CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer: Çorlu tren katliamı iktidarın sorumluluğu olarak tarihe geçecek

Çorlu tren katliamının üzerinden geçen bir yılı, sürecin başından beri konunun takipçisi ve adalet mücadelelerinde ailelerin yanında olan CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer ile konuştuk.



08-07-2019 10:03

Tugay Candan - Twitter: @TugayCandann

Mail: tugaycandan@ilerihaber.org

8 Temmuz 2018’de TekirdaÄŸ’ın Çorlu ilçesi Sarılar Mahallesi mevkiinde 25 kiÅŸinin hayatını kaybettiÄŸi, 300 kiÅŸinin ise yaralandığı tren katliamının üzerinden bir yıl geçti.

Aradan geçen süre zarfında bu olayın bir kaza deÄŸil de katliam olduÄŸu daha ilk günlerde ortaya çıkarken, katliamın hukuki süreci ise büyük skandallara sahne oldu.

Ailelerin adalet mücadelesi sürerken, aradan geçen bu bir yılı, sürecin takıpçisi olan CHP TekirdaÄŸ Milletvekili Candan Yüceer ile konuÅŸtuk.

‘DEHÅžETE TANIK OLDUK’

Siz facia sonrası olay yerinde ilk incelemeleri yapanlardan birisiniz. Facianın ardından apar topar bir onarım yapılmıştı olay yerinde ama siz ne gözlemlediniz bu incelemede?

Öncelikle dehÅŸete tanık olduk. Tam bir kaos hakimdi ortama. AFAD’dan ekipler vardı, yetkililer vardı. Ama tam bir koordinasyon yoktu. İnsanların yüzünden büyük bir ÅŸaÅŸkınlık ve çaresizlik okunuyordu. Ara ara gözümün önüne geliyor. Yetkililerde de bir telaÅŸ vardı.

Tren hattının yenilenmesi için ocak ayında ihale veriliyor ve mayısta da hat açılıyor. Sonrasında yenileme ve bakım ihalesinin ‘yeterli ödenek olmadığı’ için kesintiye uÄŸradığına dair iddialar var. Yani açık bir ihmal var. Mahkeme doÄŸruluÄŸunu araÅŸtırmıştır diye düÅŸünüyorum. Rayların altına döÅŸenen traverslerin bir kısmı kaymış, raylar neredeyse desteksiz duruyordu. Yani kaza deÄŸil hakikaten cinayet. Sonra ailelerle görüÅŸtük. Hastanelere gittik. Büyük bir acıya tanık olduk açıkçası. Sonra biliyorsunuz yayın yasağı geldi. Buna da anlam veremedi insanlar. Neyin üstünü örtmek için bu yayın yasağı getirildi anlamadılar.

‘AKP TÜRKİYESİ’NDE HESAP VERME KÜLTÜRÜ YOKTUR’

Bu incelemenin ardından 10 Temmuz’da da Meclis’te yeni UlaÅŸtırma Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi verdiniz. Åžimdi birkaç hatırlatma yapacağım.

- Bu önergeye cevap süresi 15 gün olmasına raÄŸmen, Bakan Turhan 2 ay sonra ancak yanıt verdi. Yanıtında da faciayı yağışa baÄŸladı, ihalelerle ilgili “kısa sürede iptal yok ama kısa süreli iptaller var” gibi tuhaf bir yanıt verdi. Ne Bakanlığının, ne de TCDD’nin bu katliamda bir ihmali bulunmadığını iddia etti. Ancak Bakanın bu cevapları verdiÄŸi tarihte, meslek odaları tarafından birçok rapor hazırlanmış ve ihmaller açık açık ortaya konulmuÅŸtu.

- İYİ Parti’nin verdiÄŸi araÅŸtırma komisyonu önergesi yine 24 Temmuz’da AKP-MHP oylarıyla reddedildi.

- Aralık ayında o dönemin TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın, Meclis KİT Komisyonu’na geldi. Burada kendini yine yağış ve Meteoroloji tarafından kurumunun uyarılmadığı ÅŸeklinde savundu. Oysa facianın olduÄŸu tarihte Meteoroloji Genel MüdürlüÄŸü’nün TCDD ile bir protokolü bulunmadığı ve olaydan hemen sonra protokol yapıldığı ortaya çıktı. Açık açık yanıltıcı beyanat verdi. Ve ardından bir yağış raporu gösterdi 8 Temmuz’a dair. Bu raporun Meteoroloji onaylı olmayan bir ölçüm istasyonundan alındığı ortaya çıktı. Yani açık açık yasadışı bir belgeyi Meclis’te delil olarak sundu.

