Boğaziçi direnişçilerine tahliye!
Kadıköy’deki Boğaziçi eylemlerine katıldıkları gerekçesiyle tutuklanan Anıl Akyüz ve Şilan Delipalta’nın da aralarında olduğu 23 kişinin yargılandığı davanın ilk duruşması bugün görüldü. Mahkeme, tutuklu yargılanan Akyüz ve Delipalta hakkında tahliye kararı verdi.
02-04-2021 19:39

İleri Haber
Boğaziçi Üniversitesi'ne AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kayyum rektör olarak atanan Melih Bulu'ya karşı Kadıköy’de yapılan eylemde öğrencilere destek verdikleri için tutuklanan Anıl Akyüz ve Şilan Delipalta’nın da aralarında olduğu 23 kişinin yargılandığı davanın ilk duruşması bugün görüldü. Mahkeme tutuklu yargılanan Akyüz ve Delipalta hakkında tahliye kararı verdi.
İstanbul 38. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada, savcılık öğrencilerin tahliyesini istemişti. Verilen aranın ardından Mahkeme Heyeti, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine destek eyleminde gözaltına alınarak tutuklanan Anıl Akyüz ve Şilan Delipalta tahliye edildi. Ev hapsi cezasındakilerin ise cezaları kaldırıldı.
BASIN VE İZLEYİCİ ALINMADI
Saat 09.30'da başlaması planlanan ve İstanbul Anadolu 38. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülecek olan duruşma saat 10.45 itibarıyla başladı. Basının ve izleyicilerin alınmadığı duruşmaya, tutuklu öğrenciler Şilan Delipalta ve Anıl Akyüz getirildi. Milletvekillerinin duruşma salonuna alınmak istenmemesi üzerine arbede yaşandı fakat vekiller güvenlikleri aşarak duruşma salonuna girdi.
Duruşmayı takip edenler arasında Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, TİP Genel Başkan Yardımcısı Barış Atay, CHP'li Milletvekilleri Sera Kadıgil, Sezgin Tanrıkulu, Ali Şeker, HDP Milletvekili Hüda Kaya ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen bulunuyor.
ÖĞRENCİLERİN İFADELERİ ALINIYOR
Kimlik tespitinin ardından tutuklu yargılanan yüksek lisans öğrencisi Anıl Akyüz'ün sorgusu başladı: ''Öğrenciler tarafından sosyal medya bir miting çağrısı yapıldı. Ben de mitinge katılmak istedim. Ortada herhangi bir yürüyüş yokken kolluk tarafından önümüz kesildi. İhtar olmadan polis bize saldırdı. Polis kafamı kaldırıma vurarak beni gözaltına aldı. Hiçbir suç unsuru yoktu elimde, üzerimde. İki aydır tutukluyum. Keyfi ve siyasi şekilde tutuklandım. Tahliyemi talep ediyorum.''
Anıl’ın müdafi Av. Onur Güneş savunmasını yapıt: “İddianameye baktığımızda iki aydır tutuklu olan Anıl'la ilgili tek bir cümle yok, sadece en başta adı geçiyor. Niye tutukladınız o zaman? Anıl’ın anayasal haklarını kullanması engellenmiştir. O gün eylemcilere saldırılmış, tacize uğramışlardır. Asıl kolluk suç işlemiştir.”
İlçeden çıkma yasağı uygulanan iyatrocu Cihat Parıltı: ''İkametgâhım ve iş yerim farklı ilçelerde. Hakkımda uygulanan ilçeden çıkma yasağı nedeniyle işime gidemiyorum.''
Ev hapsi uygulanan üniversiteli Aslı Altınok ifade verdi: “Bana gözaltında çıplak arama yapılmak istendi. Hakkımdaki ev hapsinin siyasi bir karar olduğunu düşünüyorum. Yerli elektronik kelepçenin kadına şiddet faillerine uygulanacağı söylenmişti. Ancak görüldüğü üzere elektronik kelepçe biz öğrencilere uygulanıyor. Bunun anlamı biz kadına şiddeti önlemek yerine muhalif sesleri bastırmak istiyoruz demektir.”
Ev hapsi uygulanan Drama Eğitmeni Baran Doğan: “Gözaltı sırasında diğer arkadaşlarımla birlikte içinde dışkı bulunan bir hücrede tutulduk, insanlık dışı muamelelerle karşılaştık.”
Ev hapsi uygulanan Doktor Çağdaş Balcı: “Bir doktor olarak vahşice saldırıya uğrayan öğrencilere müdahale ettiğim için gözaltına alındım. Lebalep dolu kongreler yapılırken, pandemi gerekçesiyle gösteri hakkının engellenmesi bana komik geliyor.”
Hakkında 10 yıla kadar hapis cezası istenen hukuk öğrencisi Ezgi Ertürk: "O gün eylemde sadece bu salonda bulunan öğrenciler yoktu, binlerce öğrenciydik. Kayyumlara karşı olduğumuz için gözaltına alındık. Bizim hakkımızda mevcutlu kararı çıkmadan polisin kendi seçimleri neticesinde bu 23 kişi çoktan başka araca ayrılmıştı. Bu iddianame polisin seçtiği kişiler için hazırlanmıştır."
İfade veren Gökçe Şentürk: “Bu ülkenin kadınları, emekçileri, ezilenlerine karşı pandemi bir sopa olarak kullanılıyor ve sesimiz kısılmaya çalışılıyor. Bir eyleme katılmak bu ülkede genç olan, yurttaş olan herkesin göreviydi. Bu direniş halen devam ediyor. Gözaltı ev hapsi ve tutuklama furyası kimseyi korkutmuyor. Biz mücadele eden insanlarız. Korkmuyoruz.”
Ev hapsi uygulanan Göksu Uyar: “Herhangi bir toplulukla buluşmadan 6 polis tarafından yakalandım, yere yatırdılar. Polis otosunun içinde küfür, darp, hakaret ve ters kelepçeye maruz kaldık. Yaklaşık 14 saat polis otosunun içinde bekletildik. Gayrettepe karakoluna götürüldüğümüzde ise insan ve kedi dışkılarının olduğu bir nezarette tutulduk.”
Duruşma, 45 dakikalık aranın ardından ev hapsi uygulanan Hasan Doğan'ın ifadesi ile devam ediyor: “Kayyum rektörü kabul etmediğim için Kadıköy'de 15-20 polis tarafından gözaltına alındım. Arkadaşlarımdan ayrı bir otobüse alındım ve karakolda polisler beni hedef göstererek başka bir yere götürdü. Saatlerce hiç kimseye ulaşmama ve avukatıma haber vermeme izin vermeden beni tuttular. 7 saat sonra beni hastaneye götüreceklerini söylediler. Avukatıma haber vermeden gitmeyeceğimi söyledim ve bu şekilde avukatıma haber verildi. Ev hapsi verdiler kabul etmiyorum, kelepçeyi de çıkardım. Eylemlere katılmak ve haklarımı kullanmak suç değildir. Karakol içinde arkadaşlarımın yanında burnumun kanaması ve iki kere bayılmama rağmen 7 saat sağlık kontrolüne götürülmedim.''
