Boğaziçi Üniversitesi'nde zamlar protesto edildi
Yemekhanede verilen öğlen ve akşam yemeğinin 2.50 TL'den 3.75 TL'ye çıkarıldığı Boğaziçi Üniversitesi'nde öğrenciler, yeni dönemde gelen yemekhane zamlarına tepki göstermek üzere forum düzenledi.
20-09-2018 21:14

İleri Haber
Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'nün okullar açılmadan sessiz sedasız yaptığı yemekhane zamları öğrencilerin tepkisini topladı. Üniversite yemekhanesinde öğlen ve akşam yemeği 2.50 TL'den 3.75 TL'ye çıkarılırken kahvaltı ise 1.50 TL'den 2.50 TL'ye çıkarıldı.
'ZAMLAR ÖĞRENCİLERE YÖNELİK KEMER SIKMA POLİTİKASIDIR'
Yapılan zamlara ilişkin bugün bir forum düzenleyen üniversitelilerin, foruma çağrı yapmak üzere yayınladıkları açıklamada "En temel yaşam ihtiyaçlarımızdan birine yapılan bu fahiş zam, 'Rektör' ve 'Yönetim'in öğrenciye bakışını ve yönetim anlayışını göstermektedir. Üniversite yönetimimiz bizleri öğrenci değil müşteri olarak gördüğünü ortaya koymuştur. Boğaziçi yönetiminin fahiş yemekhane zammı, yönetimin ekonomik ihtiyaçlarının faturasını öğrenciye kesme çabasıdır. Bunun anlamı, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine yönelik kemer sıkma politikasıdır" ifadeleri kullandı.
'KRİZİN FATURASI ÖĞRENCİLERE'
Foruma yoğun bir katılım gerçekleşirken, öğrencilere yapılan bu saldırının ülkedeki eknomik krizin bir yansıması olduğu vurgulandı. Öğrencilerin bunu kabullenmeyeceği belirtilirken, gelecek hafta bir dizi eylemlilik kararı alındı.
'MÜŞTERİ DEĞİL, ÖĞRENCİYİZ'
"Müşteri değil, öğrenciyiz" diyen üniversiteliler, yemekhane zamlarına karşı ne yapacaklarını konuşmak için düzenledikleri ve yüzlerce öğrencinin katıldığı forumda "Zamlar geri çekilene kadar mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz" dedi.
İLGİLİ HABERLER
AKP'li vekilin yeğenine kıyak akademisyenlik
AKP döneminde kurulan Necmettin Erbakan Üniversitesi’nin öğrencisi olmayan bölümünde AKP’li Tahir Akyürek’in yeğeni akademisyen olarak görev yapıyor.
12-02-2019 11:38

Necmettin Erbakan Üniversitesi'nin Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi’nde bulunan Adli Bilişim Mühendisliği bölümünde hiç öğrenci bulunmamasına rağmen bölümde iki akademisyen bulunuyor: Dr. Ahmet Özkış ve Dr. Hasan Ali Akyürek. Hasan Ali Akyürek aynı zamanda AKP Konya Milletvekili Tahir Akyürek’in de yeğeni.
Bölüme 2018-2019 akademik yılı için hiç öğrenci alınmadı. Hatta ÖSYM tarafından bölüme kontenjan dahi açılmadı.
Tahir Akyürek daha önce Konya Belediye Başkanlığı yapmıştı. Tahir Akyürek bu dönemde yeğeni Hasan Ali Akyürek’i 2013-2014 yılları arasında Konya ve Su Kanalizasyon İdaresi’nde görevlendirmişti.
USULSÜZLÜKLER SAYIŞTAY RAPORUNA YANSIMIŞ
Necmettin Erbakan Üniversitesi’ndeki usulsüzlükler Sayıştay raporlarına da yansımıştı. Üniversite, akademisyenlerin katıldıkları televizyon programları nedeniyle “Akademik Teşvik Ödeneği” alması nedeniyle uyarılmıştı.
Birgün'den Mustafa Kömüş'ün haberine göre, raporda “Öğretim görevlilerinin yerel televizyon kanalları ile Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’ndaki programlara katılarak halkı aydınlatmaları şüphesiz çok yararlıdır. Toplumun gelişmesi için de önemlidir. Ancak bu tür televizyon programları bulguda belirtilen faaliyet ve sergi tanımına uymamaktadır. Bu nedenle TRT veya TRT dışında olsun bu tür yayınların akademik teşvik ödeneği puan hesabına dahil edilmemesi gerekir” denmişti.
