Can Atalay için 6 partiden mesaj
TİP Genel Başkanı Erkan Baş'ın Genel Kurulda yaptığı 'Can Atalay' çağrısına 6 partiden yanıt geldi.
İleri Haber
TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın Genel Kurulda yaptığı “Can Atalay” çağrısına partilerden yanıt geldi. CHP’den Can Atalay ile ilgili ortak bir deklarasyon çağrısı gelirken, AKP adına konuşan Abdülhamit Gül, “Can Atalay’ın komisyona seçilmesi konusunda Genel Kurul bir irade ortaya koymuştur, yasama bu anlamda bir irade koymuştur” derken, topu yargıya attı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulunda bugün gündem dışı söz alan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Yargıtay’ın tahliye talebini reddettiği Hatay Milletvekili Can Atalay ile ilgili “Ortak bir tutum almalıdır Türkiye Büyük Millet Meclisi. Başta Sayın Grup Başkan Vekillerimiz olmak üzere tüm milletvekillerimizi bu konuda görüş bildirmeye ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortak tutumunu oluşturmaya çağırıyoruz” demişti.
Baş’ın çağrısına ilişkin parti temsilcileri de söz aldı.
SAADET PARTİSİ’NDEN AKP’YE ÇAĞRI
Saadet Partisi adına Sayın Bülent Kaya şunları söyledi:
Yargıtay’ın hem Anayasa’yı ihlal eden hem Anayasa Mahkemesi kararını hiçe sayan bu tutumuna karşı Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bir tutum belirlememiz gerektiğini düşünüyoruz çünkü bunun aynı zamanda yasama organının iradesine sahip çıkılması manasında son derece önemli ve kıymetli bir şey olduğunu düşünüyoruz.
Elbette daha önce de ifade ettiğim gibi Adalet ve Kalkınma Partisi 2001 yılında kurulan bir partiydi. Dün de bu kürsülerden ifade ettim, 2002 yılında işbaşına geldikleri zaman 4 HEP’li milletvekili; Ahmet Türk, Leyla Zana, Selim Sadak ve Orhan Doğan, bunu sürekli kendilerine hatırlatıyorum ki o günkü davranışlarının mı hukuka uygun olduğunu bugünkü davranışlarının mı hukuka uygun olduğuna dair bu çelişkiyle ilgili kamuoyunu bilgilendirsinler diye bunun üzerinde duruyorum. O gün kanunu değiştirerek Yargıtay’a bir çağrıda bulundunuz: “Bu milletvekillerini derhâl tahliye edin çünkü kanun değişti, siz şu an hukuka aykırı davranıyorsunuz.” dediler ve yedi sekiz ay Yargıtay’la mücadele ettiler. Ardından da Sayın Cemil Çiçek, Adalet Bakanıydı, Bülent Arınç da Meclis Başkanı ve Avrupa Birliğine dönerek dediler ki: “Ey Avrupa Birliği, biz üzerimize düşeni yaptık.” Bugün biz sizin Avrupa Birliğine dönerek “Ey Avrupa Birliği, biz üzerimize düşeni yaptık.” demenizi beklemiyoruz. Meclise dönerek: “Ey yasama organı, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak biz de tıpkı sizler gibi yasamanın iradesine sahip çıkıyoruz, gereğini yapıyoruz. Bundan sonra, Yargıtay hukuksuz bir kararını sürdürmeye devam ederse hep beraber mücadele etmeye kararlıyız.” demesini bekliyoruz.
İYİ PARTİ: HUKUK VE ADALET HEPİMİZE LAZIMDIR
İYİ Parti adına Sayın Müsavat Dervişoğlu ise şunları kaydetti:
Türkiye’de herhangi birisi milletvekili adayı olmak üzere Yüksek Seçim Kurulundan onay almış ve milletvekili seçilmeyi hak etmiş, mazbatasını da il seçim kurulundan alıp milletvekili olabilme sıfatı kazanmıştır. O zaman hukukun işletilmesinin dışında başka bir şey yapılamaz, adaletin tecellisine katkı sağlamaktan başka da herhangi bir adım atılamaz.