İfade veren İlhami Oğlakçı: “Bu ülkede insanlar borçlarından dolayı intihar ediyor. Burada yargılanması gereken bizler değil, bu yoksulluğa yol açanlardır”
Ev hapsi uygulanan Koray Türkay: “Bize ev hapsi verilmesine neden olan 2911 sayılı kanun değildir. Boğaziçi öğrencileri diyor ki, biz seçim istiyoruz. Demokratik seçim isteyen öğrenciler bugün terörize ediliyor. Bugün o üniversitede demokratik seçimi ortadan kaldırmaya çalışanlar aslında Türkiye'de her yerde adalet mekanizmasını yok etmeye çalışıyor. Bugün dayanaksız raporlarla HDP kapatılmaya çalışılıyor. AYM reddediyor, bu sefer AYM kapatılsın diyorlar. Yasak kararını bilseydim de giderdim, Anayasa'nın 34. maddesi açıktır. Adam AYM'yi kaldıralım diyor. Ben istiyorum ki sohbet edelim. Benim mahkemeden tek talebim şudur: Gelin birlikte bu faşizme karşı hep birlikte mücadele edelim. Sizi suça teşvik eden iktidar gidici. Beraat istemiyorum, mahkeme heyetinin özgürleşmesini talep ediyorum.''
Hakkında 10 yıla kadar hapis cezası istenen Mehmet Şimşek: “Bugün başımıza gelen şeyin tanımı şudur: AKP Genel Başkanı tarafından Boğaziçi’ne bir kayyum atandı. AKP burada siyaset yapıyor, kendinden başka kimsenin de siyaset yapmasına müsaade etmiyor. Biz de bunu kabul etmiyoruz. Biz üniversitelerimizde kayyumlarla mücadele ediyoruz zaten. Benim taş attığım söyleniyor. Bu bir iddiadır. Ben de diyorum ki savcı bey de oradaydı ve o da taş attı. Benim aleyhime olan iddia ne kadar kanıtlıysa benim iddiam da o kadar kanıtlıdır. Eyleme ilişkin bir yasak kararından haberim yoktu, olsaydı da bir önemi yoktu. Kayyumlara karşı çıkmak suç değildir''
İfade veren Muhammed Turğut: ''Bizim burada olmamızın sebebi, politik duruşumuz ve kayyumları reddetmemiz.''
Ev hapsi uygulanan Klinik Psikolog Melis Akyürek: Aleyna Çakır'ın şiddet faili ve cinayetinden birinci derece sorumlu Umitcan Uygun'a takılmayan kelepçe Boğaziçi eylemlerine katıldığımız için iki kadına hızlıca takılmıştır. Ayağımızdaki kelepçelerimiz çıkarılıp şiddet faillerine takılmasını talep ediyoruz"
Tutuklu bulunan İstanbul Üniversitesi öğrencisi Şilan Delipalta: Bizi tanımlarken marjinal eylemciler ifadesi kullanılmış, biz binlerce öğrenciydik, ille de marjinal aranıyorsa kayyumluk binasına kendini kilitleyen Melih Bulu’ya bakılabilir. Annem beni kendi ayaklarının üzerinde dur diyerek büyüttü. Ben annemin öğüdünü dinledim ve kayyumu reddettim. Kendi ayaklarımızın üzerinde durmak istediğimiz için marjinal ilan ediliyoruz.
ARA VERİLDİ
Sanıkların beyanlarının ardından duruşmaya ara verildi. Ara sonrasında tanık polislerin beyanı ile devam edilecek.
TANIK POLİSLER DİNLENİYOR
Verilen aranın ardından tanık polisler dinlenmeye başladı. İlk tanık polis: "Çoğunu tanımam, bazılarını önceki olaylardan simaen tanırım." diyerek tanıdığını beyan ettiği kişileri göstererek tespit etti. Polis, "3 kere dağılma uyarısı yapıldı. Dağılmadılar. Rıhtım caddesini trafiğe kapattılar. Biz sürekli dağılın ihtarı yaptık. Dağılmayanlara yakalama işlemi yaptık. İmzaladığım tutanak doğrudur" ifadelerini kullandı.
Avukat Albert Yüksel, tanık polise işkencenin kim tarafından yapıldığını ve kim tarafından talimat verildiğini sordu. Tanık polis ise işkenceye tanık olmadığını, karakolda 7-8 saat bekletilen biri olduğundan haberdar olmadığını ve kendisinin bir işkence talimatı vermediğini söyledi. Sorulan sorular üzerine tanık polis Kadıköy Rıhtım Karakolu'nda avukat görüşlerinin engellenmediğini ve avukat görüşme taleplerinin karşılandığını iddia etti.
'ÖĞRENCİLER TAŞ VE SOPA KULLANMADI'
Tanık, kendi bulunduğu alanda öğrencilerin taş ya da sopa kullanmadığını söyledi. Sanık müdafilerinin gözaltına alınış biçiminin ne olduğu yönündeki sorusuna cevaben ikinci tanık polis ise "Öncelikle ifadeye davet ediyoruz, direnen olursa koluna girip götürüyoruz" dedi. Öğrencilere dağılmaları için ne kadar süre verildiği sorulunca tanık polis "yeterli süre" şeklinde cevap verdi. Kaymakamlığın yasak kararından, eylemden bir gün önce haberdar olduklarını söyledi.Bir kişi, iki polis götüremeyecek şekilde tavırlar sergiliyorsa ters kelepçe uyguluyoruz." Benim bulunduğum alanda taş, sopa gibi cisimler atılmadı, fakat bira şişeleri atıldı. Kim attı bilmiyorum"
'YUKARIDAN TALİMAT GELDİ'
Üçüncü tanık polisi, yürüyüşün kesinlikle yaptırılmayacağına dair yukarıdan talimat verildiğini belirterek, "Grupların toplanacağını öğrendik. Daha sonra yasaklama kararı çıktı. Ben postane önünde görevliydim. Yukarıdan sloganlarla grup gelince çevik kuvvetle önlerini kestik. Uyarıya rağmen yürümekte ısrar ettiler. Yukarıdan talimat geldi, kesinlikle yürüyüş yapılmayacak dendi ve gözaltı yaptık. Ben bir ya da iki kişiye yakalama yaptım, kim olduklarını ve hangi başka polisle yaptığımı hatırlamıyorum. Benim olduğum yerde taş, sopa gibi bir saldırı görmedim. Bana ya da diğer polislere yönelik bir şiddet olayı yaşanmadı" dedi.
Dördüncü tanık polis ise "Sanıklardan hatırladığım yoktur. Yasaklama vardı, uyarı yaptık, dağılmadıkları için kalkan kullanarak süpürme işlemi yaptık. Grup dağılmadı ve caddeye indi. Bu kez çevik kuvvet grubun dağılması için biber gazı kullandı." derken, öğrencilerin kendilerine dönük bir saldırısının olmadığını da sözlerine ekledi.
Yakalama işlemini kime ve hangi polisle birlikte yaptığımı hatırlamıyorum" Anıl Akyüz kendisini darp eden ve kafasını kaldırıma vuran polislerin tanıklar arasında olduğunu ve birinin dördüncü tanık olduğunu söyledi.
Son tanık polis, "Ben PTT önündeydim, benim olduğum yerde polise el kol hareketleriyle direnenler oldu. Bana karşı fiziksel bir direnme olmadı. Sanıklardan bu bağlamda hatırladığım yoktur. Flama sopalarıyla polislere vurmaya çalışıldığını gördüm ama benim olduğum yerde taş,sopa, bıçak, şişe atılmadı. Vuran kişileri hatırlamıyorum, tespit edemem. Tıbbi maske dışında fularlarla yüzünü gizleyenler de vardı. Ama sanıklar arasında bu kişiler yok" dedi.
Öğrenciler ve müdafileri tanık beyanlarına karşı beyanda bulunuyor.
SAVCI, AKYÜZ VE DELİPALTA'NIN TAHLİYESİNİ İSTEDİ
Savcı öğrenci fotoğraflarının ve dosyada bulunan görüntülerin inceleme için Jandarma Kriminal'e gönderilmesi, Anıl ve Şilan'ın tahliye edilmesi, tüm sanıklar yönünden sadece yurtdışına çıkmama adli kontrolü uygulanması, diğer adli kontrollerin kaldırılması yönünde mütalaa verdi.
