Boğaziçi Üniversitesi'nde bir kişi 'Melih Bulu'nun arkadaşı' vasfıyla öğrencilere çikolata vermeye çalıştı
Kayyum rektör Melih Bulu'ya karşı Boğaziçi Üniversitesi'nde direnişini sürdüren öğrencilere bir kişi, 'Bulu'nun arkadaşı' olduğunu söyleyerek çikolata vermeye çalıştı
10-02-2021 18:31

Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan AKP'li Melih Bulu'ya karşı kampüs içerisinde süren direnişte bugün, kendisini Bulu'nun arkadaşı olarak tanıtan bir kişi öğrencilere çikolata vermeye çalıştı. Öğrenciler "Şovu bırakın, arkadaşlarımızı istiyoruz" diyerek tepki gösterdi. Şahıs, "Melih Bulu rektörümüz değildir" sloganları ile yeniden Rektörlük binasına gönderildi.
İLGİLİ HABERLER
Galatasaray Üniversitesi akademisyenlerinden Boğaziçi'ne destek: 'Ülke çapında destek gören haklı direnişin yanındayız'
Galatasaray Üniversitesi akademisyenleri, kayyum rektöre karşı mücadele eden Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine ve meslektaşlarına destek olmak amacıyla basın açıklaması yaptı. Akademisyenlerin açıklamasında "Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan rektör atamasına karşı, öğrencilerin ve akademisyenlerin itirazlarına katılıyoruz" denildi.
10-02-2021 13:04

İleri Haber
Galatasaray Üniversitesi akademisyenleri, Boğaziçili öğrencilerin ve meslektaşlarının AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kayyum rektör Melih Bulu'ya karşı sürdürdükleri eyleme destek vermek amacıyla bir araya geldi.
Ortaköy'deki Galatasaray Üniversitesi Kampüsü'nde basın açıklaması yapan akademisyenler, "Üniversite boyun eğmez" pankartı açtı.
Galatasaray Üniversitesi akademisyenlerinden Boğaziçi'ne destek: 'Boğaziçi Üniversitesi’nde başlayan ve ülke çapında destek gören haklı direnişin yanındayız'
— İleri Haber (@ilerihaber) February 10, 2021
Akademisyenlerin basın açıklamasında "Üniversiteler, bilim üreten ve kamu hizmeti veren kurumlardır. Bir üniversitede yeni bir fakülte/bölüm/enstitü açılması ve kadroların düzenlenmesi siyasi kararlara göre değil, bilimsel ölçütlere göre belirlenmelidir. Boğaziçi Üniversitesi akademisyeniyle, öğrencisiyle, mezunuyla, idari personeliyle akademik özgürlüğü ve özerk-demokratik üniversiteyi savunmak için hareket etmektedir. Bu mücadeleyi koşulsuz olarak destekliyoruz. Talepleri, Galatasaray Üniversitesi akademisyenleri olarak bizim de taleplerimizdir" ifadelerine yer verildi.
Galatasaray Üniversitesi akademisyenlerinin açıklamasının tamamı şu şekilde:
"Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan rektör atamasına karşı, öğrencilerin ve akademisyenlerin itirazlarına katılıyoruz. Üniversite bileşenlerinin iradesi ve demokratik teamüller hiçe sayılarak gerçekleşen bu dayatmaya karşı Boğaziçi Üniversitesi’nde başlayan ve ülke çapında destek gören haklı direnişin yanındayız.
Tekrar ediyoruz: Bu atama meşru değildir. Üniversiteler, bilim üreten ve kamu hizmeti veren kurumlardır. Bir üniversitede yeni bir fakülte/bölüm/enstitü açılması ve kadroların düzenlenmesi siyasi kararlara göre değil, bilimsel ölçütlere göre belirlenmelidir. Boğaziçi Üniversitesi akademisyeniyle, öğrencisiyle, mezunuyla, idari personeliyle akademik özgürlüğü ve özerk-demokratik üniversiteyi savunmak için hareket etmektedir. Bu mücadeleyi koşulsuz olarak destekliyoruz. Talepleri, Galatasaray Üniversitesi akademisyenleri olarak bizim de taleplerimizdir.
Bu yersiz atamanın derhal geri çekilmesini, rektörlerin üniversite bileşenlerince seçilmesini, anayasal haklarını kullanan öğrencilere yönelik polis müdahalesinin durdurulmasını ve gözaltında, tutuklu veya ev hapsinde olanların bir an önce serbest bırakılmasını bir kez daha talep ediyoruz. Başta LGBTİ+’lar olmak üzere, öğrencileri ve akademisyenleri hedef alan her türlü nefret söylemine; ayrıştırıcı ve ötekileştirici dile karşı duruyoruz. Üniversitelerimizi savunmaktan vazgeçmeyeceğiz!"
Mafya elebaşı Alaattin Çakıcı'dan Melih Bulu'ya destek
Mafya elebaşı Alaattin Çakıcı, Boğaziçi Üniversitesi'nin kayyum rektörü Melih Bulu'ya 'istifa etmemesi' yönünde çağrıda bulundu.
08-02-2021 01:03

Organize suç örgütü yöneticisi olmaktan hüküm giyen, mafya elebaşı Alaattin Çakıcı, Boğaziçi Üniversitesi'ne atanan kayyum rektör Melih Bulu'ya istifa etmemesi yönünde çağrıda bulundu. Çakıcı, sosyal medya hesabından yayınladığı 2 sayfalık mektupta, "Lütfen, sakın istifa etmeyiniz" ifadelerini kullandı.
Yayınladığı iki sayfalık mektupta Boğaziçi Üniversitesi'ne ilişkin çeşitli iddialarda bulunan Çakıcı, eylemcilerin Cumhur İttifakı'na zarar vermek için Bulu'ya istifa etmesi yönünde çağrı yaptığını öne sürerek, "Lütfen! Sakın istifa etmeyiniz. İstifa ederseniz bu terörist eylemcilerin önünü açarsınız. Bu kutlu ittifakta gedik açmaya hakkınız yok" ifadelerini kullandı.
Çakıcı mektubun devamında şu ifadeleri kullandı:
"Arkanızda Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve aziz milletimizin olduğunu unutmayınız. Devletine, aziz milletine gönül vermiş tüm duyarlı Türk vatandaşları, devletinin ve Cumhur İttifakı'nın yanında olmalıdır."
Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesi'nde iki yeni fakülte açtı
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Melih Bulu protestolarının sürdüğü Boğaziçi Üniversitesi'nde Hukuk Fakültesi ve İletişim Fakültesi açtı.
06-02-2021 08:30

AKP Milletvekili Aday Adayı Melih Bulu'nun rektör olarak atanmasının protesto edildiği Boğaziçi Üniversitesi'nde AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla Hukuk Fakültesi ve İletişim Fakültesi kuruldu.
Resmi Gazete'de yayımlanan 3519 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile bazı yükseköğretim kurumlarına bağlı yeni fakülteler kuruldu, kapatıldı veya ismi değiştirildi. Karar ile Boğaziçi Üniversitesi'nde Hukuk Fakültesi ve İletişim Fakültesi kuruldu.
Ayrıca karar doğrultusunda İstanbul Bilim Üniversitesi'nde de hukuk fakültesi açılacak.
'EN HUKUKSUZ DÖNEMDE OKULA HUKUK FAKÜLTESİ AÇILIYOR'
Öğrenci Sendikası, Boğaziçi Üniversitesi'de iki yeni fakültenin kurulmasına tepki gösteren bir sosyal medya paylaşımı yaptı. Paylaşımda, "Okulda aradığı akademik desteği bulamayan Melih Bulu, Cumhurbaşkanı'ndan ısmarlama Hukuk ve İletişim Fakültesi açtırarak kadro devşirip rektör olmaya çalışacak. Boğaziçi tarihinin en hukuksuz döneminde okula Hukuk Fakültesi açılıyor..." denildi.
Okulda aradığı akademik desteği bulamayan Melih Bulu, Cumhurbaşkanı'ndan ısmarlama Hukuk ve İletişim Fakültesi açtırarak kadro devşirip rektör olmaya çalışacak.
— Öğrenci Sendikası (@OgrenciSen_) February 5, 2021
Boğaziçi tarihinin en hukuksuz döneminde okula Hukuk Fakültesi açılıyor...#melihbuluistifa #AsagiBakmayacagiz pic.twitter.com/CEKk6HzxO8
Bodrum'da yurttaşların Boğaziçili öğrencilere destek eylemine polis saldırdı!
Bodrum'da kayyum rektöre karşı direnen Boğaziçili öğrencilere destek amacıyla basın açıklaması yapmak isteyen yurttaşlara polis saldırdı. Yurttaşlar, polisin tüm engelleme çalışmalarına rağmen basın açıklamasını gerçekleştirdi.
04-02-2021 13:02

İleri Haber
Bodrum'da yurttaşlar, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi'ne kayyum rektör olarak atanan Melih Bulu'ya karşı direnen öğrencilere destek için bir araya geldi.
Yurttaşlar, basın açıklaması yapmak isterken, polis engeliyle karşılaştı.
"Kayyum rektör istemiyoruz" diyen yurttaşlara saldıran polis, basın açıklamasına izin vermedi.
Yurttaşlar tüm engelleme girişimlerine rağmen basın açıklamasını gerçekleştirdi.
"Bizler de Bodrum’dan Boğaziçi’nde ve ülkenin dört bir yanında yükselen direnişe ses veriyor ve onun parçası olduğumuzu haykırıyoruz. Amasız, fakatsız, şartsız, koşulsuz Boğaziçili öğrencilerin yanındayız" denilen basın açıklamasının tamamı şu şekilde:
"AKP Milletvekili adayı Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum rektör olarak atanmasıyla başlayan direniş 1 aydır devam ediyor. Binlerce Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi ve akademisyeninin katıldığı eylemleri durduramayan iktidar çözümü baskı ve şiddet yöntemlerine başvurmakta buldu.Bütün bir ülkeyi tek adam rejimiyle yönetenler Boğaziçi direnişini durdurmak için her tür baskı ve zorbalığı devreye soktular.
Tüm baskı, şiddet ve sindirme yöntemlerine rağmen Boğaziçi Direnişi güçlenerek büyüdü ve ülkenin dört bir yanında destek buldu. Bu durumu içine sindiremeyen iktidar ise hepimizin çok iyi bildiği yöntemlere başvurmayı tercih etti. Yandaş ordusuyla, havuz medyasıyla ve paralı trolleriyle yoğun bir saldırı kampanyası başlatan iktidarın kullandığı argümanlar ise bize hiç yabancı değil. Boğaziçi’nde dini değerlere saldırılıyor ve LGBT sapkınları maneviyatımızı zedeliyor kara propagandası devreye sokuldu.
Ülkenin iç işleri bakanının ‘LGBT sapkınları’ ifadesini kullanarak başvurduğu nefret söylemi beraberinde öğrencilere karşı bir cadı avına dönüştü.
Buraya kadar yazılanlar hiç birimiz için şaşırtıcı değil. Bildik şablonlarla milli, kültürel, dini hassasiyetleri bahane ederek üniversitenin aydınlanmacı, bilimsel, laik kimliği iktidar tarafından ayaklar altına alındı.
Hiçbir meşruluğu olmayan ve üniversitenin tüm bileşenleri tarafından reddedilen Kayyum Rektörü orada
tutabilmenin tek çaresi baskı, zorbalık, şiddet ve nefret söylemleri oldu.Ancak iktidar hangi yöntemi denerse denesin Boğaziçi direnişi farklı biçimler ve eylemlerle yola devam etti, ediyor. Tutuklanan öğrencilerin ‘bundan sonrası sizde’ cümleleri, tartaklanan, aşağı bakmaya zorlanan gençlerin dik duruşu beraberinde milyonlarca yurttaşın kenetlenmesini sağladı. Boğaziçi bileşenlerinin bu saldırılar karşısında boyun eğmeyeceğini biliyor, bir kez daha onların yanında olduğumuzu ilan ediyoruz.
Nefret söylemlerinize, göz altılara, işkenceye ve tüm yalanlarınıza rağmen biz Bodrumlu yurttaşlar Boğaziçi’nin diz çökmeyeceğini biliyoruz. İktidarın en büyük fobisinin yeniden hortladığını, bu direnişin her noktasında Gezi Direnişi’ni aradığını görüyoruz. Ama bu ülkeyi kayyumlarla, tek adamla yönetemiyorsunuz. Başvurduğunuz tüm yöntemler bizler için daha fazla direnç ve bir arada olma anlamına geliyor.
