'Birbirini henüz tanımayan milyonlarca yoldaşın duygudaşlığını önemsiyorum'

'Birbirini henüz tanımayan milyonlarca yoldaşın duygudaşlığını önemsiyorum'

Toplumun belki de en çok baskıyı gördüğü ama bir o kadar direnmeye devam ettiği dönemde, bunu takip eden yeraltı kültürünün yükselişini sokak sanatçısı İzinsiz'le konuştuk.

Nazlı Eda Piyade - @nazliieda_

AKP/ Saray baskısı toplumun her kesiminde kendini giderek artırırken toplumsal cevaplarda da bilindik yöntemlerin dışına çıkılmaya devam ediliyor. 700 haftadır aynı yerde aynı saatte buluşan Cumartesi Anneleri'ne dahi tahammülü kalmayan AKP'ye karşı 'yeni nesil' bir isyan dalgası da yükseliyor. 

Belgesel, film ya da marşların dışına çıkan bir 'hesap sorma' ya da 'Biz de varız' deme şekli olarak kimi zaman Sur ya da Suruç katliamlarını '3.kuşak' müzik  gruplarında duyabiliyor ya da 'ölüleri dirilerden çaldırabiliyorlar'. 

Tüm bu işler yapıldığı her haliyle tamamen yanlışsız olmasa da bir şekilde hayatımıza girdiği ve bizi heyecanlandırdığı aşikar. Bugün de birçok politik gündemde karşımıza çıkan bir sokak sanatçısıyla konuştuk. 'İzinsiz' çoğu zaman aklımızdan geçenleri kimi zaman da henüz haberi olmayanları duvarlarda haberdar ediyor. 

"Herkesin bildiği şeyleri bir kez daha söyleyip korkuları beslemek istemiyorum, ben kendi adıma elimde kalanlarla hesap soruyorum" diyen İzinsiz'le sokak sanatını, yükselen yer altı kültürünü ve bunu takip eden ticarileşmeyi konuştuk...

Öncelikle isminizle başlayalım. Neden ‘İzinsiz’? 

Anlam itibariyle neyi, nasıl yaptığımın en kısa özeti olduğu için seçilmiş bir mahlas. Temsil ettiğim haliyle sokak sanatının özü kimsenin onayı, daveti veya beklentisini dikkate almamasından geliyor...

Sizin ya da diğerlerinin duvarda bıraktığı izlerin, Karaköy’de, Kadıköy’de, İstanbul’un en işlek caddelerinde önünden geçiyoruz. ‘Duvarlar halkın matbaasıdır’ yazılamasını anımsatıyor bana. Siz de böyle mi diyorsunuz?

İçinde barındığımız evler, hayatlarımız hakkında birer ipucu verdiği gibi, sokaklarda toplumların evidir. Reklam panolarıyla, siyasi yazılamalarıyla, steril veya kirlenmiş haliyle duvarlar da içinde yaşayan toplumların yansımasıdır. Tümüyle halkın matbaası demek yerine duvarları ezen ve ezilen tüm kesimlerin kendi varlığını aktarmak için köşe kaptığı tuvaller olarak tanımlamak daha gerçekçi olabilir.

'ELİMDE KALANLARLA HESAP SORUYORUM'

Siz de Nuriye- Semih Hoca'nın eylemlerini, Reyhanlı Katliamını ve benzer  birçok politik gündemi duvarlarda anlattınız. Sokak baskısının bu kadar yükseldiği bir dönemde ‘duvarları boyayarak anlatmak’ zor değil mi?

İzinsiz’in kendisini bu zorlu süreç yarattı zaten. Zorluklarla ilgili söylenebilecek çok şey var. Bu konuda benden daha çok söz sahibi olan bedel ödemiş insanlar da var. Ama herkesin bildiği şeylerden bir kere daha bahsedip korkuyu beslemek istemiyorum. Susmak, sahip olduğunuzu sandığınız şeyleri korumaya yetmiyor. Nilgün Bodur’un o ünlü sözü geliyor aklıma "Bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak" demişti. Kendisi bugünleri görmüş olsaydı eminim "Bir gün herkes bir süreliğine terörist olacak derdi." Ben kendi adıma, kaybettikçe elimde kalanlarla hesap soruyorum.

'BİRBİRİNİ HENÜZ TANIMAYAN MİLYONLARCA YOLDAŞIN DUYGUDAŞLIĞINI ÖNEMSİYORUM'

Yaptığınızı sanatın neresinde görüyorsunuz? Ya da görüyor musunuz?


