum tarafından 25 yıllığına bedelsiz bir şekilde protokol ile müftülüğe, Haziran 2019’da verilmek üzere tahsis edilmiştir. Halen kreş olarak hizmet veren bu yer için Kayapınar Belediyesi Mayıs ayı meclis toplantısı ile tahsis işleminin iptali kararını aldı ve bunu ilgili kuruma bildirdi.
Bilindiği üzere, belediye meclis kararı hukuken bağlayıcıdır. Fakat buna rağmen müftülük, 29 Mayıs 2019 tarihinde, bu kreşin basılarak boşaltılmasını, ailelerin çocuklarını almasını, mekânın demirbaş ve donatılar ile beraber kendilerine tahsis edildiğini beyan etti.
FİZİKSEL ŞİDDET
Belediyeler ve seçilmişlerine yönelik fiziksel şiddetteki artıştır. Ağrı Diyadin ilçesinde HDP’li belediyeye yaptırılanların benzeri azdır. Önce ajanslara 25 polisin Diyadin Belediyesi girişinde durma kararı aldıkları ve buradan çıkmayacakları haberi düştü. Belediye girişleri tutularak burada GBT, arama ve KHK’lilerin tespiti gibi sebepler sunuldu. Ağrı’nın Diyadin Belediyesi’nin girişine konulan polis kontrol noktasında belediyenin makam şoförü Mehmet Hayri Oruç’un polisler tarafından taciz edilmesi sonrasında olaya müdahale etmeye çalışan Belediye Eş Başkanları Evren Demir ve Betül Yaşar, polisler tarafından ters kelepçe ile yüzüstü yere yatırılarak kendilerine ağır hakaretlerde bulunulmuştur. Olayda kafasına copla vurulduğu için yaralanan Eş Başkan Evren Demir hastaneye kaldırılmıştır. Polis, Eş Başkan Betül Yaşar’ın da eline copla vurmuştur. Olay sonrası belediyenin kamera görüntülerine savcılık talimatı olmaksızın el konuldu denmiştir. Eş Başkanların yara bere içindeki hastane fotoları daha sonra kamuoyu ile paylaşıldı.
GÖZALTI, TUTUKLAMA
HDP’li eş başkanlar ve meclis üyelerine dönük gözaltı ve tutuklama furyasıdır. Bu durum halen en yoğun biçimde devam etmektedir. Özel savaş yöntemleri de yoğunca sergilenmektedir. HDP, belediyeleri devraldığından beri iktidara yakın gazeteler manşetlerden savaş açmış durumdadır.
YENİDEN KAYYUM ATAMALARI
Hızlandırılmış modern bir şiddet ve rejim pratiği olarak yaşamı askıya alan kayyum uygulamaları, dehşetengiz bir kötülüğün inşası olarak 19 Ağustos’ta çok daha keyfi olarak geri döndü. 31 Mart seçimleri gecesi binlerce oy farkla kazanan CHP’li Ekrem İmamoğlu’na mazbatası 17 gün sonra verilmiş, görevde üç hafta kadar kaldıktan sonra ise yerine kayyum atanmıştı. AKP yoğun itirazlarda bulunarak, medya ve yargı yolu ile YSK’ye baskı kurup seçimi iptal ettirmişti. YSK, 6 Mayıs'ta verdiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal etti. 23 Haziran 2019’da yenilenen seçimde ikinci kez İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu, büyük bir oy farkı ile kazandı. Bu farkın sebebi ise HDP’li seçmenin ‹stratejik oyu’ idi. Bu fark, aynı zamanda alenen atanan kayyum uygulamasına bir tepkiydi. İstanbul seçimlerinde yaşanan ihlaller bütünü, HDP seçmeni tarafından tersyüz edilerek, hiçbir yerde kayyuma geçit verilmeyeceği mesajı net olarak verilmiştir.
DARBE MEKANİĞİ DEVREDE
Ülkede yaşanan ekonomik kriz, sermayenin yaşadığı derin tıkanma, yönetimsel anlamda iç çelişkilerdeki önlenemez artış bu iktidarı, kendi yarattığı nedenlerle ve hiçbir uluslararası hukuk kuralı tanımadan savaş başlatma mantığına yöneltti ve Rojava’ya yönelik savaş tehditleri hızlandırıldı. 19 Ağustos sivil darbe süreci de buna paralel yürütüldü.
AKP-MHP savaş iktidarı, başlattığı yeni konsepti 'şok dalgası’, 19 Ağustos şafağında 500’e yakın gözaltı kararı ve yüzlerce baskın ile start vermişti. İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasında 'Diyarbakır, Mardin ve Van illeri başta olmak üzere toplam 29 ilde PKK/KCK Terör Örgütü’ne yönelik 418 şahıs yakalanarak gözaltına alındı. Yakalamaya dönük operasyonlar devam etmektedir’ denildi.
Sabahın erken saatlerinde belediye binalarının kapıları kırıldı ve 31 Mart seçimlerinin ardından belediyelerin etrafından kaldırılan polis bariyerleri ve beton duvarlar yeniden yerleştirildi.
Bu ilk icraat olması açısından önemlidir. Daha sonra üç ilde eş zamanlı olarak internet kesildi, sosyal medya uygulamalarına kısıtlama getirildi. Van Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanan Van Valisi Mehmet Emin Bilmez’in belediyeye girer girmez ilk yaptığı iş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafını asmak oldu.
Üç büyükşehirden sonra ilk olarak Diyarbakır’ın Kulp ilçesi Ağaçkorur Köyü mevkiinde 12 Eylül'de meydana gelen patlama sonrası, HDP’li Belediye Eş Başkanları Mehmet Fatih Taş ve Fatma Ay ile birlikte 5 kişi gözaltına alınarak tutuklandı. Eş Başkanların tutuklanması ardından belediyeye 17 Eylül’de İlçe Kaymakamı Mustafa Gözlet kayyum olarak atandı. Erzurum'un HDP’li Karayazı Belediyesi Eş Başkanı Melike Göksu’nun, hakkında kesinleşmiş cezası olduğu gerekçesiyle tutuklanmasının ardından, 18 Eylül’de İlçe Kaymakamı Mesut Tabakcıoğlu belediyeye kayyum olarak atandı.
