Bir Erdoğan klasiği: Kendini yalanlama süresi 3 güne düştü
Erdoğan, “Libya’daki arabulucuk” konusunda 3 günde ‘siyah ve beyaz’ gibi fikir değiştirdi. Geçmişte de birçok konuda kendi söylemlerini yalanlayan Erdoğan’ın, Libya konusunda ağız değiştirmesinin Putin’in gelişinden sonra olması dikkat çekti.
09-01-2020 19:54

İleri Haber
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin'in dün (8 Ocak) yaptığı görüşmelerde ABD-İran gerilimi ile Libya ve Suriye konuları ele alınmıştı.
Görüşmelerin ardından Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile birlikte ortak bir basın toplantısı düzenleyen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, görüşmede alınan kararları aktarmış ve “Bugünkü görüşmenin neticesi olarak bir ortak açıklamayı biraz sonra sizlere dağıtacağız. Özelikle Libya'da ateşkesle ilgili şunu vurgulamak isterim, bugün Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin, 12 Ocak gece yarısı 00.00'da Libya'da ateşkesin sağlanması için bir çağrıda bulunuyorlar ve ateşkesin sağlanması, kalıcı bir barışın Libya'da tesis edilmesi konusunda hem ortağımız Rusya ile hem de Libya'daki tüm taraflarla çalışmalarımızı sürdüreceğiz” demişti.
3 GÜNDE DEĞİŞTİ
Bu karar akıllara, çok değil, sadece 3 gün öncesini getirdi. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 5 Ocak’ta CNN TÜRK - Kanal D ortak yayınında Ahmet Hakan, Buket Aydın ve Başak Şengül’ün sorularını yanıtlamıştı.
Erdoğan programda, Libya meselesiyle ilgili olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştirmişti. Erdoğan programda, “Libya'daki taraflar arasında arabulucu neden olunamayacağını” savunurken, Kılıçdaroğlu için, "İnanın uluslararası hukuku bu adam bilmiyor! Yav, bir tarafta darbeci var, bir tarafta meşru hükümet var. Meşru hükümetle darbeci arasında arabulucu olunur mu? Ha her iki taraf meşru olur, orada kalkarsın arabulucu olmanın yollarını ararsın" ifadelerini kullanmıştı.
👏 Bir Erdoğan klasiği: Kendini yalanlama süresi 3 güne düştü...
— İleri Haber (@ilerihaber) January 9, 2020
5⃣ 5 Ocak - Erdoğan: Meşru hükümetle darbeci arasında arabulucu olunur mu?
8⃣ 8 Ocak - Putin-Erdoğan görüşmesinde Libya'da taraflara ateşkes çağrısı yapıldıhttps://t.co/pXo8HMZwzN pic.twitter.com/AkgiCavlIS
İLGİLİ HABERLER
Manisa Salihli'de harç makinesi haznesine sıkışan işçi hayatını kaybetti
Manisa Salihli'de kiremit fabrikasında çalışan Mehmet Efe adlı işçi haznesini tamir etmek için içine girdiği makinenin çalışması sonucunda yaşamını yitirdi.
26-01-2021 22:59

Manisa'nın Salihli ilçesinde, 45 yaşındaki Mehmet Efe adlı işçi haznesini tamir etmek için içine girdiği makinenin aniden çalışması sonucunda yaşamını yitirdi.
Olay dün öğlen saatlerinde Salihli'deki bir kiremit fabrikasında meydana geldi. Fabrikada vakum harç karma makinesi arıza yapınca, durum teknik servisteki personel Mehmet Efe'ye bildirildi. Efe tamir etmek için harç karma makinesinin hazne bölümüne girdi. Tamir için uğraştığı sırada harç makinesi bir anda çalışmaya başladı. Makinede sıkışan evli ve 2 çocuk babası Efe ağır yaralandı.
Fabrika yetkililerinin ihbarı üzerine olay yerine itfaiye ve 112 Acil Servis ekibi sevk edildi. Güçlükle sıkıştığı harç makinesinden çıkartılan Efe, Salihli Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Efe, doktorların müdahalesine rağmen kurtarılamadı. Polis, olayla ilgili soruşturma başlattı.
TÜGVA Antep İl Temsilcisi sadece kendisinin girebildiği sınavı geçemedi
Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Antep İl Temsilcisi Mahmud Tekin “ön elemeyi geçerek” sadece kendisinin girebildiği sınavda 38 puan alınca başarısız oldu.
26-01-2021 22:17

CHP Şahinbey Belediye Meclis Üyesi Uğur Kalkan, Antep Üniversitesi’nde “kişiye özel kadro” iddialarının hedefi olan TÜGVA Gaziantep İl Temsilcisi Mahmud Tekin’in Gaziantep Üniversitesi öğretim görevliliği kadrosu için ön elemesini geçen tek kişi olarak 20 Ocak’ta girdiği sınavda 38 puan alarak başarısız olduğunu duyurdu.
