Boğaziçi Üniversitesi’nde gözaltına alınan öğrencilerin hepsi serbest bırakıldı
Tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen öğrencilerin tamamı serbest bırakılırken, ev hapsi cezasına çarptırılması istenen 12 öğrenciye ise yurt dışına çıkış yasağı ve haftada bir gün imza şartı verildi.
04-02-2021 07:00

Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüs’te kayyum rektöre ve hukuksuz tutuklamalara karşı yapılan eylemlerde polis saldırısıyla gözaltına alınan 51 öğrenci, bugün sabaha karşı serbest bırakıldı.
“Kişi hürriyetini yoksun kılma, kamu malına zarar verme ve 2911 sayılı kanuna muhalefet etmek” iddialarıyla yargılanan öğrenciler, dün emniyetteki işlemlerinin ardından Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na getirildi. 51 öğrenciden 30’u tutuklama, 12’si için ev hapsi, dokuzu ise adli kontrol talebiyle mahkemeye sevk edildi.
Uzun saatler süren mahkeme sonucu, sabaha karşı sonuçlanan duruşmanın ardından tutuklama talebiyle sevk edilen öğrencilerin tamamı serbest bırakıldı. Haklarında ev hapsi talep edilen 12 öğrencinin de bu kararları yurt dışı yasağı ve haftada bir gün imza şeklinde değiştirildi.
İZMİR'DEKİ GÖZALTILAR DA SERBEST BIRAKILDI
Boğaziçi Direnişi'ne destek olmak için Konak İlçesi Alsancak Mahallesi'nde dün bir araya gelen İzmir Emek ve Demokrasi Platformu'na polis saldırdı. Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde gözaltına alınan 51 kişi gece saatlerinde serbest bırakıldı.
İLGİLİ HABERLER
252 müzisyenden Boğaziçi'nde kayyum rektör istemeyen öğrencilere destek
Aralarında Zeynep Casalini, Ezhel, Edip Akbayram, Hayko Cepkin gibi isimlerin de yer aldığı 252 müzisyen, Boğaziçi Üniversitesi'nde kayyum rektör istemeyen öğrencilere destek metni yayınladı.
18-02-2021 08:15

Boğaziçi Üniversitesi'ne AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Melih Bulu'nun rektör olarak atanması ardından başlayan protestolardaki hukuksuz tutuklama ve gözaltılara karşı bir ses de müzisyenlerden geldi. Aralarında Zülfü Livaneli, Şevval Sam, Cem Adrian, Fuat Ergin, Jehan Barbur, Gökhan Özoğuz, Mor ve Ötesi gibi isimlerin de bulunduğu 252 müzisyen, "Özerk ve demokratik üniversitenin savunucusu olacağız" diyerek Boğaziçi Üniversitesi direnişine destek verdiklerini açıkladı.
“Hayatın her alanında özgürlükleri ve evrensel insan haklarını savunan, her türden ayrımcılığa karşı duran müzik ve sahne emekçileriyiz” diyen müzisyenler, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine desteklerini açıkladı. Müzisyenler açıklamalarında, “Siyasi otorite, elini üniversitelerden, akademisyenlerden ve değerli öğrencilerden derhal çekmelidir” denildi.
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
'SİYASİ OTORİTE ELİNİ AKADEMİSYENLERDEN VE ÖĞRENCİLERDEN ÇEKMELİ'
“Biz aşağıda imzası bulunan müzisyenler; Hayatın her alanında özgürlükleri ve evrensel insan haklarını savunan, her türden ayrımcılığa karşı duran müzik ve sahne emekçileriyiz. Bu anlamda; özerk üniversiteleri, demokratik değerlere bağlı akademisyenleri ve uğradıkları haksızlıklara karşı anayasa ile güvenceye alınmış 'haklı' itirazlarını dile getiren değerli öğrencileri sahipleniyoruz. Hiçbir siyasi gücün, her ne sebeple olursa olsun üniversiteleri, akademisyenleri ve öğrencileri ötekileştirdiği, kendi fikrince dizayn etmeye çalıştığı yöntemlerini kabul etmiyoruz.
Siyasi otorite, elini üniversitelerden, akademisyenlerden ve değerli öğrencilerden derhal çekmelidir. Tüm kamuoyuna bildiririz ki: Başta Boğaziçi Üniversiteliler olmak üzere baskılara direnen tüm üniversitelilerin yanında duracak ve; “Özerk ve Demokratik Üniversite”nin her zaman savunucusu olacağız! Saygılarımızla ."
