Austen’ın gözbebeği ve bazı önyargılar

Austen’ın gözbebeği ve bazı önyargılar

41 yıllık sade ve kısa yaşamına karşın yazdıklarıyla roman tarihinde kült olabilmeyi başaran Austen’ın eserleri bugün klasikler arasındadır. Eserlerinde insanların zaaflarını zarif bir mizah ve esprili bir anlayışla eserlerinde işledi. Yaşadığı dönemin kadın anlayışına, kadın davranış ve profillerine alenen karşı çıkmış ve bunları alaycı bir dille ele almıştır. Virginia Woolf’un Austen’ı  “tüm büyük yazarlar içinde büyüklüğü en zor anlaşılacak yazar” şeklinde tanımlaması yazarın büyüsünü kanıtlar niteliktedir.

Hazal Bakan

Jane Austen, 200 yılı geçmesine rağmen dünyanın en ünlü yazarlarından biri olmayı başarmıştır. Kitapları neredeyse on yılda bir flm ya da diziye uyarlanan Austen’ın başarısının kaynağı kitaplarının yüzeysel aşk kitaplarından ibaret olmamasıdır. Yaşadığı dönemin sınıfsal ayrımlarını ve bunun karakterlerde oluşturduğu davranış biçimlerine de değinen yazar, dönemin koşullarına karşın romanlarında kadınlara yer verme şekliyle feminist yazarlar tarafından hala takdir edilir. Bir kadının yazar olarak anılmasının imkânsız sayıldığı 19. yüzyılda romanlarını yayımlarken kendi ismini gizlese bile kadınlığını gizlemez. ‘By a lady’ (bir hanım tarafından) takma ismiyle yayınladığı romanları önce İngiltere, daha sonra dünyanın dört bir yanına yayılarak oldukça beğeni toplar.

16 Aralık 1775 yılında yedi çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak Steventon, Hampshire'da dünyaya gelen yazar, 1783'te Oxford'da bir akrabası sayesinde okudu. Eğitimine Southampton'da devam ettikten sonra en sonunda kadınlar için bir okul olan Reading, Berkshire'da Abbey okulunda okudu. O dönemdeki kadınlardan daha iyi bir eğitim aldığı için şanslıydı. Bir köy papazı olan babası çocukların hayal gücüne dayalı oyunlarını cesaretlendirdi. O ve kardeşleri evlerinin ahırını yaz tatillerinde ailelerin oyunlar sahneye koyabileceği küçük bir tiyatroya çevirdiler. 12 yaşına geldiğinde ilk hikayelerini, 14 yaşından itibaren ise roman yazmaya başlar. Ancak ilk romanının yayımlanması için yaklaşık 25 yıl daha geçmesi gerekecekti.

Hiç evlilik yapmayan Austen, romanlarında sık geçen Bath dahil olmak üzere hayatının büyük çoğunluğunu ailesiyle geçirdi. İlk olarak 1811 yılında Sense and Sensibility (Sağduyu ve Duyarlılık) adlı kitabı basıldı. Bunu Gurur ve Önyargı (1813); Mansfield Parkı (1814) ve Emma (1816) takip etti. Sağlığı kötüye giden yazarın ailesi Austen'in hastalığına çare aramak için Winchester'e taşındı. Ancak ne yazık ki ağırlaşan hastalığa yenik düştü ve 18 Haziran 1817'de göğüs kanserinden yaşamını yitirdi. Öldüğünde henüz 41 yaşında olan yazarın naaşı Winchester Katedrali'ne gömüldü. Northanger Manastırı ve İkna romanları Austen'in ölümünden sonra 1818'de basıldı.

