AYM'den Sibel Çapraz hakkında ihlal kararı
AYM, Yüksekova'da 27 Kasım 2015'te polisin rastgele açtığı ateş sonucu yaralanan ve tedavisi devam ederken tutuklanan DBP’li Sibel Çapraz hakkında, yaralama olayıyla ilgili soruşturma başlatılmadığı gerekçesiyle ihlal kararı verdi.
31-01-2021 18:25

Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde 27 Kasım 2015’te Yeşildere ve Dize mahallelerini abluka altına alan polislerin rastgele açtığı ateş sonucu kolundan vurularak yaralanan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski İl Genel Meclisi üyesi Sibel Çapraz’ın Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptığı başvuru karara bağlandı. Yaşam hakkı ihlali ve tek başına yaşamını idame ettiremez durumda cezaevinde tutulmasıyla ilgili “kötü muamele yasağı” gerekçesiyle yapılan başvuruda, ağır hastalık koşullarına rağmen cezaevinde tutulmayla ilgili “kabul edilemez” kararı verildi.
Ancak yaşam hakkı ihlali hususuyla ilgili soruşturma başlatılmaması gerekçesiyle ihlal tespit edilerek, tazminata hükmedildi.
YAŞAM HAKKIM İHLALİ
Vurulmasının ardından savcılık tarafından soruşturma başlatılmamasına ilişkin Çapraz’ın avukatlarınca yapılan başvuruda, Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan ifadesinde ve hâkimlikçe yapılan sorgusunda, yaralanmasıyla ilgili şikâyetini açıkça dile getirmesine rağmen konuyla ilgili bir soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle, Anayasal güvence altında bulunan yaşam hakkının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiği belirtildi.
BAKANLIK ‘BAŞVURMADI’ SAVUNMASI
Başvuruya dair AYM’ye görüş sunan Adalet Bakanlığı, Çapraz hakkında yürütülen ceza soruşturması kapsamında yaralandığı belirtilerek, Cumhuriyet Başsavcılığına yaralanma olayıyla ilgili başvuru yapmadığını savundu.
HAYATİ TEHLİKE SABİT
AYM kararında, olayda başvurucunun nasıl yaralandığını ortaya koyan somut bir bilgi ve belge bulunmadığına işaret ederek, “Fakat başvurucunun silahla yaralandığı ve olay nedeniyle hayati tehlike geçirdiği sabittir. Bu nedenle Anayasa'nın yaşam hakkını güvence altına alan 17'nci maddesinin somut başvuruya uygulanabilir olduğu” değerlendirmesine yer verildi.
Mahkeme, yaralanmayla ilgili soruşturma olmadığından yola çıkarak, belge ve bilgi olmadığı gerekçesiyle “eşitlik ilkesinin ihlal edildiği” iddiasını incelemenin de mümkün olmadığına kanaat getirdi.
Yaşam hakkı ihlalinin de usul boyutuyla incelenmesine karar veren AYM, gerekçesinde “başvurucunun nasıl yaralandığını ortaya koyan somut bilgi ve belge bulunmamaktadır. Nitekim Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadesinde güvenlik güçlerince gerçekleştirilen herhangi bir operasyondan söz etmeyen ve nasıl yaralandığını hatırlamadığını beyan eden başvurucu, yaptığı başvuruda güvenlik güçlerince açılan ateş sonucu yaralandığını düşündüğünü söylemiş ve yaralanmasına neden olan kişiler hakkında soruşturma başlatılmamasından yakınmıştır. Bu bakımdan yaşam hakkı kapsamında yapılacak inceleme, zorunlu olarak yaşam hakkının usul boyutuyla sınırlı olacaktır” denildi.
USUL İHLALİ
Kararda, Çapraz’ın yaralanmasına neden olan kişiler hakkında şikâyetçi olduğunu açıkça belirtmesine rağmen herhangi soruşturma açılmadığı kaydedildi. AYM kararında, bu nedenle yaralanma olayıyla ilgili olarak negatif yükümlülüğün ihlal edilip edilmediğinin tespiti için soruşturma yürütülmesinin Anayasal bir zorunluluk olduğuna vurgu yapıldı. Bu gerekçeyle Anayasa'nın 17'nci maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verildi.
Çapraz’ın tedavisi devam ederken tutuklanmasına ilişkin yaptığı kötü muamele yasağı ihlali iddiaları da üç başlıkta incelendi.
Çapraz’ın tek başına yaşamını idame ettiremeyecek durumda olmasına rağmen cezaevinde tutulmasıyla ilgili olarak iddialara “süre aşımı gerekçesi” ile kabul edilemez kararı verildi.
TEDAVİ SÜRECİ GECİKTİRİLDİ
Çapraz, Baltalimanı Hastanesi'nde tedavi görmesi gerektiğine ilişkin raporlara rağmen tedavi altına alınmadığını, ceza infaz kurumunda görevli doktorların yakınmalarına gereken önemi vermediklerini, tedavi sürecinin geciktirildiğini, bağırsak torbasını kapatması için sargı bezi kullanmasına rağmen kendisine makas verilmediğini ya da makasın her seferinde saatlerce bekletilerek kendisine verildiğini belirterek, “Sağlanan tıbbi bakımların yetersiz olduğu” gerekçesiyle de başvuruda bulunmuştu.
Çapraz’ın birçok kez hastaneye gitme yönünde yaptığı başvurulara da yer verilen AYM kararında, infaz hakimliğine hastaneye götürülmediğine dair başvuruda bulunup, bulunmadığına dair belge olmadığı ve yargısal yolların tüketilmediği gerekçesiyle kabul edilemez kararı verildi.
“Ceza İnfaz kurumlarındaki tutma koşullarının başvurucunun sağlık durumuna uygun olmadığına” ilişkin de AYM, infaz hakimliğine başvuru yapmadığı gerekçesiyle kabul edilemez görüldü.
