Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum: Dipsiz Göl'de istenmeyen bir olay yaşandı
Yasal izinle yapılan doğa katliamıyla ilgili hükümet timsah gözyaşları akıtmaya devam ederken, olayda sorumluluğu bulunması gereken Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum da "Dipsiz Göl'de istenmeyen bir olay yaşandı" gibi tuhaf bir açıklamada bulundu.
27-11-2019 14:10

Gümüşhane'nin Dumanlı Köyü Taşköprü Yaylası'nda yasal izinle yapılan define kazısı sonucu suyu boşaltılan ve ardından tepkiler sonucu taşıma su verilen Dipsiz Göl’le ilgili konuşan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, durumu “İstenmeyen bir olay” olarak niteledi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, son dönemlerde ekonomik sebepler dolayısıyla görülen intihar vakalarında sıkça kullanılan siyanür ile ilgili bir dizi önlem alacaklarını söyledi.
Kurum, "Siyanür maddesi izin ve denetiminin takibine yönelik düzenleme yapılacak. İstenmeyen olayların önüne de böylece geçmiş olacağız. Alışından, üreticinin tükettiği mamule kadar bunun takibi yapılacak," dedi.
"Bu siyanürü üreten firma kime satıyorsa bizden izin alacak," diyen Kurum, "Satın alan firma hangi üründe bu maddeyi kullanacaksa son tüketiciye kadar bunun takibini ilgili üreticilerimiz ile beraber yapacağız," ifadelerini kullandı.
DEPREM AÇIKLAMASI
Depremle mücadeleye yönelik süren kentsel dönüşüm çalışmalarıyla ilgili bilgi veren Kurum şöyle devam etti:
"Ülkede 1.5 milyon konutun acil dönüştürülmesi lazım. Aciliyet gerektiren binalar 6-7 milyon kişiyi ilgilendiriyor. Toplamda 8.5 milyon konut kentsel dönüşüm kapsamına giriyor. Ama bunların bir bölümünde aciliyet yok. Şu an Türkiye'deki yapı stokunun yüzde 45-50'si depreme hazır. Yıllık dönüşümde 300 bin konut hedefi koyduk. 2023'e kadar bunu yapacak becerimiz var. "Bunun yüzde 15'ini yani 50 bin konutu biz yapalım geri kalanı özel sektör yapsın" dedik. Kentsel dönüşüm için yüzde 50'ye kadar faiz desteğini İller Bankası'ndan kredi olarak verebiliyoruz. 4 milyar lira paramız var. Bir belediye gelsin "Kentsel dönüşüm yapacağım yüzde 50 faiz desteği istiyorum" desin, para hazır."
İleri Hatırlatıyor
DİPSİZ GÖL AÇIKLAMASI
"Dipsiz Göl'de istenmeyen bir olay yaşandı. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları ile hemen harekete geçtik. 4 maddelik bir eylem planı hazırladık. Dipsiz Göl'ü oradaki mikroorganizmaları yaşatacak şekilde, tortu tabakalarını buraya taşımak suretiyle doğal güzelliğini eski haline getireceğiz. Derinliğini 3.5 metrede koruyacak düzenlemeleri yaptık. Bölgeyi SİT alanı haline getirerek etrafındaki diğer küçük göletler ile birlikte koruma altına alacak adımı da attık. Ülkemizde yapılacak tüm define kazılarında ÇED raporu alma zorunluluğu getirdik. Uymayanlar için çevre cezalarının yaptırımı çok ağır, hapis cezasına kadar müeyyidesi var."
İLGİLİ HABERLER
11 İŞİD üyesi ülkesine teslim edildi
İçişleri Bakanlığı 11 Fransa uyruklu İŞİD’linin sınırdışı edildiğini açıkladı.