41 yıllık sade ve kısa yaşamına karşın yazdıklarıyla roman tarihinde kült olabilmeyi başaran Austen’ın eserleri bugün klasikler arasındadır. Eserlerinde insanların zaaflarını zarif bir mizah ve esprili bir anlayışla eserlerinde işledi. Yaşadığı dönemin kadın anlayışına, kadın davranış ve profillerine alenen karşı çıkmış ve bunları alaycı bir dille ele almıştır. Virginia Woolf’un Austen’ı  “tüm büyük yazarlar içinde büyüklüğü en zor anlaşılacak yazar” şeklinde tanımlaması yazarın büyüsünü kanıtlar niteliktedir. Bunun nedenlerinden birinin Jane Austen’ın bazı çevreler tarafından kasıtlı olarak “genç kızların sevgisine terk edilmeye” çalışıldığını söylemek yanlış olmaz sanıyoruz.

İlk kez 18 Ocak 1813’te yayımlanan Pride and Prejudice (Gurur ve Önyargı) romanını yazar 1796-1797 yılları arasında kaleme aldı. Gurur ve Önyargı, edebiyat çevreleri ve okur arasında sürekli olarak "en çok sevilen kitaplar" listelerinin başında ortaya çıktı. 20 milyondan fazla satılan kitap İngiliz edebiyatının en popüler romanlarından biri haline geldi ve modern edebiyatta birçok türe ilham verdi.Bir asırdan fazla bir süredir, kitabın dramatik uyarlamaları, yeniden basımları, gayri resmi dizileri, filmleri ve TV versiyonları, kitlenin kitlelerine ulaşan romanın unutulmaz karakterlerini ve temalarını tasvir ediyor. Austen’ın “biricik çocuğum” diye andığıGurur ve Önyargı 2005 yılında tüm zamanların en romantik kitabı da seçilmiştir.

Roman, aceleci yargıların yankılarına işaret eden ve yüzeysel iyilik ile gerçek iyilik arasındaki farkı sunan kitabın dinamik kahramanı Elizabeth Bennet'in karakter gelişimini takip ediyor.

Longbourn mülkünden Bay Bennet'in beş kızı vardır, ancak mülkü sadece erkek varislere geçebilir. Eşi de mirastan yoksundur, bu yüzden ailesi ölümünden sonra fakir olacaktır. Bu nedenle, kızlardan en az birinin diğerlerini desteklemek için iyi bir şekilde evlenmesi zorunludur, bu da bir takım komploları yönlendiren bir “motivasyon”dur. Genç, yakışıklı ve zengin Bay Bingley’nin muhitlerine taşındığını öğrenince Bayan Bennet kızları için böyle bir fırsatı kaçırmak istemez ve Bay Bingley’nin düzenlediği baloya gider. Bay Bingley’nin gözü bir tek, Bennet kardeşler arasından Jane’i görürken Elizabeth de kimilerinin dikkatini çeker.

Elizabeth Bennet, küçük bir taşra çevresine mensuptur. Kendi kendini yetiştirmiş, oldukça zeki, nüktedan ve canlı bir yapıya sahiptir. Davranışları serbest, dili ise iğneleyicidir. Bir o kadar da iyi niyetli ve candan bir yaradılışa sahip ve bir hayli de gururludur. Tüm vaktini kitap okuyarak ve çevresini gözlemleyerek geçirir. Darcy ise Elizabeth’in aksine oldukça ciddi, gururlu ve kibirlidir. Taşra kasabasında tanıştığı insanlara ve Elizabeth'e karşı hor gören bir tutum takınır. Darcy bir soyludur ve sınıfının değer yargılarını aşamamıştır. Zengin ve bekâr Fitzwilliam Darcy ile Elizabeth ilk tanıştıklarında yıldızları hiç barışmaz. Darcy’i oldukça kendini beğenmiş ve kibirli bulurken Darcy de genç kadının güzelliğinden ve bağımsız tavrından pek etkilenmişe benzemez.

Gurur ve Önyargı'da Elizabeth ve Darcy arasında gelişecek olan tutkulu aşk zıtlıklar ve çatışmalar üzerine inşa edilir. Bir yandan Darcy’nin en yakın arkadaşıElizabeth’in ablası ile adım adım evlilik yoluna gider ancak Darcy bu evliliğe karşıdır. Hikaye Balo salonlarından nehir kenarı pikniklerine, taşra evlerinden ihtişamlı malikânelere uzanadururken birbirlerinden oldukça farklı olan bu iki insanın ilişkileri gurur ve önyargı yüzünden bir türlü yolunda gitmez. Ancak en sonunda gerçekler ortaya çıktıkça ve ikisi de birbirleri hakkında peşin hükümlü olmakla yaptıkları yanlışları fark ettikçe bir araya gelebilirler.

