Biz karıncalarız Mary
“Benim hayatım Sinderella masalındaki gibi bir dizi dönüşümlerden oluşuyordu; bir gece, ucuz bir pansiyonda, böceklerin kemirdiği bir divanın üstünde, ertesi gece, son moda bir evde ipek örtüler altında uyurdum”
Şilan Geçgel
Amerikalı yazar Upton Sinclair, yazma eylemine dair görüşünü bir kitabında şöyle kayda düşüyor:
“Kitaplarımı okuyanlar, her zaman işlediğim bir tema olduğunu bilirler: sosyal sınıflar arasındaki tezat. Romanlarımda, her iki dünyadan –hem zenginler dünyası hem de yoksullar dünyasından– karakterler vardır ve olay örgülerim, sizi, birinden diğerine taşıyacak biçimde tasarlanmıştır. Bunu şöyle açıklayabilirim. Belleğimin izin verdiği kadar geriye gittiğimde, benim hayatım Sinderella masalındaki gibi bir dizi dönüşümlerden oluşuyordu; bir gece, ucuz bir pansiyonda, böceklerin kemirdiği bir divanın üstünde, ertesi gece, son moda bir evde ipek örtüler altında uyurdum. Babamın o haftaki geçimimiz için yeterli parası olup olmadığına bağlıydı her şey.” (1)
Tam da anlatıldığı gibi aslında. Bugün elimizi hangi Upton Sinclair kitabına atsak iki sınıf ve bu iki sınıf arasındaki uzlaşmaz çelişkiyi görürüz. Yazarın kitaplarında sıklıkla işlediği sosyal adalet talebi, o dönem, kimi siyasi eleştirilerin hedefi olsa da aynı talep, yazarın yazmasına neden olan en önemli faktörlerden hiç kuşkusuz.
Yazarın Türkiyeli okur tarafından belki de en az bilinen romanlarından biri ise Kömür Kralı. Geçtiğimiz yıl Semih Lim’in güçlü çevirisiyle basılan ve yaklaşık bir yıldır Yordam baskısıyla bize yoldaşlık eden Kömür Kralı’nda, Hal Warner ve arkadaşları, Sinclair’in gözetiminde, uzlaşmaz çelişkiler içerisinde bir o yana bir bu yana savrulup durur.
Kalemi sıklıkla Zola’ya benzetilen Sinclair, en çok Kömür Kralı isimli başyapıtından dolayı Germinal’le anılır. Kömür Kralı’nda, üst sınıftan bir aileye mensup olan ve kendi babası da kömür madeni patronu olan kahramanımız Hal Warner, “uygulamalı toplumbilim alanında bir yaz kursu” için kendine bir maden ocağında madenci yamağı olarak iş bulur.
İş bulma serüveninde ilk resmi dayağını ise sendikacı olması şüphesiyle yediğinden olsa gerek, bu genç ve hayalperest kahraman, kendini bir anda patron- işçi çatışmasının tam ortasında bulur. Hiç kimseye öfkelenmeyen, hiçbir haksızlık karşısında kılı kıpırdamayan bu maden ocağı sakinleri, sendikacı kelimesini duyduklarında kaçacak yer arıyordur. Patronundan polisine, yoksul işçilerden çocuklara… Yoksa sendikacı, patrondan ya da ustabaşından daha mı korkunçtur?
Hal’in birdenbire kendini içinde bulduğu açlık, yoksulluk, çaresizlik günlerine, adeta bunları yalanlarcasına, bir gökkuşağı misali yeni, yürekli, cesur dostlar da eklenir. Hayat bu ya! Merakını gidermek için geçerken uğradığı bu maden ocağı, Hal’in yeni bir dünyayı, sınıf çelişkisini ve hatta aşkı keşfettiği bir limana dönüşür.
Ait olduğu dünya ve madenci yamağı olduğu dünya arasındaki bu derin uçurum, Hal’i kendi çıkarına aykırı kararlar almak zorunda bırakırken, beraberinde birçok zorluğu da kahramanımızın kucağına bırakır. Başta yoldaşı, arkadaşı, sırdaşı olan Kızıl Mary, berisinde ait olduğu dünyadan gelen narin nişanlısı… Sonra diğerleri.
İpek mendilinin ütüsü için kaygılanan kentli hanımlar ile göçük altındaki maden ocağından sevdiği erkeğin sağ çıkmasını bekleyen kadınların hüznü bir olabilir mi hiç? Olmaz.
Yazarın bu romanı kaleme almak için, tıpkı başka birçok kitabında yaptığı gibi, önemli gözlemler yaptığı hatta 1913-14 yılları arasında Colorado kömür madenlerinde hayli vakit geçirdiği bilinir. İlk baskısını 1917’de yapan Kömür Kralı’nın gerçek öyküsü ise aynı yıllarda gerçekten yaşanan ve askerî güç kullanılarak kanla bastırılan büyük grevler dalgasına dayanır.
Yordam Kitap, Kömür Kralı’nda yarım bıraktığı işi tamamlamak isteyen kahramanımızın, serüvenine Kömür Savaşı’nda devam ettiğini müjdelerken; okura ise Hal Warner’e aşık olmadan grev sesleri arasında yürümek kalır.
(1) https://www.insanokur.org/komur-krali-upton-sinclair/
KÜNYE: Kömür Kralı, Upton SINCLAIR, Çev. Semih Lim, Yordam Kitap, 2021 İstanbul, 416 Sayfa.