54 BİN TL TAZMİNAT
Başvuruda, yaralanma olayıyla ilgili olarak yürütülen operasyonda gerekli önlemlerin alınmadığı, şikayetçi olunmasına rağmen herhangi soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle de yaşam hakkının maddi ve usul yönünden ihlal edildiği ileri sürülmüştü. AYM, bu iddiayla ilgili soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle ihlal tespitinde bulunarak, Çapraz’a 54 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Ayrıca ihlal tespitiyle birlikte sorumluların soruşturulması için kararın Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine karar verdi.
NE OLMUŞTU?
Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde 28 Kasım 2015 tarihinde sokağa çıkma yasağı sırasında vurulan Sibel Çapraz, ağır yaralanmıştı. Hastaneye kaldırılan Çapraz’ın tedavisi devam ederken, hakkında açılan soruşturma kapsamında 2 Mart 2016’da tutuklandı. 96 günlük tedavi sürecinde 15 ameliyat geçirdi. Tutuklandığında İstanbul'da tedavi gördüğü hastaneden Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde ameliyatı için taburcu edildi.
Yaralanma nedeniyle ağır hastalanan Çapraz’ın, bu koşullarda cezaevinden tahliye edilmesi için Uluslararası Af Örgütü de dahil olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşu kampanya yürütmüştü. Çapraz, kalın bağırsağı dışarıda ve kolunun tedavisi yarım bırakılarak, tekrar cezaevine gönderilmişti.
Çapraz, yargılamanın 28 Şubat 2017’de görülen dördüncü duruşmasında ev hapsi şeklindeki adli kontrol kararıyla tahliye edilmişti. Yargılamanın sonucunda Çapraz’a “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla 7 yıl 6 ay hapis cezası verilmişti. Karara ilişkin istinaf süreci devam ediyor.( MA)
İLGİLİ HABERLER
AKP'li Özkan: 'İnşallah HDP'yi kapatacağız'
HDP’nin kapatılmasına ilişkin konuşan AKP'li Cahit Özkan, ‘Biz inşallah milletimiz nezdinde HDP’yi kapatacağız’ dedi.
02-03-2021 17:26

Meclis’te düzenlenen basın toplantısında konuşan AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan, HDP’nin kapatılması tartışmalarına ilişkin konuştu.
Cumhur İttifakı olarak AKP ve MHP’nin aynı istikamette bir anlayışla siyaset yaptığını belirten Özkan, HDP’ye ilişkin “Biz inşallah milletimiz nezdinde HDP’yi kapatacağız. Milletimizin artık bu partiden ümidi kalmamıştır'' ifadelerini kullandı.
Özkan konuşmasının devamında, ''83 milyon, bu partinin kapatılmasını hem siyaseten sandıkta hem de hukuken anayasal düzen çerçevesinde arzu etmektedir. Bunun da inşallah önümüzdeki süreçte siyasi olarak atılacak adımlarla nasıl bir istikamette evrileceğini, milletin iradesiyle yol yürüneceğini dünyaya aleme göstereceğiz” dedi.
Kazdağları Ekoloji Platformu'ndan Yenice'de meydana gelen maden göçüğüne ilişkin açıklama: 'İş cinayetleri engellensin'
Kazdağları Ekoloji Platformu'ndan Yenice'de meydana gelen maden göçüğüne ilişkin açıklama yayınladı. Sosyal medyadan yayınlanan açıklamada "Göçük altında kalan kardeşimiz G.B.’nin bir an önce göçük altından çıkartılması için tüm olanakların seferber edilmesini, CVK Madencilik Kurşun madeni projesinde iş cinayetine neden olan sorumluların ve olayda ihmali olan şirket yetkililerinin en kısa zamanda ortaya çıkartılmasını ve cezalandırılmasını ve söz konusu projeye kapasite artış izni verilmemesini istiyoruz" denildi.
02-03-2021 16:39

İleri Haber
Çanakkale'nin Yenice ilçesine bağlı Karaaydın köyünde bulunan CVK Madencilik A.Ş.’ye ait kurşun madeni ocağında göçük meydana gelmesinin ardından bir madenci göçük altında kalmıştı.
Kazdağları Ekoloji Platformu'ndan yapılan açıklamada göçüğün bir kaza değil cinayet olduğuna dikkat çekilirken "İşçi sağlığı ve İş güvenliği kurallarının dikkate alınmadığı, denetimin uygulanmadığı, en kısa sürede maksimum kar anlayışıyla yaklaşılan madencilik anlayışı sonucu her yıl maden çalışanlarımız canlarını kaybetmektedir" denildi.
Karaaydın'da meydana gelen göçüğün maden şirketinin ilk vukuatının olmadığı belirtilen açıklamada "2017 yılında kasım ayında da aynı madende kaza meydana gelmiş ve madende yaşanan patlama ve göçük bir cana mal olmuştu. Denizli’den Yenice’ye madende çalışmak için gelen ve henüz 15 günlük işçi olan 39 yaşındaki Mustafa Aydoğdu patlamanın ardından göçük altında kalarak yaşamını yitirmişti" ifadeleri kullanıldı.
Kazdağları Ekoloji Platformu'nun açıklamasının tamamı şu şekilde:
"Basından edinilen bilgiye göre, Çanakkale’nin Yenice ilçesine bağlı Karaaydın köyünde bulunan CVK Madencilik A.Ş.’ye ait kurşun madeni ocağında göçük meydana gelmiş ve madende çalışan G.B. göçük altında kalmıştır. AFAD, jandarma ve itfaiye ekiplerinin maden işçisi G.B.’yi kurtarma çalışmalarına devam ettiği bilgisi alınmıştır.
Çok üzgünüz…Maden çalışanı G.B. nin en kısa zamanda yerin altından çıkartılmasını diliyoruz.
Bu kaza, bir Park Holding’in iştiraki olan CVK’nın ilk suçu değil. 2017 yılında kasım ayında da aynı madende kaza meydana gelmiş ve madende yaşanan patlama ve göçük bir cana mal olmuştu. Denizli’den Yenice’ye madende çalışmak için gelen ve henüz 15 günlük işçi olan 39 yaşındaki Mustafa Aydoğdu patlamanın ardından göçük altında kalarak yaşamını yitirmişti.
Yetkililer o zaman da “iş kazası” demişti. Şimdi de “iş kazası” diyecekler.