Aynı şeyi geçmiş dönemlerde Cumhuriyet Halk Partisi Profesör Doktor Mehmet Haberal üzerinden, Milliyetçi Hareket Partisi de emekli Korgeneral Sayın Engin Alan üzerinden yaşamıştır. Şimdi, Sayın Haberal da Sayın Alan da bu Meclise gelip bu kürsüde yemin etmek suretiyle o olağanüstü dönemin şartlarından kaynaklı mağduriyeti telafi etmişlerdir. Şimdi, Türkiye olağan bir dönemde olağanüstü dönemlerin koşullarıyla oluşturulmuş kararların peşinde koşarsa o zaman demokrat olma, adil olma, hukuk devleti olma özelliği ve vasfı tartışma konusu olur. O sebeple, bütün milletvekillerimizin kendi başlarına gelmeden “Hukuk ve adalet hepimize lazımdır.” diyerek adaletin temin ve tesisi yolunda kararlı bir tutum sergilemelerinin yerinde olacağı kanaatini taşıyorum.
YEŞİL SOL PARTİ: HER TÜRLÜ GİRİŞİMİN DESTEKÇİSİYİZ
Yeşil Sol Parti adına konuşan Saruhan Oluç ise şu sözleri sarf etti:
İkinci kısaca değinmek istediğim konu da biraz evvel Sayın Erkan Baş’ın da ifade ettiği Vekil Can Atalay’ın durumudur. Yani gerçekten büyük bir hukuksuzlukla bir kez daha karşı karşıyayız; ilk kez olmuyor bu.
Çeşitli örnekler ifade edildi, birkaç örnek de ben söylemiş olayım: Leyla Güven, Hakkâri Milletvekilimizdi, yaklaşık yedi ay boyunca cezaevinde tutuldu, sonra salındı ve “Yedi ay neden salınmadı? “ sorusunun cevabı hiçbir şekilde ortaya gelmedi. Olması gereken çok açık ve net. Yani Yüksek Seçim Kurulu seçimlere girmesine izin vermiş, seçimlere girmiş, Hatay Milletvekili seçilmiş arkadaşımızın mutlaka cezaevinden salınması ve burada, aramızda olması, çalışmalara katılması gerekiyor. Geç gelen adalet, adalet değildir; bir kez daha söyleyelim. Bunu uzatmanın anlamı yoktur ve Yargıtayın bu kararı aslında Anayasa Mahkemesine de meydan okuma kararıdır. Elbette ki bunu tartışmaya devam edeceğiz.
Üstelik bir şeyi hatırlatmak istiyorum burada; Anayasa Mahkemesi şu, sık sık çeşitli kişilerin ifade ettikleri Anayasa’nın 14’üncü maddesiyle ilgili bir kararda, bir uyarıda bulunmuştur ve Meclise çağrı yapmıştır, demiştir ki: “Anayasa’nın 14’üncü maddesi o kadar muğlak ve yoruma açık bir şekildedir ki bu maddenin her durumda nasıl uygulanacağına dair Meclisin bir çalışma yapması gerekir.” Bu doğrultuda bir karar da vardır. Dolayısıyla Meclisin hem Anayasa’nın 14’üncü maddesinin bu muğlaklığını ortadan kaldırması hem de bu maddenin Yargıtay ya da çeşitli mahkemeler tarafından kötüye kullanılmasını engelleyecek adımları atması da gereklidir. Dolayısıyla, biz, grup olarak Can Atalay'ın Meclise gelip yemin edip faaliyetlerine, vekil faaliyetlerine başlaması ve seçme seçilme hakkının ihlal edilmemesi gerektiği konusundaki her türlü girişimin destekçisi olacağız.
CHP’DEN ‘ORTAK DEKLARASYON’ ÇAĞRISI
CHP adına Gökhan Günaydın şu ifadeleri kullandı:
"Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, farklı müktesebattan gelmiş ancak belirli konularda ortaklaşabilen siyasi gruplar olup olmadığımızı da ortaya koyacağız. Örneğin, Srebrenitsa Katliamı konusunda, Meclis, yasama faaliyetlerinin başında, 6 siyasi parti grubunun ortak imzasıyla bir deklarasyon yayınladı. Ben bu deklarasyonun sevgili Can Atalay için de hazırlanması gerektiğini düşünüyorum. Bu, yalnızca Can Atalay’ın fiziki varlığını Türkiye Büyük Millet Meclisine getirme meselesi değil, aynı zamanda da yasamanın diğer tüm erklere karşı onurunu koruma çabası olarak tarihe geçecektir diyorum ve sizi, siyasi parti gruplarını bu ortak deklarasyonu imzalamak üzere davet etmeye çağırıyorum."