4 ODTÜ öğrencisi gözaltında
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne (ODTÜ) 'ODTÜ Teknokent Bilişim İnavasyon Merkezi’nin açılış törenine gelmesini protesto eden biri Sosyalist Gençlik Derneği (SDG) üyesi, bir diğeri Devrimci Öğrenci Birliği (DÖB) üyesi toplam dört ODTÜ öğrencisinin gözaltına alındığı öğrenildi.
06-02-2019 15:17

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne (ODTÜ) 'ODTÜ Teknokent Bilişim İnavasyon Merkezi’nin açılış törenine geldi. Erdoğan’ı protesto etmek isteyen 4 öğrencinin göz altına alındığı öğrenildi.
İleri Hatırlatıyor
Erdoğan’ı protesto etmek istedikleri için gözaltına alınan 4 ODTÜ öğrencisinin sağlık kontrolü için Gazi Hastanesi'ne götürüldüğü, ardından Öveçler Polis Karakolu’na götürüleceği ifade edildi.
Ayrıntılar geliyor...
Katip Çelebi'de yine torpil: Eşleri aynı fakülteye atadılar
Daha önce de rektör yardımcılarının kızlarını akademisyen olarak atamasıyla gündeme gelen İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi’nde benzer bir atama daha yaşandı. Üniversitenin Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi’nin Medya ve İletişim Bölümü’ne evli bir çiftin atandığı öğrenildi.
05-02-2019 10:55

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi'nde Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi’nin Medya ve İletişim Bölümü’ne evli bir çiftin atandığı bilgisi aktarıldı. Öğretim Görevlisi Side Yıldırım Ankaralıgil üniversitenin bölüm için açtığı ilana başvurdu. Başvurunun kabul edilmesinin ardından sınavda Ankaragil’in çalışmalarıyla alakalı bir soru geldi. 90 puan alan Ankaralıgil en yakın adaydan 35 puan daha fazla alarak birinci oldu. Ankaralıgil’in eşi, Nazım Ankaragil o dönemlerde Ege Üniversitesi’nde görevliydi ama Kâtip Çelebi Üniversitesi’nde de derslere giriyordu. Side Yıldırım Ankaralıgil sınavın ardından üniversitede göreve başladı. Olaydan 6 ay sonra ise eşi Nazım Ankaralıgil aynı bölümde kadrolu olarak yer almaya başladı.
‘SINAV ADİL BİR ŞEKİLDE YAPILMADI’
Sınava giren adaylardan B.E. o dönem henüz sona erdirilmeyen Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) sınavın gözden geçirilmesini talep eden bir başvuru yaptı. B.E., başvurusunda “YÖK’ün 1022406 numaralı akademik kadro ilanına başvuru yaptım ve 17.01.2018 tarihinde Katip Çelebi Üniversitesi’nde yazılı sınava girdim. Sınavın adil bir şekilde yapılmadığı ve sınavın adil bir şekilde değerlendirilmediğini düşünüyorum. Sınavı Kazanan şahsın eşi Ege Üniversitesi’nde görev yapıyor ve Katip Çelebi Üniversitesi’nde ders veriyor. Katip Çelebi üniversitesinde ders veren birisinin eşinin sınavı kazanması, kendisinden sonra en yüksek puan alan kişiyle aralarında 35 puan fark olması ve çok daha yüksek puan beklerken daha az puan almam gibi sebeplerden dolayı bu sınavın tekrar gözden geçirilmesini talep ediyorum” ifadelerini kullandı.
REKTÖRLÜK SINAVA İLİŞKİN BİLGİ VERMEDİ
Birgün gazetesinden Mustafa Kömüş’ün haberine göre BİMER, başvurunun ardından rektör yardımcısı Prof. Dr. Turan Gökçe’den savunma aldı. Gökçe’nin verdiği cevapta sınava ilişkin hiçbir bilgi verilmezken tamamen bürokratik bir dil kullanıldı. Gökçe’nin verdiği cevap şöyle: “Konuya ilişkin sınava ait değerlendirme 31.07.2008 tarihli Öğretim Üyesi Dışındaki Öğretim Elemanı Kadrolarına Yapılacak Atamalarda Uygulanacak Merkezi Sınav ile Giriş Sınavlarına ilişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğe göre değerlendirilmiş olup bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.”
