ÇHD davasının karar duruşmasında 4. gün geride kaldı

ÇHD davasının karar duruşmasında 4. gün geride kaldı

Selçuk Kozağaçlı ile birlikte 21 avukatın yargılandığı davanın karar duruşmasının dördüncü oturumu sona erdi.

İleri Haber

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ile birlikte dernek üyesi 21 avukatın yargılandığı davanın Silivri Hapishane Kampüsü duruşma salonunda görülen duruşmasında 4. gün geride kaldı. Duruşma yarın devam edecek.

Müdafi avukatların beyanlarıyla başlayan duruşmada Avukat Fikret İlkiz, "Bu dava hakkında söylenecek en yeni şey, bu dosyada yeni söylenecek hiçbir yeni şeyin olmadığıdır. Bu davada eskiden olup bitenler dışında hiçbir şey bulunmamaktadır" dedi.

ÇHD'nin Twitter hesabından yapılan bilgilendirmelere göre İlkiz, "Savunma dilekçemizde davanın aşamalarından söz ettik. Terörle Mücadele Kanunun 7. maddesinin 2. fıkrasına muhalefet edildiği iddiası var Selçuk Kozağaçlı yönünden. İddianamede sıralanan olaylardan anlaşılıyor ki TMK'nın 7/2. fıkrasının ne olduğu bilinmiyor" ifadelerini kullandı.

Av. İlkiz şöyle devam etti:

"Cenazede bulunan avukatların meslekleri sebebiyle değil, örgütsel bağı ile orada bulunduklarını söylüyorlar iddianamede. Bu yorum, iddianamenin her tarafında var. Bu suçlamaların ancak propaganda suçuna gerekçe yapılabileceği açık. Savcılık peki önümüze ne getiriyor?

Bunları örgüt yöneticiliği suçuna gerekçe yapıyor. Savcılık biliyor ki, iddia konusu eylemler hakkında 6352 sayılı yasa kapsamında kalıyor, her ne kadar bunlardan mahkumiyet verilemeyecekse de bunların örgüt yöneticiliği suçuna delil sayılması istenmiş.

Yani yasa kapsamında kalacak olması önemli değil, her halükarda bunlardan bir şekilde mahkumiyet kararı verilmek isteniyor. Üstelik bu kapsamda kalan iddialar, dosyadan ayrılarak başka bir esasa kaydedilmiş, buna rağmen iddianamede var.

Propaganda iddiasıyla dava açmanız, ısrarla bu davaları sürdürmenizin hiçbir anlamı yoktur. AİHM, bunun bir yasa bile olamayacağını açık şekilde ortaya koymuştur. Bu suçlamalar, bir 'bastırış' malzemesidir.

'KENDİNİZE GÖRE CEZA KANUNU OLUŞTURUYORSUNUZ'

Çağdaş Hukukçular Derneği'nin tüzüğünün 2. maddesinde insanlığa yönelen her suça karşı mücadele edilir, deniyor. Bu derneğin yöneticisi, bu derneğin üyeleri bu tüzüğe bağlıdır. Bu derneğin başkanı Selçuk Kozağaçlı da bu tüzüğe bağlıdır.

19 Aralık katliamı döneminde Ceza Tevkifevleri Genel Müdürü olan Ali Suat Ertosun hakkında, HSK önünde katliamdaki sorumluluğuna ilişkin bir basın açıklaması yapmış. Yine propagandadan ceza vermişsiniz Selçuk'a, Anayasa Mahkemesi bu karara ilişkin ihlal vermiş.

Anayasa Mahkemesi kararında deniyor ki; 'Genel Müdür düzeyindeki insanlar ağır eleştirilebilir.' 19 Aralık Katliamında sorumluluğu olduğu iddiasıyla ağır eleştiri yapılmış.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi verdiği bir kararda diyor ki, 'avukatım diyerek suç işleyemezsin'. Sizden imtiyaz isteyen kim? Kimse bize avukatlığı öğretemez. Bu kadar hamasetin içinde Yargıtay'ın bize 'ne kadar iyi avukatlık yaptınız' demesini beklemiyoruz.

