Bulaşık makineleri kadınlar için değil!

Bulaşık makineleri kadınlar için değil!

Bir evde her şey nasıl oluyor da böyle düzenli gidebiliyor? Ev düzeninin tepetaklak olması, görünmeyen emeği, sorumlulukları ve bunlarla birlikte adeta çarşamba pazarına dönen bir evin ‘yalatuka’larla imtihanı sandığımızdan daha da zor…

Umut Dağlar

Yalatukalar! Daha öncesinde hiç rastlamadığımız bu kelime, Leyla Ruhan Okyay’ın kaleminden bizlere ulaşıyor. Üstelik çokça da fazla şey anlatıyor. Birçoğumuzun belki de yeni yeni tanıştığı, birçoğumuzun bilip de uygulamadığı ve çoğu zaman göz ardı edilen “görünmeyen emek”…

Çocuklara birçok kavramı anlatmak bir de üstüne onları pratikte uygulamasını beklemek oldukça üst düzey bir beklentidir. Üstelik günlük hayatlarında bahsedilen şeyi görmüyorlarsa, model alamıyorlarsa veya karşılaşmıyorlarsa. Fakat birçok kavramı, durumu veya davranış biçimini onların dünyasına kazandırmanın yollarından biri de kitaplardır. İşte tam da bu noktada “Ev Değil Çarşamba Pazarı” ile karşılaşıyoruz. Leyla Ruhan Okyay, kadının görünmeyen emeğini çocuklarımıza eğlenceli ve sürükleyici bir biçimde aktarırken bir yandan da hepimizi düşünmeye itiyor. Çünkü sadece “yalatuka”lar bile bizi çok ama çok düşündürüyor. Hatta gerçekten bıktırıyor. İyi de, kadınlar tüm bunların ortasında nasıl oluyor da onlardan beklenilen gibi yaşamak zorunda bırakılıyor?

“Ev Değil Çarşamba Pazarı”, oldukça eğlenceli ve hatta çok ‘demokratik’ bir evde, annenin ayağını kırmasıyla işlerin nasıl tepetaklak olduğunu anlatıyor çocuklarımıza. Nasıl oluyor da anneleri bu kadar fazla şeyin altından, üstelik çalıştığı halde, gıkını bile çıkarmadan kalkabiliyor? Bir bulaşık makinesinin yokluğu annelerinin ev işlerinden uzaklaşmasıyla eş değer olabiliyor? Ev yaşamı sürüp giderken anneleri ve bulaşık makinasının aynı anlama geldiğini fark etmeleri ise, ev ahalisinin oldukça canını sıkıyor.

Her şeyin karmaşıklaştığı ve içinden çıkılmaz bir hal aldığı bu süreçte, ev ev değil gerçekten çarşamba pazarı! Tavanlarda dolaşan bir dede, ortalıkta gezinen bir kedi, kimsenin ismini bile duymak istemediği yalatukalar, dağ yığını olmuş çamaşırlar… Hepsi yapılması gerekirken ne baba ne de çocuklar işin içinden çıkamıyor. İşler zaman içinde yola girse de, artık öğrendikleri bir şey var: Bulaşık makinesi eve geldiğinde o bulaşık makinesi anneleri için alınmıyor…

Leyla Ruhan Okyay, ev içi sorumlulukların cinsiyetten bağımsız olduğunu aktarırken çocuklarımıza, aynı zaman da kolektif bir emekle birlikte başka bir yaşamın mümkünlüğünü ile de tanıştırıyor onları.  Eğlenceli bir hikayenin tam ortasında birçok problemi çözme sorumluluğu üzerine düşünürken kahramanlarımız;  belki de tüm bu anlatılanlar bizlerin yaşamlarının en temel sorunlarına dair birer soru işareti bırakarak sıralanıyor sayfalara…

“Ev Değil Çarşamba Pazarı”, karmakarışık bir evden kuşların özgürleşmesine; bir kedinin sıcaklığından tavanda gezinen çılgın bir dedeye; ‘yalatuka’lardan bir ailenin paylaşıma ve kolektif bilince ulaşmasının öyküsü…

Bulaşık makinelerinin sadece kadınlar için olmadığını bilecek ve bu şekilde yaşamlarını sürdürecek bütün çocuklar için…

 

KÜNYE: Ev Değil Çarşamba Pazarı, Leyla Ruhan Okyay, Günışığı Kitaplığı, Res. Nezahat Melis Eraydın,140 Sayfa.

DAHA FAZLA