Åžuraya gelmek istiyorum: İktidar ve ortağı, iktidarın atadığı bürokratlar bu konu ne zaman Meclis’te gündeme gelse ya görüÅŸmeyi reddetti, ya yalanlar üzerinden konuÅŸmayı seçti. Bu tutumu nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?

Açıkçası tek dertleri sorumluluktan kurtulmak. Çorlu tren katliamında da daha önceki maden kazalarında, tren kazalarında olduÄŸu gibi kendi sorumluluklarını halının altına süpürme gayreti içine girdiler. İşin gerçeÄŸi Bakanlık ve TCDD Genel MüdürlüÄŸü asıl sorumludur. İhmalleri vardır. Kusurları vardır. Gerekli ve yeterli denetim yapmamışlardır. Yeterli standartları saÄŸlamadan hatları iÅŸletmeye açmışlardır. Teknik gereklilikleri, ÅŸartnameleri yok sayarak proje yapılmıştır. Gördük iÅŸte geçtiÄŸimiz yılın sonunda Ankara’da da bir tren kazası oldu ve sinyalizasyonun olmadığı, hatta gerek duyulmadığı ortaya çıktı. Sorumluluklarını gizlemek için yok yaÄŸmurdu, yok çamurdu, yok fıtrattı gibi ÅŸeylerin arkasına sığınıyorlar. Odaların kapı gibi raporları var yağıştan deÄŸil diye. Velev ki aşırı yağış oldu. Ama sen önlemini ona göre alacaksın deÄŸil mi? Traversleri ona göre döÅŸeyeceksin, zemini ona göre saÄŸlamlaÅŸtıracaksın. Bu senin görevin. Olmadı trenin hareketine izin vermeyeceksin ki daha sonra ortaya çıktı, sorun yaÄŸmurda deÄŸil, standarda uymayan alelacele yapılmış demiryolunda.

Sel olur, vatandaÅŸ yanlış yere bina yapmıştır. Maden faciası olur, bu iÅŸin fıtratında vardır. Ekonomiyi batırdılar mesela yok üst akıldı, yok dış güçlerdi… Baktığınız zaman hiçbir konuda sorumluluk onların deÄŸil. Onlar sütten çıkmış ak kaşık. Yahu devleti anahtar teslimi FETÖ’ye verip “kandırıldık” diye sorumluluktan sıyrılıp, üstüne alakasız insanları FETÖ ile iliÅŸkilendiren bir iktidardan söz ediyoruz. Böyle bir faciada, böyle bir katliamda sorumluluklarını mı kabul edecekler? AKP Türkiyesi’nde hesap verme kültürü yoktur. Kuralların normal iÅŸlediÄŸi bir ülkede iktidarın sorumlu olduÄŸu, yapması gereken denetimleri yapmadığı bir olayda vatandaşın burnu kanasa bakanlar istifa ediyor. Biz 25 canımızı kurban verdik, bırakın istifayı bir özrü bile çok gördüler.

Meclis’teki komisyonda zamanın TCDD Genel Müdürü’nün yasadışı ve yanıltıcı bir belgeyi göstermesine gelirsek, Reza Zarrab’dan 700 bin liralıktı galiba, saat hediye alan bakanın, peçete üzerine yazılmış uydurma yazıyı Meclis kürsüsünden sallayan bir iktidar mensubunun bürokratı da komisyona çakma belge sunar. Biz dile getiririz, siz haber yaparsınız ama hakkında kimse bir soruÅŸturma açmaz. Yüzleri de hiç kızarmaz. Bütün bu olaylar karşısında AKP’nin tutumunu tek kelimeyle tanımlayacak olsam, piÅŸkinlik derdim.

‘ASLINDA HÄ°Ç KONUÅžULSUN BİLE İSTENMİYOR’

Birçok toplumsal konu, toplumun vicdanında yara açmış konuların ya da olayların araÅŸtırılması Meclis’te iktidar tarafından reddediliyor. (Suruç, Çorlu, Soma, FETÖ’nün siyasi ayağı vs.) Bu konuların birçoÄŸunda da bizzat iktidarın direkt ya da dolaylı olarak sorumluluÄŸu bulunduÄŸu görülüyor. AKP, Meclis’i halka karşı iÅŸlenilen suçların üzerini örtmek bir araç olarak görüyor diyebilir miyiz? Ne düÅŸünüyorsunuz bu konuda?