09-12-2019 10:44

İçişleri Bakanlığı Fransız Uyruklu 11 İŞİD üyesinin sınırdışı edildiğini yaptığı yazılı açıklamayla duyurdu. Açıklamada “YTS’lerin (Yabancı Terörist Savaşçı) ülkelerine iadelerine devam edilmektedir. Bu kapsamda 11 Fransa vatandaşı ülkesine sınırdışı edilmiştir” dendi.
Demirtaş: Sağlığım çok iyi değil, henüz bir teşhis konulamadı
3 yıldır Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş sağlık durumuna ilişkin yaptığı açıklamada, “Sağlığım çok iyi değil maalesef. Zaman zaman göğsümdeki sancı nüksediyor, nefes alışverişimi zorluyor. Tetkikler devam ediyor. Henüz bir teşhis konulamadı” dedi.
09-12-2019 10:27

Geçtiğimiz hafta cezaevinde bilinci kapanan ve bir hafta hastaneye götürülmeyen eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş avukatları aracılığıyla Evrensel gazetesinden Meltem Akyol’un sorularını yanıtladı. Demirtaş, partisinin erken seçim çağrısına değinerek, “Bu adımın devamını getirmek gerekiyor” dedi.
“Yargı paketi çıktı, hakkınızda iki tahliye kararı, bir AİHM kararı var, ama hâlâ hapistesiniz” sorusuna Demirtaş, “Tüm halk faşizmin pervasız, ahlaksız, ağır saldırısı altındadır. Bizim sözde yargılamalarımız da bunun bir parçasıdır. AKP-MHP ortaklığının yargı içine çöreklenmiş ayağı tarafından rehin alınmış durumdayız. Binlerce siyasi tutsağın pozisyonu tam olarak budur. Bu nedenle kanun, usul, hukuk gibi tartışmalara girmenin bir anlamı yok. Esir kampı veya toplama kampı uygulamalarının 2000’li yıllar versiyonunu yaşıyoruz. Hangi esir kampında adalet, hakim, mahkeme, hukuk vardı ki bu dönemde olsun” yanıtını verdi.
"ERKEN SEÇİM ÇAĞRISININ DEVAMINI GETİRMEK GEREKİYOR"
Erken seçim çağrısına ilişkin Demirtaş, “HDP erken seçim çağrısı yaptı ve bence ilk adım olarak bu doğruydu. Şimdi bunun devamını getirmek ve seçime nasıl, hangi ittifaklar ve hangi ilkelerle gidileceğini netleştirmek, bunun için asgari bir demokrasi programı ilan edip hayata geçinceye kadar faşizme karşı her yerde mücadeleyi örgütlemek gerekir. Yoksa HDP istedi diye erken seçim olmayacak. Ama halkın önüne somut bir program ve demokrasi blokunun ilanı ile çıkılıp konferanslar, mitingler, yürüyüşler ve yaratıcı sivil itaatsizlik eylemleriyle kitle desteği görünür kılınırsa, ki çok fazla destek olacaktır, erken seçim çağrısı daha anlamlı hale gelir ve karşılık da bulur” ifadelerini kullandı.
"DIŞARIYA GEÇ İLETMEK BENİM KARARIMDI"
Sağlık durumunu partiye geç ileten Demirtaş ile HDP arasında gerilim iddiaları olduğuna ilişkin Demirtaş, “Sağlık durumumu dışarıya geç iletmek benim kararımdı. HDP’nin bu nedenle haberi olmadı. Bunca sorunun ve hasta tutsağın olduğu bir dönemde gerçekten de sağlık meselem gündem olsun istemedim. Bakın, daha bu hafta Urfa Cezaevinde 64 yaşındaki Emine Aslan Aydoğan, hasta bir tutsak yaşamını yitirdi. Emine anaya Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm halkımıza da baş sağlığı dileklerimi iletiyorum. Durum gerçekten çok ciddidir. Herkesin hasta tutsaklar sorununa ses vermesi, konuyu gündeme taşıması gerekir. Haber vermemekle belki de eksik düşündüm. Yoksa partimle aramızda en küçük bir sorun ya da gerilim yok. Dışarıda arkadaşlarımız yoğun saldırılara rağmen koşturuyor, mücadele ediyorlar. Her HDP’liyi kutluyor, alınlarından öpüyorum. Direnmeye devam, mutlaka kazanacağız diyorum” diye konuştu.