ÖĞRENCİLERDEN BASIN AÇIKLAMASI
Süha Küçük - İleri Haber
Duruşma devam ederken, dışarıda toplanan öğrenciler ise tutuklu olan ve ev hapsi uygulanan arkadaşlarının serbest bırakılması için basın açıklaması düzenledi. Kitle, açıklama öncesi ''YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek'' sloganları attı. Basın açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:
''Anıl ve Şilan, 56 gündür 'kayyum Melih Bulu bize rektör olamaz' dedikleri için insanlık dışı bir muameleyle gözaltına alındı ve tutuklandı. Anıl ve Şilan üniversiteyi savunduğu için tutuklandılar. Biz Anıl ve Şilan'ı almak için bugün buradayız ve onları alana dek gitmiyoruz, gitmeyeceğiz. Biz biliyoruz, mahkeme bugün özerk üniversiteyi yargılamak için karşımızda.
Şilan ve Anıl'ı, direnen tüm gençliğe göz dağı vermek için tutukladılar. Arkadaşlarımızı 3 yıl hapis cezasıyla yargılıyorlar. Saray Rejimi, arkadaşlarımızı tutukladı ve kış koşullarında battaniye dahi verilmedi, eğitim hayatlarını engellemeye çalışıyorlar. Şilan ve Anıl, ne terör ne de adli suçludur. Gençliğe göz dağı verilmeye çalışılıyor. Bizler bugün Kartal Adliyesi'nden, özerk ve demokrasiyi savunduğu için tutuklanan Anıl ve Şilan'ı almak için geldik. Gücümüz ve yüreğimiz yetiyor. Sizi almaya geldik dostlar. Kuracağımız demokrasi ve özgür ülkede hiçbirini affetmeyeceğiz ve hesabını soracağız.''
Açıklama sonrası tutuklu üniversite öğrencisi Şilan Delipalta'nın kardeşi söz aldı: ''Bir yıldırma politikasıyla karşı karşıyayız. Ablam ve bizlerin mücadelesi devam edecektir. Bu baskı ve şiddet bitene dek mücadelemizi sürdüreceğimiz bilinsin. Gençliğe baskı ve şiddetle geri adım attırmaya çalışıyorlar, bilsinler ki gözlerini kaçırdıkları her yerdeyiz. Bir senaryo oynanıyor, bizi içeride yargıladıklarını zannediyorlar. Bilsinler ki, kayyum gidecek, biz kalacağız!''
Açıklamada söz alan HDP Milletvekili Hüda Kaya ise şunları söyledi:
''Az önce kapılar kilitlendi, duruşma salonuna girişimiz engellendi. Hiçbir kapı bizim direnişimizin önünde duramayacak. Burada 30 genç yargılanıyor. Neden? Hiç bir teammüle uymayacak şekilde atanan bir kayyum rektörü protesto ettikleri için tutuklandılar. Tecavüzcülerin, kadın katledenlerin, yolsuzluk yapanların hiçbirinin polis ablukasına alındığını görmedik. Biz bu topluma, adalete, emeğe düşman olan zalimlerle mücadele yapılmasını istiyoruz. Tüm ülke bu yozlaşmışlara teslim edilmiş durumda. İktidarın ötekileştirici vekillerine karşı biz vekiller üniversiteleri ve ülkeyi özgürleştirmek için sizlerle olmaya devam edeceğiz gençler.''
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise ''Zalimlerin zulmüne son verene kadar devam edeceğiz. Yolumuz yolunuzdur'' dedi.
Söz alan TİP Genel Başkanı Erkan Baş:
''Buradaki tüm arkadaşlarımızın, yoldaşlarımızın, sizlerin yaptıklarınıza şahidiz. Buraya geldiğimizde bir engellemeyle karşılaştık. Anıl ve Şilan'ın barbarca, hukuksuzca alındıklarını gördük. İçeride gördük ki, hiçbir arkadaşımız tek bir milim bile geri adım atmıyor. Bugünlerde görüyoruz ki, üniversiteleri kendi çiftliği olarak gören Saray'a karşı direnen arkadaşlarımıza karşı tüm kolluk güçleri devreye sokuldu. Gençliğe bir model kabul ettirmeye çalışıyor fakat tutmuyor, kabul görmüyor. Halka yabancılaşmış, çürümüş bir sistem dayatılıyor. Artık iki seçenek var. Türkiye ya Kürşatların ülkesi olacak ya da Anıl ve Şilan gibi direnen gençlerin ülkesi olacak. Bugün Anılları alacağız, yarınsa tüm ülkeyi özgürleştirmek için kol kola gireceğiz... Hepinizi selamlıyorum...''
CHP Milletvekili Sera Kadıgil ise şu ifadeleri kullandı:
''Bu ülkenin yöneticileri, kürsüye çıkıp üniversiteleri terörist olmakla suçladı, fakat o suçlayanların hiçbiri bugün burada yok. Tüm AKP milletvekillerine 'edep yahu' diyorum ve gelip ders ve örnek almalarını öneriyorum.''
İDDİANAMEDE NE VAR?
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, Anıl Akyüz ve Şilan Delipalta’nın da aralarında olduğu 23 kişinin 2911 sayılı yasaya ve kolluk kuvvetlerine mukavemet ettikleri iddiasıyla cezalandırılmaları istemiyle iddianame hazırladı.
Şilan Delipalta, Ezgi Ertürk ve Mehmet Şimşek'in 3,5 yıldan 10 yıla kadar, diğer 20 kişinin ise 1 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor.
'ONLARI ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞTURACAĞIZ'
Adalet İçin Hukukçular'ın sosyal medya hesabından duruşma öncesi yapılan paylaşımda tüm avukatlar adliye önüne davet edildi.
Açıklamada "Kayyum rektöre hayır eylemlerinde tutuklanan Anıl ve Şilan'ın da aralarında olduğu 23 kişinin yargılandığı davanın ilk duruşmasına tüm meslektaşlarımızı davet ediyoruz" denildi.
"Kayyum rektöre hayır" eylemlerinde tutuklanan Anıl ve Şilan'ın da aralarında olduğu 23 kişinin yargılandığı davanın ilk duruşmasına tüm meslektaşlarımızı davet ediyoruz.
— AdaletİçinHukukçular (@adaletsosyalizm) April 1, 2021
Yer: Anadolu 38 Asliye Ceza Mahkemesi
Tarih: 2 Nisan 2021 Cuma
Saat: 09.30#AnılveŞilanaÖzgürlük
Öğrenci Sendikası'nın sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda ise "Anıl ve Şilan kayyum rektöre karşı mücadele eden sıra arkadaşlarının yanında oldukları için Melih Bulu ve troll ordularınca hedef gösterilerek tutuklandı. Söz veriyoruz: Yarın onları özgürlüğüne kavuşturacağız! Söz veriyoruz: Kayyum Melih gidecek!" ifadeleri kullanıldı.
Anıl ve Şilan kayyum rektöre karşı mücadele eden sıra arkadaşlarının yanında oldukları için Melih Bulu ve troll ordularınca hedef gösterilerek tutuklandı.
— Öğrenci Sendikası (@OgrenciSen_) April 1, 2021
Söz veriyoruz: Yarın onları özgürlüğüne kavuşturacağız!
Söz veriyoruz: Kayyum Melih gidecek!#AnılveŞilanıÖzgürBırak pic.twitter.com/cdbsxpKTSx
NE OLMUŞTU?