Bizler de Bodrum’dan Boğaziçi’nde ve ülkenin dört bir yanında yükselen direnişe ses veriyor ve onun parçası olduğumuzu haykırıyoruz. Amasız, fakatsız, şartsız, koşulsuz Boğaziçili öğrencilerin yanındayız.
Taleplerimiz açık ve net:
-Göz altılara son verin ve tutuklu öğrencileri serbest bırakın.
-Üniversitelerdeki polis ablukasına son verin.
-Kayyum rektör istifa etsin.
-Üniversiteler tüm bileşenleriyle rektörlük seçimlerini yapsın.
-Yurttaşları ırk, din, mezhep, cinsel yönelim ve cinsiyetlerine göre ayırıp nefret söylemi geliştirmeyin.
Yaşasın Boğaziçi Direnişi!
Kayyum Rektör İstifa!
Aşağı Bakmayacağız!
Kahrolsun tek adam rejimi!
Yaşasın Özgürlük!
Faşizme karşı omuz omuza!"
Bahçeli Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine 'eşkıyalar' dedi: 'Türkiye’nin sinir uçlarıyla oynanıyor'
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Boğaziçi'nde kayyuma karşı direnen öğrencileri 'eşkıya' ilan etti. Twitter hesabından açıklama yayınlayan Bahçeli "Eşkıyalar Boğaziçi’ne tutunarak ülkemize meydan okuyor" dedi.
03-02-2021 15:56

AKP hükümetinin küçük iktidar ortağı MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Boğaziçi Üniversitesi'nde kayyum rektör Melih Bulu'ya karşı direnen binlerce öğrenciyi 'eşkıya' ilan etti.
Twitter hesabından Boğaziçi direnişini hedef alan Bahçeli, "Bahçeli, "Boğaziçi Üniversitesi’nde Türkiye’nin sinir uçlarıyla oynanıyor. Bununla birlikte sabır ve tahammül kapasitesi test ediliyor. Üç beş şuursuz öğrenciyi paravan yapan terör örgütü mensupları ateşe körükle gidiyor. Eşkıyalar Boğaziçi’ne tutunarak ülkemize meydan okuyor" dedi.
Bahçeli şunları kaydetti:
“Öğrenci başka terörist başkadır. Aynısı Boğaziçi Üniversitesi’nde olduğu gibi, bu ikisi birbirine karışırsa, yani teröristler öğrenci kisvesine ve kimliğine bürünürse ne huzur ne de sükûnet kalacaktır. Bu işin şakası yoktur. Ağırlaşan meselenin hafife alınacak tarafı yoktur.
Aydınım diye geçinen zavallılar, sivil toplum kuruluş hüviyeti taşıyan fırsatçılar, demokrasi ve hukuk sınırları içinde siyaset yaptığını zanneden gafiller tarihi yanlıştadır. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olaylara destek vermek geldiğimiz bu aşamada teröre destek vermektir.
En son vuku bulan olaylarda 108 kişi emniyet güçlerimiz tarafından gözaltına alınmıştır. Bunlardan 101 kişinin söz konusu üniversiteyle ne bağı ne de bağlantısı vardır. Üstelik 79’u da DHKP-C ve TKP-ML örgüt üyesidir. Ne zamandır teröristler öğrenci olmuştur? CHP Genel Başkanı, gözaltına alınan yasa dışı örgüt üyelerine “Çocuklarımız, öğrencilerimiz ve Türkiye’nin evlatları” diyor. Kılıçdaroğlu ya aklını peynir ekmekle yemiş ya da iradesini ve siyasetini terör örgütlerine rehin bırakmıştır. Türkiye’nin böyle evlatları yoktur. Çocuk veya öğrenci dedikleri vandaldır, barbardır, gözlerini kan ve nefret bürümüştür. Bu tip bayağı senaryoları çok gördük. Şiddet sahnelerini geçmişte çok yaşadık. Hiç kimse heveslenmesin, Türkiye terör diline teslim olmayacaktır."
ODTÜ öğrencilerinden Boğaziçi’ne destek
ODTÜ öğrencileri, kayyum rektör Melih Bulu'ya karşı direnen Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine destek eylemi yaptı. Eylemde okunan basın açıklamasında "Demokratik ve özgür üniversite mücadelesine yapılan bütün saldırılara ODTÜ Bileşenleri olarak nasıl karşı durduysak bugün de herkesi bir arada sesimizi yükseltmeye, taleplerimiz etrafında birleşmeye çağırıyoruz" denildi.
03-02-2021 15:40

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) öğrencileri, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kayyum rektör olarak atanan Melih Bulu'ya karşı direnen Boğaziçi öğrencilerine destek eylemi yaptı.
ODTÜ Fizik Bölümü binası önünde bir araya gelerek Rektörlük binasına yürüyen öğrenciler, basın açıklaması düzenledi.
ODTÜ öğrencilerinin basın açıklamasında “Polis şiddeti hız kesmeden devam ediyor, kayyum rektörler öğrenci düşmanlığında sınırları zorluyor. Aşağı bakmıyoruz, baş eğmiyoruz! Üniversitelerimizi savunacağız!” ifadeleri kullanıldı.
Okunan basın açıklamasının satır başları şöyle:
"İlk günden beri eylemlerine devam eden Boğaziçi Üniversitesi’nde akademisyenler ve öğrenciler demokratik ve özgür üniversite talebi etrafında güçlü bir muhalefet örüyorlar. Bunun üzerine iktidar kanadı her zaman yaptığı gibi nefret söylemleriyle öğrencileri hedef göstermeye devam ediyor. Bunun en gözle görünür örneği ise LGBTİ+’ların yandaş medya tarafından hedef gösterilmesi oldu. LGBTİ+’lara karşı yürütülen bu linç kampanyasına ve nefret suçuna karşı her zaman yan yana ve dayanışma içinde olacağız. LGBTİ+’ların ayrımcılığa uğramadığı özgür yaşam alanlarımızı yaratana kadar mücadelemiz sürecek.