"SAĞLIĞIM ÇOK İYİ DEĞİL"
Sağlık durumu hakkında bilgi veren Demirtaş, "Sağlığım çok iyi değil maalesef. Avukatlarım ve milletvekilleri konunun detaylarını açıkladılar. O günden bu yana yeni bir gelişme yok. Zaman zaman göğsümdeki sancı nüksediyor, nefes alışverişimi zorluyor. Tetkikler devam ediyor. Henüz bir teşhis konulamadı" ifadelerini kullandı.
NE OLMUŞTU?
Selahattin Demirtaş’ın kardeşi ve avukatı Aygül Demirtaş, 2 Aralık tarihinde Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan ağabeyinin 26 Kasım’da bilincinin kapandığını ve yedi gündür hastaneye sevk edilmediğini duyurmuştu. Kardeşi ve avukatı Aygül Demirtaş yaptığı açıklamada, Demirtaş’a ilk müdahaleyi hücre arkadaşı Abdullah Zeydan’ın yaptığı belirtilirken, cezaevi doktorunun Demirtaş’ın kardiyoloji, nöroloji ve gastroenteroloji olmak üzere üç ayrı bölüme sevk edilmesini istediği, aradan geçen 7 güne rağmen hastaneye sevk edilmediği ifade edilmişti.
Ceren Özdemir’in katili cezaevinde intihar girişiminde bulundu!
Ordu’da 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Ceren Özdemir’i bıçaklayarak öldüren Özgür Arduç Van’da tutuklu bulunduğu yüksek güvenlikli cezaevinde bileklerini kesip intihar girişiminde bulundu. Arduç’un, bileklerini lavaboda kırdığı fayans parçalarıyla kestiği öğrenildi.
09-12-2019 09:56

Ordu Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik Bölümü 3’üncü sınıf öğrencisi olan balerin Ceren Özdemir’i 3 Aralık’ta evinin bulunduğu apartmanın girişinde bıçaklayarak öldüren Özgür Arduç, tutuklu bulunduğu Van Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’nda intihar girişiminde bulundu.
‘Canavarca hisle kasten öldürme’ ve ‘iki polisi yaralama’ suçlarından tutuklanan, güvenlik gerekçesiyle Perşembe Efirli F Tipi Cezaevi’nden Van Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’na sevk edilen Arduç, lavabodaki fayansları kırarak parçalarıyla bileklerini kesti. Bu sırada cezaevi görevlileri tarafından görülen Arduç, güvenlik önlemleri altında hastaneye kaldırıldı. Burada tedavi edilen Özgür Arduç, işlemlerinin ardından tekrar cezaevine götürüldü.
Ankara Şehir Hastanesi’nde ‘ilaç yok’ demek yasak
Ankara Şehir Hastanesi’nde, eksiklik ve aksaklıkları dile getiren sağlık çalışanlarına ‘gizlilik sözleşmesi’ aracıyla yasak konmasının planlandığı iddia edildi.
09-12-2019 09:22

Ankara Şehir Hastanesi, hizmete açıldığından bu yana sık sık yaşanan eksiklik ve aksaklıklarla gündeme gelirken, bunları dile getiren sağlık çalışanlarına da ‘gizlilik sözleşmesi’ aracıyla yasak konması planlanıyor. Zorla imzalatılan sözleşmede ‘personelin çalışma süresi içerisinde yapmış olduğu işler’ tamamen gizlilik kapsamına alınıyor. Buna göre sağlık çalışanları, hasta ve hasta yakınlarına ‘İlaç yok’, ‘Ameliyat malzemesi yok’, ‘Şu işlemi yapamıyoruz’ ve ‘Bu işlem yanlış yapıldı’ gibi açıklamaları gizlilik kapsamında olduğu için açıklayamayacak.
