Artvin'de maden ocağına tepki gösteren köylüler basın açıklaması düzenledi
Artvin’in Ardanuç ilçesine bağlı Beratlı köyünde faaliyet gösteren mermer ocağına karşı çıkan köylüler basın açıklaması düzenledi.
14-08-2019 14:24

Artvin’in Ardanuç ilçesine bağlı Beratlı köyünde faaliyet gösteren mermer ocağına karşı çıkan köylüler, bayram günü bir arabaya gelerek basın açıklaması düzenledi. Mermer ocağında gerçekleştirilen patlatma nedeniyle sularının olmadığını, bu nedenle köyde hiç kimsenin sebze, meyve üretemediklerini ifade etti.
Ardanuç ilçesine bağlı bereket köyünde faaliyet gösteren mermer ocağı, köy sakinleri ve çevrecilerin tepkisine neden oldu. İddialara göre, köyün hemen üstünde 2008 yılında faaliyete geçen mermer ocağında meydana gelen patlatmalar nedeniyle köyün su kaynaklarının yeri değişti. Köyde içme ve sulama sularını olmadığını söyleyen vatandaşlar, sebze ve meyve üretemediklerini ifade ederek, "Duş bile alamıyoruz, suyumuzu yakın köyden kovalarla getiriyoruz" dediler.
Bereket köyü sakinleri Kurban Bayramı'nın 4. günü basın açıklaması düzenleyerek tepkilerini dile getirdi. Ardanuç Belediye Başkanı Yıldırım Demir ve yurttaşların katıldığı basın açıklamasını köy sakinlerinden Ünal Çelik okudu.
“TOZ BÜTÜN YAŞANTIMIZI ETKİLİYOR”
Çelik, yaptığı basın açıklamasında mermer işletmesinin ÇED’i olmadığını ifade ederek köyün içme suyu kaynağını işletme sahibinin mermer şantiyesine götürdüğünü ifade etti. Mermer ocağında çalıştığı zaman aşırı toz olduğunu söyleyen Çelik, “Toz bütün yaşantımızı etkiliyor, zarar veriyor. Mermer ocağında kesme yöntemiyle çalışacakken şimdi patlatmalı yöntemi kullanıyor. Patlatma nedeniyle içme sularımız yön değiştiriyor, bu nedenle hem tozdan etkileniyoruz hem de susuz kalıyoruz” dedi.
Ardanuç Belediye Başkanı Yıldırım Demir de, "Patlatmalarla bir kişi ticaret yapacak kazanacak diye bütün köyün kaybetmesine izin veremezsiniz. Bu siyasi ya da şahsi bir mücadele değil, çocuklarımızın geleceği için bir kişinin kazanıp herkesin kaybettiği bir ülkede insanlar yaşamak istemiyor” dedi.
Basın açıklamasının sona ermesinin ardından yurttaşlar sessiz bir şekilde dağıldı.
İLGİLİ HABERLER
Cerrattepelliler Valilik Yasağını Piknikle Aştı
Artvin'de madencilik çalışmalarının doğayı yoketmesine karşı mücadele eden vatandaşlar, konser ve söyleşi başvurularının Valilik tarafından yasaklanmasını piknik yaparak aştılar.
19-08-2018 19:15

Yeşil Artvin Derneği ve çevre platformu üyeleri, 'Cerattepe için Artvin buluşması' adıyla 25 Ağustos'ta düzenlemek istedikleri konser ve söyleşiye valilik tarafından izin verilmemesine karşı piknik düzenledi.
Kafkasör Yaylası'nda yapılan pikniğe, 'Madene hayır' yazılı tişörtler giyerek gelen çevreciler, "Katil şirket Artvin'i terk et" sloganları attı. Çevreciler piknikte akordeon eşliğinde horon oynayarak tepkilerini gösterirken, yanlarında getirdikleri pasta, börek ve yöresel yemekleri de paylaştı.