Aralarında tutuklu öğrenciler Anıl Akyüz ve Şilan Delipalta’nın da bulunduğu 93 kişi, 2 Şubat’ta İstanbul’un Kadıköy ilçesinde yapılan Boğaziçi protestolarında gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanların 23'ünün gözaltı süresi uzatılmış, gözaltı süresi uzatılanların 10’u ise tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilmişti. Hakkında tutuklama talebi istenen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) yüksek lisans öğrencisi Anıl Akyüz ve İstanbul Üniversitesi öğrencisi Şilan Delipalta 5 Şubat'ta tutuklanmıştı.
İLGİLİ HABERLER
THY ve Pegasus'tan 'kısmi kapanmada seyahat' açıklaması
THY ve Pegasus, kısmi kapanma sürecinde yolcuların seyahat belgeleri ile yolculuk yapabileceklerini duyurdu.
14-04-2021 09:57

Kısmi kapanma kararının duyurulmasının ardından Türk Hava Yolları (THY) ve Pegasus'tan, uçuşlara ilişkin açıklama geldi. Her iki havayolu şirketi de yolcuların seyahat belgeleri ile yolculuk yapabileceklerini açıkladı.
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine toplantısının ardından Ramazan ayının ilk iki haftasında kısmi kapanma kararı alındığını duyurmuş, ''Sokağa çıkma saatlerinde zorunlu haller dışında şehirler arası seyahate izin verilmeyecek'' demişti. Bu açıklamanın ardından THY ve Pegasus, uçuşlara dair duyuru yaptı.
Türk Hava Yolları, sosyal medya hesabından yaptığı duyuruda "seyahat belgeleri"ni ibraz eden yolcuların havalimanlarına ulaşabileceğini açıkladı. THY'den yapılan açıklamada "Değerli yolcularımız; 14 Nisan 2021 itibarıyla uygulanacak kısıtlama süresince yolcularımız seyahat belgelerini ibraz ederek havalimanı ulaşımlarını sağlayabilirler. Sağlıklı ve güvenli uçuşlar dileriz" denildi.
Değerli yolcularımız;
— TK HelpDesk (@TK_HelpDesk) April 13, 2021
14 Nisan 2021 itibarıyla uygulanacak kısıtlama süresince yolcularımız seyahat belgelerini ibraz ederek havalimanı ulaşımlarını sağlayabilirler.
Sağlıklı ve güvenli uçuşlar dileriz. pic.twitter.com/pynlA0AsdW
Pegasus ise "14 Nisan 2021 itibarıyla uygulanacak olan 14 günlük kısmi kapanma sürecinde uçuşu olan misafirlerimiz, seyahatlerine ait belgeleri ile uçuşlarını güvenle gerçekleştirebilirler" duyurusunu yaptı.
14 Nisan 2021 itibarıyla uygulanacak olan 14 günlük kısmi kapanma sürecinde uçuşu olan misafirlerimiz, seyahatlerine ait belgeleri ile uçuşlarını güvenle gerçekleştirebilirler. #PegasusSağlıklıUçuşlar ✈️ pic.twitter.com/uyfqjZzxnd
— Pegasus Hava Yolları (@ucurbenipegasus) April 13, 2021
Rusya-Türkiye geriliminde mağdur olan TIR şoförleri: ’Bir aydır mahsur kaldık, yiyecek ekmeğimiz kalmadı’
Yaklaşık bir aydır Gürcistan’a geçmesine izin verilmeyen ve Çeçenistan’da mahsur kalan TIR şoförleri, yetkililerin Ukrayna SİHA’ları sebebiyle tırmanan gerilimde mağdur edilen şoförler için hiçbir girişimde bulunmadığını söyledi.
14-04-2021 09:02

İzel Sezer - @izelsezer
Türkiye’nin Ukrayna’ya silahlı insansız hava aracı (SİHA) satmasının ardından Rusya-Türkiye arasındaki gerilim tırmanırken; Rusya, Türkiye menşeli TIR’ların Gürcistan’a geçişine 29 gündür izin vermiyor. Çeçenistan’da mahsur kalan şoförler, ‘’En zaruri ihtiyaçlarımızı bile karşılayamıyoruz’’ diyerek yetkililerin mağduriyeti çözmesini istedi.
Yüzlerce kilometrelik TIR kuyruğunun oluştuğu bölgede bulunan şoförlerden edindiğimiz bilgilere göre, yaklaşık 1 aydır Vladikavkas Dağı ve Vladikavkas şehrine girişlerine izin verilmeyen Türkiyeli TIR şoförleri, Rusya Federasyonu’na bağlı Çeçenistan’da mahsur kaldı. Kişisel ihtiyaçlarını yol kenarında karşılamaya çalışan şoförler, bölge halkının yardımıyla yaklaşık 1 aydır yaşamını sürdürmeye çalışıyor.
‘YETKİLİLER HİÇBİR MÜDAHALEDE BULUNMUYOR’
Şoförler, Türkiye Ulaştırma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Türkiye’nin Moskova Büyükelçiliğinin kendilerine sahip çıkmamasına tepki gösterdi. Yetkililerle telefonla görüşme yaptığını belirten şoförler, yetkililerin şoförlerin mağduriyetlerine karşı duyarsız olduğunu ve sorunun çözümü için hiçbir müdahalede bulunulmadığını iddia etti.
‘DOLABIMIZDA EKMEK, SU KALMADI’
İleri’ye konuşan TIR şoförlerinden Mehmet Şerif Hacıoğlu, ‘’Ben yaklaşık 28 gündür bu kuyruktayım. Arkamda yaklaşık 60 kilometre, önümde ise 75 kilometreye yakın TIR kuyruğu var. Dolabımızda ekmek kalmadı, su kalmadı. En zaruri ihtiyaçlarımızı bile karşılayamıyoruz. Yetkililerimiz neden bize sahip çıkmıyor? Artık isyan ediyoruz. Ailelerimiz perişan, çocuklarımız telefon açtığımızda ağlıyor. Yetkililerin artık bu işe bir çözüm bulması lazım, biz de insanız ve insan gibi yaşamak istiyoruz. Ramazan ayı geldi, oruç tutacağız. Biz burada ne yiyip ne içeceğiz?’’ ifadelerini kullandı.
CHP il ve ilçe binalarına polis baskını
İstanbul'da CHP'nin "128 milyar dolar nerede?" panlartlarını astığı il ve ilçe binalarına polis baskın düzenledi
14-04-2021 00:54

CHP’nin “128 milyar dolar nerede?” yazılı pankart ve afişler çok sayıda kentte “cumhurbaşkanına hakaret” gerekçesiyle sökülürken, İstanbul il ve ilçe binalarına da polis baskın düzenledi.
İstanbul’un 39 ilçesinde yer alan ilçe başkanlıkları ile il başkanlığına eş zamanlı baskın düzenleyen polis, savcı talimatıyla pankartları sökmek istiyor.
CHP binalarına polis baskını!#128MilyarDolarNeredehttps://t.co/WSg9URugQA pic.twitter.com/t95rPWRmCW
— İleri Haber (@ilerihaber) April 13, 2021
CHP’liler ilçe binalarında nöbet tutuyor.
'Liste hazır, bizim aile 50 kişiyi götürür' diyen Sevda Noyan: Gerçek mağdur benim
Bir televizyon programındaki “15 Temmuz kursağımızda kaldı, benim listem hazır” sözleri nedeniyle “Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit” suçundan 6 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Sevda Noyan hakim karşısına çıktı.