Yazar Austen, bu romanında en az ana karakterler kadar diğer karakterleri de oldukça başarılı bir şekilde çizmiştir. Bunlardan biri olan papaz Collins kibirli ve dalkavuk bir karakterdir. Taşrada yaşayan bu din adamının zenginlere ve soylulara olan davranışları Austen’in eleştirel bakış açısını ve bunu işleyişindeki ustalığı gözler önüne serer. Bir diğer karakter Wickham ise orduda subaydır. İyi niyetli, güler yüzlü ve kibar görünüşünün tersine yapmacıklığın, yalancılığın, ikiyüzlülüğün ve kötülüğün timsali ve Darcy'nin zıttıdır.

Kitabın başarılarının temel kaynaklarından biri, yazarın, dünyanın pek çok yerinde geleneklerin kadına biçtiği "en iyi gelecek" rolüyle kadınların aşklarını seçme hakkı arasındaki gerilimi "mizah, zeka ve sevecenlik"le yansıtmasıdır. Roman, zengin bir eşleşme yapmak için gerçekleşen kolektif baskıya rağmen, para veya sosyal prestij için değil, aşk için evlenmenin önemi etrafında dönüyor. Öte yandan Austen’ın toprak sahibi taşralı sınıfın yaşam biçimini, görgü kurallarını ve dedikodularını eşsiz bir mizah duygusu ile ele alması da kitabı dönemin önemli bir portresini ortaya koyan bir klasik haline getirmiştir.

2013 yılında Gurur ve Önyargı’nın yayımlanışının 200. yıl dönümü çeşitli etkinliklerle kutlanmıştır. Yazarın adına açılan web sitesinde Jane Austen Müzesi’ni görmek, bilgisayar ekranında odalarını gezmek mümkündür. Müzede yazarın adına açılan mağazada da, dönemin eşya ve giysileri satılıyor.

Austen hakkında, kendisiyle aynı dönemde yaşayan ve İngiliz edebiyatının önemli isimlerinden biri olarak anılan Sir Walter Scott “Bu genç hanım, sıradan insanların işlerini ve duygularını gördüğüm en harika biçimde tarif etme yeteneğine sahipti... Ne yazık olmuş, böyle yetenekli birinin böyle genç yaşta ölmesi!” yorumunu yapmıştır.

Hayatta kalan birkaç mektup ve aile üyelerinin yazdığı biyografik notlar dışında Jane Austen'in hayatı hakkında çok az biyografik bilgi vardır. Ömrü boyunca Austen’ın 3.000'e kadar mektup yazmış olabileceği düşünülüyor, ancak sadece 161'i hayatta kalabilmiştir. Bunun nedeni öldükten sonra ağabeyi Amiral Francis ve ablası Cassandra tarafından mektupların çoğunun yakılması veya bazı parçalarının kesilmedir.Cassandra, akrabalarının eline düşmelerini önlemek ve "genç yeğenlerin komşuları veya aile üyeleri hakkında dokunaklı veya açık yorumlardan hiçbirini okumamasını" sağlamak için kız kardeşinin mektuplarını imha etti veya sansürledi. Cassandra, incelik ve Jane'in açık sözlülüğe olan tutkusu yararına bu ayrıntıların yok edilmesi gerektiğine inanıyordu. Ailenin ve akrabalarının sansür yoluyla yarattıkları efsane, Austen'ın "iyi sessiz Teyze Jane" olduğu yönündedir: iç durumu mutlu olan ve ailesi hayatının dayanak noktası olan bir kadın.

KÜNYE:Gurur ve Önyargı - Hasan Ali Yücel Klasikleri, Yazar:Jane Austen, Çevirmen:Hamdi Koç, İş Bankası Kültür Yayınları, 2020 basımı, 393 Sayfa

DAHA FAZLA