Kulp ve Karayazı’dan sonra kayyum atamaları düzenli hale gelerek, sırasıyla Hakkâri iline, Yüksekova, Erciş, Nusaybin, Kayapınar, Kocaköy, Bismil, Saray, Cizre, Kızıltepe, İpekyolu, İdil, Yenişehir, Hazro ilçeleri ile Dersim Akpazar beldesine, Savur, Derik, Mazıdağı ve Suruç ilçelerine kayyum atandı.
Kayyum atamaları ile yetinilmeyip, ilgili belediyelerin eş başkanları da önce gözaltına alınmış daha sonra tutuklanmışlardır. Buna göre 31 Mart’tan sonra ortaya çıkan genel tablo şöyledir: 19 Ağustos – 16 Kasım arasında 3 Büyükşehir, 1 İl, 19 İlçe ve 1 belde belediyesi olmak üzere toplam 24 belediyemizin belediye eş başkanları, aynı zamanda AKP Genel Başkanı olan Erdoğan hükümetinin İçişleri Bakanlığı talimatıyla görevden uzaklaştırıldı. Söz konusu belediyelerimize, il ve ilçelerde hükümetin atamasıyla mülki idare amiri sıfatıyla görev yapan il valileri ve ilçe kaymakamları kayyum (belediye başkan vekili) olarak atandılar. 14 belediye eş başkanımız tutuklandı.
YSK eliyle gasp edilip mazbatası verilmeyen resmi belediye eş başkanlarımız: Diyarbakır-Bağlar Belediye Eş Başkanımız Zeyyat Ceylan, Van-Çaldıran Belediye Eş Başkanımız Leyla Atsak, Van-Edremit Belediye Eş Başkanımız Gülcan Kaçmaz Sağyiğit, Van-Tuşba Belediye Eş Başkanımız Yılmaz Berki, Erzurum-Tekman Belediye Eş Başkanımız Müzahit Karakuş, Kars-Digor-Dağpınar Beldesi Belediye Eş Başkanımız Abubekir Erkmen
YSK eliyle gasp edilen ve mazbatası verilmeyen diğer belediye eş başkanlarımız: Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanımız Hülya Alökmen Uyanık, Diyarbakır-Yenişehir Belediyesi Eş Başkanımız İbrahim Çiçek, Diyarbakır-Kayapınar Belediyesi Eş Başkanımız Necati Pirinççioğlu, Hakkari Belediyesi Eş Başkanımız Seher Kadiroğlu Ataş, Mardin-Kızıltepe Belediyesi Eş Başkanımız Salih Kuday, Mardin-Savur Belediyesi Eş Başkanımız Mehmet Yasin Kalkan, Siirt Belediyesi Eş Başkanımız Resul Kaçar, Van-Erciş Belediyesi Eş Başkanımız Mahmut Pala
YSK’nın aynı hukuksuz kararıyla, seçilmiş 44 belediye meclis üyemiz ve 3 il genel meclisi üyemiz olmak üzere toplam 47 meclis üyemizin mazbataları gasp edildi. 31 Mart – 12 Kasım arasında çeşitli tarihlerde olmak üzere toplam 5 belediye meclis üyemiz ve 2 il genel meclis üyemiz tutuklandı. 31 Mart seçimleriyle göreve gelen 7 il genel meclis üyemiz, 9 Eylül 2019 günü eş zamanlı olarak görevden uzaklaştırıldılar.
BELEDİYE MECLİS ÜYELERİNİN İŞLEVSİZLEŞTİRİLMESİ
Kayyum atamaları sonucunda 31 Mart seçimlerinde ‹seçilen’ toplam 433, HDP’li 319 belediye meclis üyesinin iradeleri, belediye meclisleri fiilen feshedildiği için gasp edilmiştir. Kayyum atamalarıyla birlikte belediye meclislerinde sadece HDP’li üyelerin iradeleri değil, diğer partilerden seçilen belediye meclis üyelerinin iradeleri de gasp edilmiştir.
Bu kapsamda; Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclisi’ne seçilen 91, Mardin Büyükşehir Belediye Meclisi’ne seçilen 52 ve Van Büyükşehir Belediye Meclisi’ne seçilen 70 belediye meclisi üyesi olmak üzere toplam 213 büyükşehir belediye meclis üyesi fiilen görevden uzaklaştırılmış durumdadır.
Belediye meclis üyelerine olan sistematik yıldırma pratiklerinde kadınlar özellikle hedef alınmıştır. Ev baskınlarında hoyratça muamele bir tarafa, gözaltında da kötü şartlara maruz bırakılmışlardır.
Aynı şekilde tutuklu 13 belediye eş başkanımızdan 7’si kadındır. Hatırlanacağı üzere, 31 Mart seçimlerinde 1389 belediye başkanının belirlendiği seçimin sonucuna göre, seçilen kadın başkan sayısı 45 idi. 45 kadın başkandan 24’ü HDP’li başkanlarından oluşuyordu. Yani HDP şu anda Türkiye’de yüzde 53.5 kadın başkanı oranı ile siyasette kadın temsiliyeti açısından çok önemli bir noktadadır.