ODTÜ’de topluluk faaliyetlerini engelleyen, topluluk kapatan, öğrencilerin etkinliklerini yasaklayan kişiler üniversiteleri biat ettirme çabalarından sonuç alamayacaklar. ODTÜ Onur Yürüyüşü’ne saldırdıklarında da öğrenciler olarak buradayız, gitmiyoruz demiştik. Şenliklerimizi yasakladıklarında da sesimizi yükseltmiştik. Şimdi de aşağı bakmayacağız. Renklerimiz ve onurumuzla dimdik durmaya devam edeceğiz.
ÖZGÜRLÜK TÜRKÜSÜ DUYMAK İSTİYORUZ
Uzun yıllardır antidemokratik uygulamalara, piyon rektörlere, polis şiddetine göğüs geren, geçit vermeyen ODTÜ Öğrencileri olarak tekrar söylüyoruz. Zorbalık düzeni bizleri yıldıramayacak. AKP’nin üniversiteleri sermayeye açmasına, kendi atadığı piyonlarla üniversiteleri yönetmesine karşı sesimizi yükseltiyoruz. Üniversitelerde polis telsizleri değil özgürlük türküleri duyulana kadar alandayız. ODTÜ mücadele geleneğinden aldığımız güçle dik durmaya, bizlerle aynı koşulları paylaşan öğrenci dostlarımızla dayanışmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Demokratik ve özgür üniversite mücadelesine yapılan bütün saldırılara ODTÜ Bileşenleri olarak nasıl karşı durduysak bugün de herkesi bir arada sesimizi yükseltmeye, taleplerimiz etrafında birleşmeye çağırıyoruz.
Basın açıklamasının ardından öğrenciler taleplerini şöyle sıralandı:
- Gözaltına alınan bütün öğrenci dostlarımız derhal serbest bırakılsın. Polis ablukası dağıtılsın.
- Tüm üniversitelerdeki atanmış rektörler istifa etsin. Öğrencilerin yaralanmasına ve şiddete maruz kalmasına neden olan rektörler yargılansın.
- Resmen yetkisiz kılınan ÖTK yönetmeliği en demokratik şekliyle, öğrencilerle birlikte yeniden düzenlensin. Üniversite yönetimlerinde öğrenciler, akademisyenler ve emekçiler söz sahibi olsun.
- Antidemokratik bir uygulama olan KHK’lerle ihraç edilen akademisyenler, Barış akademisyenleri de dahil olmak şartıyla göreve iade edilsin.
- Kayyum Melih Bulu’nun kapattırdığı BOUN LGBTİ+ Çalışmaları Topluluğu açılsın. Topluluklar üzerindeki baskılar son bulsun.
- Atanmış kayyum rektörler derhal istifa etmeli. Rektörlük seçimleri demokratik bir şekilde üniversite bileşenlerinin katılımını sağlayacak şekilde geri getirilmelidir."
Ankara Üniversitesi akademisyenlerinden Boğaziçi direnişine destek
Ankara Üniversitesi öğretim üyeleri Boğaziçi protestolarına destek verdi. Yayımladıkları video ile üniversitelere kayyum rektörlerin atanmasına karşı olduklarını belirten akademisyenler tutuklu öğrencilerin serbest bırakılmasını talep etti.
28-02-2021 23:46

Ankara Üniversitesi (AÜ) akademisyenleri, yayımladıkları video ile Boğaziçi Üniversitesi başta olmak üzere tüm üniversitelerdeki kayyum rektör atamalarına karşı, demokratik üniversite mücadelesinin yanında olduklarını duyurdu.
Prof. Dr. Korkut Boratav’ın da destek verdiği toplam 26 akademisyen yayınladıkları video ile rektörlerin üniversitelerin bileşenleri tarafından belirlenmesi, tutuklanan öğrencilerin derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu.
Boratav, “Siyasi iktidarın Boğaziçi Üniversitesi’nin yönetimine, kimliğine, özerkliğine müdahalesini; güvenlik güçlerinin Boğaziçi öğrencilerine saldırılarını kınıyorum. Direnen, tepki gösteren tüm öğretim üyelerini ve öğrencileri sonuna kadar destekliyorum” sözleriyle Boğaziçili akademisyenlerinden olan Üstün Ergüder ve Ayşe Buğra ile meslektaş olmaktan kıvanç duyduğunu ifade etti.
Ankara Üniversitesi akademisyenlerinin çağrıları şu şekilde:
Bu kampüste akademik mücadeleler için önemli mücadeleler verildi. Ağır bedeller ödendi. Bu konudan vazgeçmeyeceğiz. Boğaziçi Üniversitesi’nin mücadelesini destekliyorum.
Demokratik bir ülke, özerk üniversite, özgür bilim ile mümkün olur. Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve akademisyenlerinin direnişini destekliyorum.
Demokratik bir ülke, özerk bilim ve özgür bir üniversite için Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve akademisyenlerinin direnişini destekliyorum.
İfade özgürlüğü yoksa özgür bilim de yok. Boğaziçi Üniversitesi dayanışmasını destekliyorum.
Ankara Üniversitesi’nde, Boğaziçi Üniversitesi’nde ve tüm üniversitelerde rektörler üniversite bileşenleri tarafından seçilmelidir. Boğaziçi direnişini destekliyorum.
‘HOCA CÜPPELERİ POSTALLARLA EZİLMEZ’
Kütüphanelerde yüksek sesle konuşulmaz. Hoca cüppeleri postallarla ezilmez. Üniversite kapısı kelepçelenmez. Bu nedenle Boğaziçi Üniversiteli meslektaşlarımın itirazını destekliyorum.
Rektörlerin, bütün akademik personel bütün öğrenciler ve bütün idari personel tarafından demokratik seçimle belirlenmesi gerektiğine inanıyorum. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki demokratik mücadeleyi destekliyorum.
Öğrencilerimin daima liyakatın ve akademik ahlakın önemini anlatıyorum. Rektörümü kendim seçmek istiyorum. Bu değerler için mücadele veren Boğaziçi bileşenlerini destekliyorum.
Bütün üniversiteler için AKP’nin atadığı rektörlerin hiçbir meşrutiyeti yoktur. AKP’nin atadığı tüm rektörlerin derhal istifa etmesi gerekir.