Kendinize göre bir usul, kendinize bir Ceza Kanunu oluşturuyorsunuz yani. Bize sorumluluk hatırlatmaya kalkıyorsunuz ya; dönün Ceza Kanunu'na şuradan bakın: 'Hakkını kullanan kişiye ceza verilmez.'

Siyasi davaların bu usulü, siyasi davalarda avukatlık yapanlara yönelik siyasi zorbalıktır. Siyasi avukatlığı bilmediğini anlıyoruz. Size savcıların ve hakimlerin görevlerini, Havana Kurallarını da tekrar anlatmanın anlamı yok, bilmediğiniz gibi dinlemiyorsunuz da.

'BİZLER YOKSULLARIN AVUKATLARININ AVUKATLARIYIZ'

İddianamede, cenazeye katıldıkları için 'örgüt propagandası yaptılar' deniyor. Onlar "ölülerin avukatıyız" diyorlar. Şöyle düşünün, eskiden idam cezasına çağrılan avukat gelmediğinde infaz ertelenirdi. Bizsiz ölüm olmadığına göre, ölüleri savunmak da suç değildir.

Onlar yoksulların avukatı olduğunu söylüyorlar, bizler de yoksulların avukatlarının avukatıyız.

Yargıtay'ın şunu anlamadığını düşünüyorum: Onlar yoksulların avukatı olduğunu iddia ediyorlar. Onlar yoksulların avukatıyız dediğinde, bunu kabul ettiğinde yoksullar da onları avukatları olarak seçer.

Kimin avukatlığını yapabileceklerini söylüyorlar. Siz ise ısrarla tam tersini söylüyorsunuz. İddianameyi istediğiniz kadar tersine çevirin bu iddianameden başka bir şey çıkmaz.

Kapattığınız avukat meslektaşlarımızın özgürlüklerini iade edin. Tek bir kararınız, 1000 yıl sonra bile, yargıç teminatının örneklerinden olacaktır.

Burada yargılanan avukatların tarihidir bu yargılama. Ancak hüküm kuranın tarihi yoktur. Sizin tarihinizi bile biz yazarız."

'BU DAVA BİR KUMPAS DAVASI DEĞİLDİR'

Duruşmaya Avukat Hasan Fehmi Demir'in beyanları ile devam edildi.

Demir, "Bir iddianame fiil ile faili ayırıyorsa burada ciddi bir sorun ortaya çıkar. Burada fiil günah gibi değerlendirilir. Suç kollektifleştirilir, normdan ayrılır. Bu durumda da bir ceza muhakemesinden söz edilemez. Bu durum iddianamemizde fazlasıyla var" dedi.

Av. Demir şunları söyledi:

"Bu davaya kumpas davası diyebilir miyiz, bir bakalım buna. Bu dava bence bir kumpas davası değildir. Kumpas, içinde hileyi zorunlu kılar, değerli ile değersiz karıştırılır. İddianamede ise değerli hiçbir şey yok, kumpas olamayacak kadar kaba yalan.

Neden kaba yalan olduğunu iki olayla size anlatayım. 2013'teki iddianame 600 küsür sayfa. 2017'deki iddianame ise 500 küsür sayfa. Çok laf yalansız olmaz. Toplam 1100 sayfa olamaz mı iddianame? Olur, ama 1100 sayfalık iddianamenin 3 sayfalık mütalaası olmaz.

1100 sayfalık iddianame 5 sayfalık mütalaa, 3 sayfalık ek mütalaa ile özetlenebiliyorsa, iddianamenin geriye kalan sayfaları yalandır.

İkinci olay ise şu. Ebru için tasarlayarak adam öldürme suçlaması, iddia neye dayanıyor? İsmet Özdemir isimli tanığın itiraf ifadesine. İsmet Özdemir yardımcı istihbarat elemanıydım, demiş. Emniyet Genel Müdürlüğü evrakları da sabit. 10 yaşından beri öyleymiş.

