“Burası bizim evimizmiş şimdi!”

“Burası bizim evimizmiş şimdi!”

Yaşamın rengarenk yanı çocukların oyunlarında, bir apartmanın bahçesinde buluşuyor. Çocukların neşeleri hayallerine eşlik ederken hayal gücünün sınırsız ve büyüleyici yönü hepimizi başka dünyalara götürüyor.

Umut Dağlar

Evciliğin büyülü ve sınırsız tarafıyla hepimiz çocukluğumuzda tanışmışızdır. Öyledir ki yaşlar ne kadar basamakları tırmanırsa tırmansın evcilik oynayan çocukları gördüğümüzde yanlarına oturup eşlik etme fikri de birçoğumuzun aklından geçmiştir. Çocukluğumuzun neşesi, apartman araları, oyun arası susamaları ve kana kana su içmeleri, kim ne olacak kavgaları derken farkında olmadan ileriki zamanlardaki yaşamlarımızın adeta provasını yapmışızdır, yaşayacaklarımızı dizmişizdir belki de incecik bir kilimin üstüne, bir balkon demirinin mermerine…

Evcilik hala çocukların neşesi, tıpkı her dönemdeki çocukların neşesi olduğu gibi… Daralan alanlara, kapanılmak zorunda kalınan evlere rağmen; birbirlerine eskisi kadar dokunamadıkları halde onlar hala sınırsız hayal güçlerinin onlara verdiği o muhteşem yetkiyle oyunlarını kuruyorlar. Renklerini diziyorlar bir bir birbirlerinin yaşam başlangıçlarına.

“Burası bizim evimizmiş şimdi!” dört küçük arkadaşın evcilik hikayelerini bizimle sayfalarında buluşturuyor. Bir apartman bahçesinde çocukların hayalleri buluşuyor, birbirinin üstüne sarmalanıyor üç farklı öyküde. Yardımlaşmayı, empati ve dayanışmayı çoğaltıyorlar oyunlarında. Lezzetli böreklerle süsleniyor oyun araları… Ayça, Selin, Gökçe ve Can neşeli bir öykünün karakterleri olarak buluştukları apartman bahçesinde zaman zaman “Ne istersem yapabilirim hayatta!” diyorlar; bazen herkesin bağırarak sormak istediği o soruyu soruyorlar: “Şimdi yeniden yemek mi yapacağım?” .

Evcilik oyunu doğası “–mış gibi yapma” olduğu için, doğal bir sonucu da toplumsal cinsiyet rollerini bu oyunda görüyor olmamız… Kız çocukların yemekler pişirdiği ve oğlan çocukların işlerden geldiği kurgular yer alıyor maalesef oyunlarda. Aslında çocuklar gördüklerini, yaşadıklarını, deneyimlediklerini aktarıyor oraya. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ise en çok bu oyunda gözlemliyoruz. Bu sebeple bu eşitsizliğin onların oyunlarında var olmasını istemiyorsak-en azından bir yerden başlamak gerekirse-attığımız her adımda, ağzımızdan çıkan her sözcükte çocukların oyunlarının içinde olduğumuzu düşünebiliriz; onların paylaştığı rollerin eşitlik çerçevesinde dağılmasını diliyor ve apartman bahçelerinin renklerine gölgeler düşmesini istemiyorsak en başta biz yetişkinler en eşit biçimde benimsemeliyiz tüm bu rolleri…

Yazarımız Dilek Emir, 4 çocuğu buluşturduğu bahçede toplumsal cinsiyet rollerini yeniden dağıtıyor. Ardından kurbağalar yakalatıyor onlara, ceplerinden gergedanlar bile çıkıyor, yetmezmiş gibi çorbaların içine dinozorlar giriyor. Hayaller birbirinin içine geçiyor, bambaşka kapılar açıyorlar birbirlerinin önüne. Rengarenk olmak en çok çocuklara yakışıyor…

“Burası bizim evimizmiş şimdi!” çocukların rengarenk diyaloglarını, büyülü dünyalarını, hiç bitmeyen neşelerini çocuklarla buluşturuyor. Ceplerinden gergedanlar çıkaran bütün çocuklar için…

KÜNYE: Burası bizim evimizmiş şimdi!, Dilek Emir, Res.Huban Korman, Günışığı Kitaplığı, 2021, 68 Sayfa.

DAHA FAZLA