İMZACILAR
Adamlar, Ahmet Güvenç, Ahmet Özgül, Akın Eldes, Ali Ağrı, Ali Asker, Ali Kocatepe, Alper Yılmaz, Anıl Eraslan, Anıl Şallıel, Arel Koray Nalbant (Vera), Arif Sağ, Aslı Gökyokuş, Atila Taş, Attila Atasoy, Aydın Karabulut, Aydın Yagan, Aykut Gürel, Aylin Aslım, Aysun Kocatepe, Aysun Sökmen, Ayşe Tütüncü, Ayşenur Kolivar, Aytekin Ataş, Baba Zula, Babetna, Bahr, Banu Kanıbelli, Banu Kırbağ, Barış Ertürk, Batu Mutlugil, Belkıs Akkale, Bengü Berker, Berke Açabey (Yol Project), Birol Topaloğlu, Birsen Tezer, Bora Duran, Burhan Hasdemir, Burhan Şeşen (Gündoğarken), Bülent Ortaçgil, Bülent Şakrak, Cahit Berkay, Can Güngör, Canberk Karademir (Vera), Cem Adrian, Cem Akgün, Cem Aksel, Cem Öget, Cengiz Baltepe, Cenk Erdoğan, Cenk Ünnü (Pentagram), Ceyda Özbaşarel, Ceyhun Demir, Ceylan Ertem, Çağatay Çoker, Çağıl Kaya, Çağrı Erdem, Çamur, Defjen, Demet Sağıroğlu, Dengin Ceyhan, Deniz Ağan, Deniz Güngören, Deniz Özbey, Akyüz (Vega), Deniz Yılmaz, Derya Köroğlu, Diler Özer, Doğan Canku, Doğan Duru (Redd), Doruk Okuyucu, Duman, Dünyacan Yılmaz (Vera), Edip Akbayram, Ediz Hafızoğlu, Ege, Elif Çağlar Muslu, Emrah Karaca, Emre Tankal, Erdal Erzincan, Erdal Güney, Erdem Göymen, Erdoğan Emir, Erkan Oğur, Erkut Demiroyan, Eskiz, Esra Kayıkçı, Esra Üçcan, Evrim Özşuca, Ezel Akay (Mozaik), Ezgi Aktan, Ezginin Günlüğü, Ezhel, Feridun Düzağaç, Fırat Taniş, Flört, Fuat Ergin, Gaye Su Akyol, Gevende, Gökhan Özoğuz (Athena), Gökhan Şeşen (Gündoğarken), Gözde Öney, Gulê Mayêra, Gülce Duru, Güntaç Özdemir, Gürtuğ Gök, Güvenç Dağüstün, Hakan Özoğuz (Athena), Hakan Vreskala, Hakkı Erkal Öztürk, Hami Barutçu, Hayko Cepkin, Helak, Helin Erenler, Hikmet Akçiçek, Hivda Gökel, Hüseyin Güneş, Hüseyin Kurtulmaz, Hüseyin Turan, Hüsnü Arkan, Ilgıt Dağüstün, İlkay Akkaya, İlknur Yakupoğlu, Jehan Barbur, Kaan Öztürk, Kadri Karagöz, Kalben, Kemal Kahraman, Kemal Küçükbakkal, Keremcem, Kutsal Evcimen, Kül, Lalalar, Leman Sam, Levent Bursalı, Mahmut Çınar, Masis Aram Gözbek, Mavi, Maviş Güneşer, Mazlum Çimen, Mehmet Demirdelen, Mehmet Gümüş, Mehtap Meral, Melek, Melis Danişmend, Melis Sökmen, Meriç Demirkol, Merih Aşkın, Mert Alkaya (Bulutsuzluk Özlemi), Mertcan Bilgin, Mertol Şalt, Merve Salgar, Metin Kahraman, Moğollar, mor ve ötesi, Mozaik, Muammer Ketencoğlu, Muharrem Temiz, Murat İlkan (Pentagram), Musa Baki, Musa Eroğlu, Mustafa Özaslan, Mustafa Şarbak (Vera), Mücahit Göker, Müge Çakarlı, Nadir Göktürk, Nejat Yavaşoğulları (Bulutsuzluk Özlemi), Nida Ateş, Nihal Saruhanlı, Nilipek, Nisan Ak, Niyazi Koyuncu, Nur Yoldaş, Nurettin Güleç, Nusaibin, Ogün Sanlısoy, Oğuz Aksaç, Onok Bozkurt, Onur Akın, Onur Çalışkan, Onur Yusufoğlu, Orçun Açabey (Yol Project), Orçun Sünear (Sattas), Ozan Çoban, Ozan Erkan, Ozan Tügen, Ozan Yagan, Özge Fışkın, Özlem Olgun, Özün Usta, Pamela Spence, Peyk, Redd, Sabahat Akkiraz, Sadık Gürbüz, Sait Bakşi, Saki Çimen, Saruhan Erim (Mozaik), Sedef Erçetin, Selçuk Balcı, Selda Öztürk, Selen Gülün, Serdar Keskin, Serhat Ersöz, Serhat Raşa, Sevinç Eratalay, She Past Away, Sıla Gençoğlu, Sıla Gerbağa, Sibel Köse, Sibil, Silver Kesici, Simge Pınar, Sinan Altıparmak, Siney Yılmaz, Son Feci Bisiklet, Soner Olgun, Suavi, Şanışer, Şehrazat, Şenay Lambaoğlu, Şevket Akıncı, Şevval Sam, Tamer Temel, Taner Öngür, Tarkan Gözübüyük (Pentagram), Tarık Aslan, Tevfik Fikret Tufan, Timuçin Gürer (Mozaik), Tolga Çandar, Tolga Sağ, Tolga Tüzün, Tuna Kiremitçi, Tuncer Duman, Turgut Alp Bekoğlu, Ufuk Beydemir, Ülkü Aybala Sunat , Ümit Olgun ve Paryalar, Vedat Sakman, Vedat Yıldırım, Volkan İncüvez, Volkan Yagan, Yaren Eren Budak, Yasemin Mori, Yaşar, Yaşar Kurt, Yeşim Salkım, Yılmaz Sütçü, Yonca Lodi, Yusuf Deniz, Zeki Açabey (Yol Project), Zeynep Casalini, Zeynep Kılıç, Zeynep Özyılmazel, Zülfü Livaneli.”
