Bir dönem tarikat yurdunda kalan işçi, yaşadıklarını anlattı: '10 yaşındaki çocuklar şalvar giymediği için dövülüyor, Diyanet'ten maddi yardım geliyordu'

Bir dönem tarikat yurdunda kalan işçi, yaşadıklarını anlattı: '10 yaşındaki çocuklar şalvar giymediği için dövülüyor, Diyanet'ten maddi yardım geliyordu'

Bir dönem tarikat yurdunda kalan işçi, yurtta yaşadıklarını anlattı. Çocukların şalvar giymedikleri için dövüldüğünü, yurda bağış toplamak için yalan söylendiğini açıklayan işçi, "Biz oradayken diyanetten yardım geliyordu, Hükümet de bu vakıflara yardım ediyordur ki bize her şeyden fazla fazla geliyordu” dedi.

Tarikat yurtlarındaki skandalların ardı arkası kesilmezken, AKP'nin bu tarikatlara olan desteği de devam ediyor. Kocaeli'de bir işçi, hükümetin desteklediği bir tarikat yurdunda yaşadıklarını, Evrensel'den Ebru Yiğit'e anlattı. 

Söz konusu haber şöyle:

Ali, 19 yasında genç bir işçi, 3 yıl önce Ağrı’dan ekonomik sebeplerle ailsiyle birlikte Kocaeli’ye göçmüş.

Orada meslek lisesinde okurken, Kocaeli’ye göç edince ailesinin zorlamasıyla imam hatip lisesine gitmiş. Kendisi ısrar kıyamet kaydını açık imam hatip lisesine aldırmış. Salim ile örgün imam hatip eğitimi alırken arkadaş olmuş ve onun tavsiyesi üzerine birlikte, ünlü bir cemaate bağlı bir vakfa gitmeye başlamış.

Arkadaşı tavsiye ederken “Güzel dini eğitimler veriliyor, ücretsiz olarak barınma, yemek hizmetleri veriliyor” diye bahsetmiş. Hocanın vakfı anlatmasıyla kalmaya karar veren Ali 3 ayını geçirmiş orada.

Orada kaldığı dönemi şöyle anlatıyor: “Bir nevi özgürlüktü, ailemden ayrı bir yerde kalacaktım. Ücretsizdi bir de. Zaten geçim zor bu da cazip geldi bana. Sabah 4’te namaza kaldırılıyorduk, kahvaltı ediyor, temizlik yapıyor, akşam 5’e kadar dini eğitim sonra da etütlerimiz oluyordu. Kur’an’ın o günkü dersini ezbere okumadığımızda ilk adres tuvaletler oluyordu. Ceza olarak tuvaletleri temizliyorduk. Pantolon giymek yasak olduğu için şalvar giyiyorduk. Saçlar zorunlu olarak kesiliyordu. Ama asıl benim için kopuş çocukları dövdüklerini gördüğümde oldu. Cübbe ve sarık giymeyen 10 yaşındaki çocuğun dövüldüğünü gördüğümde müdahale bile edemedim çünkü hocalar itiraz edenlerin de üstüne yürüyordu. Diğer bir olay da vakfa yardım toplamak için hoca ile esnafları ziyaret etmeye gittiğimizde oldu. İlk dükkana girdiğinde sure okumaya başlayıp sonra da ‘Çocuklar 1 haftadır yurtta aç’ dedi. Ben de o güne kadar yurtta ne kadar israf oluyor, ekmekler atılıyor, fazladan alınıp israf ediliyor diye düşünüyordum. Hoca ‘Bir haftadır çocuklar aç’ deyince yaşadığım şoku hâlâ hatırlıyorum. 7 tane hoca vardı ben oradayken, küçük çocuklar hocalara seslerini bile yükseltseler şiddet görüyordu.”

Arkadaşının hâlâ aynı yurtta olduğunu söyleyen Ali şöyle devam ediyor: “Aile baskısından dolayı oranın baskısına katlanmak zorunda kalıyor. Benim ailem de ben yurttan ayrıldığımda bana çok baskı yaptı, kavga ettik ama ne zaman ben bir fabrikaya işe girdim para kazanmaya başladım baskı biraz olsun azaldı.”

Şimdi çalıştığı fabrikada da çocuklarını o yurtlara gönderen arkadaşları olduğunu söylüyor. “Din adı altında insanlara şiddet uygulayan, yalancılık yapan, dini kullanarak para toplayan bu yurtların hâlâ açık kalmasının dinin insanların hassas noktası olmasından dolayı olduğunu düşünüyorum” diyor. Çoğu anne baba için de ekonomik bir kurtuluş olduğunu belirten Ali, “Çocuklarının masraflarını yurtlardan sağlamış oluyorlar. Kriz bunu daha da arttırdı hatta” diyor.

“Yurdun giderleri tek başına toplanan bu yardımlarla mı sağlanıyor” diye sorduğumuzda ise “Bence sadece insanlardan toplananlarla bu vakıflar dönmez. Biz oradayken diyanetten yardım geliyordu, Hükümet de bu vakıflara yardım ediyordur ki bize her şeyden fazla fazla geliyordu” diye yanıt veriyor.

Ali’nin yurt ile ilgili iddialarını sormak üzere yurdu aradığımızda ise ilgili numaradan kimseye ulaşamıyoruz. Telefonun yasak olduğundan bahsediyor Ali, belki de o yüzden ulaşamıyoruzdur.

Ali kendinde yaşanan dönüşümü ise şöyle anlatıyor: “Böyle yurtlarda aslında aileden itibaren bize öğretilen şey kabullenmek, itiraz etmemek. Haliyle orada itiraz etmeye başlayınca hemen şiddet ya da kötü muamele görüyorsun. Bizim fabrikamızda da benzer durumlar var. Krizi hepimiz hissediyoruz. Pahalılık maaşlarımızı eritti. Ama durum artık öyle bir hal aldı ki benim çalıştığım fabrikada da diğer fabrikalar gibi iş ayakkabısı giymek zorunlu. İş ayakkabım yırtıldı, yerine yenisini istedim. Ekonomik kriz var, masraf çıkarmayın dediler. 3 hafta yırtık iş ayakkabısı ile çalıştım sonra bir arkadaşım işten çıktı, onu alıp giydim, hâlâ da onu giyiyorum. Demem o ki her yerde olan durumu kabul etmemizi istiyorlar. Biraz sesimizi çıkarsak, beğenmiyorsan kapı orada sözünü duyuyoruz, itiraz etmezsen sevilen kişi oluyorsun.”