Oysa bu durum iş kazası değil, cinayettir! G.B’nin, Mustafa Aydoğdu’nun canının hesabını kim verecek?
İşçi sağlığı ve İş güvenliği kurallarının dikkate alınmadığı, denetimin uygulanmadığı, en kısa sürede maksimum kar anlayışıyla yaklaşılan madencilik anlayışı sonucu her yıl maden çalışanlarımız canlarını kaybetmektedir.
Soma’da 2014 yılında yitirdiğimiz 301 canımızın acısı hala yüreklerimizde. Yıllardır süren yargılamalarda sorumlular cezasız kaldı. İşçi aileleri perişan oldu.
CVK Madencilik A.Ş., söz konusu proje ile ilgili olarak kapasite artışına gitti ve Temmuz 2019’da ÇED süreci başlatmıştır. Projenin 29 Ağustos tarihinde gerçekleştirilen Halkın Katılımı Toplantısına KEP bileşenimiz Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği katılarak, kapasite artışı ile ilgili itirazları dile getirmiştir. EÇED duyuru sisteminden takip ettiğimiz kadarı ile tarih belirtilmeksizin İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) duyurusu yapılmış ancak henüz “ÇED Nihai” ya da “ÇED Olumlu” kararı verilmemiştir. Kapasite artışının ilerde yeni iş cinayetlerine davetiye çıkartacağı aşikardır.
Söz konusu firmanın Balıkesir İvrindi Sarıalan Köyü yakınlarında, köye yalnızca 120 metre mesafede altın madeni projesi vardır. Projenin İDK toplantısı yapılmıştır. 22 Ocak 2021 tarihinde toplantıya katılarak itirazlarımız dile getirdik. Süreci takip ediyoruz.
Göçük altında kalan kardeşimiz G.B.’nin bir an önce göçük altından çıkartılması için tüm olanakların seferber edilmesini, CVK Madencilik Kurşun madeni projesinde iş cinayetine neden olan sorumluların ve olayda ihmali olan şirket yetkililerinin en kısa zamanda ortaya çıkartılmasını ve cezalandırılmasını ve söz konusu projeye kapasite artış izni verilmemesini istiyoruz.
MADENLER DENETLENSİN!
İŞ CİNAYETLERİ ENGELLENSİN!"
Bahçeli her açıklamasında hedef gösteriyordu: Yargıtay, HDP hakkında inceleme başlattı
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Bahçeli'nin her gün hedef göstererek kapatılmasını istediği HDP hakkında inceleme başlattı.
02-03-2021 16:33

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Siyasi Partiler Bürosu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazdığı yazıda, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da arasında bulunduğu 108 sanıklı Kobanê iddianamesinin ekleriyle birlikte kendilerine gönderilmesini istedi.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan'ın da aralarında olduğu HDP'li 9 milletvekili hakkında Kobanê soruşturması kapsamında fezleke düzenlenmişti. Bu fezlekelerin örneğini de isteyen Başsavcılık, tüm siyasi partilerin faaliyetlerinin takip edildiğini vurgulayarak, söz konusu belgelerin rutin inceleme kapsamında talep edildiğini bildirdi.
'HDP'Yİ KAPATMA DAVASI GÜNDEME GELEBİLECEK
Siyasi partilerin faaliyetlerini izlemekle görevli olan Başsavcılığın yapılacak inceleme sonucunda, HDP’nin "örgüt eylemlerinin odağı" olduğu belirlenirse, HDP hakkında kapatma davası açılması gündeme gelebilecek.
Temel Gelir Güvencesi Yaşatır Platformu'nun kampanyasına 92 kuruluştan destek
Temel Gelir Güvencesi Yaşatır Platformu, gelir adaletsizliği ve işsizliğe karşı temel gelir güvencesinin acilen hayata geçirilmesi için basın açıklaması yaptı. Platformun kampanyasına, aralarında HDP ve TİP'in de bulunduğu 92 kuruluş imzacı oldu.
02-03-2021 15:37

Temel Gelir Güvencesi Yaşatır Platformu, gelir adaletsizliği ve işsizliğe karşı temel gelir güvencesinin acilen hayata geçirilmesi için basın açıklaması yaptı. Basın toplantısında, temel gelir güvencesi talebini yaygınlaştırmak için bütün emek ve demokrasi güçleri ortaklaşmaya çağrıldı.
Duvar'dan Ferhat Yaşar'ın haberine göre, basın toplantısında Türkiye'deki gelir dağılımı ve yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınının yarattığı ekonomik sorunlar dile getirildi. Temel Gelir Güvencesi Yaşatır Platformu'nun düzenlediği kampanyaya, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) de aralarında bulunduğu 92 kuruluş imzacı oldu.
'İKTİDAR BİR YIKIM YAŞATTI'
Basın toplantısında konuşanlardan HDP Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan, partisinin de kampanyada imzacı olduğunu belirtti. Paylan, “Uzun süredir temel yurttaşlık geliri üzerine çalışıyoruz. Bunun pratiklerini de Meclis'te ortaya koyuyoruz. Sürekli olarak -özellikle pandemi döneminde- bütçe tercihleri değişsin, aç, açıkta bırakılan bütün vatandaşlarımız güvence altına alınsın diye önergeler verdik. Temel yurttaşlık gelirini programımızın bir parçası olarak görüyoruz. Kamucu bir anlayışı savunuyoruz. Bu iktidar bir yıkım yaşatmış durumda. Kamu kaynaklarını peşkeş çekmiş ve tüketmiş durumda. Bu iktidar artık gidecek Türkiye'de yeni bir anlayış hâkim olacak. Bu anlayış hayata soldan bakan bir anlayış, paylaşımcı bir anlayış, vatandaşlarını ekonomik olarak güvence altına alan bir anlayışa inanıyoruz ve böyle olacağını düşünüyoruz. Bununda siyasetini en etkin şekilde yapacağız" diye konuştu.