HUKUKİ SÜREÇ
Belirtmek isteriz ki; kayyum atanan yerellerde seçme ve seçilme hakları elinden alınan Kürtler, adeta vatandaşlıktan çıkarılmış durumdadırlar. Görevden uzaklaştırılıp, yerine kayyum atanan belediye eş başkanlarının hukuksal durumu, eş başkanların tamamına atılı olan suçlamalar, belediye görevlerinin dışındadır. Yani yurttaşa hizmet sunma, haklarını koruma, katılımını etkinleştirme gibi belediyecilik çalışmalarını içermemektedir. Daha çok ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında olan ve parti kimliği ile yapılan değerlendirmeler söz konusudur.
Örneğin Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı ve Kayapınar Belediyesi Eş Başkanı Keziban Yılmaz üzerine ifade veren Hicran Berna Ayverdi adındaki tanıktır. Berna Ayverdi, Mayıs 2016’da Nusaybin’de teslim olmuştur. Eş başkanlarla ilgili verdiği ifade 20.03.2019 tarihli, yani seçimden 11 gün öncedir. Alındıktan 3 yıl sonra verilmiş bir ifadedir. Üç yıl boyunca tutuklu olmasına rağmen, pişmanlık yasasından faydalanmak için 20 Mart 2019’da 'itiraf'ta bulunarak, Mızraklı’nın çalıştığı hastanede bir 'örgüt üyesi'ni gece nöbetinde ameliyat ettiğini, bağırsaklarını kestiğini ve sabah taburcu ettiğini söylemektedir. Daha da vahimi, bu olayı görmediğini, sadece bir arkadaşından duyduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla ortada ne yaşanmış bir olay ne de bir tanık vardır.
HDP kadın eş başkanlar, aday tanıtım toplantısına katılmaktan, ‘Leyla Güven açlık grevinde’ ve ‘belediyeler karakola dönüştürülmüş’ demekten tutuklanan ve onlarca yıl ceza ile yargılanan Kayapınar Belediye Eş Başkanı Keziban Yılmaz da Berna Ayverdi'nin seçimlere 4 gün kala yaptığı iftiralar üzerine tutukludur.
Benzer skandallar Yüksekova Belediyesi Eş Başkanları hakkında da yaşanmıştır. Yüksekova’da neredeyse herkes hakkında iftiralarda bulunan ve mahkemelerce itibar edilmeyen S.K, eş başkanlar üzerine konuşunca dikkate alınmıştır. Burada da ilginç olan, daha önce polis baskısı ile ifade verdiğini söyleyen bu tanığın 9 yıldır cezaevinde oluşudur.
Eş Başkan Remziye Yaşar da çok ağır bir suçtan (!), Tolstoy’un “Savaş mızraklı, trampetli bir bayram değildir. Onun manzarası kandır, ölümdür” sözlerini #SavaşaHayır tagı ile paylaştığı için tutukludur.
Van İpekyolu Belediyesine dair yaşananlar da keyfi devlet rejiminin basit bir yansımasıdır. İpekyolu Belediyesi Eş Başkanlarımızın tutuklamasına gerekçe gösterilen deliller, Van’daki yerel bir gazetenin (Van Postası) ‘Yazdıkları haber değeri taşımıyor, kişiye iftira ve hakaret edilmiştir’ denilerek, yazdıklarının habercilik niyeti taşımadığı mahkemece tescilli olan Ziya Türk adlı köşe yazarının köşesinde yazmış olduğu iftiralardır. Kayyum atandıktan sonra bu şahıs belediyede basın müdürü olarak işe başlamıştır.
Cizre Belediye Eş Başkanına yönelik suçlama halen kovuşturma aşamasında iken, yerine kayyum atanma gerekçesi yapılmıştır. Aynı şekilde Saray Eş Başkanı Caziye Duman daha gözaltında iken, yerine kayyum atanmıştır. Kızıltepe Belediye Eş Başkanı’nın henüz soruşturmaya dönüşen bir dosyası bulunmamaktadır.
Suç isnat edilen eş başkanlar, hukuka uygun bir biçimde geçici tedbirle görevden uzaklaştırılsa dahi, yerlerine 5393 sayılı Belediye Kanunu’na dayanarak, belediye meclisinin kendi içinden belediye eş başkanı seçme yetki ve güvencesi vardır. Ancak ne yasal ne de mevzuatsal yükümlülük ve haklar tanınmadan görevden uzaklaştırılmalar gerçekleşmekte ve belediye meclisleri fiili olarak fesih edilmektedir.
KAYYUM: İNKÂRIN İNKÂRI
İçişleri Bakanlığı tarafından HDP’li belediye başkanlarına yönelik verilen kayyum ve görevden uzaklaştırma kararları, Anayasa’nın 2, 38, 67, 123, 127. maddeleri ile 5393 sayılı Kanun’un 47. Maddesi ve Türkiye’nin de tarafı olduğu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın başta 4/4. Maddesi olmak üzere pek çok maddesini ihlal eder niteliktedir.
Öncelikle, İçişleri Bakanlığı’nın belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmasına ilişkin kararı, Olağanüstü Hal Dönemi’nde yayımlanan 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye dayanmaktadır. İçişleri Bakanlığı Teşkilat Kanunu’nda ve Belediye Kanunu’nda düzenlemeleri içeren 674 sayılı KHK, terörle ilgili soruşturmalarda ve kovuşturmalarda ayrıma gitmiş ve illerde İçişleri Bakanlığı’na, ilçelerde ise valiye “atama” yetkisi vermiştir. OHAL döneminde KHK ile yürürlüğe giren bu düzenlemeler, KHK’lerin Meclis’te görüşülüp kabul edilmesiyle yasalaşmış ve kalıcı hale gelmiştir. Ancak bu hüküm, hem ilgili KHK’nin süresinde TBMM onayına sunulmamış olması, hem de anayasal denetime tabi tutulmaksızın yasal zemine oturtulmuş olması bakımından tartışmaya açıktır.
