
Bakanlık, afet riskli alanların dönüştürülmesini denetlememiş
İhmaller zinciri, Sayıştay raporlarında ortaya çıktı.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın, afet riski altındaki alanların dönüştürülmesine ilişkin çalışma yürütme sorumluluğu bulunan belediyeleri kontrol etmediği tespit edildi. Bakanlığa ilişkin 2019’dan bu yana hazırlanan Sayıştay raporlarında, “Afet riskli alanların dönüştürülmesi çalışmalarına yönelik kontrol mekanizması bulunmuyor” bulgusunun düzenli olarak yer aldığı tespit edildi.
AKP iktidarı döneminde depremlere yönelik meydana gelen ve Maraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin ardından ortaya çıkan ihmaller zincirine bir yenisi daha eklendi.
‘KONTROL MEKANİZMASI BULUNMUYOR’
BirGün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ilişkin 2019’dan bu yana hazırlanan Sayıştay denetim raporlarında, “Afet riskli alanların dönüştürülmesi çalışmalarına yönelik kontrol mekanizması bulunmuyor” bulgusunun düzenli olarak yer aldığı ortaya çıktı.
AKP hükümeti tarafından hazırlanarak 31 Mayıs 2012 tarihinde yürürlüğe giren ve afet riski altındaki alanların dönüştürülmesini öngören 6306 Sayılı Kanun, afetlerle mücadelede yerel yönetimlere çok fazla sorumluluk yüklemişti. Muhalefetin, “Amacından sapacak, rant için kullanılacak” gerekçesiyle karşı çıktığı kanun kapsamında, belediyelerin kentlerdeki afet riskli alanların dönüştürülmesi için çalışma yürütmesi gerektiği belirtilmişti.
KANUN, MÜTEAHHİTLERİN SERVETİNİ BÜYÜTMESİNE YARADI
Muhalefetin itirazlarını haklı çıkaran ve kentsel dönüşüm projeleri aracılığıyla müteahhitlerin servetlerini büyütmesine yarayan kanun kapsamında, belediyelerin yürüttüğü çalışmaları kontrol etmekle görevli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın bu konuda büyük zafiyet gösterdiği tespit edildi.
2019’dan bu yana hazırlanan Sayıştay raporlarında, Bakanlığın zafiyeti, “Yapılan incelemede, 6306 sayılı Kanun kapsamında uygulama yapan belediyelerin, Kanun'un 7’nci maddesinde hüküm altına alınan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerinin takip edilmediği ve bunu sağlamaya yönelik bir kontrol mekanizmasının kurulmadığı görülmüştür” ifadeleriyle ortaya konuldu.