13-04-2021 21:57

‘Arafta Sorular’ isimli programa katılan Sevda Noyan, ”15 Temmuz kursağımızda kaldı. Vallahi yapamadık istediklerimizi. Boş bulunduk. Yanlış anlaşılmasın, doğru anlaşılsın. Bizim aile şöyle bir 50 kişiyi götürür” şeklinde ifadeler kullanmıştı.
Sözcü’den Fahrettin Öztrük’ün haberine göre İstanbul 45. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada savunması alınan sanık Noyan, “Program 2 buçuk saat sürdü. Programın bir bölümünde 12 Eylül darbesinde üniversite okuyamadığımı anlattım ve darbelerin insanların hayatına ne kadar büyük etkileri olduğunu ve insanları nasıl etkilediğini anlattım. O günlerde darbe söylemleri vardı. Suçlamaların tam tersine, darbelerin hayatımızı ne kadar kötü etkilediğini ne kadar yanlış olduğunu anlattım” dedi.
Gerçek mağdurun kendisi olduğunu öne süren Noyan, savunmasında şunları söyledi:
“Programı sunucusu Esra Elönü de ‘Yine böyle bir şey olursa’ sorusu üzerine, nüktedan bir şekilde dedim ki ‘O zaman bir şey yapmadık ama bir daha böyle bir kalkışma olursa..’ diye esprili bir şekilde bu ifadeleri kullandım. Ancak burada bir eksiklik vardır. Ben komşulardan bahsettiğimde, sunucunun bunu normalde açması gerekirdi. Disleksi hastasıyım. Yani düşüncem ile ifademin birbirini tutmaması sonucu konuşmam eksik kaldı. Sunucu da bunu açmam için herhangi bir soru sormadı. Asıl anlatmak istediğim 70 hanelik bir sitede oturuyoruz. 7-8 tane site mensubu yurt dışına kaçtı. Bu kişilerden biri, yeniden geleceklerini ve darbe yapacaklarını bizleri barındırmayacaklarını söylediler.”
'NÜKTEDAN SÖZ OLARAK SÖYLEDİM'
Noyan, mahkemede yaptığı savunmanın devamında 58 yaşına kadar 3 darbe gördüğünü belirterek, “Vatanımı seven biri olarak mağduriyete uğrayan biri olarak bu konudaki hassasiyetimi hoş görmenizi istiyorum. Herhangi bir silahım yok Herhangi bir listem de yok, nüktedan sözler olarak söyledim” dedi.
Mahkemede söz alan sanık avukatı da, müvekkilinin beraatını talep etti. Mahkeme, esas hakkındaki mütalaasını hazırlaması için dosyanın duruşma savcısına gönderilmesine karar vererek duruşmayı erteledi.
'GERÇEK MAĞDUR BENDİM’
Duruşma salonundan çıktığı sırada konuşan Noyan, “Bir şey söylemek istemiyorum. Gerçek mağdur bendim. Hayırlısı olsun diyelim. İnşallah hak yerini bulur” dedi.
Soma Katliamı davası ertelendi: 'O tekmeyi yüreklerimize her gün attınız'
Soma maden faciasının davası Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde tekrar görülen duruşmasında dava 24 Mayıs'a ertelendi.
13-04-2021 20:03

İleri Haber
Manisa'nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014 tarihinde 301 madencinin hayatını kaybettiği maden faciasının davası bugün yeniden görüldü.
Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada 'olası kastla insan öldürme' suçundan ceza alan Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, yönetim kurulu üyesi Haluk Evinç ve mühendisler Efkan Kurt ile Adem Osmanoğlu, Yargıtay 12'nci Dairesi'nin ocak ayında verdiği karar doğrultusunda 'bilinçli taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma' suçundan yeniden hakim karşısına çıktı.
Sanıklar duruşmaya SEGBİS ile katıldı.
DURUŞMA BAŞLADI
Soma Katliamı davası Yargıtay kararının okunmasıyla Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı.
Duruşmaya faciada hayatını kaybeden 301 madencinin aileleri katlırken, patron sanık Can Gürkan Çağlayan Adliyesi'nden SEGBİS ile bağlandı.
Mahkeme heyeti Can Gürkan'a beyanlarını sorması üzerine Av. Güray Dağ heyete usule dair beyanlarda bulunmak istediğini belirtti.
Dağ şunları söyledi:
"Sanıkların talebi olmadığı halde ara karar ile sanıkların ifadelerinin SEGBİS ve istinabe ile alınmasına karar verdiniz.
Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamı olan ve iktidar tarafından müdahale edilen, eşi benzeri görülmeyen hukuksuzlukların olduğu bu davada, adil yargılanma hakkı kapsamında ailelerin önünde kararınızı tekrar değerlendirip kararınızdan rücu etmenizi talep ediyoruz."
'KATİLLER BURAYA GETİRİLSİN'
Av. Güray Dağ'ın beyanlarının ardından aileler, sanıkların mahkeme salonuna getirilmelerini talep etti.
Aileler, "Evet buraya gelsin, biz geliyorsak onlar da gelsin, katiller buraya getirilsin" dedi.
Mahkeme heyeti söz isteyen ailelere söz hakkı vermedi.
'BU OLAYA KARIŞAN HERKES BÜYÜK ACILAR YAŞIYOR'
Sanık Can Gürkan bozmaya karşı beyanda bulundu.
Gürkan'ın "Bu olaya karışan herkes büyük acılar yaşıyor farkındayım" demesi üzerine aileler "Neyin farkındasın?" diyerek tepki gösterdi.
Gürkan beraatini talep etmesinin ardından katılma taleplerine karşı itirazı olmadığını söyledi.
Sanık müdafii avukatı, "Biz hiçbir suç işlemediğimiz kanaatindeyiz, müvekkilimizin duruşmalardan vareste tutulmasını talep ederiz" ifadelerini kullandı.
'UTANMIYOR MUSUNUZ?'
Duruşmada söz alan Av. Berrin Demir sanıkların mahkeme salonuna getirilmemesine tepki gösterirken şu ifadeleri kullandı:
"Sayın başkan bu yargılama şeklinden utanmıyor muyuz? Dünya gündemindeki bir katliamda SEGBİSle ifade alınması, 301 madencinin canına sebep sanığın burada aileler ile yüzleştirilmemesi ve sizin buna izin vermenizden utanıyoruz. Bu ihsas-ı reydir."
'İŞÇİLERİN EKMEĞİNİ KAZANIRKEN ÖLMESİ SAYI HESABI OLARAK MI KALACAK?'
Av. Can Atalay söz aldı:
"Bütün meselemiz şudur; karşımızda bir Yargıtay kararı mı kağıt parçası mıdır? Bu bir paçavradır. Bu; paranın gücüne iman edenlerin, cemaatlerle iş tutanların kazandıklarını sandıkları bir paçavradır.
Bozma sonrası serbestiyet ilkesi gereğince biz sizin olası kast ile inceleme yapmanızı, gerekirse delil toplamanızı talep ediyoruz. Çünkü burada aleyhe bozma yasağı yok. Olası kastla ceza vermeniz gerekir. Bakın mümkün demiyoruz, gerekli diyoruz.
Öncesinde sanık müdafileri güneydoğudan gelen bir işçiye lafı getirmeye çalıştı. Sonra fetullahın cinlerine indiler, 15 temmuz anlattılar. Sonra karşı taraf Müge Anlı programının dökümünün celbini talep etti. Bu dosyada bu saçmalıklar yaşandı.
Biz orada keşif yaptık, heyet buna dair karar kurdu. Keşifte tüm noktalar kamera kaydına alındı. Biri dışında uzakta bir pet şişe bulundu ve o sıra elektrik kesildi. Mahkeme başkanı da buna bakmaya gerek yok dedi. Ankara'daki iş bitiriciler ise o heyeti gönderdiler.