'MEMLEKETİMİZİ ÇÖL ETMESİNLER, YEŞİLİMİZİ SOLDURMASINLAR'
Pikniğe katılan ve Cerattepe mücadelesinin önemli isimlerinden olan Erzade Yalçıntaş (95), bir konuşma yaparak mücadelelerinin süreceğini söyledi. Yalçıntaş, "Cerattepe'de madene 'kesinlikle hayır' diyorum. Memleketimizi çöl etmesinler, yeşilimizi soldurmasınlar. Arılarımızı balıklarımızı öldürmesinler, doğamızı kirletmesinler. Desinler ki 'Seni burada öldüreceğiz madeni de durduracağız', hemen yatarım bıçak altına. Beni öldürsünler, yeter ki Artvin kurtulsun" dedi.
'BİZ İNSANLARIN BAŞINA ZEHİR DÖKMÜYORUZ'
Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan da valiliğin konser ve söyleşiye izin vermemesine karşı programı bir piknik ve sohbet etkinliğine dönüştürdüklerini söyleyerek şunları belirtti:
"Esasında bugün burada bir forum yapılacaktı, Çoruh Park'ta da bir konser düzenlenecekti. 25 Temmuz'da Artvin Valiliği'ne başvurduk. Ne yazık ki son 2 gün kala mesai bitimine doğru sudan bahanelerle etkinliğimizi valilik iptal etti. Bu yasaklamanın anlaşılabilir bir tarafı yok. Biz insanların başına zehir dökmüyoruz, onlara zarar vermiyoruz, biz sadece pikniğimizi yapıyoruz şu anda."
Arhavi yaylalarında maden aranacak
Artvin'in Arhavi ilçesinde 2 bin 149 hektarlık alanda maden araması yapılacak.
29-08-2017 01:40

Artvin'in Arhavi ilçesinde Hidroelektirik Santraller ve taş ocaklarının ardından şimdi de maden arama ve çıkarma çalışmaları nedeniyle bögedeki doğal yaşam olumsuz etkilenecek.
Karadeniz İsyandadır Platformu'nun aktardığı bilgiye göre, bölgede yer alan Eğrisu, Sevahil ve Tuvahit yaylalarında Maden Teknik Arama (MTA) tarafından 2 bin 149 hektarlık alanda sondaj yaparak maden aranacak. Proje sahası içerisinde 10 adet 250-750 m arasında değişen derinliklerde sondajların açılması planlanıyor.
Artvin Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden yapılan duyuruda “Valiliğimize sunulan dosya Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 17. maddesi doğrultusunda incelenmiş ve uygun bulunmuş olup, projeye ilişkin ÇED Süreci başlamıştır” ifadeleri kullanıldı.
Cengiz’in madeni Cerattepe’de suları kirletti
Cengiz Holding’e ait madenin faaliyete başlamasıyla birlikte Cerattepe’de suların kirlendiği, renginin değiştiği göründü.
16-08-2017 07:35

Artvin Cerattepe’de Cengiz Holding’e ait Eti Bakır şirketinin maden faaliyetlerine kısa süre önce başlamasının ardından doğa tahribatı da başladı.
Danıştay’ın ‘madencilik yapılabilir’ yönündeki yerel mahkeme kararını onamasının ardından madencilik faaliyetlerinin başladığı Artvin’in Kafkasör Yaylası Cerattepe bölgesinde su kaynaklarının kirlendiği görüldü.
Habertürk'ten Kenan Taşkın ve Mustafa Bayrak'ın haberine göre, bölge sakinleri Cerattepe maden sahasının kuzey ve güney galeri bölgesinden çıkan atıkların bırakıldığı sudan içen hayvanlarının hastalandığını, tarım ürünlerinde ise verimin azaldığını söyledi.
Yüzlerce ağaçın kesildiği, çıkarılan hafriyatın ormana bırakıldığı ve çalışmalar sırasında kullanılan dinamit yüzünden köylülerin geceleri uyuyamadıkları belirtildi.
“SU GRİ OLDU”
Yeşil Artvinliler Derneği Başkanı Neşe Karahan, maden sahası içinden geçen Gavut Deresi’nin çıkarılan atıklar yüzünden renginin değiştiğini belirterek, “Su gri oldu, hemen yanından gecen İdliyet Deresi’nden ise berrak su akıyor. Bir de maden çıkarıldığı zamanki durumu düşünün! Aldığımız numuneleri Çevre, Orman Müdürlüğü ile DSİ ve Milli Parklara gönderdik. Bir süre önce hepsinden ‘Sorun yok’ yanıtı verildi.Tam teşekküllü laboratuvarda kendimiz tahlil ettireceğiz” dedi.
Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi öğretim görevlisi Yrd. Doç Dr. Sevim İnanç ise çıkarılacak maden nakliyatı için yapılacak teleferik sistemi yüzünden çok sayıda ağacın tahrip edileceğini belirterek, “60 bine yakın ağacın kesileceği söyleniyor” diye konuştu. Arıcılık Kooperatifi Başkanı Hasan Yaşar da “Tarım Bakanlığı’nın desteğiyle 2 bin 200 kovanlık projemiz var. Burada 5 bin kolonilik potansiyel var. Madenden kazanılacak parayı sadece balla kazanabiliriz” dedi.
Cerattepe'de hukuk bitti: Danıştay Cengiz'in Artvin'i yok etme planını onayladı
Danıştay Cerattepe’ye maden yapılması projesini onayladı.
06-07-2017 12:00

Artvin’in Cerattepe mevkiinde yapılması planlanan madencilik faaliyeti için Danıştay kararını açıkladı. Artvin’in yok oluş ve insansızlaştırma projesi olan “Cerattepe’de madencilik projesine” karşı Yeşil Artvin Derneği öncülüğünde açılan davada Rize İdare Mahkemesi’nin “madencilik yapılabilir” yönündeki kararı Danıştay tarafından onandı.
Yeşil Artvin Derneği tarafından bir açıklama yapılarak, “Çok mu şaşırdık! Tabii ki HAYIR… Ama en azından aynı Danıştay’ın 2009 ve 2015 yılında verdiği “Cerattepe’de Madencilik Yapılamaz” kararlarına dayanarak ÇED iptal kararı verebileceğini ümit etmiştik” denildi.
İleri Hatırlatıyor
Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:
“Şaşırmadık, çünkü; şirketler lehine delik-deşik edilen Maden Kanunu ve ÇED Yönetmeliği, sürekli değiştirilen hakimler, Cengiz’in istediği şekilde karar verilene kadar tekrar edilen keşifler ile bilirkişi raporları ve Artvin İl genelinde OHAL’e ek olarak uygulanan adeta sıkıyönetim yasakları ile bu “kararın” geleceği belliydi.
Ama bu mücadelenin burada bitmeyeceğini bizler gibi onlar da biliyor.. Bu kadar karşı güce ve Bizans oyununa karşı Artvin Halkının 25 yıllık destansı Cerattepe savunması diğerlerinde olduğu gibi Cengiz şehrimizden gidene kadar devam edecektir..
Danıştay’ın sadece bir-iki cümle ve herhangi bir gerekçe göstermeden vermiş olduğu bu yanlış kararı kamuoyuyla üzüntüyle paylaşıyor ve en yakın zamanda daha geniş bilgilendirmenin yapılacağını tüm Artvinlilere ve bizimle bu mücadelede yer alan güzel ülkemizin tüm çevre dostlarına duyuruyoruz.”
Whakaari Yanardağı patlamasında hayatını kaybedenlerin sayısı 14'e çıktı
Yeni Zelanda’nın kuzeyindeki Whakaari Yanardağı'nda meydana gelen patlamanın ardından Ada’da mahsur kalan 8 kişiden 6’sının cesedine ulaşılmasıyla hayatını kaybedenlerin sayısı 14’ yükseldi, diğer iki kişiyi arama çalışmaları sürüyor.
13-12-2019 12:17

Yeni Zelanda Polisi'nden yapılan açıklamaya göre Whakaari Yanardağı’nda pazartesi günü meydana gelen patlamanın ardından Ada'da mahsur kalan ve hayatta olmadıklarına inanılan 8 kişiyi arama-kurtarma çalışmaları yerel saat ile 08.00 sularında başlatıldı.