Aslında hiç konuÅŸulsun bile istenmiyor bu konular. Hiç olmamış gibi davranırlarsa tarihten silinecekmiÅŸ zannındalar. Meclis bu konuları araÅŸtırırsa sorumlulukları kanıtlarıyla ortaya çıkacak biliyorlar bunu. O zaman üzerini örtemeyecekler, kamuoyuna diledikleri yalanı söyleyemeyecekler, yanıltamayacaklar. İktidarları zarar görecek. Tökezleyecekler. Bundan korkuyorlar. Meclis aritmetiÄŸi de lehlerine olduÄŸundan her ÅŸeyin üzerini örtebileceklerini düÅŸünüyorlar. Ama gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Normalde Meclis’in denetim görevi var. Kuvvetler ayrılığının mantığında da bu var. İktidarın yaptıklarını kontrol etmesi, denetlemesi gerekiyor. Hesap sorabilmesi gerekiyor. Ama böyle iÅŸlemiyor ne yazık ki. AKP ve MHP sayısal çoÄŸunluklarıyla iktidarın denetlenmesini engelliyor. Tabii ki Meclis’in görevini yapmasını engelleyince aklanmış olmuyorlar. Çünkü vicdanlarda mahkumlar. Çorlu tren katliamını ele alalım. Meclis’te görüÅŸtürmediler. Ne oldu? Sokaktan çevirin herhangi bir insanı ne diyecek bir bakın. “Sorumlu kim?” diye bir sorun bakalım.

‘HADDİMİZİ BİLMEDİĞİMİZDEN OLSA GEREK’

24 Temmuz’da reddedilen bir araÅŸtırma önergesi var Meclis’te Çorlu tren katliamıyla ilgili. Bu ret, o dönem vekaleten Meclis BaÅŸkanı ve ÅŸu an bu görevi asli olarak sürdüren sizin de seçim bölgenizin milletvekili Mustafa Åžentop’a soruldu. O da “Bu konu muhalefet tarafından istismar edilmek isteniyor” ÅŸeklinde bir beyanat verdi. Çok kısa süre öncesine kadar TekirdaÄŸ’ın birçok noktasında “Tekirdağımızın gururu Meclis BaÅŸkanı Mustafa Åžentop” pankartları asılıydı. Kim astırdı bilinmiyor bu pankartları. Meclis BaÅŸkanlığı tabii ki çok önemli bir görev ama gurur duyulması gereken insanın yaptıkları deÄŸil midir? Mustafa Åžentop’un Çorlu tren katliamıyla ilgili tek yaptığı sanırım reddedilen önergeyle ilgili açıklaması…

Gerçekçi olalım, Sayın Åžentop yasamanın başındadır ama sonuçta iktidarın söylediÄŸinin dışında bir ÅŸey söyleyemez. Belki düÅŸüncesi ve söylemi farklıdır onu bilemem. Herkes kendi yükünü taşır. Bunu tercih ettiyse günü gelir vicdanıyla hesaplaşır. “Muhalefet istismar ediyor” meselesine gelirsek, Sayın Meclis BaÅŸkanı baktığı her yerde muhalefet görüyor anlaşılan. Yakınlarını, çoluÄŸunu, çocuÄŸunu kaybeden aileler mi muhalif, sivil toplum örgütleri mi muhalif, TekirdaÄŸlılar mı muhalif? İnsanların isteÄŸi basit; “SorumluluÄŸunuzu kabul edin” diyorlar. Bunu demek muhalefetse, bunu dile getirmek istismar etmekse diyecek lafım yok açıkçası. Sayın Åžentop ne yapılmasını bekliyordu acaba? İnsanlar bağırlarına taÅŸ basıp susmalı mıydı? “Olur böyle ÅŸeyler” mi demeliydi? “Sorumluluk sizin olur mu hiç asıl sorumlu trene binenler” mi demelilerdi? O zaman mı muhalefet etmemiÅŸ olacaklardı?