Yargıtay C. Başsavcısı sayı hesabı diyor. Bu ülkede 5 10 işçi ölse idare ederiz diyor. Gezi'den sonra 301 işçinin ölmesi ile olası kast meselesi ortaya çıkmıştır diyor sanık müdafileri. Yargıtay da bu avukatlar da sayı hesabı yapıyorlar.
Bu ülkede işçilerin ekmeğini kazanırken ölmesi sayı hesabı olarak mı kalacak? Selçuk olsa anlatırdı, 'Burada katliam olacak bana izin ver ben havalandırma getireyim buraya' diyorlar. Patronlar ise buna para gidecek diye izin vermiyor.
Burası patlamaya hazır bomba gibiyken üretim 16.5 kat arttırılıyor. O ocağa inildi, bilirkişiler bize 'burada ne olduğu açıkça belli' dediler. Siz göremediniz ama bizler ve bilirkişiler gördü. Bizi ve kendinizi bu paçavra ile sınırlamayın.
Bırakın bu sorumluluğu 8 Ocak'ta 3 ay bekleyip itiraz eden Yargıtay C. Başsavcılığı taşısın. Bırakın bu kadar kapsamlı dosyayı 5 günde karara bağlayan 3 tane değişen üye taşısın.
Bu davada başından beri siyasi baskı vardır. Katliamdan sonra Alp Gürkan canlı yayında 'bu maden benim, ben sorumluyum' dedi. Yıllarca yargılamadan kaçırıldı.
Bugün ise talimat ile SEGBİS dayatılıyor. Ailelerin de dediği gibi Can Gürkan 301 insanın katilidir, bugün bu aileler o yüzden Can Gürkan nerde diye soruyor. SEGBİSe bu yüzden itraz ediyoruz. Tüm yaşananlarla, burada adil yargılanma yapıldığına inanmamızı beklemeyin."
'OLASI KASTTAN CEZA VERİLMEZSE HİÇBİR İŞÇİ KATLİAMI CEZALANDIRILAMAZ'
Av. Mürsel Ünder söz aldı:
"Hafızalarda nasıl kalacağınıza dair ağır bir yük altındasınız. Bu yargılama sermayenin baskısıyla yürüdü, devlet ve yargı sermayeye kol kanat gerdi, sermayenin hasar görmemesi için de elinden geleni yapmaya devam ediyor.
Can Gürkan, 'Eğer olası kasttan ceza verilirse madencilik yapacak kimse bulamazsınız' demişti. Eğer bu dosyada olası kasttan ceza verilmezse hiçbir işçi katliamı cezalandırılamaz."
'İŞ CİNAYETLERİ FITRAT, KADER DEĞİLDİR'
Av. Berrin Demir söz aldı:
"Katledilen 2 işçiyi tanıyorum. Doğduklarını, büyüdüklerini, evlendiklerini gördüm. Bu topraklarda zeytin, tütün ekilirdi bunları bitirdiler. Sonra da benim bu kardeşlerim yerin 7 kat altına girip çocuklarına hayat kazanmaya çalıştılar.
Bu arkadaşlarımız, katilleri 3 kuruş daha kazansın diye katledildi. Varolan heyetin değiştirilmesi, şahsınızın buraya başkan olarak tayini de tesadüfi değil.
Ben 34 yıldır iş cinayeti davasında emek veren bir avukatım Bu davanın gidişatı bana gösterdi ki bu ülkede olmayacak, imkanın varsa yapılmayacak şey yok.
Burada ilmek ilmek bir düzenek oluşturuldu, bununla mücadele etmeye devam edeceğiz. Böyle bir Yargıtay bozma düzeneği yok, daha önce buradaki hiç kimse böyle bir şey görmedi. Büyük bir oyunun içindeyiz.
İş cinayetleri fıtrat, kader değildir. İş cinayetleri yüzde 98 oranında engellenebilir şeylerdir. Bu madende bunlar yazıldı, çizildi, söylendi. Buralı olduğum için biliyorum, hiçbir tedbir alınmadı.
Buralarda bu travmadan dolayı akıl sağlığını yitirdi insanlar. Sakatlandı insanlar. Bu, para hırsı gözünü bürüyen katiller sakatladı bu insanları.
Mahkeme başkanı bize 'neden her duruşmaya 30 kişi gelyorsunuz bu dava siyasi bir dava değil' demişti. Bu alan siyasaldır, bizim mücadele alanımızdır.
Heyete soruyorum,siz şimdiye kadar bu şekilde bir katılan vekili ordusuyla karşılaştınız mı bir iş cinayeti dosyasında? Bu insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur Biz aklımız ve nefesimiz yettiği kadarıyla bu davaları yürütecek, mücadele edeceğiz."
'BURADA KATİLLER VAR'
Avukat beyanları tamamlanmasının ardından, duruşmaya katılanların beyanları dinleniyor.
Katledilen bir maden işçisinin babası şunları söyledi:
"Burada katiller var; arkasında da siyasi abileri, vahşi kapitalizm ve hukuk dedikleri şey var. Sanık avukatları, 'keser döner sap döner' demişti. Onlara hesabın da döneceğini söylüyorum."
'BEN YEDİ SENE ÖNCE ÇOCUĞUMLA TOPRAĞA GİRDİM'
Katledilen bir maden işçisinin annesi Elmas Kaya şunları kaydetti:
"Bütün avukatlarımız gereğini söyledi. Benim oğlumu niye öldürdüler demeyeceğim. Size başka şeyler soracağım.
Biz kitapları hep düz tarafından okuruz, öyle zaman oldu ki kitaplar ters tarafından okunuyor. Bizim avukatlarımız dövüldü, içeri atıldı. (Sanık vekillerini göstererek) Onların avukatları dedi ki 'onlar da çok basiretsizmiş, valizle para kazanıp kaçsalardı' dediler.
Yaratandan değil yönetenden korktukları için böyle. Bu taraftaki avukatlar çanta çanta para aldılar, bu taraftakilere dayak tutuklama düştü. 300 can değil 5000 can aldınız. Adalet arkanızda yazan yazıda kalmasın adalet cüzdanınızla değil vicdanınızla karar verin.
Ne kadar yüksekten görürünürseniz görünün, tamam biz alçaktayız ama şunu unutmayın, siz bunu korku için yaptınız. Nerde bizim evlatlarımız, ben yaşıyor muyum sanki? Ben yedi sene önce çocuğumla toprağın altına girdim. Size diyeceğim siz de yaşamadan ölmeyin."
'ADALET SAĞLANMADIĞI SÜRECE YANMAYA DEVAM EDECEĞİZ'
Katledilen işçilerden birinin eşi:
"Benim eşim son 3 ay sürekli gazdan zehirlenip geliyordu. 'Kömürü elimize alamıyorduk, yanıyordu' diyordu. Başımıza bir iş gelecek diyordu. Amirlere söylediklerinde 'çantanızı alın gidin' dediler. Eşimin gözü açık gitti, gözleri kapanmıyordu.
Sizin adaletinize nasıl güvenelim, o arkanızdaki yazıyı kaldırın. Kendi adaletimizi kendimiz mi sağlayalım? Benim çocuklarım yedi yıldır babasız. Biz yanıyoruz, siz adaleti sağlamadığınız sürece yanmaya devam edeceğiz."
'O TEKMEYİ YÜREKLERİMİZE HER GÜN ATTINIZ'
Soma 301 Madenciler Sosyal Yardımlaşma Derneği, duruşma öncesi mahkeme salonu önünde açıklama yaptı.