Yeni Zelanda Savunma Birliklerinde görevli 8 kişiden oluşan yüksek risk ekibinin yürüttüğü arama-kurtarma çalışmasında, kayıp 8 keşiden 6'sının cesedine ulaşıldığı, diğer iki kişiyi arama çalışmalarının sürdüğü açıklandı. Ada'daki hava, deniz ve çevre koşullarının kurtarma açısından uygun olduğu belirtilen açıklamada, ‘‘Yanardağ’dan altı ceset başarıyla kurtarıldı ve şu anda HMNZS Wellington’da bulunuyor.'' ifadeleri kullanıldı. Ulaşılan 6 cesetle birlikte Whakaari Yanardağı patlamasında hayatını kaybedenlerin sayısı 14'e çıktı.
Adada hava durumunun hafif rüzgarlı ve yanardağın sessiz olduğunu belirten Yeni Zelanda Emniyet Müdür Yardımcısı Mike Clement, kurtarma ekiplerinin kayıp iki kişiyi arama çalışmalarına devam ettiklerini ifade etti.
Yeşil Yol davasında karar yine çıkmadı
Yeşil Yol'a karşı çıkan 13 sanığın davasından yine sonuç çıkmadı, dün davanın karar duruşması olması beklenirken dosya uzlaşma bürosuna gitti.
13-12-2019 11:10

Yeşil Yol'a karşı çıkan 13 sanığın davasından yine sonuç çıkmadı, dün davanın karar duruşması olması beklenirken dosya uzlaşma bürosuna gitti.
Rize Çamlıhemşin’in yaylalarında Yeşil Yol kapsamında, Yukarı Kavron ve Samistal yaylaları arasında yapılan 8 kilometrelik bağlantı yoluna karşı çıktıkları için 13 bölge sakini yıllardır yargılanıyor.
Yayla sakinleri, 9 Eylül 2015 tarihinde Yukarı Kavron Yaylası’nda tepkilerini dile getirerek iş makinelerini durdurmaya çalışmıştı.
Gözaltına alınan 13 kişi hakkında soruşturma başlatılmıştı.
Zanlılar hakkında, “İş ve çalışma hürriyetini ihlal” suçlamasıyla Pazar Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açılmıştı.
Dün davanın karar duruşması olması beklenirken dosya uzlaşma bürosuna gitti.
Dava 21 Şubat 2020’ye ertelendi.
Avukat İbrahim Demirci, sürecin başa döndüğünü belirterek “Yargının adı dahi yok” dedi.
İbrahim Demirci’nin açıklaması şu şekilde:
“Yargı reformuyla çıkan yasada, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçunu da uzlaşma kapsamına almışlar. 4 yıldır süren, karar aşamasındaki dosya bu. Bu kadar uzun süren dava, uzlaşma süreciyle 1 sene daha uzayacak. Ceza hükmü çıkmadan, bu yargıyla zaten cezalandırma gerçekleşmiş oluyor.”
İstanbul'da Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü, 'ilk depremde yıkılır' raporu olan lojmanını satışa çıkardı
Ataköy'de "ilk depremde yıkılır" raporu verilen lojmanın boşaltılmasının ardından, İstanbul Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü "Sorumluluk alıcıya aittir" yazarak lojmanı satışa çıkardı.
13-12-2019 09:05

İstanbul'un Ataköy ilçesindeki "ilk depremde yıkılır" raporu verilen lojman boşaltıldı. 98 daire, 665 ila 845 bin lira arasında fiyatla satışa çıkarıldı. Şartnameye, "Sorumluluk alıcıya aittir" yazıldı.
İstanbul Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü Avrupa Yakası Milli Emlak Dairesi Başkanlığı, Ataköy Karlıtepe Mahallesi’nde yer alan Yunus Emre Sitesi’ndeki S-4 blokunu satışa çıkardı. İçerisinde 98 daire bulunan ve üç bitişik binadan oluşan yapı bir süre önceye kadar Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü personeli tarafından lojman olarak kullanılıyordu. Haziran 2017’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki İSTON A.Ş. binayı deprem güvenliği açısından inceledi. Lojmanın taşıyı sistem rölövesi çıkartıldı, karot numunesi alındı ve bilgisayar ortamında modellenen binada deprem analizi yapıldı. Ayrıca betonarme yapının korozyon ve karbonatlaşma testleri yapıldı.