"ÜNİVERSİTELERİN ÖZERK OLMASI ŞARTTIR"
İnsan, doğa ve toplum yararına bilgi üretimi için üniversitelerin özgür, özerk ve demokratik olması şarttır. Bu ilkeler için mücadele eden herkesin yanındayım.
Üniversitelerin bir siyasal güç devşirme aracı değil ülkenin ve insanlığın yararına bilim üreten kurumlar haline gelmesini istiyorum. Bu yüzden Boğaziçi Üniversitesi’ndeki itirazı destekliyorum.
Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve öğretim üyelerinin direnişini gönülden destekliyorum. Onlar terörist değil vatan evladıdır.
'CEO ATAR GİBİ REKTÖR ATANMAZ'
Demokratik bir ülke özerk üniversite ve özgür bilimle mümkündür. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin ve akademisyenlerinin direnişini destekliyorum.
Bilim itaatsiz olmaya ihtiyaç duyar.
LGBTİ+ hakları insan haklarıdır.
Üniversiteyi savunmak suç değildir. Üniversite tutuklanamaz.
Bilim doğa ve toplum yararına yapılacak ise özerklik üniversiteler için varoluşsal bir meseledir. Vazgeçilemez. Bu sebeple Boğaziçi Üniversitesi’ndeki mücadeleyi destekliyorum. Yanınızdayım.
Bilim özgür, özerk, demokratik üniversite gerektirir. Bilimin olmadığı yerde beyin göçü başlar.
Bir şirkete CEO atar gibi üniversiteye rektör atanmasını doğru bulmuyorum. Boğaziçi bileşenlerinin yükselttiği haklı itirazı destekliyorum.
Üniversite bileşenleri üniversite yönetiminde söz hakkı olmalıdır. Boğaziçi Üniversitesi’nin mücadelesini destekliyorum.
Üniversiteler tarihi aynı zamanda bilimsel ve yönetsel özerklik mücadelesi tarihidir. Bu mücadeleyi günümüze taşıyan Boğaziçililerin yanındayım.
Üniversitenin siyasal iktidarın arka bahçesi olmasını kabul etmiyoruz. Başta Ankara Üniversitesi olmak üzere tüm üniversitelerin rektörlerinin ve dekanlarının üniversitenin tüm bileşenleri tarafından seçilmesini ve tutuklu öğrencilerin serbest bırakılmasını istiyoruz.
Judith Butler’dan Boğaziçi Üniversitesi’nde açık ders: ‘Bir gün LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü tekrar açılacak ve ben de ziyaret edeceğim’
Boğaziçi Üniversitesi’nde açık ders veren Judith Butler, LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılmasını eleştirerek ‘’Bir gün o kulüp tekrar açılacak ve ben de ziyaret edeceğim’’ dedi.
25-02-2021 15:17

Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü Gönüllüleri tarafından kurulan Phil-free açık derslere başladı. Serinin Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü ortaklığında 24 Şubat tarihinde yapılan dersini feminist felsefe, kuir kuram, siyaset felsefesi ve etik dallarına katkı sağlamış bir filozof ve felsefe profesörü olan Judith Butler verdi.
Konuşmasında Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılmasının örgütlenme özgürlüğünün engeli olduğunu söyleyen Butler, ‘’Bu özgürlükler hem üniversite için hem de kamusal bir tanınmayı hak eden varoluşlar için gereklidir. Bir gün o kulüp tekrar açılacak ve ben de ziyaret edeceğim’’ dedi.
‘BURADA OLMAKTAN ONUR DUYUYORUM’
Etkinlikte Boğaziçi Üniversitesi’nde Melih Bulu'nun rektör olarak atanmasının ardından yaşananlar anlatıldı. Ardından söz alan Judith Butler konuşmasına, “Burada olmaktan ve direnişinizin bir parçası olmaktan onur duyuyorum. Geçtiğimiz haftalarda ne kadar çok uluslararası örgüt ve medyanın bu konuda yazdığını görmek çok sevindirici” diyerek başladı. Butler, konuşmasında Barış İçin Akademisyenler'in tutuklanması ve sürgün edilmesi, akademik özgürlük mücadelesinin önemi, ulus aşırı otoriter stratejilere karşı ittifakların önemi, Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü'nün kapatılması, LGBTİ+'lara otoriter rejimlerin saldırıları ve LGBTİ+ mücadelesinin öneminden bahsetti.
'BİR GÜN O KULÜP TEKRAR AÇILACAK VE BEN DE ZİYARET EDECEĞİM'
Boğaziçi direnişi ve Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılması hakkında da konuşan Butler, ’’Öğrenci örgütlerinin sergilerini gösterme, politik fikirlerini sergileme konusunda hakları var. Özgürce örgütlenebilmek ve kamusal tartışmalara katılabilmek sizin temel hak ve özgürlüğüdür. Bu fikirler, gösterdikleriniz birilerini rahatsız edebilir ancak bu rahatsızlık öğrenmek için önemli bir şans. Üniversitelerdeki birçok şey dersler dışında gerçekleşiyor. Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü’nün kapatılması örgütlenme özgürlüğünün engelidir. Bu özgürlükler hem üniversite için hem de kamusal bir tanınmayı hak eden varoluşlar için gereklidir. Bir gün o kulüp tekrar açılacak ve ben de ziyaret edeceğim.''
'LGBTQI'LERE SALDIRILAR OTORİTER REJİMLERİN NORMLARINA DÖNÜŞÜYOR'
Kaos GL’de yer alan habere göre, Butler derse şu sözlerle devam etti:
''LGBTQİ’lere saldırılar otoriter rejimlerin normlarına dönüşüyor. Otoriter bir rejimde yaşadığınızın işareti, LGBTQI’lere saldırılardır. Trump transların itibarlarına saldırdı. Mücadele ettikleri yasal statülerini almaya kalktı. Polonya ve Macaristan’da LGBTQİ’lerin kazanılmış haklarını geri almaya çalışıyorlar. Bu durumu Rusya’da da görüyoruz. Brezilya’da benzer bir durumu görüyoruz. Translar çok yoğun bir şekilde şiddete maruz kalıyor. Bu suçlara karşı durması gereken devlet ya başka yere bakıyor ya da katillerin ta kendisidir.’’