Zaten biliyorsunuz Türkiye’de her ÅŸeyin sorumlusu muhalefettir. O tren yolunu standart dışı yapan muhalefettir. Denetlemeyen de muhalefettir. Zaten TCDD Genel Müdürü ve Bakan da muhalefet mensubudur. Biz kimiz de sorumluluÄŸu iktidarda arıyoruz? Haddimizi bilmediÄŸimizden olsa gerek.

‘SON GELİŞMELER TÜY DİKTİ’

Hukuki sürece dönersek, neresinden tutsanız elinizde kalacak bir tablo var. Ancak 3 Temmuz’daki duruÅŸmayla baÅŸlayalım. Siz de ben de duruÅŸmadaydık. TekirdaÄŸ ValiliÄŸi bir açıklama yaptı, duruÅŸmada yaÅŸananlarla ilgili. “Polisimiz marjinal gruplara geçit vermedi” dedi. Si z adliyede “marjinal grup” gördünüz mü? Kimleri iÅŸaret etmiÅŸ olabilir valilik? Bir de son duruÅŸma üzerinden geriye doÄŸru bakıldığında bu katliamın hukuki süreci bize ne anlatıyor?

“Marjinal grup” dedikleri kim acaba? Yakınlarını kaybedenler, yakınlarını kaybedenlerin acısını paylaÅŸanlar, sivil toplum örgütleri, milletvekilleri, avukatlar mı? Emin olun tek bir taÅŸkın hareket dahi yoktu. Herkes birbirini az çok tanıyor zaten. Öyle dışardan gelen kimse de yoktu. Adalet arayan insanlar vardı. Hakkını aramak, adalet istemek artık marjinal bir eylem sayıldığından valilik böyle deÄŸerlendirmiÅŸ anlaşılan. Açıkçası ben öyle marjinal grup, yasadışı örgüt falan görmedim. “Gördüm” diyen varsa buyursun kanıtlasın. Acılı aileler vardı. Kazada yaralanmış insanlar vardı. DuruÅŸmayı izlemek, kayıplarını dile getirmek istiyorlardı. Olay budur. Ama bazı polisler avukatları ve aileleri darp etti. İtip kaktılar. Sivil polisler aileler suçluymuÅŸ gibi kamera görüntüsü almaya çalıştı. Asıl soru Sayın Vali’nin bunlar karşısında ne yapacağıdır? Bir soruÅŸturma açmayı planlıyor mu? Mahkeme salonunun kapısını kilitleyip insanları içerde bir saati aÅŸkın süre mahsur bırakanlar konusunda ne yapacak? ValiliÄŸin asıl görevi orada huzuru ve insanların güvenliÄŸini saÄŸlamaktır. Ailelere ve avukatlara terörist muamelesi yapmak deÄŸildir. Açıkçası valilikten beklentim ailelerin acısına saygı duyup ona göre davranmasıydı. Ama öyle olmadı.

Hukuki sürece gelecek olursak. Türkiye’de yargının hali hakikaten içler acısı. Dava kaplumbaÄŸa hızıyla ilerledi. Kazadan bir yıl sonra ilk duruÅŸma yapılabildi. İnsanlar adalet beklerken mahkemenin kendilerini bile ikna etmeyen bir gerekçeyle çekilmesi, kazadan bu yana kapanmayan yaralara tuz bastı. Zaten Bakanlık yetkilileri ve TCDD’nin üst yönetiminde olanlar hakkında kovuÅŸturmaya yer olmadığı kararının verilmesi insanların canını iyice acıtmıştı. Bu son geliÅŸmelerde buna tüy dikti

‘AKP’NİN YARGI REFORMU BİR ŞİRİN GÖZÜKME ÇABASIDIR’

YurttaÅŸların adalete olan güveninin sarsıldığı bir gerçek. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan bir yargı reformu paketi açıkladı. Adalet Bakanlığı da bu paketin ilk bölümünü geçtiÄŸimiz günlerde ErdoÄŸan’a sundu. Ancak Çorlu tren katliamının hukuki süreci bize gösterdi ki mevcut kanunlar bile uygulanmıyor, deliniyor. Çözüm yeni bir yargı reformumudur? Yoksa iktidarın göstermelik bir hamlesi midir bu paket?