 

Yaptıklarım genel hattı ile sokak sanatı, gerilla sanatı olarak tanımlansa da, özel olarak yaptıklarımı sanat, kendimi de sanatçı olarak nitelendirme kaygısında değilim. Sanat tarihi birbirinin yaptıklarını sanatın dışına iten huysuz -çoğunlukla- erkeklerle dolu. Tüm bu andropoz saldırganlığından kurtarabilirsek, sanat, aşk gibi ondan ne anlayıp onu nasıl yaşadığımıza göre değişkenlik gösteren bir eylemlilik hali. Bir din kadar uyuşturabilirken, bir silah gibi de kuşanılabilir. Ben birbirini henüz tanımayan milyonlarca yoldaşın duygudaşlığını önemsiyorum. Katılmayan kimseyi bağlamaz ama benim sanattan anladığım ve onu yaşadığım hali budur. Bugün sokaklarda duvar resmidir. Yarın neye dönüşür bilemem.

Son dönemde müzikte, sokakta, yer yer ekranda yeraltı kültürünün yeniden yükselişini görüyoruz. Bunu siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Adaletsizliğin sıradanlaşıp, umutsuzluğun  yaygınlaştığı yerlerde ve zamanlarda yeraltı kültürünün yükselişe geçmesi süpriz değil. Farklı biçimleriyle her bir temsilinin içinde adaletsizliğe bir isyan bulmak mümkün. Pek tabii bu yükselişin politize olmadığı, örgütlenmediği sürece toplumsal hayata etkisi olmayacaktır. 80'lerin arabesk müziği gibi bir işlevden kendisini koruyabilir umarım. Son dönemdeki başarılı çalışmalar heyecan veriyor.

'GEMİ BATIYOR, BİZİM ZAMANIMIZ GELİYOR'

Peki bu trendleşme beraberinde bir ticarileşmeyi de getiriyor mu? Kimi zaman oldukça politik mesajlı şarkıları mafya dizilerinin arka fonunda da duyabiliyoruz...

 

Bu durum sistemin bu yükselen isyanla mücadele biçimlerinden birisi olarak onu içi boşaltılmış bir ‘trend’ haline getirmesi olabilir. Yeraltı kültürünün geldiği ve yaşandığı yerlerin gerçekleri ortadadır. Örgütlülüğün zayıf olduğu veya zayıflaması istenen yerlerde mafyatik çeteler, (kontrollü) yasadışı uyuşturucu ticareti, varoşların kalkışıp hesap sormasını engelleyen ayak bağlarıdır. Sistem bu trendi bu sorunlu gerçeklerin kurguları üzerine kurabilir. Sadece bir dizi diye bakınca Godfather’ı Balat’tan izlemek ilginç olabilir. Ama sokakların birinde Hasan Ferit Gedik gibi bir gencin öldürüldüğü gerçeği reklam aralarıyla bölünemez.

Bu noktada gözümüz kulağımız mafya babalarına övgüler düzen, onlarla fotoğraf çektirmekten gocunmayan rapçilerde, mevcut iktidarda örgütlü sponsorlu sokak sanatçılarında değil, sınıfsal bir tavıra yakın olan insanlarda ve çalışmalarda olsun. Gemi batıyor. “Bizim zamanımız geliyor.”

'SOKAK İÇİN ÜRETTİĞİM SÜRECE SERGİ ALANIM SOKAK OLACAK'

Siz bu ticarileşmeyi çok da zaruri görmüyorsunuz anladığım kadarıyla. İzinsiz'i bir gün sergilerde görmeyeceğiz olarak mı anlamak gerekiyor bunu?

İzinsiz hepimizin gündelik hayatında yaşadığı çelişki ve çıkmazlardan doğdu. Yarattığım bu karakterle olmak zorunda kaldığım, sıkıldığım, katlandığım her şeyden bir çıkış, nefes alabileceğim bir tünel açtım kendime. Bu özgür alana parayı, çıkar ilişkilerini, kişisel egoları yanımda taşımak istemiyorum. Tüm yaptıklarımı benim veya başkaları için kıymetli yapanın bu olduğu düşüncesindeyim. Bu özgür alana zaman ve imkan yaratmak için başka işler yaparak hayatımı kazanmaya devam etmem gerekiyor. Böyle olunca İzinsiz’e kısıtlı bir zaman ve bütçe kalıyor. Bunun ne kadar zor olduğunu bildiğim için bu konuda benim gibi yapamayanları bir ölçüde anlıyorum. Yine de mecburiyetlere teslim olmak ve mücadele iradesi dengesinde çizginin dışında kalmak arzusundayım.

İzinsiz, elinden geldiği kadar benim, bizim yaşadığımız şeylerin hesabını sorabilsin. Sokak için ürettiğim sürece sergi alanım sokak olacak. Belki başka şartlarda başka günlerde başka yerlerde buluşuruz.

DAHA FAZLA