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi'nde rektör, dekan ve öğretim görevlileri dahil 27 kişi akraba çıktı
Üniversitelerdeki akraba kayırmacılığı sık sık Türkiye gündeminde yerini alırken bir haber de İzmir Katip Çelebi Üniversitesi'nden geldi. Üniversitede görevli rektör, rektör yardımcısı, dekan ve öğretim görevlileri arasında 27 kişi birbiriyle akraba çıktı.
25-02-2021 09:36

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi'nde rektör, rektör yardımcısı, dekan ve öğretim görevlileri arasındaki 27 kişi birbiriyle akraba çıktı. CHP Milletvekili Mahir Polat “Binlerce vatandaşımız sınavlarda alın teri dökerken bu kadrolara birileri sınavsız geliyor. Kul hakkından bahsedenler, eş dost atamaları için kul hakkı yiyor” dedi.
Başak Kaya'nın Sözcü'de yer alan haberine göre, Polat'ın TBMM'ye verdiği soru önergesine Rektör Prof. Saffet Köse şu cevabı gönderdi:
"Şube müdürlüğünden daha üst görev niteliğinde bulunan kadrolardan 16'sının şube müdürlüğü kadrolarına sınavsız olarak atamasının yapıldığı; rektör, rektör yardımcısı, dekan ve öğretim görevlileri arasından tespit edilebilen 27 kişinin birbiri arasında akrabalık bağı bulunduğu görülmüştür."
GSÜ akademisyenlerinden ortak bildiri: 'Fransız akademisyenlere dil sınavı dayatmasından vazgeçin!'
YÖK'ün Galatasaray Üniversitesi'nin Fransız akademisyenlerine “B2 seviyesinde Türkçe bilme şartı” getirmesine karşı bir bildiri yayınlayan GSÜ akademisyenleri ''Karardan bir an önce dönülsün'' dedi.
23-02-2021 14:12

İleri Haber
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Galatasaray Üniversitesi’nde (GSÜ) çalışan Fransız akademisyenlere “B2 seviyesinde Türkçe bilme şartı” getirmiş ve Türkçe sınavını geçemeyen akademisyenlere çalışma ve oturma izni verilmeyeceğini açıklamıştı. “Mütekabiliyet Esası”na dayandırılan karara tepki gösteren GSÜ akademisyenleri, bir bildiri yayınlayarak ‘’Fransız akademisyenlere yönelik dil sınavı dayatmasından vazgeçilmelidir’’ dedi.
Fransa’da hükümetin, “siyasal İslam”a karşı mücadele kapsamında yabancı ülkelerin gönderdikleri imamlar yoluyla ülkedeki camiler üzerinde kurdukları nüfuzu kırmak için yaptığı yasal düzenleme sonrası YÖK, GSÜ’de çalışan Fransız akademisyenlere “B2 seviyesinde Türkçe bilme şartı” getirdi. YÖK’ün tepki toplayan bu kararına karşı bugün Galatasaray Üniversitesi akademisyenleri, üniversite önünde bir açıklama yaptı.
Öğretim elemanlarının yaşadığı bu zorlukların, akademik programın işleyişini de doğrudan etkilediğinin ve öğrencilerin akademik yaşamının sekteye uğradığının vurgulandığı açıklamada şu ifadeler yer aldı:
‘GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ’NDEKİ FRANSIZ AKADEMİSYENLERE YÖNELİK DİL SINAVI DAYATMASINDAN VAZGEÇİLMELİDİR’
Bizler, çeyrek asırdır dayanışma içinde omuz omuza çalışan Türkiye ve Fransa vatandaşı öğretim elemanları olarak, 1992’de iki hükümet tarafından imzalanan çift taraflı bir anlaşma ile belgelenmiş Fransa-Türkiye dostluğunun sembolü olan Galatasaray Üniversitesi’nin birer parçasıyız. Üniversitenin kuruluşundan bu yana, öğrencilerimize çok kültürlü ve çift dilli bir eğitim vermeyi sürdürmekteyiz. Ancak öğrencilerimizin bu eğitime erişim hakkı, uygulamaya konan son kararlarla ellerinden alınmaktadır.
Çalışma koşullarımız Covid-19 pandemisinin yol açtığı sağlık krizi nedeniyle zaten belirgin biçimde bozulmuşken, bu sağlık krizine “ikamet” başlığı altında yeni bir kriz eklenmiştir. 2020-2021 akademik yılı güz döneminin sonunda, Galatasaray Üniversitesi’ndeki Fransa vatandaşı öğretim elemanlarına, Türkiye’de ikamet edebilmek için B2 düzeyinde Türkçe bildiklerini belgelemek zorunda oldukları gayriresmî bir biçimde bildirilmiştir. Oysa bu koşul, oturma izinlerinin yenilenmesi sırasında kendilerine belirtilmemiştir. Sonuç olarak, Fransa vatandaşı öğretim elemanlarının çoğunun oturma izinleri 15 Eylül 2020’den bu yana yenilenmemiştir.
‘AKADEMİSYENLERİN KAMPÜSTE EĞİTİM VERMESİ YASAKLANDI’
Bu durumun, söz konusu akademisyenlerin profesyonel ve gündelik hayatları üzerinde olumsuz etkileri olmuştur. Kampüste eğitim vermeleri yasaklanmış, yasal bir kontratla ev tutabilmeleri, bir telefon operatörü ya da internet sağlayıcısıyla sözleşme yapabilmeleri, yeni sağlık düzenlemeleri kapsamında toplu taşıma kartlarını güncellemeleri ve özellikle de ailelerini ve yakınlarını görmek için bile olsa Türkiye dışına çıkmaları imkânsız hale gelmiştir.
Öğretim elemanlarının yaşadığı bu zorluklar, akademik programın işleyişini de doğrudan etkilemiş ve öğrencilerimizin akademik yaşamını sekteye uğratmakla kalmamış, gelecekleri üzerinde de bir belirsizlik yaratmıştır.
‘BU KARAR HANGİ YASAL BELGELERE DAYANIYOR?’