Bence göstermeliktir. Åžirin gözükme çabasıdır. Yargıya güvenin neredeyse sıfırlandığı bir ortamda yara bandı iÅŸlevi görecektir, baÅŸka da bir iÅŸe yaramayacaktır. Yargı bağımsızlığı tam olarak saÄŸlanmadığı sürece ne yapılsa nafiledir. Yargıdan her gün skandal bir karar görmek mümkündür. Bazı davalar var ki iddianameleri akıllara zarar. O kadar çok örnek var ki… Mesela Cumhuriyet gazetesi davası, mesela altı yıl sonra açılan Gezi davası. Gazetecilerin yargılandığı davaların hemen hepsi. Yargıyı bir intikam aracı, muhalefeti baskılama aracı olarak görürseniz her ÅŸeyin çivisi çıkar. PartizanlaÅŸmış bir yargı tüm ülke için tehlikedir. Yargı reformu diye pazarladıkları ÅŸeyin bunu ortadan kaldırması mümkün deÄŸildir.

‘BU YÜZDEN ADALET YÜRÜYÜÅžÜ YAPTIK’

Çok uzun süredir hukuk garabetlerinin yaÅŸandığı zincirleme olaylar ve davalar görüyoruz. Bırakın adil yargılanmayı, adliyeler yurttaÅŸlar için can güvenliÄŸinin olmadığı yerler haline geldi. Buna Soma davası, 3. Havalimanı iÅŸçilerinin davası ve 3 Temmuz’da da gördüÄŸümüz üzere Çorlu tren katliamı davası örnek gösterilebilir. Yargının bir iktidar organı gibi çalışması, yurttaÅŸların adalete olan güveninin yerine bizzat can güvenliÄŸi endiÅŸesinin yerleÅŸmesi… Bu sürdürülebilir mi?

Sürdürülemez tabii ki. Bu ülkenin en acil ihtiyaçlarından birisi adalettir. Adalete güven yoksa, hukuk iÅŸlemiyorsa, iÅŸleyince de nalıncı keseri gibi iÅŸliyorsa o sistemden hayır gelmez. Tek çözümü de yargı bağımsızlığını saÄŸlamaktır. Bir yargÄ±ç ‘yarın ne olurum’, ‘beni de herhangi bir ÅŸeyle suçlayıp içeri atar bunlar’ diye düÅŸünürse, korkuyla yaÅŸarsa adalet dağıtamaz. Nitekim yargıya güven, tarihinin en dip noktasında. Modern devletlerin varlık sebeplerinden birisidir adalet. Böyle bir yargı yaratarak devlet kendini reddetmektedir. Yargıçların muktedirler karşısında el pençe divan durdukları, önlerini ilikledikleri bir sistemin adalet dağıtabileceÄŸine, hukuku uygulayabileceÄŸini düÅŸünmüyorum açıkçası.

Bu yüzden biz ısrarla kuvvetler ayrılığı diyoruz. Bu yüzden adalet yürüyüÅŸü yaptık, bu yüzden “hak, hukuk, adalet” dedik.

‘ERDOÄžAN SAVCI MI Kİ SÜRECİ TAKİP EDECEKMİŞ’

Katliamdan sonra CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, katliamda yaÅŸamını yitiren 9 yaşındaki OÄŸuz Arda Sel’in dedesi Necmettin Sel’i arıyor ve sorumluların cezalandırılması için elinden gelen her ÅŸeyi yapacağını söylüyor. Biliyorsunuz bir baba var; ismi Åžaban Vatan. Bu babanın kızı 11 yaşındaki Rabia Naz ÅŸüpheli ÅŸekilde hayatını kaybetti. Baba Åžaban Vatan kapı kapı, sokak sokak geziyor ve kızının öldürüldüÄŸünü yetkili kurumlara inandırmaya çalışıyor.  Bir süre önce gazeteci İsmail Küçükkaya aktardı; ErdoÄŸan’a yakın bir isim Åžaban Vatan’la görüÅŸmüÅŸ ve kendisine ErdoÄŸan’ın durumdan haberdar olmadığını fakat haberdar edildiÄŸinde mutlaka bu süreci takip edeceÄŸini söylemiÅŸ. Åžimdi neresinden tutarsanız tutun facia bir durum ama ÅŸunu sormak istiyorum: Yargının harekete geçmesi için ErdoÄŸan’ın giriÅŸimde bulunması mı gerekiyor? Ya da buna ne denir, talimat mı vermesi gerekiyor?