Kabataş'tan Boğaziçi'ne itibar meselesi
16-02-2021 07:35

Özgür Urfa
Gezi günlerindeki Kabataş yalanının arkasında kim varsa, bugün Boğaziçi yalanlarının arkasında da aynı isimler yer alıyor. Ne yalanları değişiyor ne de yalanı söyleyenleri. Haksızlığa karşı çıkan, adaletsizliklere itiraz edenlere her dönem terörist yaftalaması, din düşmanı suçlaması ile ardından gelen asılsız iddiaları ve iftiraları.
***
Akademisyenlerin Boğaziçi'ne destek açıklamasına polis engeli: 'Memleketimiz adına üzülüyoruz'
Boğaziçi Üniversitesi protestolarına destek açıklaması yapmak isteyen İstanbul Üniversitesi ve İÜ-Cerrahpaşa'dan öğretim üyeleri, basın açıklamasını engelleyen polis tarafından saldırı tehdidine maruz kaldı.
11-02-2021 11:01

İleri Haber
AKP'de siyaset yapan Melih Bulu'nun, AKP'li Cumrhubaşkanı Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanmasının ardından protestolar devam ediyor. Birçok üniversitenin akademisyenleri Boğaziçililerle destek açıklaması yaparken; polis, İÜ ve İÜ-Cerrahpaşa öğretim üyelerinin yapmak istediği açıklamaya saldırı tehdidinde bulundu.
İstanbul Üniversitesi (İÜ) ve İÜ-Cerrahpaşa'dan öğretim üyeleri, Beyazıt Meydanı'nda Boğaziçi protestolarına destek açıklaması yapmak istedi. Akademisylenlerin yapmak istediği basın açıklaması, Fatih Kaymakamlığı'nın açıklamadan 30 dakika önce aldığı toplanma yasağı kararıyla engellendi. Polis, akademisyenlere saldırı tehdidinde bulundu.
Akademisyenler, Beyazıt Meydanı'ndaki engellemeye rağmen açıklamayı yürüyerek okudu.
Boğaziçi'yle destek açıklaması yapmak isteyen İstanbul Üniversitesi ve İÜ-Cerrahpaşa akademisyenlerine polis engeli
— İleri Haber (@ilerihaber) February 11, 2021
Meydanda engellenen akademisyenler, açıklamayı yürüyerek okudu
Polisin okunmasını engellemeye çalıştığı açıklamada şu ifadeler yer alıyor:
MEMLEKETİMİZ ADINA ÜZÜLÜYORUZ!
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa ve İstanbul Üniversitesi’nden öğretim üyeleri olarak Boğaziçi Üniversitesi’ne kurum dışından meşru ve liyakata uygun olmayan bir rektör atanmasına ve üniversite senatosunun görüşü alınmaksızın tepeden inme bir kararnameyle iki yeni fakülte kurulmasına karşı yapılan haklı itirazlara katılıyor, akademik özgürlük ve üniversite özerkliği için anayasal haklarını kullanan herkesi destekliyoruz.
Kurumlarını korumak için Boğaziçi Üniversitesi öğrenci, öğretim üyeleri ve bileşenlerinin çok yüksek katılımla ve özenli şekilde gerçekleştirdikleri bu barışçıl protestoları örgütleme iddiasıyla bazı öğretim üyesi ve öğrenci topluluklarının hedef gösterilmesini son derece tehlikeli buluyor, bu tür kışkırtıcı girişimlerden hızla vazgeçilmesini talep ediyoruz.
'ÜNİVERSİTENİN TEMEL İLKELERİNE YÖNELİK MÜDAHALELERE YABANCI DEĞİLİZ'
Boğaziçi Üniversitesi’nde bir ayı aşkın süredir yaşananlar, Türkiye’de birçok üniversitenin son yıllarda maruz bırakıldığı antidemokratik uygulamalara yeni bir örnektir. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa ve İstanbul Üniversitesi’nden öğretim üyeleri olarak bizler, üniversitenin temel ilkelerine yönelik bu müdahalelere maalesef yabancı değiliz. 2015 yılında yapılan rektörlük seçiminde üniversitemizin iradesi yok sayılmış ve en yüksek oyu alan aday yerine daha düşük oy alan adayın ataması yapılmıştır. Bunun ardından, 2018 yılında üniversitemizin bütünlüğü, köklü tarihi ve kurumsal kimliği görmezden gelinerek bölünmüştür.
Türkiye üniversitelerinin uluslararası sıralamalarda hızla gerilemesi de aynı döneme denk gelmektedir. Üniversitelerin özerk ve demokratik süreçleri dışında verilen tüm tepeden inme kararlara itirazlarımızı o günlerde dile getirdiğimiz gibi bugün de tekrarlıyoruz.