AKP: GENEL KURUL BİR İRADE ORTAYA KOYDU
Genel Kurulda konuya ilişkin AKP adına Abdulhamit Gül söz aldı:
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce yine gündeme gelen konuyla alakalı, milletvekili seçilen Can Atalay’ın durumuyla ilgili; tabii, konunun hukuki anlamda yargı önünde bir husus olduğu açıktır ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama iradesi burada aslında bir irade ortaya koymuştur. Bu süreçte hepimiz Genel Kurulda, komisyon çalışmalarında -ki yasamanın çok önemli bir parçasıdır- Can Atalay’ın komisyona seçilmesi konusunda Genel Kurul bir irade ortaya koymuştur, yasama bu anlamda bir irade koymuştur.
Yine, burada ismi zikredilmiş, odası tahsis edilmiş, yasama bu anlamda esas itibarıyla yapabileceği çalışmaları yapmıştır. Türkiye bir hukuk devletidir, bu konuda hukuki süreçler, kendi mecrası içerisinde itirazlar ve süreçler takip edilir. İçtihatlar var, benzer konular var. Türkiye'nin Anayasa'da belirtilen hususları… Yetkili merciler neresidir? Türkiye Büyük Millet Meclisi değil, yargı mercileridir. Yargı mercilerinde de süreç elbette ilgililer tarafından takip edilecektir ve bu sürecin bir an önce sonuçlanması bizim ancak beklentimizdir. Bu konuda yargının vereceği karar elbette ne olacaksa bu süreci kendilerinin vermesini beklemek hukuka olan saygının bir gereğidir.
Anayasa 138 de görülmekte olan bir dava hakkında yasamada bir görüşme yapılamayacağı, beyanda bulunulamayacağı yönünde hepimizi sınırlandıran Anayasa, hepimizin yemin ettiği metin, hepimizi sınırlandıran bir konu. Dolayısıyla, bu konunun mercisi yargı mercisidir. Siyaset kurumu ve yasama organı bu konuda esas itibarıyla değerlendirmesini yapmıştır. Beklentimiz, bu konunun da hukuki süreçlerinin bir an önce sonuçlanmasıdır.
DEVA: CAN ATALAY DERHAL TAHLİYE EDİLMELİDİR
DEVA Partisi adına söz alan İdris Şahin ise şu ifadeleri kullandı:
Değerli Başkan, özellikle burada ifade etmemiz gereken husus, Can Atalay meselesiyle alakalı son derece net bir açıklama ve duruş sergilememiz gerektiğine inanıyorum. Öncelikle şunu ifade edeyim ki Yargıtay 3. Ceza Dairesinin Hatay Milletvekili Sayın Can Atalay’la ilgili tahliye talebini reddeden kararı, açıkça Anayasa’ya ve Anayasa Mahkemesinin içtihatlarına aykırıdır. Yargıtay verdiği bu kararla milletvekili seçilen Can Atalay’ın dokunulmazlığını yok saymış ve böylece onun ve ona oy verenlerin seçme ve seçilme haklarını yok saymıştır. Milletvekili seçilen Atalay, milletvekili dokunulmazlığı kazanıldığında derhâl tahliye edilmelidir.
KADIGİL: BU TBMM’NİN YETKİ GASBIDIR
TİP Sözcüsü Sera Kadıgil ise dün Yargıtay’ın verdiği karara değinerek şöyle konuştu:
“Dün, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin verdiği kararda şöyle bir ibare geçiyor: ‘Anayasa koyucu hangi suçların 14’e gireceğine ilişkin somut değerlendirme yapmamış, bilinçli olarak bunu Yargıtay içtihatlarına bırakmıştır.’ diyor ve Türk milleti adına aldığı bir kararda diyor bunu ancak Anayasa 14’ün son fıkrasını görmemezlikten geliyor. Orada açıkça ‘Bu hükme aykırı bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler kanunla belirlenir.’ ifadesi var efendim ve kanunla belirleyecek olan yer Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Yargıtay 3. Ceza Dairesinde oturan 5 hâkim kendi kendilerini adeta bir jüristokrasi ilan ederek, TBMM'nin yerine kendini koyarak böyle bir yorum yapamaz. Bu, Can Atalay'dan da azade olarak TBMM yetkisinin gasbıdır. Bu bağlamda, grupların da verdiği görüşler çerçevesinde kısa bir ara verilerek arkada bir görüşme açılmasını bir kez daha takdirlerinize sunuyorum.”