Çarpıp kaçan, tesirli, paranoyakça gerçekçi

Çarpıp kaçan, tesirli, paranoyakça gerçekçi

Eserin içeriğinde büyük kentlerin “normal” sayılan insanlarının rutine binen işleri arasında hem herkesin karşılaşabileceği ama her zaman başa gelemeyecek olaylara yer verilmiş hem de kimsenin karşılaşmadığı absürtlüklere.

Zilan Yıldırım

“Bu nedenle yazan çizen insanları da anlamam. Düşüncelerini, anılarını, hikâyelerini arsız bir iştahla yayımlatanları. Herkes onların akıllarından geçenleri okusun, izlesin, etkilensin saplantılarına bir mânâ veremem. Sapık gibi insanların ruhuna dokunma çabalarından tiksinirim. Hele tartışmayı seven insan. Aman aman. Gözlerdeki o parlama. O tükürüklü telaş. Tartışmayı çok sevenle tartışmayı hiç sevmem. Bir an önce savunduğu fikir galip gelsin de görüş alanımdan çıkıp gitsin isterim. Onu dinleyeceğime, kafamı dinlerim.”

Kalabalıklar içinde yalnız kalmak. Sizi asla anlamayacaklarını bildiğiniz insanlara derdinizi anlatmaya çalışırken kendinizi bulmak. Yemek yerken kimseyi etrafınızda görmek istememek, sinemaya yalnız gitmek ya da bir deliyle muhabbet edip selamlaşmak istemek. Bir alışveriş merkezinde yürüyen merdivenle reklam panosu arasına girip dikilerek öylece beklemek. Şehrin kalabalığından sıkılıp yürüyüş yapmaya her gün mezarlığa gitmek. Şakağındaki bir beyaz kılı almayı kafasına takıp gecenin bir vakti asansörde elinde cımbızla bulunmak… Hepimizin içinde psikolojik sıkıntıları olan birinin gizlendiğini bilmeyenler için bu anlattıklarım saçma gelebilir. Komik gelebilir ki komik de. Freud’un bahsettiği “id” de içimizde bir yerde saklı olan deliliğimiz değil midir? Sıradan tek düze hayatlarımızın ve en çok da mantıksız, çelişkili olaylar bütününün normal algılandığı 21. yy. insanının dünyası şu soruyu sorduruyor insana. Normal olan nedir? Aykırı diye kime denir?

Kısa öykülerden oluşan “Normal Nefes Almaya Devam Edin”, Hakan Bıçakcı tarafından 2019’un Eylül ayında kaleme alınmıştır. 1978 yılında doğan yazarın “Düşlerin İzinden”, “Ben Tek Siz Hepiniz”, “Uyku Sersemi”, “Doğa Tarihi”, “Karanlık Oda”, “Rüya Günlüğü” gibi çok sayıda eseri bulunmaktadır. Hakan Bıçakcı, üslubu ve olayları ele alışı bakımından çağdaş bir çizgide yer alır. Son kitabı “Normal Nefes Almaya Devam Edin”de de çizgisini bozmayıp günlük, gerçeklik içeren ‘normal’ olayları kendi deyimiyle gittikçe karmaşıklaşan sanrılı öykülere harmanlayarak anlatmış. Toplumsal normları, normalleştirilen aykırılıkları, absürtlükleri, aykırı karakterlerle gözünüze sokuyor hatta yüzünüze vuruyor öykülerinde. Kitabın isminde de bu olguyu görmek mümkün. Uçak anonslarından tanıdığımız bu söz, panik halinde olmamız gereken bir durumu nasıl sakinliğe evriltmemiz gerektiğini söylüyor gibi. Kitap bize “Evet, garip ancak bu hayatın ta kendisi.” diyor sanki. Yani yazar bizi baştan uyarıyor sanki.

Bir söyleşisinde yazdığı eserler için karamsarlığı, çirkinliği, bozuk olanı, pespaye olanı daha hoş bulduğunu söylemiş Hakan Bıçakcı, çirkinliğin güzellikten daha gerçek oluşundan ve güzelliğin tek bir kalıba sığdırılıp çirkinliğin sonsuz oluşundan bahsediyor. Sokrates de “Mükemmel olan tektir.” diyor; her çizgisi, kuralı bellidir ancak mükemmel olmayan sonsuzdur diye. Yazarımız da bu mükemmel olmayan, bozuk ve çirkin olanın sonsuzunu ve doğalını yaratıp anlatılarında kullanmıştır. Bu nedenle kitabını “manyakça” ve “paranoyakça” bulmakla beraber doğallığını çok sevdiğimi söyleyebilirim.

Eserin içeriğinde büyük kentlerin “normal” sayılan insanlarının rutine binen işleri arasında hem herkesin karşılaşabileceği ama her zaman başa gelemeyecek olaylara yer verilmiş hem de kimsenin karşılaşmadığı absürtlüklere. Her gün aynı işi yapmak, her gün aynı yerde beklemek, rutin bir hayat yaşamak karakterlerini sıkıcılaştırmamış; aksine anlatıların, karakterlerin iç sesi olması anlatıma doğallık, gerçeklik ve okuyucuların kendilerini bulabilecekleri bir ortam sağlamış denebilir. Her öyküde kişilerin içlerinden espri yapıp yine içlerinden gülmeleri bu olayı en iyi gösterdiği kısımlar diyebilirim.

Öykülerdeki karakterlerden biri: “Etrafta dikkati bana dönük insanlarlayken bir tür mesaide hissediyorum.” diyor ve ekliyor: “Kuşatılmış gibi. Bir de, paylaşma dürtümde kusur var sanırım. Hep övülen o ulvi paylaşma, bende hep daraltıcı bir his uyandırıyor. Aklıma komik bir şey geldiğinde örneğin, birine söyleyip de onun gülüşüyle onaylanması umurumda değil. Bu komik olanı büyütmez. Tam tersi, o bir kişinin şaibeli onayına indirger.” Her gün o maruz kalınan kalabalıktan ve onaylanması beklenen sınırlı hareketlerimizin ve söylemlerimizin sınırlarını yalnızken aşabileceğimizden bahsediyor. Ancak şu tezatlık da dikkat çekiyor ki yalnız kalmak için iş arkadaşlarına “Bir arkadaşımla oturacağım.” diye yalan söylemek zorunda kalıyor karakter. “Sizinle oturmak istemiyorum” demek, “Yalnız kalmak istiyorum, yanınızda sıkılıyorum.” demek sizi aykırı yapar ve bu yalnız kalma isteğinizin o kişilerin sıkıcılığından kaynaklandığını düşünmek istemezler. Bunun üstünü sizi suçlayarak ya da size öfkelenecek sebepler arayarak örterler. Kısacası insanlar hayatınıza girmek için veya orada bulunmak, orada bulunmaya devam etmek, size ve sizin hayatınıza müdahale etmekte kendilerini özgür hissederler. Bunu yaparken sizin ne istediğinizin bir önemi yoktur.

Toparlarsak bireysel farklılığımızın toplumsal birlikteliğimizle çatıştığı noktaları anlatan bu kitap, kişilerin yaşadığıyla yaşamak istediği arasında duruşlarını, bu derin boşluktan kaçamayacak kadar kendilerinden habersiz oluşlarını anlatıyor.

KÜNYE: Normal Nefes Almaya Devam Et, Hakan Bıçakçı, İletişim Yayınları,  2019, 187 sayfa.