'ÖĞRENCİLER SERBEST BIRAKILSIN'
Üniversitelerin ana bileşeni öğrencileridir. Öğretim üyeleri olarak bizler, öğrencilerin demokratik ilkeler ve evrensel değerlere sahip çıkan, içinde yaşadığı topluma fayda sağlayan özgür bireyler olmalarına çaba sarf ederiz. Üniversitelerinin akademik ve idari özerkliği için barışçıl protesto hakkını kullanan öğrencilerimizin orantısız polis şiddetine maruz bırakılması, hem bu çabamıza gölge düşürmekte, hem de gençlerin geleceğe ve memleketimize dair ümitlerini kırmaktadır. Talebimiz, bu süreçte anayasal haklarını kullanırken gözaltına alınan, tutuklanan ve konut hapsi ile cezalandırılan öğrencilerin serbest bırakılmasıdır.
Unutulmamalıdır ki küresel ölçekte yaşanan salgın sebebiyle geçirdiğimiz olağanüstü dönem, toplumların bilimsel araştırmaya ve gelişime muhtaç olduğunu bir kez daha ve belki de en güçlü şekilde kanıtlamıştır. Bilimsel araştırma, ancak akademik özgürlüğün ve özerkliğin olduğu, her türlü baskıdan arındırılmış kurumlarda yapılabilir ve bilim, ancak bu ilkelere bağlı toplumlara hizmet edebilir.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa ve İstanbul Üniversitesi’nden öğretim üyeleri olarak üniversite olmamızı sağlayan değerlerimizi ne pahasına olursa olsun savunacağımızı, demokratik yollardan itiraz hakkını kullanmanın bir insanlık hakkı ve onuru olduğunu kamuoyuna saygıyla duyururuz.
Boğaziçi tutuklamalarına karşı yazılama yapan 5 öğrenci gözaltına alındı
Boğaziçi Üniversitesi protestolarında 10 öğrencinin tutuklanmasına karşı yazılama yapan 5 öğrenci gözaltına alındı.
10-02-2021 11:47

İleri Haber
İstanbul'da, Boğaziçi Üniversitesi'ne kayyum rektör atanması sonrası başlayan protestolar bahane edilerek 10 öğrencinin tutuklanmasına karşı yazılama yapan 5 öğrenci sabah saatlerinde gözaltına alındı.
Öğrenci Kolektifleri, Twitter'dan yaptığı duyuruda İstanbul’da bu sabah 5 üyelerinin yazılama yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alındığını duyurdu.
Paylaşımda şu ifadelere yer verildi:
İstanbul’da bu sabah 5 Kolektifçi yazılama yaptıkları bahane edilerek gözaltına alındı. Boğaziçi Direnişinin sesi İstanbul sokaklarında yankılanıyor. Üniversitelilerin sesini duyurmak suç değildir. Arkadaşlarımızı serbest bırakın!#BogaziciDireniyor #HerYerBogaziciHerYerDirenis
— Öğrenci Kolektifleri (@kolektifler) February 10, 2021
Atatürk Enstitüsü öğrencileri: İrademizi kıramayacaksınız, aşağı bakmayacağız!
Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü öğrencileri, kayyum rektör ataması ve üniversite öğrencilerine dönül polis şiddetine karşı yaptığı açıklamada ‘’İrademizi kıramayacaksınız, direnişimizi teslim alamayacaksınız!’’ dedi.
03-02-2021 14:12

İleri Haber
Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü öğrencileri, Melih Bulu'nun AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından rektör olarak atanmasının ardından gelen hukuksuz gözaltı ve tutuklamalara ilişkin bir açıklama yayınladı. ‘’Her yerden yükselen dayanışma sesleri, sesimizle birleşip muktedirlerin kulaklarında çınlayan, ezilenlerin yüreklerinde yer eden bir haykırışa dönüştü’’ ifadelerinin yer aldığı açıklamada Melih Bulu’ya istifa çağrısı yapıldı.
Kayyum rektöre karşı üniversitede hazırlanan bir sergideki Kabe fotoğrafı nedeniyle hedef gösterilmelerinin ardından 2 öğrenci tutuklanmış ve 2 öğrenci ise ev hapsine çarptırılmıştı. Hukuksuz bu tutuklamaları protesto etmek isteyen yüzlerce üniversiteli ise İstanbul, Ankara ve İzmir’de gözaltına alınmıştı.
Yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim veren Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü öğrencileri, gözaltılara ve tutuklamalara ilişkin bir açıklama yaptı.
Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
‘İRADEMİZİ KIRAMAYACAKSINIZ, AŞAĞI BAKMAYACAĞIZ’
"Ezilenlerin geleneği gösteriyor ki," der Walter Benjamin, “içinde yaşadığımız ‘olağanüstü hâl’ istisna değil, kuraldır”. İktidar sarhoşluğu içerisinde olanların unuttukları bir gerçek var: Zorbalığın olduğu yerde her zaman direniş de vücut bulur!
Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum olarak atanması, yıllardır yaşadığımız OHAL uygulamalarının bir başka örneği olarak karşımıza çıktı. Üniversitemiz ilk günden beri barikatlarla, TOMA’larla, “akrep”lerle ve uzun namlulu silahlarla abluka altında. Bir aydır üniversitenin bütün bileşenleri bu hukuksuzluğa ve polis şiddetine direniyor. Başından beri taleplerimiz sadece üniversitemiz özelinde değil, bütün Türkiye’de eşitlikçi, demokratik, özgür ve özerk bir üniversite sistemine yönelik oldu. Tam da bu yüzden her yerden yükselen dayanışma sesleri, sesimizle birleşip muktedirlerin kulaklarında çınlayan, ezilenlerin yüreklerinde yer eden bir haykırışa dönüştü.