Mart 2006 tarihinde, verdiği bilgiler tutarsızlaşmaya başladığı için 'istihbarat elemanı' olmaktan çıkarılmış. Ebru hakkındaki iddiasını da Ocak 2006 tarihinde üretmiş. Yıllar sonra FETÖ üyeleri yargılanırken 33. ACM'de diyor ki, bu polisler bana 'vur' talimatı vermişti.

Adamı 'dengesizdir' diyerek 'yardımcı istihbarat elemanı' olmaktan çıkarmışlar 2006 tarihinde. Bunu savcılık biliyor, emniyet biliyor. Ama siz gidip bu çocuğun ifadeleriyle 2013 tarihinde dava açıp Ebru'yu tutukladınız. Bunu nasıl açıklayacağız?

18. ACM'deki dava sürerken gidip 37. ACM'deki davayı açtılar. Soruşturma aşamasında savcı ile görüştük, dedi ki bize, 'o iş öyle değil, çok yeni delillerim var.' Bir baktık ki, aynı tanıklar, aynı dijitaller, üzerine birkaç tane tanık ekleyivermişler.

Bunu gören 18. Ağır Ceza Mahkemesi birleştirilerek görülmesini istiyor davayı. 37. ACM hemen reddediyor, itiraz merci reddediyor, 37. ACM'de dosyada koşa koşa karar veriyor."

AVUKAT AYDIN: DİJİTAL DELİL GRUBU ORİJİNAL DEĞİL, SAHTEDİR

Demir'in ardından Avukat Derviş Emre Aydın'ın beyanları ile duruşmaya devam edildi:

ATK raporu hakkında bir inceleme yaptık ve size slayt ile sunacağım. Burada müdafi sıfatıyla bulunsam da ayrıca adli bilişim uzmanıyım. Yani bir adli bilişim uzmanı gözüyle incelediğimizi bilmelisiniz. Öncelikle ATK raporu, uzmanlardan istenen soruların sunumuyla başlıyor. Bizim taleplerimiz vardı, bunları reddetmiştiniz ve sorulacak sadece dört başlık belirlemiştiniz. Bu sorular şunlardı, dosyadaki belgeler ile dijitaller içindekiler aynı içerik miydi? Buna hemen cevap vereyim: Hayır, aynı değil.

Ben size daha çok bulgular ve sonuç kısmını anlatacağım. Şunu yapmışlar, kelime listesi oluşturmuş ve bunları excel dosyası haline getirmişler. Biz listeyi yaptık, eşleştirmeyi siz yapın demişler. İmkansız olsa da biz sizin için inceledik, 3 ay içinde. Bir vaka inceleme uygulaması oluşturmuşlar ayrıca. Kullanımı çok zor ve işlevsiz bir program. Biz yenisini oluşturup inceledik. Üç adet de DVD boş çıkmış. Yazılabilir ve silinebilir olduğunu da belirtmişler. Ancak ne zaman yazıldığını, ne zaman silindiğini hiç ama hiç yazmamışlar.

Bakın çok önemli bir şeye de değinmişler. Dosyadaki belgeler ile orijinali olduğu söylenen 6 adet harddiski karşılaştırıp hiçbir eşleşme olmadığını söylemişler.

Raporun son başlığında, sizin bahsettiğiniz 7. sayfada da bir başka CD içerisindekilerle dosyadaki belgeler arasında eşleşme olduğu söylenmiş. Başka dijitallerde yok bu CD'de var: Bize düşen de bu CD'nin nereden geldiğini araştırmak oldu.

Bu CD'ye ilişkin ne zaman oluşturulduğunun tespitini yaptığımız zaman 2005 yılı olduğu açıkça ortaya çıkıyor. Kısmi eşleşme olduğu söylenen evraklar 23 Kasım 2005'te oluşturulmuş. ATK bu tespiti yapabilirdi, yapmamış.