Belediye başkanları hakkında kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmadan, seçimden önce soruşturmasına ve kovuşturmasına başlanmış suç isnatlarının uzaklaştırma ve devamında kayyum atanması kararlarına gerekçe olarak gösterilmeleri, Anayasa’nın 38. Maddesi’nde tanımlanan suçsuzluk karinesinin de ihlalini doğurmaktadır.
Diğer taraftan AİHM içtihatları açısından, gerçek bir demokratik sistem adına, 1inci Protokol’ün 3. Maddesi ile güvence altına alınan haklardan seçme ve seçilme hakkına eklemlenen “meşru beklenti ilkesi” de yok sayılmıştır.
Olağanlaştırılmak istenen kayyum pratiği, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın Türkiye’nin uymayı taahhüt ettiği “Yerel makamlara verilen yetkiler normal olarak tam ve münhasırdır. Kanunda öngörülen durumların dışında, bu yetkiler öteki merkezi veya bölgesel makamlar tarafından zayıflatılamaz veya sınırlandırılamaz.” hükmüne de açıkça aykırıdır.
Sonuç olarak, belediye başkanlarının görevlerinden uzaklaştırılmalarına gerekçe olarak gösterilen soruşturma ve kovuşturmaların, Anayasa ve 5393 sayılı Kanun’un ilgili madde metninde geçen “seçildikten sonra görevleri ile ilgili işledikleri suçlar” ifadesi ile hiçbir alakası bulunmamaktadır. 19 Ağustos 2019’da başlayan kayyum darbesi ile HDP’li Belediye Başkanları iktidar tarafından hukuksuz şekilde kriminalize edilerek görevlerinden uzaklaştırılmışlar, yerlerine kayyum atanmış ve tüm bu hukuksuzluğu meşru göstermek adına haklarında örgüt üyeliği dosyaları “uydurularak” tutuklanmışlardır.
GABB ÖRNEĞİ: REJİMİN GASP SINIRLARI
19 Ağustos 2019’da HDP’li Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye Başkanları 2 aylık süre ile görevlerinden uzaklaştırılmış ve yerlerine il valileri kayyum olarak atanmıştır. Görevden uzaklaştırılan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı’nın aynı zamanda Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği Başkanı (GABB) olması sebebi ile Birliğe, yerel demokrasiye ve birliğin amacına tamamen aykırı bir şekilde kayyum atanmış, Birlik Başkanlığı’na Diyarbakır Belediyesi’ne kayyum atanan Diyarbakır İl Valisi getirilmiştir.
31 Mart yerel seçimlerinin ardından ilk toplantısını 21 Haziran’da gerçekleştiren GABB Meclisi, bu toplantıda Birlik Başkanlığı, Başkanlık Divanı, komisyonlar ve encümenler için seçim yapmıştır. Seçim sonunda Birlik Başkanlığı’na; aynı zamanda Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı olan Selçuk Mızraklı 110 oy alarak seçilmiştir. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na kayyum olarak atanan Diyarbakır Valisi Hasan Basri Güzel, hiçbir yetkisi olmamasına ve hiçbir mevzuatta yeri olmamasına rağmen, kendisini GABB Başkan Vekili olarak tayin ederek açıkça suç işlemiştir. Ve halen bu suçu işlemeye devam etmektedir.
SONUÇ
Yukarıda çeşitli açılardan ifade etmeye çalıştığımız ve 31 Mart’tan bu yana kronolojisini verdiğimiz hukuksuzluklar silsilesi, gerçek bir yerel yönetim darbesidir. Tüm Türkiye’yi demokrasi açısından ilgilendiren bu darbenin mantığına baktığımızda, yarın diğer şehirlerin de belediye ve yerel yönetim yapılarına müdahale edecek adımların altyapısı, Kürt illerinde gerçekleştirilmektedir.
Sandık yoluyla gelmek konusunda övünenlerin, sandıkla gelenlere yaptıkları dehşet vericidir. Kayyum konusu, AKP-MHP iktidarının Kürtler ve demokrasi ile kurduğu gasp edici ve düşmanca ilişkinin açık bir göstergesidir. Bu bağlamda kayyum atamalarını, belediye ve irade gasplarını anlık, sadece bugüne ait bir uygulama olarak görmemek gerekir. Uygulamaların arka planı son derece ideolojik, tarihsel ve uzun erimlidir, Kürt halkına yönelik geleneksel devlet politikalarının devamıdır. Öte yandan kayyum atamalarında diğer iştah kabartan konuların ise ihaleler, fetih arzusu, rant paylaşımı ve her şeyi talan etmek olduğunu belirtmek gerekir. Kürtlerin demokratik kazanımlarını gasp etmek söz konusu olduğunda, hukuk dışı tüm saldırılar kılıfına uydurulur.
Kadınların kazanımlarına yönelik kırım politikası; ekolojik toplum anlayışına dayalı politikalarımıza yönelik rantsal yaklaşım; sosyal politika adı altında girişilen asimilasyon uygulamaları; Kürt kimliğini ve kültürünü Türkleştirme sevdası; muhtaç kılma anlayışı ve ekonomisi üzerinden yoksulun daha da yoksullaştırılması; dev bir eşitsizlik girdabının yaratılması ve diğerleri hep kayyum atamalarının genel bir sonucudur. Bu gerçekleri bir kez daha tarihe not düşmek istedik.
Saray Türkiyesi’nden bir devlet kurumu fotoğrafı: TCDD son 3 ayda hangi olaylarla gündeme geldi?
TCDD’de on yıllar öncesinde başlayan çürüme, AKP döneminde tasfiye boyutuna ulaşmış görünüyor. Bu çürümeyi net biçimde görmek için, çürümenin en acı sonuçlarından biri olan Çorlu tren katliamının 10-11 Eylül ve 10 Aralık’ta görülen davasındaki duruşma aralarına bile bakmak yeterli...