Bütün saldırılara, hedef göstermelere, zora ve zorbalığa karşı hala aynı noktadayız: Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz! Üniversitemizin kapısına kelepçe vurulması, kulüp odalarına yapılan baskınlar, BÜLGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün hedef gösterilmesi ve resmi adaylık sürecinin kaldırılması, evlerimizin gece yarısı basılması, hukuksuz bir şekilde yapılan gözaltı ve tutuklamalar bizleri yıldıramayacak. Bizler, muktedirlerin hayalini dahi kuramayacakları haklı ve onurlu bir yerden sesleniyoruz. Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü öğrencileri olarak bir kere daha taleplerimizi yineliyoruz:
-Tutuklanan, ev hapsinde tutulan ve gözaltına alınan arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır!
-Üniversitemizi abluka altına alan polis ordusu geri çekilmelidir!
-Melih Bulu ve bütün kayyum rektörler istifa etmelidir!
-Bütün Türkiye’de rektörlük seçimleri üniversitelerin tüm bileşenlerinin katılımıyla yapılmalıdır!
İrademizi kıramayacaksınız, direnişimizi teslim alamayacaksınız!
Baş eğmedik, eğmeyeceğiz!
Aşağı bakmayacağız!
Boğaziçi Üniversitesi direnişinde gözaltına alınan 10 öğrenciye ev hapsi
1 Şubat Pazartesi günü Boğaziçi Üniversitesi'nin içinde ve dışında gözaltına alınan 159 kişiden 10'una ev hapsi verildi.
03-02-2021 08:54

Kayyum rektör Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne atanmasını ve hukuksuz tutuklamaları protesto etmek üzere 1 Şubat Pazartesi günü üniversite önünde bir araya gelmek isteyen ve gözaltına alınan 159 kişiden 10’una ev hapsi verildi.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi, Twitter hesabından yaptığı paylaşımla gözaltına alınan 10 kişiye ev hapsi verildiğini duyurdu.
ÇHD İstanbul Şubesi dün paylaştığı mesajda ise, önceki gün gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan 10 kişi hakkında yeniden gözaltı kararı verildiğini ifade etmişti. ÇHD, 10 kişinin savcılık ifadelerinin ardından ev hapsi talebiyle mahkemeye sevk edildiklerini, 10’una da mahkemece ev hapsi verildiğini belirtti.
Önceki gün gözaltına alınanlardan 98’i Vatan Caddesi'ndeki İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü'ndeki işlemlerin ardından dün sabah serbest bırakılmıştı.
Tutuklu Boğaziçi eylemcisi Anıl Akyüz'den mektup var...
Kayyum rektör Melih Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi'ne atanmasını protesto eden öğrencilere destek eyleminde tutuklanan TİP üyesi öğrenci Anıl Akyüz, tutukluğu bulunduğu Maltepe 2 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nden bir mektup gönderdi.
27-02-2021 14:35

İleri Haber
Tutuklu Boğaziçi eylemcisi Anıl Akyüz, cezaevinden bir mektup gönderdi. Akyüz mektubunda, sağlığı ve moralinin yerinde olduğunu söylerken, “Biz ‘içeride’ mücadele etmeye devam edeceğiz. ‘Dışarı’ daki mücadelenin daim olması ve kazanımla sonuçlanması dileğiyle” ifadelerini kullandı.
Kayyum rektör Melih Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi'ne atanmasını protesto eden öğrencilere destek eyleminde tutuklanan Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi öğrenci Anıl Akyüz, tutukluğu bulunduğu Maltepe 2 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nden bir mektup gönderdi.
Akyüz’ün mektubu şöyle:
Herkese merhabalar,
Bu satırları Maltepe 2 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi F Koğuşu’ndan yazıyorum. Tutuklanmamın üzerinden 20 gün geçti. Şu an tek kişilik bir hücrede kalıyorum. 15 günlük müşahade süresi boyunca 10 metrekarelik bu hücrede kalacağım.
Öncelikle sağlığım, sıhhatim ve moralim gayet yerinde. Tutuklandığım günden itibaren cezaevindeki bütün gözler bizim (Muratcan, Koral, Akın, Necmettin ve ben) üzerimizdeydi. Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum rektör Melih Bulu’nun atanma meselesi üzerinden mücadelemizin ne kadar meşru ve haklı olduğunu bir kez daha anladım. Burada kaldığım süre boyunca kendi kendime verdiğim sözü tutmaya çalışacağım. Tutuklandığım akşam “Mücadele hem içeride hem dışarıda sürecek” demiştim. Burada elimizde olan kısıtlı imkanlarla, Boğaziçi özelinde ve diğer tüm haksız hukuksuz uygulamalar genelinde kiminle konuştuysam haklı mücadelemizi anlatmaya önem verdim. Cezaevine geldiğim ilk gün adli tutukluların olduğu koğuşta iki gün kaldım. 11 kişilik koğuşta teker teker herkese bu meselenin ne kadar haklı ve meşru olduğunu dilim döndüğünce anlattım. Emin olun ki hükümlü/tutuklusundan yemek dağıtan taşeron işçisine, hatta ve hatta buradaki infaz koruma memurlarından bazılarına kadar, kayyum rektör Melih Bulu’nun gasp ettiği o makama layık biri olmadığının bilincindeler. Özellikle mahkum ve tutuklular ülke siyaseti ve Boğaziçi eylemliliklerini an be an takip ediyorlar. “Boğaziçi Dayanışması” ismini duymayan neredeyse kalmamış. Meselenin sadece bir kayyum rektör atanma meselesi olmadığının herkes farkında. Burada kaldığımız müddetçe, ne kadar çok insana haklı mücadelemizi anlatmaya ve onları ikna etmeye, iktidarın Boğaziçi eylemlilikleri üzerinden yapmaya çalıştığı kara propagandayı tersine çevirmeye gayret göstereceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Biz “içeride” mücadele etmeye devam edeceğiz. “Dışarı”daki mücadelenin daim olması ve kazanımla sonuçlanması dileğiyle. Sevgilerle…
Anıl Akyüz
F-3 Koğuşu
Azerbaycan Milli Piyangosu da artık Demirören'in
Demirören, Türkiye'nin ardından şimdi de Azerbaycan'da devlete ait piyango şirketinin yönetimini aldı.
