Babası EYT'li, geçinmek için garsonluk yapan Boğaziçililer AKP'nin üniversiteye dışarıdan müdahalesini anlattı

Babası EYT'li, geçinmek için garsonluk yapan Boğaziçililer AKP'nin üniversiteye dışarıdan müdahalesini anlattı

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Melih Bulu'nun Erdoğan'ın kararıyla rektör olarak atanmasına karşı eylemlerini sürdürürken, Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi Baran Can Ayaz ve yeni mezun olan Tilbe Akan ile konuştuk.

Doğan Ergün - @dgnergun

Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Hazırlık öğrencisi, Öğrenci Sendikası ve Boğaziçi Dayanışma’nın parçası olan Baran Can Ayaz ile konuştuk.

Baran’ın babası bir tarım ürünleri satarak ailesini geçindirmeye çalışan bir emekçi. Emeklilikte yaşa takılmış yani bir EYT’li. Annesi ise ev kadını. Ayaz, Bursa’da bir anadolu lisesinden mezun, bir özel ders almamış, yüzde 75 burs kazanarak dersaneye gidebilmiş.

Yüz yüze eğitime geçildiğinde Boğaziçi Üniversitesi’nin yurduna yerleşmeye çalışacak ama olmazsa birkaç arkadaşıyla birlikte öğrenci evinde de kalabileceğini söylüyor. Şu anda ailesiyle birlikte yaşıyor. 
Elitizm konusunu bir demagoji ve siyasi rant elde etme çabası olarak görüyor Baran. Melih Bulu’nun kayyum rektör olarak atanmasına önce akademisyenlerin, akademik yetersizlik ve liyakatsızlık gerekçesiyle itiraz ettiğini vurgulayan Baran, daha sonra tepkilerin yükseldiğini söylüyor. “Boğaziçiler ile toplumun diğer kesimleri arasındaki bağlar koparılmaya çalışılıyor. Bunun için bir elitizm demagojisi içine girerek siyasi rant elde etmeye çalıştılar. Daha sonra ‘terörist’ gibi yaftalarla yine bir içeridekiler-dışarıdakiler ayrışması yaratmaya çabaladılar. Bugün üniversitelerde anti-demokratik bir temayül var ve üniversitelilerin kendi alanlarında bunu kırmak gibi bir sorumluluğu var. Anti-demokratik uygulamalarla üniversitelere dışarıdan müdahale etmeye çalışmak iktidarın yaptığı bir iş ama bize Türkiye’nin dört bir yanından öğrenci arkadaşlarımız destek veriyor.”

Baran, Boğaziçililerin kararlılığını ise şöyle ortaya koyuyor:

“4 yıl önce Gülay Barbarosoğlu hocamız akademisyenlerin yüzde 86’sının oyunu almış ancak aday olmayan Prof. Dr. Mehmed Özkan kayyum rektör olarak atanmıştı. O dönem de eylemler düzenlenmiş ancak bir süre sonra sönümlenmişti. Melih Bulu’yu Boğaziçi’nin iradesi asla rektör olarak kabul etmeyecek. Bu kez 4 yıl önce yaptıklarını yapamayacaklar”.

Görüşlerine başvurduğumuz bir diğer Boğaziçili ise birkaç ay önce Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümünden mezun olan Tilbe Akan. 

Boğaziçi Üniversitesi'nde hangi bölümde okudun, ne zaman mezun oldun? Hangi liseden mezunsun?

Batı Dilleri ve Edebiyatları bölümünde okudum. Film Çalışmaları sertifikası da aldım aynı zamanda. 2020 Haziran’ında mezun oldum. Aydın Ortaklar Anadolu Öğretmen Lisesi mezunuyum. Dershaneye gittim ama ücretsiz olarak. Özel okula hiç gitmedim. Özel ders almadım.

Kirada mı kaldın, yurtta mı, ailenin evinde mi?

Ailem şehir dışında. Lisede de yurtta kalmıştım zaten. Üniversiteye geldiğimde ilk sene KYK yurdu, sonra Boğaziçi’nin kendi yurdunda kaldım. Ardından arkadaşlarımla eve çıktım. Kiradaydık.

Barınma, yeme içme, okul giderleri filan gibi masraflarını nasıl karşılıyordun?

Başarı ve ihtiyaç bursu alıyordum. Onun yanı sıra İngilizce Öğretmenliği, garsonluk gibi işlerde çalıştım. 

Okuldaki emekçilerle ilişkilerin nasıldı? 

Taşeron işçilerle dayanışmak için bir komisyon kurmuştuk bir grup öğrenci arkadaşla. Uğradıkları hak ihlallerini göstermek, taleplerini görünür kılmak gibi çalışmalar yapıyorduk. Yer yer kazanım da sağladık. Okuduğum süre boyunca bütün okul bileşenleriyle bir şekilde dertlerimize beraber deva bulmaya çalıştık. 

Genel olarak öğrencilerin durumu hakkında ne söyleyebilirsin? 

Sonuçta binlerce öğrenci var. Her çeşit insan vardı elbette. Ancak okulda hava emekten, adaletten, özgürlük ve eşitlikten yana esiyordu. AKP’ye yakın öğrenci mutlaka vardı fakat çok azlardı genel olarak. 

Okula dışarıdan bir müdahale var mı sence? Okulun kendi iç dinamikleri ne üretiyor, son rektör atamasını bu açıdan nasıl değerlendiriyorsun?

Okulu dışarıdan karıştırmaya çalışan birileri olduğunu düşünmüyorum. Gençlik hareketi her zaman birbiriyle dayanışma içerisinde oldu. İstanbul Üniversitesi’ndeki öğrenciler dayanışma çağrısı yapar gideriz. Biz çağrı yaparız diğer üniversitelerdeki öğrenciler gelir. Başka şehirlerde dayanışma eylemleri yapılır. Gençlik hareketi böyledir. Dinamiktir. 

Boğaziçi demokrasi algısı güçlü olan bir okul. Toz pembe bir tablo çizmeye çalışmıyorum ancak, diğer üniversiteler polis yuvası olduğunda bile Boğaziçi görece kendi alanını korumaya çalıştı. Öğrencisi, işçisi, hocası birlikte hareket edebilme hafızasına sahip bir şekilde. Zaten son yapılan eylemlilikler de bunun bir kanıtı. Bimeks işçileri, öğrenciler ve akademisyenler kayyum atamasına karşı yan yana durdular. Okulu karıştıran tek öznenin Saray Rejimi olduğunu düşünüyorum. Bir şekilde direniş geleneği, demokrasi anlayışı olan Boğaziçi, ODTÜ gibi kurumların varlığına tahammül edemiyorlar.