Bembeyaz gülmek...
07-02-2021 00:31

Öznur Özkaya
Renkler, ışık ve dalga boyu ile ilintili olsa da çağrışımlarla yüklüdür ve bu çağrışımların ortaya çıkardığı anlamlar evrensel belleğin ve / veya kültürün ortak dilini oluştururlar. Kıyafetlerinizin, evinizdeki eşyaların, arabanızın, vb. rengi içinizi, düşlerinizi, geçmişinizi, şimdinizi yansıtır. Söz gelimi "Mavi huydur bende..."* Denizi, mavi elbiseler giymeyi, yukarıya, göğe bakmayı severim. Epeyce bir zaman önce Michel Pastoureau'nun iki kitabını okumuştum: "Mavi (Bir Rengin Tarihi)"** ve "Siyah (Bir Rengin Tarihi)."*** Yazarın Antikçağ ve Ortaçağ toplumlarından Modern Çağ'a kadar söz dağarcıkları, kumaşlar, giysiler, semboller, günlük yaşam, din ve sanat üzerinden toplumsal alandaki evrimini incelediği mavi ve siyah rengin macerasına kapılmış, birinde geçen "Beyaz, belki de artık eskisi kadar masum değil." cümlesiyle düşüncelere dalmıştım.
Yazının devamı için tıklayınız
İLGİLİ HABERLER
Kelimelerin ‘görünmez’ ağırlıkları vardır
28-02-2021 02:37

Selda Salman
Şiddet, üstüne konuşulması zor; insanların duygularını zorlayıcı hatta insanları bambaşka korkulara sürükleyebilecek bir konu. Birçok alt başlığı bulunmakla birlikte –maalesef- herkes hayatında “şiddet”in farklı türlerine çeşitli biçimlerde maruz kalıyor. Şiddet biçimleri, bireylerin yaşamlarında onarılmaz yaralar bırakıyor, hiç beklenilmeyen anlarda farklı korkularla kişilerin karşısına dikiliyor veya şiddetin arkasındaki tahribatı ortadan kaldırmak ve bu süreçte karşılaşılan farklı şiddet türleriyle aynı anda mücadele edebilmek bireyleri oldukça derinden etkiliyor.
Yazının devamı için tıklayınız
Amok Koşucusu
28-02-2021 02:00

Levent Turhan Gümüş
Stefan Zweig, aynı adlı eserinde, kendisi de bir Amok koşucusuna dönüşmüş olan roman kahramanı aracılığıyla “Amok”u şu şekilde tarif eder:
“... ... Amok nedir, bilir misiniz? Deliliktir. Kitap gibi konuşalım: Bir cins insan kuduzudur; duygusuz, öldürücü bir monomani krizi... (Amok) koşarken salyalar akar ağzından, deliler gibi bağırır ama koşar, durmadan koşar, sağını solunu görmeden, durmadan, bağıra bağıra koşar, elinde kanlı hançeri...” (1)
Adını koyalım, adını koymayı kolaylaştıracak bir cümleyle başlayalım:
Devlet ve hükümet biçimi olarak Faşizm adıyla kayda geçmiş bilindik rejimlerde siyasal süreçler nasıl geliştiyse ülkemizdeki siyasal sürecin seyri de öyle olacaktır; öyle olmaktadır.
Yazının devamı için tıklayınız
Bir kentin hafızasını silmek…
28-02-2021 01:01

Süleyman Hacıbektaşoğlu
Fatih’in fethettiği ,
Yavuz’un yönettiği,
Kanuni’nin doğduğu şehir olarak retorik oluşturmak ve bu tarih dilimi ile bir kentin kimliğinin yeniden kodlamak isteyen egemen anlayışa karşı Trabzon’da kazdıkça şehrin tarihinin sıkıştırılmak istendiği zaman aralığı tüm uğraşlara rağmen tutmuyor. Kent kendini ispatlarcasına bütün çalışmaları inkar ediyor. 1980 sonrasında 40 yılda özellikle bir kent sadece bu retorikle anılmaya anlatılmaya çalışıldı. Aynı durum AKP eliyle de devam ettiriliyor.
Yazının devamı için tıklayınız
Sempozyum kitapları
28-02-2021 00:54

İzge Günal
Kimi kitap yazılarımın uzun olduğunun farkındayım, zaten editörüm de bu konuda uyarıyor beni. Ama ele aldığım kitap sayısı arttıkça doğal olarak yazılarım da uzuyor. Aslına bakarsanız biraz da fen bilimlerinden gelmenin etkisiyle kısa konuşma ve yazma yanlısıyım. Şöyle bir notlarıma baktım, şimdiye dek 300’ün üzerinde sunum yapmışım.
Yazının devamı için tıklayınız
Cahil bırakılmışlık
27-02-2021 16:12

K12 okulları yönetim ve işletme danışmanı Mehmet Asal tarafından yazılan ve rakamsal verilerin TÜİK resmi internet sitesinden alındığı ifade edilen bir metin geçenlerde elime ulaştı.
***
Yazının devamı için tıklayın.
HDP düğümü
27-02-2021 00:43

Metin Çulhaoğlu
“Türkiye’nin bir numaralı sorunu Kürt sorunudur” sözü bundan 15-20 yıl kadar önce çok sık söylenirdi. Böyle düşünenler kuşkusuz bugün de vardır. Gelgelelim, sorunun oturduğu bağlam son dönemde epey değişmiştir ve bugün aynısını söylemek o kadar inandırıcı olmayacaktır.
Sorun ne çözülmüş ne de önemini yitirmiştir. Ancak, “bağlam” dedik ya, orası epey farklılaşmıştır. “Bir numaralı sorun” tespiti, bu sorunu çözen Türkiye’nin “uçuşa geçmesi” ya da Avrupa Birliği yolunun bu sorunun çözümüyle açılması veya aynı sorunun çözülmesinin Türkiye’yi (“İslam bayrağı altında”) bölgesel süper güç yapması gibi bağlamlarda anlamlandırılırken bugün bunlar eski inandırıcılığını yitirmiş görünmektedir.
Yazının devamı için tıklayınız