Antik Yunan’dan bugüne bir tutam demokrasi

Antik Yunan’dan bugüne bir tutam demokrasi

Demokrasinin kendisini bir faillik ismine (demokrat); bir bağlılığa işaret eden ancak onu ima etmekle kalmayan bir sıfata (demokratik) ve halkın öz yönetimi fikrinin getirdiği standartlara uyması için politikayı, toplumu hatta ekonomiyi bile bütünüyle yeniden dizayn etmeye yönelik bir projeyi tarif eden bir fiile (demokratikleştirme) dönüştürmesi, on sekizinci yüzyılın sonlarına dek gerçekleşmedi.

Şilan Geçgel

Demokrasinin dünyamıza ama özellikle Orta Doğu halklarına ne getirdiği, geçtiğimiz yüzyılın neredeyse en önemli sorularından biri olsa gerek. Demokrasi kelimesi bugün kabaca “Siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi” olarak tanımlanıyor.

Yazar John Dunn, Ayrıntı Yayınlarından çıkan ve çevirisi Akın Emre Pilgir imzası taşıyan “Halkın Özgürlüğü” (2017)  isimli kitabında demokrasiyi şöyle aktarıyor:

“Demokrasinin kendisini bir faillik ismine (demokrat); bir bağlılığa işaret eden ancak onu ima etmekle kalmayan bir sıfata (demokratik) ve halkın öz yönetimi fikrinin getirdiği standartlara uyması için politikayı, toplumu hatta ekonomiyi bile bütünüyle yeniden dizayn etmeye yönelik bir projeyi tarif eden bir fiile (demokratikleştirme) dönüştürmesi, on sekizinci yüzyılın sonlarına dek gerçekleşmedi.”

Kökeni Antik Yunan toplumu olan demokrasi kavramının, Antik Yunan’da önemli bir kazanım olarak nitelendirildiği, demokrasinin yandaşlara sahip olduğu ancak bir demokratlar toplamına sahip olmadığının altını çizen Dunn; insanlık tarihinin demokratikleşme meselesinde asıl farkındalığa 1789 Fransız Devrimi ile eriştiğini kaydediyor. Tabiricaizse demokrasinin bir zümre ya da üst sınıfın politik gevezeliği olmaktan çıkıp “halka inişi” Fransız Devrimi ile resmediliyor.

Demokrasi kavramının aslında politik bir ideal olarak bugün var olduğu zeminin öncesine ışık tutulursa Atina’da önemli tartışmalara neden olduğu ve aslında toplumsal açıdan önemli bir kavram olarak yer edindiğini söylemek mümkün. Okura, “Atina demokrasisi neydi?” sorusunu da soran yazar, bu konuda sınırları belirli bir tanımlama yaparken Atinalıların demokrasi meselesinde anlaşamadıkları asıl noktanın, demokrasi süreçleri ve demokrasinin dönüştüğü rejim konusundaki fikir ayrılıkları olduğunu kaydediyor.

Dünya kapitalizminin demokrasi havarisi olduğu bugün kapitalizmin demokrasisi, iddia ettiğinin aksine eşitliği ve adaleti getirmedi; sınıfsal ayrımları derinleştirdi. Açlığın, yoksulluğun, çevre talanının, eşitsizlik ve adaletsizliğin ayyuka çıktığı bir düzen yarattı. 

Dunn; demokrasi tanımını irdeleyerek yazdığı önsözde, demokrasi adına halkın iznini alan siyasi iktidarların ne kadar demokratik oldukları sorusu üzerine eğiliyor. Demokrasiyle kastedilen şeyin aslında halkın kendi kendini yönetmesi olmadığı ve hatta bunun –bazı örneklerde- halkın özgürlüğünü kısıtlayan bir şekle büründüğünü ifade eden yazar, modern demokrasiyi eleştirel bir süzgeçten geçiriyor.

Halkın oy vermesi ve nihayetinde siyasi iktidarı kazanmanın meşruluğunun seçim işleminin sonucuna dayandığı modern demokrasilerde; aslolanın halkın özgürlüğü değil, siyasal çıkarlar üzerine inşa edilen bir zafer olduğu yazarın tespit ettiği bir diğer sonuç olarak önümüze çıkıyor.

Ön söz ve sonuç kısmını dışarıda bırakırsak yazarın derdini en rahatlıkla ifade ettiği “Demokrasinin İlk Gelişi”, “Demokrasinin İkinci Gelişi” ve “Thermidor’un Uzun Gölgesi” isimli kısımlar demokrasinin tarihsel gelişimi meselesine dair kitabın ana gövdesini oluşturuyor.

Demokrasiden tümden vazgeçmenin mümkün olmadığını okurla paylaşan Dunn; seçim meydanlarında demokrasi anlatanları, otoriterliğin ve baskının üzerini örtmek, sistemin açıklarını yamamak için demokrasiyi kullananları gün ışığına çıkarmış. Ancak en önemlisi ardı arkası gelmeyen ve insanlığın vebası olan diktatörlerin neden bitmediği tartışmasını açarak modern topluma ve bu bağlamda demokrasiye dair önemli tespitlerde bulunmaktan geri kalmamış.

Tarih okumasında ve bazı değerlendirmelerde yazarla ayrılığa düşmenin muhtemel olduğu kimi kısımlar olsa da bu eser, demokrasinin yürüyüşünü merak eden her okur için kıymetli bir okuma olacak gibi görünüyor. Antik Yunan’dan Amerikan Bağımsızlık Savaşı'na, Fransız Devrimi’nden bugüne demokrasinin tarihin arka sokaklarındaki gölgeden meydana yürüyüşü “Halkın Özgürlüğü”’nde yazar John Dunn tarafından akıcı bir dille anlatılmış.

 

KÜNYE: Halkın Özgürlüğü, John Dunn, Çev. Akın Emre Pilgir, Ayrıntı Yayınları, 240 sayfa.

DAHA FAZLA