Cumhuriyet’ten Mahmut Lıcalı’nın haberine göre, hastanede çalışan sağlık personeline imzalatılan sözleşmeye göre, kuruma ait gizli kalması gereken bilgiler; ‘mali bilgiler, çalışan bilgileri, sistem bilgileri ve çalışılan süre içinde derlenen tüm bilgiler, materyaller, programlar ve dokümanlar, bilgisayar sistemleri içerisinde saklanan veriler, donanım/yazılım ve tüm diğer düzenleme ve uygulamalar ile personelin çalışma süresi içinde yapmış olduğu işler’ diye sıralanıyor.
‘HASTANELER ŞİRKET DEĞİLDİR’
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, sözleşmenin iş barışı ve hekim-hasta ilişkisini zedelediğini ifade etti.
İlgezdi, söz konusu sözleşmenin Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanmışsa ‘tam bir skandal’ olduğunu, eğer hastaneyi işleten firma tarafından Sağlık Bakanlığı’nın tüzel kişiliği kullanılarak hazırlanmışsa da bunun ciddi bir suç olduğunu vurguladı.
CHP’li İlgezdi, uygulamanın Anayasa’ya aykırı olmasının yanısıra sağlık emekçileri üzerinde bir baskı aracı olduğunu vurgulayarak “Açıkça uyarıyorum, hastaneler şirket değildir! Hekimler ve sağlık çalışanları da şirket elemanı değildir” ifadelerini kullandı.
Erdoğan ‘dolandırıcılıkla’ suçladığı Mehmet Şimşek’i, Merkez Bankası'nın başına getirmek istemiş
AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘dolandırıcılıkla’ suçladığı Mehmet Şimşek’i, Başbakanlık yaptığı dönemde Merkez Bankası'nın başına getirmek istediği ortaya çıktı.
09-12-2019 09:13

AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kurucuları arasında eski başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da bulunduğu Şehir Üniversitesi yönetimini Halkbank'ı dolandırmaya çalışmakla suçladı. Erdoğan, Ali Babacan ve Mehmet Şimşek'in de Davutoğlu ile hareket ettiğini söyledi.
Erdoğan konuşmasında, “Öksüz, yetimin hakkını kalkıp kurdukları üniversiteye tapu devri yapmak suretiyle, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun başkanı sıfatıyla bunu sağlıyor. Peki bu nasıl doğruluk? Peki yanında kim var? Yine bir başka isim o da Sayın Babacan var. Onun da imzası var bu işin altında. Başka kim var? Mehmet Şimşek var” dedi.
Devamında ise Şimşek’in de içerisinde olduğu isimleri dolandırıcılıkla suçlayarak, “Bitmedi ve bunlar Halk Bankasını da dolandırmaya çalışıyorlar. Halk Bankasından bunlar kredi talebinde bulunuyorlar. Halk Bankası bunlara ciddi bir kredi veriyor fakat ödeme planlarında maalesef bunlar Halk Bankasına ödemelerini yapmıyorlar. Tabii Halk Bankasına ödemelerini yapmayınca, banka da bu defa kendilerini sürekli olarak uyarıyor. Şu anda Halk Bankasına olan borçları aklımda kaldığı kadarıyla 417 milyon noktasında” ifadelerini kullandı.
MERKEZ BANKASININ BAŞINA GETİRMEYE ÇALIŞMIŞ
Fakat Erdoğan’ın “dolandıcılıkla” suçladığı Mehmet Şimşek’i, Başbakanlık yaptığı dönemde Merkez Bankasının başına getirmek istediği ortaya çıktı.
Bir mitinginde konuşan Erdoğan, “Halkbank'ı dolandırdı” dediği Mehmet Şimşek'i Merkez Bankası başkanı yapma teklifini ve veto edilmesini anlattı.