‘KULLANILAMAZ HALDE’ DENİLDİ
Sözcü’den İsmail Şahin’in haberine göre, söz konusu incelemelerinden ardından hazırlanan 603 sayfalık analiz raporunda “Binanın konut olarak kullanılması için gerekli olan can güvenliği performans seviyesini sağlamadığı görülmüştür” yazıyordu. Raporun sonuç bölümünde birinci ve ikinci deprem bölgelerinde yer alan yapılarda minimum C20 betonu kullanılması şartı arandığına dikkat çekilerek, mevcut binada beton değerinin C13 olduğu, söz konusu yapının deprem yönetmeliği şartlarını sağlayamadığı belirtildi. Bu raporun ardından Devlet Arşivleri’nin 98 personeli kiracı oldukları lojmanı boşalttı.
YIKILMASI GEREKEN BİNAYI SATIŞA ÇIKARDILAR
İstanbul Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü Avrupa Yakası Milli Emlak Dairesi Başkanlığı Topkapı Emlak Müdürlüğü, geçtiğimiz günlerde internette yayınladığı ilan ile söz konusu dairelerin satışa çıkarıldığını duyuruldu. Açık teklif usulü ihaleyle 7 – 8 – 9 Ocak 2020 tarihleri arasında elden çıkarılacak olan taşınmazlar için 665 bin lira ile 845 bin lira arasında değişen tutarlarda değer biçildi. Deprem riski altına olduğu için boşaltılan ve “can güvenliği olmadığı” belirtilen dairelerin devlet tarafından satışa çıkartılması şaşkınlık yarattı. “Ayıplı malın” satış şartnamesine de özel madde koyarak “tüm sorumluluk alıcıya aittir” denildi.
İŞTE O RAPOR:
'Kanal İstanbul, İstanbul ve Trakya'nın yok oluş projesidir'
İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe, Kanal İstanbul Projesi için kritik uyarılarda bulunarak, "Bu, İstanbul'un kuzeyini imara açacak rant projesidir" dedi.
12-12-2019 11:27

İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe, tartışmaların odağındaki Kanal İstanbul Projesi için kritik uyarılarda bulundu. "Bu bir ulaşım projesi değil" diyen Gökçe, "Bu, İstanbul'un kuzeyini imara açacak rant projesidir. Kentin nüfusu 25 milyon olacak. İstanbul Havalimanı, 3. Boğaz Köprüsü ve Çanakkale Köprüsü'yle birlikte Trakya'da bölge nüfusu 40 milyona ulaşacaktır" dedi.
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2011'de 'çılgın proje' olarak duyurduğu Kanal İstanbul Projesi ile ilgili tartışmalar sürüyor. 23 Haziran'da tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı seçimiyle koltuğa oturan CHP'li Ekrem İmamoğlu'nun"'cinayet projesi' diyerek karşı çıktığı Kanal İstanbul'la ilgili hükümetten ise sürekli açıklamalar geliyor.
Uzmanlar söz konusu projenin İstanbul'un içme suyunu tehlikeye attığını, olası bir deprem veya tanker kazasında yaşanabilecek felaketlere karşı uyarılarda bulunurken, bir yeni değerlendirme de İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe'den geldi.
'İSTANBUL'UN NÜFUSU 25 MİLYON OLACAK'
Sözcü'den Özlem Güvemli ve Başak Kaya'ya konuşan Gökçe, proje ile kanal çevresinde ve kıyılarda yapılacak inşaatlarla yeni bir kent yaratılacağını ve böylelikle İstanbul'un nüfusunun 25 milyon olacağı öngörüsünde bulundu. Trakya ile birlikte bölge nüfusunun 40 milyona ulaşmasını beklediklerini aktaran Gökçe, "Bu proje Trakya havzası ile birlikte İstanbul'un bitmesine neden olacak bir projedir" dedi.
'KANAL PROJESİ TARIM ALANLARINI PARÇALAYACAK'
“45 kilometre uzunluğunda yapılacak olan bu kanal projesi tarım alanlarını parçalayacak, kanal üzerinde 7 ile 9 köprünün yapılması gerekecektir" ifadelerini kullanan Gökçe, "Kanal ile Boğaz arasındaki bölge bir ada haline dönüşeceği için tüm ulaşım sistemleri değişecek ve yeni sorunlar yaşanacaktır" değerlendirmesinde bulundu.