Tekin, Twitter hesabından başarısız olduğuna dair ekran görüntüsünü paylaşarak ''TÜGVA Gaziantep İl Temsilcisi, tek katılımcı olduğu ilanın giriş sınavından 38 alarak Başarısız oldu. Kendisine bundan sonraki ilanlarda ve özel kadrolarda başarılar dilerim'' dedi
TÜGVA Gaziantep İl Temsilcisi,tek katılımcı olduğu ilanın giriş sınavından 38 alarak Başarısız oldu. Kendisine bundan sonraki ilanlarda ve özel kadrolarda başarılar dilerim.@GundemiAntep27 @okkesozeksi https://t.co/rlmDRQwqGm pic.twitter.com/N8zFBgPRKa
— Uğur Kalkan (@ugurkalkan1923) January 26, 2021
HDP'nin Meclis'e sunduğu 'kadına yönelik şiddete karşı acil önlem toplantısı' çağrısı reddedildi
HDP'nin kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine ilişkin acil önlemler alınması amacıyla Meclis'te genel görüşme yapılması talebi AKP-MHP oylarıyla reddedildi.
26-01-2021 21:35

Halkların Demokratik Partisi (HDP), kadına yönelik şiddetin son bulması ve kadın cinayetlerinin önlenmesi için Meclis Genel Kurulu’nda genel görüşme talep etti. HDP'nin kadına yönelik şiddete ilişkin acil önlemler alınması amacıyla genel görüşme yapılması talebi AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.
Türkiye’de kadına yönelik cinsel ve fiziksel şiddet başta olmak üzere sosyal, ekonomik ve psikolojik şiddetin artarak devam etmesinden dolayı Genel Kurul’a sunulan genel görüşme talebi reddedildi.Görüşme gerekçesinde, “Özellikle pandemi ile beraber yaşanan ekonomik ve toplumsal krizde en güvencesiz konumda olan kadınların ciddi hak kayıpları yaşamasının yanı sıra, kamusal alandaki varlığına, kimliğine, yaşam alanlarına, bedenlerine ve emeklerine dönük saldırılar da artmıştır. Cinsiyet kimliğinden, cinsel yönelimden ve iradesinden dolayı neredeyse her gün en az bir kadın erkekler tarafından katledilmektedir” denildi.
'ACİL ÖNLEMLER ALINMALI'
Gerekçenin devamında özellikle acil önlemlerin alınması talebi belirtilerek "İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın etkin uygulanması hayati önem taşımaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan kadına yönelik şiddet, Türkiye’nin de gittikçe derinleşen temel sorunlarından biridir. Kadına yönelik şiddetin yaygınlaşmasının en önemli nedenlerinden biri yasaların etkin şekilde uygulanmamasıdır. Türkiyeli kadınların uzun soluklu mücadeleleri sonucu kadına yönelik şiddetle mücadelede hayati öneme sahip olan birçok kanun yasalaşarak güvence altına alınmıştır. Kadına yönelik şiddetle mücadele, erkek şiddetinin önlenmesi ve şiddet gören kadınların korunarak güçlendirilmesini kapsayan bütüncül bir politika gerektirmektedir. Ancak katliam boyutuna varan kadın cinayetlerine rağmen hala gerekli tedbirler alınmamaktadır. Bu açıdan kadına yönelik şiddete ilişkin acil önlemler alınması amacıyla genel görüşme açılması elzemdir.” denildi.
AKP-MHP OYLARIYLA REDDEDİLDİ
HDP’nin genel görüşme talebi AKP-MHP oylarıyla reddedildi. HDP’nin kadın cinayetlerinin önlenmesi amacıyla Meclis Genel Kurul’una sunduğu genel görüşme talebine ilişkin konuşan CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü de ''İyi bir iletişimle gerçekten başarabileceğimize inanıyordum. Ancak ne yazık ki öyle olmadığını deneyimleyerek öğrendim. Otuz bir aylık süreçte Cumhuriyet Halk Partisinin, İyi Parti’nin, Halkların Demokratik Partisi’nin sayısız kez kadın konularıyla ilgili araştırma önergesi verdiğini hatırlıyorum. Her seferinde de AKP ve MHP oylarıyla reddedildiğine tanıklık ettim. Tanıklık ettiğim başka bir şey daha var, o da hangi parti grubu tarafından verilirse verilsin AKP’li milletvekili arkadaşlarımızın, özelikle de kadın milletvekili arkadaşlarımızın bu kürsüye gelip işlerin nasıl iyi gittiğini anlattığına tanıklık ettik. Sonuç: Kabul edenler, etmeyenler, kabul edilmemiştir ve yeni bir gündem maddesine geçiyoruz ne yazık ki ama kadınlar ise şiddet görmeye ve öldürülmeye devam ediliyorlar Türkiye’de ne yazık ki. Bütün suç da sizin, günah da sizin. Bu ülkede öldürülen kadınların her birinin kanı hepinizin elinde” diyerek AKP'nin politikalarını eleştiren Süllü "Korkuyorsunuz, İstanbul Sözleşmesi’nden korkuyorsunuz, 6284’ten korkuyorsunuz'' dedi.