Talimatla hareket eden yargıdan kimseye hayır gelmez. Tarih bunun örnekleriyle dolu. EÄŸer bir hakim talimatla hareket ediyorsa orada hukuk devleti yoktur, kabile devleti vardır. Rabia Naz olayına gelirsek, sağır sultanın duyduÄŸunu ErdoÄŸan mı duymamış? Bunlar kamuoyunu aldatmaya yönelik söylemler. Ayrıca ErdoÄŸan savcı mı süreci takip edecekmiÅŸ? Oradaki savcı bu talimat olmazsa iÅŸini mi yapmayacakmış? Yargı baskıyla, yönlendirmeyle, talimatla hareket ederse -ki öyle oluyor- sistem çürümüÅŸ demektir. Bir hukuk devletinde kimsenin talimatına ihtiyaç yoktur. Kurallar bellidir. Suçlu kimse, iktidara yakın da olsa gözünün yaşına bakılmaz. Ama bu hukuk devletinde böyledir. Hukuk devletinde ne hakime, ne YSK’ya kimse talimat veremez.

‘HALK AKP’YE ÇOK TEPKİLİ’

Tüm bunların sonucu olarak, ülkenin her yerinden bir adalet çığlığı yükseliyor. Soma, Çorlu, Åžule Çet, Rabia Naz, PerÅŸembe günü yargının karar verdiÄŸi AladaÄŸ… AKP’nin tek adam rejimine giderken ilmek ilmek ördüÄŸü bu ortam, bu rejimin karakteri oldu diyebilir miyiz? Bu rejimin sürmesi mümkün görünüyor mu?

Sürmesi mümkün deÄŸil. AKP ve uyguladığı otoriter yönetimin miadı doldu. Artık çok ciddi bir gerileyiÅŸ sürecindeler. Halkın hem ekonomik, hem demokrasi ve özgürlükler alanındaki beklentilerini karşılamaktan çok uzaklar. Halk kendisine giydirilen bu deli gömleÄŸini yırtacaktır emin olun. GeçtiÄŸimiz yerel seçimler bunun iÅŸaret fiÅŸeÄŸidir. Yerel seçim sürecinde İstanbul’da mahalle mahalle çalıştım. Orada da gördüm, baÅŸka yerlerde de görüyorum. Halk artık çok tepkili. DeÄŸiÅŸim istiyor ve bu isteÄŸini tüm baskılara raÄŸmen dile getiriyor. Tabii ÅŸunu da ortaya koymak lazım. AKP iktidarı kaybetmemek için baskıyı, ayrıştırma politikalarını ve otoriterliÄŸini artıracaktır. Ama umut var, direnç var, demokrasiye inancımız var. Göreceksiniz yakında her ÅŸey çok daha güzel olacak. O zaman adalet de, özgürlükler de, demokrasi de olması gerektiÄŸi gibi olacak.

‘BUNLARIN YAPTIÄžI ÖZELLEÅžTİRME BİLE DEĞİL’

Demiryollarındaki özelleÅŸtirme fikri 24 Ocak Kararları doÄŸrultusunda 12 Eylül’ün ardından ortaya atılmıştı fakat bu özelleÅŸtirmeler AKP tarafından hayata geçirildi, birçok alanda olduÄŸu gibi… ÖzelleÅŸtirme, demiryollarını piyasaya açmak demek. Piyasaya açmak ise bu alanı kar kapısına çevirmek demek. Ulaşımı kar hırsına teslim etmek, ihmallerin önünü açmak deÄŸil midir? Ulaşım temel hak, siz de bir hekimsiniz; saÄŸlık da böyle. Demiryolları özelinden yola çıkarak, özelleÅŸtirmeler hakkında ne düÅŸünüyorsunuz?

ÖzelleÅŸtirme dediÄŸimiz neoliberal uygulamalar baÅŸlı başına yıkıcıdır zaten ama bunların yaptığı özelleÅŸtirme bile deÄŸil. Bu yapılanlar mirasyedilik. Halkın birikimlerini, gelecek kuÅŸakların hakkını peÅŸkeÅŸ çekmek, gasp etmek. Yılların birikimiyle oluÅŸturulmuÅŸ deÄŸerleri yalnızca iktisadi kuruluÅŸlar olarak görmek büyük yanlıştır. Bunlar bir halkın kendini ispatıdır, aynı zamanda ülkenin teminatıdır. Sosyal adaleti, dayanışmayı saÄŸlayan kurumlarıdır. 70 milyar dolarlık özelleÅŸtirme yapıldı yanlış hatırlamıyorsam. Nerede bu paralar. Yeni fabrika mı açtılar, yeni istihdam alanları mı yarattılar. Hayır. YandaÅŸ basın yaratmaya harcandı paralar. EÅŸe dosta dağıtıldı. Sarayların yapımına harcandı. Açıkçası har vurup harman savurdukları deÄŸerlerle ülkeyi ciddi bir açmaza sürüklediler.