27-02-2021 13:46

"Azerlotereya" adlı Azerbaycan'ın milli piyango şirketi Demirören grubuna devredildi.
Söz konusu anlaşma bugün Bakü’de imzalandı.
Sözcü'nün haberine göre törene, Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Demirören, Azerbaycan Ekonomi Bakanlı Mikayil Jabbarov, Türkiye’nin Azerbaycan Büyükelçisi Erkan Özoral katıldı.
Demirören Grubu’nun, Azerbaycan’da milli piyango, spor müsabakaları bahis oyunları ile loto oyunlarının işletmesini 5 ay içinde teslim alacak ve 10 yıl boyunca işletecek.
MİLLİ PİYANGOYU DA SATIN ALMIŞTI
2017 yılının temmuz ayında çıkarılan bir Kanun Hükmünde Kararname sonrası Varlık Fonu'na devredilen Milli Piyango, 2019 yılında 10 yıllığına 28 milyar liraya Demirören-Şisal ortaklğına devredilmişti.
Anlaşmanın içeriği ve gizlenen maddeler tepki konusu olmuştu.
İktidarın da teşvik etmesiyle Ziraat Bankası'ndan aldığı yüklü krediyle Doğan Medya'yı satın alan Demirören'in verilen tüm iktidar desteğine rağmen bu işten zarar ettiği belirtiliyordu. İddiaya göre, tam da bu nedenle, Demirören'e bir tür "hediye" olarak Milli Piyango ihalesi verilmişti.
Varlık Fonu'nun ihale bilgilerini açıklamaması, ihaleye Demirören-Şisal ortaklığı dışında katılan olup olmadığının bilinmemesi ve ihale şartlarının dahi gizlenmesi bu iddiaları sürekli hale getirdi.
Cumartesi Anneleri’nden 831. hafta açıklaması: ‘Cüneyt Aydınlar için adalet istiyoruz’
Cumartesi Anneleri, koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medyadan yayınladıkları 831. hafta açıklamasında, gözaltına alınan ve ağır işkenceye maruz bırakıldıktan sonra kaybedilen Cüneyt Aydınlar için adalet istedi.
27-02-2021 12:55

İleri Haber
Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yurttaşların akıbetini sormak amacıyla her cumartesi günü yaptıkları açıklamayı, 831. haftada yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını tedbirleri kapsamında internetten yayınladı. Cumartesi Anneleri, yaptığı 831. hafta açıklamasında 20 Şubat 1994 tarihinde Bakırköy’de polis tarafından gözaltına alınan, gözaltına alındığı önce inkar sonra kabul edilen ve uygulanan işkence sonrasında kaybedilen Cüneyt Aydınlar için adalet istedi.
Yetkilileri, 27 yıldır kendisinden haber alınamayan Cüneyt Aydınlar dosyasındaki cezasızlığa son vererek etkin soruşturma ve kovuşturma yapma yükümlülüğünü yerine getirmeye çağıran Cumartesi Anneleri’nin açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
CÜNEYT AYDINLAR İÇİN ADALET İSTEMEKTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ!
Türkiye, kamu gücünü kullanan görevlilerin hesap verebilirliği noktasında ağır sorunlar yaşayan bir ülke. Bu durum kamu gücünü kullanırken yasal yetkilerini aşıp yurttaşa karşı suç teşkil eden eylemlerde bulunan kamu görevlilerini hesap sorulamaz konuma getiriyor.
831. haftadır, hesap verebilirliğin demokrasinin ve hukuk devletinin temel ilkelerinden biri olduğuna dikkat çekiyor, devleti yönetenleri zorla kaybetmelerle ilgili kayıp yakınlarına ve topluma hesap vermeye çağırıyoruz.
831 haftadır ısrarla soruyor ve cevap istiyoruz: Gözaltında kaybedilen insanlarımıza ne oldu? Onları kaybedenler neden korunuyor? Devleti yönetenler neden anayasa ve uluslararası sözleşmelerdeki yükümlülüklerini yerine getirmiyor?
831. haftamızda bu soruları 27 yıl önce gözaltında kaybedilen Cüneyt Aydınlar için soruyoruz.