Kaçırılan Gökhan Güneş yaşadıklarını anlattı: 'Sistematik işkence yaptılar'
Bırakılmasının ardından İHD İstanbul Şubesi'nde bir basın toplantısı düzenleyen Güneş, yaşadıklarını anlattı.
26-01-2021 19:06

6 gün önce kaçırılan ve bugün bırakılan Gökhan Güneş, bu sürede işkence gördüğünü söyledi. Yaklaşık yedi kişi tarafından kaçırıldığını belirten Güneş, kaçıranların kendilerini "görünmeyenler" diye tarif ettiğini ifade etti.
İstanbul İkitelli'de 20 Ocak'ta zorla bir araca bindirildikten sonra kendisinden haber alınamayan Gökhan Güneş, yoğun tepkilerin ardından bu sabah bırakıldı. Ardından İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nde bir basın toplantısı düzenleyen Güneş, yaşadıklarını anlattı.
Kendisini kaçıranların kendilerini "görünmeyenler" diye tarif ettiğini belirten Gökhan Güneş, şunları söyledi:
"20 Ocak'ta işe gitmek için evden biraz geç çıktım. Tektim. Saat 12 civarı otobüsten indim, kaldırımda durakta bekleyen 4 kişi vardı. 'Pardon bakar mısın?' tarzında bir şey söyledi birisi. Döndüm, bir anda hepsi üzerime çullandı. Sayıları bu sırada iki- üç kişi daha arttı. Araca bindirmeye çalıştılar. Direndim binmemek için. Kendimi geri çekmeye çalıştım, direnci kırmak için elektroşok aletiyle elektik verdiler.
Kendime geldiğimde arabadaydım. Kafama siyah çuval geçirmişler, kafamı da aşağı doğru bastırıyorlardı.
Sonra başka bir arabaya bindik. Bir yere götürdüler. Buranın neresi olduğunu hiçbir şekilde görmedim. Mekân, adres hiçbir isim belirtilmedi.
‘SİSTEMATİK İŞKENCE YAPTILAR’
Sistematik olarak işkence yaptılar. Elektrik, kaba dayak, ara ara soğuk suyla ıslatarak şiddet uyguladılar. Bu bazen çıplak bazen iç çamaşırıyla oldu. Bazı anlarda sadece ayakta durabildiğiniz 'mezar' dedikleri bir bölüm var, gözüm bağlı, ellerim arkadan kelepçeli şekilde bu bölüme hapsedildim.
Tehditler de devam etti bu süreçte. Ayrıca tecavüz tehditleri de oldu.
En son benim tahminlerime göre bir önceki gün içinde bırakılmayı bekliyordum, ona dair hazırlıkların olduğuna dair hissiyatım gelişmişti. Ama o gün bırakmadılar.
‘BİZ GÖRÜNMEYENLERİZ’ DEDİLER’
‘Bizimle çalışır mısın, çalışmalısın, iş birliği yapmalısın...' gibi tehditleri oldu. 'Bizim kim olduğumuzu biliyor musun?' diye sordular. 'Siz istihbaratçısınız' sözüme karşılık 'evet' ya da 'hayır' demediler. 'Biz görünmeyenleriyiz' gibi söylemleri oldu.
Sabah saatleriymiş, ben akşam sanıyordum. Gözlerim bağlı bir şekilde arabaya bindirildim.
'SİM KARTIMI ALDILAR’
Üzerimi giydirdiler, parfüm sıktılar. Onların 'şef' dediği kişi 'hiçbir şeyini almadım, sadece SIM kartını aldım, bilgin olsun' dedi, nedenini söylemedi.
Arabaya bindirildim. Kafama peçe üzerine çuval geçirmişlerdi. İnmeden önce onu çıkardılar. Kafamı aşağı bastırdılar. İndirdiler arabadan. 'İleri yürü, önün açık, sakın geri bakma' dediler. Biraz mesafe gittikten sonra gözümü açtım. Pamukla gözümü kapatıp bantla sarmışlar. Telefonum yoktu, ulaşım aracı da bulamadım. Sabah saatleriymiş, ben akşam zannediyordum. Taksiye binip ailemin evine geldim.
Bu saldırıların amacı taşımış olduğum kimlikten dolayı. Sosyalist kimlikli kişilere bu saldırılar çok oldu. 90'ların politikası olarak ortaya çıktı. Bu akıl ve bu uygulamalara bundan sonraki günlerde de devam edecekler."