Artı Gerçek'ten Yağmur Kaya'nın aktardığına göre, açıklamayı okuyan dernek başkanı İsmail Çolak şu ifadeleri kullandı:
“Tekmelediniz bizleri sonraysa kendinize seçim yatırımı yapmak için bir özür dilettirdiniz. Kuru bir özür müydü o tekmenin acısını bizim yüreğimizden sökecek olan? O tekmeyi her gün attınız yüreklerimize… Mahkeme salonlarında verdiğiniz kararlarla, HSK önüne evlatlarımızın toprağını götürürken bizlere biber gazı sıkarak tekmelediniz. Avukatlarımıza şiddet gösterilmesine göz yumarak, dava karar aşamasına gelmişken, hakimi değiştirerek tekmelediniz. 'İnfaz yasası' adı altında 6 gün biçtiğiniz cezayı bile çok görüp bu kararı bozdunuz. Çıkardınız evlatlarımızın katillerini…
'BU MÜCADELEYİ BÜYÜTMEYE DEVAM EDECEĞİZ'
2 yıl sonra tekrar mahkeme salonlarını doldurma nedenimiz ise kamu görevlilerince yargı yolunun yeniden açılmasıdır. Biz adalet arayışımıza tam 7 yıl önce başladık, katliamından sorumlu tüm sanıklar kamu görevlileri Hukukun üstünlüğü gözetilerek yargılanmalıdır. Adalet sadece sermaye sınıfına ya da nüfuz sahibi olan insanlara olmamalıdır” diyerek yeniden tüm kamuoyunu davaya sahip çıkmaya davet etti.
Soma'dan sonra yüzlerce işçi kaybettik, hepsinin ailesinin yanındaydık. Biz yaşatmak ve onları korumak için yola çıktıkça başka haberlerde yıkıldık. Ne olursa olsun mücadele etmeye ve bu mücadeleyi büyütmeye devam edeceğiz."
ARA KARAR
Mahkeme ara kararını açıkladı. Sanıkların duruşmaya getirilmesi talebinin reddine, Adem Ormanoğlu ve Efkan Kurt yönünden vareste tutulma taleplerinin kabulüne, Can Gürkan yönünden reddi ile bir sonraki duruşmada SEGBİS ile hazır edilmesine, mütalaaya karşı önümüzdeki celseye kadar taraflara ayrı ayrı süre verilmesine, Haluk Evinç'in acil durum sorumluluğunun bulunup bulunmadığı konusunda beyanlarının alınması için talimat yazılmasına ve duruşmanın 24 Mayıs 2021 Saat: 09.00'a ertelenmesine karar verildi.
NE OLMUŞTU?
Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde yıllarca süren dava 2018 yılında sonuçlanmıştı.
Davada 37 kişi beraat etmiş, 14 sanık da taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olmaktan ceza almıştı.
Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan’a basit taksirden 15 yıl hapis cezası verilmişti.
Bilinçli taksirden yargılanan diğer sanıklar Genel Müdür Ramazan Doğru 22 yıl 6 ay, İşletme Müdürü Akın Çelik 18 yıl 9 ay, Yardımcısı İsmail Adalı 22 yıl 6 ay hapis cezası almıştı.
Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, 18 Nisan 2019’da tahliye edilmişti.
Kabine toplantısının ardından yeni kısıtlamalar açıklandı
Kabine toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Erdoğan, yeni tedbir ve kısıtlamaları duyurdu.
13-04-2021 18:27

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2 saat 45 dakika süren kabine toplantısının ardından açıklamalarda bulunyor.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şu şekilde:
"Müslümanlar olarak bu ayın her gününü ibadet ve manevi arınma yanında helalleşme, dayanışma, yardımlaşma, iyiliği ve sevgiyi yüceltme yarışmasına dönüşeceğine yürekten inanıyorum. Rabbimden bizi bayrama yetiştirmesini niyaz ediyorum.
"Son Kabine toplantımızdan bu yana diğer çalışmalarımızın yanı sıra bir dizi uluslararası programa katıldım. Önceki hafta Türk Konseyi Devlet Başkanları ile çevrim içi zirvede geniş bir yelpazede işbirliği ilerletmenin yollarını aradık. Tam ve gözlemci ülkelerinin yanı sıra Türk Konseyi'ne katılmak isteyen çok sayıda ülke bulunuyor. Artık bu oluşumu uluslararası bir örgüt haline getirmemizin zamanının geldiğine inanıyoruz. Konsey bünyesinde kurulan çok sayıda yapı ile üzerinde çalışılan vizyon belgesi çok daha güçlü bir kurumsallaşma ihtiyacını ortaya koyuyor. İnşallah salgın şartlarının el vermesi halinde kasım ayında Türkiye'de ev sahipliği yapmayı planladığımız 8. Olağan Zirve'de bu konuda somut adımları atacağız.
"Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Michel'i ve Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı von der Leyen'i ağırlayarak görüştük. Gümrük birliğinden vize serbestisine, 18 Mart mutabakatından güncel gelişmelere kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsayan bu gelişmenin yeni bir dönüm noktası teşkil etmesini diliyoruz. Türkiye AB ile ilişkilerinde daima samimi ve şeffaf olmuştur. en başından beri AB'ye tam üyelik için gerekli şartları karşılayacak adımları birer birer attık. Bizden sonra başvurduğu halde hızla birliğe üye yapılan ülkelerin çok önünde olduğumuz bir gerçektir. Avrupa ülkelerinde salgın sürecinde yaşanan toplumsal kargaşalar karşısında verilen demokrasiye ve hukuk devletine aykırı tepkiler, Türkiye'ye yönelik çifte standartı bir kez daha gözler önüne sermiştir. Türkiye'ye yöneltilen ithamların ilkesel temeli olmadığını her fırsatta muhataplarımıza anlatıyoruz. Biz AB tam üyelik hedefimize ve bu çerçevedeki taahhütlerimize bağlıyız. 18 Mart mutabakatı çerçevesinde üzerimize düşenleri fazlasıyla yerine getirerek düzensiz göç akınına Avrupa'nın uğramasının önüne geçtik. Türkiye'nin demokrasi, insan hakları, hukuk devlet, ekonomide güven ve istikrar gibi hususlardaki gayretleri, öncelikle kendi vatandaşlarının hak, özgürlük ve refah seviyesini yükseltmeyi amaçlamaktadır. Bu süreci AB ile yönetirsek çok daha memnun kalırız, aksi halde biz kendi vatandaşlarımız için en faydalı neyse onu yapmayı zaten sürdüreceğiz.
"Hukuk ve ekonomi reformlarıyla ilgili takvimleri yakından takip ediyor ve adım adım hayata geçiriyoruz. Sınırlarımız içinde güvenliği tahkim etmek, sınırlarımız hassasiyetle korumak ve sınırlarımız ötesindeki harekatlarımızı sürdürmek suretiyle Türkiye'nin terör tehdidine maruz kalmamasını sağlıyoruz. Ekonomide işler iyi gidiyor. İhracatımız her ay rekorlar kırarark artarken, fabrikalarımız mal yetiştirmek için gece gündüz çalışıyor. OSB'ler başta olmak üzere tüm üretim merkezlerinde gözle görülür bir hareket var. Hammadde ve aramalında küresel bir sıkıntı olmasa, üreticilerimizin çok daha büyük atılım gerçekleştireceğini biliyoruz. Finansal dalgalanmaların üstesinden gelecek tedbirleri kararlılıkla sürdürüyoruz.