Yani savcılığın iddia ettiği gibi 2004'te ele geçirilmemiş bu CD, 2005 tarihli ilk işlem, başka işlemleri de görüyoruz. Bu CD nasıl buraya geldi, adli istinabe evraklarına bir dönelim öyleyse. Bakın tüm yazışmaları ortaya koyuyoruz. Bir ton yazışma var. Ancak hiçbirinde bu dijitallerin nasıl alındığı, kimden alındığı, ne zaman alındığı yazıları yok. Delil zinciri ancak bu adli istinabe evrakları ile takip edilebilir. Ancak yok bu evraklar.

Yok, yok, yok. Avukatların örgüt ile bağlantısı olduğu fikrini kurduğunuz evraklar yok sayın Başkan. Hollanda Belçika belgeleri bundan ibarettir, şimdi çöktü bu dosya. Altında Ramazan mı kalacak? Siz yıkılan bu çatının altında nerede kalacaksınız, kararınızla onu vereceksiniz sayın Başkan. Ramazan'ın, Fikret'in, savcı Adem'in yanında mı yoksa dışında mı?

'ÖRGÜT BAĞLANTISI SAHTE DİJİTALDE BİLE YOK'

Ardından Avukat Oğuzhan Topalkara'nın beyanları ile duruşmaya devam edildi.

Topalkara şunları söyledi:

7 Eylül tarihli celseden bu yana aramızda yaşanan bir şeyler oldu. Taleplerimizi reddettikten sonra heyet olarak sizi reddetmiştik. Neden reddettiğimiz meselesini biraz konuşmak istiyoruz. Biz sizi reddederken şunu söylüyoruz, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme değilsiniz. Her ne kadar kararlarınızda yalnızca Türk milleti adına karar verdiğinizi belirtseniz de...

Şöyle anlatalım: Hollanda ve Belçika belgelerinin bu dosyanın esası olduğu anlaşılıyor, kararınızı bunun üzerine inşa edeceksiniz. Anlattık sahteliklerini, çürük olduğu açık ama devam edelim. Topalkara: Elimde bir flash var. Örnek olsun diye, içine birtakım belgeler koydum. İçinde size dair açık kaynak araştırmaları var, bir kısmı doğru, bir kısmı da açıkça yalan. Daha sonra gidiyorum ve bir başka mahkemeye diyorum ki, tamamını uydurdum ve şizofrenim, bizim dosyamızdaki durum tam olarak bu, devam ediyoruz.
 
Şimdi buradan çıkacağım yukarı doğru. Asansöre doğru giderken beni gözaltına aldıklarını var sayalım. Niye sizi gözaltına alsınlar, avukat değil misiniz? diye soracaksınız. İşler sonra başlıyor zaten. Savcı aldı dosyayı sordu Emniyet'e, bir bakın bakalım bu avukat kaç tane DHKP-C dosyasına girmiş diye. Ben size söyleyeyim, hani Kozağaçlı üyeliğinden yargılanıyor ya, ben de son 1 ayda 22 kere kendisiyle görüşmüşüm. Alın size bir pasta dilimi delili daha. 
 
İşler burada bitmeyecek tabi ki. ÇHD Genel Merkez Yöneticisiyim. Bir de kaç tane eyleme gittiğimi sorarsınız. 1 Mayıs'lar, grevler, basın açıklamaları, ohoo... Oldu mu size bir delil daha. Pazartesi Kozağaçlı duruşmada dedi ki, avukatlarım dosyanın bu haliyle savunma yapılmamasını salık verdi, diye. Oldum mu size bir de susma hakkını kullandıran avukat, alın size bir delil daha aleyhime.
 