‘BAŞKA ÇOCUKLAR KAYBOLMASIN’
Toplantıda söz alan Gökhan Güneş'in annesi ise "Sesime ses verene, yanımızda olana çok teşekkür ediyorum. Cumartesi Anneleri’ne de çok teşekkür ediyorum, Allah onların da yardımcısı olsun. Başka çocuklar kaybolmasın" dedi.
‘DOSYAMIZA SAVCI ATANMADI’
Güneş'in avukatı Sezin Uçar da Gökhan Güneş'in kaçırıldıktan hemen sonra savcılığa suç duyurunda bulunduklarını aktararak şunları söyledi:
"Aradan geçen 5 gün sonra dosyamıza henüz bir savcı dahi atanmadı. Gökhan'ın kaçıranların bulunması, kamera görüntüleri taleplerimizi bir yana bırakalım soruşturmaya henüz bir savcı dahi atanmadı.
Gökhan aramızda ve yaşadığı için mutluyuz. Bir devlet politikasının boşa çıkarılması açısından da önemli bu,çünkü kamuoyu sesini yükseltti. Bu bir devlet politikası. Bundan sonra da Gökhan'ın sistamatik bir şekilde işkence görmesi ve alıkonulması nedeniyle da bir suç duyurumuz olacak."
Oğuzhan Asiltürk, Erdoğan'ın ziyaretine ilişkin konuştu: İttifak konusunda dikkat çeken açıklama
Bir süre önce Erdoğan'ı ağırlayan Asiltürk, konuk olduğu bir televizyon programında konuşan partisinin ittifaklar konusundaki tutumunun ne olacağına ilişkin soruya dikkat çekici bir yanıt verdi.
26-01-2021 17:50

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ziyaret edilen Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk, görüşmede konuşulanlara ilişkin “Bunu açıklarsam bir bölünme meydana gelir. Ben bunu açıklamam” dedi.
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ü ziyaret etmişti. Erdoğan görüşmenin ardından bir cuma namazı sonrası “Sayın Asiltürk ile geçmişte birlikte olduğumuz büyüğümdür. Benim bu ziyaretim hem nezaket hem de bu ittifak meselesinde seçim ittifakı mı olur geleceğe yönelik terörle mücadelede her türlü desteğin bizim yanımızda olması lazım. Biz yalnızlığı hissetmemiz lazım” diyerek “ittifak” işareti vermişti.
Görüşmenin diğer tarafı olan Oğuzhan Asiltürk de ziyarete ilişkin açıklamada bulundu. Konuk olduğu bir televizyon programında konuşan Asiltürk, partisinin ittifaklar konusundaki tutumunun ne olacağına ilişkin soruya şöyle yanıt verdi:
"Ben CHP’yle de düşman gibi sert bir üslupla konuşmuyorum. İYİ Parti'yle de. Biz MHP’yle de çok yumuşak yakınlaşma şey ettik ama onlardan bize olumlu cevap gelmedi. Onlara da bütün partilerle iyi davranmamız lazım. Partiler bunu yaparsak toplumda da karşılık bulur. Sadece AK Parti’nin gelmesi bile toplumu ne kadar değiştirdi. Diğerlerine de aynı şeyleri söylüyorum. Bizim görevimiz hakkı anlatmaktan ibaret kimseyle bir düşmanlığımız yok. Onun için ileride şöyle mi yaparız böyle mi yaparız demenin zamanı o noktaya geldiğimiz zaman, seçime bir hafta kala buna karar verilir. Yapılır. Ondan önce bunu açıklarsam bir bölünme meydana gelir. Ben bunu açıklamam. Ne yapacağım kalbimde durur. İki topluluk var. İkisiyle de görüşerek bizim davamızın başarıya ulaşmasında en doğru yol hangisiyse ona karar verir ilan ederiz."
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Diyanet Vakfı'nın selefiliğe nasıl sponsor olduğunu anlattı
Meclis’te düzenlediği basın toplantısında çarpıcı değerlendirmelerde bulunan TİP Genel Başkanı Erkan Baş, TRT Arapçanın Suriye’nin Azez kentinde 105 çocuğun ‘hafızlık’ eğitimini tamamladığını duyurmasına ilişkin “İşte selefi örgütlenmeler, işte IŞİD’ler, EL Kaideler buralardan türüyor” dedi.
26-01-2021 15:55

İleri Haber
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, TBMM’de haftalık basın toplantısı düzenledi. Baş, Türkiye gündemine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
Konuşmasının başında bugüne kadar yaptığı basın toplantılarında işçilere yönelik saldırılara değindiğini belirten Baş, “Bugünkü basın toplantımıza da yine onların gündemleriyle başlayacağım” dedi. Erkan Baş, Somalı ve Ermenekli madencilerin direnişlerinin zaferle sonuçlandığını hatırlatırken “Tarihimizin en büyük madenci cinayetlerinin kurbanı olmaları yetmedi. İktidar mensuplarının tekmelerine maruz kalmaları yetmedi. Mücadeleleri sırasında gaz yediler, cop yediler… Engellenmeye çalışıldılar. Ama onlar yılmadı, direndi. Bağımsız Maden İş sendikasının da öncülüğünde verilen mücadele, sergilenen direniş nihayet bir sonuca varıyor” dedi.