'Başka bir akademi mümkün' diyen akademisyenler: Akademideki ataerkil kültürü tartışmaya açmak gerekiyor
Çeşitli alanlardan akademisyenlerin bir araya gelerek yazdığı imza metnine destek sürerken, görüştüğümüz akademisyenler de “Akademideki ataerkil kültürü ve ortamı tartışmaya açmak gerekiyor” dedi. İmza metni ise bugün sonlanacak.
05-02-2019 08:16

Nazlı Eda Piyade / @nazliieda_
Akademideki cinsiyetçi kültüre karşı 'Başka bir akademi mümkün' diyerek bir araya gelen akademisyenlerin imza çağrısına destek büyüyor.
İleri Hatırlatıyor
"Bize göre, akademisyenlik bu mesleği yapanlara ayrıcalık değil sorumluluk yükler” diyerek başlatılan imza kampanyasına, 29 Ocak'tan bu yana 517 akademisyen imza verdi.
Çankaya Üniversitesi'nde görevli akademisyen Ceren Damar'ın öğrencisi tarafından öldürülmesi ve Uzman Klinik Psikolog Murat Paker'in danışanına cinsel saldırı suçuyla ceza almasının üzerine metni yazma gereksinimi duyduklarını ifade eden akademisyenler, bugün sonlanacak imza metninin ardından da mücadeleye devam edeceklerini belirttiler.
'AKADEMİDEKİ ATAERKİL KÜLTÜRÜ, ORTAMI TARTIŞMAYA AÇMAK GEREKİYOR'
Metnin çıkışını ve ilerleyen zamanlardaki yol haritalarını konuştuğumuz ilk imzacı akademisyenler süreci şöyle anlattı:
“İki günde bir kadının katledildiği, cinsiyet eşitliğinde 149 ülke arasında 135. sırada yer alan bir ülkede yaşayan akademisyenler olarak, bu tablonun akademide karşılığına 2019 yılının ilk aylarında iki olayla peş peşe tanık olduk. Bunlar, içinde bulunduğumuz akademik dünyadaki eril şiddetin farklı yüzleriydi.
Akademide eril şiddete en açık grubu temsil eden genç, kariyerinin başlarında bir kadın akademisyen olan Ceren Damar, Türkiye tarihinde bugüne dek görmediğimiz bir biçimde bir erkek öğrenci tarafından fiziksel saldırıya uğrayarak öldürüldü. Bu cinayetin gerçekleşmesinde başka birçok şeyin yanında, akademinin geçmişten bugüne taşıdığı ataerkil cinsiyetçi kültürün de büyük etkisi var, buna neden olan zihniyeti, ortamı, sistemi derinlemesine konuşmak tartışmaya açmak gerekiyor.
'MURAT PAKER DAVASI, AKADEMİDEKİ ERİL ŞİDDETİN NASIL YENİDEN ÜRETİLDİĞİNİ GÖSTERDİ'
Ardından Bilgi Üniversitesi akademisyenlerinden Murat Paker’in, danışanına cinsel saldırı suçuyla yargılandığını, üstelik yargı sürecinin uzun zamandır devam ettiğini öğrendik. Davadan birkaç gün önce haberin yayınlanması ve davayı takip eden süreçte akademinin içinden gelen tepkileri şaşkınlıkla izlerken, bu vakanın bize akademideki eril şiddet mekanizmasının nasıl işlediği, yeniden üretildiği ve pekiştirildiğiyle ilgili çok fazla şey söylediğini fark ettik. Şaşkınlık ve hayal kırıklıkları arasında süreci anlamaya çalışırken, aynı zamanda şiddete karşı nasıl bir tavır alınmalı, nasıl bir akademi istiyoruz gibi soruları düşünürken bulduk kendimizi. Aynı soruları soran akademisyen arkadaşlarla sosyal medya aracılığıyla yolumuz keşişti.