'PANDEMİ VAR OLAN BOZUKLUĞU GÜN YÜZÜNE ÇIKARDI'
Toplantıda söz alan bir diğer isim olan CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke ise, 'Türkiye'nin buhrana salgından önce yakalandığına' dikkat çekerek, “Covid salgını başladığından beri derinleşen bir buhranın içerisindeyiz. Ama şunun altını çizmemiz gerekiyor, Türkiye bu buhrana koronavirüsten önce yakalanmıştı zaten. Pandemi var olan bozukluğun gün yüzüne çıkmasına ve düzenden kaynaklı buhranın derinleşmesine yol açtı. Hayatın her alanında şu acı gerçekle karşı karşıyayız: Türkiye'de artık milyonlar temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi. Bunların ortaya çıkardığı ağır sosyal yıkımlarla karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.
Toplantıda söz alan yazar Ayşegül Devecioğlu ise, salgının milyonlarca insanı aç ve işsiz bıraktığı koşullarda temel gelir güvencesinin acilen hayata geçirilmesini talep ettiğini söyledi. Devecioğlu, "Salgının ve ekonomik krizin bütün ağırlığı kadınların, emekçilerin, yoksulların sırtına yüklendi. Hayatta kalmak için çalışmanın zorunlu tutulduğu bir toplumda milyonlarca kişi yaşamını sürdürebilmek için gerekli işten yoksun. Salgının birçok insanı işsiz bıraktığı, işsizliğin dünya ölçeğinde kalıcılaştığı, yeni istihdam yaratma olanaklarının dünyanın kaynaklarının tükenmesiyle neredeyse olanaksızlaştığı günümüzde insanlara hayatlarını sürdürecek bir ekonomik güvence sağlanması şarttır. Gelir adaletsizliği korkunç boyutlara ulaştı. Yoksullukla birlikte milyoner- milyarder sayısı artıyor. Yoksulluk, yalnızca bireyin barınma, sağlık ve eğitim hizmetlerine erişememesi, yeterli gıdadan yoksun bırakılması değil aynı zamanda toplumdan dışlanması demek. Hak değil sadaka olarak verilen sosyal yardımlar, yoksulluğu önlemiyor, kalıcılaştırıyor. Oysa onurumuzla, insanca yaşamaya hepimizin hakkı var" dedi.
Her gün onlarca insanın salgın nedeniyle hayatını kaybettiğini söyleyen Devecioğlu, 'tam kapanmanın' gerektiğine dikkat çekerek, “İnsanların en temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldiği bu koşullarda, dünyanın çeşitli ülkelerinde de uygulanan temel gelir güvencesi, ülkemizde de kademeli olarak minimum refah düzeyinin altında yaşayanlardan başlayarak bütün topluma yaygınlaştırılacak şekilde acilen hayata geçirilmelidir. Özellikle salgın koşullarında insanların beslenme, barınma, ısınma gibi en temel ihtiyaçlarını karşılamak devletin görevidir. Eğer zenginleri daha zenginleştirmek değil, toplumsal zenginliği adil olarak bölüşmek, açlığı ve yoksulluğu önlemek hedeflenirse, ülkemizin temel gelir güvencesi için kullanacağı kaynak vardır. Bütün mesele kaynakların nasıl kullanılacağına karar vermektir. Özellikle son yirmi yılda palazlanan rantiye ve büyük sermaye sahiplerine servet vergisi konulması da bugün toplumun gündemine girmiştir” dedi.
Temel Gelir Güvencesi Yaşatır Platformu kampanyasına imza atan kuruluşlar ise şöyle:
2017 Bodrum Yurttaş İnsiyatifi, 78’liler Girişimi, Akdeniz Çukurova Eğlence, Yerleri Derneği (AÇEYDER), Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi, Anti Kapitalist Müslümanlar, Askeri Darbelerin, Asker Muhalifleri Derneği (Adam-Der), Atakent Halk Meclisi, Avcılar Dayanışma Ağı, Avcılar Kafe Bar işletmecileri Derneği, Avcılar Kültür Sanat Derneği, Bağımsız Metal İşçileri, Sendikası (BAMİS), Bağımsız Tekstil İşçileri Sendikası (BATİS), Bakırköy Dayanışma Ağı, Bakırköy Kent Savunması, Beşiktaş Esnafları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği, Beyoğlu Eğlence Yerleri Derneği (BEYDER), Birleşik Devrimci Parti, Demokrasi için Birlik (DİB), Demokrat Gümüşhaneliler Platformu (GÜDAP), Demokratik Alevi Dernekleri Federasyonu Genel Merkezi, Derin Yoksulluk Ağı, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Devrimci Yapı İş, DİSK Devrimci Turizm İşçileri Sendikası, (DEV-TURİZM-İŞ) Marmara Şubesi, Divriği Kültür Derneği, Doğu Güney Doğu Dernekleri Platformu, Ege Çevre Platformu (EGEÇEP), Ege Kent Konseyleri Birliği, Ekoloji Birliği, Emekliler Dayanışma Sendikası, Gelecek İçin Biz, Güvence Hareketi, Halkevleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP), İVME Hareketi, İzmir Müzisyenler Derneği, Kadıköy Dayanışma Ağı, Kadınlar Birlikte Güçlü, Kafe Bar Çalışanları Dayanışması, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Kazdağları Ekoloji Platformu, Kazdağları İstanbul Dayanışması, Kocaeli Eğlence Yerleri Yatırımcıları Derneği, Komşu Kapısı Derneği, Müzik ve Sahne Sanatçıları Sendikası, Nurtepe-Güzeltepe Dayanışma Ağı, Peri Suyu Koruma Platformu (KAR_DEF), Sosyal Haklar Derneği, Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP), Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi ( SYKP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Turizm,, Eğlence ve Hizmet İşçileri Sendikası (TEHİS), Tüm Otel ve Turizm İşçileri Sendikası (OTİS), Türk, Tabipleri Birliği (TTB), Türkiye Esnaf Platformu, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Türkiye Tekel Bayileri, Platformu (TTBP), Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği (ÜNİV-DER), VATANDAŞLIK TEMEL GELİRİ – TÜRKİYE, VATANDAŞLIK TEMEL GELİRİ Araştırma Geliştirme Kültür ve Yayma Derneği, Yeşil Sol Parti, Yurttaş Girişimi
Erkan Baş’tan AKP’ye: ‘İşçiler çöpleri 10 yıl toplamasa etraf sizin gerici, çürük zihniyetinizden daha pis kokamaz’
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında Türkiye gündemine ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Baş, AKP iktidarının tarihin en işçi düşmanı iktidar olduğunu söylerken, “İşçi olmak demek, bir toplumdaki tüm değerleri üreten olmak demektir. İşçi sınıfı, kolektif bir çalışmayla toplumun yaşaması için gereken her şeyi üretir” dedi.