TİP Genel Başkanı şunları söyledi:
“Bugüne kadar yaptığımız onlarca basın toplantısında, Genel Kurul konuşmalarında, halk toplantılarında hep emekçilere yapılan saldırıları birinci gündem olarak sizlerle paylaştım. Çünkü görüyorum ki, emekçiler bu kadar ağır koşullarda yaşamasına rağmen, ısrarla onların sorunları konuşulsun istenmiyor. İşçinin, köylünün, emeklinin, milyonlarca çalışanın dertleri gündem olmasın da ne olursa olsun deniyor.
Yandaş medyasıyla, hükümetiyle, sözde muhalefet partileriyle emekçilerin çevresinde ağır bir abluka yaratılmak isteniyor.
Ve emekçiler ancak ve ancak mücadele ettiğinde, biz de onların mücadelelerini gündeme getirdiğimizde bu abluka, bu kuşatma kırılabiliyor.
‘MADENCİLER VE YAKINLARI SUSSAYDI NE OLACAKTI?’
Bugünkü basın toplantımıza da yine onların gündemleriyle başlayacağım.
Biliyorsunuz, Ermenekli ve Somalı maden işçileri ve aileleri aylardır tazminat hakları için mücadele ediyor.
Tarihimizin en büyük madenci cinayetlerinin kurbanı olmaları yetmedi. İktidar mensuplarının tekmelerine maruz kalmaları yetmedi.
Mücadeleleri sırasında gaz yediler, cop yediler… Engellenmeye çalışıldılar.
Ama onlar yılmadı, direndi.
Bağımsız Maden İş sendikasının da öncülüğünde verilen mücadele, sergilenen direniş nihayet bir sonuca varıyor.
Geçen hafta aldığımız habere göre, 2392 Somalı maden işçisinin alacakları hesaplarına yatırıldı, 1300 civarında kardeşimizin eksik hesaplama vb. nedeniyle bu hafta yatırılmasını bekliyoruz.
Şimdi diğer maden işçilerinin tazminatları için de mücadele etmeye devam edecekler.
Tüm yurttaşlarımıza bu vesileyle bir kez daha seslenmek istiyorum.
Madenciler ve yakınları sussaydı ne olacaktı?
Haklarını alamayacaklardı. Sorunları bilinmeyecekti. Maden patronu ve iktidar hiçbir şey olmamış, hiçbir sorun yokmuş gibi davranmaya devam edecekti.
Sevgili yurttaşlar…
Siz konuşmadıkça, siz davranmadıkça hiçbir şey değişmeyecek.
Bunu bir kez daha kanıtlayan maden emekçilerine, onların yakınlarına, mücadelelerine bir kez daha selam göndermek istiyorum. Bir an önce diğer madencilerin tazminatlarının da yatırılmasını talep ediyoruz. Özellikle Ermenek ve Güneyyurt’da Karaman Valiliği’nin hukuk dışı uygulamalarının devam ettiğini, 3 madencinin yan yana yürümesini bile yasaklayacak kadar pervasızlaştığı bilgileri geliyor.
Kimse işçilere karşı böyle keyfine göre davranamaz!”
📌 TİP Genel Başkanı Erkan Baş Meclis’ten seslendi:
— İleri Haber (@ilerihaber) January 26, 2021
💬 "Biz mücadele etmedikçe patronlar ve onların arkasında duran iktidar haklarımızı gasp etmeye devam edecek"
💬 "Somalı ve Ermenekli madenciler mücadele edince kazanabileceğimizi kanıtladı"
‘BİZİ PANDEMİ DEĞİL, BU DÜZEN ÖLDÜRÜYOR’
Basın toplantısının devamında tarım işçilerinin sorunlarına değinen Erkan Baş, “Bugün en büyük mağduriyeti yaşayan bir diğer kesim tarım emekçileri, köylüler” dedi.
Baş, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Pandemi sürecinin ardından gelen plansız, desteksiz kapatmalar, tarım emekçilerinin dertlerine dert kattı.
Restoranların kapanmış olması gibi pek çok nedenden ötürü soğan, patates üreticilerinin ürünleri ellerinde çürüyor.
Bize ulaşan kardeşlerimiz diyor ki; Kg1 TL’ye üretebildiğimiz patatesi 60-70 krşa ancak satabiliyoruz.