'KÜÇÜKÇEKMECE GÖLÜ, SAZLIDERE VE TERKOS BARAJI ÖZELLİĞİNİ YİTİREREK TUZLANACAK'
Deniz suyu ile tatlı suyun birbirine karışacağını söyleyerek uyarıda bulunan Gökçe şunları kaydetti:
"Deniz ekosistemi ile kara ekosistemi iç içe geçecektir. Ayrıca, Küçükçekmece Gölü, Sazlıdere ve Terkos Barajı özelliğini yitirerek tuzlanacaktır. Trakya Bölgesinde bulunan tarlalar sulanamayacak bölge çoraklaşacaktır. Ayrıca kanal kazısı yapılırken iş makinaları ve patlayıcı maddeler kullanılacağı için çevrenin ekosistemi ile birlikte fauna ve florası bozulacaktır."
'MARMARA DENİZİ'NİN ALT TARAFINDA BULUNAN SUYUN KİMYASAL YAPISI BOZULACAK'
Gökçe'nin diğer öngörüleri şöyle:
“Kanal Projesi yapılırsa, organik maddeler bakımından oldukça fazla olan Marmara Denizi’nin suyu, 25 metre derinlikte olan Kanal suyu üst akıntısıyla Marmara Denizine girerek, Marmara'nın oksijen bakımından oldukça yetersiz olan alt suyunu daha fazla baskı altına alarak tümüyle oksijensiz bırakacaktır. Bu durum Marmara Denizi'nin alt tarafında bulunan suyun kimyasal yapısını daha da bozacaktır. İstanbul ve Trakya'nın yok oluş projesidir. Ülkemizin bir kenarında duran milyarlarca dolar parası olsa bile bu proje yine yapılmamalıdır.”
Artan sıcaklıklar nedeniyle okyanuslardaki oksijen tükeniyor
İklim değişikliği ve gıda kirliliği nedeniyle okyanuslardaki oksijen seviyeleri düşüyor ve bu çok sayıda balık türünün tehdit altına girmesine yol açıyor.
11-12-2019 15:02

Uluslararası Doğayı Koruma Birliği IUCN'in yürüttüğü ve son dönemde bu alanda yapılan en kapsamlı çalışmalardan birinin vardığı sonuç bu şekilde.
Aslında gıda kirliliğinin etkileri uzun yıllardır bilinen bir konuydu. Buna karşın araştırmacılar iklim değişikliği nedeniyle oksijen yetersizliğinin çok daha vahim duruma geldiğini belirtiyor.
1960'lı yıllarda 45 okyanus sahasında düşük oksijen tespit edilirken, bugün bu sayı 700 civarında.
Araştırmacılar, bu durumun ton balığı, kılıçbalığı ve köpekbalığı gibi birçok türü tehdit ettiğini söylüyor.
Nitrojen ve fosfor gibi çiftliklerden ya da sanayi tesislerinden sızan kimyasalların denizlerdeki oksijen seviyelerine etkisi uzun süredir biliniyor. Özellikle kıyı bölgelerinde bu durum daha da net bir şekilde tespit edilebiliyor.
Ancak son yıllarda iklim değişikliğinin yarattığı tehdit de giderek artıyor.
Daha fazla miktarda karbondioksit salımıyla sera etkisi yükseldikçe, bu ısının büyük bölümü okyanuslar tarafından emiliyor. Bunun sonucunda ısınan sular da daha az miktarda oksijen tutabiliyor.
Bilim insanları 1960 ile 2010 yılları arasında okyanuslarda eriyen gaz miktarının yüzde 2 oranında düştüğü tahmininde bulunuyor.
Bu küresel bazda ortalama bir figür olduğundan ilk bakışta çok görünmeyebilir, ancak bazı tropik bölgelerde bu düşüşün yüzde 40 dolaylarına kadar çıktığı da sanılıyor.