02-03-2021 15:20

İleri Haber
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) haftalık basın toplantısı düzenledi. Konuşmasına yurttaşları ve basın emekçilerini selamlayarak başlayan Baş, “Öncelikle bu açıklamanın milyonlarca yurttaşımız tarafından izlenmesine katkı koyan, çeşitli sosyal medya platformlarında paylaşan tüm yurttaşlarımıza bir kez daha teşekkür ederek başlamak istiyorum” dedi.
AKP hükümetinin muhalefetin sesini kısabilmek için elinden geleni yaptığının altını çizen TİP Genel Başkanı “Bildiğiniz gibi genel kurul salonunda genel olarak muhalefetin özel olarak TİP’in sesini kesmek için iktidarın ciddi bir çabası var. Bu konuda zaten son derece anti-demokratik olan iç tüzükten de fazlasıyla yararlanıyorlar ve ellerinden gelse bizi hiç konuşturmayacaklar. Kimi bağımsız vekiller ve milletvekilleri AKP’nin bu uygulamaları nedeniyle yılmış durumdalar. Bakın sayısız vekil çalışamaz hale getirilmiş durumda” şeklinde konuştu.
Baş, şunları söyledi:
“Biz inatla mücadeleye devam ediyoruz, bir taraftan iç tüzükten kaynaklı kısıtları aşmaya çalışırken bir taraftan da halkın sesini buraya taşımanın bir yolu olarak yaklaşık 2 yıldır kesintisiz biçimde bu basın toplantılarını düzenliyoruz.
Normal şartlar altında bu TBMM TV yönetmeliğine göre bu basın açıklamalarının TBMM TV yayın akışı uygun olduğunda canlı yayınlanması gerektiğini ve 2 yıldır tek bir kez bile canlı verilmediğini de ekleyeyim.”
‘MECLİS A HABER STÜDYOSU OLMAYACAK’
Sözlerine “Şimdi size bir bilgi vermek istiyorum” diyerek devam eden Erkan Baş, AKP’li milletvekillerinin, muhalefet vekillerinin konuşmasını engellemek için sadece şubat ayı içerisinde tam 68 defa açıklama yaptığını belirtirken, “Burası A Haber stüdyosu olmayacak” dedi.
Baş, şu ifadeleri kullandı:
“Buradan AKP’li vekillere sesleniyorum.
1 yılda konuştuğunuz kadar konuşmayı 1 aya sıkıştırma nedeniniz bizim sözümüzü kısmaksa bilin ki bunu asla başaramayacaksınız, burası sizin hamaset sahneniz değil milletin kürsüsü…
Meclis Basın toplantısı odasını A Haber stüdyosuna çevirmenize izin vermeyeceğiz!
Neredeyse bütün basına el koymuşsunuz, burayı da kapatmaya çalışıyorsunuz…
Burada duyulmayınca açlığın yoksulluğun zulmün görünmez olacağını mı sanıyorsunuz?
Bizi Meclis TV’de sansürleseniz işçilerin çektiği videolarda duyacaksınız, kadın eylemlerinde sokakta duyacaksınız, gençlerin gür sesli isyanında duyacaksınız.
Biz onların sesiyiz. Bu sesi kısamayacaksınız.”
📌 TİP Genel Başkanı Erkan Baş Meclis’ten seslendi:
— İleri Haber (@ilerihaber) March 2, 2021
💬 "AKP'liler bir yıldır yapmadığı konuşmayı bir aya sığdırdı"
💬 "Burası AKP'lilerin hamaset sahnesi değil"
💬 "Meclis'i A Haber stüdyosuna çevirmenize izin vermeyeceğiz"
‘İŞÇİLİK GURUR VERİCİ BİR ŞEYDİR’
TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Türkiye’de hakları için mücadele eden işçileri gündeme getiren TİP Genel Başkanı, “En çok duymak istemedikleri ile başlayalım genelde yaptığımız gibi, bir kez daha işçilerin emekçilerin gündemleriyle sözüme başlamak istiyorum” dedi.
“İşçilik gurur verici bir şeydir” diyen Erkan Baş, şunları söyledi:
“Başkasının emeğini ve hakkını sömürmeden, çoluğuyla çocuğuyla onurlu bir yaşam sürmek anlamına gelir.
İşçi olmak demek, bir toplumdaki tüm değerleri üreten olmak demektir. İşçi sınıfı, kolektif bir çalışmayla toplumun yaşaması için gereken her şeyi üretir.
Onların ürettikleri üzerinden büyük servetler elde eden küçük bir azınlık ise işçilerin asla elde edemeyecekleri sefil ve şaşalı bir hayat sürer.
Siyaset de burada başlar.
Evet esas siyaset, patronların ve işçilerin bir sınıf olarak davranmasıdır.
Bir partinin, elbette bir insanın da solcu ya da sağcı olduğunu anlamak için, toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan emekçilerin hakları ve özgürlükleri konusundaki tavrına bakmanız yeterlidir.
Devamını söylemeden önce bir kere daha altını çizmek istiyorum, biz işçi kardeşlerimizin bırakalım 3 bini 4 bini, hakkını alamadıkları bir damla ter için dahi verdikleri tüm hak mücadelelerinde yanlarındayız.
Koşulsuz-şartsız, amasız-fakatsız emeği ve alın teri için direnen tüm işçilerin mücadelesini büyütmek ve halkımıza duyurmak için sorumluluk hissediyoruz.
‘GREV YAPMAK TEMEL BİR HAKTIR’
İşçiler bu grevler boyunca ne istediler?