7 GÜN BOYUNCA GÖZALTINDA OLMADIĞI SÖYLENDİ, SONRA KABUL EDİLDİ
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğrencisi Cüneyt Aydınlar, 20 Şubat 1994 tarihinde Bakırköy/İncirli’de polis tarafından gözaltına alındı. Aynı operasyon kapsamında gözaltına alınan 14 kişi gibi Cüneyt de Gayrettepe’deki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Ancak onu soran ailesine ve avukatlarına yedi gün boyunca gözaltında olmadığı söylendi. Yapılan ısrarlı başvurular sonucu 27 Şubat 1994 tarihinde gözaltında olduğu kayda geçirildi.
Cüneyt’le birlikte gözaltında tutulan 14 kişi savcılığa çıkarıldığında aralarında Cüneyt yoktu. Bu kişiler, 17 Mart 1994 tarihinde avukatları aracılığıyla kamuoyuna bir açıklama yaptılar. Açıklamada Cüneyt Aydınlar’ın 20 Şubat 1994 tarihinde gözaltına alındığını ve 2 Mart 1994 tarihine kadar birlikte gözaltında tutulduklarını söylediler. Ağır işkence gören Cüneyt’in 2 Mart 1994 tarihinde, “Ölmeye hazır mısın? Ölmeye gidiyorsun!” diyen altı polis tarafından sürüklenerek bulunduğu hücreden götürüldüğünü ve kendisini bir daha görmediklerini anlattılar.
TEM’İN KAYBETTİĞİ KAMUOYUNA DUYURULDU
Cüneyt’e ağır işkence yapıldığına, yürüyemez ve hareket edemez halde olduğuna dair çok sayıda tanık vardı. Ancak İstanbul Emniyet Müdürlüğü onu soran ailesine oğullarının, 28 Şubat 1994 tarihinde yer göstermek için götürdükleri Beyoğlu Çukurcuma’da “Dur” ihtarına uymayarak kaçtığını söyledi.
Ailenin başvurusu üzerine İnsan Hakları Derneği avukatları olayı araştırdı. Araştırma sonrası İHD İstanbul Şubesi, 25 Mart 1994 tarihinde bir basın açıklaması yaptı ve Terörle Mücadele Şubesi’nin gözaltına aldığını kabul ettiği Cüneyt Aydınlar’ı kaybettiğini kamuoyuna duyurdu.
Cüneyt’in akıbetini öğrenmek isteyen ailesinin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. Etkin bir araştırma, soruşturma süreci işletilmedi. Tüm yetkili merciler, polisin firar senaryosunu esas aldı. Elleri kelepçeli, ayakkabıları bağcıksız, görgü tanıklarının beyanına göre desteksiz ayakta duramayan birinin 30 kadar polisin elinden nasıl kaçabildiği sorgulanmadı. Dosya zaman aşımı gerekçe gösterilerek kapatıldı.
‘YETKİLİLERİ YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ YERİNE GETİRMEYE ÇAĞIRIYORUZ’
Oysa AİHM içtihatlarına göre, güvenlik güçlerinin gözaltında bulunan bir kişinin “yer gösterme” sırasında kaçtığı iddiası dosyanın kapanması için yeterli değildir. Aradan geçen süreye rağmen firar ettiği iddia edilen kişiden haber alınamaması durumunda onun yaşamından hükümet sorumludur.
Cüneyt Aydınlar’dan tam 27 yıldır haber alınamamaktadır ve devletin, onun akıbetinin açığa çıkartılması için etkin soruşturma yürütme yükümlülüğü devam etmektedir. Ayrıca gözaltında kaybetme insanlığa karşı işlenen suç kapsamındadır ve zaman aşımına tabi değildir.
Devletin yetkili makamlarını Cüneyt Aydınlar dosyasındaki 27 yıllık cezasızlığa son vererek etkin soruşturma ve kovuşturma yapma yükümlülüğünü yerine getirmeye çağırıyoruz.
Kaç yıl geçerse geçsin Cüneyt Aydınlar için tüm kayıplarımız için adalet istemekten, 132 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz
AKP Türkiyesi: Cezaevlerinin kapasitesi, öğrenci yurtlarını 10'a katladı
Cezaevlerindeki yatak sayısı 2018’den 2019 yılına kadar yüzde 10 artarken aynı dönemde öğrenci yurtlarının kapasitesi yalnızca yüzde 1,24 oranında yükseldi.
27-02-2021 12:06

AKP'nin yargı reformu ile ''normalleşme'' ve ''yumuşama'' iddiaları devam ederken, cezaevlerinin kapasitesinde bir yıl içinde yaşanan değişimin, öğrenci yurtlarının kapasitesindeki değişimi ona katladığı ortaya çıktı. Ceza infaz kurumlarının 2019 yılındaki yatak sayısı, 2018 yılına göre yüzde 10 arttı. Aynı dönemde öğrenci yurtlarının yatak sayısındaki artış ise yüzde 1,24’te kaldı.
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın verilerine göre 2018 yılında 669 bin 64 olan öğrenci yurtlarındaki yatak sayısı, 2019 yılında 677 bin 413’e çıktı. 2015 yılında toplam kapasitesi 454 bin 631 olan öğrenci yurtları, dört yılda açılan yeni yurtlar ile birlikte 677 bin 413’e yükseldi. Yükseköğrenim öğrencilerine barınma hizmeti sunan öğrenci yurtlarındaki 2015-2019 dönemindeki kapasite değişimi yüzde 49 oldu.