Sonra bir de üzerimde bulduğunuz dijital var. Olmazsa olmazı. Geliyoruz işin son kısmına. İncelediniz dijitali, sayın Başkan sizin isminiz var, içinde de sizin isminiz yazıyor. Benim size bir tavsiyem var, Mahkemeye sizi çıkarırlarsa Adli Tıp Kurumuna sahte olup olmadığının tespiti için gönderilmesini isteyin. Hatta şunu yapın, deyin ki, Oğuzhan tanık olarak gelsin. Çünkü diğer dosyada tüm bunların saçmalık olduğunu söylemiş ya... Hatta diğer tanıkların da gelmesini isteyin, hani aleyhinize beyanda bulunmuşlar ya... Ama Adli Tıp, bu dijitaller bunun içindekilerle eşleşti diyebilir. Kimin, ne zaman oluşturduğunu yazmaz. 
 
Neyse endişelenmeyin, bu flash boş. Eşleşmeyi buradan da çıkarırız, eşleşme çok kolay işte. İşte bu yüzden sizi reddettik, diyoruz ki böyle yargılama olmaz. İşin kurgu kısmını bir kenara bırakıp Hollanda Belçika belgelerine gelelim. Sizin binanızın temeli bu olacak çünkü. Bu belgelerle ilgili çok önemli bir şey var. Hiçbir zaman güvenmedikleri ellere bırakmamışlar. Fikret uğraşmış, Ramazan Akyürek uğraşmış; mahkemeler 9 kere yazmış, hiç göndermemişler bile yıllarca.
 
Bir kere birisi fotokopi yollamış. Onu gönderen kim, İsmet Bozkurt. Sayın savcının mesai arkadaşı idi, yakın zamanda tanıdık biz kendisini. FETÖ borsacısı çıktı. Bir kere mi temiz el görmez bu Hollanda Belçika belgeleri? Siz ne buldunuz, biz ne bulduk, ona bir bakalım bir de. Adem'in iddianamesine bakalım biraz. Halkın Hukuk Bürosu'nun örgüt ile bağını ortaya koyduğunu söylediği belgeyi rakamıyla yazmış Adem, 300 kalem evrakta aradık: dijitalde yok bile. Sahte dijitalde bile yok.
 
(İddiaları saymaya devam ederken) Çok sıkıcı bunları saymak, değil mi sayın Başkan? Siz Kozağaçlı ile Timtik'i en az 6 yıldır tutuklu tutuyorsunuz bu evrakla, Özgür'e hüküm verdiniz sayın Başkan.  İddianamede yazmış yine savcı Adem, yurt dışına rapor gönderiyormuş avukatlar. Numarasını da vermiş evrakın, aradık, sahte dijitalde bile yok sayın Başkan.
 
Yok, yok, yok. Avukatların örgüt ile bağlantısı olduğu fikrini kurduğunuz evraklar yok sayın Başkan. Hollanda Belçika belgeleri bundan ibarettir, şimdi çöktü bu dosya. Altında Ramazan mı kalacak? Siz yıkılan bu çatının altında nerede kalacaksınız, kararınızla onu vereceksiniz sayın Başkan. Ramazan'ın, Fikret'in, savcı Adem'in yanında mı yoksa dışında mı? 
 
'TAHLİYE VE BERAAT İSTEMEK BİZE ZUL GELİYOR'
 
Topalkara'nın beyanlarının ardından verilen aradan sonra, duruşmaya Avukat Several Ballıkaya'nın beyanlarıyla devam edildi. Ballıkaya şöyle konuştu:
 
Ebru bu dosyada yaşanan adaletsizlikleri teşhir etmek için bedenini ortaya koydu. Sevgi, saygı ve özlemle anıyorum kendisini. Ocak 2013'te bir sabah, silahlı ve kar maskeli polisler arkadaşların avukatlık bürolarının kapısını kırarak girdi, kendilerini gözaltına aldı, dosyalarına el koydular.
 