11-12-2019 14:52

İleri Haber
Çorlu tren katliamının 4. duruşması dün görüldü. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’ndan (TCDD) üst düzey hiçbir sorumlunun yargılanmadığı davada alt düzey denilebilecek kurum görevlileri yargılanıyor. Katliamda yakınlarını yitiren aileler ise Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD’den üst düzey sorumluların da yargı önüne getirilmesi istemiyle adalet taleplerini her ortamda dile getirmeye devam ediyor.
Son dönemde en çok tartışılan kurumlar arasında olan TCDD’de ise on yıllar öncesinde başlayan çürüme, AKP döneminde tasfiye boyutuna ulaşmış görünüyor. Bu çürümeyi net biçimde görmek için, çürümenin en acı sonuçlarından biri olan Çorlu tren katliamının 10-11 Eylül ve 10 Aralık’ta görülen davasındaki duruşma aralarına bile bakmak yeterli.
ÇALIŞANLARININ AĞZINDAN TCDD
Çorlu tren katliamının 10 Eylül’de görülen 2. duruşmasında sanık beyanları alınmıştı. Bu beyanlarda kurumdaki işleyişe dair sanıkların anlattıkları dikkat çekmiş ve TCDD’deki çürümenin sadece bir boyu ortaya çıkmıştı:
- Sanık Turgut Kurt, kazadan sonra kontrol ekibi talep ettiği zaman Bakım Daire Başkanı Fahrettin Yıldırım’ın “Nasıl böyle bir şey istersiniz" diye yanıt verdiğini söyledi. Kurt, bu talebinin üzerine TCDD 1. Bölge Müdürlüğü (Haydarpaşa) Demiryolu Bakım Servis Müdürlüğü'nde Servis Müdürü Vekili olarak görev yapan Mümin Karasu'dan, sonra da Fahrettin Yıldırım’dan fırça yediğini açıkladı.
- Turgut Kurt: Yeni yapılan menfezler eskilerden daha dayanıksız ve bunlara danışmanlık yapan Mustafa Karaşahin bilirkişilik yapıyor
- Müşteki avukatının "Neden bu kadar hızlı sürede hat açıldı" sorusu üzerine Özkan Polat, "Demiryolunun ihtiyacı nedeniyle çünkü Türkiye’de bulunan yabancı vagonlar, ülkede kaldığı sürece TCDD ödeme yapmak zorundadır. Bunun için hattın açılması gerekiyordu" dedi.
- Özkan Polat: Olaydan sonra olayın gerçekleştiği menfeze usulüne uygun dolgu yapılmadı ve burada trafik devam etti.
- Çetin Yıldırım: 736 kilometreden tek başıma sorumluyum.
- Çetin Yıldırım: Kazanın olduğu menfeze balast tutucu yapılması için 3 muayene döneminde de rapor yazdık. Balast tutucu yapılsaydı, kanımca menfezin altı kolayca boşalmayabilirdi.
- Sanık avukatı Mehmet Ektaş: TCDD ve Ulaştırma Bakanlığı'ndaki bazı kişileri korumaya yönelik hazırlanmış bir komplo belgesidir. İddia ederim ki, TCDD bünyesindeki menfezlerin %96'sı Çorlu'da çöken menfezle aynı durumdadır.
DEMİRYOLLARINDA ÖLÜM KOL GEZİYOR
Gerçek sorumluların yargı önüne çıkarılmaması demiryollarında başka ölümlerinde gerçekleşmesine zemin oluşturdu. 19 Eylül’de Bilecik'te Yüksek Hızlı Tren hattını (YHT) kontrol eden ve tünelde raydan çıkan kılavuz trende 2 makinist hayatını kaybetti.
Olayın ardından Jeoloji Mühendisleri Odası'nın (JMO) TCDD'yi kazanın meydana geldiği bölge hakkında 4 yıl önce uyardığı ortaya çıktı.
JMO'nun 2015 yılında hazırladığı raporda, birçok konuda ihmallerin olduğuna yer verildi. Raporda, Ahmetpınar-Bilecik arasındaki 8 kilometrelik bölümde, Ankara-İstanbul güzergahındaki iki ayrı bölümde, Alifuat Paşa-Arifiye arasında kalan bölümde jeolojik açıdan ciddi risklerin bulunduğu belirtildi. YHT altyapısı güvenli olmayan bu bölgelerde çalışmasının riskli olduğuna değinildi.
ÖDÜL GİBİ ATAMA
20 Eylül’de TCDD Genel Müdür İsa Apaydın görevden alındı. Apaydın'ın yerine gelen isim ise Ali İhsan Uygun oldu.
Uygun ve Apaydın’ın isimleri, 9 kişinin hayatını kaybettiği Ankara’daki yüksek hızlı tren kazasına ilişkin sürdürülen soruşturmada dosyaya giren bilirkişi raporunda 7 yöneticiyle birlikte ‘kusurlu’ olarak geçiyordu.
Olaya ilişkin 25 Haziran tarihli raporda, çok sayıda üst düzey yöneticisinin kusurlu olduğu tespiti yapılınca soruşturma genişletilmişti. Bilirkişi raporunda “Ankara -Sincan hızlı tren hattını imalat tamamlanmadan ERTMS/ETCS sistemi gerekleri olmadan işletmeye açığı için TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın’ın kusurlu” olduğu belirtilerek “Yeni kurulan trafik yönetim sistemi (özellikle makasların manuel olduğu) daha önce uygulanan bir sistem olmadığı, olası risklerin bilinmemesi ve literatürde karşılığı bulunmaması, sistemin uluslararası düzenlemelerde ve uluslararası demiryolu ağında karşılığı bulunmaması” gerekçesiyle, “TCDD Genel Müdür Yardımcısı Ali İhsan Uygun, TCDD Genel Müdürlüğü Trafik ve İstasyon Dairesi Başkanı Mükerrem Aydoğdu, TCDD Genel Müdürlüğü Trafik ve İstasyon Daire Başkanlığı Şube Müdürü Recep Kutluay kusurludur” denilmişti.