İstedikleri şuydu: İşverenin önerdiği ücretler bizim geçinmemize yetmiyor. Belediyeler tarafından kamuoyuna servis edilen rakamlar bizim aldığımız ücretleri yansıtmıyor.
Yalnız o belediyelerde çalışan işçiler değil, tüm belediyelerde çalışanlar, bu ülkede yaşayan milyonlarca emekçi, yol, yemek, sosyal hak ve ikramiyeler dahil edildiğinde dahi yoksulluk sınırının neredeyse yarısı ücretlerle çalışıyor.
Oysa bu en temel talebin karşısında AKP’lilere yakışır şekilde grevi amacından saptıran, işçileri-emekçileri şımarıklıkla suçlayan bir anlayış peydah oldu, psikolojik ve gerektiğinde fiziksel olarak grev kırıcılığına kalkışıldı.
Bir kez daha altını çiziyoruz, adaletsizliğin olduğu yerde grev yapmak temel bir haktır ve aksi kesinlikle düşünülemez.
‘İŞÇİLERİ HEDEF ALAN KARŞISINDA BİZİ BULUR’
Ve ayrıca halkımıza seslenmek istiyorum: Eğer sahildeki yalısının bahçesinde spor yaparken “Sakin ol şampiyon, evimdeyim” tweeti atanlardan veya beşli çete ile halkın birikimlerini arasında bölüşen Saraylılardan değilseniz Türkiye’nin her bir karış toprağında her işçinin çıkacağı grev nihayetinde sizin lehinizedir, sizin haklarınız ve çıkarlarınız için yapılmaktadır.
Bu ülkede grevler AKP tarafından yasaklanmaktadır.
AKP iktidarı grevleri resmen yasaklarken, işçileri fiilen grevden döndürmeye çalışmak, onları şiddetle, provokasyonla yıldırmaya çalışmak AKP zihniyetinin ürünüdür.
Sosyal medyada ve sokakta, işçilere karşı organize bir saldırı düzenleyen tüm kişi ve kurumları uyarıyoruz. İşçileri hedef alan karşısında bizi bulur!”
‘AKP TARİHİN EN İŞÇİ DÜŞMANI İKTİDARIDIR’
Basın toplantısında yaptığı konuşmada AKP iktidarının Türkiye tarihinin en işçi düşmanı iktidar olduğunu söyleyen Erkan Baş, “Kimse sizin rekorunuzu kıramaz!” dedi.
Baş şunları kaydetti:
“Bu grevler CHP’nin elindeki belediyelerde oldu ve çöpler birkaç gün toplanmadı diye başta Saraydaki olmak üzere tüm AKP’liler sıraya girdiler, konuyu eski Türkiye ile benzeştirmeye çalıştılar vs vs
Buradan AKP’ye sesleniyorum: Türkiye tarihinin en işçi düşmanı, en emekçi düşmanı iktidarı sizsiniz!
Korkacak bir şey yok, Kimse sizin rekorunuzu kıramaz!
Siz yıllardır yerel yönetimlerde, fabrikalarda, atölyelerde tüm grevleri ertelemeye, işçilerin alınterine ve emeğine çökmeye alıştığınız için grev gibi temel bir hak size herhalde yabancı geldi. İşçilerin gücünden korktuğunuzu da biliyoruz, çöpleri toplamayarak bile 3 günde hayatı felç edebilenler yeri geldiğinde sizi saraylarınızdan, saltanatınızdan edecekler biliyoruz.
Ayrıca içinizi ferah tutun, bırakın 3 günü…
İşçiler çöpleri 10 yıl toplamasa etraf sizin gerici, çürük zihniyetinizden daha pis kokamaz...”
📌 Erkan Baş’tan AKP’ye:
— İleri Haber (@ilerihaber) March 2, 2021
💬 "İşçiler çöpleri 10 yıl toplamasa etraf sizin gerici, çürük zihniyetinizden daha pis kokamaz"
💬 "Adaletsizliğin olduğu her yerde grev yapmak temel bir haktır"
💬 "AKP iktidarı Türkiye tarihinin en işçi düşmanı iktidarıdır"
AKP’NİN ‘İNSAN HAKLARI’ EYLEMLERİ…
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamaları değerlendiren Baş, “Biliyorsunuz dün AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, herkesin dikkatle beklediği açıklamalarda bulundu. Biz, bir gün sonra okula evladımızı gönderecek miyiz, göndermeyecek miyiz, dükkanımızı açabilecek miyiz diye beklerken dakikalar boyunca propaganda yaptı. İnsanların endişelerinden, kaygılarından, yaşam dertlerinden istifade etmeye çalışmak ancak böyle özetlenebilirdi. Dün gece bir kez daha tanık olduk. Yine, bir gün sonrasını ilgilendiren çok yaşamsal kararlar gece yarısı duyuruldu” ifadelerini kullandı.
Erkan Baş, Erdoğan’ın ‘İnsan Hakları Eylem Planı’ açıklayacaklarını duyurmasına ilişkin şunları söyledi:
“İnsan Hakları konusunda eylem planı açıklayacakmış…
Sevgili yurttaşlar Türkiye nüfusa oranla cezaevindeki tutuklu ve hükümlü sayısında dünyanın ilk sıralarında.
12 yaşın üzerinde her 1000 kişiden 4’ü cezaevinde.
Uzun tutukluluk süreleri konusunda rekor kırmaya devam ediyoruz.
Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş başta olmak üzere, siyasi tutuklularla ilgili sorunlar devam ediyor ve ne Anayasa Mahkemesi ne de AİHM kararları uygulanıyor.
Kadın cinayetleri hız kesmeden devam ediyor. Kadın ile erkeği eşit görmediğini açıkça ilan eden bir iktidarla karşı karşıyayız.
En yetkili ağızlardan, LGBTİ+’larla ilgili, insan haklarına açık saldırı anlamına gelen ayrımcılık ve resmi makamlardan yine ayrımcı uygulamalar devam ediyor.
Ev hapsi, elektronik kelepçe gibi zorbaca uygulamalar yaygınlaşıyor.