Soruşturma işlemleri savcı tarafından başlatılmış görünse de, tüm işleri polis yürütmüştü. Kanun'da tanımlandığının tam tersi. 2012'de savcılığa bir başvuru yapmışlar, soruşturma açılmasını istemişler, cevap veren: Adem Özcan. Savcı Adem aynı gün soruşturmayı başlatmış, hiçbir inceleme yapmadan hemen talebi kabul etmiş.
 
Hiçbir usul kuralına uyulmaksızın bu soruşturmalar yürütülmüştür. Örneğin, meslektaşlarımız avukat olmalarından ötürü, avukatlara uygulanması gereken soruşturma usullerinin hiçbirine riayet edilmemiştir. Adalet Bakanlığından izin alınması zorunlu olsa da, bu izin alınmamıştır. İstisna halinin dosyada bulunmadığı da açıktır. İzin sürecine tabi yürüseydi, izin alınana kadar ifade dahil hiçbir usul işlem yapılamayacak, soruşturma devam etmeyecekti.
 
Ancak soruşturma tamamlanmış, şart tamamlanmadan dava açılarak kovuşturma aşamasına geçilmiştir. Meslektaşlarımız hakkındaki tüm iddialar avukatlık faaliyeti, yani görevleriyle ilgiliydi. Dosya kapsamında yapılan tüm iletişimin dinlenmesi ve teknik takip kararları yasadışıdır. Bu kararları alan birçok hakim şu anda tutukludur.
 
Her ne kadar iletişimin dinlenmesi kararlarının, suç işlendiğinin açığa çıkarılması için alındığı söylense de, bu kararlardan önce herhangi bir suçlamaya ilişkin delil bulunmamaktadır dosyada. İletişimin dinlenmesi, AİHM kararlarına göre son çare olmalıdır. Ancak öyle yapılmamış, doğrudan polisin talebi yerine getirilmiştir.
 
Kanuna göre, avukatlar ile müvekkilleri arasındaki görüşmeler kayda alınamaz. Ancak dosyada bulunan bir kısım kayıtlar bu niteliktedir. Bu kayıtlar hiçbir biçimde hükme esas alınamaz. Yine suçlama ile hiçbir ilgisi bulunmayan görüşmeler dosya kapsamına alınmıştır. Suç unsuru bulunmaması nedeniyle imha edildiği söylenen kayıtların hts kayıtlarının alınması istenmiş savcı Adem Özcan tarafından, üstelik başka delil elde etme imkanı bulunmadığı söylenerek. Anlaşılmıştır ki imha edildiği söylenen kayıtlar imha edilmemiştir. Mahkeme kararı olmaksızın teknik takip yapılmıştır. Teknik takip kararı sonradan alınmıştır. Dosyada bulunan birçok görüntü, mahkeme kararı olmadan yapılan teknik takiplerde çekilmiştir. Bu görüntüler hükme esas yapılamaz, hukuka aykırıdır.
 
Meslektaşlarımızın kendi aralarındaki işlerini organize etmek için yaptıkları görüşmeler dayanak gösterilerek, teknik takip ve iletişimin tespiti kararları alınmaya devam edilmiştir. Bu görüşmeler örgütsel görüşme kabul edilmiştir. Bu dosyada talep ettiğimiz şeyleri kabul etseydiniz belki de Ebru yaşıyor olacaktı. Sizden öncekiler de taleplerimizi kabul etmemişti, siz de kabul etmediniz.
 
Bu dosyada bir kan var, bir can var. Tüm bunları göz önüne alarak kararınızı verin. Bize tahliye ve beraat istemek zul geliyor. Bunu yapmalısınız.
 
Mahkeme başkanı, 22 sanıklı dosyada tüm sanıklar müdafi olarak 5 avukata söz verdiği gerekçesiyle başkaca müdafiye söz vermeyeceğini belirtti, avukatların her bir sanık için 3 müdafi hakkı olduğu itirazlarını dinlemeyerek salonu boşaltması için Jandarma'ya emir vererek salonu terk etti. 

Duruşma 11 Kasım tarihinde görülmeye devam edecek.