Bursa Demokrasi Güçleri: Mülteci sorunu yaratanlarca çözülsün, barış istiyoruz

Bursa Demokrasi Güçleri: Mülteci sorunu yaratanlarca çözülsün, barış istiyoruz

Bursa Demokrasi Güçleri, sınırda bulunan sığınmacılara ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada "Mülteci sorunu yaratanlarca çözülsün, barış istiyoruz" denildi.

Bursa Demokrasi Güçleri, Avrupya'ya geçmek için günlerdir sınırda bekleyen sığınmacılara ilişkin Bursa Akademik Odalar Birliğin'de açıklama yaptı. Açıklamayı Bursa Demokrasi Güçleri yürütmesinden Yiğitcan Karahan okudu.

"Sınıra giden insanların gaz bombalarıyla, plastik mermilerle karşılanması insanlık açısından kabul edilebilir bir durum değildir" denilen basın açıklamasının tamamı şu şekilde:

Bursa Demokrasi Güçleri olarak kurulduğumuz 2016 yılından bu yana tüm dünyada olduğu gibi Ortadoğu’da ve Suriye’de yaşanan çatışmalı sürece yönelik olarak çözümün emperyalist ülkelerin beslendiği savaş ve çatışma politikalarından, şiddetin tırmandırılmasından değil, barış ortamının tesis edilmesinden geçtiğini, dolayısıyla ülkemizi Ortadoğu bataklığına iten politikalardan kaçınılması gerektiğini her zaman dile getirdik, barış talebimize yönelik etkinlikler ve açıklamalar yaptık.

Tüm çağrılarımıza rağmen iki emperyalist güç Rusya ve ABD arasında birini diğerine koz olarak kullanmaya dayalı dış politikada ısrar edilmesi ülkemizi çok daha büyük bir çıkmaza sürüklemiş bulunmaktadır. Ancak, savaş ve çatışmaların bedelini yoksul halk çocukları canları ile ödüyor.  Emperyalist güçler ve silah tekelleri savaştan, acıdan ve gözyaşından besleniyor. Son günlerde İdlib’den gelen haberler yürekleri dağlamıştır.

5 Mart tarihinde Türkiye ile Rusya arasında yapılan görüşmeler sonucunda 6 Mart 2020 tarihi itibariyle ateşkes ilan edilmesi, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması kararları olumlu bir gelişmedir ve bu tür çatışmayı engelleyen kararları destekliyoruz. Ortadoğu politikasındaki yanlışların ve fevri kararların faturasının askerlere ve halka yıkılmasından derhal vazgeçilmelidir. Suriye’den tüm yabancı güçler, emperyalistler bir an önce çekilmelidir. Suriye’nin geleceğine, demokratik bir sürecin işletilmesi ile Suriye’de yaşayan halklar karar vermeli, askerler evlerine dönmelidir. Bu ülkenin emekçilerinin, halkının yarattığı kaynaklar silahlanmaya, savaşa değil; işsizlik sorununun, geçim derdinin çözülmesine ve yoksulluğun bitirilmesine harcanması gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz. Ortadoğu ve özelinde Suriye’de yaşanan savaş nedeniyle 2011 yılından bu yana 4 Milyona yakın Suriyeli yurttaş savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınmıştır. Suriyelilere ek olarak 366 bin civarında farklı milliyetlerden (Afganistan, Pakistan, Filistin, Irak, İran, Somali, Gürcistan, Azerbaycan, Moritanya, Somali uyruklu vatandaşlar) insan sığınmacılar arasındadır. 8 yıldır Türkiye bu insanlara kucak açmış elinden geldiğince sorunlarını çözmeye çalışmaktadır. Türkiye’de yaşayan bu sığınmacılara yönelik olarak AB ülkeleri tarafından çeşitli yardım sözü verilmesine rağmen ne yazık ki bu yardımlar yeterli ölçüde yapılmamıştır. Türkiye’de bu insanlar “geçici koruma” statüsünde olduğu için vatandaşlık ve çalışma izni verilememektedir.

Bu saldırı üzerine Türkiye tarafından sınır kapılarının açıldığı ilan edilmiş, on binlerce göçmen Yunanistan sınırına giderek Avrupa’ya gitmek için sınırları zorlamaya başlamıştır. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan ve hepimizin içini acıtan Aylan Bebek görüntülerinin yenilerinin yaşanması olasılığı ortaya çıkmıştır. Öncelikle altını çizerek belirtmek istiyoruz ki; Suriye’de yaşanan savaşın ve ölümlerin, AB ülkelerinin ikiyüzlülüğünün ve sorumsuzluğunun nedeni sınıra sürülen insanlar değildir. Zaten yıllardır vatanlarından ayrı ve bin bir zorlukla yaşayan bu insanların sorunların çözümünde koz olarak kullanılmasını asla kabul etmiyoruz. Sınıra giden insanların gaz bombalarıyla, plastik mermilerle karşılanması insanlık açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Ortada bir insanlık dramı yaşanmaktadır ve tüm ülkeler bu insanlara kucak açmalı, sorunun değil çözümün bir parçası olmak için sorumluluk almalıdır. Suriye’de savaş en kısa zamanda sonlandırılmalı, öncelikle bu insanların güvenle kendi yurtlarına dönmelerinin koşulları yaratılmalıdır. Bu koşulların sağlanmasından ve geriye dönüşlerden sonra kalan insanların mülteci statüsüyle yaşayabilmeleri için tüm Avrupa ülkeleri adım atmalı, kalan vatandaşlara öncelikle mülteci statüsü ardından ülkelerin kendi hukuki değerlendirmeleri sonunda vatandaşlık hakkı verilmelidir.