KAPASİTE 4 YILDA YÜZDE 64 ARTTI
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre de 2015 yılında 177 bin 262 olan ceza infaz kurumlarının yatak kapasitesi 2019 yılında 291 bin 546 olarak kayıtlara geçirildi. Ceza infaz kurumlarının yatak kapasitesindeki 2015-2019 döneminde yaşanan değişim ise yüzde 64 olarak kaydedildi.
Birgün'den Mustafa M. Bildircin'in haberine göre, cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı nisanda çıkarılan afla 100 bin kişi tahliye edildiği halde 291 bin 546’e yükseldi. Cezaevlerine girenlerin en çok işlediği suç ise hırsızlık olarak kayıtlara geçti.
TUTUKLU VE HÜKÜMLÜ SAYISI HIZLA ARTIYOR
AKP’nin iktidara geldiği 2002’den 2019’a kadar cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 5 kat arttı. 2002’de 59 bin 429 olan tutuklu ve hükümlü sayısı 2019’da 291 bin 546 oldu.
2020’de Türkiye, cezaevlerindeki mahkûm sayısın 47 ülke arasında ikinci sırada yer aldı. Rusya’dan sonra cezaevlerinde en fazla mahkûm bulunduran Türkiye aşırı kalabalık koğuşlar konusunda başı çekiyor.
39 YENİ CEZAEVİ AÇILACAK
AKP 2014’te 14, 2015’te 18, 2016’da 38, 2017’de 12, 2018’de 15, 2019’da 26 ve 2020’de 18 cezaevi yaptı. Toplam 178 yeni cezaevi yapıldı. Bu yıl ise 39 yeni cezaevi daha açılacak. Toplam cezaevi sayısı 375.
Diyarbakır'da ev baskınları: Çok sayıda gözaltı
Aralarında HDP, DBP ve MEBYA-DER yöneticilerinin olduğu çok sayıda kişi sabah saatlerinde yapılan ev baskınlarıyla gözaltına alındı.
27-02-2021 10:04

Diyarbakır’ın kent merkezi ve ilçelerinde sabah saatlerinde birçok adrese polis baskını yapıldı. Yapılan baskınlarda çok sayıda kişi gözaltına alınırken, polis gözaltı gerekçelerine dair bilgi vermedi.
Alınan ilk bilgilere göre baskınlarda, Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MEBYA-DER) Eş Başkanları Yüksel Almas ve Şehmus Karadağ, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Diyarbakır İl Yöneticisi Hatice Güneş, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kayapınar İlçe Eş Başkanı Hanım Altındağ, HDP Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ’ın babası Zeki Dağ ile birlikte MEBYA-DER üyesi Ayşe Çelikbilek, Hatun Aslan ve Fetullah Işıktaş isimli kişiler gözaltına alındı.
MA'nın haberine göre, gözaltına alınanlar Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Gözaltı gerekçelerine dair bilgi verilmezken, gözaltı sayısının artabileceği öğrenildi.
'Biden, Prens Selman'ı cezalandırmayacak'
New York Times gazetesi, ABD Başkanı Joe Biden'ın Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesi talimatını verdiği öne sürülen Suudi Prens Selman'ı direkt olarak cezalandırmayacağını söyledi.
26-02-2021 23:57

ABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü’nün (ODNI), gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan İstanbul Konsolosluğu’nda öldürülmesine ilişkin raporda, Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın ’emri olduğu’ ifade edilmesine rağmen, ABD Başkanı Joe Biden’ın Prens Selman’ı ‘direkt olarak’ cezalandırmayacağı belirtildi. ABD’nin ünlü New York Times gazetesindeki haberde, Biden’ın Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ı cezalandırmayı düşünmediği, Beyaz Saray ile Krallık arasındaki ‘iş birliğinin’ bozulmasını istemediği ifade edildi. Biden’ın söz konusu kararının, insan hakları topluluklarını ve kendi parti üyelerini de derin hayal kırıklığına uğratacağı aktarıldı.
KAŞIKÇI'NIN ÖLÜMÜNDE SELMAN'IN İZNİ
ABD’de Ulusal İstihbarat Direktörlüğü (ODNI), Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda öldürülmesine ilişkin hazırlanan raporu yayınladı. Raporda, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın izni olmadan cinayetin gerçekleştirilme olasılığının oldukça düşük olduğuna dikkat çekildi. Raporda, “2017’den beri Veliaht Prens’in (Muhammed bin Selman) Krallığın güvenlik ve istihbarat örgütleri üzerinde mutlak kontrole sahip olduğu düşünülürse, Suudi yetkililerin Veliaht Prens’in izni olmadan bu nitelikte bir operasyonu gerçekleştirme ihtimalleri oldukça düşüktür” denildi.
'KRALLIĞA TEHDİT OLARAK GÖRÜYORDU'
Raporda, Muhammed bin Selman’ın, Cemal Kaşıkçı’yı Krallığa karşı bir tehdit olarak gördüğü ve gerektiği takdirde Kaşıkçı’yı ‘susturmak’ için şiddet önlemlerini kullanmayı desteklediği öne sürüldü. Raporu hazırlayan kişilerin, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Kaşıkçı’nın öldürülmesinde rolü olduğu konusunda hemfikir oldukları aktarıldı.