Boğaların kırmızılı kadınla ne ilgisi var (Bora Murat Pektaş)

Bir çok insan kırmızı rengin boğaları sinirlendirdiğine inanır.Boğa güreşlerinde kullanılan Muleta isimli kumaşın kırmızı olması bu inanışın nedeni olabilir.Fakat inanılanın tersine boğaların kırmızı renkle bir alıp veremediği yoktur çünkü tüm sığırlar kırmızı-yeşil renk körüdür.Dolayısıyla boğayı sinirlendiren kumaşın rengi değil hareketidir.Zavallı hayvanın suçu yoktur  öfkelenmekte.Sonuçta gözüne soka soka sallandığında bir koala bile sinirlenebilir kumaşın hareketine.Boğalar biraz bekleyebilir.Şimdi bir insandan bahsedelim, Ceyda Sungur’dan.

Kendisi İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır.Fakültenin toraman dekanı pek hoşlanmaz kendisinden..Bu aşırı antipatik, ultra espirili dekan 1 Haziran 2013′te fakültenin kapılarını kapatıp insanları tomaların önüne atmıştı.Bununla ilgili soruları fakülteyi kapatıp yazlık  yapacağını söyleyerek göğüslemişti kendisi.Bu espirili adam bir süre önce  “öğretim üyelerini provoke ederek toplanmaya neden olmak” ağır suçundan soruşturma açmıştı Ceyda Hanım hakkında.Çünkü alimallah provoke olan hocaların sağda solda toplaşması tedrisat dünyamıza karşı infial yaratabilirdi.Ayrıca biliyorsunuz bir insanın hak hukuk gak guk demesi için illaki provoke olması gerekiyor.Bu vatan evladı dekan ,geçen günlerde Ceyda Hanım’la ilgili yeni bir soruşturma açtı.Bu kez mevzu  “izinsiz afiş asmak” tı.Tabi böyle bir kafa açısından üniversitenin,1 milyoncu japon pazarından farkı olmadığı için sendika afişinin de üniversitede işi olamazdı.Bundan dolayı hanımefendinin  üniversiteden atılması gerektiğini buyurmuşlar kendileri.Zaten hocalar olmasa fakülte mis gibi yönetilirdi ona göre.Herneyse,nihayetinde Ceyda Sungur yapması gerekeni yapmış sendikanın grev afişini bir güzel asmıştır çalıştığı fakülteye.

Ceyda Hanım’ı Gezi Parkı’nda ,kırmızı elbisesinin etekleri gazdan uçuşurken tanımıştık.Kendisi nam-ı diğer Kırmızılı Kadın’dır.Filmdeki ya da şarkıdaki değil parktaki Kırmızlı Kadın’dır o.Büyük Haziran Ayaklanması’ndan bir kaç gün önce polisin, oran/orantı hesaplarını altüst eden bir öfkeyle saldırdığı kadındır.O ,yaşadığı ülkenin,şehrin,mahallenin bir beton imparatorluğuna dönüşmesini engellemek için Gezi Parkındaydı o gün.Bütün ülke bir müteahhit cemaati tarafından şantiyeye çevrilmişti.Bütün  insanlarla birlikte tüm şehrin üzerine beton dökseler bir nebze rahatlayacaklardı.Bunu yapamayacaklarını bildikleri için Taksim Meydanını bir çeşit üstgeçide, Gezi Parkı’nı ise büyük bir işhanına dönüştürmeye yemin etmişlerdi.Bu çimento partisine karşı,Gezi Parkı direnişini başlatan dostlarımızdan birisidir Ceyda Sungur.

Burada tüm bunların boğalarla ne alakası var sorusu haklı bir soru olacaktır.Bize yıllardır,özellikle Gezi Parkı eylemlerinden beri arena heyecanı yaşatan azgınlık Ceyda Sungur’u gazlarken kırmızı elbisesinin rengine mi takmıştı kafayı? Sanmıyorum.Zira kırmızı-yeşil renk körü sığırlar gibi onlar da Ceyda Sungur’un elbisesinin rengine değil ,kendi vandallıklarına karşı bir hareklenmenin içinde olmasına öfkelenmişlerdi.Belki de ülkenin bir kaç gün sonra üzerlerine çökeceğini hissetmişlerdi.Başlayan hareketliliğin huzursuzluğuydu Ceyda Sungur’a saldırmalarının nedeni.Tıpkı öfkeli bir boğa gibi ,hareket eden her şeyden nefret ettiklerini bolca gördük ilerleyen günlerde.Tabiki bu bir kumaş parçasının salınmaları değil,kıtalar geçen onbinlerin ve sokakları inleten milyonların hareketiydi.Katılan milyonların rengine değil hareketliliğine baktılar.Sosyalist,ulusalcı,çevreci vs demeden kıpırdayan her şeye saldırdılar.O günün başbakanı,şimdinin cumhurbaşkanı ve bir zamanların belediye başkanı olan zat,coplaştı,gazlaştı,tomalaştı ve destan yağdırdı halkın üzerine.Harekette bereket yoktu ona göre.En azından böyle bir hareket ona göre değildi.Sonuçta bereket deyince insanın aklına duble yol,plaza,tuğla  cart curt gelmeliydi.Park ,mahalle ,meydan vs ise ancak zibidilerin aklına gelirdi.Bu minvalde hepimizi telef etmeye yeltendiler günlerce.Korkmakta haklıydılar.Memlekette bunlar gibi 10 milyon kişi ayaklansa ben ne hissederdim bilemiyorum.

Velhasılı Haziran Ayaklanması’na katılan yuttaşları cezalandırmaya çalışıyorlar uzunca bir süredir.Ceyda Sungur bunun en güncel örneklerinden biri.Elbisesinden saçına,,çantasından ayakkabısına bugünün kültürel iklimini yansıtmış,abartmayı göze alarak söyleyelim,bir pop-art figürüne dönüşmüştür o.Hareketten işkillenen Beton Cemaati’nin  mikserleri öfkeden fır dönmeye, vinçleri yukarı doğru yekinmeye ,taşeronları ise aşermeye başlamıştı.Kadın ya da çocuk,yaşlı ya da sakat,kedi ya da kuş can verebilecek her şeyi sulayıp gazladılar.

Toprak suyu emdi, ciğerlerimiz gazı alıştı.Görkemli kitleselliği bitmiş bile olsa, Haziran Ruhu şehir hayatına dahil oldu.O şimdi parkta, koruda, okulda bir direniştir.

Neticede kırmızılı Ceyda Hanım mücadeleye devam etmektedir.Haziran Destanı’na yeni cümleler yazmaya devam etmektedir.Çünkü Haziran ,yazılıp bitmiş bir destan değildir.Hangi renkten olduğumuzu önemsemeden ama illaki ortak düşmana karşı ortak değerlerimizi belirginleştirerek yeni cümleler yazmaya devam etmek boynumuzun borcu olmalıdır.

Faşist soytarıların satırla odun kırdığı bir ülkede yapacak çok iş vardır.