Soğan üreticisinin elindeki ürünlerin yüzde 20’si çürümüş durumda…
Ve yetmiyor, Ziraat Mühendisleri Odası’nın verilerine göre kimyasal gübre fiyatları da yüzde 80 oranında artmış!
Uzatmayalım tarım emekçisinin, üretici köylünün durumu bu!
Kredi borcunu ödeyemeyen çiftçinin, köylünün, tarım emekçisinin tarlasını, traktörünü haczeden Ziraat Bankası’ndaki durumu da Sayıştay raporlarında gördük.
Bir kamu kuruluşu olan Ziraat Bankası’nın 9 yönetim kurulu üyesi ve iki denetim kurulu üyesi için yapın yıllık harcamanın 5,5 milyon TL’ye ulaşmış!
Her biri için yıllık yaklaşık 500 bin TL, bu halkın cebinden ödenmiş!
Her ayını zararla kapatan, borçları nedeniyle tarlalarını, traktörlerini kaybeden yüzbinlerce tarım emekçisi var ve onun karşısında tefeci pozisyona gelen kamu bankası yöneticileri paraya para demiyor.
Köylü kardeşlerim sizlere sesleniyorum.
Pandemi filan değil, işte bu düzen bizi yok ediyor, öldürüyor!”
‘YURTTAŞLAR, KENT EMEKÇİLERİ DAYANIŞMASI ETRAFINDA GÜÇLERİNİ BİRLEŞTİRDİ’
Konuşmasında Türkiye’de milyonlarca işçinin hayatının koronavirüs (Covid-19) salgını döneminde plansız, hesapsız, desteksiz kapatmalar nedeniyle yaşanmaz hâle geldiğini söyleyen TİP Genel Başkanı, buna karşı işçilerin bir araya gelip seslerini yükseltmeye başladığına dikkat çekti.
Erkan Baş şunları söyledi:
“Pandemi döneminin plansız, hesapsız, desteksiz kapatmaları milyonlarca emekçi için hayatı daha da yaşanmaz hale getirdi.
Biliyorsunuz, milyonlarca emekçi işyerleri kapandığı için fiilen işsiz kaldı. Asgari ücretin yarısı bile etmeyen sözde desteklere mahkûm hale getirildi.
Öte yandan, bir mücadele öyküsünü daha sizlerle paylaşmak istiyorum.
Emekçiler bir araya gelmeye başladı. Seslerini yükseltiyorlar.
Türkiye’de emekçilerin artık büyük çoğunluğu kent merkezlerinde çalışıyor. Kent merkezlerinde de kadın işçilerin ortalaması genelden çok daha yüksek ve bu emekçiler daha eğitimli ve genç işçi sayısı da oldukça yüksek.
Kentlerde ise ağırlık hizmet sektörü çalışanların da. Özel okul öğretmenleri, AVM, market, çağrı Merkezi, kafe bar, büro Çalışanları vb. oluşan bu alan, işin tuhaf yanı ortalamalardan çok daha fazla örgütsüz.
Örneğin hizmet sektöründe 4 milyon emekçi var ve sadece %5’i sendikalı.
Örneğin İstanbul sendikalaşma oranında 81 il içerisinde 78. sırada.
Kadın ağırlıklı, daha genç, daha eğitimli bu kesim vahşi kapitalizm dönemini andıran koşullarda çalışmakta.
Kuralsızlığın kural sayıldığı bu sektörlerde mobbing sıradan bir vaka. Çalışan işçilerin alacakları ücret ve çalışma saatleri önceden belirlenmiyor.
Bu işçiler esnek çalışma adı altında uzun saatlerle ve düşük ücretlerle çalıştırılıyor. Fazla mesai ücreti nedir birçoğu hiç bilmiyor.
Onlara sunulan yalandan kariyer olanakları onları daha fazla köleleştiriyor.
Kentlerde barınabilmek için daha fazla borçlular. Neredeyse borcu olmayan emekçi yok
Bir kısmı sigortasız, neredeyse tamamı sendikasız ve güvencesiz çalıştırılıyor.
Son dönemde bu yurttaşların bir kısmı Kent Emekçileri Dayanışması etrafında güçlerini birleştirdiler.
Birçok sektörün kendi bünyesinde oluşturduğu dayanışma ağlarının çatısı olarak kurulan Kent Emekçileri Dayanışması, güvencesiz ve örgütsüz çalışanların birlikte mücadele ederek, kendi aralarında da dayanışarak, sermayeye karşı kuvvet oluşturacakları bir mevziiye dönüşüyor.
Tüm emekçi kardeşlerimizi, bulundukları sektörlerdeki sendikalarında, mahallelerindeki dayanışma ağlarında, Kent Emekçileri Dayanışması etrafında örgütlenmeye davet ediyorum.