"Türkiye'nin teörör örgütleriyle, darbe heveslileriyle, ekonomik tetikçilerle, sosyal kargaşa çıkartma gayretleriyle mücadelesinde kritik bir safhaya geldik. 2023 hedeflerinin sembol haline geldiği bu mücadeleyi kazandığımızda önümüzde daha aydınlık günlerin kapıları açılacak. Ancak birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize, hedeflerimize sahip çıkarak aşabileceğimiz bu mücadelenin önünü tıkamak isteyenlere aradıkalrı fırsatı vermeyeceğiz.
"Alınan tedbirler sebebiyle işleri aksayan tüm kesimlerimizi destekliyor, yanlarında yer alıyoruz. İçerde, hizmetler sektöründe yaşanan sıkıntıları yakından takip ediyoruz. Faaliyetlerine ara vermek veya sınırlandırmak zorunda kalan esnaflarımızı pek çok başlık altında destekliyoruz. Verdiğimiz karşılıksız desteklerin tutarı 60 milyar lirayı aşmıştır. Buna rağmen esnaflarımızın bir an önce eski düzenlerine dönmek istediklerinin farkındayım. Turizm sektörü tüm hazırlıklarını tamamlamış vaziyette şartların normale dönmesini bekliyor. Her kesimden insanımızı destekleyerek bu zor günleri geçirmenin yollarını arıyoruz. İstihdamın sürdürülmesi ve artırılmasını temin için verdiğimiz teşvikler sayesinde bu alanda altından kalkılamayacak yıkımlar yaşanmasının önüne geçtik. Emeklilerimizin durumunu iyileştirecek adımlar atıyoruz. Salgın sürecinde hayata geçirdiğimiz paketlerden biri de en düşük emekli maaşını 1500 TL'ye çıkarmaktı. Çiftçilerimize bu yıl için 24 milyar liralık destek bütçesi ayırdık. Sezonu geçmek üzere olduğu için ürünleri depolarda çürüme tehlikesiyle karşı karşıya olan patates ve soğan üreticilerine de müjde verdik. Ürünlerin belirli kısmını satın alarak ihtiyaç sahibi ailelere ücretsiz hibeye başladık. Niğde, Eskişehir ve Ankara'da son 3 günde yaklaşık 7 bin 500 ton patates ve kuru soğan alınarak 15 ilimize sevk edilmiştir.
"Edirne başta olmak üzere çeltik üreticilerimizin yaşadığı sıkıntıları da yine alımlarla çözüme kavuşturuyoruz. Dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki millet kütüphanesinde gençlerimizle birlikteydik. Sohbetimizin başlıklarından biri gençlerimizin istihdamı için yaptıklarımız ve yapabileceklerimizdi. Gemişte çok büyük sorun kaynağı olan eğitim safhasını aştığımıza göre, artık tüm dikkatimizi ve enerjimizi gençlerimizi bugünün ve geleceğin dünyasında karşılığı olan alanlara yöneltmeyi düşünebiliriz. Bütün OSB'lerde, endüstri bölgelerince vs. oradaki bütün işverenlerle yakın, sıcak irtibata geçip gençlerimizin üniversiteyi bitirdikten sonra değil, üniversiteyi bitirmeden staj döneminde istihdamının başlaması talimatını verdik. Kamudaki sınırlı istihdam yerine özel sektördeki çok daha geniş çalışma alanlarına yönelen gençlere verdiğimiz destekleri anlatıyoruz. Özel sektör kuruluşlarında istihdam edilecek her bir kişi için 100 bin lira kredi imkanı getirdik. Gençlik ve Spor Bakanlığımız bu yıl sözleşmeli ve işçi kadrosunda toplam 8 bin121 kişiyi istihdam edecektir. Şehir yakınları ve gazilerimizin istihdamını en son yaptığımız 333 atamayla toplamda 45 binin üzerine çıkardık. İş hayatında giderek daha etkin hale gelen kadınlarımıza verdiğimiz destekleri de artırarak sürdürüyoruz.
"Salgının yol açtığı sıkıntıları çözecek olan da, ülkemizi hak ettiği yere çıkartacak olan da yine biziz. Milletimizin moralini bozmaya, içini karartmaya, zihnini bulandırmaya yönelik hiçbir söz ve eylemin bu ülkeye faydası olmadığı gibi, yol açacak karmaşa hepimize ilave yükler getirecektir. Hepimizi hayırda yarışmaya, hak ve hakkaniyet çizgisinden ayrılmamaya davet ediyorum.
"Avrupa başta olmak üzere pek çok yerde hala yaygın şekilde süren kısıtlamaların kademeli olarak kaldırılması planlarının gerisinde kalmamak için gayret gösteriyoruz. Aşılamada toplamda 19 milyonu bulan rakamımızla dünyada ilk sıralarda yer alıyoruz. Tedarik imkanını genişleterek bu rakamı hızla artırmak için tüm kapıları zorluyoruz. Ancak vaka ve vefat sayılarımızın artış gösterdiği durumlarda ister istemez tedbirleri sıkılaştırmaya mecbur kalıyoruz. Ülkemizdeki tabloyu dünyadaki yerlerdeki genel gidişatın gerisine düşürmemiz gerekiyor. Son dönemde bilhassa büyükşehirlerde artan vaka ve vefat sayıları bizi tedbirleri yeniden sıkılaştırmaya yöneltti. Her ne kadar sağlık sistemimizi zorlayacak bir durumla karşı karşıya değilsek bile, buna seyirci kalamazdık.
"Bugünki toplantımızda süreci tüm boyutlarıyla yeniden değerlendirdik. Amacımız en doğrusunu yapmaktır. Bu çerçevede, Ramazan ayının ilk 2 haftasında tedbirleri biraz daha sıkılaştırarak kısmi kapanma uygulanmasına geçiyoruz. amacımız bu 2 haftalık sürede vaka ve vefat sayılarında önemli oranda düşüş sağlamaktır. Bu 2 haftalık dönemde beklediğimiz oranda iyileşmeyi temin edemezsek çok daha sert uygulamaların gelmesi kaçınılmaz hale gelecektir.
"Ülkemizin geçmişte de tecrübe ettiği kısmi kapanma çerçevesinde şu hususlar uygulamaya geçirilecek:
Hafta sonu sokağa çıkma sınırlaması uygulaması sürerken, hafta içi sokağa çıkma sınırlamasını saatleri akşam 19.00-sabah 05.00 olarak güncellenmiştir. Şehirlerarası seyahatlere izin verilmeyecektir. 65 yaş üstü ve 18 yaş altının şehir içi toplu taşıma araçlarını kullanma sınırlamasını yeniden getiriyoruz. Kamuda saat 16.00'da bitecek şekilde dönüşümlü ve esnek mesai yaygınlaştırılacak, hamileler ve kronik hastalığı olanlar ile, 10 yaş altı çocuğu bulunan kadın personel idari izinli sayılacaktır. Şartları uyan özel sektör firmaları da teşvik edilecektir. 8. ve 12. sınıflar ile okul öncesi eğitim kurumları dışındaki tüm kademeler uzaktan eğitimle faaliyetlerini sürdürecektir. Kafe, kıraathane, lokal, çay bahçesi, spor salonu vb. mekanlar faaliyetlerine bayram sonrasına kadar ara verecektir. Lokanta vb. işletmeler ise sadece belirlenen saatlerde paket ve gel-al şeklinde çalışmalarını yürütecektir. Nişan, kına, nikah, genel kurul vb. bütün toplantılar ile kapalı alanlarda yapılan etkinliklerin tamamı bayram sonrasına kadar ertelenmiştir. Konaklama tesisleriyle evlerde toplu fitar vb. organizasyonlar gerçekleştirilemeyecektir. Konu ile ilgili ayrıntılar İçişleri Bakanlığı genelgesiyle duyurulacak, yarın akşam saatiyle başlayacaktır.