Bu nedenle,
-Fransa vatandaşı öğretim elemanlarının değerlendirme kriterinin bir anda akademik içerikli olmaktan çıkarılıp dil seviyesinin ölçülmesine indirgenmesini üzüntüyle karşılamakta ve bu kararın hangi yasal belgelere dayandığını merak etmekteyiz. Dile getirildiği şekilde bir mütekabiliyet söz konusuysa eğer, 31 Temmuz 2020’de iki ülkenin hükümetleri tarafından imzalanan EILE anlaşmasının varlığı unutulmuş demektir. Kaldı ki bu anlaşma, Fransa’daki ortaöğretim kurumlarında çalışan yabancı uyruklu öğretmenlerin çalışma koşullarını düzenlemektedir.
-Ayrıca, Galatasaray Üniversitesi’nin öğretim elemanlarının sağlaması beklenen yeni koşullarla ilgili olarak, B2 düzeyinde Türkçe zorunluluğunun yarattığı sorunların altını çizmek isteriz: zaten çok yüksek olan B2 seviyesi, verilen eğitimin Fransızca olduğu göz önünde bulundurulduğunda bir zorunluluk arz etmemektedir ve bu koşulun, gelecekte Türkiye’de eğitim vermeyi düşünen ya da sınırlı bir süre için Türkiye’ye gelecek olan akademisyenler üzerinde caydırıcı bir etkisi olacağı açıktır.
-Söz konusu durumun, Türkiye’nin tek frankofon yüksek öğretim kurumu olan üniversitemizde Fransızca öğretim seviyesinin düşmesi ile sonuçlanacağını da belirtmek isteriz.
‘KARARDAN BİR AN ÖNCE GERİ DÖNÜLSÜN’
Bizler,
-Tüm tarafların lehine bir çıkış yolu bulunması amacıyla, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ile Fransa’nın diplomatik mercileri arasındaki müzakerelerin yeniden başlamasını,
-İkamet izninin verilmesini belli bir seviyede Türkçe bilme koşuluna bağlayan karardan bir an önce geri dönülmesini,
-Fransa vatandaşı öğretim elemanlarının Türkiye’deki durumunu yasal hale getiren ve öğrencilere karşı sorumluluklarını yerine getirmelerini mümkün kılan ikamet belgelerinin ivedilikle teslim edilmesini talep etmekteyiz.
‘AKADEMİK VE KÜLTÜREL KURUMLAR POLİTİK GERİLİMLERE ALET EDİLMEMELİ’
Dayanışma içindeki Türkiye ve Fransa vatandaşı öğretim elemanları olarak, hatırlatmak isteriz ki:
-Bu durum, temel bir hak olan öğrenim hakkını tehdit etmektedir; söz konusu olan bir mütekabiliyet esasına göre davranmaksa bile, bu esas, temel hak ve özgürlüklere uygulanamaz.
-Yüz yıllara dayanan eğitim geleneğiyle köklü bir kurum olan Galatasaray, Türkiye ve Fransa halkları arasındaki tarihî dostluğun bir sembolü olmayı sürdürmektedir.
-Hiçbir akademik ve kültürel kurum politik gerilimlere alet edilmemeli, aksine bu kurumlar, her zaman ulaşmayı arzuladığımız barış ve dostluğun araçları olarak görülmelidir.
Öğrenci dayanışmalarından Boğaziçi için kampanya: 'Bundan Sonrası Hepimizde'
Öğrenciler, Boğaziçi eylemlerinde tutuklanan/ev hapsinde bulunan arkadaşlarının serbest bırakılması, tüm kayyumların istifa etmesi için “Bundan Sonrası Hepimizde” Kampanyası başlattıklarını duyurdular.
22-02-2021 19:27

İleri Haber
Ankara ve İstanbul öğrenci dayanışmaları, yaptıkları açıklamalarla "Bundan Sonrası Hepimizde” Kampanyası’nı başlattıklarını duyurdu. Açıklamada, “Üniversitelerimizde söz hakkımızı kazanmak, bilimsel eğitim talebimizi yükseltmek ve özgür yarınları kurmak için yan yana olmalıyız. Üniversiteler bizim, gelecek bizim, Kayyumlar gidecek üniversiteler bizimle özgürleşecek!” denildi.
Ankara Öğrenci Dayanışması ve İstanbul Öğrenci Dayanışması bugün eşzamanlı olarak yapılan açıklamalarla, Boğaziçi eylemlerinde tutuklanan/ev hapsinde bulunan arkadaşlarının serbest bırakılması, tüm kayyumların istifa etmesi için “Bundan Sonrası Hepimizde” Kampanyası başlattıklarını duyurdular.
Yapılan açıklama şöyle:
Açık açık söylüyoruz: Üniversitelerdeki tüm rektörler birer kayyumdur. Ve üniversitenin bütün bileşenleri demokratik yollarla söz sahibi olmadıkça bu durum baki kalacaktır. Melih Bulu’nun kayyum olarak atanması üniversitelerimizi özgürleştirmek adına başlayan direnişimize bir kıvılcım olmuştur. Akademiye takılan kelepçelerin üniversite kapılarımıza da somut olarak takılmasıyla üniversitelerimizi özgürleştirme istediğimiz yeniden, kuvvetlice ortaya çıkmıştır. Evet, mesele yalnızca Boğaziçi’nin meselesi değildir.
Mesele meşru olmayan bir atamadan da ötesidir. Mesele, sarayın, öğrencilerin tüm kimlikleriyle ve renkleriyle var olabilecekleri, toplum yararına özgürce bilim üretebilecekleri alanlar olması gereken üniversiteleri sistemin çarklarına uydurarak sindirmeye çalışmasıdır. Mesele, yaşamlarımızı baskı ve şiddetle kuşatma altına alan iktidara karşı üniversitelerimizi ve hayatlarımızı savunmaktır. Mesele, sosyal medyadan arkadaşlarımızı hedef gösterip tutuklanmalarına destek olan ana muhalefetin bizleri uzaklaştırmaya çalıştığı sokak siyasetine yeni bir soluk getirmek, düzen içerisinde öğütülmeye çalışılan gençliğin haklı politik özgürlük mücadelesinde sönmeyen bir kıvılcım olmaktır. Mesele, yağmacıları ve katliamcıları durdurabilmek için yan yana, omuz omuza mücadele edip şehir şehir, kampüs kampüs geleceğimizi savunmaktır.