Ekim ayının sonunda soruşturmanın tamamlanmasıyla hazırlanan iddianamede ise bilirkişi raporunda kusurlu bulunan Apaydın ve Uygun şüpheli olarak yer almadı.
İleri Hatırlatıyor
AKÇELİ İŞLER - I
Duruşmalar arası TCDD’yi en çok gündemde tutan olay ise İstanbul’da tarihi Haydarpaşa ve Sirkeci tren istasyonlarının bazı bölümlerinin kültür ve sanat etkinlikleri için kullanılmak üzere kiralanması için açılan ihale oldu.
Kurumun açtığı ihaleyi Hezarfan Danışmanlık Limited Şirketi kazandı. İhalede, ikinci teklif sahibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) şirketlerinin oluşturduğu konsorsiyum ise teknik hatalar nedeniyle elendi.
İhaleye ilişkin tartışmalar ihalenin ardından başladı. Hezarfan Danışmanlık Limited Şirketi'nin sahibi Hüseyin Avni Önder daha önce de mütevelli heyetinde AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın yer aldığı Okçular Vakfı'nın genel müdürlüğü görevini yürüttüğü ortaya çıktı.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Toplantıda kim olduğu belli olmayan, daha düne kadar İBB'nin bir çalışanı olan, 3 bin TL maaş alan, bir vakfın da geçmişte genel müdürlüğünü yapmış bir şahsa ait şirkete, İstanbul'un en kıymetli Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının arka planındaki kullanım alanları ticari faaliyet yapılmamak üzere 350 bin TL bedelle bizim ihaleye girmemizi engelleyerek, bizden habersiz verdiler” dedi. İBB, ihaleyle ilgili suç duyurusunda bulundu.
Ulaştırma Bakanı Mehmet Cahit Turan, İmamoğlu’nun sözleri üzerine “TCDD'nin itibarını zedelemeye kalkmasındaki maksadı nedir?” sorusunu yöneltti. İmamoğlu ise Turhan’a şu şekilde cevap verdi:
“TCDD’nin itibarını yeterince zedelediniz, bugüne kadar yaptığınız işlerden, kazalardan zedelediniz. Büyük bir zedelemeyi siz yapıyorsunuz, bizim de vazifemiz size engel olmak. Bu tarihi yerlere aslanlar gibi sahip çıkacağız. Günün birinde bu yaptıklarınıza çok utanacaksınız sayın Bakanım.”
İleri Hatırlatıyor
AKÇELİ İŞLER - II
TCDD tarafından yurt dışından ithal edilen yanlış ebatlardaki 83 tonluk tren tekerlekleri hurdaya ayrıldı. İddiaya göre, kanun kapsamında Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’na (MKE) satılması gereken 19 milyon dolar değerindeki hurda, yandaş vakıf ve kuruluşlara hibe edildi.
İddialarda geçen Uluslararası Barış Federasyonu (UBFED) Başkanı avukat Mehmet Ali Canlı, AKP’de görevler aldı ve hatta milletvekili adayı bile oldu.
Canlı’nın biyografisinde şunlar yer aldı:
- 2002 yılında AKP’nin katıldığı ilk seçiminde Ankara Milletvekili aday adayı olarak başvuruda bulundu
- 2009-2013 yılları arasında AKP Ankara İl Başkanlığı Disiplin Kurulu’nda Sekreter olarak görev yaptı
- 7 Haziran 2015’teki 25. Dönem Milletvekili Seçimlerinde AKP’den Ankara 1. Bölge Milletvekili adayı oldu.
Derneğin Facebook sayfasında AKP kongresine katılım yapıldığına dair paylaşımlar da dikkat çekti.
Konuyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, Ulaştırma Bakanı Turhan’a soru önergesi verdi. Yüceer, önergesinde “Anılan STK’nın Başkan ve yöneticilerinin AK Parti bünyesinde siyaset yapmalarının söz konusu başvuru sonucuna etkisi olmuş mudur?” diye sordu.
Mardin'de HDP'li İl Eş Başkanı Salih Kuday'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişiye gözaltı
Mardin'de sabah saatlerinde birçok adrese operasyon düzenlenerek çok sayıda kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar hakkında 24 saat avukat kısıtlılığı kararı verildi.
11-12-2019 14:50

Mardin’in Kızıltepe, Nusaybin ve Artuklu ilçelerinde sabah saatlerinde birçok adrese eş zamanlı operasyon düzenlendi. Yapılan baskınlarda HDP Mardin İl Eş Başkanı Salih Kuday ve Mardin Tabip Odası Başkanı Derya Etem’in de olduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı.
Mezopotamya Haber Ajansı'na göre, operasyon kapsamında şu ana kadar gözaltına alındığı öğrenilen isimler arasında Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mardin İl Eş Başkanı Salih Kuday, parti üyeleri Neda Alper ve Emel Oran ile Mardin Tabip Odası Başkanı Dr. Derya Etem de var.
Evine yapılan baskında gözaltına alınan Mardin Tabip Odası Başkanı Etem’in çalıştığı özel hastanedeki odasında da polislerce arama yapıldığı öğrenildi. Gözaltına alınanların sağlık kontrollerinin ardından Mardin İl Emniyet Müdürlüğü’ne götürüleceği belirtildi.
Gözaltına alınanlar hakkında 24 saat avukat kısıtlılığı kararı alındığı da öğrenildi.
Yandaş Yeni Akit yazarı Dilipak: İnsanlar bize bakıp dinden soğuyor
Gerici Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü yazısında "Güzel değil kötü örnek oluyoruz artık. İnsanlar bize bakıp dinden soğuyor" ifadelerini kullandı.