Iğdır’da esnaf kepenk kapatmanın eşiğinde
Sınır ticaretiyle geçimini sağlayan Iğdır'da işler hiç yolunda gitmiyor. Esnaf kepenk kapatmanın eşiğine geldi.
09-12-2019 08:51

Ekonomisinin önemli bir bölümü sınır ticaretine dayan sınır kentlerinde esnaf zor durumda. Bu kentlerden biri de Iğdır.
İran, Ermenistan ve Azerbaycan'ın Nahçıvan Özerk Bölgesi'ne sınır olan Iğdır'da esnaf kepenk kapatmanın eşiğinde.
Artan enflasyonun yanı sıra sınırda alınan ek vergilerden dolayı ticaret neredeyse durma aşamasında.
Yükselen enflasyon ve değer kaybeden Türk lirası sınır ticaretini olumsuz yönde etkiliyor. Esnafa göre, dolar kuru yükselmeden önce, sınır illerinde ekonomi daha iyiydi. 25 yıldır Iğdır’da esnaf olan Selami Aydın yükselen fiyatlardan dolayı dışarıdan gelen turistlerin alışveriş yapmadığını söyledi. Aydın, sınırdaki ek vergiler yüzünden kentteki ekonominin durma noktasına geldiğini belirtti. Iğdır Esnaf ve Sanatkâr Odası Başkanı Atakan Demir de Meclis’in bu konuda harekete geçmesi çağrısında bulunuyor.
‘VERGİLER YÜZÜNDEN SATIŞ YAPAMIYORUZ’
Esnaf Selami Aydın, yaşadığı sıkıntıları şöyle anlatıyor: “Eskiye oranla büyük bir düşüş var. Enflasyon ve dolardaki artış bizi çok etkiledi. Sınırdaki ek vergilerden dolayı satış yapmakta zorlanıyoruz. Yöneticiler de üzerine düşeni yapmıyor. Yurtdışından gelenlerin sayısında yüzde 40-50 oranında bir düşüş var. Mevcut durumumuz hiç iyi değil. Ekonomik olarak bir durgunluk var.”
‘TİCARETİN GELİŞMESİ İÇİN BİR ŞEY YAPILMIYOR’
Esnaf Muhammed Dural da sınırda alınan ek vergilerden şikayetçi: “İşlerimizde eskiye oranla ciddi bir düşüş var. Yurtdışından gelen çok sayıda müşterimiz vardı. Şu an hiçbiri yok. Bizdeki ürünler İran ve Nahçıvan’a oranla daha pahalı. Bundan birkaç yıl önce bizim ürünler daha uygundu. Bundan dolayı tercih ediliyorduk. Ayrıca yöneticiler de ticaretin gelişmesi için hiçbir şey yapmıyorlar.”
‘YÖNETİCİLER ESNAFA SAHİP ÇIKMALI’
DuvaR'ın haberine göre, Iğdır Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Atakan Demir, sınır ticaretinin artması için yöneticilerin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediğini söylüyor. Demir yetkililere çağrıda bulunuyor: “Bizim sınır ticaretine müdahale etme imkânımız yok. Bakanlığın, konfederasyonun müdahale etmesi gerekir. Bunların genel merkezde dile getirilmesi gerekir. Sınır ticaretinin yapılması için milletvekilleri, ticaret odası öncü olmalı. Sınır ticaretinin bize herhangi bir getirisi yok. Yöneticiler de esnafa sahip çıkmalı.”
Esnafa destek verilmediği takdirde Iğdır’daki birçok dükkânın kepenk kapatacağını ifade eden Demir şunları söylüyor: “Aksi takdirde küçük esnaf yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Küçük esnafın iş yapmamasının sebeplerinden biri de dışarıdan gelen şirketlerdir. Büyük marketler Iğdır’a girdikçe küçük esnaf bitti. Biz elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ama bu yetmiyor. Ayrıca sınırda alınan eşya vergileri de büyük olumsuzluk yaratıyor.”