Geçen hafta söylemiştim. Daha geçen hafta, 4 genç bizzat polisler tarafından evlerinin önünden kaçırıldı. Şiddete maruz kaldılar, ölümle tehdit edildiler.
Gözaltında ve cezaevinde insanlık dışı uygulamalar, çıplak arama da dahil olmak üzere çeşitli kötü muamele ve işkence iddiaları sürekli dile getiriliyor.
İşte AKP iktidarının insan hakları eylemleri bunlardır.
📌 Erdoğan ‘İnsan Hakları Eylem Planı’nı duyurmuştu
— İleri Haber (@ilerihaber) March 2, 2021
Erkan Baş AKP’nin ‘insan hakları eylemlerini’ böyle sıraladı...
💬 "AKP’nin insan hakları eylemi, insan haklarını savunan Perihan Pulat'a insan hakları anıtı önünde saldırmaktır"
‘PERİHAN ABLAMIZIN EKSİKLİĞİNİ HİSSEDECEĞİZ’
Saray Rejiminin nasıl bir insan hakları eylemcisi olduğunu bundan daha acı bir şekilde hiçbir şey anlatamazdı.
Perihan Pulat. Perihan Abla. Emekli bir Sayıştay Hakimi. Yani bir hukukçu. Bir barış savunucusu. İnsan Hakları savunucusu. Bundan üç yıl önce İnsan Hakları anıtının önünde polisin saldırısına uğradı.
75 yaşındaydı…
Maalesef o saldırının ardından bir türlü tam olarak iyileşemedi ve dün Perihan Abla’mızı kaybettik.
Ankara’daki her hak arama mücadelesinin destekçisi Perihan Abla’mızın eksikliğini mutlaka hissedeceğiz, anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
AKP’nin insan hakları eylemi, insan haklarını savunan bir emekli hakime insan hakları anıtı önünde saldırmaktır.
İnsan hakları kavramı, sizin AB ile flörtünüze meze olacak bir kavram değildir.
Bugün dostlar alışverişte görsün diye açıklayacağınız hiçbir plan bu ülkeyi ileri götürmeyecek.
Türkiye sizin iktidarınızdan ve zihniyetinizden kurtulduğu gün insan haklarında ileri bir hamle yapacak.”
‘HER TORBA YASAYA HALK DÜŞMANI MADDELER SIKIŞTIRIYORLAR’
Basın toplantısında AKP’nin Meclis’e sunduğu yeni torba yasa teklifine ilişkin konuşan TİP Genel Başkanı, “Her torba yasa mutlaka halk düşmanı birtakım maddeleri araya sıkıştırdıklarını bildiğimiz için özel bir dikkatle incelenmelidir” dedi.
Erkan Baş şunları söyledi:
“Meclis’e sunulan yeni bir yasa teklifi var!
Yine bir torba yasa ile karşı karşıyayız….
Her torba yasa mutlaka halk düşmanı birtakım maddeleri araya sıkıştırdıklarını bildiğimiz için özel bir dikkatle incelenmelidir.
Şu anda komisyon gündemine alınmayı bekleyen bu torba yasa hem bir itiraf hem bir utanç abidesi!
Resmi olarak yazılan ‘gerekçe’ şöyle; yap-işlet-devret projeleri finansman temininde aksaklıkların meydana geldiği, özel sektörün finans temin edemediği, yapancı kreditörlerin Bakanlık taahhüt vermezse özel bütçeli idarelerin parası yetmeyeceği için kredi vermediğinden Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı borçları üstlenebilsin diye yasal düzenleme yapmak istiyorlar. “
‘KADIN CİNAYETLERİ CİNSKIRIMI BOYUTUNA ULAŞTI’
Konuşmasının son bölümünde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün yaklaştığını hatırlatan Baş, kadınların Türkiye’de koronavirüs salgınının yanında bir de kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetle mücadele etmek zorunda kaldıklarını söylerken, “Kadın emeğinin ve kadın eşitlik özgürlük mücadelesinin ne denli önemli olduğunu hepimiz pandemi ile birlikte bir kez daha görmüş olduk” ifadelerini kullandı.
Baş şunları kaydetti:
“Pandemide en çok kadınların işsiz bırakıldığı, en çok kadınların yoksullaştığına şahit oluyoruz.
Eve kapanmalar nedeniyle yaşlı ve çocuk bakımı, bakım ve ev işleri, çocukların eğitimi kadınların sırtına yükleniyor.
Bunların yanında kadınlar ve LGBTİ+’lar bizzat devlet yetkilileri tarafından neredeyse/sanki pandeminin sorumlusuymuş gibi hedef gösteriliyor. Bunlar yetmiyormuş gibi pandemi koşullarında kadınlar sürekli devlet yetkilileri tarafından sırtı sıvazlanan, aflarla, tahliyelerle sokaklara salınan erkek şiddetiyle ve adaletsizlikle baş etmeye çalışıyorlar.
Peki tüm yurttaşlar için çalışma yürütmesi, yasa çıkarması gereken Meclis ne yapıyor?
Kadınların LGBTİ’lerin yaşam hakkı için son derece önemli olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmayı, 6284 sayılı kanunu kaldırmayı, kadın ve çocukların nafaka hakkını gasp etmeyi gündem yapmaya çalışıyor. Bir kez daha söyleyelim o zaman kadınların yasal kazanımları üstündeki gölgenizi çekin.
Aynı zamanda tüm yurttaşlarımızı kadınların 8 Mart haftası nedeniyle yükselttikleri sese kulak veremeye, eylem ve etkinliklerine destek olmaya davet ediyorum.”
📌 Erkan Baş'tan 8 Mart çağrısı:
— İleri Haber (@ilerihaber) March 2, 2021
💬 "Kadın cinayetleri cinskırımı boyutuna ulaştı"
💬 "Pandemide en çok kadınların işsiz bırakıldığına, en çok kadınların yoksullaştığına şahit oluyoruz"
💬 "Tüm yurttaşları kadınların eylem ve etkinliklerine destek olmaya davet ediyorum”
‘8 MART’TA ALANLARDAYIZ’
Baş konuşmasında ayrıca Türkiye İşçi Partili kadınların 8 Mart nedeniyle hazırladıkları metni okudu.