'CEZA ALMASINA RAĞMEN FALİN KORUNMASI, BİR PARÇASI OLDUĞUMUZ AKADEMİNİN DURUMUNU YÜZÜMÜZE ÇARPTI'
Her ne kadar Paker davası üzerinden kaleme alınsa da, metnin asıl yazılma nedeni bu olayda her yönüyle ortaya çıkan akademinin geçmişten beri taşıdığı ve yüzleşmek istemediği ataerkil cinsiyetçi kültürdür. Bu süreçte cinsel saldırı failinin akademisyen ve alanında uzman olması gerekçe gösterilerek üstünün örtülmeye çalışılması ya da açıktan korunması bizi dehşete düşürdü; ama bunun sebebi bunların yeni, ilk kez oluyor olması değil. Biz bunları yıllardır biliyoruz, tanık oluyoruz, yaşıyoruz. Ama cezayla sonuçlanan davadan sonra bile bu kadar açıktan ve fütursuzca bir cinsel şiddet failinin korunması, hatta ona kefil olunması ve öte yandan davacı kadınlara ve haberi yapan gazeteci Alphan’a yapılan suçlamalar aslında parçası olduğumuz akademinin ne halde olduğunu çok sert biçimde yüzümüze çarptı. Ve daha fazla buna sessiz kalmama, parçası olmak istemediğimizi yüksek sesle söyleme ihtiyacı yükseldi hepimizde, bizi bir araya getiren böyle bir duyguydu.”
'AKADEMİNİN ÖNCE KENDİ İÇİNDEKİ İKTİDAR İLİŞKİLERİNİ MESELE EDİNMESİ GEREKİYOR'
Akademideki cinsiyetçi kültürün varoluşunda, yaygın kanıların ve akademinin kendine dönük eleştiri yapmamasının da olduğunu ifade eden imzacılar, “Akademinin kendi içindeki iktidar ilişkilerini mesele edinmesi gerekiyor” dedi.
İmzacılar, mücadele araçlarını şöyle ifade etti:
“Akademide ve buna benzer yerlerde bu cinsiyetçi kültür sarsılmadan var oluyorsa, bunda suçu ve cinsel şiddeti belli kesimlerle, bölgeler, meslekler ve ideolojilerle ilişkilendirmemizin büyük rolü var. Örneğin akademideki yüksek eğitimli erkeklerin bu tür kötü şeyler yapmayacağı, kadınlarıa fiziksel ya da cinsel saldırıda bulunmayacağı gibi yaygın bir algımız var. Ve maalesef bu konuda akademimiz de kendine dönük eleştirel bakış geliştirmiyor. Oysa ki akademinin çuvaldızı ilk önce kendine batırması, kendi içindeki iktidar ilişkilerini mesele edinmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ülkedeki şiddet sarmalından ancak eril cinsiyetçi dili ve kültürü dönüştürmek üzere mücadele ederek çıkabileceğimizi, bu mücadelenin toplumun her alanında olduğu gibi entelektüel dünyada da verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Hatta akademisyenlerin bu konuda ayrıca bir sorumluluğu olduğuna inanıyoruz.”
'SESSİZ ÇOĞUNLUKLAR BU YAPIYI BESLİYOR'
Akademideki cinsiyetçi yapının çeşitli mekanizmalarla beslendiğini ifade eden akademisyenler, şu ana kadar ses çıkarılmamış olmasını da sorunlu bulduklarını söyledi:
“Eril kültürün yarattığı, sözün, bilginin öncelikle erkeklerin tekelinde itibara dönüşmesi, akademik üretimdeki tek cinsiyetli bakış açıları, üretimin sergilendiği konferans, dergilerdeki eril tahakküm, toplumsal rollerin kadınlara yüklediği ağır sorumluluklar dolayısıyla kadınların karar verme mercilerine çıkamaması gibi sorunlar tüm mecrayı büyük bir erkek hegemonyası alanına dönüştürüyor. Dolayısıyla başta genç kadınlar olmak üzere bu eril iktidar alanının dışında kalan herkesi şiddete açık, kırılgan bir hale getiriyor. Özellikle burada sessiz çoğunluğun çok belirleyici olduğunu düşünüyoruz. Yani kendisi açıktan taciz ya da şiddet eyleminde bulunmasa da bunun olmasına göz yuman ya da hiç bilmiyormuş gibi hayatına devam edenlerin varlığı bu cinsiyetçi yapıyı besliyor. Bu dediğimiz illa bir kötü niyetle yapılmak zorunda değil, çoğu zaman ilişkiler bozulmasın ya da sorun çıkmasın diye yapılıyor; hatta çoğu zaman da farkında bile olunmuyor çünkü bu adeta bir doğal işleyiş haline gelmiş. Böyle bir işleyişin içinde şüphesiz ses çıkarmak kolay değil, ne şiddete, tacize uğrayan kadın için ne de bu tür bir olaydan rahatsız olanlar için. Karşı çıktığımız ve parçası olmak istemediğimiz akademik kültür de tam olarak bu. Eğer bu işleyişi sarsabilirsek bir değişim imkânının da doğacağını düşünüyoruz.”