‘AKP İSTİYOR Kİ KİMSE SES ÇIKARMASIN’

Bir de meslek odaları konusu var. AKP, meslek odalarına düÅŸmanca bir yaklaşım geliÅŸtirdi ve meslek odaları kamu hizmetlerinin tasfiyesiyle bu alanlardan da tasfiye edildi. Demiryolları bu konuda en çarpıcı örneklerden biri. Meslek odalarının tasfiyesi, demiryollarındaki denetimi de ortadan kaldırdı. Ve sıralanan ihmaller… Dünyanın en güvenli ulaşımında sadece 2018’de en az 34 yurttaşımız hayatını kaybetti, yüzlerce yurttaşımız yaralandı ve baÅŸka faciaların da eÅŸiÄŸinden dönüldü. Demiryollarının denetimi nasıl olmalı?

AKP istiyor ki meslek odaları, sivil toplum kuruluÅŸları hukuksuzluklara, keyfi yönetime sesini çıkarmasın. Hatta alkış tutsun. YandaÅŸ olsun. Bu yapılmayınca da bu kuruluÅŸları kriminalize ediyor. Terörle suçluyor. Hatırlarsınız, “taraf olmayan bertaraf olur” demiÅŸti. Taraf dediÄŸi de kendi tarafı. “Haddinizi bileceksiniz” diye kükremesi de bundan. Oysa hem meslek odalarının hem STK’ların kamuyu bilgilendirme görevi var. Kendi doÄŸrularını gösterecek elbette. Yanlışları ortaya koyacak. Üstelik herkesin hakkı olan özgürlükleri de, demokrasiyi de, barışı da savunacaklar. Ne yapsın yani Çevre Mühendisleri Odası, “DoÄŸa katliamını durdurun” demesin mi? Ya da Tabipler Odası, “Herkes için ücretsiz eriÅŸilebilir saÄŸlık” demesin mi? Bunları deyince haddini bilmiyormuÅŸ. Elbette adalet de diyecekler, insan hakları da, hukuk da. Demeleri gerek. AKP, ‘ben yaptım oldu’ mantığıyla devlet yönetiyor. Bunu denetlemesi gereken sivil toplum organları da meslek odaları, sendikalar, sivil toplum örgütleridir. AKP’nin demokrasi anlayışı sığ olduÄŸundan bunu algılayamıyor. Bu yüzden tasfiye etmeye çalışıyor.

Demiryollarının denetimi muhakkak uluslararası standartlara uygun olarak meslek odalarının da katılımıyla yapılmalıdır. Yalnızca demiryolları deÄŸil, kamunun tüm uygulamalarında bu olmalıdır. Üstelik öyle göstermelik de olmamalıdır bu.

‘ÇORLU TREN KATLİAMI İKTİDARIN SORUMLULUÄžU OLARAK TARİHE GEÇECEK’

Peki son sorum; Çorlu tren katliamında yaÅŸananlar referans alındığında, yıllar sonra bu katliam ve Türkiye’nin içinde bulunduÄŸu bugünkü durum nasıl anılacak sizce?

Hangi alana bakarsanız bakın bugünler gelecekte hayırla yâd edilmeyecek. Çorlu tren katliamı iktidarın sorumluluÄŸu olarak tarihe geçecek. Çünkü gerçek bu. Öte yandan bu günler hukuksuzluk çağı, özgürlüklerin yok sayıldığı bir zaman dilimi olarak hatırlanacak. Bugünlerde iktidarın dümen suyunda hareket edenler, yarın insanların yüzüne bakamayacak. Bugün ezilenler, ötekileÅŸtirilenler, iftiralara uÄŸrayanlar, hapislere atılanlar ise mücadele etmiÅŸ olmanın, bu karanlığa direnmiÅŸ olmanın onurunu taşıyacaklar.