Çok küçük değişiklikler bile deniz altındaki hayatın dramatik bir şekilde etkilenmesine yol açabiliyor.
Dolayısıyla oksijen seviyesi düşük sular deniz anası gibi türler için elverişli olurken ton balığı gibi hızlı yüzen, daha büyük türler için çok ideal koşullar sunmuyor.
IUCN'den Minna Epps, "Oksijensizleşme konusunda bir süredir bilgi sahibiydik, ancak bunun iklim değişikliğiyle bağlantılı olduğunu bilmiyorduk ve bu durum gerçekten çok kaygı verici," diyor.
"Son 50 yılda oksijen seviyeleri dört kat daha fazla düşüş göstermekle kalmadı, salımların en ideal oranlarda gerçekleştiği durumlarda dahi oksijen seviyeleri azalmayı sürdürecek," diye ekliyor.
Ton balığı, kılıçbalığı ve bazı köpekbalığı türleri için oksijen seviyelerindeki yetersizlik çok hassas bir konu.
Zira bu tür büyük balıkların enerji gereksinimleri de fazla oluyor.
Araştırmayı yürüten bilim insanlarına göre, bu balıklar daha fazla gazın eridiği sığ su yüzeylerine doğru hareket etmeye başlıyor. Ancak bu durum da onları kaçak balık avcılarının tehdidine açık hale getiriyor.
Eğer dünya genelinde ülkeler sera gazı salımları konusundaki yaklaşımlarını hiçbir şey olmamış gibi sürdürürse 2100 yılına gelindiğinde okyanuslardaki oksijenin yüzde 3-4'ünün tükenmiş olması bekleniyor.
Bu oranların tropik bölgelerde çok daha yüksek seyretmesi muhtemel.
Oksijenin düşük seviyelerde olması Dünya üzerindeki hayat için elzem olan nitrojen ve fosfor gibi elementlerin dönüşümü gibi temel süreçleri de olumsuz etkiliyor.
Minna Epps, "Eğer oksijen biterse, bu habitatların ve biyoçeşitliliğin de kaybolması anlamına gelecek. Bu da daha çok balçık ve deniz anasına doğru bir gidişat demek," diye konuşuyor.
"Bu, okyanuslardaki enerji ve biyokimyasal döngüyü de değiştirecek ve okyanuslardaki bu gibi biyolojik ve kimyasal değişimlerin neye yol açacağını kestiremiyoruz," diyor.
Okyanusların akıbetini değiştirmek dünya liderlerinin elinde. Zaten bu rapor tam da bu nedenle Madrid'deki BM İklim Değişikliği Konferansı COP25'te açıklandı.
Raporun yazarlarından Dan Laffoley, "Okyanuslardaki oksijen seviyelerinin azalması halihazırda okyanuslardaki ısınma ve asitleşme nedeniyle stres altındaki deniz ekosistemleri için bir tehdit oluşturuyor," diye konuşuyor.
Laffoley, "Oksijenin yetersiz olduğu alanların kaygı veren genişlemesini durdurmak için sera gazları salımlarını kararlı bir şekilde azaltmamız ve tarım ile diğer nedenlerle yaşanan gıda kirliliğinin önüne geçmemiz şart" diyor. (BBC Türkçe)
Kanal İstanbul İtirazları: Nüfus artar, su kirlenir, ekosistem zarar görür
İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe, Kanal İstanbul projesinin ekolojik yıkıma neden olacağını belirterek “İstanbul ve Trakya’nın yok oluş projesidir” dedi.
11-12-2019 13:22

Kanal İstanbul projesinin yeniden gündeme gelmesi üzerine TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, yazılı bir açıklama yaparak projenin olumsuz etkilerine dikkat çekti.
Açıklamada “Yıllardır ilgi alanımız içine sokulan fakat uzun bir süredir uykuda tutulduğu anlaşılan İstanbul Kanal Projesi uykudan uyandırıldı. Bir kez daha ülkemizin gündemine oturdu” denildi.