'BU SÜREÇ SADECE AKADEMİYİ İLGİLENDİRMİYOR'
Metnin ilk imzacıları olan akademisyenler, 'imzanın' kendileri için bir araç olduğunu, yaşanan bu farkındalıkla mücadeleye devam edileceğini ise şöyle anlattı:
“Bu süreç sadece akademide olanları ya da feminist kadınları ve grupları ilgilendirmiyor, aynı zamanda medyaya da sorumluluk düşüyor. Bu olayların mümkün olduğunca çok kişiye ulaşması gerek çünkü. Ancak bu haberlerin nasıl yapıldığı da önemli. Örneğin, şiddeti yaşayan kadının kendi ağzından anlattıklarıyla ilgili haber yapmadan şiddet faili erkeğin açıklamasının yayınlanması çok büyük problem; hele de her türlü konuşma ve kendini anlatma alanları varken ve zaten ayrıcalıklı konumundan dolayı korunurken bir de medyanın onun sözünü duyurması etik açıdan ciddi sıkıntılı. Bu sessizlik duvarı yıkılacaksa tek bir kurumla ya da bir grup insanla değil, herkesin elini taşın altına koymasıyla olacak, bu ataerkil cinsiyetçi kültürle mücadele için hepimize sorumluluk düşüyor.
'ALDIĞIMIZ GERİ DÖNÜŞLER BİR YERE DEĞDİĞİMİZİ GÖSTERİYOR'
Burada imza metni bu konuya dikkat çekmek için bir vesileydi, yoksa imzanın kendisi bir ölçüt değil. Metnin yayınlanmasından sonra sadece imzayla değil, sosyal medya paylaşımları ve özelden mesajlarla da çok yoğun bir destek ve paylaşım aldık. İmzalayanların çoğunluğunun akademik kariyerin başlangıcında olan doktor, araştırma görevlisi ve doktora öğrenci olması bize önemli bir şey söylüyor. Özellikle bu kesimden gelen imzalar ve çok sayıda genç kadından gelen mesajlar bize metnin bir karşılığı olduğunu, bir yere değdiğini gösteriyor. Çünkü akademide cinsel şiddet ve taciz yaşayanlar bunu konuşacak bir zemin ya da muhatap bulamıyor.”
BU AKŞAMA KADAR İMZALANABİLECEK
“Biz bu metnin tam da bunların konuşulmasına bir alan açsın diye yayınladık, bu anlamda amacına ulaştığını düşünüyoruz. Salı akşama kadar imza toplamaya devam edeceğiz, ardından bu süreçteki deneyimizi paylaşan bir kapanış metni yayınlayacağız çünkü bizim için de çok yeni ve öğretici bir süreç. Burada nereye evrilir, nasıl yol alınır şu aşamada bir şey söylemek zor ancak bu metnin henüz bir başlangıç olduğunu düşünüyoruz. Bu tür seslerin daha da yükseleceğine inanıyoruz ve biz kendimiz de bu konuda düşünmeye ve söz üretmeye devam edeceğiz.”
Erdoğan geliyor diye ODTÜ’nün akademik takvimi değiştirildi!
ODTÜ’de nedeni açıklanmadan akademik takvimin değişmesinin ardında AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ODTÜ’ye ziyareti olduğu anlaşıldı.
01-02-2019 15:08

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Rektörlüğü, Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapılacak olan 13. Aykut Kence Evrim Konferansı’nı tadilatı gerekçe göstererek iptal etmesinin ardından geçtiğimiz hafta da akademik takvimini değiştirmişti. Öğrencilere ve mensuplarına tatmin edici bir açıklama yapmayan rektörlük, tepkileri üzerine çekmişti. Şimdi ise okula asılan afişlerden, yapılan değişikliklerin nedeninin AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ODTÜ’ye gelişi olduğu anlaşıldı.