TİP’li kadınların metninde şu ifadeler yer alıyor:
“8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 161 yıl önce ABD’de “Eşit İşe Eşit Ücret” talebiyle greve çıkan kadın dokuma işçilerinin bizlere mirasıdır. Ve bu mirasın gücüyle, tüm dünyada çağrısı yapılan Uluslararası Kadın Grevini ören milyonlarca kadın birlikte direniyor; eşit, özgür ve insanca bir yaşam için mücadele etmeye devam ediyoruz. Bize dayatılan baskıyı, karanlığı ve geleceksizliği reddediyor, hep birlikte umutla, dayanışmayla, akılla, vicdanla kuracağımız bir dünya olduğunu biliyoruz.
BİZ KADINLAR;
Pandemi ve ekonomik krizle mücadele ederken bir yandan da AKP/Saray rejiminin baskıları ve erkek şiddetine direnerek emeğimiz, bedenimiz ve hayatımız için mücadele etmekten vazgeçmedik.
Boğaziçi Üniversitesi'nde kayyuma, Sinbo SML ve Migros işçileri ile birlikte emek sömürüsüne, kod-29 uygulamasına karşı biz kadınlar varız.
Ülkenin her yerinde emeği, alın teri için mücadele eden tüm kadınların yanındayız. İşten ilk çıkartılanların kadınlar olmasını, yoksulluk dayatmasını kabul etmiyoruz.
Salgın döneminde artan ve tüm dünyada artık inkar edilemez hale gelen ev içi emeğimizin sömürülmesine ve tüm ev işlerinin tek sorumlusu olarak görünmeyi reddediyoruz.
Uzaktan çalışma ile bir yandan yüksek performans beklentisini karşılamaya çalışarak aynı anda ev işlerinin tüm yükünü çekmek istemiyoruz. Sokağa çıkıp hakkımızı aradığımızda bize dayatılan devlet şiddetine karşı sesimizi yükseltiyoruz.
Gözaltında çıplak arama bir işkence, insan hakları suçu iken iktidarın eril dili ile ‘onursuz gurursuz’ sayılmayı asla kabul etmiyoruz.
Özlem Zengin'in cinsiyetçi ve ayrımcı açıklamalarında gördüğümüz gibi İktidarın sesinin cinsiyeti yok.
Polis şiddeti ile gözaltına alınıp kadına şiddet uygulayanlara takılmayan elektronik kelepçe ile ev hapsine çarptırılan, tutuklanan yine biziz.
Biz, İstanbul Sözleşmesi etkin uygulansın derken pandemi önlemleri bahane edilerek kanunun koruma maddeleri göz ardı edilerek, Sığınma evleri kapatılıyor.
Her alanında şiddetin her türü ile mücadele eden bizler LGBTİ+’lara yönelen şiddete ve ayrımcı söyleme karşı birlikte mücadele ediyoruz.
8 Mart'ta sokaklarda alanlardayız.
Emek sömürüsüne, işsizliğe, yoksulluğa, eşitsizliğe, erkek devlet şiddetine, LGBTİ+’lara homofobiye, adaletsizliğe karşı hep birlikte HAYIR diyeceğiz.
Hayatımızı, emeğimizi savunmak için meydanlardayız.
Yaşasın Kadın Dayanışması!
Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!”
AKP'den yandaşlara adrese teslim kanun teklifi: Bankalardan kredi alamayan şirketler için bakanlık devreye girecek
AKP'nin Meclis'e sunduğu yeni torba yasada yandaşları sevindirecek bir madde dikkat çekiyor. Bu maddeyle bankalardan kredi alamayan şirketler için bakanlık devreye girecek.
02-03-2021 13:21

İleri Haber
AKP hükümeti, 12 maddeden oluşan yeni 'Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Kanun Teklifi'ni dün Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na sundu. Torba yasa teklifinde yer alan bir madde ayrıca dikkat çekiyor.
Maddeye göre 15 Mart 2020 tarihinden sonra ihalesi yapılmış ancak uygulama sözleşmesi imzalanmamış yap-işlet-devret projelerine ilişkin olarak özel bütçeli kuruluşun yanında Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın da borç üstlenim anlaşmasında taraf olmasının sağlanması isteniyor.
Böylece kamu-özel işbirliği projesi alan ama bankalardan kredi bulamayan şirketler için bakanlık devreye girecek.
AKP iktidarı döneminde servetlerine servet katan ve milyonlarca liralık vergi borçları silinen 'beşli çete' üyelerinden Kalyon İnşaat ve Ethem Sancak'ın BMC'si de bu tekliften yararlanabilecek.
YANDAŞLARA 'DEV HİZMET'
Öyle ki yandaş ATV, A Haber ve Sabah’ın sahibi Kalyon İnşaat, Bursa Yenişehir Demiryolu Hattı yapım işini 'açık usul ihale' yapılmadan almıştı. Bu kapsamda şirkete kamunun ödeyeceği toplam tutar, şirketin verdiği teklif olan 9 milyar 449 milyon TL olarak belirlendi.
Ağustos ayındaki ihalenin hemen ardından Kalyon İnşaat bu ay Ticaret Bakanlığı tarafından Resmi Gazete’de yayınlanan vergi istisnası sağlanan şirketler arasına girdi.
Şirkete verilen istisna tutarının tam olarak “Bandırma-Bursa-Yenişehir-Osmaneli Demiryolu Hattı” yapım bedeli olan 9 milyar 449 milyon TL olması dikkat çekiyor.
Böylece Kalyon İnşaat hem milyarlık ihaleyi almış oldu hem de elde ettiği gelirden vergi yükümlülüğünden muaf oldu.
Resmi Gazete’de sadece Kalyon İnşaat’a tanınan vergi istisnası yer almıyor.
Ayrıca toplam 128 adet gelir kaleminin bulunduğu listede Ethem Sancak’ın BMC’si sadece eylül ayı içinde 98 milyon 750 bin liralık vergi istisnasına sahip oldu.