11-12-2019 14:02

Gerici Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü yazısında 'dinin bazıları tarafından kullanıldığını' iddia ederek "Her devrin adamları, her zaman bir yolunu bulur ve gemilerini yürütürler. Bunlar, kendilerini gizlemek için toplumun itibar ettiği her şeyi kullanırlar. Cesur göründüklerine bakmayın, korkaktırlar. Cesaret gösterisi yapıyorlar. Tavus kuşu gibi tüylerini kabartıyorlar" ifadelerini kullandı.
"Evindeki çerçeveletip duvara astığı Kâbe örtüsü ya da manasını öğrenme zahmetine bile katlanmadığı pahalı hat levhası onu kurtaramayacak" diyen Dilipak ayrıca 'bugünkü müslümanların' kötü örnek olduklarını söyledi.
Yazının ilgili kısmı şu şekilde:
"Hani 'el emin' olacaktık, 'Urvetül vuska' olacaktık, 'Veresetül enbiya' olacaktık, 'Yaşayan Kur’an' olacaktık? Güzel değil kötü örnek oluyoruz artık. İnsanlar bize bakıp dinden soğuyor. Birileri artık başlarını açsalar, yamyam birtakım insanlar dinden söz etmeseler, aslında daha iyi ederler sanki. Zaten bazıları başlarını açmaya başladı.
Kızılı moru yeşile boyayınca bizim olmuyor. Şarabı üç yudumda, besmele çekerek içerseniz helal olmaz. Hakkı ile elde edilmeyen makam da, servet de saadet sağlamaz.
Adamın biri birine namaz kıl diyormuş öteki de ona sen de zekat ver diyormuş. Yoldan geçen dönmüş bakmış, 'Namaz oruç sende yok, hac zekat da ötekinde yok. Bir kelime-i şehadet kaldı onun da manasını bilmezsiniz tartışmayın varın gidin işinize' demiş."
İleri Hatırlatıyor
Türk-İş’in milyonluk garajı: 6 aracın toplam değeri 1.5 milyondan fazla!
Türk-İş’in milyonluk garajının görüntüleri ortaya çıktı. ‘İşçinin haklarını korumak için’ kurulan sendikanın garajındaki 6 arabanın piyasa değerinin 1.5 milyon lira olduğu anlaşıldı.
11-12-2019 13:45

Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2. toplantısını Türk-İş’in Ankara’daki Genel Merkez binasında gerçekleştirdi. Asgari ücretle geçinen milyonlarca vatandaşın gözü kulağı bu toplantılardayken Türk-İş’in garajındaki 6 arabanın ortalama değerinin 1.5 milyon liradan fazla olduğu ortaya çıktı.
ERGÜN ATALAY’IN MAKAM ARABASININ DEĞERİ 400 BİN LİRA
2018 yılında Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanı Atalay, Şeker-İş Başkanı İsa Gök'ün tartışma konusu olan makam aracının ardından açıklamalar da bulunmuş "Biz işçinin parasının ve haklarının sadece emanetçisiyiz. Bu dönem sorumluluğumuz da hassasiyetimiz de iki katına çıkmak zorunda. Aksini yapanlarla anlaşamayız" demişti.
Yeniçağ’dan Berkay Bigeç’in haberine göre, Türk-İş Genel Merkez Binası’nın tam girişinde bulunan Volvo S90 D4 marka aracın Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın makam aracı olduğu iddia edildi. Volvo marka aracın Türkiye satış fiyatı 400 bin TL.
6 ARACIN TOPLAM DEĞERİ 1.5 MİLYONDAN FAZLA
Türk-İş binasının otopark görüntülerinde gözüken 6 arabanın toplam değerinin ortalama 1.5 milyon liradan fazla olduğu belirlendi. Söz konusu araçların listesi şöyle:
Volvo S90 D4 ortalama satış fiyatı 400 bin TL, E serisi Mercedes 400 bin TL, AUDİ A6 300 bin lira, Volvo S60 100 bin lira, Passat 150 bin lira.
ASGARİ ÜCRETLİNİN 198 AYLIK MAAŞI
Türkiye’de asgari ücret 2020 lira, bir asgari ücretli 198 ay maaşına hiç dokunmadan para biriktirirse Volvo S90 marka bir araca sahip olabilir. Bu da ortalama 16.5 yıla denk geliyor.
Kanal İstanbul İtirazları: Nüfus artar, su kirlenir, ekosistem zarar görür
İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe, Kanal İstanbul projesinin ekolojik yıkıma neden olacağını belirterek “İstanbul ve Trakya’nın yok oluş projesidir” dedi.
11-12-2019 13:22

Kanal İstanbul projesinin yeniden gündeme gelmesi üzerine TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, yazılı bir açıklama yaparak projenin olumsuz etkilerine dikkat çekti.
Açıklamada “Yıllardır ilgi alanımız içine sokulan fakat uzun bir süredir uykuda tutulduğu anlaşılan İstanbul Kanal Projesi uykudan uyandırıldı. Bir kez daha ülkemizin gündemine oturdu” denildi.
‘Kanal İstanbul projesi neden yapılmamalıdır’ başlıklı açıklamada dikkat çeken noktalar şu şekilde:
‘SUYUN KİMYASAL YAPISI BOZULACAK
“Kanal Projesi yapılırsa, Marmara Denizi’nin suyunu, 25 metre derinlikteki kanal suyu üst akıntısının Marmara Denizi’ne girmesiyle, oksijensiz bırakacaktır. Denizin alt tarafında bulunan suyun kimyasal yapısı daha da bozulacak.