Bir hafta önce öğrencilere ve mensuplarına atılan e-postayla akademik takvimde değişiklik yaptığını duyuran ODTÜ Rektörlüğü, 6-8 Şubat’ta gerçekleşecek olan ders seçimlerini 11-12 Şubat’a ötelemişti. Rektörlük daha önce de okulda yapılacak olan 13. Aykut Kence Evrim Konferansı’nı söz konusu salonda gerçekleşemeyeceğini konferansın düzenleyicisi olan ODTÜ Biyoloji ve Genetik Topluluğu ve Evrim Ağacı’na iletmişti. Her iki değişiklikte de öğrencilere ve mensuplarına bir açıklama yapılmadı.
ERDOĞAN, TADİLAT GEREKÇE GÖSTERİLEN KONFERANS SALONUNDA KONUŞACAK
Okullara asılan ve firmalara dağıtılan ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Verşan Kök imzalı afişlerde “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle gerçekleştirilecek olan ‘ODTÜ TEKNOKENT Bilişim İnovasyon Merkezi’ açılış törenini onurlandırmanızı dilerim” ifadeleri yer aldı.
Tadilat gerekçe gösterilerek 13. Aykut Kence Evrim Konferansı’nın yapılacağı Kültür Kongre Merkezi’nde (KKM), 6 Şubat Çarşamba günü saat 13.30’da Erdoğan’ın törende konuşma yapacak olması ise dikkat çekti. Ayrıca afişlerde törene katılmak isteyen kişilerin etkinlikten iki gün önceye kadar ad-soyad, TC kimlik numarası ve kurum bilgilerini ilgili e-posta adresine göndermeleri gerektiği yazıldı.
ERDOĞAN GELİYOR DİYE ODTÜ YOLLARI ASFALTLANIYOR
ODTÜ öğrencilerine gönderilen bir başka e-postada ise A1 Kapısı’ndan KKM’ye kadar olan yolda asfalt çalışması yapılacağı ve bu sebepten de 3 Şubat Pazar gününe kadar kampüs içi trafiğin söz konusu alanlarda tek yönlü olarak sağlanacağı aktarıldı. E-postada belirtilen yerler arasında Erdoğan’ın geçeceği güzergah dışında hiçbir yerin bulunmaması da dikkat çekti.
Akademisyenlerden çağrı: Başka bir akademi mümkün
Farklı alanlardan bir araya gelen akademisyenler, akademideki cinsiyetçi kültüre karşı imza kampanyası başlattı.
30-01-2019 21:05

Akademide yaşanan erkek şiddetine karşı bir araya gelen akademisyenler, “Cinsiyetçi kültüre karşı başka bir akademi mümkün” başlıklı bir çağrı metni yayımladı.
Çankaya Üniversitesi'nde araştırma görevlisi olan Ceren Damar'ın öğrencisi tarafından öldürülmesi ve Bilgi Üniversitesi öğretim görevlisi Klinik Psikolog Murat Paker'in bir danışına cinsel taciz suçuyla aldığı cezanın hatırlatıldığı çağrı metnini şu ana kadar farklı alanlardan 232 akademisyen imzaladı.
Metinde aynı zamanda "Bize göre, akademisyenlik bu mesleği yapanlara ayrıcalık değil sorumluluk yükler; bu yüzden ayrıcalık gösterilmeyi beklemek yerine söz ve eylemlerimizin sorumluluğunu alacak bir meslek anlayışı ve etiğine sahip olmamız gerekir" vurgusu da yapıldı.
'MESLEKTAŞLARIMIZI SORUMLU OLMAYA ÇAĞIRIYORUZ'
"Meslektaşlarımızı sorumlu olmaya çağırıyoruz" diyen akademisyenler, "Biliyoruz ki biz yalnız değiliz, akademide bizim gibi düşünen ve hisseden çok sayıda insan var. Başka bir akademi mümkün ve bunu ancak bir araya gelerek biz değiştirebiliriz. Bu yüzden akademiyi içeriden ve dışarıdan dönüştürmek için bizim gibi düşünen herkesi bu çağrıya ortak olmaya davet ediyoruz" çağrısı yaptı.
Çağrı metnini buradan imzalayabilirsiniz.