Biz örgütlendikçe, daha güçlü olacağız. Sesimiz daha gür yankılanacak. Daha geniş kesimlere ulaşacak. “
‘İŞTE SELEFİ ÖRGÜTLENMELER BURADAN TÜRÜYOR’
Basın toplantısının devamında Türkiye’de eğitimin geldiği son noktaya ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Erkan Baş, “Tableti, bilgisayarı veya internet erişimi olmadığı için eğitim alamamaları onların suçu değil. Onların velilerinin suçu değil. Öğretmenlerinin suçu değil. Bu iktidarın suçu” ifadelerini kullandı.
Baş, DİSK’in verilerine göre 2 milyona yakın çocuk işçi olduğunu söylerken şunları kaydetti:
“Bakın DİSK’in rakamlarına göre bu ülkede 2 milyona yakın çocuk işçi var.
Eğitim-Sen’in rakamlarına göre, 11 milyon öğrenciden 4 milyona yakını uzaktan eğitime katılamıyor.
Türkiye’nin bundan büyük sorunu yok!
O eğitim alabilenlerin de nasıl bir müfredatla okudukları ayrı bir sorun.
Onlar da bilimsel ve nitelikli bir eğitim alamasın diye, gelecekte haklarını savunacak bir yurttaş olmasınlar diye MEB elinden geleni yapıyor.
Dahası, yalnız bırakılmış, çok sevdikleri mesleklerini yapamaz hale getirilmiş eğitim emekçilerinin de tatil hakkı ellerinden alınıyor.
Öğretmenlere tatil döneminde yüz yüze kurs görevi çıkartılıyor.
Bu uygulamadan derhal geri adım atılmalıdır.
Bunların yanı sıra bugün bağlantılı bir konuyu daha gündeme getirmek istiyorum.
Çocuklardan ve onların eğitimlerinden bahsediyoruz.
Türkiye’deki eğitimin, Diyanet’le, çeşitli vakıf ve dernek görünümündeki tarikatlarla nasıl gerici bir hale getirildiğini biliyoruz.
Ama bu bağnazlık, yobazlık kendi topraklarımızla da sınırlı değil…
TRT Arapçanın paylaştığı bu görüntüler, Saray Rejiminin nasıl bir yobazlık ihraç ettiğini de gözler önüne seriyor.
Diyanet Vakfı’nın sponsorluğunda Suriye’nin Azez kentinde yapılan hafızlık eğitimleri sonucunda çocuklara sertifikaları verilmiş.
O çocuklar, kız erkek diye ayrılmış. Kız çocukların tamamının yüzleri dâhil her tarafı kapalı.
İşte Selefi örgütlenmeler, işte IŞİD’ler, EL Kaideler buralardan türüyor.
İşte Diyanet ve Saray Rejiminin misyonlarından biri de bu.
Tüm din istismarcısı, yobaz vakıf ve dernekler derhal çocuklarımızdan elini çekmelidir.”
📌 TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Türkiye Diyanet Vakfı'nın selefiliğe nasıl sponsor olduğunu anlattı:
— İleri Haber (@ilerihaber) January 26, 2021
💬 "Saray Rejiminin nasıl bir yobazlık ihraç ettiğinin ispatı"
💬 "İşte selefi örgütlenmeler, IŞİD ve EL Kaide buralardan türüyor"
💬 "Çocukların üzerinden ellerinizi çekin"
‘TÜRKİYE GEZİ DİRENİŞİ RUHUYLA YENİDEN KURULACAK’
Basın toplantısında “Türkiye hukuk tarihinin en karanlık günlerinden geçiyor” diyen TİP Genel Başkanı, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının AKP hükümeti tarafından ‘bağlayıcı değildir’ denilerek uygulanmadığını söyledi.
Erkan Baş, Gezi Direnişi davasında yargılananlar hakkında verilen beraat kararlarının bozulduğunun altını çizerken şunları kaydetti:
“Açık, tartışmasız Anayasa hükmüne rağmen AHİM kararlarının uygulanmaması, en yetkili ağızlardan bağlayıcı olmadığı gibi saçma sapan iddiaların dile getirilmesi, yerel mahkemelerin AYM kararlarını tanımaması ve hukuk kurumlarının bir bütün olarak siyasi iktidarın enstüramanı haline gelmesi son derece tehlikeli bir hal almış durumda. Son olarak bir gün bile Yargıtay’da görev yapmamış bir kişinin Yargıtay üyesi olarak sözde seçimlere katılması ve ardından Yargıtay üyeleri arasından seçilen AYM üyesi olarak atanması başlı başına bir skandaldır!
Hukuk düzenin tepesi böyle dizayn edilince de olmaz denilen her şey olabiliyor. Geçen hafta İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3'üncü Ceza Dairesi’nin açıklanan kararı, Gezi Parkı davasında yargılanan tüm arkadaşlarımız için daha önce verilmiş beraat kararının bozulduğunu öğrenmiş olduk.