‘PROJE BÖLGEYİ, İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN ARAZİSİ HALİNE GETİRME PROJESİDİR’
Doğru bir kentleşmeyi ortaya koymak için öncelikle bilimsel ölçüler içinde bir planlamanın yapılması gerekir. Oysa bu proje ilgililer tarafından sadece Karadeniz ile Marmara Denizi’ni birleştiren bir suyolu projesi olarak sunuluyor. Bölgenin ekosistemi ile birlikte Trakya ve İstanbul’un geleceği açısından konuya bakılmıyor. Sulak alanların içi ve dışı düşünülmemektedir.
Bu proje; 3. Köprü, 3. Havalimanı ve Çanakkale Köprüsü ile birlikte bölgeyi inşaat sektörünün bir arazisi haline getirme projesidir. Bir suyolu projesi değildir? Bölgede oluşturulacak yeni bir kent, İstanbul’un altyapı sorununu daha da büyütecektir.
‘YERALTI SULARINI TAHRİP EDECEK’
Su kanalı deniz seviyesine kadar kazılacağı için bu kanal bir drenaj sistemi gibi çalışacaktır. Kanal çevresinde doğal olarak bulunan yer altı su rezervuarlarını tahrip ederek, çevrenin tuzlanmasına neden olacaktır.
Deniz suyu ile tatlı su birbirine karışacaktır. Deniz ekosistemi ile kara ekosistemi iç içe geçecektir.
‘TARLALAR SULANAMAZ’
Küçükçekmece Gölü, Sazlı Dere ve Terkos Barajı özelliğini yitirerek tuzlanacaktır.
Trakya Bölgesi’nde bulunan tarlalar sulanamayacak bölge çoraklaşacaktır. Ayrıca kanal kazısı yapılırken iş makinaları ve patlayıcı maddeler kullanılacağı için çevrenin ekosistemi ile birlikte fauna ve florası bozulacaktır.
‘PROJE İSTANBULU BİTİRME PROJESİDİR’
Kanal çevresine ve kıyılara yapılacak inşaatlarla yeni bir kent yaratılmış olacaktır.
İstanbul’un nüfusu 25 milyon olacak, Trakya ile birlikte bölgenin nüfusu 40 milyona ulaşacaktır. Bu proje Trakya Havzası ile birlikte İstanbul`un bitmesine neden olacak bir projedir.
Kanalın yer altı su dengesini bozarak tuzlanması, barajların bir kısmının servis dışı kalması nedeniyle var olan su kaynaklarının bugünkü nüfusa bile yetmeyeceği açıkken, 40-45 milyon nüfusa çıkacak olan İstanbul ve Trakya’nın su ihtiyacı nasıl karşılanacaktır?
45 kilometre uzunluğunda yapılacak olan bu kanal projesi tarım alanlarını parçalayacak, kanal üzerinde 7 ile 9 köprünün yapılması gerekecektir. Kanal ile Boğaz arasındaki bölge bir ada haline dönüşeceği için tüm ulaşım sistemleri değişecek ve yeni sorunlar yaşanacaktır.
‘DEPREM RİSKİ’
Kanal kazısından çıkan toprakla Marmara Denizi’nde adalar yapılarak yerleşime açılacağı ifade edilmektedir. Marmara Denizi’nin içinden geçen fay hattının üreteceği 7 ve üzeri büyüklükteki bir deprem, bu adaların denizle buluşmasına ve batmasına neden olacaktır.
Kanal Projesi bir ulaşım projesi değildir. İstanbul Havalimanı, 3. Boğaz Köprüsü ve Çanakkale Köprüsü ile birlikte, İstanbul’un kuzeyinde ve Trakya bölgesinde yapılaşmamış alanları imara açacak olan yeni bir rant ve emlak projesidir. İstanbul ve Trakya’nın yok oluş projesidir."
Adalarda foytunun kaderini belirleyecek çalıştay raporu tamamlandı
Tarihi doğasıyla, yaz aylarında yerli ve yabancı ziyaretçileri ağırlayan Adalar’da faytonların kaldırılması tartışması sıcaklığını korurken, ahırların bulunduğu bölgenin bakımsızlığı da devam ediyor.
11-12-2019 12:55

Daha önce pek çok kez hayvansever, Adalar’da faytonların kaldırılması için imza kampanyaları düzenlemişti. Geçen haftalarda ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve Adalar Belediyesi tarafından düzenlenen ‘Adalar Ulaşım Çalıştayı’ sonucuna göre bir rapor hazırlandı.
Buna göre faytonların kaldırılması durumunda Adalara elektrikli araçların getirilmesi planlanıyor. Bu konuda kesin karar henüz verilmedi. Önümüzdeki sene kararın netleşeceği belirtilirken, yaz dönemi öncesi yeni sistemin başlayabileceği belirtiliyor. Faytonların kalkması kararı alınırsa, yerine elektrikli araçların getirileceği öğrenildi.
FAYTONCULAR BELEDİYENİN RAPORUNDAN MEMNUN DEĞİL
Adalarda faaliyet gösteren faytoncular belediye tarafından hazırlanan rapora tepkili. O rapora karşılık İstanbul Motorsuz Kara Taşıt Vasıtaları Esnaf Odası da bir rapor hazırladı. İstanbul Motorsuz Kara Taşıt Vasıtaları Esnaf Odası Başkanı Hıdır Ünal, çalışmaların sürdüğünü belirterek, “Henüz bir gelişme yok, çalışmaların devam ettiğini duyuyorum. Adalar’da yapılan çalıştay sonucunun çok hoşumuza gittiğini söyleyemeyiz. Örneğin iç ulaşıma elektrikli araç tasarlanmış. Fayton nostaljisi kaybolmasın, diye 30, 40 tane lunapark tarafına bırakılacağı söylenmiş. Ancak Adalar sadece yerli misafirleri değil yabancı misafirleri de ağırlıyor. Bazen 300, 500 kişi getiren motorlar var. Onların çok dikkate alındığını söyleyemem. Onlar dikkate alınmamış. Bu nedenle Adalar turizmi yaralanır” şeklinde konuştu.