‘Kanal İstanbul projesi neden yapılmamalıdır’ başlıklı açıklamada dikkat çeken noktalar şu şekilde:
‘SUYUN KİMYASAL YAPISI BOZULACAK
“Kanal Projesi yapılırsa, Marmara Denizi’nin suyunu, 25 metre derinlikteki kanal suyu üst akıntısının Marmara Denizi’ne girmesiyle, oksijensiz bırakacaktır. Denizin alt tarafında bulunan suyun kimyasal yapısı daha da bozulacak.
‘PROJE BÖLGEYİ, İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN ARAZİSİ HALİNE GETİRME PROJESİDİR’
Doğru bir kentleşmeyi ortaya koymak için öncelikle bilimsel ölçüler içinde bir planlamanın yapılması gerekir. Oysa bu proje ilgililer tarafından sadece Karadeniz ile Marmara Denizi’ni birleştiren bir suyolu projesi olarak sunuluyor. Bölgenin ekosistemi ile birlikte Trakya ve İstanbul’un geleceği açısından konuya bakılmıyor. Sulak alanların içi ve dışı düşünülmemektedir.
Bu proje; 3. Köprü, 3. Havalimanı ve Çanakkale Köprüsü ile birlikte bölgeyi inşaat sektörünün bir arazisi haline getirme projesidir. Bir suyolu projesi değildir? Bölgede oluşturulacak yeni bir kent, İstanbul’un altyapı sorununu daha da büyütecektir.
‘YERALTI SULARINI TAHRİP EDECEK’
Su kanalı deniz seviyesine kadar kazılacağı için bu kanal bir drenaj sistemi gibi çalışacaktır. Kanal çevresinde doğal olarak bulunan yer altı su rezervuarlarını tahrip ederek, çevrenin tuzlanmasına neden olacaktır.
Deniz suyu ile tatlı su birbirine karışacaktır. Deniz ekosistemi ile kara ekosistemi iç içe geçecektir.
‘TARLALAR SULANAMAZ’
Küçükçekmece Gölü, Sazlı Dere ve Terkos Barajı özelliğini yitirerek tuzlanacaktır.
Trakya Bölgesi’nde bulunan tarlalar sulanamayacak bölge çoraklaşacaktır. Ayrıca kanal kazısı yapılırken iş makinaları ve patlayıcı maddeler kullanılacağı için çevrenin ekosistemi ile birlikte fauna ve florası bozulacaktır.
‘PROJE İSTANBULU BİTİRME PROJESİDİR’
Kanal çevresine ve kıyılara yapılacak inşaatlarla yeni bir kent yaratılmış olacaktır.
İstanbul’un nüfusu 25 milyon olacak, Trakya ile birlikte bölgenin nüfusu 40 milyona ulaşacaktır. Bu proje Trakya Havzası ile birlikte İstanbul`un bitmesine neden olacak bir projedir.
Kanalın yer altı su dengesini bozarak tuzlanması, barajların bir kısmının servis dışı kalması nedeniyle var olan su kaynaklarının bugünkü nüfusa bile yetmeyeceği açıkken, 40-45 milyon nüfusa çıkacak olan İstanbul ve Trakya’nın su ihtiyacı nasıl karşılanacaktır?
45 kilometre uzunluğunda yapılacak olan bu kanal projesi tarım alanlarını parçalayacak, kanal üzerinde 7 ile 9 köprünün yapılması gerekecektir. Kanal ile Boğaz arasındaki bölge bir ada haline dönüşeceği için tüm ulaşım sistemleri değişecek ve yeni sorunlar yaşanacaktır.
‘DEPREM RİSKİ’
Kanal kazısından çıkan toprakla Marmara Denizi’nde adalar yapılarak yerleşime açılacağı ifade edilmektedir. Marmara Denizi’nin içinden geçen fay hattının üreteceği 7 ve üzeri büyüklükteki bir deprem, bu adaların denizle buluşmasına ve batmasına neden olacaktır.
Kanal Projesi bir ulaşım projesi değildir. İstanbul Havalimanı, 3. Boğaz Köprüsü ve Çanakkale Köprüsü ile birlikte, İstanbul’un kuzeyinde ve Trakya bölgesinde yapılaşmamış alanları imara açacak olan yeni bir rant ve emlak projesidir. İstanbul ve Trakya’nın yok oluş projesidir."