Şimdi yandaş medyada çıkan haberlerden anlıyoruz ki, istinafın beraati bozması yetmeyecek, davanın da genişlemesi yönünde çaba harcayacaklar.
Buradan bir kez daha söylüyorum.
Gezi biziz!
Gezi Türkiye’dir!
Gezi, bu topraklarda sergilenmiş en büyük, en haklı direnişlerden biridir.
İşte buradayız.
Siz gideceksiniz, Türkiye Gezi ruhuyla yeniden kurulacak.
Tüm Gezi davası sanıklarıyla, hapisteki Osman Kavala ile dayanışmamızı bir kez daha dile getirmek istiyorum.
Ve davalara filan kalmayacak: Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü hükümetini elbette yıkacağız.
Elbette çevre için, kadınlar için, gençler için, emekçiler için çalışan bir hükümet kuracağız!”
‘CİNSKIRIMINA KARŞI MECLİS DERHAL ÇALIŞMA BAŞLATMALIDIR’
Konuşmasında Türkiye’de kadınların her türlü şiddet ve zorbalığa maruz bırakıldığını söyleyen Erkan Baş, kadın cinayetlerinin cinskırımı boyuta ulaştığını belirtirken, “Bu ülkede yaşayan tüm insanların eşit yurttaş olarak hayatlarını, can güvenliğini sağlamak çatısı altında bulunduğumuz meclisin asli görevidir” dedi.
Baş, şunları söyledi:
“Kadın örgütlerinin oluşturduğu EŞİK-Eşitlik için Kadın platformunun öncülüğünde birçok aydın ve sanatçı günlerdir kadın cinayetlerinin artarak bir cinskırım boyutuna ulaştığını ve meclisin bu konuda özel oturum ile toplanması çağrısı yapmaktadır.
Bu çağrıya kulak tıkamak, görmezden gelmek kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddetin artarak devam etmesini umursamamaktır.
Bu ülkede yaşayan tüm insanların eşit yurttaş olarak hayatlarını, can güvenliğini sağlamak çatısı altında bulunduğumuz meclisin asli görevidir.
Göstermelik iktidar destekli gruplar ile değil alanda çalışan, raporlama yapan, kadınların sorunlarına çare arayan kadın örgütlerinin de katılacağı özel oturumlu bir meclis çalışması derhal başlatılmalıdır.
TİP olarak da bunu hem talep etmek hem de süreç içerisinde yer almak görevimizdir.”
‘ŞERAFETTİN ATALAY’A SÖZ VERİYORUZ’
Konuşmasının son bölümünde 1971 yılında katledilen Türkiye İşçi Partisi Amasya İl Başkanı Şerafettin Atalay’ı anan Erkan Baş, “Anısı mücadelemizde yaşayacak. Söz veriyoruz, o bayrağı, biz de daha yukarılara taşıyacağız” dedi.
Baş konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Son olarak, Türkiye İşçi Partisi’nin, Türkiye’de sosyalizmin tarihi açısından çok değerli bir ismi burada da anarak sözlerimi tamamlamak istiyorum.
Ne yazık ki Türkiyeli sosyalistler, devrimciler için cezaevleri ve katledilmeler yabancı değil. Bu katliamların ilk örneklerinden biri de 50 yıl önce 27 Ocak 1971 günü hain bir pusuda öldürülen Türkiye İşçi Partisi Amasya İl Başkanı Şerafettin Atalay yoldaşımızdır.
Türkiye siyasi tarihinin ilk siyasi faili meçhullerinden biri olan Atalay, bu topraklardaki sosyalizm mücadelesinin öncülerinden biriydi. Henüz genç yaşlarında katıldığı işçi sınıfının mücadelesini Amasya’nın en ücra köşesine kadar taşımış ve 1965 seçimlerde Türkiye İşçi Partisi’nin Amasya’da Türkiye’nin iki katı oy almasını sağlayan çabası kendisini de hedef haline getirmiştir. Bizler biliyoruz ki bugün bu topraklarda işçi sınıfının siyasetinden, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinden bahsedebiliyorsak bu Mehmet Ali Aybarlar, Behice Boranlar kadar bu mücadeleyi ülkenin dört bir yanında örgütleyen Şerafettin Atalaylar sayesindedir.
Yarın tıpkı 50 yıldır her yıl olduğu gibi ailesi, dostları ve yoldaşları Şerafettin Atalay’ı mezarı başında anacaklar. Bizler de söz veriyoruz ki onlarca yıldır her türlü baskıya, zorbalığa karşı kuşaktan kuşağa aktarılan bu onurlu mirası taşıyıp bizden sonraki kuşaklara devretmek için elimizden gelen çabayı sarf edeceğiz.
Anısı mücadelemizde yaşayacak.
Söz veriyoruz, o bayrağı, biz de daha yukarılara taşıyacağız.