Kayyum rektörün atanmasıyla başlayan protesto sürecinde sessiz kalmayan-kabul etmeyen her kesime yönelik başlatılan karalama ve linç kampanyası hiçbir karşılık bulmamış, aksine, bizlerin haklılığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Melih Bulu’nun kayyum olarak atanmasıyla başlayan Boğaziçi Direnişi süresince birçok üniversitede dayanışmalar kurulmuş, var olan dayanışmalar güçlenmiştir.
Bizler iktidarın ve yandaş medyanın bizlere dönük tüm saldırılarına cevabımızı kurduğumuz dayanışmalar ve sürdürdüğümüz kararlı mücadele ile veriyoruz.
Çünkü bizler, yandaşlarla kuşatılmış bir akademi, siyasi iktidarın arka bahçesi hâline getirilmiş kampüsler istemiyoruz.
Bizler, hocalarımızın ihraç edilmesini, topluluklarımızın kapatılmasını istemiyoruz.
Bizler, müşteri olmak da, sermeyenin boyunduruğu altına girmiş, ranta açılmış üniversiteler de istemiyoruz.
Bizler, hem çalışıp hem okumak zorunda kalıp işte ve kampüste sömürülmek, KYK borçlarına mahkûm olmak istemiyoruz.
Bizler, belediyelere kayyum atayan ve Kürt halkının iradesini yok sayan bu işgalci zihniyeti istemiyoruz. Bizler, direnen işçileri coplayan, 8 Mart’ta kadınların önüne set çeken polisi kampüslerimizde istemiyoruz.
Bizler, söz, yetki ve kararın üniversite bileşenlerinde olduğu demokratik üniversiteler ve özgür yaşamlar istiyoruz.
Taleplerimiz gücünü haklılığından, üniversite üniversite örgütlenen, büyüyen dayanışmalardan alıyor. LGBTİ+’ları nefret söylemleriyle hedef göstererek direnişe saldıranlara karşı gökkuşağını kuşanmalı, sesimizi, "Öyle mi Alay Komutanı" diye haykıran madencilerin sesine katmalı, kadın iradesini savunmalıyız. Bizler üniversite dayanışmaları olarak düşmanımızın bir, mücadelemizin de ortak olduğu bilinciyle tutuklu bulunan/ev hapsindeki arkadaşlarımızın serbest bırakılması ve üniversitelerimizdeki tüm kayyumların istifa etmesi için üniversite dayanışmaları olarak bir kampanya başlatıyoruz.
Başlattığımız, "Bundan Sonrası Hepimizde” kampanyası için yüreği Boğaziçi Direnişi’yle atanlara sesleniyoruz: Bugün Melih Bulu sadece bir’dir, bugün her bir üniversite iktidarın antidemokratik politikalarının bir görünümü olan kayyumlarla kuşatılmıştır. Bugün Boğaziçi kayyum atanan ne ilk ne de son üniversite olmuştur. Bunun bilinciyle üniversitelerimizde söz hakkımızı kazanmak, bilimsel eğitim talebimizi yükseltmek ve özgür yarınları kurmak için yan yana olmalıyız.
Üniversiteler bizim, gelecek bizim.
Kayyumlar gidecek üniversiteler bizimle özgürleşecek!
Boğaziçi protestolarına destek veren 35 DEÜ öğrencisine uzaklaştırma cezası!
Kayyum rektöre karşı başlayan Boğaziçi protestolarına destek veren 35 Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencisine bir hafta uzaklaştırma cezası verildi.
22-02-2021 13:25

Boğaziçi Üniversitesi'ne AKP'li Melih Bulu'nun kayyum rektör atanması sonrası başlayan protestolara destek veren Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencilerine uzaklaştırma cezası verildi. 35 öğrenciye verilen bir haftalık uzaklaştırma cezasına karşı açıklama yapan öğrenciler, ''Boğaziçi Direnişi ve taleplerimiz meşrudur. Gençliğe geri adım attıramayacaksınız. Bize diz çöktüremeyeceksiniz'' dedi.
Verilen cezada, “Eyleminizin YÖK Disiplin Yönetmeliği'nin 6. maddesinin 1. fıkrasında yer alan 'YÖK personelinin, kurum içinde ya da dışında, şeref ve haysiyetini zedeleyen sözlü veya yazılı eylemlerde bulunmak' suçu ile örtüştüğü anlaşıldığından, 1 hafta uzaklaştırma cezası ile tecziye edilmeniz uygun görülmüştür" ifadeleri yer aldı.
Birgün’den Berkay Sağol’un haberine göre öğrencilere verilen cezalara tepki gösteren Avukat Semih Taşcan ise şunları dile getirdi:
''Eylemlere katılan öğrencilerin arasından slogan atan ve pankart taşıyan öğrencilere bu cezalar verildi. Ancak yapılan eylemlerde YÖK personeli olarak belirtilen Melih Bulu'nun şerefine veya haysiyetine karşı bir söylem yok. Öğrenciler tamamen anayasal haklarını kullandılar. Bu yüzden cezanın iptali için İzmir İdare Mahkemesi'ne dava açacağız.''
'BİZE DİZ ÇÖKTÜREMEYECEKSİNİZ'
Dokuz Eylül Dayanışması'nın Twitter hesabından yapılan paylaşımda ise "DEÜ Rektörlüğü, 35 arkadaşımıza Boğaziçi Direnişi'ne destek verdikleri gerekçesiyle '1 hafta uzaklaştırma cezası' verdi. Boğaziçi Direnişi ve taleplerimiz meşrudur. Gençliğe geri adım attıramayacaksınız. Bize diz çöktüremeyeceksiniz" ifadeleri yer aldı.
DEÜ Rektörlüğü, 35 arkadaşımıza Boğaziçi Direnişi'ne destek verdikleri gerekçesiyle '1 hafta uzaklaştırma cezası' verdi.
— Dokuz Eylül Dayanışması (@deudayanismasi) February 22, 2021
Boğaziçi Direnişi ve taleplerimiz meşrudur. Gençliğe geri adım attıramayacaksınız. Bize diz çöktüremeyeceksiniz.#BoğaziçiDireniyor#BundanSonrasıHepimizde pic.twitter.com/a1bJ1eGrhg